Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KÜRESEL ISINMA dünyaya neler oluyor?


Önerilen İletiler

  • Cevaplar 69
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Çok yakında aşağıdaki şartlarda yaşamak zorunda kalacağız.

 

1 - Su kaynakları kuruyacak. Yakında "su" elmastan ve altından daha değerli olacak.

2 - Atmosferde soluyacak oksijen kalmayacak. Soluduğunuz hava için çok büyük vergiler ödemek zorunda kalacağız.

3 - Bitki örtüsü tükenecek. Çocuklarımız ağacın ve çiçeği görmek için Ağaç ve Çiçek müzesine gidecek.

4 - Sürekli hiç dinmeyen fırtınalar olacak.

5 - Ya güneşten Kavrulacak, ya da soğuktan donacağız.

6 - Tarım ve bitki alanları kuruduğu için, yapay ürünlerle besleneceksiniz. Ve bütün çabamız gıda ve su satın alabilmek ve "Yaşamda" kalabilmek için olacak.

7 - Su az olduğu için bağırsak deri ve her türlü hastalık artacak. Ozon tabakası ve atmosferin diğer tabakalarının zarar görmesinden dolayı kanser ve diğer hastalıklar çoğalacak. Ve insan ömrü kısalacak.

8 - Bütün bunların üzerine az gıda az su ve diğer nedenlerden dolayı paylaşım sorunları çıkacak. Ve asayiş konusu çok önemli olacak. İşte o zaman gerçek anlamda dünyada savaş çıkacak. Varolma Savaşı

9 - Silahlanma ve silah teknolojilerine yatırım artacak.

10 - Hayvan türleri hemen hemen bitme noktasına gelecek.

11 - Şu andaki lüx tüketimin hepsi yasaklanacak. Çevreye olan zararlarından dolayı.

12 - Sade bir şekilde yaşamayı ve var olmayı zorunlu olarak ve silahların gölgesinde öğrenmek zorunda kalacağız.

 

Tablosunu çizmeye çalıştığımız yeni "Gezegensel Varoluşu" yaşamayı istiyorsanız değişmeyiniz.

Ne yapmakta iseniz yapmaya devam ediniz.

Veya makyaj tazelemelerle değiştiğiniz sanarak ve hayal ederek yaşayınız. Kendinizi kandırmaya lütfen devam ediniz.

 

Ama eğer siz kendinizin ve Gezegendeki yeni Varoluşunuzun Efendisi olmak istiyorsanız GERÇEK ANLAMDA DEĞİŞMEYİ SEÇİNİZ.

 

Ve lütfen gerçek anlamda, dürüstçe değişiniz.

 

Değişimi gerçek kılabilmeniz için önce DÜRÜST olmak zorundasınız.

 

 

:(:(

 

 

 

ve bunlar çok uzak bir zamanda değil çok kısa bir zaman içerisinde olabilir.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

doğaya en az zarar veren, ve en doğa dostu enerji santralleri nükleer santrallerdir. Hiçbir doğal kaynağı tüketmezler, atmosfere zarar vermezler, dengeyi bozmalar.

 

Tabiki tüm önlemler alınıp, atıkları paraya kıyıp doğru şekilde yok edildiği zamanda.

 

:unsure: nükleerin ne olduğunu biz mi biliyoruz, doğaya zarar vermiyormuş? :lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Küresel ısınma konusu kozmopolit bir kavram bence...

 

Dünyamız yaşlı ve ölüme doğru gidiyor bizler bilinçsizce tüketim toplumu haline geldik ve halen devam ediyoruz. Alışkanlıkları bırakmak zor....

 

tartışmak yerine icraata..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Dünyanın 5 yılı kaldığı ifade ediliyor olayın boyutuna bakarmısınız? 5 yıl, 1825 gün. Ve dünyanın nüfusu güngeçtikçe artmakta buna paralel karbondioksit üretimi hızlanarak artmakta. Dünyamız yüzölçümü olarak ekolojik zincirinde kopmalar olan, doğal örtüsü güngeçtikçe yok olan ve bu kalabalığı kaldıramayan yaşlı bir gezegen. Biz insanlar tükettiğimiz hiçbirşeyin yerine onu dengeleyecek ve boşluğunu tamamlayacak parçayı üretmeyi ve yerleştirmeyi öğrenemedik.

 

Ben bu kaçınılmaz sonun bundan sonra insan eliyle düzeltilebileceğine inanmıyorum. Acı ama gerçek şu ki dünya ona verdiğimiz zararı bize pahalıya ödetecek.

 

Bir ihtimal düzelme olur ümidi taşımıyorum nasıl bir gelecek bekliyor hayal etmeye çalıştığımda duygularımdan arınarak tamamen gerçekçi baktığımda yapılan çalışmaların bir sonuç vereceğini sanmıyorum. Zaten insanların büyük çoğunluğuda bu konuda duyarlı değil. Dünyada hepimiz gibi canlı, yaşam mücadelesi veriyor onu olumsuz anlamda o kadar çok etkiledikki bize tepki veriyor ve fazlasıylada verecek. İnsanlığın sonu insanlığın eliyle hazırlanmakta.

 

Dünya bizim için yaşamsal kaynağın anası ama bizim varlığımız dünya için birşey ifade etmiyor, yokluğumuzda etkilemeyecek.

 

Dünyanın kendi kalkanı kandaki alyuvarlar gibi biz mikroplarla savaşıyor. Sanırım intikamı acı olacak. :unsure::sweatingbullets:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KÜRESEL ISINMA İLE İLGİLİ NELER YAPILABİLİR

 

 

 

Ülkeler bazında geniş önlemlerin alınması, en geniş kapsamlı önlem. Doğru enerji kaynaklarının kullanılması, fosil yakıttan uzak durulması bu önlemlerden birkaçı… Kyoto Anlaşması, bu yöndeki en ciddi girişimdir. Ülkelerin karbon salınımlarına kısıtlama getirmiştir. Anlaşmayı imzalamayan ülkeler arasında Amerika ve Türkiye de bulunmaktadır.

