Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 olmuyor ne yapsam avunmuyor bu deli yürek içim sızlıyor sevda yanığı şarkılar düşmüyor dudaklarımdan oysa nasıl isterdim nasıl tütün zehirine alıştığım gibi alışmak yokluğuna niye bir dakika olsun çıkmıyorsun aklımdan yağmur sularının keyfince göllendiği unutulmuş tenha yollar gibiyim sen yoksun niye geçmiyorsun bu sokaklardan dört yanım gözlerin dört yanım sesin delirmekteyim alevler yükseliyor isyanımdan dağlayıp geçiyorum değdiğim her şeyi nerdesin niye korkuyorsun başlattığın yangınlardan hangi kapısına varsam köhne aklımın yüzüme kapanıyor seni dileniyorum günlerdir cevap sokaklarından kaldırımlara serdim gururumu hasretin çiğneyip geçiyor niye kurtulamıyorum bu utançlardan dualarla veda edecektim ecelimle ölecektim bin vebal almıştım helallik isteyecektim af dileyecektim günahlarımdan son saatlerimdi geldiğin Allah şahit nasıl direndim git dedim seviyorum dedin ve kezzap misali döküldün hayatıma eridim tükendim kulaklarımı tıkıyorum var gücümle duymamak için hala çığlıklar geliyor dağlanan mısralarımdan ve niye hala medet umuyorum utanmadan unutmalardan... Ceyda Görk Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 UZAKLARDA... uzaklarda bir gökyüzü ağlıyor biliyorum... kurşun renkli bulutlar çökmüş yollara yari bırakmıyor... yüreğim sızlıyor yerle bir ettim sınırlarımı yine de tutamadım ellerini ne yapsam olmuyor uzaklarda bir gece başlıyor duyuyorum... simsiyah ve yabancı gölgeler sarıp sarmalamış yari s/aklıyor... dudaklarım çatlıyor ellerim buz kesiyor bir ateş yakıyor dualarım ıssızlığıma hatıralar k/özleniyor için için yine de çözülmüyor buzları aklımın yüreğim üşüyor... uzaklarda bir sabah oluyor bir gönül huzmesi düşüyor tenha caddeye incecik, ağlamaklı tenha bir hüzün adı yok bir alışkanlık saba’lara yürüyor... yaklaşıyor duyuyorum ayak seslerini içimde yankılar bırakıyor yaklaşıyor yaklaşıyor… açılıyor bir bir gönül kapılarım umut bu ya sevda yüzlü bir gelin gibi karşılamaya hazırlanıyorum yari ne çare yetmiyor o istemekler ne ben çıkabiliyorum o kapıya ne de o gelebiliyor... olmayacak bir duaya amin denmiyor olmayacak işte olmuyor... geçip gidiyor bir yabancı gibi nihayet ardından bakıp kalıyor yüreğim gözleri/m doluyor içi/m acıyor bir ateş çemberi büyüyor çevremde ve işte bir akrep kendini yok ediyor... Ceyda Görk 5 Temmuz 2006 17.09 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Ebedi Aşk... öyle sıcak ki hava ben içimden üşüyorum ama... o kadar zamandır sustum ki sana... artık istesemde konuşamıyorum... dilim alıştı susmalara... vahşi bir kısrağı terbiye eden seyisler gibi... terbiye ettin sabırsızlığımı... bu hercai artık soru sormuyor... ne zaman istersen, aşk özgür bırakmaktır ya birazda bak bunuda öğrendim sonunda... her şiir sana, her şarkı sana ben susuyorum artık başka aşkların tadında çalıntı şiirler gönderiyorum sana... ben ebedi aşkı buldum... yaşım yolun yarısına gelmişken... belkide aşkı ancak tanımlıyorken... işte buldum diye sevinemedim... dur dedin! dur daha fazla yaklaşma... yaklaşamadım... karşı kaldırımda öylece kaldım... daha çok susmalımıyım daha çok beklemelimiyim kızma... sabırsızlık değil bu artık... sadece senden ayrı geçen her güne yazık olmasın diye... buradayım diyorum, baksana... unutma beni buralarda... şimdi sen o karşı kaldırımda başka gözlere bakıyor, başka elleri tutuyorsun, beni burada unutma olurmu? ne yolun o yanına geçebilirim artık ne başka yöne gidebilirim... ölene kadar de, ölene kadar beklerim... ama böyle ölmeyelim... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 kendi içimdeki girdapta çekiliyor gibiyim derinliğe... alemi, başka alemleri seyreylerken... derin mavinin cazibesi sonun olur bilirsin... ve nihayet biliyorum, gördüğüm, tattığım, yaşadığım derinliğin tadıyla öleceğim... biliyorum... ve ne çıkmak istiyorum buradan ne ölmek istiyorum daha çoğunu görmeden... oralarda biryerde kendimi bekliyorum... biliyorum... