Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler


sardunyam

Önerilen İletiler

bidenem eklediğin şiir çok çok güzel teşekkür ederim... :hug:

benim şiirlerim için söylediklerinede teşekkür ederim... :wub:

 

SOFT, ILIK VE RÜYA

 

oluruna bırakmak lazımmış hayatı

ne düşünürsen onu çağırırmışsın

zorlamayacakmışsın yaşadığın aşkı

yanında yalın ayak kalacakmışsın

ayakların toprağa basacakmış

uçuyorum sanmayacakmışsın

zaten yanılsamadan başka bişey değilmiş

gördüğünü sandığın herşey bir rüya imiş...

 

içine ılık ılık aktığını sandığın sözler

kendi kendine kurduğun bir masalmış

aslında ne beyaz atlı prensler,

ne onları bekleyen prensesler varmış

aşk oyunu oynayalım diye bize

inanmamız için öğretilen büyük yalanmış

 

ne saçlarını tutam tutam öpecek

ne gözyaşlarını içtenlikle silecek

bir gün geldiğinde oda bıkacak

senden aldıklarını kalbine gömüp gidecek

büyüyünce bunları öğreniyorsun...

 

tek bir şey kalıyor soft, ılık ve gerçek

oda rüyadan birgün ansızın uyanacağın...

halka halka geçecek anılar gözlerinden

bir ömür yaşadım sanacaksın

anlatsan birgüne sığdıramazsın...

 

sardunyam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

gerçekten çok şaşırdım duyduklarıma

meğer ben ne çok yanılmışım,

insanım nihayetinde bende elbet yanılırım

ama bu kadarını tahmin etmemiştim

hayatım boyunca herkese karşı dürüst olmuştum

buna rağmen anlatamamışım kendimi

hala benden başka türlü bahsedilebiliyor

hiç olmadığım biriymişim gibi...

çok şaşkınım çok,

ama üzgün değilim

evet kızgınım,

kendime mi, değil...

düşmez kalkmaz bir Allah

hiç tanıyamadığım sana kızgınım

ne halin varsa gör ne diyeyim

söyledim sana sözüm söz

benim zararım kendime

kimsenin kılına dokunmam

ama şu içimdeki çocuk kalbi varya

onu kıran iflah olmuyor...

olmadı daha...

sen düşün gerisini...

ben ah etmem kimseye, etmedim...

arkamdan iş çevrilmesin istemiştim

ne sorsanız bana

idam sehpası olsa ortada

doğrusu çıkar ağzımdan

belkide kötü bir huy bu...

bazen yalancı olmak gerekiyor...

sizi hiç olmadığınız biri gibi görüp

hiç hak etmediğiniz davranışı

gösteriyorlar...

bunada alışıyor insan...

70,5 millet derdi dedem

hepsi farklı,

dört duvar arasında yaşananlar başka

insanların dışı başka

içi bambaşka...

bunu öğrendiğimden beri

hayal kırıklığı yaşamıyorum

tahmin ediyorum...

asıl tuhaf olan bildiğime

inanmak istemiyorum...

başka türlü olsun diye

kendime kızıyorum

kalbini bozuyorsun diye,

öyle değildir diyorum

iyidir, hoştur,

saftır...

kalbim konuşuyor oysa

onu dinlemeyi bilseydim

şimdi çok daha az yara almış olurdum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

öfkeyi ne dindirir?

umut et ey kalbim

sen umut etmeye devam et

herkesin kiri pası kendine

temizlemek sana kalmadı

umut et öfken dinsin

ve artık öğren

bir tek kendine güvenirsen

yanılmayacaksın...

geri kalan teferruatlar

hep senden bir parça alıp

götürmek isteyecek...

iyisimi sen, o kırılgan kalbinin

kalkanını güçlendir

inanma kendinden başkasına

arkadaşmış, dostmuş,

insanmış aldanma...

kan kardeşin olsa

alnının ortasından vuruyor...

aldanma,

yetmedimi bunca yanılgı?