 

Bizler neler yapabiliriz:

 

SİZ DE SÖZ VERİN!

 

Ben üzerinde yaşadığım dünyayı seviyorum. Şu anda dünyada var olan her canlının yaşam hakkına saygı duyuyor, gelecek nesillerin de üzerinde yaşanabilir bir dünyaya sahip olması gerektiğine inanıyorum. Küresel Uyarıcıyım demeden önce, küresel ısınmaya karşı aşağıda sıralanmış önlemleri alacağıma da söz veriyorum!

 

• Gereksiz lambaları söndüreceğime, mümkün olduğunca çevre dostu ampuller kullanacağıma, elektrikli aletlerimi stand-by’da bırakmayacağıma.

 

• Gereksiz benzin tüketiminden kaçınacağıma. Yakın mesafelere yürümeyi, bisikletle gitmeyi veya toplu taşıma araçlarıyla gitmeyi tercih edeceğime.

 

• Kimyasal madde içeren kozmetik ürünleri yerine organik olanları tercih edeceğime

 

• Geri dönüşümün, uygulanabildiği tüm alanlarda faydasına inanacak, plastik ürünlerin alternatifi oldukları yerde geri dönüşümlü malzeme tercih edeceğime.

 

• Eski kıyafetlerimi atmak yerine, ihtiyacı olan kişilerle paylaşacağıma.

 

• Zaruri olmadığı sürece klima yerine pencere açmayı tercih edeceğime.

 

• Evimde/ofisimde sıcak geldiği zaman pencere açmak yerine imkânım var ise genel (kombi vb) ısının düşürülmesini sağlayacağıma.

 

• Yaptığım alışverişlerde mümkün olduğunca minimal ambalajlı ürünleri tercih edeceğime, ‘geri dönüşüm süreci’ mantığını aklımda tutacağıma.

 

• Daha az ağacın kesilmesi için gereksiz kâğıt kullanımından kaçınacağıma, yapabiliyorsam ağaç dikeceğime.

 

• Isı kaybına karşı evimin/ofisimin yalıtılmasına çalışacağıma.

 

• Şehir içinde cip kullanımının ne kadar gerekli olduğu üzerinde bir daha düşüneceğime. Organik yakıt kullanmaya özen göstereceğime.

 

• Doğaya ve dünyaya saygılı olmaları için insanları uyaracağıma, benden sonraki nesillere doğaya saygıyı bir gelenek olarak öğretmeye çalışacağıma

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuresel ısınma, ozonun delinmesi, bitkilerin ve deniz alglerinin yok olması(edilmesi),hastalıkların bulaşıcılık ve ölüm oranlarını artması, yeni yeni ve ilaçlara dirençli viruslerin oluşumu....

Yukardakiler insanlığın sonunun gelmesine veya sayıca azalmamıza neden olacak ciddi!!! sorunlardır. Ancak 6-7 milyarlık bireye sahip insan türünün kendini yok etme mekanizmasının bir sonucudur ayrıca. Dogada bir canlı aşırı hızla artar ve eldekini bitirirse hızlı bir nufus düşüşüyle elde kalanla yetinmeye devam eder ve türün devamı saglanır. Biz insanız, ama kendimizi dogadan hep üstün gören, onu yok etme ve yonetme gücüne sahip oldugunu düşünen ve aslında dogadaki en zayıf canlıyız. Gebelik süresi 9 ay olan , yavrunun kendini beslemesi ve koruması için en az 7-8 sene gereken, zekası dışında hiçbir artısı olmayan basit bir canlıyız. Diger canlıların bircok özelliğini taklit edip teknoloji diye kullanıyoruz :) .

Kısacası büyük bir nufus azalmasına dogru gidilecek, umarım insan türü sınırı çok aşmamıştır ki birazımız yaşasın. Bu biraz en fazla 5-10 milyon olur bence ki bu süreci DURDURAMAZSINIZ, DURMAZ .

Bakın gücümüz yetmiyor, hemen bir teknoloji geliştirelim, kurtulalım desek de olmayacak. Nüfus artışı ihtiyaçları ,ihtiyaçlar teknolojiyi, teknoloji uzun yaşamayı ve ekstra nüfüs artışını arttırdı DÜNYA' nın limitlerini doldurduk. Biz gidince bakalım hangi canlılar çıkacak, hangileri av avcı olacak, şu anki canlılardan hangileri canlı kalcak...

Saygılar...Sevgilerle.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyayı Nuh'un Gemisi kurtaracak!

 

Greenpeace, küresel ısınmaya dikkat çekmek için Ağrı Dağı'na Nuh'un Gemisi'nin efsaneye uygun örneğini inşa ediyor..

 

Greenpeace Çevre Örgütü üyesi bir grup gönüllü, küresel ısınma tehlikesine dikkat çekmek için Ağrı Dağı'na Nuh'un Gemisi'ni yeniden inşa ediyor. Avusturya, Almanya ve Türkiye'den gönüllüler, tufandan sonra Ağrı Dağı'nda durduğuna inanılan Nuh'un Gemisi'nin kopyasını efsanelerde anlatılan ölçülerine göre inşa ediyor. Greenpeace, inşası süren geminin açılışını 31 Mayıs'ta yapacak. Greenpeace Almanya İklim Sorumlusu Andree Böhling, İstanbul'daki basın toplantısında geminin simgesel olarak büyük tufanda insanlığın kurtulmasındaki rolü gibi gezegenin de kurtarılması için anlamlı olduğunu söyledi. Böhling, "Durumun aciliyetini göstermek için en iyi örnek Nuh'un Gemisi'ydi" dedi.

