Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler


sardunyam

Önerilen İletiler

yansımalar 4

 

hayat öyle bir değirmen ki

un ufak eleyip bizi

öğütüyor inceden inceden...

 

kimimizin mayası sağlam

kimimizin o kadar değil...

harlı ateşte önce mayalananlar pişer...

 

iyi ile kötü kardeşmiş

yağmurla güneş...

suyla ateş...

 

ya sonra?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YÜZLEŞME

 

Çok eskiden beri tanırım beni...

Az sonra ne yapacağımı bilirim...

Ya da ben öyle sanıyormuşum...

Bunca yıldır tanıdığımı sandığım ben

Ne çok değişmişim, bilmeden...

 

Ne çok korkularım varmış

Ne çok cesaretlerim

Aynada yüzüme bakan bu kadın

Kim...?

Ben miyim?

 

Bunca yılın ardından kendimle yüzleşince

Benim bana ne verdiğim, benim benden ne aldığım

Koskocaman bir muamma...

Ya sandığım kadar iyi tanımamışım beni...

Ya çok iyi gizlenmişim kendimden...

 

Şimdi içinden çıkamadığım bu yüzleşme hali

Milenyum insanına özgü bir akım mı?

 

Ne şarkılar eski tadı veriyor bana...

Ne şiirler...

Öyle çok başkalaşmışım...

Mutasyon mu geçiriyorum...?

Kendi kabuğumu yırtıp,

Kendimi doğurmanın sancıları mı bunlar...?

 

Ah annemin koynu

Bu aralar en çok ihtiyacım olan

Kendimi emanet edebileceğim

En güvenli yer...

Anne, sakla beni...

Kendimi kendimde bulana kadar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sensizlik bir ölüm

Ağlamak istiyorum

Yırtıcı bir ses bir tokat gibi iniyor kulaklarıma

Ağrısı hücrelerime kadar işliyor, çınlayarak

Ve sonra bir ses yükseliyor ,san ki bağırarak

Diyor ki

Erkekler ağlamaz..

 

Ben yinede ağlıyorum

Aldırmıyorum erkekliğime yani

Üç beş selamın hatırı var diyorum

Ağlıyorum

 

Belkide kendimi kandırıyorum

Ağlayarak senin gelmeni bekliyorum

vede kahr olarak

kör gözlerimle seni arıyorum

 

Belkide gidişini gururuma yediremiyorum

Bir rüyaydı deyip üstüne bir bardak su içiyorum

Su nefesimi üşüterek ilerliyor

Sonra rüya olmadığını da anlıyorum

 

Anlıyorum sensizliğimi seni ne çok sevdiğimi

Bağırıyorum küçük bir çocuk gibi zırlayarak

Sensizliğimin yasını tutarak

Ve bildiğim o tek gerçek aklıma geliyor sonra

Sensizlik bir ölüm ... anlasildi ben ölücem

..............

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SUİSTİMAL

 

sevginin her çeşidi suistimale maruz

kimi sevsen, kendine payeler çıkarıyor

 

bu ne çelişkiler dünyasıymış

yüz verdiğin, astarını arsızca istiyor

 

hani yeminim olmasa doğuştan

çoktan vuracağım yüzüne ayıplarını

 

latife etmeninde bir adabı var

münasebetsiz, kendini bilmez kafalar

 

memleket yanıp tutuşmuş birilerinin derdi başka

nerede satılmış adamlar var, yalakaları yanı başta

 

midem kaldırmıyor artık, özü sözü bir olmayanları

insan haklarıymış, yesinler böyle hakları

 

kendine aydın diyen bölücüler, ülkeme göz dikmişler

azınlık hakları diye yalanları vatanımda sayıklamalar

 

iyi niyet hep hor kullanıldı, kendi ülkemizde yabancı olduk

Mustafa Kemal''in askerlerdik, onlara göre darbeci olduk

 

eğilip bükülmedik kimsenin önünde hep dik durdu başımız

dün öyledik, bundan sonra da böyle olacak yok öyle yağma

 

bu ülkenin adı TÜRKİYE CUMHURİYETİ

bundan sonra her türlü suistimale kapalı

 

sardunyam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

copyrightedimagereuseprcx4.jpg

 

 

ESKİMEDEN/ESKİTME

 

çıkartıp astım bir duvara kendimi

uzun zamandır orada duruyorum

unutulmuşum bir odanın içinde

yalnızlığımla beraber kol geziyorum

sahteymiş herşey...

sözler yalan,

gülüşler gülüşmeymiş...

bir zamanlar

vitrinde en şıklar reyonunda

oradan alınıp,

bir tenin üzerinde

giyilmiş,

kullanılmış,

kurutemizlemesi olmamış

ıslak asılmış

üzerine dökülen yaşamın

lekeleri çıkmamış

bu öykünün sonunda

kurumuş ekmek gibi

kuşlara yem olmakta varmış...