öfkeyi ne dindirir...?

umut...

kendine inan, teferruatlara takılma...

Rabbinle konuş,

başka dürüst arama...

aldınmı nasihati?

almadınsa işimiz var seninle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

VATAN HAİNİ

 

"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,

bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un

66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali

Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.

"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

 

 

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt

hainiyim, ben vatan hainiyim.

Vatan çiftliklerinizse,

kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,

vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,

vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,

fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,

vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,

vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,

ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,

vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,

vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,

ben vatan hainiyim.

 

Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu Gün Pazar

Bugün pazar.

Bugün beni ilk defa günese çikardilar.

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün

bu kadar benden uzak

bu kadar mavi

bu kadar genis olduguna sasarak

kimildamadan durdum.

Sonra saygiyla topraga oturdum,

dayadim sirtimi duvara.

Bu anda ne düsmek dalgalara,

bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karim.

Toprak, günes ve ben...

Bahtiyarım...

 

 

 

Nazım Hikmet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Defolu Çıkan Hayat ve İyi Yürekli Çocukların Serencamı

 

I

 

Uzun boylu ağrılara atıldım.

Sokaklarda hırçın rüzgârlara katıldım.

İyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte:

“Dünyanın şavkı kendine,

efkârı bize mi? ” demekte;

kimileri taburlara, koğuşlara gitmekte,

kimileri sidikli döşeklerde upuzun uykulara

düşmekteydiler.

Uzaklarda yaşlı çam ağaçları sessizce

çürümekteydiler...

 

İyi yürekli çocuklar,

günlerin rahmine yaslarken düşlerini,

bazen apansız ölmekte,

ölmekteydiler...

 

Ama şalvarları gül desenli Döne’ler,

yeniden dillenip döllenmekte,

doğrulup yeniden dillenmekte

ve sokakların, a(damların) ,

kedilerin üstünden rüzgârlar esmekteydiler..

 

II

 

(Gecede bir fahişenin koynunda uzun donlu, Nizipli bir tüccar üşümekte;

kaçak elektrik kullanılan evlerde sümüklü oğlanlar “büsüvi”(!) istemekte ve

sımsıcak somunları kavrayan yaslı eller, balta girmemiş hayatın ortasından

korkak ve küstah bir tevazuyla yürümekteydiler... İyi yürekli çocuklar düzine-

ler halinde feleğe küfrederek geçmekteydiler; sonra gecede mart kedileri, ay

ışığı ve iniltiler…Hep aynı nakaratta köhne bir hayat...)

 

Sonra bildik törenler, kanıksanmış itaatler

ve her aşkın künyesine bir gün dökülen küller...

 

Sonrası pazaryerleri: Patates, pırasa vs.

Taksitler ödenip senetler alınacak bu ay da…

Bu ay da sürüm sürüm

turplara sıkılan limon damlaları gibi duraklarda.

 

Defolu çıkmış hayat

kimin umurunda!

 

 

III

 

Kimin umurunda

yeni donlar giyen eski kadınlar

ve bilumum “öteki”ler.

Dolup boşalan kültablaları,

bozuk sifonlar, ****** adisyonlar

ve yamalı bohçalar gibi uzayan yollar.

 

Kimin umurunda buharlaşmış oğullarını arayan anaların acısı

ve yaşlı bir kemancının eskimiş papyonundaki keder…

 

/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,

sen topla dur topla dur dağılan sevinçleri.../

 

IV

 

“-Vay anasını bu maçı da alamadık abiler;

**** hakemler bizi yine mağlup ettiler! ”

 

İyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,

en pahalı düşleri dolara endeksleyip

en ucuz pazarlara sürmekteydiler.

Sonrası aşkın

ve şarabın şanına düşen gölgeler.

 

Gölgeler…

Kimin umurunda?