 

 

Dünyayı kurtarmak için 5 yıl kaldı...

 

kzkulesifn3.jpg

 

Dünya Doğal Hayatı Koruma Fonu (WWF), dünyanın iklim değişikliği felaketine uğraması için 5 yılın bulunduğunu belirterek, hükümetlere, karbon emisyonlarını azaltarak gidişatı tersine çevirmek için harekete geçmeleri için 2012'ye kadar zamanları olduğu uyarısında bulundu.

 

Sky News'un internet sitesindeki habere göre, kuruluşun yetkililerinden James Leape, "olumlu değişikliğin tohumlarını ekebilmemiz için küçük bir zaman dilimimiz var ve bu süre önümüzdeki 5 yıl" diyerek bu süreyi heba etmemek gerektiğini belirtti.

 

WWF'nin "2050 İçin Vizyonlar" raporunda, hükümetler bunu yapmazlarsa "gelecek kuşakların, harekete geçme yeteneksizliğinin yol açtığı güçlüklerle yaşamak zorunda kalacakları" belirtildi.

 

WWF'nin İngiltere iklim değişiklikleri programı sorumlusu Keith Allott da iklim değişikliğinin çapının göz korkutucu olmasına karşın, acilen harekete geçilmesi halinde bu gidişatın durdurulabileceğini söyledi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"1 milyar insan göç edecek"

 

Bir İngiliz insani yardım kuruluşu küresel ısınma yüzünden 2050'ye kadar 1 milyar insanın göç edeceğini iddia etti..

 

İngiliz insani yardım kuruluşu Christian Aid, yayımladığı raporda, 2050 yılına kadar en az 1 milyar insanın küresel ısınmanın sonuçları yüzünden göç edeceği uyarısında bulundu.

 

Küresel ısınmanın yol açacağı çatışmalar ve mevcut doğal felaketlerin bir sonucu olarak 2050 yılına kadar en az 1 milyar insanın evlerini terk etmesinin beklendiğini belirten kuruluş, 21. yüzyılda hızla artan göç dalgasına dikkat çekerek, "Çatışmalar, doğal felaketlerle barajlar ve madenler gibi büyük kalkınma projeleri yüzünden evlerini terk eden insanların sayısı şimdi bile şaşırtıcı bir artış eğilimindedir" açıklamasını yaptı.

 

Gelecekte ise iklim değişikliklerinin bu artışı tırmandıracağı uyarısında bulunan kuruluş, "güçlü ve acil önlemler" alınması için uluslararası toplumu acil eyleme çağırdı.

 

Küresel ısınma nedeniyle evlerini terk edenlerin sayısının artmasının 2050'ye kadar bir "göç krizine" dönüşeceği uyarısında da bulunan Christian Aid, büyük kalkınma projelerine bağlı olarak yıllık mevcut 15 milyon göçe karşı 645 milyon kişinin göç etmesinin beklendiğini, sel, kuraklık, açlık gibi küresel ısınmaya bağlı nedenlerle 250 milyon insanın, çatışmalar ve insan hakları

ihlalleri yüzünden de 50 milyon kişinin göç edeceği tahmininde bulundu.

 

Hükümetler Arası Uzmanlar Grubunun iklim değişikliğine ilişkin henüz yayımlanmamış verilerine de dayandırılan raporda, İngiliz yardım kuruluşu, 2080'e kadar 1,1 milyon ila 3,2 milyon insanın susuz, 200 milyon ila 600 milyon insanın da aç kalacağına dikkat çekti. Raporda, okyanus seviyesinin yükselmesinden de her

yıl 2 ila 7 milyon insanın etkilendiği belirtti.

 

İkinci Dünya Savaşı göçmenlerine yardım için kurulan kuruluşun raporunda, evlerini terk etmek zorunda kalacak bu insanların göçünün yeni çatışmalara yol açacağı uyarısında bulunuldu. Raporda, "Birçok başka Darfur'u olan bir dünya, en muhtemel kabus senaryolarından biri" denildi ve göçmenlerin Avrupa'daki ve başka yerlerdeki zengin ülkelere gitmeye çalışacaklarının altı çizildi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

bu yıl hissetmeye başladığımız küresel ısınmanın etkileri önümüzdeki yıllarda dahada fazla hissedilecekmiş... kuruyan ve bilinçsizce yok edilen su kaynakları yaşamsal anlamda önem kazanacak... ilahi adalet belkide insana "yaşamın" ve "suyun" paradan, hırstan, silahlanmadan çok daha önemli olduğunu çok acı şekilde öğretecek...

 

insanlığın geleceği globalleşmede, sömürgeleşmede, küreselleşmede bilmem nede değil, gelecek doğada ve biz onu hızla yok ediyoruz... bütün bunlara karşı insanlık ciddi anlamda önlem almadıkça ve gereğini yapmadıkça gelecek pek aydınlık görünmüyor... ve ne yazık ki herşeye rağmen insanlık yaşamadan ders almıyor...

 

bundan yirmiyıl öncesini hatırlıyorum bilim adamları ve aydınlar küresel ısınmanın dünyayı tehtit ettiğini ve geleceğin en büyük sıkıntısının susuzluk yani kuraklık olduğunu söylüyorlardı ama o günlerde kimse bunu ciddiye almadı dünyanın her yeri su kaynıyorken nasıl olurda susuzluk olur diyorlardı ve hiç önlem almadılar... Türkiyede zaten insanlar bilinçsiz siz ne anlatırsanız anlatın onlar yaşamadan inanmıyorlar...

