Misafir şevval Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 Yılmaz GÜNEYİN şahsında sanatı ve siyaseti birleştiren sanatı halkı için yapan bütün ozanlara sanatçılara ve üretenlere ve yapıcılara selam olsun diyelim biyografisi Asıl adı Yılmaz Pütün'dür. Yoksul bir işçi ailesinin çocuğu olan Yılmaz, Adana`daki ortaöğretim yıllarında tarlalarda çalıştı ve bunun gibi türlü işler yaptı. Burada yazınla da ilgilendi, öyküler yazdı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenimini sürdürürken Atıf Yılmaz'la tanıştı. senaryo yazarlığı, yönetmen yardımcılığı ve oyunculukla sinemaya girdi. İlk filmi, senaryosunun yazımına katıldığı ve rol aldığı Bu Vatanın Çocukları (1958) oldu. 1960'ların ikinci yarısında sessiz, üzgün bakışlı ama haksızlığa katlanamayan bir adam, giderek milyonlarca izleyiciyi peşinde sürükleyen bir halk kahramanı oldu ve sinemanın çirkin kral'ı olarak anılmaya başlandı. Yılmaz Güney oynadığı filmlerde haksızlığa uğramış halktan insanları canlandırdı. Güney, yapımcılığını, yönetmenliğini, senaryo yazarlığını ve oyunculuğunu üstlendiği Seyit Han/Toprağın Gelini (1968) filmiyle ileride kendi adıyla anılacak olan film türünü ortaya çıkardı. Bu filmde, sevdiği kıza kavuşmak için tüm kötüleri tek tek ortadan kaldıran, ama sonunda bilmeden sevgilisini de öldüren bir yalnız kahramanı canlandırıyordu. Daha sonraki dönemlerde, genellikle Spagetti Westernler ile benzerlik gösteren bazı filmlerde rol aldı; bu tür filmleri yazdı ve yönetti. Bu açıdan, Türk Sineması'nın en özgün kişilerinden biri olarak görülmektedir. Güney, sonraki Aç kurtlar (1969), Umut (1970), Umutsuzlar (1971), Acı (1971), Ağıt (1971) gibi filmlerinde ülke gerçeklerine değinen ve ezilen insanı odak olarak alan bir anlatım geliştirdi. Yaşamı olanca gerçekliği içinde yansıtmaya çalışan bu sinema, bir yönüyle 2. Dünya Savaşı sonrasında İtalya'da gelişen Yeni Gerçekçilik Akımı'nı, bir yandan da geleneksel halk destanlarını anımsatmaktadır. Güney, 1974'te yönettiği Arkadaş'ta ve daha sonra hapse girdiği için Şerif Gören tarafından tamamlanan Endişe`de (1974), gene hapse girdiği için sadece senaryosunu yazdığı, Zeki Ökten tarafından yönetilen Yol`da (1982), ölümünden önce yurdışında yönettiği son filmi Duvar`da (1983) kendine özgün tema ve anlatım biçimlerini geliştirerek uyguladı. Yurtdışına çıktıktan sonra kurgusunu yapıp gösterime çıkardığı Yol, 1982 Cannes Film Şenliği`nde Kayıp (Missing) adlı filmle birlikte büyük ödül olan Altın Palmiye'yi paylaşarak Türk sinemasına tarihinin en önemli ödüllerinden birini daha getirdi. 1974 yılında Yumurtalık Savcısı'nı öldüren Güney, 24 yıla mahkum oldu. 1981 sonunda izin alarak ayrıldığı Isparta Cezaevi'ne dönmeyen Güney, daha sonra Fransa'ya sığındı. TC uyruğundan çıkarıldı. 9 Eylül 1984'te kanserden öldü ve orada toprağa verildi. Filmleri Duvar (1983) Yol (1982) Arkadaş (1974) Zavallılar (1974) Baba (1973) Ağıt (1971) Umutsuzlar (1971) Acı (1971) Vurguncular (1971) İbret (1971) Kaçaklar (1971) Yarın Son Gündür (1971) Canlı Hedef (1970) Umut (1970) Piyade Osman (1970) Yedi Belalılar (1970) Aç Kurtlar (1969) Bir Çirkin Adam (1969) Pire Nuri (1968) Seyyit Han (Toprağın Gelini) (1968) Bana Kurşun İşlemez (1967) Benim Adım Kerim (1967) At Avrat Silah (1966) Hayat bize mutlu olma sansı vermedi sevgili... Biz kendimizden baska herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık çünkü. Dünyanın öbür ucunda, hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk. Yüreğimizin yufkalığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak... Ben, bütün hayatımda, hep üzüldüm, hep yandım. Yaşamak ne güzeldir be sevgili... Yaşamak ne güzeldir... Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek... ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın.. YILMAZ GÜNEY Canım, sevdiğim, yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem bir nedeni vardır Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. YILMAZ GÜNEY Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 Köprü Sevgili, Yetmiyor 'Sevgili' Sözü Tek Başına.Karşılamıyor İçimi Dolduran Duyguyu. Oysa Ben 'Sevgili' Derken Neler Düşünüyorum Bilsen. Sonsuz,Bir Güneş, Bir Yudum Rakı, Çiçeğe Durmuş İnce Bir Bahar Dalı, Oğlumun Sıcak Yanağı, Anamın Acılı Gözleri, Babamın Tütün Kokan Eli, Evimizde Ki Kuş, Yarının Güzel Günleri, Anlatılması Güç Binlerce Duygu Ve Sen... İşte SEN Beni Hayata Bağlayan En Güzel Köprüsün; Köprülerin En Güzelisin. Sevgilim...Güzelim... İnsanı Yaşatan İçimizdeki Hayat Böceğidir O Ölürse Hayatımızın Da Tadı Biter. O Sakın Ölmesin, Yaşat Onu. YILMAZ GÜNEY Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir MohiCaN Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 BENDE YILMAZ GÜNEY 'LE YAPILMIŞ BİR RÖPORTAJI PAYLAŞAYIM "Sanatçının niteliğini pratik belirler!" -YILMAZ GÜNEY- Soru: ... Proleter devrimci bir sanatçının görevlerini saptarken ölçümüz ne olmalıdır? Cevap: Herhangi bir ülkede, devrimci bir sanatçının görevlerini ve sorumluluklarını saptarken, o ülkenin tarihi, toplumsal, ekonomik ve siyasi yapısını, o ülkedeki toplumsal kurtuluş mücadelesinin düzeyini, kitlelerin sanat ve kültür ilişkilerinin düzeyini doğru kavramak gerekir. Devrimci sanatçı, devrimci tabiatı gereği militandır, yenileştirici ve değiştiricidir. Toplumsal kurtuluş mücadelesinden ayrı düşünülemez... Devrimci mücadeleye organik bir biçimde bağlı olmalıdır. Bu nedenle, devrimci bir sanatçı, o ülkenin devrimci mücadelesinin hedefleri ve görevleri doğrultusunda görevlerle yüklüdür. O herşeyden önce bir devrimcidir, militandır, sanatı devrimin bir aracıdır, bir silahıdır. Genel olarak ifade etmek gerekirse, devrimci sanat, halkın yaşamını, halkı ezen sınıf baskılarını, bu baskılara karşı halkın mücadelesini, yeni bir topluma duyduğu özlemleri, ezen sınıflara duyulan kini, nefreti temel almalı, onların devrimci mücadele ruhunu geliştirmeli, halk kahramanlığını, halk için fedakarlık ruhunu derinleştirmeli, olumlu ve olumsuz insan örneklerini karakterize ederek mücadeleyi bütün boyutlarıyla konu edinmelidir. Sanatın ana konusu, işçiler, köylüler, halk aydınları, devrimci militanlar, kısaca sosyalist mücadele süreci olmalıdır. Bu süreç içerisinde, olumlu olumsuz, sınıf dayanaklarıyla birlikte işlenmelidir. İşçiyi anlatırken patronu, köylüyü anlatırken toprak ağasını... toprak kapitalistini, devrimci militanı anlatırken kaypak küçük burjuva unsurları... polisi... bürokrasiyi ve devlet mekanizmasının işleyişini de birlikte, sınıf gerçeklerine bağlı olarak anlatmalıdır. Sadece toplumun objektif tanımlanması, sadece eleştirel gerçeklik yeterli değildir. Devrimci sanat, toplumun gelişen güçlerinin sanatıdır, bu güçlerin gelişmesini ve mücadelesini sergilerken, aynı zamanda yol gösterici olmalı, fakat kuru slogancılığa düşülmemelidir, işi basite indirgememelidir. Toplumun gelişen güçleri önündeki engelleri, engellerin ideolojik, siyasi, kültürel, toplumsal niteliklerini kavratmada devrimci sanata büyük görevler düşmektedir. Devrimci sanat, sosyalist ve ilerici olanı ele alırken, gerici ve olumsuz güçleri gerçeğe ters düşecek biçimde ele alırsa, küçümserse, ya da olduğundan çok önemserse hayalci olur, oportünizme kayar, devrimci görevleri yerine getiremez. Aynı zamanda, devrimin zaaflarını vurgularken, bu zaafları da ne abartmalı, ne de küçümsemelidir. Devrimci sanat, devrim güçlerinin yarına duydukları inancı pekiştirirken, devrimin önündeki zorlukları da objektif olarak belirtmelidir. Sanat ve kültürde, yaratıcı çalışmamızın kaynağı halktır, halkın devrimci mücadelesidir. Devrimci sanat kaynağını halktan alır, ürünlerini halka götürür. Karşılıklı etkileme ve etkilenme süreci içerisinde halk sanatın... sanat da halkın gelişmesine yardımcı olur. önemli noktalardan biri de şudur: Devrimci sanat, halkın ve özellikle gençliğin bilincini yozlaştıran, halka zararlı düşüncelere karşı verilen mücadelede etkin ve güçlü bir temizleme silahıdır. Kendinden olan şeyleri küçümseyen, kendinden olan hey şeye güvensizlik duyan, yabancı şeyler karşısında kölece eğilen, yabancı