 

sardunyam (sibel)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

44ih5.jpg

 

 

KİN/DAR

 

 

küsmüş kalmışım zevk alemine

elimden hiç bir şey gelmez

neresinden tutsan öfkem kalır elinde

beni yakan ateş, seni küle çevirir

 

yana yana alıştım kendi narıma

su söndürmez artık bende olanı

var git sen, kendi yoluna

benim tuttuğum yolun izi bulunmaz

 

nefretimin körelmiş halini kafeslere kapattım

oturup karşıma telkin edip duruyorum

bakma sen aldırış etmez göründüğüme

ellerimde zincir ben kendimi tutuyorum

 

haykırsam sesim çıkmaz

koşsam yetişemiyorum..

mızrağımı sakladım ama

gizliden bileyliyorum...

 

(ömrü hayatımda söylediğim üç beş yalan

oda elime ayağıma dolaşıp kaldı

dünyaya doğuştan yalancı olarak gelmeli

doğrunun ipi her kuyuda kısa kaldı...)

 

sardunyam (sibel)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nedense ağzıma doladığım bir şiir vardı sözlerini hala unutmamışım askerde çok tekrarlardım nöbette dolaşırken :)

 

Dün güzel bir kadın geçti

Kabrımın yakınından

Doya doya seyrettim gün hazinesi bacaklarını

Gecemi alt üst eden

Kalkıp verecek oldum

Düşürünce mendilini

Öldüğümü unutmuşum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KİN/DAR

 

 

küsmüş kalmışım zevk alemine

elimden hiç bir şey gelmez

neresinden tutsan öfkem kalır elinde

beni yakan ateş, seni küle çevirir

 

yana yana alıştım kendi narıma

su söndürmez artık bende olanı

var git sen, kendi yoluna

benim tuttuğum yolun izi bulunmaz

 

nefretimin körelmiş halini kafeslere kapattım

oturup karşıma telkin edip duruyorum

bakma sen aldırış etmez göründüğüme

ellerimde zincir ben kendimi tutuyorum

 

haykırsam sesim çıkmaz

koşsam yetişemiyorum..

mızrağımı sakladım ama

gizliden bileyliyorum...

 

(ömrü hayatımda söylediğim üç beş yalan

oda elime ayağıma dolaşıp kaldı

dünyaya doğuştan yalancı olarak gelmeli

doğrunun ipi her kuyuda kısa kaldı...)

 

sardunyam (sibel)

 

ne güzel sözler bunlar canem :hug: yüreğine sağlık :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

copyrightedimagereuseproj9.jpg

 

AKIL OYUNLARI

 

Bu gece bütün gemileri yaktım...

Sonra geçip karşısına baktım...

Gökyüzü kıpkızıl, gözlerim kan kırmızı...

Hani keskin sirke küpüne zarardı...

Küpüyle beraber, sirkede yandı...

 

Adına şiir de, ne dersen de...

Bu gece zindanların kapısı açıldı,

Her şiir anarşi, her şair anarşist şimdi...

 

Kayıp hep en değerliden...

Değersizin kaybı olmuyor...

Kaybedecek hiç bişeyimiz yok...

Çünkü bize ait olan yok...

 

Sahipsizliğimin sahibi Allah

Gerisi laf-ı güzaf...

 

Sende kimsin?

Beni bilir misin?

Seni bilir misin?

Kendini bilmezin tekisin...!

 

Bazen manadan geçilmiyor

Yaşamın okyanusunda

Bazen herşey anlamsız geliyor

Ne kadar iyi yüzersen yüz

Burada sonun boğulmak

Akıl oyunları...

Aklımın oyunları...

