Φ ERBAY Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 Bir Sevgi Türküsü Akşam soğan kavrulan evlerde Yoksul bir çorbayı ateşe koymadan önce Son geleni bekler gibi seni beklemek Bir yudum alır gibi bir kadeh buzlu rakıdan Çocuk annesine güvenir gibi Sonu belirsiz bir yolculuğa çıkar gibi Hiçbir şey olmuyormuş gibi sevmek seni Hiçbir yalanda, hiçbir kandırmada payı olmamak Hiçbir kaygının peşinde küçültmemek kendini Bir yaz sabahında balkondan nasıl bakarsa Dışarıya salınmamış çocuklar Biraz özlemle ve biraz sevinçle Nasıl bakarsa o çocuklar sokağa Senin yolunu hiç yılmadan gözlemek Benim için ölümsüzlükle birdir Hep yüzünde kalmalı bu gülüş Bu seni çağlara direnecek bir yontuya Döndüren bu sevinç pırıltısı hep kalmalı yüzünde Hep bu kadar büyük ve bu kadar güzel olmalısın Bu kadar ölümsüz ve bu kadar olağan... Afşar Timuçin Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 Yanmaya Gel Benimle Aşkım gönlümün çıkar gruplarından biridir Ağız tadım Ve dahi keyfim gibi Güzel yemekler sonrası içilen kahvelerdeki lezzeti Nasıl anlatırsam Aşkım Seni anlatmakta o denli güçlük içindeyim Deli miyim Ben neyim Ney olsam da üflesen sevdanın “şeb-i aruz” törenlerinde Gezegenler etrafında dönerken Benim adımı dünya koysan bebeğim Gözlerin kurban bayramlarını anımsatıyor Ben mi seçildim Tören için Gözlerimi bağlama da seni göreyim Kanımı alnına sürdüğünde Son nefesimi vereyim Hepsinden bir parça umut aldım Sakladım Görünmez yerlerine yüreğimin Kan pompalarken damarlarıma Nefesini öpeceğim Rüzgârın sürüklediği Anılarımın körüklediği ateşleri yakacağım Aşkım benim Aşkım Güneşin arkasına saklanacağım Yanmaya gel benimle Yok olmaya…………………… Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 ŞARKI SÖYLÜYORUM Şarkı söylüyorum zaman geçsin diye Ömrümün şu son günlerinde Don nehri üstünde bir resim gibi Memnun edişimiz yüreğimizi Taşlar atarken gölcük üstünde Şarkı söylüyorum zaman geçsin diye Harikalar gününü yaşadım Siz ve ben hatırlayalım Ve yılların duvarlarını aştım Mucize yüklü kulaklarım Değil ki devran eskisi gibi Harikalar gününü yaşadım Gidelim ki bu parmaklar çözülsün Anlımız gibi şerefiyle İlk sen gözlerinle görürsün Bizden alçak bulutları Ve dizlerimizde çayır kuşları Gidelim ki bu parmaklar çözülsün Ay ışığı yaptık biz Saraylarımız ve heykellerimiz için Öldürüyorsalar bizi önemli midir Geceler düşecektir bir bir Komüncü oldu artık Çin Ay ışığı yaptık biz Söyleyeceğim ve söyleyeceğim de Bu hayat nice manzaralara sahne oldu İnsan ulaşıp doğal büyüklüğünü buldu Sesi ormanlar dağlar Sırlar ve denizler üstünde Söyleyeceğim ve söyleyeceğim de Evet zaman geçsin diye şarkı söylüyorum Kemana karşı yıpranır kemane Taş ta kaydırmaca oyununda Ve dokunaklı aşkım Eğik gölgeme astığım Şarkı söyleyerek geçiriyorum zamanı Zaman geçsin diye şarkı söylüyorum Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 METRİS Ben hep 17 yasindayim Demir kapinin her açilisinda Her ayak sesinde içime sigmaz yüregim Her türlüsünü tattim acinin ve izdirabin Yalniz seni özlerken kendimi yenemedim Çünkü; senden gayrisi haram Su Metris'in önü bir uzun alan Bir tek seni sevdim gerisi yalan Cigara çekmedi canim hiç Çikarken havalandirmaya Olmadi avluda atilmis voltam hiç Hele masmavi bir denize atilmis oltam Hiç mi hiç... Içerde biraktim dünyayi Parmakliklarla bölünmüs olarak Görmeye alisik gözleri Ve senin için yazdigim siirleri, sözleri. Sana olan askimi Defterlere degil Metris'in duvarlarina yazdim Uykusuz geçen geceler akillara zarar Kiramazdi beni durusmada kirilan kalem Senin görüslere gelmedigin kadar Su Metris'in önü bir uzun alan Bir tek seni sevdim gerisi yalan Senin hasretindi hücreme dolan Yalniz seni sevdim gerisi yalan. Parmakliklarin elime bulasan pasi Havalandirmadan gelen hela kokusu Isik ve ufuksuz hücremde Gözlerim kuvvet kaybindaydi. Bir sisin ucundaydi ölüm korkusu Ve özgürlük kravatlilarin avucundaydi Bir kazaydi gelisin Ya seni sevisim? Bir masaldi. 