Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"Din" ve "Milliyetçilik" En Çok Kullanılan ve Sömürülen İki Olgudur.


İBRAHİMİDRİS

Önerilen İletiler

Dünya hayatı, insan oğlu için aldatıcı bir metadır.İnsan oğlu doğar, yaşar ve ölür.Bu kısa dönemde insanın sahip olduğu ve benimsediği bazı manevi değerler vardır.Bu değerlerin en başında "din" ve "milliyetçilik" gelir.Bu, tüm insanlar için olmasada genel çoğunluğu kapsayan bir durumdur.İnsan oğlu sürekli sorgular: niye yaratıldığını ve ölünce nereye gideceğini?Bunun gibi cevaplamakta zorlandığı bir çok konuya din aydınlık getirir ve insan oğluda dini benimser, sahiplenir.Çünkü dünya kuralları ve döngüsü ne kadar mantıklı ise o kadar da mantıksızdır ve insan beyni buna akıl erdiremez ve hemen sorgulamaya başlar.

 

"Milliyetçilik" ise ulusalcılıkla ilgilidir ve insan oğlunun zaafı olan manevi değerlerinden birtanesidir.Kendi ulusuna bağlılığının, uluslararası ilkelere bağlılıktan ya da bireysel çıkarlardan daha önemli olduğunu ileri süren bir görüştür.

 

Konuya dönecek olursak: Geçmiş incelendiği zaman görülecektir ki tarih boyunca dünyayı perde arkasından yöneten güçler olmuştur.Bu güçler belirli dönemlerde çeşitli entrikalarla, zorbalıklarla, suikastlarla ve devlet içlerinde gizliden kadrolaşmalarla dünyaya hakimiyet kurmuşlardır.Bunlara örnek olarak; Tapınak Şovalyeleri-İlluminati Tarikati-Gül ve Haç Şovalyeleri ve günümüzde bunların devam niteliği taşıyan Mason Locaları gösterilebilir.

Bu tür kötü niyetli oluşumlar dünya hakimiyetini sağlarlarken insanların zaafı oldukları bildikleri "din" ve "milliyetçilik" duygularını sürekli kullanmışlardır.

 

Mesela bunlara bir kaç örnek vereyim;

 

Fransız Devrimi veya Fransız İhtilali (1789-1799) tamamen masonik bir ihtilaldir ve milliyetçilik akımı kullanılarak insanlar kışkırtılmış ve yönlendirilmiştir.Balkan Savaşları'nın ve 1.Dünya Savaşı'nın olmasına vesile olunmuştur.Günümüzdede ülkemizde Türk-Kürt ayrımcılığı bunun süre gelen örneklerinden sadece bir tanesidir ve hepsinin amacı bellidir.Hepsi aynı kişilere ve ideolojilere hizmet eder ve fayda getirir.

 

Din için bir örnek vermek gerekirse; en iyi örnek Haçlı Savaşları olacaktır.O dönemin Avrupa'sında skolastik çağ yaşanmaktadır.Kilisenin egemenliği altında bir dönem süregelmektedir.O dönemin, gözünü doğunun zenginliklerine dikmiş olan Tapınak Şovalyeleri için bu durum bir kezat oluşturmaktadır.Çünkü Hristiyanlık bile olsa hiç bir ilahi din maddi kazançlar için masum insanların katlini vacip kılmamaktadır.Tapınak Şovalyeleri bunu bildikleri için; insanların dine olan zaafından yararlanarak savaşın amacını saptırıp halkı; din elden gidiyor! Kudüs'teki Hristiyanlar'a zulumler yapılıyor, İslamiyet, Hristiyanlık için bir tehlikedir gibi yalanlarla kandırıp, kışkırtarak katliamı dinen meşru kılmak istemişlerdir ve bu kalleş isteklerinde de başarılı olmuşlardır.Eğer bu tarikat insanlara savaşın gerçek nedenini yani; doğunun maddi zenginliklerini elde etmek istediklerini söyleselerdi hiç kimse buna destek vermeyecekti.

Sonuçta Kudus'e giren Tapınak Şovalyeleri'nin güdümündeki Haçlı Orduları din kisvesi adı altında milyonlarca müslümanı katletdiler.İnsanların dini duyguları bu kalleş tezgah için kullanıldı ve sömürüldü.

 

Bu olay günümüzdede süregelmektedir.Haberlerde izlediğiniz; Irak'ta Şii'ler Sunni camisi bombaladı, Trabzon'da Rahip Santaro cinayeti, Danimarka'da karikatür krizi, Malatya'da İncil dağıtımı yapılan yayın evi çalışanlarının hunharca öldürülmesi veya geçmişteki Alevi-Sünni zıtlaştırılması gibi örnekler vs. vs. gibi haberler bunların birer örnekleridir ve hepsi belirli kesimler tarafından koordine edilmektedir ve hep aynı ideolojiye yarar getirmektedir.

 

Din ve Milliyetçilik akımı birtakım çevreler tarafından sürekli kullanılmıştır ve bu böyle devam edecek gibi görünmektedir.

Buna karşı biz masum insanlara düşen görev ise olaylara daha mantıklı ve daha sakin yaklaşıp, hümanist bir dünya görüşü sergilememizdir.Fanatizm, ırkçılık gibi duygulardan arınmamız lazımdır.Bunlar kötü ruhlu insanların bizi yönlendirmekte kullandıkları en büyük silahlarıdır.

 

Saygılar...

 

İBRAHİMİDRİS

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Milliyetçilik ve din kötüye kullanılmamalı

 

Sırplar'ın Bosna'da giriştikleri soykırıma Yunan gönüllülerin de katılmalarına değinen dünkü yazımda, bunların seslendirdikleri gerekçeyi, Yunanlı gazeteci Takis Mikas'tan alarak dün aktarmıştım.

 

1995 Eylül'ünde bunlarla yapılan röportajları yayınlayan "Elefteri Ora" gazetesine şunları söylemişti soykırım suçunun iştirakçileri olan Yunan milisler:

 

-Vatikan, Siyonistler ve ABD, Ortodoks Hıristiyanlara karşı sinsi bir komplo hazırladılar. Bunu Sırbistan'da başarırlarsa sıra Yunanistan'a gelecektir.

 

İlk cümledeki "Ortodoks Hıristiyanlar" kelimelerini çıkartın. Yerlerine mesela "Sünni Müslümanlar" kelimelerini koyun. Bu cümle, Irak'taki direniş eyleminin gerekçesi de olmaz mı?

 

Veya şöyle deyin:

 

-Vatikan, Fener, Siyonistler, Sabetayistler, Megalo-ideacı Rumlar, ABD ve AB, Türkiye'ye karşı sinsi bir komplo hazırladılar.

 

Amaçları Türkiye'yi bölmektir.

 

Aslında dünyaya ve siyasete bakışı bu yaklaşımla yönlendirdiğiniz zaman "Uluslararası Fanatizm ve Komplo Teorileri Olimpiyat Oyunları"nı gayet rahat düzenleyebilirsiniz.

 

Ama bu bakış açısı eyleme geçtiği zaman, mesela Bosna'daki Müslümanlara karşı Ortodoks ittifakının soykırım uyguladığına tanık oluyorsunuz. Veya Hindistan'da kentler, Hindularla Müslümanların birbirlerini boğazlamasına, evlerin ve işyerlerinin yağmalanmasına sahne oluyor. Yahut Anadolu'da yüzlerce yıl birlikte yaşayan milliyetler, mezhepler, birbirlerini yok etmek için kitlesel eylemlere geçiyor. Ya da uygarlığın beşiği Avrupa'da Beethoven'in, Hegel'in, Marx'ın Almanları, Yahudi ırkını yok etmeye yönleniyor.

 

Demek ki toplumların "Milliyetçilik" ve "Din" öğelerini kötü kullanmaları durumunda, bu dünyada barışın ve istikrarın egemen olması mümkün değildir. Bu öğeleri istismar etmek için komplo teorileri üretenlere karşı toplumlar bilinçli ve mesafeli davranamadıkları zaman, o toplumların sonunda felaketlerle karşılaşmaları da kaçınılmazdır.

 

Burada "Ulusal kimlik" sorunu da karşımıza çıkıyor.