 

yaşamak için su gerek, su olmazsa doğa yok olacak, onun peşinden açlık, kıtlık ve su savaşları gelecek... demek ki, insan bu kez gerçek anlamda "yaşamak" için savaşacak... :closedeyes:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yaşamak için su gerek, su olmazsa doğa yok olacak, onun peşinden açlık, kıtlık ve su savaşları gelecek... demek ki, insan bu kez gerçek anlamda "yaşamak" için savaşacak... :closedeyes:

 

halada ders aldığımızı gösteren tek bir işaret yok..hükümetler yine bildiğini okumaya halkta umursamamaya devam ediyor..musluktan su akmayınca dert ediniyor kendine..

 

ve belirttiğin gibi kıtlık ve salgın hastalık riskinin gerçekleşmesi çok muhtemel gözüküyor bu gidişle..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

silahlanlaya ayrılan bütçe ile doğanın korunması için ayrılan bütçe; ÇOĞUNLUĞUN neyi, niçin önemsediğinin kanıtıdır... yani dünya liderleri, sanatçılar, halk kitleleri, sömürgeleştirilmiş beyinler o bildiğimiz nakaratı tekrar ediyor...

 

"bişey olmaz", "olursa bakarız çaresine" :getlost:

 

canım Frozenim sen/ben bir ağaç dik, bir çiçek yetiştir, bir sokak hayvanını besle... sen/ben doğa için elinden ne geliyorsa yap, herşeyi tasarruflu kullan en çokta suyu... yani biz, hepimiz... ben tek başıma ne yapabilirim demeyelim... en azından ben elimden geleni yaptım diyebiliriz... :hug:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Arkadaşlar küresel ısınmanın etkilerinin bu kadar hızlı olacağı beklenmiyordu, ben de beklemiyordum. Özellikle iç Anadoluda kuraklık son derece belirgin.

 

Yalnız söyleyeyim ki, yaz kurak geçti ama, yazın kurak geçmesi neyse, iç anadolu ikliminin tipik özelliği. Ama kış da kurak geçerse bu iş çok kötüye gider. O zaman bir sonraki yazın kuraklığı çok vurucu olur.

 

Jeolojik ölçekte yüzyıla, binyıla sığan değişimler bile çok hızlıdır. Bu ise beş on yılda birdenbire hızlanan bir değişim ki, buna göre düşünürsek korkmak için çok neden var.

 

Uydu verileri 2030 yılında iç anadoluyu çölleşecek gösteriyordu ama yoksa o kadar beklemeyecek miyiz? Ben şu an resmen kum çölü olan yerler biliyorum ve ağaçlandırma çalışmaları fiyasko... Tutmadı. Doğanın tokadı sert olacağa benziyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünya devletlerinin gerçekçi ve kalıcı çözümler üretmesi acilen şart. Gerçi fayda sağlayıp sağlamayacağı belirsiz ama bütün bunlara rağmen nükleer silahlanmaya ve nükleer santrallere yapılan yatırımlar korkutucu. Havaya karışan zehirli gazlar gittikçe çoğalıyor. Ve Türkiye geri kalmış bir ülke olarak nehirlerine akıtılan fabrika atıkaları için arıtma yaptırmayan yaptırsada çalıştırmayan bacalarına filtre taktırmayan ormanlarını rant uğruna talan eden çöp arıtma tesislerine yatırım yapmayan, bilimin faydalarından gerçek anlamda yararlanmayan, cehalete terk edilmiş bir ülke.

 

Acilen çöp artıma tesisleri kurulmalı. Su arıtma tesisleri kurulmalı. Nehir yatakları temizlenmeli. Ormanlaştırma çalışmaları devlet eliyle hızlandırılmalı. Zehirli gaz yayan tüm kimyasallar için gerekli önlemler alınmalı. Ve sade vatandaşlar bu konularda yerel yönetimleri harekete geçmesi için zorlamalı.

 

Gerçekten endişelenmeliyiz. İnsanlığın sonu yakın olabilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

NÜKLEER SANTRAL KARŞITI BİLİM İNSANLARI BİLDİRİSİ

 

Nükleer santrallar yolu ile elektrik elde edilmesi, bütün diğer enerji elde etme teknolojileri ve yatırımları gibi; teknolojisi ve yer seçiminden tutun da normal çalışma koşullarında ve kazası halindeki sağlık ve çevre etkileri, beklenen fiat artışlarına rağmen süreklilik arzeden tamamen dışa bağımlı yakıt desteği gereksinimi; savaş halinde koruma zorluğu; radyasyonlu atıklarının yok edilmesi, ekonomik ömür sonu santral sökümü ve bütün bunların maliyet hesaplarına değin, bilimin bütün dallarını ve toplumun bütün çıkar gruplarını ilgilendiren teknik bir konudur. Bu nedenle, meslek eğitimi, danışmanlık kurumları ve bilirkişileri oluşturan bizler, halen Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde görüşülmekte olan "Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı" nedeniyle, sağlıklı ve güvenli bir toplum ve onun geleceği için, nükleer enerji ve nükleer santrallar hakkındaki bilgi ve görüşlerimizi sizlerle paylaşmayı görev biliyoruz:

 

•1. Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı" dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu olan hem "gözlemlenemez", hem de "denetlenemez" riskler arasındadır.

 

•2. Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum çoğunluğunun yeterince bilmediği riskler grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü, gelecek kuşaklar için çok tehlikeli; kolayca azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun olmayan riskler grubundadır.

 

•3. Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç

ve cezası tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2 katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

 

•4. Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır. Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli yatırım kararlarında danışma ve karar verme süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

 

•5. Enerji ve nükleer enerji yalnızca sanayi sektörünün değil; tarım, orman, turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve sanayi sektörünün katkısı ve katılımıyla alınan kararlar ülke ve enerji sorunlarını çözemez.

 

•6. Küresel ısınmanın çözümü nükleer santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü diye nükleer santral yatırımı yağmurdan kaçarken bataklığa saplanmaktır.