Yoruldu yorgunluk da;

aşk bir yana, düş bir yana!

 

Paranın sultası düştükçe,

düştükçe aşka,

ışığa ve şarkıya,

her şey hızla ayrışmakta.

Üstelik gün ortası, ışıkta!

 

Her şey pazar ve karmaşa...

 

/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,

sen topla dur topla dur kirletilmiş düşleri.../

 

V

 

İyi yürekli çocuklar, o aşınmış saçaklarda, yollarda

ısrarla yanlış atlara binip,

ısrarla düşmekteydiler...

 

“-Yok yoluna geçti geçen günler

..k yoluna kaldı kalan günler geride!

Bu yüzden aşk dediğiniz nedir ki be abiler?

Camları buğulu bir genelev odasında

vizite fiyatına...”

 

Solarken

gecekonduların dar pencerelerinde bal gözlü kızlar...

 

VI

 

Sürerdi…

Yine sürerdi mırıltılar ve homurtularla hayat.

“Bu maçı da alamazken abiler”:

iyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,

büyüdükçe kirlenmekte,

kirlendikçe ölmekte,

öldükçe bilmekte,

bildikçe acımakta,

acıdıkça görmekteydiler

ki her fırtınadan ve anıdan geride

herkes figüran

yaşamın sahnesinde...

 

VII

 

Sahnesinde yaşamın,

kentlerin kaldırımlarında upuzun dilenciler.

Minibüslerde ter ve çürük sperm kokusu.

Sahnesinde, aşklarla rus ruleti

ve tel kaçıran çorapların kederi(!)

 

Sahnesinde,

brüt bir yaşam,

net bir ölüm,

bırak rezil gündüzleri

geceye yaslan gülüm…

 

VIII

 

İyi yürekli çocuklar o mahallelerden

düzineler halinde geçmekteydiler...

Uzak ormanlarda yalnız meşeler sessizce

büyümekteydiler…

 

-İşte bu vuruşlar sürdükçe,

maç mı alınır ulan sayın abiler?

İpne hakemler bu sezon da bizi mağlup ettiler!

 

Aşkta,

düşte,

işte

birer

birer

inerken

beyaz

bayrakları:

 

bizim çocuklar bütüm maçlarda yenildiler...!

 

Yılmaz Odabaşı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu yukarıdaki şiir çok güzelmiş bidenem :clover: ..gerçek kesindir değişmez..

 

öfkeyi ne dindirir?

umut et ey kalbim

sen umut etmeye devam et

herkesin kiri pası kendine

temizlemek sana kalmadı

umut et öfken dinsin

ve artık öğren

bir tek kendine güvenirsen

yanılmayacaksın...

geri kalan teferruatlar

hep senden bir parça alıp

götürmek isteyecek...

iyisimi sen, o kırılgan kalbinin

kalkanını güçlendir

inanma kendinden başkasına

arkadaşmış, dostmuş,

insanmış aldanma...

kan kardeşin olsa

alnının ortasından vuruyor...

aldanma,

yetmedimi bunca yanılgı?

öfkeyi ne dindirir...?

umut...

kendine inan, teferruatlara takılma...

Rabbinle konuş,

başka dürüst arama...

aldınmı nasihati?

almadınsa işimiz var seninle...

 

anlamışsın bence..almışsın nasihatı..kimileri düşünmez hiç karşısındaki insanında bir kalbi ve korkuları olduğunu ..bencil davranıp kendini temize çıkaranların dünyasındayız..herkesin evinde var bir ayna..ama bakan göz görmeyince kendi çirkinliğini ne yapsan boş bidenem..sen bıkmadan yorulmadan gitsende.. bir adım gelmeye üşenir yediremezler kendilerine.. geride bıraktığı her güzel şeyide kirleterek giderler sözleriyle..boşver hiç şaşırma..ne demişti şair.. defolu çıktı hayat.. :)

 

Allah'ım kulaklarım uğulduyor

öfke içimde dinamit gibi patlıyor

ya sabır

ya sabır

suküt et ruhum...