 

Dün Zaman'daki yorumunda Herkül Millas "Ulusal Kimlik" konusuna değinirken şunları söylüyordu:

 

-Ulusal Kimlik, boynumuza asılmış bir etiket, bir tabela gibi bir şey değildir. Derimizin altına işlenmiş bir mikroçip gibidir. Çalışır o, işler, bizi yönlendirir. Önyargıların, stereotiplerin, hep biz haklıyız anlayışının kökeni de öyle anlaşılır.. Kimlik yalnız 'Öteki'ni karikatürize etmez, kendimizi de dev aynasında gösterir, deforme eder. Bedeli var kimliğin. Yalnız kıvanç ve dayanışma kaynağı değildir. Ve bunun bilincinde olmayan, ne kendisi ile ne de komşusuyla barışık olabilir.

 

-Kimliklerle katı bir ilişki içinde olanlar 'gerçek'le de öyle katı bir ilişki kuruyorlar. Örneğin taraf oldukları tartışmalarda kendi yanlarının her konuda, her zaman, tam olarak haklı olduklarına inanırlar. Oysa yaşamın öylesine siyah-beyaz bir berraklık içinde olma olasılığı zaten çok küçüktür. Genellikle her karşıtlıkta tarafların biri bazen, bazı konularda, bir dereceye kadar haklı oluyor. Mutlak gerçekler ancak mutlak kimlik sahipleriyle yapay bir dünyada var olabiliyor.

 

Diyorum ki, bu konuları tüm toplumlar gibi bizim de ciddi biçimde tartışıp değerlendirmemizin zamanı gelmiştir.(MEHMET BARLAS)

 

Milliyetçilik ve din;birey için oldukça önemli bu iki kavram,tüm savaşları haklı kılan bir araca dönüştü çoğu zaman.Milli olan bireyin kendisi oldu;dini olan değerleri...ötekileştirme ve yok sayma;işte tam bu hassas konularda birer araca dönüştürüldü.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn forumdaşım, vermek istediğiniz mesaj güzel fakat verdiğiniz örnekler ve yorumlar itibariyle taraflı algılanabilir. Onun için izninizle birkaç ilave yapmak istiyorum.:)

Fransız Devrimi veya Fransız İhtilali (1789-1799) tamamen masonik bir ihtilaldir ve milliyetçilik akımı kullanılarak insanlar kışkırtılmış ve yönlendirilmiştir.Balkan Savaşları'nın ve 1.Dünya Savaşı'nın olmasına vesile olunmuştur.Günümüzdede ülkemizde Türk-Kürt ayrımcılığı bunun süre gelen örneklerinden sadece bir tanesidir ve hepsinin amacı bellidir.Hepsi aynı kişilere ve ideolojilere hizmet eder ve fayda getirir.

 

Fransız devrimi masonik bir devrim değildir, milliyetçilik (uluşçuluk ) bu devrimin sonucu ortaya çıkmış bir kavramdır. İnsanlığın sosyolojik evriminin bir aşamasıdır. Ülkemizdeki Türk-Kürt ayrımcılığı ile ilgisi yoktur. Lütfen google dan Fransız devrimi ni yazıp çıkan sonuçlardan birini okuyun.( ayrıca milliyetçilik ile ırkçılığı karıştrmamak gerekir )

 

Din için bir örnek vermek gerekirse; en iyi örnek Haçlı Savaşları olacaktır.O dönemin Avrupa'sında skolastik çağ yaşanmaktadır.Kilisenin egemenliği altında bir dönem süregelmektedir.O dönemin, gözünü doğunun zenginliklerine dikmiş olan Tapınak Şovalyeleri için bu durum bir kezat oluşturmaktadır.Çünkü Hristiyanlık bile olsa hiç bir ilahi din maddi kazançlar için masum insanların katlini vacip kılmamaktadır.Tapınak Şovalyeleri bunu bildikleri için; insanların dine olan zaafından yararlanarak savaşın amacını saptırıp halkı; din elden gidiyor! Kudüs'teki Hristiyanlar'a zulumler yapılıyor, İslamiyet, Hristiyanlık için bir tehlikedir gibi yalanlarla kandırıp, kışkırtarak katliamı dinen meşru kılmak istemişlerdir ve bu kalleş isteklerinde de başarılı olmuşlardır.Eğer bu tarikat insanlara savaşın gerçek nedenini yani; doğunun maddi zenginliklerini elde etmek istediklerini söyleselerdi hiç kimse buna destek vermeyecekti.

Sonuçta Kudus'e giren Tapınak Şovalyeleri'nin güdümündeki Haçlı Orduları din kisvesi adı altında milyonlarca müslümanı katletdiler.İnsanların dini duyguları bu kalleş tezgah için kullanıldı ve sömürüldü.

 

Bu olay günümüzdede süregelmektedir.Haberlerde izlediğiniz; Irak'ta Şii'ler Sunni camisi bombaladı, Trabzon'da Rahip Santaro cinayeti, Danimarka'da karikatür krizi, Malatya'da İncil dağıtımı yapılan yayın evi çalışanlarının hunharca öldürülmesi veya geçmişteki Alevi-Sünni zıtlaştırılması gibi örnekler vs. vs. gibi haberler bunların birer örnekleridir ve hepsi belirli kesimler tarafından koordine edilmektedir ve hep aynı ideolojiye yarar getirmektedir.

 

İlave olarak 4.Haçlı seferi Bizansa yapılmış, İstanbul yada o zamanki adıyla Konstantinopolis yağmalanmış, birçok ortodoks öldürülmüştür. Yine Emevilerin Arap Milliyetçiliği ve dini siyasette kullanmaya çalışmaları, Abbasilerin Hallac-ı Mansûra yaptıkları, Rusların Müslüman Kırım Türklerine, Çinlilerin Müslüman Uygur Türklerine yaptıkları soykırım ve ülkemizde de 6-7 Eylül Olayları, Şeyh Sait ayaklanması, Maraş katliamı, Sivas Madımak olayı gibi örnekler çoğaltılabilir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Vatikan, Siyonistler ve ABD, Ortodoks Hıristiyanlara karşı sinsi bir komplo hazırladılar. Bunu Sırbistan'da başarırlarsa sıra Yunanistan'a gelecektir.

 

İlk cümledeki "Ortodoks Hıristiyanlar" kelimelerini çıkartın. Yerlerine mesela "Sünni Müslümanlar" kelimelerini koyun. Bu cümle, Irak'taki direniş eyleminin gerekçesi de olmaz mı?

Onunla bu aynı şey mi Allahaşkına! Iraklılar işgale direnmesinler mi?

Veya şöyle deyin:

 

-Vatikan, Fener, Siyonistler, Sabetayistler, Megalo-ideacı Rumlar, ABD ve AB, Türkiye'ye karşı sinsi bir komplo hazırladılar.

 

Amaçları Türkiye'yi bölmektir.

Ne yani şimdi PKK yok, Ermeni talepleri yok, Ekümeniklik planları yok mu demek istiyorsunuz, bunlar sadece paranoya mı?

Aslında dünyaya ve siyasete bakışı bu yaklaşımla yönlendirdiğiniz zaman "Uluslararası Fanatizm ve Komplo Teorileri Olimpiyat Oyunları"nı gayet rahat düzenleyebilirsiniz.

 

Ama bu bakış açısı eyleme geçtiği zaman, mesela Bosna'daki Müslümanlara karşı Ortodoks ittifakının soykırım uyguladığına tanık oluyorsunuz. Veya Hindistan'da kentler, Hindularla Müslümanların birbirlerini boğazlamasına, evlerin ve işyerlerinin yağmalanmasına sahne oluyor. Yahut Anadolu'da yüzlerce yıl birlikte yaşayan milliyetler, mezhepler, birbirlerini yok etmek için kitlesel eylemlere geçiyor. Ya da uygarlığın beşiği Avrupa'da Beethoven'in, Hegel'in, Marx'ın Almanları, Yahudi ırkını yok etmeye yönleniyor.