 

•7. İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık 0‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez, algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

 

•8. Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982 tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

 

•9. Ülkemizde çevreyi tehdit etme olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM) Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu ve ekosistem içindekileri koruyucu değil; göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir. ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED anlamsızlaştırılmaktadır. Ülkemizin uygulanmayan mahkeme kararları ile dolu bozuk çevre koruma sicili bizlerin ve tüm yurttaşların nükleer santrallar konusunda son derece ihtiyatlı olmasını gerektirmektedir.

 

•10. Nükleer santrallar, hiçbir ülkede sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan edilmesine neden olabilecek insan ve çevre sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu, tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak ölçüde büyük olabilir.

 

•11. Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum, doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak, ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel, eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı farklıdır. Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla, barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral kurulmamalıdır. Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin A.B.D.‘nin 1979 yılındaki Three Miles Island nükleer santralı kazasından sonra niçin nükleer santral yatırımlarının durdurduğu hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

 

•12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının yok olması için 210 000 (iki yüz on bin) (teknetyum) ila 15,8 milyon (onbeş milyon sekizyüz bin) (iyot-129) yıl gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz olarak yöneten bir teknoloji henüz geliştirilememiştir. Bu nedenle bu atıklar çok yüksek maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır. Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye yeterlidir. Ülkemize nükleer santral yapmak isteyenlerin, santrallardan çıkacak radyasyonlu atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden açıklamaları gerekir.

 

•13. Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş, biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli, ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

 

•14. Ülkemiz, imzaladığı uluslararası anlaşmalarla, nükleer silah yapmayacağını kabul etmiştir. Bu nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma gerekçelerinden birisi "nükleer silah üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral ve nükleer bomba yapma teknolojisini oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘ ülkemizde oluşmamıştır.

 

Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye nükleer santral yapma kararı bilimsel değil, siyasal bir seçimdir diyoruz.

 

Saygılarımızla bilgilerinize sunarız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1 Prof.Dr. Gediz Akdeniz Fizik-İst.Üni.

 

2 Prof.Dr.Eyüp Akpınar Elk.Elo DEÜ

 

3 Prof.Dr. Feride Aksu Tıp-Halk Sağ. Ege Üni.

 

4 Prof.Dr. Necdet Aytaç Tıp-Halk Sağ. Çukurova Üni.

 

5 Prof.Dr. Necla Aytekin Tıp-Halk Sağ. Uludağ Üni.

 

6 Prof.Dr. Yaman Barlas End.Müh.-Boğaziçi Üni.

 

7 Prof.Dr. Necati Dedeoğlu Tıp-Halk Sağ., Akdeniz Üni.

 

8 Prof.Dr.İnci Gökmen Kimya-ODTÜ

 

9 Prof.Dr. Ali Gökmen Kimya-ODTÜ

 

10 Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu Tıp-Halk sağ.-Kocaeli Üni.

 

11 Prof.Dr. Hande Harmancı Tıp-Halk Sağ. Marmara Üni., WHO

 

12 Prof.Dr. Ali Osman Karababa Tıp-Halk Sağ. Ege Üni.

 

13 Prof.Dr. Aykut Kence Biyoloji-ODTÜ

 

14 Prof.Dr. Hayrettin Kilic Fizik

 

15 Prof.Dr. Arif Nacaroğlu Elk, Elo -Gaziantep Üni.

 

16 Prof.Dr.Gürel Nişli Kimya Müh. Ege Üniversitesi

 

17 Prof.Dr. Leziz Onaran Tıp, Em.Öğr.Üyesi

 

18 Prof.Dr. Yüksel Orhan Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

19 Prof.Dr. Güven Önbilgin Elk, Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

20 Prof.Dr. Ahmet Saltık Halk Sağ., Ank. Üni.

 

21 Prof.Dr.F.Acar Savacı Elk.Elo İYTE

 

22 Prof.Dr. Erol Sayın End.Müh.Böl.-ODTÜ

 

23 Prof.Dr.Kamil Okyay Sındır Ziraat Müh Ege Üniversitesi

 

24 Prof.Dr. Tülin Söylemezoğlu Tıp-Toksikoloji, Ank.Üni.

 

25 Prof. Dr. Ayşe ERDEM ŞENATALAR Kimya Müh. Böl., İTÜ

 

26 Prof.Dr. İlhan Talınlı Çevre Müh. Böl. İTÜ

 

27 Prof.Dr. Yıldız Tümerdem Yıldız Üni.

 

28 Prof.Dr.Savaş Uçkun Elk, Elo -Gaziantep Üni.

 

29 Prof.Dr. Turhan Uslu Biyoloji, Em.Öğr. Üyesi

 

30 Prof.Dr.Tolga Yarman Nükleer Müh., İstanbul

 

31 Doç.Dr. Feryal Akbal Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

32 Doç.Dr. Ünal Akkemik Orman-İstanbul Üniv.

 

33 Doç.Dr. Özen Aşut Tıp-Halk Sağ., Ankara

 

34 Doç.Dr. Şadan Ay Tıp-Ortopedi, Ankara

 

35 Doç.Dr. Gülfem bakan Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

36 Doç.Dr. Melih Baş İşletme-K.Has Üni.

 

37 Doç.Dr. İlker Belek Halk Sağ.- Akdeniz Üni.

 

38 Doç Dr. İlker Bıçakçı YTÜ

 

39 Doç.Dr. A.Ergin Duygu Biyoloji-Ankara Üniv.

 

40 Doç Dr. Feriha Ercan Marmara Ünv. Histoloji Embriyoloji Ana Bil.

 

41 Doç.Dr. Muzaffer Eskiocak Tıp-Halk Sağ. Trakya Üni.

 

42 Doç.Dr. Nilay Etiler Tıp-Halk sağ. Kocaeli Üni.

 