 

sardunyam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

copyrightedimagereuseprvz6.jpg

 

 

ÇİLE/NME

 

"filozof bahtı kara doğarmış"

 

aslına bakarsan

hiç bir şey göründüğü gibi değil

içiçe geçmiş labirentler gibiyiz hepimiz

ya her yol bize çıkıyor bazen,

ya bir yere varmıyor

artık anlamak istemiyorum

umursamak

hatta umursanmak bile.

çile günlerimi doldurmak

içimdeki zindana kapanmak

özgür ve dilediğimce

ağlayabilseydim

öyle acayip bir ağlama halindeyim

göz pınarlarım hazır bekliyor

yutkunup duruyorum

kulaklarımda bir uğultu

midemde bir kramp

ve etrafımı saran yalanlardan

tiksinti duyan benliğim

şehvetten köpürmüş bedenler

beyinlerinin kontrolünü kaybetmiş

kendi içinden çıkan kire bulananlar

bir kez olsun baksaydınız aynaya

kendinize karşıdan bakmış olurdunuz

bunca yalan içinde doğruyumu

arayacağım?

hangi samanlıkta kaybettim iğnemi

onu bile bilmiyorken!

yakalım bütün samanlıkları gitsin

bu dünyasal işkence başladığı gibi bitsin.

 

sardunyam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

aldım bırakılan mis kokulu nergisi

toplanan hüzünlere gönül bıraktım :wub:

 

 

SOLUK/SUZUM

 

 

Aşk nefes almak gibidir

Sevdiğin kadar

Doldurursun onu

Yüreğine

Çektiğin

Her nefeste...

İçindedir sevgili...

Bir kez nefes almaya

Alıştımı insan

Bir daha unutmaz

Artık onsuz yapamaz

Soluduğun havaya

Yerleşir kalır sevda...

Artık yer ve gök

Ondan ibarettir

Baktığın her suret

Ona benzemektedir

Bir tek!

Sevgilinin sözleri

Benzemez başkalarına

Birde,

Bakamaz kimse onun gibi

Senin gözlerine...

 

Aşk nefes almak gibidir

Yaşadığın sürece içindedir...

 

sardunyam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sağol bitanem benim çok duygulusunda ondan :hug::clover:

 

 

savrulurken yapraklar gibi oradan oraya

alışamadığım bir alemde nefesimi tutup içimde

ölüme kanatlanıyor gibiyim yaşadığım her saniye...

 

bu haybeden hayatların yaşandığı alemde

bir rüzgar gibi sadece esip geçiyorum

toz duman her yer ve aklıma sığmayanlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hiçkimsenin hayatından vazgeçmemesi temennisiyle..kısa bir hikayeden kısa bir alıntı yapmak istedim.. :)

 

-Yattığım yerden gökyüzünü görüyorum. Gökyüzü yıldızsız. Hava yarın kapalı olacak. Belli de olmaz ya, bazan böyle gecelerin sabahları günlük güneşlik olabiliyor. Toprağın kokusu geliyor. Unutmuşum pencereyi kapatmayı. Şimdi gelir birisi, sorması gerekliymiş gibi: ''Geçti mi başının ağrısı?'' der. Sesimi çıkarmam, uyudu sanırlar. O zaman pencereyi de kapatır gider .

Kocaman bir insan eli tiksinerek kavradı bedenimi. Derin bir su çukuruna düştüm. Buradan çıkamayacağımı biliyordum. Bu kadar ağır olabilir miydi su? Binlerce kez döndüm. Sonsuza kadar sürecek bir devinimdi bu.

Vazgeçtim. Devinim sürüyor. Bağırmalıyım. İşte odama birisi girdi. Sorması gerekli soruyu soruyor..

 

Devinim sürüyor, ben sesimi çıkaramıyorum. yavaşça kapatıyor pencereyi. Artık toprak kokusunu duyamıyorum. Bir kolum yataktan aşağıya sallanıyor. Kolumu alıp bedenime bitiştiriyor. Anne, vazgeçtim. Yanağımdan öpüp saçlarımı okşuyorsun. Belki daha soğumadım, ama artık soluk almıyorum, görmüyor musun? Anne, gözaltındaki torbalara ne oldu. Alnındaki derin çizgiler? Düğüne mi gidiyoruz yine? Yoo, siz düğünden gelmişsiniz, üzerindeki giysinin etekleri buruşmuş. Bu giysi mor değil miydi? Yoksa bir de fıstık yeşili vardı? Sedefli düğmelerini niçin söktün? Saçlarının diri dalgaları çözülmüş. Oysa kırmızı rujun hâlâ dudağında.