Demek ki toplumların "Milliyetçilik" ve "Din" öğelerini kötü kullanmaları durumunda, bu dünyada barışın ve istikrarın egemen olması mümkün değildir. Bu öğeleri istismar etmek için komplo teorileri üretenlere karşı toplumlar bilinçli ve mesafeli davranamadıkları zaman, o toplumların sonunda felaketlerle karşılaşmaları da kaçınılmazdır.

 

Lütfen Irkçılıkla, Faşizimle, Milliyetçiliği karıştırmayalım.

Burada "Ulusal kimlik" sorunu da karşımıza çıkıyor.

 

Dün Zaman'daki yorumunda Herkül Millas "Ulusal Kimlik" konusuna değinirken şunları söylüyordu:

 

-Ulusal Kimlik, boynumuza asılmış bir etiket, bir tabela gibi bir şey değildir. Derimizin altına işlenmiş bir mikroçip gibidir. Çalışır o, işler, bizi yönlendirir. Önyargıların, stereotiplerin, hep biz haklıyız anlayışının kökeni de öyle anlaşılır.. Kimlik yalnız 'Öteki'ni karikatürize etmez, kendimizi de dev aynasında gösterir, deforme eder. Bedeli var kimliğin. Yalnız kıvanç ve dayanışma kaynağı değildir. Ve bunun bilincinde olmayan, ne kendisi ile ne de komşusuyla barışık olabilir.

 

-Kimliklerle katı bir ilişki içinde olanlar 'gerçek'le de öyle katı bir ilişki kuruyorlar. Örneğin taraf oldukları tartışmalarda kendi yanlarının her konuda, her zaman, tam olarak haklı olduklarına inanırlar. Oysa yaşamın öylesine siyah-beyaz bir berraklık içinde olma olasılığı zaten çok küçüktür. Genellikle her karşıtlıkta tarafların biri bazen, bazı konularda, bir dereceye kadar haklı oluyor. Mutlak gerçekler ancak mutlak kimlik sahipleriyle yapay bir dünyada var olabiliyor.

 

Diyorum ki, bu konuları tüm toplumlar gibi bizim de ciddi biçimde tartışıp değerlendirmemizin zamanı gelmiştir.(MEHMET BARLAS)

Milliyetçilik ve din;birey için oldukça önemli bu iki kavram,tüm savaşları haklı kılan bir araca dönüştü çoğu zaman.Milli olan bireyin kendisi oldu;dini olan değerleri...ötekileştirme ve yok sayma;işte tam bu hassas konularda birer araca dönüştürüldü.[/size]

 

Bunlar post-modern laflar. Daha ülkemizde mikro milliyetçiliği ( Karslılar, Konyalılar, Trabzonlular, Mardinliler, gettolaşma vs vs ) yok edememişiz. Modern toplumu nasıl oluştururuz diye tartışacaklarına, herşey çözülmüşte iş ulusal kimliği sorgulmaya gelmiş, kafa karıştırıp duruyorlar.

 

Arkadaşlar, aşırı milliyetçilik, ırkçılık, fanatik dindarlık, fanatik galatasaraylılık, fanatik fenerbahçelilik falan velhasılı kelam her türlü fanatikliğin sonuçları ortadadır. Bazı kavramları karıştırarak Türkiyenin halen çözülememiş birtakım sorunlarını açıklar gibi yapmamalıyız.

 

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Vatikan, Siyonistler ve ABD, Ortodoks Hıristiyanlara karşı sinsi bir komplo hazırladılar. Bunu Sırbistan'da başarırlarsa sıra Yunanistan'a gelecektir.

 

İlk cümledeki "Ortodoks Hıristiyanlar" kelimelerini çıkartın. Yerlerine mesela "Sünni Müslümanlar" kelimelerini koyun. Bu cümle, Irak'taki direniş eyleminin gerekçesi de olmaz mı?

Onunla bu aynı şey mi Allahaşkına! Iraklılar işgale direnmesinler mi?

Veya şöyle deyin:

 

-Vatikan, Fener, Siyonistler, Sabetayistler, Megalo-ideacı Rumlar, ABD ve AB, Türkiye'ye karşı sinsi bir komplo hazırladılar.

 

Amaçları Türkiye'yi bölmektir.

Ne yani şimdi PKK yok, Ermeni talepleri yok, Ekümeniklik planları yok mu demek istiyorsunuz, bunlar sadece paranoya mı?

Aslında dünyaya ve siyasete bakışı bu yaklaşımla yönlendirdiğiniz zaman "Uluslararası Fanatizm ve Komplo Teorileri Olimpiyat Oyunları"nı gayet rahat düzenleyebilirsiniz.

 

Ama bu bakış açısı eyleme geçtiği zaman, mesela Bosna'daki Müslümanlara karşı Ortodoks ittifakının soykırım uyguladığına tanık oluyorsunuz. Veya Hindistan'da kentler, Hindularla Müslümanların birbirlerini boğazlamasına, evlerin ve işyerlerinin yağmalanmasına sahne oluyor. Yahut Anadolu'da yüzlerce yıl birlikte yaşayan milliyetler, mezhepler, birbirlerini yok etmek için kitlesel eylemlere geçiyor. Ya da uygarlığın beşiği Avrupa'da Beethoven'in, Hegel'in, Marx'ın Almanları, Yahudi ırkını yok etmeye yönleniyor.

Demek ki toplumların "Milliyetçilik" ve "Din" öğelerini kötü kullanmaları durumunda, bu dünyada barışın ve istikrarın egemen olması mümkün değildir. Bu öğeleri istismar etmek için komplo teorileri üretenlere karşı toplumlar bilinçli ve mesafeli davranamadıkları zaman, o toplumların sonunda felaketlerle karşılaşmaları da kaçınılmazdır.

 

Lütfen Irkçılıkla, Faşizimle, Milliyetçiliği karıştırmayalım.

Burada "Ulusal kimlik" sorunu da karşımıza çıkıyor.

 

Dün Zaman'daki yorumunda Herkül Millas "Ulusal Kimlik" konusuna değinirken şunları söylüyordu:

 

-Ulusal Kimlik, boynumuza asılmış bir etiket, bir tabela gibi bir şey değildir. Derimizin altına işlenmiş bir mikroçip gibidir. Çalışır o, işler, bizi yönlendirir. Önyargıların, stereotiplerin, hep biz haklıyız anlayışının kökeni de öyle anlaşılır.. Kimlik yalnız 'Öteki'ni karikatürize etmez, kendimizi de dev aynasında gösterir, deforme eder. Bedeli var kimliğin. Yalnız kıvanç ve dayanışma kaynağı değildir. Ve bunun bilincinde olmayan, ne kendisi ile ne de komşusuyla barışık olabilir.

 

-Kimliklerle katı bir ilişki içinde olanlar 'gerçek'le de öyle katı bir ilişki kuruyorlar. Örneğin taraf oldukları tartışmalarda kendi yanlarının her konuda, her zaman, tam olarak haklı olduklarına inanırlar. Oysa yaşamın öylesine siyah-beyaz bir berraklık içinde olma olasılığı zaten çok küçüktür. Genellikle her karşıtlıkta tarafların biri bazen, bazı konularda, bir dereceye kadar haklı oluyor. Mutlak gerçekler ancak mutlak kimlik sahipleriyle yapay bir dünyada var olabiliyor.

 

Diyorum ki, bu konuları tüm toplumlar gibi bizim de ciddi biçimde tartışıp değerlendirmemizin zamanı gelmiştir.(MEHMET BARLAS)

Milliyetçilik ve din;birey için oldukça önemli bu iki kavram,tüm savaşları haklı kılan bir araca dönüştü çoğu zaman.Milli olan bireyin kendisi oldu;dini olan değerleri...ötekileştirme ve yok sayma;işte tam bu hassas konularda birer araca dönüştürüldü.[/size]

 

Bunlar post-modern laflar. Daha ülkemizde mikro milliyetçiliği ( Karslılar, Konyalılar, Trabzonlular, Mardinliler, gettolaşma vs vs ) yok edememişiz. Modern toplumu nasıl oluştururuz diye tartışacaklarına, herşey çözülmüşte iş ulusal kimliği sorgulmaya gelmiş, kafa karıştırıp duruyorlar.