43 Doç.Dr. Tuğrul Giray Biyoloji-Puerto Rico Üniv.

 

44 Doç.Dr. Çetin Göksu Mim.Müh.-ODTÜ

 

45 Doç.Dr. Sibel Kalaça Tıp-Halk Sağ. Marmara Üni.

 

46 Doç.Dr. Aziz Konukman İktisat-Gazi Üni.

 

47 Doç.Dr. Kayıhan Pala Tıp-Halk Sağ. Uludağ Üni.

 

48 Doç.Dr. Günay Saka Tıp-Halk Sağ., Dicle Üni.

 

49 Doç.Dr. Ali Kerem Saysel Çevre Bil.Enst.-Boğaziçi Üni.

 

50 Doç.Dr. Filiz Çay Şenler Tıp-Tıbbi Onkoloji, Ankara Üni.

 

51 Doç.Dr. Ferdi Tanır Tıp-Halk Sağ. Çukurova Üni.

 

52 Doç.Dr.Gülay Tohumoğlu Elk, Elo-Gaziantep Üni.

 

53 Doç.Dr. Mehmet Zencir Tıp-Halk Sağ. Pamukkale Üni.

 

54 Yrd.Doç.Dr.Emin Baki Adaş Sosyoloji -Gaziantep Üni.

 

55 Yrd.Doç.Dr.Şerife Adaş Sosyoloji -Gaziantep Üni.

 

56 Yrd.Doç.Dr. Seval Alkoy Tıp-Halk Sağ. İzzet baysal Üni.

 

57 Yrd.Doç.Dr. Serap Aydın Elk Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

58 Yrd.Doc.Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu Tıp-Halk Sağ. Kara Elmas Üni. Zonguldak

 

59 Yrd.Doç.Dr. Nadi Bakırcı Tıp-Halk Sağ. Marmara Üni.

 

60 Yrd. Doç Dr. Faik Başaran Sbf İstanbul Üni.

 

61 Yrd. Doç Dr. Şule Daldal Marmara Ünv. İ.İ.B.F

 

62 Yrd.Doç.Dr. Yücel Demiral Tıp-Halk Sağ. DEÜ izmir

 

63 Yrd.Doç. Nuri Ersoy Mak.Müh.-Boğaziçi Üni.

 

64 Yrd.Doç.Dr. Senem Yıldız Ersoy Yabancı Diller- Boğaziçi Üni.

 

65 Yrd.Doç.Dr. Metin Erten Geoekoloji-İzmir

 

66 Yrd.Doç.Dr. Hülya Gökalp Elk Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

67 Yrd.Doç.Dr. Burcu Güngör Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

68 Yrd.Doç.Dr. Bulent Kılıç Tıp-Halk Sağ. DEÜ izmir

 

69 Yrd.Doç.Dr. Ayşe Kuleyin Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

70 Yrd.Doc. Dr. Ihsan Kutlar Müh.Fak- Gaziantep Üni.

 

71 Yrd.Doç.Dr. Enver Yaser Küçükgül Çevre Müh.-DEÜ

 

72 Yrd.Doç.Dr. İrfan Mukul Coğrafya-Ondokuz Mayıs Üni., Sinop

 

73 Yrd.Doç.Dr. Muammer Özdemir Elk Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

74 Yrd.Doç.Dr. Okan Özgönenel Elk Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

75 Yrd.Doç.Dr. H.Böke Özkoç Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

76 Yrd.Doç. Özlem Sarıkaya Tıp-Halk Sağ. Tıp Eğit. Marmara Üni.

 

77 Yrd.Doç.Dr. Abdullah Sezgin Elk Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

78 Yrd.Doç.Dr. Hatice Sezgin Elk Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

79 Yrd.Doç.Dr.Hacer Öztura Şekerci Elk.Elo DEÜ

 

80 Yrd.Doç.Dr. İrfan Şenlik Elk Elo.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

81 Yrd.Doç.Dr. Yeşim Yiğiter Şenol Tıp-Sağlık Eğt., Akdeniz Üni.

 

82 Yrd.Doc.Dr. Serap Ustaoğlu Tırıl Su ürünleri fak., OMÜ-Sinop

 

83 Yrd.Doç.Dr. Burcu Tokuç Tıp-Halk Sağ. Trakya Üni.

 

84 Yrd. Doç. Dr. Gökçe Topal Eczacılık Fak.İstanbul Üni.

 

85 Yrd.Doc.Dr. Nurdal Watsuji Elk Elo-Gaziantep Üni.

 

86 Yrd.Doç.Dr. Barbaros Yaman Orman-Z.K.Üniv. Bartın

 

87 Yrd.Doç.Dr. Tamer Zeren Tıp-Biyofizik. CelalBayar Üni.

 

88 Dr. Timur Akçalı Yıldız Teknik Üniversitesi

 

89 Dr. Levent Altaş Astro-Fizik, Boğaziçi Üni.

 

90 Dr. Erbatur Çavuşoğlu M.S.Ü.

 

91 Dr. Murat Cemal Yalçıntan M.S.Ü. Şehir Böl. Pl. Bölümü

 

92 Öğr.Gör. Tülay Çellek Sanat ve Tasarım fak.-Yıldız Teknik Üni.

 

93 Öğr.Gör.Dr. Hakan Erengin Tıp-Halk Sağ., Akdeniz Üni.

 

94 Öğr.Gör. Hande Rastgeldi Güzel Sanatlar-Akdeniz Üni.

 

95 Öğr.Gör. Üstün Reinhart Modern Diller-ODTÜ

 

96 Öğr.Gör. Dr. Ahmet Soysal Tıp-Halk Sağ. DEÜ izmir

 

97 Öğr.Gör.Dr. Mehtap Türkay Tıp-Tıp Eğt., Akdeniz Üni.