Allah herkesin kalbini biliyor...

 

dün gece neden gittiğimi anlamışsındır umarım -_- dost most yok demişsin ya :huh: ..arada benide harcama bu öfkeyle :ermm: ..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bidenem seni harcamam heç böyle değerli bir parçaya kıyar mıyım? o kadar hıyar mıyım? :P:hug::grin::w00t:

 

Defolu çıkmış hayat

kimin umurunda! :thumbsup:

 

Seni Bir Tufan Gibi Sevdim

 

 

 

(Martılar gelmezdi ki sizin ordan,

martılar sizindi ey evlerinin önü deniz;

bizde ölen kartallardan, dağlardan size haber veriririz,

bir bakımlık deniz, bir avuç imbat göndermediniz…)

 

I

Seni bir çığlık gibi sevdim.

Uzanıp sesimin avlularına sen de her sabah

Sabah/ sevince bir sevgiyle gideriz.

Sonra durur vitrinlerden çiçekleri seyrederiz;

puştluklar bizi seyreder, biz çiçekleri...

 

II

Seni bir kar gibi sevdim;

üşüye üşüye e-ri-diim!

Bak, kentleri de, dağları da bozdular;

başka rüzgârlar giydirdiler kentlere,

dağlara başka tüfekler.

Kalk,

gidelim;

buralardan gidelim!

 

III

Seni bir namlu gibi sevdim

Sen ise tetiklerimi ezberliyordun

kıyametler koparken alnından bu kentin;

seni bir tufan gibi sevdim

bedenim alabora!

 

Yılmaz Odabaşı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dağınık Gazel

 

“Eski güzel şeylerden değil,

yeni kötü şeylerden başlamak gerekir.”

-Water Benjamin-

 

Göç

geçer...

 

Geçer ayrılıklar baladı.

Siyah bir orman olur gençliğimiz.

Bize böyle pay kalır.

Bize böyle pay kalır...

 

Ağla sömürgem... Belki dönemem!

Oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır;

kış yanar, düş üşür yüreğimde.

Ağlarım, gözyaşım beyaz kalır...

 

...

 

Ben gittim

ve yittim!

 

Oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır,

yaslarım günleri yüzüme gözyaşım beyaz kalır.

Burada yıllar küfürle uğurlanır.

Ben büyürüm içindeki haylaz çocuk uslanır…

Ve günler geçer, herkes gider, pistler boşalır;

sahnede bir kurtlar, bir ben bir klasik dans kalır.

 

Ağla sömürgem... Buralarda döne döne- mem!

 

Artık bir yeşile dolmasak da anılardan haz kalır.

Sen de bir zaman duyarsın

bir gün bir taze mezar kazılır:

 

ardında bir dağınık gazel ile, kül ile

ankara'da bir ölü yılmaz kalır

 

 

YILMAZ ODABAŞI

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sardunib2.gif

 

"CESARETİMİ KORKULARIMDAN ALIYORUM BEN"

 

Korktuğum herşeyin üzerine gidişim bundan

Vatansa vatan,

Savaşsa savaş,

Aşksa aşk,

Ölümse ölüm...

Korkunun kaçmaya yetmeyeceğini bildiğimden beri...

Yürüdüm üstüne üstüne...

Yine yürüyeceğim nereye kadar götürürse...

Hüzün içimde yaralı bir ceylan gibi bakıyor

Bazen adını koyamıyorum bu garip burukluğun

Canım sıkılıyor, herşey üstüme geliyor gibi

Oysa herşeyin üstüne giden benim...

Birikmiş dosyalar gibi,

Yığınla duruyor önümde sorunlar

İnsan kendisinden kaçamıyor ne yazık ki...

Bütün bu sorunları çözmek yine bu yorgun savaşçıya düşecek...