olan şeylere hayranlık duyan bir anlayışın yıkılmasında, bu anlayışın maddi temellerinin kavranmasında, kendine ve kendinden olanlara güven duygusunun geliştirilmesinde devrimci sanata büyük görevler düşmektedir. Yabancı sigara, yabancı damgalı giysiye, yabancı müziğe... sanata... edebiyata, körükörüne bağlanan, kendi sigarasını, giysisini, kendi sanat ve fikir adamlarını hor gören bir anlayış, emperyalizmin bilincimize yerleştirdiği organik ajanlardır. Bu anlayış, kaynağı aynı olmakla birlikte, farklı biçimlerde siyaset ve devrimci mücadele alanında da belirgin biçimde kendini göstermektedir. Biçimsel olarak taklit etmek, benzemeye çalışmak. Hatta devrim yapmış ülkelerin halk deyimlerini kullanmak, onlardan örnekler vermek... Her ülkenin tarihi ve toplumsal koşulları kendi devrimini ve devrimcisini biçimler. Bu nedenle, şu ya da bu ülkenin devrimcilerine biçimsel olarak özenmek, taklit etmek, ezbercilik, kopyacılık gibi şeyler yanlıştır. Bir ağacın gölgesinde ağaç yetişmez. Yetişse bile o ağacın gölgesinde kalır, kendini bulamaz. Kendini küçük gören, kendi özgücüne, kendi işçisine, köylüsüne, kendi siyasetine ve siyasal önderliğine, kendi sanatçısına, kendi kültürüne dayanmayan, umudunu dıştan gelecek yardımlara bağlayan bir halk, kesinlikle ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal boyunduruktan kurtulamaz. Sözün kısası devrim yapamaz... yapsa bile devrimini yaşatamaz. Köylümüz darda kaldığında elini havaya açar, havaya bakar, havaya konuşur. Ama ürünü topraktan, toprağı işleyerek, toprağın kahrını çekerek alır. Bitkilerin, ağaçların kökü topraktadır, havada değil. Din kitaplarında, kökü havada olan ağaç resimleri vardır. Oysa asıl dayanağımız kendi toprağımızdadır. Hava havadır. Umut dışta değil, içtedir. Umut kendi toprağımızda ve kendi halkımızdadır. Her türlü olumsuz eğilimlere karşı yürütülecek ideolojik mücadelenin bir unsuru olarak devrimci sanat, doğru bir ideolojik ve teorik temellere dayanmalıdır. Sanatçı, sanatsal kaygı ve titizliğinin yanı sıra, bir devrimci olduğunu akıldan çıkartmamalıdır. Soru: Sanatçının devrimci görevleri temel alması gerektiğini söylediniz. Bir devrimcinin görevleri nelerdir? Cevap: Bir devrimcinin temel görevi, bilimsel sosyalizmin bilimini özümlemek ve öğretilerinin propagandasını yapmak ve bilimsel sosyalizmin ilkelerine uygun bir pratik içinde yaşamaktır. Yani, içinde bulunduğumuz toplumsal ve ekonomik yapıyı doğru kavramayı başarmak, buna bağlı olarak sınıflar arasındaki ilişkileri doğru biçimiyle değerlendirmek, sınıf mücadelesini günlük yaşayış içinde sürdürmek, sömüren sınıfları ve temsilcilerini, onların iç dış, maddi manevi toplumsal dayanaklarını, sömürülen kitlelere devrim hedefleri olarak göstermek, işçi sınıfının tarihi rolünü, yani devrimin önder ve itici gücü olduğunu anlatmak, kitlelerde devrim isteği ve heyecanını kabartacak propaganda ve ajitasyon çalışmaları yapmak, emekçi kitlelerin ekonomik, demokratik, siyasi hareketlerine katılmak, hem kendisini, hem de kitleleri örgütlemektir. Ayrıca emekçi kitlelerin dikkatini sınıf hedeflerinden şaşırtmak için girişilen gizli kapaklı oyunları bozmak, onlara günlük isteklerini en doğru bir biçimde ifade edebilmeleri için yardımcı olmak, bütün çalışanların, ulusal ve uluslararası planda çıkarlarının birliğini, devrimin dostlarını ve düşmanlarını kavratmak, bir devrimcinin genel görevleri arasında sayabileceğimiz çalışmalardır. İşte, proleter devrimci sanatçı da çalışmalarını, devrimci mücadelenin organik bir unsuru olan sanatının araçlarıyla gerçekleştirecektir. Sanatın yaptığını herhangi bir bilim dalı gerçekleştirseydi, sanata gerek kalmazdı. Demek istediğim şudur: Sadece doğru fikirlerin kabaca aktarılması değil, yeni toplumsal süreç içerisinde insanın çalkantılarını, umutlarını, acılarını, coşkularını, sanatının hamuruyla yoğurarak anlakabilmek; yani sanatçı sezgi ve duyarlığını, yeteneğini katabilmek. Soru: Size proleter devrimci bir sanatçı denebilir mi? Cevap: Bir sanatçının kendisine "ben proleter devrimci