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 için için eridiğin bu mavi derinlerdemi gizli? yoksa bu mavilikmidir içini eriten huzurmudur aradığın yoksa huzur, aslında kaybetmek istemediğin güneşin doğmasımıdır gülümsemek için beklediğin... belki de doğmak için gunesin beklediği gülümsemendi... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 huzur mudur aradığım? yoksa kaybetmek istemediğim? aslında hem öyle hem değil gibi... ve diğerleri gibi... yolculuğu içeri doğru yapmaya başladığında adını çelişki koydukları çözülmezlerin batıyor gözlere... ne yerdeyim, ne gökte... ikisi arasında ve kendi derinliğinde... susarken anlaşılmak, konuşurken dinlenmek, dinlerken anlamaktır aradığım... ve başka derinler var mıdır? düşünmekteyim... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2007 huzur hayalini kurdugun bazen hayaldir yaşadığın... kaybetmemek için sarılırken kollarının arasından kayıp düşen ne kadar sıkı sarılırsan o kadar kolay düşereceğin gibi... içine doğru aldığın yolda geride bıraktığın kim? kendi içine yol alırken uzaklastığın ta kendin çelişkisi bu yüzden tutarsızlıklarımızın göze batması... susarken anlatmak istedigin konuşurken duydukların duyduklarına yüklediğin anlamların aslında derinlerine yol alırken izlediğin çakıl tasların kaybolmamak için senin bıraktıgın bir gün olurda aynı yoldan geçersen diye yada geri dönmek zorunda kalırsın diye her cevaba karsılık yeni soruların senin baska bir derinlik dediğin her gun baktıgında aynaya gördüğün başka bir yüzdür... bazen sakladığın gülümsemeler ardına... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 ben sustuğumu sanarken aslında çığlık attığımı yeni farkettim... ve konuşurken aslında sustuğumu, geride bıraktıklarımla beraber... kelimeler ne kadarını anlatırki duygularımızın? ne kadar söylesem eksik, ne kadar anlatsam o kadar anlaşılmaz... ne kadar kalabalıksam, o kadar yalnız... içimden söküp atamadığım hüzün... bilmeyi en çok istediğim mana... kelimelerin sözlük anlamının bir fazlasıydı... derken... karşı kıyıdan bir ses, yaktığım ateşin dumanını görmüş gibi... benzer duyguların içinden geçtiğini anladığım... yolda bıraktığım çakıl taşlarının, geri dönerken yolumu bulmak için... bazen çemberin içindeyken biz... kendimize en uzak mesafedeymişiz... bazen hayaldir yaşadığın...!!! bu cümlenin sözlük anlamının bir fazlası... hayaldir bütün yaşadığımız... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 ölüm ve yaşam iki nokta arasındaki en kısa mesafe, işte bu... bir yıldız daha kayıp gitti semadan... hiçbirşeyin anlamı kalmıyor böyle anlarda... tekkede nefsini terbiye eden Yunus misali... odunları bir içeri, bir dışarı taşır dururuz... çoğu kez hiç bir şey anlamadan... bize öğretilenden fazlasını hiç bilemeden... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 gecenin bir yarısı farkededip sessizligi sesini kısmak gibi radyonun... bazen herkes susuyor diye sesin yukselir sanıyorsun ya belkide herkes aynı anda konustugu icindir senin duyulmayısın... anlatamassınki duygularını hicbir kelimeyle... hicbir ressamın cizememesi gibi mutlulugu sadece renklerini secersin duygularının renklerinde kelimeler önemli olan o kelimenin tasıyıp tasıyamıyacagı yukleyecegin anlamları... hangi sözlükte yazıyor hangi kelimenin kırık bir kalbe iyi gelecegini..? karsı kıyıdan bir ses, yakılan bir atesin dumanına dogru ilerlerken değil yıllar once aynı yollardan gecerken takılmış cakıl taslarının şekline. ve en cok merak ettigi aslında o tasların bir geri dönüşe tanıklık edip etmedigi neresindedir insan bu cemberin ve kendisine dogru yol alırken alabilecegi en kısa mesafe neresinden gecer baska hayatların... bazen gercektir yasadıgın katlanması kolay gelsin diye uydurdukların vardır bir de ne soylersen soyle katlanamadıkların sadece yaşarsın cünkü hala ölmenin daha cok bir halta yaradıgı ispatlanamadı... cünkü hala hayaldir bu yasananlar deme lüksün var çizip üstünü rakkamların kapatmak gibi hesabı... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Radyoları hep sevdim... Eskiden beri... O acemi gençliğimin dışında... Hiç sesini açmadım sonuna kadar... Şimdi okurken bütün bunları, Nostaljik tatlarda bir koku sardı odayı... Klasik Türk Müziği eşliğinde Şiirlerin içinden geçiyorum şimdi... Çoğu kez sorduğumuz soruların yanıtı vardır içimizde... Ama ona inanmak kolay değildir her zaman, Hep daha fazlasını sormamız bundan olmasın? Kelimeler yüklediğim anlamları taşırda Ben taşırmıyım bende yaşattıkları manayı... Her zihnin kendince bir sözlüğü var içinde... Kelimelerle oynayıp durur, farklı biçimde... Hayal ve gerçek nerede? Nerde başlayıp bitiyor? Bazen gerçektir yaşadığın demişsin... Gerçek olan ne? Herşeyin bir yalan olduğundan başka... Kimin hesabı tamam ki? Hayaldir bütün yaşananlar demek bir lüksse, Benimde bir lüksüm var diye sevinmelimiyim şimdi? Ya da gerçektir bütün yaşananlar diyerek Kandırmalımıyım kendimi? Elde var sıfır... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2007 eski bir radyo sesindeki kırıklar gibi hani çıtırtısını duyarsınya söylenen sarkıların arasında simdi dijital ortamda yuksek ses kalitesiyle daha iyi sarkılar yapılıyor elbet ama aklımızın bir kosesinden bir turlu silinmiyor hani bazen simdi cıkıcak olan sarkı benim olsun diye tuttugumuz dilekler... belki de bu kadar cok cevabımız oldugu icin daha iyi sorular aramamız belkide basit olması işimize gelmedigi icindir... hani bazen kolayına kolayına gelirde icinde hep bir suphe tasırsın kötü olacak diye... bunca zamandır oynarım kelimelerle yada bizzat kelimeler benimle ne ben onların bana yukledigi sıfatları tasıyabildim nede onlar benim yukledigim anlamları bunu farkettigimden beri aramızda bir ateşkes ne ben zorluyorum onları beni anlatsınlar diye nede onlar beni tasıyamıyacam sıfatları bana yuklesinler diye.... sadece tadını cıkar yazılabilir olmak bile buyuk lutuf onlar icin... şeffaf bir cizginin iki tarafı gibi cogu zaman sınırları karısmıs birinin toprakları digerinden baslıyor digerinin suları beridekine akıyor hep bir cıkar catısması hep bir bozgun ne kadarını hayal ettinki bugune dek yasadıklarının? simdi gercek nedir diye sordukların... belkide karıstırmadıgın en basittir gercek kafiyeli kelimelerle boyamadıkların az önce beni seni düşünürken senin de beni düşünüyor olman....gibi. bir hesaplasma yerinden cok açık büfe tam pansiyon otel hizmeti gibi turistik bir belde de tadını cıkartmak ta senin elinde kapayıp aklını bir köseye oturup beklemekte ne kadar hayal yada ne kadarı gercek değil ne kadarını sen seciyorsun bu hayatın ne kadarında secileni oynuyorsun... bazen elde var eksi olabilir belki de sadece tadını cıkarmak önce ve sonradan cok simdi varolmak... hayal et işine öyle geliyorsa... söz veriyorum ben sana inancagım... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Dijital çağda yaşıyoruz şimdi... Herşey mükemmel, teknolojik manada... Yüksek kalite ses, yüksek kalite görüntü... Ama tadı yok eskisi gibi... Temsili hikayeler anlatılırdı eskiden Şimdi temsili yaşıyoruz herşeyi... Herşey hızla akıp giderken, Teknolojinin hızına yetişemedik demek ki... Dediğin gibi herşey o kadar basitmi? Basitliğinden midir bu kadar sıkılmışlığımız? Yoksa, hep mükemmeli arıyorken, Ruhun katettiği mesafeye, tenin geç kalması mı? Kelimeler, anlam itibarıyla kurşundan ağır Kelimeler, tüy kadar hafif ve anlamsız... Bir kuş değiliz elbet, kuş dilinde konuşmuyoruz İnsan olmak, birazda kelimelerle oynamaktır... Ne kadarını hayal ettim ki yaşadıklarımın? İnan bana bu cümleden sonra çok eskilere gitti aklım... Ve hesabını yapamayacağım... Hayal ettiğim ve yaşadıklarımın! Hayaldir dedim bütün yaşadıklarımız, İnanman gereken sadece bu... En azından benim tahminim... Yaşadıklarıma ben dahi inanamıyorken! Hayallerime kim nasıl inansın ki? Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 dijital çağda yasıyor olsaydı eğer aslı aslı olabilirmiydi? yada kerem ne kadar yanabilrdi aşkı için... yüksek kalitede ses ve görüntü kolaylastırmıyor duymanı ve görmeni ve bilmek daha zorlastırıyor yaşamayı belkide aşkı... temsili hikayeleri anımsadıkca bugun basrol oyuncusuna dublorluk yapan ucuncu sınıf oyuncular gibiyiz biz kendi filmimizin üstelik bize söylendigi yerde duruyor izin verileni söyluyor gerekmedikce görüntüye bile giremiyoruz belki de bizim ekrana yansıyan silüetlerimizin aldıgı reyting yuzundendir bu kaygımız hızla akıp gitmiyor aslında çoğu ayrıntı reji masasında kesilip alındıgı icin hayatımızdan biz ileriye sarılmış gibi yasıyoruz bunu... içine sıkıstırıldıgımız bu bedenin bir turlu yetmiyor olması ruhun gereksinimlerine... ve aklın buna mantıklı acıklamalar üretmek icin durmadan zorlanması kimi zaman alkole basmak gibi hucreleri soğuması için kavrulup gitmekte basittir aslında soğutup yeniden düşünmeye baslamakta durmadan kilitlenip duran bilgisayarını yeniden baslatmak gibi birazda taki bir gün o dügmeye basınca sana tepki vermeyene dek ısıklarının... uçmak kadar güzel kac kelime sıgıyorki hayatımıza diğer güzelliklerle birlikte... hep bir koşullandırmaya tabi tutuluyor isteklerimiz gerekenleri yerine getirdigin zaman ucabilirsin diyorlar ama her gun zorlasıyor yaşamak bir sure yazıdan cıkıyor ucma düşüncesi birgun dilinden düşüyor sonra aklında sonra biz insanız deyip kelimelerle oynayarak avutuyoruz kendimizi... ya o kelimelerin üzerimizdeki hesaplanamaz etkileri? derin bir nefes al ve bırak kendini aldanmıslıgın hazzına tarih boyunca kac insan bunu yapmadı ki hic durmadan bir an düşünmeden her geri dönüşünde bugune getirdigin kac anı var... belki de yarın sabah çıplak ayakla toprağa basıp içine cekersin bu hayali kimbilir belki de hicbilmedigin bir sarkıyı avazın cıktıgı kadar yuksek bir sesle soylersin uydurursun bilmedigin yerleri sonra uydurduklarına dikket edip gulersin kendine ne dersin... hayallerini anlat bana sana inanmak istiyorum.... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Eskiden izlemiştim bir tiyatroda Ünlü aşıkların ya kavuşsalardı isimli dramasını... Leyla, şikayetçiydi kocası Mecnundan Eve geç geliyorsun diye, Mecnun artık Mecnun değildi, Kıraathane sahibiydi... Ve Leyla'yı duymuyordu artık... Gerçekten komikti halleri... Aşkın "evlilik" hali... Sanal alemde çok fazla vakit geçirenlere Antisosyal kişilik teşhisi koyuyorlar biliyormusun? Güncel hayatta kendilerini ifade edemeyen, Sanal dünyada oyunculuğa soyunan hastalıklı şahsiyetler... Diyorlar... Sanki güncel hayatta herkes kendisini oynuyor gibi... Bundan daha ala yalan olabilir mi? Hanımefendiler ve beyefendiler, Birden kabuk değiştirseler diye düşünürüm... Kaç tanesinin içinden yine kendisi çıkar... Özgür Ruhlar diye bir film çekseler Bedeni ayrı oynasa, ruhu ayrı... Beden olduğu gibi devam etse yaşamaya Ruhun aklından geçenler ayrı anlatılsa... Beden şirini oynarken, ruh özgürlüğün tadını çıkartsa... Seyreyle şamatayı o zaman... Nasıl hayal ama? Aldanmaktayız hepimiz bizi en çok aldatanda yine kendimiz... Arada tek bir fark var, biri aldandığının farkında, Diğeri aldattığını sanmakta... Kafiyeli olsun diye uğraşmadım da, Denk geldi son cümleye hep a... En büyük hayalim... Bütün bildiklerimi unutmak Bütün unuttuklarımı hatırlamak... Ve yazmak yeniden herşeyi... Kendi kalemimle, kendi ellerimle... Ve dinleyebilmek kendi sesimi... En güzel şarkıyı söyleyerek... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LostsouL Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 aşkın evlilik hallerinden pembe diziler yayınlanıyor tv kanallarında ama herkes bilir gercek hayattaki evliliklerin fazla pembelikleri kalmadı evliliklerin sırtına bindirilen maddi sorumlulukların altında ve belkide kişisel sorunların paylasımıyla ilgili kararsızlıklar belkide sevdanın inceldigi yerden kopmasının belkide aşkın evlilik halinin komedi dramaya donusmesinin nedenleri burdan geliyordur. mecnunun asgari ucretle calıstıgı bir dunyada leyle tasarruf olsun diye bayat ekmeklerden pasta yaparmıydı? ve mecnun begenmesede bu pastayı yermiydi...? sanırım sanal alemde en fazla vakit gecirenlerden biride bendim bir süre oncesine kadar benim kişiligim hakkında da bir cok sıfatlar turetildi antisosyallik, içinekapanıklık, şizofrenlik ve dahası bazı insanların gercek hayatlarında bir turlu elde edemedikleri duygu dusunce ve hayalleri burda buldukları dogru cunku o makinayı kapatınca verdikleri tüm sözler büründükleri tüm kişilikeride kapatıyorlar... sanal dunyadakide onlar aslında gercek dunyadaki de toplamaya kalkınca biri digerinden cıkıyor sadece geriye kalan kabugu gibi, hani soyulmadan yenmemesi gerekenlerden... bedenin ve ruhun aynımı sanıyorsun sen hala? eğer oyleyse neden cigerlerime cektigim hava ruhuma yetmiyor ruhumun isteklerine cevap vermiyorsa bir beden cezalandırılan hangisi? gögsümün kafesine sıkısan ruhummu? tasıyabileceginden agır bir ruha sahip bedenim mi? şamatanın basladıgı yerde o hayal değilmi zaten? bedenin beklentilere cevap veriyorken ruhunun alıp basını gitmesi hesap verme kaygısı duymadan.. butun bildiklerini unutunca kendini de unutacakmısın? peki ya butun unuttuklarını hatırlayınca daha farklı bir senmi olacaksın? belki de simdi seni sen yapan ve bunları yazdıran sana bildiklerin ve unuttuklarının tümüdür... sahip oldugun karma'nın sana verdikleri ve senin ögrendiklerin bedeninin ötesinde bir basamak daha yukselmek gibi simdi tüm bunları okuduktan sonra kapatıp cıkacaksın ya makinanı yarın sabah kalkıp bıraktıgın yerden hayatına devam edeceksin ve aksamında yine aynı sorularını hayallerini bıraktıgın yerden alıp yazmaya baslıyacaksın... bunların hepsi sensin... birini cıkarınca baskabirsey oluyorsun... tıpkı sanal dunyada farklı gercek dunyada farklı ruhlar gibi... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 KENDİ HALİNDE YUTKUNMALAR "arkamdan b/akıyorsun biliyorum, gözlerinin d/eğdiği sırtım ağrıyor!.." Kırkı çıkmamış çocukların günahları AŞKına!.. Sebebsiz yitmeler sevdalığındayım. Giderken; Hediyem olsun anlamsızlığım sana. Tozlu raflarda kitap aralarında sakla.. Adımı abuzambak koyup Girift benzemeler telaşındayım. Beni hüzün çökmüşlüğüne an/la.. Derin yaran olayım; Çocuk yanlarımda kana!.. Dondurulmuş tereddütler yaşındayım.. Bilme sen, mahcubum duana, Ve savrukluğuma aldırma.. Her gidiş vuslata gebe unutma!.. .. Her gece yağan benim,kırağı değil.. Anlamsızlığım da gül yaprağı değil.