 

Arkadaşlar, aşırı milliyetçilik, ırkçılık, fanatik dindarlık, fanatik galatasaraylılık, fanatik fenerbahçelilik falan velhasılı kelam her türlü fanatikliğin sonuçları ortadadır. Bazı kavramları karıştırarak Türkiyenin halen çözülememiş birtakım sorunlarını açıklar gibi yapmamalıyız.

 

 

Saygılar.

 

- Iraklilar isgale dirensinler ama biz Kurtler direnmeyelim mi?

 

- Simdi MAKRO MILLIYETCILIGI neden elestirmiyorsunuz Turkiye'de? Yok mu Asiri Turk Milliyetciligi?

 

Neden iki yuzlu yorum da bulunuyorsunuz? Neden herseyi boyle siyah beyaz goruyorsunuz (sizin deyiminizle)?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bunlar post-modern laflar. Daha ülkemizde mikro milliyetçiliği ( Karslılar, Konyalılar, Trabzonlular, Mardinliler, gettolaşma vs vs ) yok edememişiz. Modern toplumu nasıl oluştururuz diye tartışacaklarına, herşey çözülmüşte iş ulusal kimliği sorgulmaya gelmiş, kafa karıştırıp duruyorlar.

 

Arkadaşlar, aşırı milliyetçilik, ırkçılık, fanatik dindarlık, fanatik galatasaraylılık, fanatik fenerbahçelilik falan velhasılı kelam her türlü fanatikliğin sonuçları ortadadır. Bazı kavramları karıştırarak Türkiyenin halen çözülememiş birtakım sorunlarını açıklar gibi yapmamalıyız.

 

 

Saygılar.

 

Mikro milliyetçiliği bahane ederek yok sayılacak bir ulusal kimlik anlayışı açıklamaları.

 

evet,fanatizmin ne olduğu çok açık ortada,sonuçlarına hepimiz tanığız.

 

burada tartışılan iki kavram;DİN ve MİLLİYETÇİLİK!

 

İkiside hassas,ikiside damardan.Ulusal kimlik anlayışı ise bunun bir sonucu.

 

O zaman gelin neden bu kavramlar savaş aracına dönüşür,onu tartışalım.

 

Postmodernizmi belki de böyle aşarız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar,

 

Anlaşılan, sapla samanı karıştırmamak ve ortak bir dille tartışabilmek için, kullandığımız kavramlarıın tanımlarına bakmamız gerekiyor:

 

Atatürk'e göre milliyetçilik :

 

Atatürk’e göre Avrupa uluslar topluluğunun fiziki sınırlar dışında, bu sistemin üstünlüğüne karşı mücadeleler mutlaka ulusçu nitelikte olmalıydı.[2] Atatürk’ün amacı ulusal ve savunulabilir sınırlar dahilinde, bir Türk ulus-devletini kurmak için Türk milliyetçiliğini öne çıkarmaktı. Atatürk milliyetçiliği din ve ırk ayrımından uzak, ortak yurttaşlık temelindedir. Kemalistlerin anlayışına göre milliyetçilik temelde Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü korumayı ve ülkenin birliğini tehdit edebilecek ayrılıkçı akımları engellemeyi amaçlıyordu.[3] Recep Peker 1931 yılında bu sorunu şöyle anlatıyordu:

 

"Bizim aramızda yaşayan, politik ve sosyal bağlarla Türk milletine ait olan tüm vatandaşlarımızı biz kendi insanlarımız olarak düşünürüz: aralarında 'Kürtçülük', 'Çerkezlik' ve hatta 'Lazlık' gibi fikirler ve duygular yerleşmiş olsa bile, onlar bize aittir. Mevcut yanlış anlayışlar ancak mutlakiyet yönetimlerinin ve uzun süren tarihsel baskıların ürünüdür ve biz en içten çabalarımızla bunları ortadan kaldırmayı görev sayıyoruz." [4]

 

Irkçılık :

 

Irkçılık genel hatlarıyla incelendiğinde kendi kanını taşıyan, aynı dili konuşan, ve aynı soydan gelenlerin başka soylardan gelenleri küçük düşürmesi olarak algılanır. Ancak eksik bir bakış açısıdır. Gelişen teknoloji ve gelişen ekonomik yapılar insanoğlunun tanımlarınada çeşitli farklılıklar getirmektedir. Bu farklılıklar ırkçılığın psikolojik, sosyal psikolojik, ve psikanalitik açıklamalarını anlama zorunluluğuyla birlikte ırkçılığın normal bir durum olmadığını bir "hastalık" olarak ele alınması gerektiği gerçeğini sergiler.

 

Modernizm - Postmodernizm :

 

Modernist hareketin 19.yy ortasında Fransa'da ortaya çıktığı kabul edilir. Modernizm kabaca 1884-1914 yılları arasında hüküm sürmüştür. Temelde dayandığı fikir, geleneksel sanatlar, edebiyat, toplumsal kuruluşlar ve günlük yaşamın artık zamanını doldurduğu ve bu yüzden bunların bir kenara bırakılıp yeni bir kültür icat edilmesi gerektiğidir. Modernizm ticaretten felsefeye her şeyin sorgulanmasının gerekliliğini savunur. Böylelikle kültürün öğeleri yeni ve daha iyi olanla değiştirilebilir.

Postmodernizm, Modernizmin sonrası ya da ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir.

‘Aydınlanma felsefesi, Ulus-devlet anlayışı ve Kapitalist sanayileşme’ üçlüsü ile temellendirilmiş olan ‘modernite’den sonraki dönem olarak ifade edilen postmodernizm ; “ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler, çok uluslu şirketler aracılığı ile sürdürülen küresel sömürü, kimlik ve kültür çatışmaları, kirletilen bir ‘çevre’ ve en önemlisi de kirletilen bir insanlık”ın bugününü hazırlamış olan modernizmin ‘ayıplarını, yanlışlarını ve olumsuzluklarını’ örten bir şal mıdır halen tartışılmaktadır.

 

Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi :

 

Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime uygulanması ve buhar gücüyle çalışan makinaların makinalaşmış endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa'daki sermaye birikimini arttırmasına denir.Sanayi devrimi Avrupa'da burjuva sınıfının yapı değiştirmesine ve yeni bir işçi sınıfı doğmasına yol açtı. Eski burjuva sınıfına şimdi fabrika sahipleri de katılmıştı.Sanayi devriminin bir başka etkisi de nüfus artışı konusunda oldu. Sanayileşmenin getirdiği hammadde ihtiyacı ve mamül mallara pazar bulma çabası hızla saniyeleşen devletleri daha yoğun emperyalist (sömürgeci) politikalar izlemeye yönlendirdi. Endüstri devriminin zararlı sonucu olarak asit yağmurları, Çernobil faciası, iklim değişiklikleri, kuruyan göller, nesli tükenen canlılar, buzulların erimesi, sel felaketleri, kuraklık, salgın hastalıklar, göçler ve su savaşları gibi pek çok yaşanan ve yaşanacak senaryolar dünya tarihinde yeni bir sayfa açacak.

 

Burjuva Devrimi ve Burjuvazi

 

En yalın anlamı içinde, tarihsel olarak 1789 Fransız Devrimiyle özdeşleştirilen, ve, ekonomik etkinlikleri toprak sahibi aristokrasinin uyguladığı politik kontrol tarafından önemli ölçüde engellenen burjuva sınıfının (burjuvazi) siyasi kontrolü ve iktidarı ele geçirme hareketi.

Biraz daha genel bir anlam içinde, modern dünyayı yaratan, Batı’da onyedi ve onsekizinci yüzyıllarda sivil toplum olarak bilinen ekonomik toplumu doğuran ve dolayısıyla sacayaklarından birinde kapitalizm. ikincisinde modern devlet ve liberal demokrasiyle, sonuncusunda bilim bulunan genel hareket. Geleneksel toplumdan modern topluma geçişi sağlayan çok temelli dönüşüm süreci.