bir sanatçıyım" demesi, ya da yakınlarının ona "proleter devrimci sanatçı" adını yakıştırması, onun proleter devrimci bir sanatçı olduğunu göstermez. Sanatçının niteliğini pratiği belirler. Amacım proleter devrimin bir savaşçısı olmaktır. Proleter devrimci saflardayım. Pratiğim adımı ve yerimi belirleyecektir. (Yılmaz Güney, "Kayseri Konuşmaları", Siyasal Yazılar I, sayfa 15-20, Mayıs Yayınları) güney dergisinden alınmıştır.. http://www.guneydergisi.com Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2005 Devrimci sanat kaynağını halktan alır, ürünlerini halka götürür. Karşılıklı etkileme ve etkilenme süreci içerisinde halk sanatın... sanat da halkın gelişmesine yardımcı olur. önemli noktalardan biri de şudur: Devrimci sanat, halkın ve özellikle gençliğin bilincini yozlaştıran, halka zararlı düşüncelere karşı verilen mücadelede etkin ve güçlü bir temizleme silahıdır. Kendinden olan şeyleri küçümseyen, kendinden olan hey şeye güvensizlik duyan, yabancı şeyler karşısında kölece eğilen, yabancı olan şeylere hayranlık duyan bir anlayışın yıkılmasında, bu anlayışın maddi temellerinin kavranmasında, kendine ve kendinden olanlara güven duygusunun geliştirilmesinde devrimci sanata büyük görevler düşmektedir. Yabancı sigara, yabancı damgalı giysiye, yabancı müziğe... sanata... edebiyata, körükörüne bağlanan, kendi sigarasını, giysisini, kendi sanat ve fikir adamlarını hor gören bir anlayış, emperyalizmin bilincimize yerleştirdiği organik ajanlardır. televole tv cilerine, magazin sanatçılarına ithaf edelim haddimizi aşarak... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 9 Aralık , 2005 BİR GÜN Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. YILMAZ GÜNEY Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Baumann Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Aralık , 2005 Bir kıvılcım düşer önce Büyür yavaş yavaş Bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın arkadaş Dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardaş Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş Ortak olmak her sevince, Her derde kedere Ve yürümek ömür boyu Beraberce elele, Olmasın hiç O ta içten gülen gözlerde yaş, Yollarımız ayrılsa bile, Seninle Arkadaş! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2005 BUDA SENİN İÇİN ŞEVVAL HANIM....UMARIM KAFİ GELİR Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 BU ALEMDE KRAL TANIMAM Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı Bir garibanın elinden tutup da hiç kadere rest çektin mi Alçağın adisine ispiyoncusuna kurşun yağdırdın mı Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam Sen zevkini sefanı sürerken ben hayat okulunu okuyordum Sen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerle dans ederken Ben hergün azraille dans ediyordum Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam Sen sıcak yatağında rahat uyurken Ben ise parçalanmış vücudumun acısıyla mahkeme duvarlarına Yaslanmış, gelmeyi bilmeyen karanlığı bekliyordum Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam İdam sehpasında bir mahkum yaşamayı ne kadar çok istiyorsa Ben de seni o kadar çok seviyorum... Aşıma katmadım haram, güzel çirkin aramam Yanlış yapanı tanımam... Bu senin için de geçerlidir gülüm Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam... YILMAZ GÜNEY Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2005 Yılmaz Güney - Eskiden Bilmezdim Yalnızlığı Eskiden bilmezdim yalnızlığı Bir ağaç nasıl yalnız değilse ormanında Bir çiçek kendi dalında Eskiden bilmezdim yalnızlığı Yalnızlığın içinde Şimdi yalnız, yalnız mıyım Kopuk muyum dalımdan Uzağında mı kaldım ormanın Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Yılmaz GÜNEYİN şahsında sanatı ve siyaseti birleştiren sanatı halkı için yapan bütün ozanlara sanatçılara ve üretenlere ve yapıcılara selam olsun diyelim biyografisi Asıl adı Yılmaz Pütün'dür. Yoksul bir işçi ailesinin çocuğu olan Yılmaz, Adana`daki ortaöğretim yıllarında tarlalarda çalıştı ve bunun gibi türlü işler yaptı. Burada