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Aşk Veda Etti Bir kez daha, Kıymet bilmezlerin elinden aktı gitti... İki gözü iki çeşme... Kadersizliğinede küserek, Renkleri solgun, yüreği yorgun aşk... Aşk... Güle güle, Getirdiğin her hediyeyi saklayacağım... Bıraktığın şiirsi sözleri pamuklara saracak, Sadece vefasızlığımdan utanacağım... Çok özür dilerim... Kainatı Yaratan Rabbim, Ben taşıyamadım... Çok uğraştım, layık olmak için can attım... Ama olmadı, aşk veda etti... Ve gitti... Ya İlahi, Bilirim her aşk, senden nazar ederek gelir... Ve kulların arasında ziyan edilir... Ben pes ettim ya rabbi, Bir daha altından kalkamam, Bu vebalin... Hakkını helal et ey aşk, gücenmiş olsanda bize, her yiğidin harcı değilsin, artık çok geç olsada anladım... ben artık gönüllü olmayacağım... ne olur bana bir daha gelme... Sibel Varol Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 ben aşka acırım artık kaçırılmış fırsatlara değil... ne görülen rüyalara, ne düşlenen hayallere... aşka acırım artık... hiç düşündünmü? kaç kere çıkar bu fırsat... insanın karşısına...! bu büyük ikramiye değildi bozdurupta harcayasın... ben aşka acırım artık... ne beni bekler, ne seni... öyle bugün git yarın gel de denilmez... istersen şimdi koş peşinden... bir daha gelmeyecek... yeryüzünde onur kaldıysa eğer... ben aşka acırım artık... aklımda kalmayacak ne gözlerin, ne sözlerin, ne yalanmı doğrumu anlamadıklarım... oturup düşünmeyeceğim bile seni... hani bir varmış bir yokmuş gibi... ama ben her taşın altından çıkmayan... aşka acırım artık... Sibel Varol Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Ne yaşadıysam yaşadım İnkar edecek değilim... İnsan yanlışlarınada sahip çıkabilmeli... O yanlışların toplamıyım ben... Şimdi unuttum seni diye şiirler yazıyorum ya O tilki zekanla... Unuttuysan ne diye şiir döşeniyorsun demeyesin... Unutmakta zaman alıyor, Kırk kez tekrar edersen bişeyi gerçek olurmuş derler... Beynimi kandırıyorum Kalbimi ikna etsin diye... Unutuyorum işte, ötesi var mı? Söylenip durma öyle içinden... İstersen bütün günahınıda bana yükle Ki çok güçlü değilsin biliyorum... Kendini ak sütlerle temizle... Gördün işte hep senden bir adım öndeyim Duygularımı yıkıyorum şimdi... Ben kaçmayı hiç sevmedim... Senin gibi... Bazen aklımdan geçsede, Gitmedim... Sen gücün yetmediğinde yerime başkasını koyabildin... Sen gidecek kadar güçlüydün işte... Şimdi ne mi yapıyorum dersin... Seni anılarda bırakmaya hazırlanıyor, Sana ayak uyduruyor, Ve... Günah çıkartıyorum... Sibel Varol Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Dili çözülmeyen eski bir radyo O.. Gece, aynanın içinde kaybolmuş, Kendini sulara çarpa, çarpa kıyıyı arayan, Kırık dökük bir kadırga gibi.. Ben.. Yalnız, suskun ve tozlu bir radyo. Aynanın içinde.. Sırasını bekleyen, değeri yitik, dili tutuk, Eski bir radyo.. O.. Gecelerin bütün düş kırıklıklarını yüklenmiş, Boğazın hırçın akıntısında, lüx ışığında aşkı arayan, Beyaz, kırmızı yangın boyalı, yeni zımparalı ve havalı, yelkensiz, dümensiz bir kadırga gibi.. Ben.. O hüzzam şarkıyı çalmış, biraz cızırdadıktan sonra, yakaladığı istasyondan ayrılamayan, Eski bir defterin sayfalarını aralamış Düğmesini çevirsen bile, lambası ısınmadan, Dili çözülmeyen, eski bir radyo.. Sen.. O eski radyodan.. Yelkensiz, dümensiz o kadırganın küreklerine asılırken, O hüzzam şarkıyı dinlemeye bayılırdın Bir kadeh rakı, yanında balık. İşte bu sensin demek isterdim ama. Sen onu hiç anlamadın... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 o vefasızın bir avukatı var içimde... hangi suçtan yargılasam o kazanıyor, hiç böyle zor bir davaya girmemiştim neredeyse kendimi mahkum edeceğim... hey! başımın belası bende bir avukat tutmak istiyorum senin içinde, benden yana taraf olan, bütün yapıp ettiklerinden sende yargılan... emanetin bende hala ve onu sana vermeyeceğim ölürsem kefenime koysunlar vasiyet edeceğim benimle çürüsün, sende tükendim oda bende tükensin... sende tüken... bende tüken... gidecek başka yerin olmasın... mezar taşı istemiyorum... bir çınar ağacı gölgesinde uyuyayım... üzerimde oynasın çocuklar eğer senden önce ölürsem bir kez olsun gel, çiçek getirme sakın... zaten çiçekler açacak üzerimde... dualarından esirgeme, ben esirgemeyeceğim... eğer benden önce ölürsen, yanına geleceğim... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Gece Yağmuru Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 Kaçardık pencereden bazı geceler Delice bir sevinçle Gözlerimiz ışıl ışıl Gündüz yavuklumuzun yanına gideceğiz diye Özene bezene cilaladığımız çizmelerimizi Kirletmenin zevkini tadarak Bir başka gezerdik Yurttan kaçtığımız firar gecelerinde Kaçardık pencereden bazı geceler Bekçiye gözükmeden Sessizliği kıskandıracak kadar sessizce Ve bir o kadar da mertçe Aramızda topladığımız son harçlıklarımızla Fırından yeni çıkmış sıcacık ekmek alır Koşar adım dönerdik yurda Gizlice... Kaçardık pencereden bazı geceler Maksat; yeşillik olsun, İş olsun, muhabbet olsun İsyan karası firar gecelerinde Sevda türküleri söyler, şiirler yazardık Sevgiliye... Sev diye ... Kaçardık pencereden bazı geceler Niçin ? El sallamak için Eğer evden paramız yeni gelmişse Bir tek sigarayı Üç-beş arkadaş paylaştığımız Nikotinsiz gecelere inat Sigara tazeler, sabahlardık Bazen terminalde Bazen garda Sabah ezanının hemen sonrasında Günün ilk ışıklarıyla birlikte gelirdi Meram ekspresi.. Uykudan kanlanmış gözlerle Vagonlardan inen yolcular doldururdu Gar kahvesini ve simitçinin önünü Bizler yerimizde duramaz Sabırsızlıkla beklerdik Trenin hareket düdüğünü Az sonra hantal lokomotif homurdanır İhtiyar raylar gıcırdarken Yüzümüzde o muzip öğrenci gülümsemesi El sallardık kimsesiz yolculara Belki, belki hayra gireriz diye... Kaçardık pencereden bazı geceler, Sevdalıydık Birimiz, binimiz değil, Hepimiz sevdalıydık Kındaki kılıç Beldeki hançer Duvardaki mavzer kadar sevdalıydık Yerden göğe kadar Kimsenin anlamadığı kadar Allah’ına kadar sevdalıydık... Haa... Kimine göre de deliydik Ama bilmiyorlardı ki Hepimiz birer sevgi militanı Hepimiz birer gül dalıydık... Kaçardık pencereden bazı geceler Dertleşmek için Kimi, utanıp sıkıldığından Kimi de anlatma ihtiyacı hissetmediğinden Anlatmazdı belki ama Kim ne derse desin En güzel sevdaları Biz hep o dönemlerde yaşadık Kerem ile Aslı’yı Ferhat ile Şirin’i Leyla ile Mecnun’u Madam Bovary’i Doktor Jivago’yu Ve hatta Sheakspeare’nin Romeo ve Jüliet’ini Kendi sevdalarının Küçüklüğünden şüpheye düşürecek O koca koca sevdaları biz çaktık Kız yurdunun önündeki kaldırımlara Biz kazıdık... Lakin, lakin Biz sevdiklerimizi Saman alevi aşklarla aldatmadık Ne bir öğrenci bunalımında Kampüsün ara sokaklarına Bırakıp kaçtık onları Ne de sattık... Kaçardık penceren bazı geceler... Pusatlandık bir firar gecesi... Ahmet YILMAZ Bitanede benden Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2007 Gecem hoşgeldin AHVAL Bazen kelepçesini takmadan mahkum edilirsin Geçer geceler, sen ölümüne yalnız... Hani özgür bir kuş olup kaçamamak gibi damdan, Oysa kanatların bağlanmıştı orada, tuz ekmek hakkına oradasındır. Gökyüzüne alabildiğine mavi belki vursan sandalyeyi, Zifiri karanlık her yan unutacaksın! Dinecek ruhunda zerre zerre acılar Takvimler anlamlarını yitirecek, anılar acıtacak o zaman Çivi gibi seni bu yere çakan yoksuz acı izin vermeyecek, kalakalacaksın. Rotasını bulamayışından filiz vermiyor gözlerinin coğrafyası, Sen ki mahkumiyet coğrafyası çocuğu “her aşkın başında savruk, sonunda yitensin” Bilirsin aslında insanda doğan ve yiten özü, Anlatılmaz sayarsın hiçbir efsanede seni tarumar eden bir çift gözü Bilinir ama söylenemez gecenin en kesici sözü . O anlarda en çok yatağın anlar seni, düşünceli anlar gardiyanı ,sarar sarmalar... Kirpiklerin deyince birbirine, apansız kopar gözünden soğuk mührü aşkın, Göğsün üstü Adilcevaz fırtınası, içinde binlerce yelken, ona doğru. Pusulası bozuk binlerce söz, o ise çok uzak kıyı gecene Forzalanır aşka rotan, aslı asılsızdır tüm