Faşizm :

 

Dar anlamda Benito Mussolini altında 1922’de İtalya’da iktidarı alan politik sistem. Daha geniş anlamıyla özellikle iki dünya savaşı arası ortaya çıkan ve özellikle Adolf Hitler yönetimindeki nasyonal-sosyalizmin temsil ettiği aşırı milliyetçi, antidemokratik ve antikomünist bir ideolojiye ve otoriter siyasi bir yapıya sahip bütün politik hareketler ve egemenlik sistemleri.Georges Sorel geleneğine dayanan, şiddetin politik kutsanması.Faşizm kimi ritülleri ve mistik-irrasyonel dünya görüşüyle Aydınlanma karşıtı bir dünya görüşünü temsil eder. Bir ulusa, kültüre ya da “ırka” üye insanların toplumun geri kalanı üzerinde üstün oldukları iddiası. Bu yaklaşım aynı zamanda lider ilkesinde de ifadesini bulur. Belli bir kişi diğer herkesten ve topluluktan daha isabetli kararları alabilir durumdadır.Otoriter iktidar biçimleri ve sıklıkla totaliter bir sistem. Totalitarizm Alman ve İtalyan faşizmlerinde ön plandayken, Avusturya Faşizmi ve Francocu İspanya’da vurgulu değildir.Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir.Halkın kitle olarak anlaşılması. Mussolini’nin stato totalitario kavramından beri faşist anlayış özel yaşama kadar toplumsal hayatın her alanında hak iddia eder. Aile çocuklarla halk birliğine katkı yapacak olan davadaşlık birliği olarak düşünülür.İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan faşist hareketler daha çok Neofaşizm başlığı altında değerlendirilir,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mikro milliyetçiliği bahane ederek yok sayılacak bir ulusal kimlik anlayışı açıklamaları.

 

evet,fanatizmin ne olduğu çok açık ortada,sonuçlarına hepimiz tanığız.

 

burada tartışılan iki kavram;DİN ve MİLLİYETÇİLİK!

 

İkiside hassas,ikiside damardan.Ulusal kimlik anlayışı ise bunun bir sonucu.

 

O zaman gelin neden bu kavramlar savaş aracına dönüşür,onu tartışalım.

 

Postmodernizmi belki de böyle aşarız.

 

Ulusal kimlikten kastınız Etnik Kimlik mi? Dediklerinize göre bu, Din ve Milliyetçiliğin bir sonucu. Neden daha açık konuşmuyoruz daha kolay olmaz mı anlaşmak?:)

 

Din vicdani bir olgudur, siyasete bulaştırılırsa savaş aracına dönüşür.

 

Milliyetçilik siyasi bir kavramdır, ırkçılık, fanatiklik bulaşırsa savaş aracına dönüşür.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ulusal kimlikten kastınız Etnik Kimlik mi? Dediklerinize göre bu, Din ve Milliyetçiliğin bir sonucu. Neden daha açık konuşmuyoruz daha kolay olmaz mı anlaşmak?:)

 

Din vicdani bir olgudur, siyasete bulaştırılırsa savaş aracına dönüşür.

 

Milliyetçilik siyasi bir kavramdır, ırkçılık, fanatiklik bulaşırsa savaş aracına dönüşür.

 

Tabi ki açık konuşmalıyız.

 

Din dediğiniz gibi vicdani olandır;buraya kadar hemfikiriz.Peki ya bu din içerisinde siyaseti de barındırıyorsa?İslam da siyasette vardır değil mi?O zaman ne olacak;İslam tümden savaş aracına dönüşen mi?

 

Millliyetçilik,politik bir kavramdır.Atatürk miiliyetçiliğini baz alarak değil,genel itibariyle milliyetçiliği baz alarak bu evrensel kavramı anlamaya çalışalım.

 

Milliyetçilik milli olandır;milli olanın ''çi'' ekiyle bir aidiyete ayrıca bir daralmaya dönüşmesidir.Milliyeçilik tehlikeli sınırları kolaçan etmeye benzer;her an yakalanabilirsiniz.O tehlikeden nasibiniz almanız an meselesi oabilir.Milliyetçilik aslı itibariyle farklılığı red eder.Milliyetçilik ötekileştirmedir.

 

Faşizmi ve diğer kavramları tanımlama yoluna gitmişsiniz.Milliyetçilik,Atatütk Miliyetçiliği...kavram kargaşasında doğru sınırlara ulaşma açısından oldukça şık bir hareket.

 

Fanatizm insanın en tehlikeli olduğu kavramdır.Fanatizmin olduğu yerde beslenilen düşünce de artık yoktur.Hal böyleyken,insanlar için gerçekten özel olan ve tartışılması bile çoğu zaman ülke sınırları içersinde yasaklanan bu kavramlara fanatizm bulaşırsa ne olur?Aldık başa belayı.

 

Bir insanın en zayıf noktasi onun dini ve milli duygularıdır.Siz bir insana milli olan değerleriyle yanaşmaya çalışın,bakın olumlu ise bu yaklaşım;özelsiniz,;olumsuz ise,düşman.

 

Ulusal kimlik nedir?Bunu etnik kimlik ile de açıklayabilirsiniz,bir ülkenin içindeki ayrılıkları tek bir noktada birleştirme çabası olarak da.

 

Ulusal kimlik,ulusundur.O zaman Ulus kavramına dönmek lazım.Eğer ulus kavramınızda kan bağı varsa;bu milli olan,etnik olan anlayıştır;yok kader ortaklığı varsa;bu aynı topraklarda yaşayan tüm kimliklerin olduğu bir kimlik oluverir.

 

Siyasi arenamızda,son dönemde oturtulmaya çalışılan alt kimlik-üst kimlik de belki tüm bu kafa karışıklığına çzöüm olarak sunulmuştur,kimbilir belki de bu kafa karışıklığın bir sonucudur.

 

Milliyetçilik;her ne kadar da olmaması gereken bir aidiyetlik olsada insan ile kaçınılmazdır.

 

Din de insanlık tarihinin olmazsa olmazı...

 

böyleyken,ben yine derim;yanlış olan siyasi anlayışlarla savaş aracına dönüştürülen bu kavramlara dikkat edelim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mikro milliyetçilik, Türkiyede çok gözlemlenen bir durumdur.

 

Örnek:

 

-abi geçen bi kebap yemişim..

-oo tohadın kebabını yimeden yaşıyom demeycen..

-abi sarmalar feci güü..

-oğlum sarma yiceksen gek ben sana tohad yaprağından verim ye de konuş..

-abi su?

- la meşurdur bilmeyon mu sen ya..

-abi ağaç?

-la susim diyom anlıyom ama bizim oranın ormanı da heçbiyerde yoh söylim haa..

-abi sizin orasına neden tohad dediler bildin mi sen ?

-yo niye?

neyse abi..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

- Iraklilar isgale dirensinler ama biz Kurtler direnmeyelim mi?

 

Ne alaka?

 

- Simdi MAKRO MILLIYETCILIGI neden elestirmiyorsunuz Turkiye'de? Yok mu Asiri Turk Milliyetciligi?

Var tabii. Hem Türk hem de Kürt Irkçılığı .Ben ne zaman yok demişim?

 

Neden iki yuzlu yorum da bulunuyorsunuz? Neden herseyi boyle siyah beyaz goruyorsunuz (sizin deyiminizle)?

Hem işgale karşı direnelim diyip hem de Türkiye benim vatanım gerekirse ölürüm demek gibi mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tabi ki açık konuşmalıyız.

 

Din dediğiniz gibi vicdani olandır;buraya kadar hemfikiriz.Peki ya bu din içerisinde siyaseti de barındırıyorsa?İslam da siyasette vardır değil mi?O zaman ne olacak;İslam tümden savaş aracına dönüşen mi?

 

Millliyetçilik,politik bir kavramdır.Atatürk miiliyetçiliğini baz alarak değil,genel itibariyle milliyetçiliği baz alarak bu evrensel kavramı anlamaya çalışalım.

 

Milliyetçilik milli olandır;milli olanın ''çi'' ekiyle bir aidiyete ayrıca bir daralmaya dönüşmesidir.Milliyeçilik tehlikeli sınırları kolaçan etmeye benzer;her an yakalanabilirsiniz.O tehlikeden nasibiniz almanız an meselesi oabilir.Milliyetçilik aslı itibariyle farklılığı red eder.Milliyetçilik ötekileştirmedir.