yazınla da ilgilendi, öyküler yazdı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenimini sürdürürken Atıf Yılmaz'la tanıştı. senaryo yazarlığı, yönetmen yardımcılığı ve oyunculukla sinemaya girdi. İlk filmi, senaryosunun yazımına katıldığı ve rol aldığı Bu Vatanın Çocukları (1958) oldu. 1960'ların ikinci yarısında sessiz, üzgün bakışlı ama haksızlığa katlanamayan bir adam, giderek milyonlarca izleyiciyi peşinde sürükleyen bir halk kahramanı oldu ve sinemanın çirkin kral'ı olarak anılmaya başlandı. Yılmaz Güney oynadığı filmlerde haksızlığa uğramış halktan insanları canlandırdı. Güney, yapımcılığını, yönetmenliğini, senaryo yazarlığını ve oyunculuğunu üstlendiği Seyit Han/Toprağın Gelini (1968) filmiyle ileride kendi adıyla anılacak olan film türünü ortaya çıkardı. Bu filmde, sevdiği kıza kavuşmak için tüm kötüleri tek tek ortadan kaldıran, ama sonunda bilmeden sevgilisini de öldüren bir yalnız kahramanı canlandırıyordu. Daha sonraki dönemlerde, genellikle Spagetti Westernler ile benzerlik gösteren bazı filmlerde rol aldı; bu tür filmleri yazdı ve yönetti. Bu açıdan, Türk Sineması'nın en özgün kişilerinden biri olarak görülmektedir. Güney, sonraki Aç kurtlar (1969), Umut (1970), Umutsuzlar (1971), Acı (1971), Ağıt (1971) gibi filmlerinde ülke gerçeklerine değinen ve ezilen insanı odak olarak alan bir anlatım geliştirdi. Yaşamı olanca gerçekliği içinde yansıtmaya çalışan bu sinema, bir yönüyle 2. Dünya Savaşı sonrasında İtalya'da gelişen Yeni Gerçekçilik Akımı'nı, bir yandan da geleneksel halk destanlarını anımsatmaktadır. Güney, 1974'te yönettiği Arkadaş'ta ve daha sonra hapse girdiği için Şerif Gören tarafından tamamlanan Endişe`de (1974), gene hapse girdiği için sadece senaryosunu yazdığı, Zeki Ökten tarafından yönetilen Yol`da (1982), ölümünden önce yurdışında yönettiği son filmi Duvar`da (1983) kendine özgün tema ve anlatım biçimlerini geliştirerek uyguladı. Yurtdışına çıktıktan sonra kurgusunu yapıp gösterime çıkardığı Yol, 1982 Cannes Film Şenliği`nde Kayıp (Missing) adlı filmle birlikte büyük ödül olan Altın Palmiye'yi paylaşarak Türk sinemasına tarihinin en önemli ödüllerinden birini daha getirdi. 1974 yılında Yumurtalık Savcısı'nı öldüren Güney, 24 yıla mahkum oldu. 1981 sonunda izin alarak ayrıldığı Isparta Cezaevi'ne dönmeyen Güney, daha sonra Fransa'ya sığındı. TC uyruğundan çıkarıldı. 9 Eylül 1984'te kanserden öldü ve orada toprağa verildi. Filmleri Duvar (1983) Yol (1982) Arkadaş (1974) Zavallılar (1974) Baba (1973) Ağıt (1971) Umutsuzlar (1971) Acı (1971) Vurguncular (1971) İbret (1971) Kaçaklar (1971) Yarın Son Gündür (1971) Canlı Hedef (1970) Umut (1970) Piyade Osman (1970) Yedi Belalılar (1970) Aç Kurtlar (1969) Bir Çirkin Adam (1969) Pire Nuri (1968) Seyyit Han (Toprağın Gelini) (1968) Bana Kurşun İşlemez (1967) Benim Adım Kerim (1967) At Avrat Silah (1966) Hayat bize mutlu olma sansı vermedi sevgili... Biz kendimizden baska herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık çünkü. Dünyanın öbür ucunda, hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk. Yüreğimizin yufkalığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak... Ben, bütün hayatımda, hep üzüldüm, hep yandım. Yaşamak ne güzeldir be sevgili... Yaşamak ne güzeldir... Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek... ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın.. YILMAZ GÜNEY Canım, sevdiğim, yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem bir nedeni vardır Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. YILMAZ GÜNEY tşk ler sewal apla biizmle paylaştıgın için yılmaz güney hayranıyım senin gibi Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Selimiye Mektupları / Yılmaz Güney 17 Ocak 1974 Canım ciğerim sevgili, Bugün senin doğum günün... ayrı değiliz bilesin... her zamankinden çok, her zamankinden içten yüreğimdesin... sürekli yaşatarak, besleyerek, büyüterek seni... içimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor... çünkü tutacağız bir gün hayatın ucundan, yükleneceğiz