 

Anne, vazgeçtim diyorum. Duymuyor..

 

Elinde fincan, babaanne giriyor odaya. Üzerinde uçuk eflatun bir giysi, fermuarını kapamamış. Fala niyet tutulmuş kahve fincanını aynalı dolabın üzerine koyuyor .

 

''Makas nerede?'' diyor aceleyle.

 

Çekmeceleri hızla çekip kapatıyor. Makası buluyor sonunda. Uzun beyaz saçlarını bir kerede kısacık kesiveriyor. Sonra eline saç fırçasını alıp özenle tarıyor .

 

''Ne güzel oldum,'' diyor. ''Niçin izin vermediler ki bunca zaman saçlarımı kestirmeme. Önce babam, sonra kocam, sonra da oğlum. Bak ne güzel oldum. Bak ne güzel oldum.''

 

Şimdi kendi kendine dans ediyor. Sonra birden iki elini yan yana getirip bana doğru uzatıyor.

 

''Bak, şeytan tırnaklarımın hepsini kestim.''

 

Aklına dolabın üzerine koyduğu kahve fincanı geliyor.

 

Senin için kapattım bu falı,'' diyor.

 

Başucuma oturup başlıyor fal bakmaya:

 

''Hanene ay doğacak; apak fincanının dibi.''

 

Sonra hızla pencerenin kenarına gidiyor. İçeri sızan soluk ışıkta tekrar bakıyor fincana, diyor ki:

 

''Bir tek kahve tortusu bile yok.''

 

Gözlerini dehşetle üzerime çeviriyor:

 

''Sen ölmüşsün.''

 

Yattığım yerden gökyüzünü görüyorum. Gökyüzü yıldızsız. Hava yarın kapalı olacak...

ş.işigüzel..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KIRIK KANATLAR UÇAR MI?

 

Bir bataklığın ortası gibi bu dünya

Çırpındıkça daha dibe batıyor insan

Yalan sözler ve sahte yüzlerle dolu

Maskeli balo gibi kimin kim olduğu belli değil

 

Her kompleksli zavallı

Yenemediği şişkin egosunun ağırlığında

Bulaştırıyor kendi kirini başkalarına

 

Kırılma noktasını bulduğun anda

Son darbeyi vuruyorsun işte

Zaman denen yaratığın can damarına

 

En iyi oyuncuyu seçecekler

Bu balonun sonunda

Alacağımız ödül henüz açıklanmadı

Bütün oyuncular kıran kırana

 

Kimin yalanı daha büyük

Kimin maskesi daha gerçekçi

Söyleyelim en büyük yalanlarımızı

Gizleyelim ardına gerçek yüzlerimizi

 

Çamurdan yaratılıp

Çamura bulaşmamak olmaz

Yüzümüz

Gözümüz

Sözümüz

Okunmuyor artık...

İçinde ne var kimse bilmiyor...

 

Uçamadığın yer senin değildir

Sığamadığın dünyada...

 

Bir yabancıl güvercin gibi

Kırık kanatlarıyla uçamadı

Bataklığı aşamadı

Çırpınmıyor artık

 

Son bir defa bakıp etrafına

Soruyor kendi kendine

Gökyüzü neden mavi değil?

 

 

"İçimizde en günahsız kimse bir adım öne çıksın"

 

sibel

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ

 

 

Bu bir türkü:-

toprak çanaklarda

güneşi içenlerin türküsü!

Bu bir örgü:-

alev bir saç örgüsü!

kıvranıyor;

kanlı; kızıl bir meş´ale gibi yanıyor

esmer alınlarında

bakır ayakları çıplak kahramanların!

Ben de gördüm o kahramanları,

ben de sardım o örgüyü,

ben de onlarla

güneşe giden

köprüden

geçtim!

Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.

Ben de söyledim o türküyü!

 

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;

altın yeleli aslanların ağzını

yırtarak

gerindik!

Sıçradık;

şimşekli rüzgâra bindik!.

Kayalardan

kayalarla kopan kartallar

çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.

Alev bilekli süvariler kamçılıyor

şaha kalkan atlarını!

 

 

Akın var

güneşe akın!

Güneşi zaptedeceğiz

güneşin zaptı yakın!