Kılıcımı kınından çıkarttığım en son günden beri

Ağlıyorum...

Ne gördüğümü,

Ne duyduğumu anlıyorum

Ne birinin beni anlamasını bekliyorum

Kayıp zamanlar atlası gibiyim

Kendi zamanından çok geriye düşmüş...

 

Ben kime sesimi duyurmak istesem

Onun gözlerinin içine baktım

Kim sesimi duymak istemese

O gözlerini başka yöne çevirdi

Ben bu kez göklere baktım...

Oralarda bir yerde beni gören biri vardı mutlaka...

 

Boğazıma düğümleniyor bütün hıçkırıklar

Bağıra bağıra ağlamak geliyor içimden

Yutkunuyorum...

Neden ağladığımı soran olursa açıklayamamaktan

Korkuyorum...

Tanımlanamaz bir hüzün

Göründüğünden daha keskin bir savaşçı kadın

Kendisinden beklenmeyen bir yüreklilikle

Her cephede ayrı savaş açmış gibi...

En çok kaçtığım kendimdi bir zamanlar

Şimdi kendi elimi hiç bırakmıyorum...

 

Annem ağlıyor

Ölürsün kızım gitme oraya diye

Ben annemi teselli edip

Koynumda uyutuyorum

Annem yine ağlıyor

Ama benden ümidi kestiğinden beridir

Uyuyor takliti yapıyor...

Ben Ağlıyorum

Şiirler yazıp

Şarkılar söyleyip,

Cepheye gidiyorum...

Yıkılan ne kadar değer varsa

Hepsini yanıma alıyorum...

 

Ağla anne, ağlanacak haldeyiz...

 

sardunyam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu yazdıklarını okuyunca korkularına teşekkür edesim geldi nerdeyse..

Muhteşem olmuş.. hele resim..şiirle tamamen bütünleşmiş..

Şairem sen olmuşsun.. anladın beni..

 

Sağol bidenem :wub: anladım ben seni ;)

 

Bu sabah kendimi seyehate çıkarmaya karar verdim

Böylede kötü bir huyum var uzun zaman aynı yerde kalamıyorum...

Daralıyorum...

Ne derler di: Tebdili mekanda ferahlık vardır...

 

Ruhuma bir bilet aldım, hiç gitmediğim yerlere gönderdim

Bakalım dönüşte bana ne getirecek...

Bu yaramaz ve çocuk ruhum nereye gitse

Getire getire hüzün getiriyor...

 

Bana diyorsun ki,

"Bu kadar hüzünlenecek ne var?

Gülümsemelisin sen"

Canım...

Gülümsemediğimi kim söyledi?

 

Halden hale geçen biziz

Ağlarken birden kahkaha atan,

Gülerken birden ağlamaya başlayan...

Kimileri adına dengesizlik desede

Biz biliyoruz aslında ne olduğunu...

 

Bazı şeylerin açıklaması yoktur...

Onlar olur...

Aslına bakarsan yaşamın anlaşılır yanıda yok...

Ama nihayet yaşamıyor muyuz?

 

İyisimi fazla kurcalamayacaksın...

İçinden geliyorsa ağlayacak,

Kendini tutmayacaksın...

Yeri geldiğinde de öyle bir kahkaha atacaksın ki...

Seni görenler neşenden kendisine pay çıkaracak...

 

Herkes bir anlam bulmuş kendisine yaşama dair

Belkide şanslı olanlar onlar...

Bulamayıp bu gezegende kaybolanlarsa

Olur olmaz herşeye hüzünleniyor...

Fazla takmayacaksın...

Bir şekilde geldiysen buraya yine aynı şekilde gitmeyi bilecek insan...

