Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

HABERİN OLSUN


modernjames

Önerilen İletiler

Haberin Olsun

Günüm karanlıktı seni görmeden

Boşa avunurdum aşkı bilmeden

Gizli sevdim seni sırrım vermeden

Seviyorum seni, haberin olsun.

 

Bir güneş gibiydin, doğdun ufkuma

Her gece sessizce girdin rüyama

Şiirler yazdım hep, sevdadan yana

Seviyorum seni, haberin olsun.

 

Sevdan türküm oldu, düşmez dilimden

Pınar oldun aktın, taştın gönlümden

Aşkın damga oldu, çıkmaz kalbimden

Seviyorum seni, haberin olsun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kendine Benim Için Bir Gül Ver

 

sensizlikle flört etmeyi sen degil

sensizlik bilir

sesi ses/sensizligi sensizlik bilir

 

korkma, sana aşki ögretmeyen kendinin

ellerinden tut!

çok agrimiş kendinin, siyah

ve ayaz kendinin

hep avuttugum düşler için bana bir gül ver...

 

*

 

bak, palandöken daglarinda karlar erimiş

teknelerde kol kola bahar sulara inmiş

daglar için, sular için bana bir gül ver

bir gül ver söküldügüm günler için

 

- ve önce kendinin ellerinden tut! -

 

*

 

kendimin ellerinden tutunca

içimden nehirler gibi akmak geliyor

yollara çikmak, yolculuklara bakmak geliyor

geberesiye içip salaş meyhanelerde

buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor

 

tutunca kendimin ellerinden

pusulasiz gemilerde yatmak

yaşli ve şefkatli bir azizenin koynunda

sabaha dek kipirtisiz susmak geliyor

 

sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden

ömrümün içinden akmak geliyor...

 

*

sessizlik sensizligi ezbere bilir

sensizlik her şeyi bilir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni?

Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan.

Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini.

Hırpalar ;Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan!

Bazan, kızgın olarak,parlar gözü semanın...

Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı ;

Her güzel,güzelliğini kaybeder: Tabiatın-

Sebep olur da bazan bu kararsız akışı!

 

Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek,

Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana.

Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek:

 

Sen eşitken ebedi mısralarla zamana

Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler,

Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Süper Kız Çocuğu Özo

EĞER

 

Çok sevdiğim Can Yücel Klasiklerinden..

 

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması

mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

 

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,

en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

 

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

 

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

 

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

 

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

 

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

 

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

 

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

 

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

 

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

 

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

 

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

 

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

 

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

 

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

 

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

 

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

 

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

 

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,

kartvizitinde ´onca ayrılığın birinci dereceden failidir´ denmeseydi eğer.

 

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

 

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

 

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,

ya canım ellerini tutmak isterse...

 

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,

kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

 

Can Y

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

EĞER

 

Çok sevdiğim Can Yücel Klasiklerinden..

 

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması

mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

 

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,

en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

 

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

 

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

 

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

 

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

 

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

 

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

 

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

 

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

 

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

 

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

 

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

 

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

 

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

 

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

 

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

 

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

 

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

 

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,

kartvizitinde ´onca ayrılığın birinci dereceden failidir´ denmeseydi eğer.

 

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

 

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

 

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,

ya canım ellerini tutmak isterse...

 

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,

kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

 

Can Y

 

 

 

 

 

 

 

kız valla sen şiiri de şairi de mütüş bulmuşsun. ;)

nadir şiirlerden biri kesinlikle çok güzel :clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

şimdi gidiyorsun

git

oysa senden tek bir damla istemiştim

sana kocaman bir deniz sunmak için

şimdi gidiyorsun

git

 

ne zaman başladı bu hikaye

anımsamak zor

gençtim

hazırda fırtınalarım vardı

dörtnala sevdalarım

komazdı öyle üç-beş nöbetleri

geceler içimi acıtmazdı böyle

 

bir insan bu kadar eksilebilir mi

 

hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı

bu şehrin bir yerlerinde

düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona

gözlerinde gizledi o seni

sen bilmedin

o bendim

unuttun mu

 

bak sevdiğin gülmeyi bile unuttu

seni unutamadı

 

işin kolayına kaçmadım

uğruna ölmedim yani

uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep

sen bunu da bilmedin

ben bir bakışına bin anlam yükledim

sen aşka kestirmeden gittin

 

bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma

şimdi gidiyorsun

git

 

bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden

bütün ışıklarımı söndürüyorsun

bu cehennem cinayetlerini işliyorsun

sonra bunlara intihar süsü veriyorsun

yazıklar olsun

yazıklar olsun

susuyorsun

susuyorum

susacaklarım bitmiyor

 

uzun lafın kısası olmaz

anlatacağım çok şey var

hoyrat bir rüzgar gibi geldin

aklımı ve hayatımı dağıttın

şimdi gidiyorsun

git

 

daha ayrılığa bile çarpmadan

aşk bizden döndü

bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri

artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil

ama sana dokunmak da yasak bana

göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır

sen var ya sen

allah kahretsin!