 

 

Düşmesin bizimle yola:

evinde ağlayanların

göz yaşlarını

boynunda ağır bir

zincir

gibi taşıyanlar!

Bıraksın peşimizi

kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

 

İşte:

şu güneşten

düşen

ateşte

milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

 

Sen de çıkar

göğsünün kafesinden yüreğini;

şu güneşten

düşen

ateşe fırlat;

yüreğini yüreklerimizin yanına at!

 

 

Akın var

güneşe akın!

Güneşi zaaptedeceğiz

güneşin zaptı yakın!

 

 

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!

Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,

toprak kokuyor bakır sakallarımız!

Neş´emiz sıcak!

kan kadar sıcak,

delikanlıların rüyalarında yanan

o «an»

kadar sıcak!

Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,

ölülerimizin başlarına basarak

yükseliyoruz

güneşe doğru!

 

Ölenler

döğüşerek öldüler;

güneşe gömüldüler.

Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

 

 

Akın var

güneşe akın!

Güneşi zaaaptedeceğiz

güneşin zaptı yakın!

 

 

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!

Kalın tuğla bacalar

kıvranarak

ötüyor!

Haykırdı en önde giden,

emreden!

Bu ses!

Bu sesin kuvveti,

bu kuvvet

yaralı aç kurtların gözlerine perde

vuran,

onları oldukları yerde

durduran

kuvvet!

Emret ki ölelim

emret!

Güneşi içiyoruz sesinde!

Coşuyoruz,

coşuyor!..

Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde

mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

 

 

Akın var

güneşe akın!

Güneşi zaaaaptedeceğiz

güneşin zaptı yakın!

 

 

 

Toprak bakır

gök bakır.

Haykır güneşi içenlerin türküsünü,

Hay-kır

Haykıralım!

Nazım Hikmet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SÛRET

 

Günün kalbine düştü gül

Tüy gibi hafiften-sezdirmeden

Uzandı kaldı ışığın göğsünde

//KENDİNİ// unuttu

Ayna çatladı,bölündü ikiye

Yarasının mahremini

Gizledi iyiden iyiye

Kanını geceye sakladı

Uzaktan bir el

Aldı eline mızrabı

Hüznün teline dokundu

Söylendi derinden

//‘’SOYUNDUĞUN// zamanlar

Bedenimin sana giyinişidir’’

Yaş boşandı gözünden

Aktı içine denizi

Kimse görmedi,ben duydum

//HER GECE// yattığım yerde

Ona bakarak uyudum…

Sabahın alacasında

Yeniden başladı hayat

Biraz daha kırık

Biraz daha savruk

uzaklaştı beden

yitip gitti asıl ten

//BEN// gördüm,bildim

Ama sustum;

İçime konuştum…

Öyledir hep;

Çiçek açarken bir yerlerde kuşlar

Ve ötüşürken cümle çiçek

Lâl //OLACAKSIN//

İhaneti affetmez çünkü hiçbir gül

ve gerçeği göstermez kırık bir ayna...

 

KENDİNİ SOYUNDUĞUN HER GECE BEN OLACAKSIN…

 

 

savaşçı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ÇOK YORULACAĞIZ

 

daha ne geceler olacak can

bir küsüp bir barışacağız

belki tek tutanağımız

uzağı yakın eden

o hayal perdesinden uzanıp

ve çalıp takvim yapraklarından

heder ettiğimiz yılları

gençliğimizi yeniden yaşayacağız

 

isteyeceğiz

dursuz duraksız

özleyeceğiz

saatsiz zamansız

yollar

insafsız amansız

dört duvar

hoyrat duyarsız

 

kimbilir ne zaman

nerede buluşacağız

ya da

vazgeçip bu sevdadan

ölümüne susacağız

 

sabaha çok var daha

daha çok yorulacağız can

çok yorulacağız...