ne varsa, ne kadar solmuş gül varsa canlandıracağız onu.... Sevgili, yavrum.... hiçbir darbe yıkamadı içimizdeki hayat ağacını... ezemedi... ezemez de... Bugün... yirmiikinci yaşına bastığın gün bilesin ki, önümüzde hiçbir engel duramayacaktır... akıp geçeceğiz, yıkıp gideceğiz çünkü... Kar var dışarıda, güneş var, insanlar var... İçimizde canlılığını koruyan hayat böceği kıpırdıyor... buzlar çözülüyor, toprak uyanıyor... Evet... Hayat ve onun bütün unsurları başkaldırıyor... Yeni bir güne, yeni bir güneşe... Sevgiyi yeni baştan kurarak. Canım sevgili... yirmiiki yaşlım... güzelim... sevgiyle kucaklarım hepinizi... bin defa, yüzbin defa, onmilyon defa merhaba... Merhaba sevgili! Evet... hayat durdurulamaz yerine akıyor ve biz bu akıntının içinde bizi bekleyen yarınlara, sardunyalara, hanımeli çiçeklerine, kiraz ağaçlarına varacağız... Mutlu ol sevgili... Sevin... hayat senindir... bir ırmaktır çünkü o... sonsuza akan bir ırmak... Öperim... Heyecanımı, hüznümü, acımı anla sevgili... Oğlumu sar ve ona anasının yirmiiki yaşına bastığını anlat. Oğlumuz da yirmiiki yaşında olacak birgün... sen de kırkiki yaşında olacaksın... Ya ben... ben n’olacağım acaba! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 oyy aplacım ben geldım merhabaaa nasılsınn Selimiye Mektupları / Yılmaz Güney 17 Ocak 1974 Canım ciğerim sevgili, Bugün senin doğum günün... ayrı değiliz bilesin... her zamankinden çok, her zamankinden içten yüreğimdesin... sürekli yaşatarak, besleyerek, büyüterek seni... içimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor... çünkü tutacağız bir gün hayatın ucundan, yükleneceğiz ne varsa, ne kadar solmuş gül varsa canlandıracağız onu.... Sevgili, yavrum.... hiçbir darbe yıkamadı içimizdeki hayat ağacını... ezemedi... ezemez de... Bugün... yirmiikinci yaşına bastığın gün bilesin ki, önümüzde hiçbir engel duramayacaktır... akıp geçeceğiz, yıkıp gideceğiz çünkü... Kar var dışarıda, güneş var, insanlar var... İçimizde canlılığını koruyan hayat böceği kıpırdıyor... buzlar çözülüyor, toprak uyanıyor... Evet... Hayat ve onun bütün unsurları başkaldırıyor... Yeni bir güne, yeni bir güneşe... Sevgiyi yeni baştan kurarak. Canım sevgili... yirmiiki yaşlım... güzelim... sevgiyle kucaklarım hepinizi... bin defa, yüzbin defa, onmilyon defa merhaba... Merhaba sevgili! Evet... hayat durdurulamaz yerine akıyor ve biz bu akıntının içinde bizi bekleyen yarınlara, sardunyalara, hanımeli çiçeklerine, kiraz ağaçlarına varacağız... Mutlu ol sevgili... Sevin... hayat senindir... bir ırmaktır çünkü o... sonsuza akan bir ırmak... Öperim... Heyecanımı, hüznümü, acımı anla sevgili... Oğlumu sar ve ona anasının yirmiiki yaşına bastığını anlat. Oğlumuz da yirmiiki yaşında olacak birgün... sen de kırkiki yaşında olacaksın... Ya ben... ben n’olacağım acaba! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 çılgın sen benim ciğerimsin ama bu başlığın altına başka şeyler yazmanı beklerim senden bu arada iyiyim Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2006 çılgın sen benim ciğerimsin ama bu başlığın altına başka şeyler yazmanı beklerim senden bu arada iyiyim Yılmaz Güney - Hayat Bize Mutlu Olma Şansı Vermedi Hayat bize mutlu olma şansı vermedi Biz kendimizden başka Herkesin üzüntüsünü Üzüntümüz, Acısını acımız yaptık. Çünkü Dünya'nın öbür ucunda, Hiç tanımadığımız bir insanın Gözyaşı bile içimizi parçaladı... Kedilere ağladık Kuşların yasını tuttuk. Yüreğimizin yufkalığı Kimi zaman hayat karşısında Bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir İnsanın insana yanması Sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep Üzüldüm, hep yandım.. Yaşamak ne güzeldir be sevgili Sevinerek, severek, sevilerek, Düşünerek... ve o vazgeçilmez sancılarını Duyarak hayatın sewal aplam Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir Marcus Gönderi tarihi: 1 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Ekim , 2006 YILMAZ GÜNEY hayatı ve şiirleri Bir sanatcı olarak ''Yılmaz Güney'' olarak bilinir.Ama asıl adı Yılmaz Putun'dur. 1937 Yılında, Adana'nın Yenice Koyünde doğdu.Topraksız bir köylu ailenin iki cocuğundan biridir. Dokuz yaşından sonra hayatını çalışarak kazandı.