gelişlerin, ziyan tüm deyişlerin . Bilmiyor bir fener ışığı az, belki çok olur bazı zamanlar bir kibrit ateşi. Ahlaz tüm zamanlar, kopmuş gidiyor yolun yoldan ayrı , Sense hala bir köy yolunun ayrımındasın ellerinde baharın sevinci. Geleceği yok beklenmeyen yollar bekçisi... Sen masallar bilirsin çünkü, iskarpine hala aynı hevesle bakarsın, mahcupsun sevgiye karşı. Babanı bile uzaktan sevmişsin kırılmasın diye asalet aynası, ciddiyetle baki kalınsın... Enine boyuna yaşamışsın hüznü, Kısacası güzel çocuk ruha inmişsin gözden, o vakit anlamını yitirmiş sözler , Konuşmaz olmuşsun... Uçurtma yapmışsın düşlerden, kuyruğu rengarenk, İpini kopartıp muştulamışsın sevdayı bir çocuk çığlığında, Koyvermişsin içinde aşkı Zizifos yokuşuna, her dem en başa dönmüşsün. İlk giriyormuş gibi denize tenin tenine deyince sevdadan ötürü İbadet bilmişsin alna koyulan ilk öpücüğü! Nasıl tarif edilir bilmemişsin, bu yüzden hep ortasından girmişsin her şiire. Bilmezliğinden değil, koşar adım sevmenden ötürü, Sokak başında oturman hep bu yüzden, köşeden döner diye beklemişsin, Bekleyişine eklemişsin tuzlu çekirdekleri, dudakların kalbinle bir, çatlamış... Kana kana sevgilinin dudaklarından içeriz saymışsın hayatı, olmamış... Çamurlu çamurlu sokakların adamısın, Buluttan süzüp de almışsın gönlünün senden ötesine bakışını. Saçlarına hiç dokunmayışından olsa gerek sevmemişsin ipeği. Yokluğu yoksulluğundan ibaret değil, bilmeyişinden Amerikanca sevdayı! Belki de kaybın bu, sen soğuk kış gecelerinde masallara sığınmış, ona inanmışsın. Mutlu biter deyip hak saymışsın... Binlerce yılın en büyük vurgununa tutulmuşsun! Adına yabancı bir arabanın arkasında başka kollarda görünce onu, En güçlü sözleri söylemiş gözlerin, boş kovanlar gibi yığılmış ayak uçlarına çiçekler, Hiç saymışsın her şeyi, bilmez saymışsın... Camlara adının kaç kez yazıldığını, imla aramayışını bu aşkta, kaç kere sadaka diye verildiğini başı için son sigara paranın... Kaç kere suskunluk olmuştu, içine büyük bir gürültü ile dolan... İncecik bilekleriyle geçince önünden, Kafasını göğsünde hayal ederek her gece, bir öpücükle başlatarak kutsal eczayı yaralarını sarmışsın. Ama kaçış yok, gelecek mutlak olan sabah! Yokluğu gece ile gündüz arasında, sözlerini de aldı, Tüm zırhlarını kuşanarak gözlerinin aşk sözsüz kaldı... Sabahlar isyana bulandı Söktün alfabenden adının baş harfini onun Tüm cümlelere onun için onsuz başladın, o yüzden kazıyamadın adını hiçbir yere... Sende kaldı tüm başlangıçlar ve bitişler Yanlış mevsimde fide ekti toprağına, can suyunu canından verdin ama... Bir yol kenarında, taştan asfalta uzak, elinde kaldı tüm başlangıçların! Bu en masal yanınmış, bir fren sesi ile biten. Sen son kalıbın adamı! Yazılmazmış ahvalin, arzuhalin bulunmazmış hiçbir sayfada, Şimdi anladın! Kubilay yıldız Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2007 fantastik bir hikayeydi ve sahneler can alıcı sözlerse kızgın yağ gibi yakıcı hep acıttık birbirimizin canını acıtmayı hayal etmiştik ve aşkın tadı böyle çıkardı... bu aşkın diğer adımıydı? hala geçmiyor içimdeki öfke bir görsem seni, bir görsem bütün öfkemi çıkarabilsem senden... anla işte o kadar çok sevmişim bensiz ölümden bile kıskandım... bensiz ölüm ve sen ? nasıl olacak? bir tek nefesini duysam yeter gibiydi ama yetmiyor şimdi... yetmez... kalk ve gel hiç bir şey sorma ve söyleme unut bütün geçmişi unut gitsin sen varsın ben varım buradayım unut o ap tal kuralları, özgürlük öyle birşey ki o bir bedelle gelir ve bedelini ödeyeceğim yıktım tabularımı hayra yor! gördüğüm rüyaları korkma, korkmadım hiç yüzüme yüz sürmeden vazgeçmek yok kırıldı artık bütün demir perdeler affetmeyi öğrendim sende öğren ve gel Sardunyam Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.