 

Ceyda Görk 15 Temmuz 2006 17.36

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aşığın intikamı gitmek aşkın ise gelmektir

vaktiyle sevmiştim sizi kelimeler

küçük bir kasaba kızıydınız büyümeden önce

okşanmak isteyen kısacık saçlarınıza inat

seyrek dişlerinizi sevmiştim en çok

vaka gülmüyorsanız belli olmuyordu hani

alnınızda ki asalet ve gözlerinizde ki deniz yıldızı

 

susunuz artık gece kalbime düşen notalar

bütün besteler mahur ama aşk illa ki rast gitmez

ciğerlerimde bir yara var nefesim yetmiyor

bir bilsem hangi kalbin yamacından hırsla

büyümeden daha kopartılıp alınmış bu kamış

bir ah gibi tutamadığım sözlerin üstüne yazıyorum

senfoni dinleyenler halimi nasıl anlasın

 

yerinden sökülünce kaldırım taşları

vaktiyle üzerine basıp geçenlere ağlar mı

anlar mı şimdi olmayışlarının sebebini boşluk

sorular cevabın neticesi midir bilmem ama

kan ter içinde uykulardan uyandığım

hani şairliğin de beş para etmediği zamanlarda

ne işe yarar ki ulaşamayacağım uzaklıklarda

gökyüzümün yıldızlarından biri olarak kalman

 

hayalayna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

nefes

 

aydınlık yüzünü

karanlığa dönünce

bu şehirde sizsiz

alevin ortasına düşen

İbrahim’in yüzünde

açıveren kırk gülüm

ateşten geliyorum

 

çöz şu düğümü bağcı

üflediğin nefes esir

gasp edilmiş dağların

ağlayan iki ceylan gözü

efsuncular görür aşkı

oysa nar şerbeti dilinde su

yedi iklim içimde darp

 

daha var diyor hep

illa ki derleyip topladığım

esvaplarımı dağıtan

evdeşimin gözlerindeki yaş

ispinoz kafesinde düş

yırtılan gömleğin düğmesi

paralanmış kelimeler

 

zem eder can ile ruh

cemşit’in atından iner taht

mecnunun çölüne düşer

iki kaşının arasında bahtınım

gizlendiğim gecelerde har

dokuz boğumdan çıkan tek ses

seni gidi aşk kandırıkçısı seni

 

hayalayna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ihlamur Çiçek Açtığı Zaman

 

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü

Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü

Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana

Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden

Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden

Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana

Ne olur kesin bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Beklesen de olur, beklemesen de

Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende

Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırır beni sana

Geleceğim diyorum, takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

 

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi

Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi

Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana

Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden

Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben

Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana

On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

 

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Ey benim alfabemdeki kadîm Elif

Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana

Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

Kimseye uğramam ben sana uğramadan

Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana

Ben sana çiçeklerle geleceğim

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

 

Bahattin Karakoç

 

 

 

mimoza1.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ÖZ/gür

 

rüzgar yelelerini

okşayıp geçerken

hangi vahşi kısrak

tutsak olmak ister?

 

ben daha ölmemişken

özünü terkedip

atabilir mi bu yürek

başka bir göğüste?

 

dalgalarıyla oynaştığın

çılgın karadenizi

hapsetmeye kalkarmısın

dibi delik testiye?

 

sel olup akan ırmağı

kor ateşte kaynatıp

sakın buharlaşma

denebilir mi suya?

 

varlığımı can/landıran

yaşamın aslı özgür

beden esir olsa ne

kelepçe uymaz ruhuma

 

türlü esaret var olsada

dünya denen sürgünde

pranga vurulamaz

aklımın asi sorgularına

 

SÖZ olmasa/GÖZ özgür

TEN olmasa/RUH özgür

 

hiç biri olmasa ÖZ/özgür

 

sibel

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

deniz kızı seni sayfamda görmek ne kadar güzel :)

eklediğin şiirde çok güzel, teşekkür ederim canım :hug:

 

buda benden sana gelsin :)

 

son su

 

 

darağacından düş/müş

her çocuğun ellerinde acı

büyülü mevsim çiçeğidir

gümüş tasın içindeki su

sorarsın seviyor sevmiyor

babanın başı için kadın

beni anamın kokusuyla yuğ

 

gece ve rüzgarın sesi

kameri takvimlerin ikliminde

diline düşen atları çatlatır

sus artık ayrılığı söyleme üşütür

kader denen zevat olsa olsa

göz altlarına çekilen rastık

böyle bir kara görülmemiştir

 

kime ne yokluğumdan

zarafetiyle aşkın nimetidir ah

kimi ütülü bayram mendili

kimi valizinde kırışık ışık

dulda da yol haritası toplar

seninle aramızda hep bir

cennet cehennem kavgası var

olsun bedduaların da yeter

 

 

gel aklından çıkart beni

bil ki gümüşün tadını alır tastaki su

 

hayalayna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.