 

98 Öğr.Gör. Dr. Alpaslan Türkkan Tıp-Halk Sağ. Halk Sağ., Uludağ Üni.

 

99 Öğr.Gör. Celil Yavuz Tek.Prog.-OMÜ MYO, Sinop

 

100 Arş.Gör. Cevher Ak Elek.Elekt-Mersin Üni.

 

101 Arş.Gör. Alkan Aklaya Elk Elo -Mersin Üni.

 

102 Arş.Gör. Remzi Altunpolat İşl.Eğt-Mali Hukuk, Gazi Üni.

 

103 Arş.Gör. Sema Arıman Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

104 Arş.Gör. Berkay Aydın Sosyoloji-ODTÜ

 

105 Arş.Gör. Fulya Aydın Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

106 Arş.Gör. Tolga Bahadır Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

107 Arş.Gör. Mustafa Kemal Coşkun Sosyoloji-Ankara Üni.

 

108 Arş.Gör. Hüseyin Cüce Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

109 Arş.Gör. S. İrem Çakırca Sbf İstanbul Üni.

 

110 Arş.Gör. Doğan Çetinkaya Sbf İstanbul Üni.

 

111 Arş.Gör. Özcan Çolak Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

112 Arş.Gör. Dr. Aslı Davas Tıp-Halk Sağ. Ege Üni. izmir

 

113 Arş.Gör. M.Görkem Doğan Sbf. İstanbul.Üni.

 

114 Arş. Gör Senem Donatan Malzeme Bilimi ve Müh, İTÜ

 

115 Arş.Gör. Dr. Bülent Duru Kent ve Çevre Sorunları, SBF-Ank. Üni

 

116 Arş. Gör. İzzet Mert Ertan Hukuk Fak. İstanbul Üni.

 

117 Arş.Gör. Dr. Hatice Şimşek Giray Tıp-Halk Sağ. DEÜ izmir

 

118 Arş.Gör. İlknur Gürel Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

119 Arş.Gör. Levent Gürel Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

120 Arş.Gör. Zeliha Hacımuratlar Hukuk-İdare Hukuku, Ank. Üni.

 

121 Arş.Gör. Zeliha Hacımuratlar Hukuk-İdare Hukuku, Ank. Üni.

 

122 Ar. Gör. Oğuz KARVAN Malzeme Bilimi ve Müh, İTÜ

 

123 Arş.Gör. Gökhan Kayhan Elek.Elekt.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

124 Arş.Gör. Muammer Kaymak İktisat-Hacettepe Üni.

 

125 Arş.Gör. Erhan Keleşoğlu Sbf İstanbul Üni.

 

126 Arş.Gör. Esra E. Kilim SBF-Ank. Üni

 

127 Arş.Gör. Çağrı Kocaman Elek.Elekt.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

128 Arş.Gör. Çetin Kurnaz Elek.Elekt.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

129 Arş.Gör. Reci Meseri Tıp-Halk Sağ. DEÜ izmir

 

130 Arş.Gör. Dilan Mızrak Hukuk-Gen.Kamu Hukuku, Ank. Üni.

 

131 Arş.Gör. Ayşegül Olcan Boğaziçi Ünv.

 

132 Arş.Gör. M. Oya Orlum Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

133 Arş.Gör. Dr. Eşe Esen Özakbaş Tıp-Halk Sağ. DEÜ izmir

 

134 Arş.Gör. Elçin Deniz Özdamar Eczacılık-Ank. Üni.

 

135 Arş.Gör. Ali Ekber Özdemir Elek.Elekt.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

136 Arş.Gör. Engin Sarı İletişim-Radyo,TV-Ank. Üni.

 

137 Arş.Gör. Abdurrahman Saygılı Hukuk-Çevre Hukuku, Ank. Üni

 

138 Arş.Gör. Çiğdem Sever SBF-Ank. Üni

 

139 Arş.Gör. İnci Solak Hukuk-Maliye, Ank. Üni.

 

140 Arş.Gör. Cavidan Soykan Hukuk Bil-SBF, Ank. Üni.

 

141 Arş.Gör. Dr. Tolga Sürgevil ELk.Elo DEÜ

 

142 Arş.Gör. Özgür Tamer ELk.Elo DEÜ

 

143 Arş.Gör. Zeynep Seda Taylan Çevre-Ondokuz Mayıs Üni.

 

144 Arş.Gör. Ferda Topal Tıp, Hist.Emb.-Ankara Üni.

 

145 Arş.Gör. Yurdanur Türker Kimya-Bilkent

 

146 Arş.Gör. Hanife Usta Elek.Elekt.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

147 Arş.Gör. Çağla Ünlütürk Çalışma Eko.End.İlişk.,İİBF-Pamukkale Üni.

 

148 Arş.Gör. Betül Yılmaz Elk Elo -Mersin Üni.

 

149 Arş.Gör. İlkay Yılmaz Sbf İstanbul Üni.

 

150 Arş.Gör. Cenk Yiğiter Hukuk-Gen.Kamu Hukuku, Ank. Üni.

 

151 Arş.Gör. Erman Yüce Gazetecilik-Gazi Üni.

 

152 Arş.Gör.Tolga Yüksel Elek.Elekt.-Ondokuz Mayıs Üni.

 

153 Okutman Serkan Çelik Yabancı Diller- Ankara Üni.

 

154 Okutman Mübeccel Karabat Y.T.Ü.

 

155 Uz.Dr. Murat Civaner Tıp-Deontoloji, Uludağ Üni.

 

156 Uz.Dr. Raika Durusoy Tıp- Halk Sağ.-Ege Üni.

 

157 Uz.Dr. Umur Gürsoy Tıp-Halk Sağ.-Osmaniye

 

158 Uz.Dr. Nurettin Özdener Tıp-Halk Sağ.-Çukurova Üni.

 

159 Uz.Dr. Gamze Varol Saraçoğlu Tıp-Halk Sağ. Edirne

 

160 Uz.Dr. Ümit Şahin Tıp- Halk Sağ.-İstanbul

 

161 Dr. Derman Boztok NÜSHED

 

162 Dr Şevkiye Sabil NÜSHED

 

163 Dr Ercan Tanrıkulu NÜSHED

 

164 Dr Cemal Öner NÜSHED

 

165 Didem Akan İktisat, MA-UA İlişkiler, Bilkent

 

166 Arif Künar Elk. Müh.- EMO, Ankara

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Yoksa uzmanlar dünyayı kandırıyor mu ?