Giderken öyle bir el salla ki hayata senden ayrıldığına en çok o ağlasın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

içinde kaybolduğum kendi ruhumun ağırlığıdır

yüz yaşına yeni basmış bir kız çocuğuyum ben

az kullanılmış kelimeler ve sandıktan hiç çıkarılmamış

çeyizlik hüzünlerim var...

kimse almak istemez...

eğer kendimi anlasaydım sanada anlatabilirdim

tuhaflıklarım seninkilerden daha fazla değil aslında

kendi yaşanmışlıklarımdan kalan bir acıdır içimde büyüyen

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Terkedişlerimin acımasız sorgularında,.

boşa atılan kulaçlarla yorgun düşlerim.

Yalnızlığın kıyılarında bir solukluk dinlenme molaları.

Seni hatırlatan kankırmızı sardunyaların,

iç bayıltan o ıtırlı kokusuyla karışan ıssızlık.

Sardunyalar.

Hatıra defterim.

Sandık lekeli geçmiş zaman hikayelerini anlatan çiçek.

Düş eksiği gülüşlerinin kokusu.

Bir çocuğun yara bere dizlerine basılan tuz.

Anneme sarılmayı özlemek biraz, sobası yanmayan odalarda.,

Karabasan baskını gecelerde boğazıma düğümlenen hıçkırık.

Sardunyalar.

Çalakalem karaladığım

Hatıra defterim.

Paslı peynir tenekelerine ekilmiş bir avuç umut.

Mayın tarlalarının sınır çizgilerinde intihar geceleri.

Ilık bir sonbahar arifesinde,

jiletlerin öptüğü bileklerime takılmış kan çiçekleri.

Sardunyalar.

Hatıra defterim.

Zamansızdım her zaman .

En başındandı kırgınlığım.

Geç kalmışlığım vardı aşk'a.

Kabulüm.

En erkeninden uğradım ihanetleri peşi sıra,

tekeri kırık siyah kamyonumla,

kağıttan kayıklar yüzdürdüğüm sokakların birinde yarım kalmışlığı çocukluğumun.

Sardunyalar.

Hatıra defterlerim.

Sorularım nedensiz,

sebepsiz cevaplarım..

Birde,

zamansız gidişlerim var bilmekteyim.

Dönüşlerimse?

SUSKUNLUĞUM.

Böyle bir adamım işte.

Mekansız, apansız gidişleri severim

Ve zamansız geri dönüşleri.

Ölüm ve doğum gibi vakitsizlikleri.

Bu yüzden en sevdiğim mevsimdir ya nisan.

Zamansız açar güneş önce,

iliklerine kadar işler bahar.

Bir bakarsın aşktan daha beter ıslanmış titrersin sırıksıklam..

Sardunyalar.

Hatıra defterim

Vakitsizimdir.

Vakit şimdidir..

Sana bırakır tüm yaşanmışlıkları

Takılıp bir seher yelinin ardına

giderim.

Çiğ yağar.

Üşür yüreğin,üşür çiğdem çiçek.

Üşür sardunyalar.

Zamansız adamın

zamansız aşkına ağlar,

paslı peynir tenekerine ektiğimiz sardunyalar.

Sardunyalar

Hep sen kokar?.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aysel Git Başımdan

 

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan istemiyorum

benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün

dağıtır gecelerim sarışınlığını

uykularımı uyusan nasıl korkarsın

hiçbir dakikamı yaşayamazsın

aysel git başımdan ben sana göre değilim

benim için kirletme aydınlığını

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

Islığımı denesen hemen düşürürsün

gözlerim hızlandırır tenhalığını

yanlış şehirlere götürür trenlerim

ya ölmek ustalığını kazanırsın

ya korku biriktirmek yetisini

acılarım iyice bol gelir sana

sevincim bir türlü tutmaz sevincini

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ümitsizliğimi olsun anlasana

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

sevindiğim anda sen üzülürsün

sonbahar uğultusu duymamışsın ki

içinden bir gemi kalkıp gitmemiş

uzak yalnızlık limanlarına

aykırı bir yolcuyum dünya geniş

büyük bir kulak çınlıyor içimdeki

çetrefil yolculuğum kesinleşmiş

sakın başka bir şey getirme aklına

aysel git başımdan ben sana göre değilim

ölümüm birden olacak seziyorum

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

aysel git başımdan seni seviyorum

 

ATTİLA İLHAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SEVGİLİM...