 

yani şimdi

gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı

yani şimdi başkaları mı sevecek seni

başkaları mı tutacak ellerini

 

ben saçlarını okşadığım zaman

ellerin öksüz kalırdı

şimdi gidiyorsun

git

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşte gidiyorum

Birşey demeden

Arkamı dönmeden

Şikayet etmeden

Hiçbirşey almadan

Birşey vermeden

Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

 

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde

Yürüyorum sanki senin yanında

Sesin uzaklaşır herbir Adımda

Ayak izim kalmadan gidiyorum

 

Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı

Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı

Bana kimse sen gibi sarılmadı

Işığımız sönmeden gidiyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Acı Bahar

 

şurada burada sıkılmış limon kesikleri

paslanmaya bırakılmış demir çubuklar

tertemiz kaynaklara atıksu tarifesi

taze sürgünlerin ince boyunlarında ağır kementler

henüz sıcaklığı soğumamış körpe cesetler

 

karanlıklar ortasında bir ışık adası gibi

talancıların gözünden nasılsa kaçmış çimenler

birkaç tomurcuk üç-beş yeşil yaprak

 

ıslak bir kağıt gibi yırtıp atmış

kentin dokusunu acımasız kasırgalar

arıtmıyor sabun çıkartmıyor sular

giysilerden yalnızlığın kokusunu

 

aşk mevsimi değil miydi bahar

elele tutuşmaktan korkan ürkek ceylanlar

hani nerede eşlerine kur yapan kumrular

kuş cıvıltılarına hasret kulaklar

denizler denli derin içezikliği

 

geleceksen sekizinci günde gel sevgilim

burada haftanın yedi gününde de

aşka geçit vermiyor yağmurlar

 

yalnızca bir ad yaraşabilir bu mevsime: “acı bahar”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kaybedeceğini bile bile sevmek,

şimdi seni sevmek ikliminde

Anadolu'nun bozkırları kadar sarı

sapsarı bir aşk

alabildiğince,

Tuz Gölü kadar beyaz

ve kokusu kadar keskin

bir aşk bizimkisi.

 

caresi olmayan bir dert,

alacakaranlık şafaklar kadar ,

görkemli bir yüreğin atışları

yeryüzünü titretirken

sen ve ben bulmuşken birbirimizi

kaybetmeye bu kadar yakın olmak niye?

 

Asırlardır yalnız kalmaya mahkum olmuş

yüce bir çınarın gölgesinde,

bir ırmağın , denize kavuştuğu o yerde

güneş,yeryüzünü kavururken

ve tutulmakta iken gökyüzünde

o an sen ve ben olsa idik evrende

birbirine yanmış iki yürek

önce ellerimiz kavuşsa

sonra gözlerimizin sevişmesinde

kaybolup gitse idik.

 

güneş bile kıskanırdı bizi o an,

milyarca yıllık yalnızlığına hayıflanırdı,

sevgilim, ay ışığım

yalnızlığımda solan gülüm,

seni severken,sensiz kalmanın

dayanılmaz sancıları bunlar,

her dizede daha da sana yakınlaşırım,

duygularım dökülürken

birer birer beyaz kağıtlara

anlatılması mümkün olmayan

nice kederli anlarımı

bir kalemde geçtiğim

koyu karanlık gecelerin,

ve gündüzlerin

ikindi vakti ,akşamı beklerken

boğaz'da maviyi yararak ilerleyen

bir vapurun siyah dumanında

kendimi anılarımla avuturum.

 

Bir kaç yitik zamanda

solan nice yılların

ardına bile bakmadan,

gelip geçen insanların

yüzlerindeki tebebssümün

katili olurum.

 

yitirdiğim aşkım, sevgilim

canımın neşesi

kalbimin tek sahibi olan sen,

yitirmek iklimindeyiz artık

geçen bir aşk mevsiminin

yorgun coşkusunda hala

gecelerime katık ettiğim

kokun,terinin tuzu var,

sensiz geçen saatlerin

neşeli kahkaları yükselir

gecemde ve gündüzümde.

 

artık yitirmek iklimindeyiz,

yanıma kar kalan

acılarım beni avutur,

her ne kadar kahrolası bir yalnızlık

sivri pençeleriyle

parçalarken beni

hayatta kalırım

senin o güzel hayaline tutunarak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.