 

Faşizmi ve diğer kavramları tanımlama yoluna gitmişsiniz.Milliyetçilik,Atatütk Miliyetçiliği...kavram kargaşasında doğru sınırlara ulaşma açısından oldukça şık bir hareket.

 

Fanatizm insanın en tehlikeli olduğu kavramdır.Fanatizmin olduğu yerde beslenilen düşünce de artık yoktur.Hal böyleyken,insanlar için gerçekten özel olan ve tartışılması bile çoğu zaman ülke sınırları içersinde yasaklanan bu kavramlara fanatizm bulaşırsa ne olur?Aldık başa belayı.

 

Bir insanın en zayıf noktasi onun dini ve milli duygularıdır.Siz bir insana milli olan değerleriyle yanaşmaya çalışın,bakın olumlu ise bu yaklaşım;özelsiniz,;olumsuz ise,düşman.

 

Ulusal kimlik nedir?Bunu etnik kimlik ile de açıklayabilirsiniz,bir ülkenin içindeki ayrılıkları tek bir noktada birleştirme çabası olarak da.

 

Ulusal kimlik,ulusundur.O zaman Ulus kavramına dönmek lazım.Eğer ulus kavramınızda kan bağı varsa;bu milli olan,etnik olan anlayıştır;yok kader ortaklığı varsa;bu aynı topraklarda yaşayan tüm kimliklerin olduğu bir kimlik oluverir.

 

Siyasi arenamızda,son dönemde oturtulmaya çalışılan alt kimlik-üst kimlik de belki tüm bu kafa karışıklığına çzöüm olarak sunulmuştur,kimbilir belki de bu kafa karışıklığın bir sonucudur.

 

Milliyetçilik;her ne kadar da olmaması gereken bir aidiyetlik olsada insan ile kaçınılmazdır.

 

Din de insanlık tarihinin olmazsa olmazı...

 

böyleyken,ben yine derim;yanlış olan siyasi anlayışlarla savaş aracına dönüştürülen bu kavramlara dikkat edelim.

 

İslamda siyaset Hz.Muhammedin vefatından sonra siyasallaşmış, Emevilerde doruğa ulaşmıştır.

 

Kaynaklarda Milliyetçilik veya Ulusçuluk, kendilerini birleştiren dil, din, tarih veya kültür bağlarından dolayı millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun siyasi birliğini ve egemenliğini savunan siyasi görüş diye geçiyor. Buna göre ,Atatütk Miliyetçiliği daha kapsayıcı ve modern değilmi?

 

"tartışılması bile çoğu zaman ülke sınırları içersinde yasaklanan bu kavramlar" nedir?Din ve Milliyetçilik mi yasak? Neyi tartışıyoruz o zaman?

 

Yanaştığınız insan uygar ve bilinçli ise neden size olumsuz yaklassın?

 

Ulus(Millet) tanımında "kan bağı" yoktur. Millet kavramı Fransız devriminden önce yoktu. Onun için 18.yydan önceki tarihsel olaylarda kullanılmaz. O olaylar da feodal-bey-han-şah-kral vb. veya ümmet veya kavim kavramlarıyla karşılaşırız.

 

Önemli olan insanın bunları bilincinde olup fanatizme sürüklenmemesiir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
İslamda siyaset Hz.Muhammedin vefatından sonra siyasallaşmış, Emevilerde doruğa ulaşmıştır.

 

Kaynaklarda Milliyetçilik veya Ulusçuluk, kendilerini birleştiren dil, din, tarih veya kültür bağlarından dolayı millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun siyasi birliğini ve egemenliğini savunan siyasi görüş diye geçiyor. Buna göre ,Atatütk Miliyetçiliği daha kapsayıcı ve modern değilmi?

 

"tartışılması bile çoğu zaman ülke sınırları içersinde yasaklanan bu kavramlar" nedir?Din ve Milliyetçilik mi yasak? Neyi tartışıyoruz o zaman?

 

Yanaştığınız insan uygar ve bilinçli ise neden size olumsuz yaklassın?

 

Ulus(Millet) tanımında "kan bağı" yoktur. Millet kavramı Fransız devriminden önce yoktu. Onun için 18.yydan önceki tarihsel olaylarda kullanılmaz. O olaylar da feodal-bey-han-şah-kral vb. veya ümmet veya kavim kavramlarıyla karşılaşırız.

 

Önemli olan insanın bunları bilincinde olup fanatizme sürüklenmemesiir.

 

Saygılar.

 

İslam Hz Muhammed zamanında siyasi değil miydi?

 

Yapılan savaşlar,mücadale edilen alanlar,antlaşmalar vs bunlar İslamın siyasi olan yönüydü zaten.

 

Kaldı ki,Peygamber hem bir dini lider hem de siyasi bir liderdi.

 

Siyasallaşan İslam değil de,kalıplaşan,emperyalizme dönüştürülmeye çalışılan İslam'dı, Emeviler zamanından arda kalan!

 

Değerli arkadaşım,milliyetçilik ve ulusçalık gibi kavramlar,2+2=4 şeklinde önermeler değildir;tek anlama gelecek.

 

Milliyetçilik,kimi zaman uygulama alanı ile radikalleşebilir,düşücelerde yok oluşa sürükleyebilir.

 

Ulusalcılık da aynı şekilde;önemli olan sizin bu kavramları ifade etme biçiminizdir.

 

Milli ve dini olan değerler;bunlar insanlar için özeldir.Kimi zaman savaş kimi zaman barışa dönüşür.

 

Tarih de bunu gösterir zaten;onun için dikkatli olmalıyız.

 

Tabiki tartışacağız;ama tartışırken kullandığımız uslübe dikkat etmeliyiz.

 

Yanlış ve doğrularımız,karalama ve hakerete dayanmadığı sürece değerlidir.Saygılar!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Madem din ve milliyetcilik akımı başkaları tarafından kullanılıyor o zaman dinsiz ve milliyetsiz olalım!

 

O zaman belki kullanacak birşey bulamazlar!

 

Din ve milliyetçilik maneviyatı insanlığın bir gereğidir,diğer varlıklardan farklı tarafı akıldan sonra dini inançları ve maneviyatlarıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Din ve milliytcilik asirlardan beri insanligi birbirine düsüren ve kinlestiren unsurlardandir. Bunun aksini iddaa eden ya dünya tarihini bilmiyor yada bilerek inkar ediyor. Ne kadarda bazilari, yok efendim din insanlari birlestirir ve saygiyi öghretir desede ve gene din kötü niyetliler tarafindan emelleri icin kullaniliyor desede konun özünü degistirmiyor ve gercek gene gercek olarak kaliyor. Aynisi milliyetcilik denilen deyim icinde öyledir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam Hz Muhammed zamanında siyasi değil miydi?

 

Yapılan savaşlar,mücadale edilen alanlar,antlaşmalar vs bunlar İslamın siyasi olan yönüydü zaten.

 

Kaldı ki,Peygamber hem bir dini lider hem de siyasi bir liderdi.

 

Siyasallaşan İslam değil de,kalıplaşan,emperyalizme dönüştürülmeye çalışılan İslam'dı, Emeviler zamanından arda kalan!

 

Değerli arkadaşım,milliyetçilik ve ulusçalık gibi kavramlar,2+2=4 şeklinde önermeler değildir;tek anlama gelecek.

 

Milliyetçilik,kimi zaman uygulama alanı ile radikalleşebilir,düşücelerde yok oluşa sürükleyebilir.

 

Ulusalcılık da aynı şekilde;önemli olan sizin bu kavramları ifade etme biçiminizdir.

 

Milli ve dini olan değerler;bunlar insanlar için özeldir.Kimi zaman savaş kimi zaman barışa dönüşür.

 

Tarih de bunu gösterir zaten;onun için dikkatli olmalıyız.

 

Tabiki tartışacağız;ama tartışırken kullandığımız uslübe dikkat etmeliyiz.

 

Yanlış ve doğrularımız,karalama ve hakerete dayanmadığı sürece değerlidir.Saygılar!