İlk işi dana gütmekti.Liseyi Adana'da bitirdi.1955'te süren tatbikat sonucu birbuçuk yıl ağır hapis ve 6 ay sürgün cezası aldı.Oğrenimi yarıda kalmıştı. İlk olarak 1961'de cezaeviyle tanışmıştı.1962 Aralığında cezasının bitimiyle, muhafazakarlığı ile ünlü, Konya şehrine sürgüne gönderilmişti.1968'de askere gitti.1970 Nisanında döndu.1972'de, martın 16'sında devrimcilere yardım ettiği gerekcesiyle tutuklandı.Mahkeme sonucu 10 yıl ağır ceza hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.1974 Eylülünde,bir cinayet olayına adı karıştı ve on dokuz yıl mahkum edildi.Cezaevindeyken ''GÜNEY'' adlı bir sanat-kultur dergisi çıkardı.Onüç sayı sonra sıkıyonetimin yeniden gelmesi üzerine dergisi kapatıldı ve hakkında yazdıklarından ötürü on ayrı dava acıldı.İstenen ceza toplamı yuzyil idi.1981 Ekiminde izinli cıktığı İsparta cezaevine bi daha dönmedi.Sonra da yurt dışına çıktı.1981 Ekimine kadar, yaklaşık oniki yılını çeşitli cezaevlerinde geçirdi.Bu oniki yıl içinde ikisi yarı-açık olmak uzere onbeş cezaevi tanıdı.İltica etiği Fransa'nın Paris şehrinde 1984'te vefat etti -------------------------------------------------------------------------------- ARKADAŞ Olmasın o ta içten Gülen gözlerde yaş Bir gün gelip ayrılsak da Seninle arkadaş Bir kıvılcım düşer önce Büyür yavaş yavaş Bir bakarsın volkan olmuş Yanmışsın arkadaş Dolduramaz boşluğunu Ne ana ne kardaş Bu en güzel bu en sıcak Duygudur arkadaş Ortak olmak her sevince Her derde kedere Ve yürümek ömür boyu Beraberce el ele Olmayacak o ta içten Gülen gözlerde yaş Bir gun gelir ayrılsak da Seninle arkadaş -------------------------------------------------------------------------------- KENDİM İÇİN YAŞAMIYORUM hayatı kendim için yaşamıyorum. ve korkmuyorum hiç birşeyden. başıma gelecekleri de biliyorum. herşeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü... -------------------------------------------------------------------------------- BİR GÜN Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. -------------------------------------------------------------------------------- KÖPRÜ Sevgili yetmiyor 'sevgili' sözü tek başına. Karşılamıyor içimi dolduran duyguyu. Oysa ben 'sevgili' derken neler düşünüyorum bilsen. Sonsuz, bir güneş bir yudum rakı çiçeğe durmuş ince bir bahar dalı oğlumun sıcak yanağı anamın acılı gözleri babamın tütün kokan eli evimizdeki kuş yarının güzel günleri. Anlatılması güç binlerce duygu ve sen... İşte sen beni hayata bağlayan en güzel köprüsün; köprülerin en güzelisin. Sevgilim... Güzelim... İnsanı yaşatan içimizdeki hayat böceğidir. O ölürse hayatımızın da tadı biter. O sakın ölmesin yaşat onu. -------------------------------------------------------------------------------- CANIM Canım, sevdiğim, yüreğim Bu duvarlar bizi ayırmaya yetmez bilesin Bu kapılar, bu demir parmaklıklar hava inan Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü Bazen bir serçe kadar güçsüzsem bir nedeni vardır hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi -------------------------------------------------------------------------------- BU ALEMDE KRAL TANIMAM Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı Bir garibanın elinden tutup da hiç kadere rest çektin mi Alçağın adisine ispiyoncusuna kurşun yağdırdın mı Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam Sen zevkini sefanı sürerken ben hayat okulunu okuyordum Sen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerle dans ederken Ben hergün azraille dans ediyordum Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam Sen sıcak yatağında rahat uyurken Ben ise parçalanmış vücudumun acısıyla mahkeme duvarlarına Yaslanmış, gelmeyi bilmeyen karanlığı bekliyordum Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam İdam sehpasında bir mahkum yaşamayı ne kadar çok istiyorsa Ben de seni o kadar çok seviyorum... Aşıma katmadım haram, güzel