 

 

 

İklim uzmanlarının aralarındaki yazışmalar, halkın aldatıldığını ortaya koydu.İngiliz İklim Araştırmaları Enstitüsü uzmanlarının aralarındaki yazışmalar, enstitüde görevli bilim adamlarının halkı küresel ısınma konusunda aldattığını ortaya koydu.

 

Yazışmalara göre, 8 yıldır dünyanın ısınmadığı tespit edilince veriler değiştirildi.

 

Dünyanın iklim değişikliği konusunda en önemli araştırma kurumlarından biri olan İngiliz İklim Araştırmaları Enstitüsü, tam da dünya liderleri küresel ısınma ile mücadele konusunda çok önemli bir kararın arifesindeyken çok büyük bir skandalla sallanıyor.

 

Dünya medyasının “ClimateGate” (İklimGate) adını verdiği skandal kurumun başındaki Profesör Phil Jones’un bilgisayarlarına sızan bilgisayar korsanlarının dünyanın en önemli iklim bilimcileri arasında gösterilen Jones’un özel maillerini çalmasıyla açığa çıktı.

 

 

Çalınan 1079 e-posta mesajı ile 72 doküman, BM’nin İklim Araştırmaları Merkezi’nin ardından en çok referans alınan bu kurumun küresel ısınma araştırmalarını kendi savundukları görüş doğrultusunda manipüle ettiklerini, bu şekilde iklim değişikliği araştırmaları için dünyada panik yaratarak araştırma fonlarının devamlı bir şekilde kendilerine akmaya devam etmesini sağladıklarını ortaya koydu.

 

 

Jones’un, “Sürekli küresel ısınma büyük tehlike deyip duruyoruz.

 

2001 yılından beri dünyanın neden ısınmadığını gösteren araştırmayı halka anlatamayız, gülünç duruma düşeriz” diyerek bu tür bilgilerin hasıraltı edilmesini sağladığı ve araştırma verilerinin değiştirildiği belirlendi.

 

Bu konuda haberler yapan BBC’ye de baskı yapılarak dünyanın aslında 8 yıldır ısınmadığı gerçeğinin gizlenmesi istendi.

 

 

“Hemen yok etmeliyiz”

 

 

Bilim adamları kendi aralarında yaptıkları yazışmalarda ayrıca, “Bilgi edinme özgürlüğü kapsamına bu elimizdeki bilgileri elde etmeye çalışırlarsa hem araştırmaları hem de e-mailleri hemen yok etmeliyiz” ifadelerini kullanıyor.

 

Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da 12 Aralık’ta tüm dünya liderlerinin katılımıyla yapılacak İklim Değişikliği Konferansı’nın hemen öncesinde ortaya çıkan e-maillerin ardından Amerika’daki muhalif senatörler hemen konuyla ilgili bir senato araştırması başlatılmasını istedi.

Enstitüde görevli profesörlerin derhal istifa etmesi talep ediliyor. İklimGate skandalının ardından “gezegeni kurtarmak için son şans” diye tanıtılan konferansta uzlaşmanın da tehlikeye girmiş olabileceği belirtiliyor.

 

Bu skandalın ortaya çıktığı gün önde gelen 26 bilim adamı tarafından hazırlanan yeni bir rapor akılları yeniden karıştırdı.

 

 

Hangisine inanalım ?

 

 

Bu yeni iklim raporuna göre,

 

- İklim tahmin edilenden çok daha hızlı ve çok daha etkili şekilde değişiyor.

 

- Grönland ve Antarktika’daki buzullar tahminlerden çok daha hızlı bir şekilde eriyor ve ortalama sıcaklığın çok kısa bir zaman içinde

7 derece artması bekleniyor.

 

 

- Buzulların erime hızının daha önce hazırlanan raporlarda çok büyük ölçüde yanlış hesaplanmış olduğu, Antarktika’da 2007, 2008 ve 2009 yıllarının yaz mevsiminde erime hızının, simülasyonlarda hesaplanan

ve BM’nin son olarak 2007 yılında hazırladığı Dünya İklim Raporunda belirtilen ortalama hızdan yaklaşık yüzde 40 daha fazla olduğu belirlendi.

 

 

İŞTE O MAİLLER

 

Sürekli küresel ısınma büyük tehlike deyip duruyoruz. 2001 yılından beri dünyanın neden ısınmadığını gösteren araştırmayı halka anlatamayız, gülünç duruma düşeriz.

 

Bilgi edinme özgürlüğü kapsamına bu elimizdeki bilgileri elde etmeye çalışırlarsa hem araştırmaları hem de e-mailleri hemen yok etmeliyiz.

 

 

~~~

 

Evet şimdi hangisine inanalım.. ?

 

Onca zaman onca ayrı ayrı bilim adamlarından gazetelerimize yansıyan haberlerler neydi

 

Onca zaman yine gazetelerimizde yer alan ve halen yer yalmakta olan resimler.. doğru mu, görülmüşmü gercekten, yada foto montage mıydı...?

 

Seneler öncesi gibi olmadığı kesin.. ona sözüm yok

 

Fakat kime ve hangi yazılara insan inansın gerçekten artık bilemez oldu..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 yıl sonra...
  • 2 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.