 

Sn. Mavi,

 

Aynı şeyde birleşiyoruz. Zaten, bir kurum ve kavram başlıbaşına kötü olamaz. Bu kavramları yıkıcı yapan ve insanlığı felakete sürükleyen fanatizm nedeniyle emperyalizmin kullanımına açık olmasıdır. Bunu da önlemenin tek yolu eğitim ile bilinç düzeyini yükseltmek, objektif bakabilen, empati yapabilen bireyler yetiştirmektir. Yani, eğitim şart! :)

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn. Mavi,

 

Aynı şeyde birleşiyoruz. Zaten, bir kurum ve kavram başlıbaşına kötü olamaz. Bu kavramları yıkıcı yapan ve insanlığı felakete sürükleyen fanatizm nedeniyle emperyalizmin kullanımına açık olmasıdır. Bunu da önlemenin tek yolu eğitim ile bilinç düzeyini yükseltmek, objektif bakabilen, empati yapabilen bireyler yetiştirmektir. Yani, eğitim şart! :)

 

Saygılar.

 

Değerli arkadaşım,

 

yazdıklarıma önyargı ile bakma derdinde olanları bir tarafa bırakıp,sadece düşünene,düşündüklerini dürüstçe aktarabilen bireyle için fanatizme hayır demek,burada buluşmak güzel.Katılıyorum...saygılar!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Madem din ve milliyetcilik akımı başkaları tarafından kullanılıyor o zaman dinsiz ve milliyetsiz olalım!

 

O zaman belki kullanacak birşey bulamazlar!

 

Din ve milliyetçilik maneviyatı insanlığın bir gereğidir,diğer varlıklardan farklı tarafı akıldan sonra dini inançları ve maneviyatlarıdır.

 

Öncelikle şunu belirtmeliyim,galiba ne demek istediğim anlaşılmadı.Ben dini ve milleti bir tarafa bırakalım demedim;yalnızca din ve millet insanların en zayıf noktalarıdır;siz bireyi din ve millet yönündeki hassasiyetiyle çok çabuk dönüştürebilirsiniz.Onun için bu değerlere sahip çıkmalı;ama çıkarken de bizim olan bu değerleri farklı değerlerle aynı saygı çerçevesinde anlamalı,anlatmalıyız.

 

Öte yandan,tarihe şöyle bir kaba taslak göz attığımızda,tarihe yön veren iki başlıca değer ''din ve 'millet''ttir.Haçlı seferlerini tetikleyen,Hitlere olaganüstü gücü veren yine bu iki literatür değil midir?

 

Bakın forumdan örnek vereyim;mesela Kürt konusu...bizler bu başlık altında çok yazdık;ben her zaman şunu dedim.Kürt sorunu yoktur diyebilirsiniz,Kürt milleti yoktur diyebilirsiniz;ama Kürt milletti hakkında yazılanlar saygıyı zorlarsa...işte o zaman siz millliyetçiliğin tehlike sularında oluveren,karşıda ki bireyde kendini fanatizmde buluveren olur.

 

Bunun yanında;din vicdanidir.Vicdan meselesidir.İnanır yada inanmazsınız;ama inanmayan birey inanan için kutsalı karalamaya kalkışırsa,inanda inanmayanı kendi penceresinde suçlarsa;işin içinden kimse çıkamaz.

 

Din ve millet,özel kavramlardır;doğru anlaşılıp yorumlandığı sürece insanı tamamlar;eğer ki siz onları kendinizle dönüştürürseniz olmayana;sömüren de oluverirler sömürülen de.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle şunu belirtmeliyim,galiba ne demek istediğim anlaşılmadı.Ben dini ve milleti bir tarafa bırakalım demedim;yalnızca din ve millet insanların en zayıf noktalarıdır;siz bireyi din ve millet yönündeki hassasiyetiyle çok çabuk dönüştürebilirsiniz.Onun için bu değerlere sahip çıkmalı;ama çıkarken de bizim olan bu değerleri farklı değerlerle aynı saygı çerçevesinde anlamalı,anlatmalıyız.

 

Öte yandan,tarihe şöyle bir kaba taslak göz attığımızda,tarihe yön veren iki başlıca değer ''din ve 'millet''ttir.Haçlı seferlerini tetikleyen,Hitlere olaganüstü gücü veren yine bu iki literatür değil midir?

 

Bakın forumdan örnek vereyim;mesela Kürt konusu...bizler bu başlık altında çok yazdık;ben her zaman şunu dedim.Kürt sorunu yoktur diyebilirsiniz,Kürt milleti yoktur diyebilirsiniz;ama Kürt milletti hakkında yazılanlar saygıyı zorlarsa...işte o zaman siz millliyetçiliğin tehlike sularında oluveren,karşıda ki bireyde kendini fanatizmde buluveren olur.

 

Bunun yanında;din vicdanidir.Vicdan meselesidir.İnanır yada inanmazsınız;ama inanmayan birey inanan için kutsalı karalamaya kalkışırsa,inanda inanmayanı kendi penceresinde suçlarsa;işin içinden kimse çıkamaz.

 

Din ve millet,özel kavramlardır;doğru anlaşılıp yorumlandığı sürece insanı tamamlar;eğer ki siz onları kendinizle dönüştürürseniz olmayana;sömüren de oluverirler sömürülen de.

 

Sn mavi sizin yazınıza karşı yazmadım sanırım siz yanlış anladınız.

Zamanım olmadığımdan kısaca konunun başlığına hitaben yazdım.

 

Bu arada şunuda söylemeden geçmeyeyim ,evet din ve milliyetçilik dünyada bir çok olumsuz olaylara sebep olmuştur.

bugünün dünyasına bakarsanız bu olgular olmasa olmazdır, bugün yahudiler ve hristiyanlar harıl harıl islamı yok etmeye çalışırken ve dini yok sayamayan bir yaratanın olduğunu düşünen i nsanlardan bunu istemek hiçte mantıklı gelmiyor .

dünyada bu olgular olduğu surece insanlar arasındada olacaktır.

 

bizlerine bu insanların olduğu yerde dinden ve milletten vaz geçmemiz düşünülemez sanırım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn mavi sizin yazınıza karşı yazmadım sanırım siz yanlış anladınız.

Zamanım olmadığımdan kısaca konunun başlığına hitaben yazdım.

 

Bu arada şunuda söylemeden geçmeyeyim ,evet din ve milliyetçilik dünyada bir çok olumsuz olaylara sebep olmuştur.

bugünün dünyasına bakarsanız bu olgular olmasa olmazdır, bugün yahudiler ve hristiyanlar harıl harıl islamı yok etmeye çalışırken ve dini yok sayamayan bir yaratanın olduğunu düşünen i nsanlardan bunu istemek hiçte mantıklı gelmiyor .

dünyada bu olgular olduğu surece insanlar arasındada olacaktır.

 

bizlerine bu insanların olduğu yerde dinden ve milletten vaz geçmemiz düşünülemez sanırım.

 

Anladım;özür dilerim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Milli yarar(sızlık) siyaseti”nin dökümü- Temel Demirer

 

 

Milli yarar(sızlık) siyaseti”nin dökümü 1

 

“Sahtekârlığın evrensel düzeyde

egemen olduğu dönemlerde,

gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.” 2

 

Milliyetçilik hummasının dört bir yanı sarsıp/savurduğu mevcut koordinatlarda “Milli Yarar”dan söz edip, köklü ve kapsamlı bir eleştiriyi dillendirmek kolay bir iş değil...

 

Ogünler’den Yasinler’e, Türütler’den Arifler’e olup bit(mey)enler hiç kimse için bir “sır” değil, değil mi?

 

Hem de Türkiye’de bir “Milli hakikât rejimi” söz konusuyken; “Devleti milletiyle bütünleştirmede, militarizm ve milliyetçilik” büyük prim yaparken; ve de insanlar(ımız)ın büyük bir çoğunluğu hâlâ Platon’un “mağara”sından çıkamamışlarken...

 

Platon’un -bildik- “mağara” benzetmesi şöyledir:

 

“Bazı insanlar karanlık bir mağarada, doğdukları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük olarak oturmaya mahkûmdurlar. Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka insanların ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemektedirler. İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür ve tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar, ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin zahiri olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkânsızdır.”

 

Mağaraya zincirlenmiş insan, “milli hakikât rejimi”nin militarizm ve milliyetçiliğiyle devleti milletiyle bütünleştirilen insandır.