 

 

Sevgilim,

yetimim benim,

 

aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken

 

kapılar kapalı, dünya buzlu cam

uyuşmuş gözlerimin önünde

hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan

 

ikimizin yerine dinliyorum

sevdiğin şarkıları

siyah tişörtünü giyiyorum yatarken

gömleklerini, kazaklarını, kokunu

senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken

gün boyu elimde kahve fincanı

 

kapıyı açmıyorum

telefonlara çıkmıyorum

başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların

 

Sevgilim,

yetimim benim,

nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata

öldüğünden haberi yok fotoğraflarının

 

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu dünya bir kazan

biz içinde pişmekte olanlar

her birimiz bir tat katacak

bu yemek ancak hepsi bir arada

güzel olacak...

 

hani derler ya çorbada bir parça tuzum olsun

birimiz noksan olduğunda bu çorbanın tadı eksik kalacak...

pişmekte olanlar nasıl piştiğine bakmalı

kimin eti sert o daha harlı pişecek

kendi derdine yan ademi beşer...

 

sardunyam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

aşkı küffar

 

 

 

açınca kapısını yüreğinin

kahreden bir bakış karşılasın yüzünü

dön geri utanacağına dön geri

demedim mi sana çıkma o sokağa

bilmez misin yokluğun ilk önce

bu evde kuşkonmazları soldurur

koca saksıda ufacık kurtlar dolanır

sonra yalvarırsın gel beni kurtar

 

çünkü aşkın iman tahtasında

ikrâra hasret gece güne küser durur

gülümsemeye başladığın an çürütür

nahif kelimeler ezberleyen dilleri

masum bir çocuk gibi gel beri yoktur

sonra intikam sarı bir güldür toplanır

nasıl olsa itikadın kadardır itimadın

bil ki imanından sarfınazar ettik aşkın

 

cevheri topraktan söküp alan

emeğine yanar kof çıkışına değil

kaç hırsız gözler yolunu gitme/sen

talan edilmezdi nazenin bahçeler

nasip Tanrıdan gelendir misal yağmur

sen ne yanına gidersen git artık gönlün

o hâl ki söze inanmayanın halidir

devri afette cümlesi çarpık çurpuk

 

devrik cümleleri sever ihtilaller

demem o ki bu sabah kitabımı yaktılar

yok yok devri ayaklarımın altından çektiler

ezip geçtiler öptüğüm bir gülün alnını

yoluma ters aynalar koydular şaşırdım

kelimelerle biçtiler kefenimi ah nasıl ustalar

şimdi gidişime sevinen eteklerin zil çalsın

nesli küffarmış aşk olmaz olsun

 

hayalayna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

SALKIMSÖĞÜT

 

Akıyordu su

gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.

Salkımsöğütler yıkıyordu sularda saçlarını!

Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere

koşuyordu kızıl atlılar güneşin bittiği yere!

Birden

bire kuş gibi

vurulmuş gibi

kanadından

Yaralı bir atlı yuvarlandı atından!

Bağırmadı,

gidenleri geri çağırmadı,

baktı yalnız dolu gözlerle

uzaklaşan atların parıldayan nallarına!

 

Ah ne yazık!

Ne yazık ki ona

dört nala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatamayacak,

beyaz orduların ardında kılıç oynatamayacak!

 

Nal sesleri sönüyor perde perde,

Atlılar kayboluyor güneşin batığı yerde!

 

Atlılar atlılar kızıl atlılar,

atları rüzgâr kanatlılar!

Atları rüzgâr kanat...

Atları rüzgâr.