çirkin aramam Yanlış yapanı tanımam... Bu senin için de geçerlidir gülüm Dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam... -------------------------------------------------------------------------------- Canim, Sevdigim, Yüregim... Bu duvarlar yetmiyor bizi ayirmaya bilesin... Bu parmakliklar, bu demir kapilar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yikacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardir... Hangi zorlugu yenmemis insanoglu. Hele tasiyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdigim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akip gidecegiz hayata... Duvarlar yikilacak, açilacak bütün kapilar bilesin. Benim yüregim sensin simdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çogaliyorsun içimde. -------------------------------------------------------------------------------- Eskiden Bilmezdim Yalnizligi Eskiden bilmezdim yalnizligi Bir agaç nasil yalniz degilse ormaninda Bir çiçek kendi dalinda Eskiden bilmezdim yalnizligi Yalnizligin içinde Simdi yalniz, yalniz miyim Kopuk muyum dalimdan Uzaginda mi kaldim ormanin -------------------------------------------------------------------------------- Hayat Bize Mutlu Olma Sansi Vermedi Hayat bize mutlu olma sansi vermedi Biz kendimizden baska Herkesin üzüntüsünü Üzüntümüz, Acisini acimiz yaptik. Çünkü Dünya'nin öbür ucunda, Hiç tanimadigimiz bir insanin Gözyasi bile içimizi parçaladi... Kedilere agladik Kuslarin yasini tuttuk. Yüregimizin yufkaligi Kimi zaman hayat karsisinda Bizi zayif yapti. Aslinda ne güzel seydir Insanin insana yanmasi Sevgili... Ne güzeldir bilmedigin birinin derdine üzülmek ve çare aramak. Ben bütün hayatimda hep Üzüldüm, hep yandim.. Yasamak ne güzeldir be sevgili Sevinerek, severek, sevilerek, Düsünerek... ve o vazgeçilmez sancilarini Duyarak hayatin Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ UnHaPPY Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2006 Selimiye Mektupları / Yılmaz Güney 17 Ocak 1974 Canım ciğerim sevgili, Bugün senin doğum günün... ayrı değiliz bilesin... her zamankinden çok, her zamankinden içten yüreğimdesin... sürekli yaşatarak, besleyerek, büyüterek seni... içimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor... çünkü tutacağız bir gün hayatın ucundan, yükleneceğiz ne varsa, ne kadar solmuş gül varsa canlandıracağız onu.... Sevgili, yavrum.... hiçbir darbe yıkamadı içimizdeki hayat ağacını... ezemedi... ezemez de... Bugün... yirmiikinci yaşına bastığın gün bilesin ki, önümüzde hiçbir engel duramayacaktır... akıp geçeceğiz, yıkıp gideceğiz çünkü... Kar var dışarıda, güneş var, insanlar var... İçimizde canlılığını koruyan hayat böceği kıpırdıyor... buzlar çözülüyor, toprak uyanıyor... Evet... Hayat ve onun bütün unsurları başkaldırıyor... Yeni bir güne, yeni bir güneşe... Sevgiyi yeni baştan kurarak. Canım sevgili... yirmiiki yaşlım... güzelim... sevgiyle kucaklarım hepinizi... bin defa, yüzbin defa, onmilyon defa merhaba... Merhaba sevgili! Evet... hayat durdurulamaz yerine akıyor ve biz bu akıntının içinde bizi bekleyen yarınlara, sardunyalara, hanımeli çiçeklerine, kiraz ağaçlarına varacağız... Mutlu ol sevgili... Sevin... hayat senindir... bir ırmaktır çünkü o... sonsuza akan bir ırmak... Öperim... Heyecanımı, hüznümü, acımı anla sevgili... Oğlumu sar ve ona anasının yirmiiki yaşına bastığını anlat. Oğlumuz da yirmiiki yaşında olacak birgün... sen de kırkiki yaşında olacaksın... Ya ben... ben n’olacağım acaba! Yüreği güzel Sevval,senden başka kim olabilirdi ki böyle bir başlığı açan Ellerine ve yüreğine sağlık dostum Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karbeyaz Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2007 her yazısında,şiirinde,filminde özünü yansıtmış bir insan.paylaşım için teşekürler hayatı kendim için yaşamıyorum. ve korkmuyorum hiç birşeyden. başıma gelecekleri de biliyorum. herşeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü... YILMAZ GÜNEY Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.