 

“Mağara”, giydirilmiş toplumsal önyargıları, “resmi ideolojik” dayatmayı simgeler.

 

Toplumun (“sürüleştirilmiş”) parçası kılınan insanlar, “resmi ideolojik” prangaların sınırlayıcı kalıpları, dogmaları, kuralları tarafından köleleştirilir.

 

Bunlar da özgürleşmeyi engeller...

 

“Kabaca” Platon’un “mağara” benzetmesiyle açıklanması mümkün olan milliyetçilik, nihayetinde “Hiçbir zaman mevcut olmamış ve hiçbir zaman olmayacak bir ‘geçmiş’...”[3] üzerinden kurgulanmış “muhayyel bir inşa”dır.

 

“Ulusal bilincin kökenleri”nde, burjuvaziye ait “pazar” (“yurt”) yatarken;[4] “Ulusun biçimini tarihsel ve ideolojik”[5] manipülasyonlar oluşturur.

 

Bu bağlamda, “Milletler ve milliyetçilik alanındaki ciddi tarihçilerin inançlı bir politik milliyetçi olamayacaklarını eklemeden geçmeyelim...

 

Renan’ın dediği gibi, ‘Tarihin yanlış yazılması bir millet olmanın parçasıdır’.

 

Tarihçiler meslekleri gereği bir milletin tarihini yanlış yazmamak veya en azından bu doğrultuda çaba harcamak zorundadırlar...”[6]

 

Devam edelim: “Milliyetçilik, milletle devleti eşitlemeye çalışan bir harekettir.”[7]

 

“Her din gibi, milliyetçilik de sadece iradeye değil; akla, muhayyileye ve duygulara da seslenmektedir. Akıl, spekülatif bir milliyetçilik teolojisi veya mitolojisi inşa eder. Muhayyileye, kişinin milliyetinin ezeli geçmişi ve ebedi geleceği etrafında gaybi bir alem kurar. Duygular hayr-ı mutlak, hafiz-i mutlak olan milli tanrının tefekküründe bir zevk, bir vecd uyandırır; onun rızasını kazanmaya iştiyak, nimetlerine şükran, ona karşı gelmekten korku; onun kudret ve hikmetinin ihatası karşısında bir huşu ve hürmet duyar; tabii ki duygular ferdi ve cemaat hâlindeki tapınmalarla ifade eder kendisini. Zira, milliyetçilik, yine her din gibi, sosyaldir ve başta gelen ayinleri, bütün topluluğun adına ve kurtuluşu için icra edilen cemaat hâlindeki ayinlerdir.”[8]

 

“Ulus devletlerde... sorunun kaynağı tektir. O da milliyetçiliktir. Ezenin de ezilenin de milliyetçiliği arasında ilkesel bir fark yoktur.”[9]

 

Ve “Milli Yarar” denilen şey de “ezenin de ezilenin de arasındaki bir farkın”; sınıfsal, ideolojik, kültürel, politik, toplumsal bağlamda “sıfırlanması”; yani “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle” söylencelerinin toplumsal dokuya mal edilmesi girişimidir...

 

Egemen ideoloji tarafından giydirilmiş bir kimlik olarak, söz konusu girişimin ilk (ve en önemli) adımlarından birisi “muhayyel kuruluş”un “ideolojik harcı”dır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Zekanın binom dağılımı veya çan eğrisi diye bilinen bir teori var.Teori sözçüğü fazla çünkü bu çözümlemeye bilim literatüründe itiraz eden yok, genel kabul görmüş bir görüşü teori olarak nitelemek gereksiz.Artık gerçeğin bizzat kendisi.

 

Bu teori şunu diyor: bir toplumda zekanın dağılımı %20 düşük zekalılar, %60 normal zekalılar ve kalan %20 de üstün zekalılılardan oluşur.Bunu grafiye aktarınca oraya çan eğrisi çıkar (Kaynak:Özcan Köknel, Kişilik,.., Mithat Enç, Üstün Beyin Güçü, başlıklı kitaplar ile tüm pedegoji kitapları).

 

%20 lik üstün zekalı kişilerden ihtiraslı, hırslı, despot, etkin olanlar diğer %80 lik kitleyi kendi amaçları için manüple etmek için çalışır. Bu amaçların başında gayrimenkul ve menkul varlık edinme (mülkiyet duygusunu tatmin) ve insanlara egemen olma (yönetme duygusunu tatmin) gelir. Kısaca edilgen değil etkin insan olmak isterler. İnsanlara cebri güçle egemen olunabildiği gibi onların beyinlerine girerek yani kendi kendilerini yönetiyormuş hissi vererek manüple etmek de mümkündür. Bu ikincisi daha insancıl sayıldığından ideolojiler üretilmiştir. Din ve milliyetçilik bunlardansadece ikisidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ideolojilerin her yerde tanımları vardır.lakin sadaece bunlar sadece ışık tutar.Eğer tanımın aynısını uygulamaya kalkarsanız mutlaka çatırdamalar çıkar.O yüzden dar değil geniş kapsamda düşünmeniz gerek.

Öncelikle Türklükte ki butdurum taaa Oğuz Türklerine dayanır Tanrı inancı bağlayıcı bir bütündür.Bugün bir kısım Milliyetçi cephenin Türk-İslam bağdaşmasını ortya attığı gibi.İslamiyet olmadan milliyetçilik olur mu öncelik le onu karara bağlamak lazım yani önce Türklük sonra mı islamiyet yoksa önce islmiayet sonramı Türklük.Ben Milliyetçi bir yakanın islamiyeti ikinci plana atmış bir tarafıyım neden derseniz. dini olgular bir süre sonra insanlar arasında ki milliyetçilik bağını kırar vatan duygusu yerni ümmetçi duygusuna bırakır.Bu bir tehlikemidir evet tehlikedir ve bu sizi feodalizme yaklaştırır.Feodalizmin Türkiye açısından bakarsanız temelinde din vardır.çünkü feodalizm bu tarz bir döngüye yakındır

 

Miliyetçilik faşizim demiş bir arkadaşım.Şimdi orda duralım ozaman sende faşistsin.neden dediğini duyar gibiyim!! Eğer ben Türk milliyetçisiyim ve Türklüğümü savnuyorsam haliylen kürtte kürtlüğünü savunacaktır buna birşey diyen yok ve ben Türk milliyetçisi olarak ne kadar faşistsem sende kürt milliyetçisi oalrak o kadar faşistsin demektir.Ha sizin kendi adınıza bir lafınız vardır "biz devrimciyiz" hayır arkadaşım siz devrimci filan değilsiniz devrim var olan bir düzene karşı gelmek değildir ona isyan veya benzer oalrak ihtilal denir.Devrim yenilik demektir Kurtuluş savaşının arkasından Atatürk'ün getirdiği yenilikler gibi....

 

Milliyetçiliği ırkçılık olarak sergileyen bir arkadaşımda var.Bak şimdi burda çelişki var ırkçılık ve milleyçilik kavaramı birbirinden çok farklı bir olgudur milletçilik savunma mekanizması ırkçılık ise ayırma parçalama mekanizmasıdır.Ha ben ırkçımıyım valla ne yalan söyliyim daha bugüne kadar tanıştığım kimseye direk ilk sorum ne sen kürtmüsün nede doğulumusun şeklinde bir soru olmuştur ama nedense ben Türk bayrağına ne zaman yolda evde arabada saygı göstersem duvarıma assam sen ayrımcısın olmuştur.Yani iğneyi önce kendinize batırın .

 

Ayrıca Türklük kürtlük ordan burdan alınan teorik bilgilerin filozofların ettiği lafların tarihsel olayların satır satır yazılşması ile tartışılmaz bunları oku kafanda derle doğruyu yanlıuşı sen mantığınla seç.Sağcı olan bir çok insan Deniz GEzmişi tanımaz ama solcu olan bir çok insanda yanlış tanır :D

 

bilmem anlatabildim mi

herkese saygı sunmuş ben tasvip etmediğim bir görüşe saygı duymam arkadaşlar kusura bakmayın saygı duymam demek kabul etmişim demektir bu benim görüşüm

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.