Atları...

At...

Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

Akar suyun sesi dindi.

Gölgeler gölgelendi

renkler silindi

Siyah örtüler indi

mavi gözlerine

sarktı salkımsöğütler

sarı saçlarının

üzerine!

Ağlama salkımsöğüt

ağlama,

Kara suyun aynasında el bağlama!

el bağlama!

ağlama!

 

NAZIM HİKMET RAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SALKIMSÖĞÜT

 

Akıyordu su

gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.

Salkımsöğütler yıkıyordu sularda saçlarını!

Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere

koşuyordu kızıl atlılar güneşin bittiği yere!

Birden

bire kuş gibi

vurulmuş gibi

kanadından

Yaralı bir atlı yuvarlandı atından!

Bağırmadı,

gidenleri geri çağırmadı,

baktı yalnız dolu gözlerle

uzaklaşan atların parıldayan nallarına!

 

Ah ne yazık!

Ne yazık ki ona

dört nala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatamayacak,

beyaz orduların ardında kılıç oynatamayacak!

 

Nal sesleri sönüyor perde perde,

Atlılar kayboluyor güneşin batığı yerde!

 

Atlılar atlılar kızıl atlılar,

atları rüzgâr kanatlılar!

Atları rüzgâr kanat...

Atları rüzgâr.

Atları...

At...

Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

 

NAZIM HİKMET RAN

 

:clover: insan beyninde bir yer sanki çok ilkel çok acımasız..silinip gidiyor her şey..ölüme alışılır mı gıcığım..alışılıyor.. sanki hiç yaşamamışlar gibi.. :(

sabah sabah bir şiir beni nerelere getirdi.. <_<

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:clover: insan beyninde bir yer sanki çok ilkel çok acımasız..silinip gidiyor her şey..ölüme alışılır mı gıcığım..alışılıyor.. sanki hiç yaşamamışlar gibi.. :(

sabah sabah bir şiir beni nerelere getirdi.. <_<

alışmak denilen şey öğrenmek aslında canem... :)

ölüme alışılmıyor zaten, onsuz yaşamayı öğreniyor insan... :(

tıpkı onunla yaşamayı öğrenmiş olduğumuz gibi... -_-

:hug:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

alışmak denilen şey öğrenmek aslında canem... :)

ölüme alışılmıyor zaten, onsuz yaşamaya alışıyor insan... :(

tıpkı onunla yaşamaya alışmış olduğumuz gibi... -_-

:hug:

 

bak gene genel civap verip sıyrılmış aradan.. :getlost:

 

o vakit verilen her şey..geri alınıyor.. :wassat:

 

sil baştan canem...hep sil baştan.. -_-:hug:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bak gene genel civap verip sıyrılmış aradan..

o vakit verilen her şey..geri alınıyor..

sil baştan canem...hep sil baştan..

 

SİL BAŞTAN...

 

madem öyle sordun soruyu...

bende soru soruyu doğurur

daha bilemedin mi? :)

 

bir düşün bitanem

sana verilip, senden geri alınmayan

bir şeye sahip oldun mu hiç?

 

tanrı bize verdiğini geri alır

aslında sahip olduğumuzu sandığımız

hiçbir şey bize ait değil, hiç olmadı...

 

neden gece olur, gündüz olur sence...

herşeyin bir dış yüzü bir iç yüzü var

her gün bize verilen, her gece geri alınır

 

sil baştan, yeniden alırlar verdiklerini

hep yenisi gelir, çocuk gibi sevinçle karşılarız

yeni oyuncağımıza alıştığımızda artık oda bize ait değildir...

 

benden alınacağını öğrendiğimden beri

hiç kimseye ve hiç birşeye sahiplik duymadım

acıdan uzak durmak böyle daha kolay...

 

sonunda gitmeyecek mi?

sonunda bitmeyecek mi?

silinecekse, neden yazayım ki?

 

-_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.