17 yil 15 gece Bir ranzaydi yattigim Bir de oturdugum masaydi Ben gençligimin en tutkulu askini Kagitlara degil Gönlümün en derin nagralarini Kalemle degil Tirnaklarimla Metris'in duvarlarina yazdim Ve kanayan ellerime tuz bastim Çok mektup yazdim sana Ama hiç yollamadim Ben sana olan mektuplarimi Metris'in duvarlarina yazdim Ve üzerine zarf degil Mapushane kapilarini kapattim Simdi bir sey yok yanimda senden kalan Su Metris'in önü bir uzun alan Benim sevdam gerçek Senin askin yalan Hücrem degil hasretinle yanarim Senin için hergün hergün aglarim Kanim hep içime akar kanarim Beni anlamadin ona yanarim..... Ugur Arslan Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 İSTANBUL GİBİ GELDİM KAPILARINA Zarif bir aşığın sevdiğine sunacağı nazenin bir gülü, solar korkusuyla öpemeyip etrafındaki havayı koklaması gibi narince vuruyor dalgalar duvarlarına. O dalgalar ki, âşıkların figanlarından yorgun düşünce; kuş tüyü yastık gibi uzatırlar boyunlarım senin kıyılarına. İşte şimdi ben kurak iklimlerin toprağı gibi çatlayan dudaklarımla bir solgun gül gibi geldim kapına. Öp beni, kokla ve yeşert asırlardır bağrımda nadasa bıraktığım aşkları. Çünkü ben dinmeyen bir yürek sızısıyla, solgun bir gül gibi geldim kapına. Senin kıyılarına habersizce vuran midyeler, gözlerinin büyüsüne tutulur ve ıstıraplarından bir damla gözyaşı dökerler. 'İnci' dese de insanlar, o gözyaşı senin yoluna sunulmuş biçare bir aşığın adağıdır. İşte şimdi ben adanmış bir kurbanın sevinç gözyaşlarıyla, bir midye gibi geldim kapına. Okşa saçlarımı ve inciler çoğalt içimde. Çünkü kırılgan bir şarkıyken gözlerim, bir midye gibi geldim kapına. Nicedir içinde sakladığın türküleri fısıldadığın martılar şaşkın şaşkın dönerler Kâbe misali başında. Tutsağın; gönlü yanık şehzadeye tutkun nedimenin, gül dudaklarından güneşin batışıyla dökülen ağıtları dinletirler gelip geçen gemiler. Umutsuz âşıklara keder verir, hasrete bulanmış bir kalple gemileri bekleyen kadınlara elem sunar sözlerin. İşte şimdi ben acıyla doğurduğum güneşin hatırına, şaşkın bir martı gibi geldim kapına. Gönlüme fer saran türküler söyle bana. Çünkü ben talan edilmiş gemilerde salınan nazlı bir sancakken, şaşkın bir martı gibi geldim kapına. Senin sarp bakışlarına yakalanmak korkusuyla usulca yanı başından süzülüveren rüzgârın eteğine tutunur İstanbul. Bir zamanlar ahşap konakların çerçevelediği taşlı yollarda salınan ve fidan boylu, baygın bakışlı, al yanaklı hanımefendilere yollanan mendilleri taşıyan yiğit elçi rüzgâr, artık uzak iklimlerin hüzün yüklü mevsimlerini getirir kapına. İşte şimdi ben, şehirlerin padişahı ve yüreğini verecek namlı bir güzel bulamayan... İstanbul gibi geldim kapına... geçit vermez sur ol kalbime ve ulubatlar gönder kara bulutlar çöktüğünde sineme. çünkü ben, sürgün olduğum gözlerine aşklar adayarak, mağrur İstanbul gibi geldim kapına. işte şimdi ben, geldim kapına ey yar. tutsak et beni gözlerinin kulesine. alıntı... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 ErKen ÖlmEk LaZim SeWgiLi her şeyin fazlası zarar hayatın da... erken ölmek lazım daha fazla kirlenmeden temiz yerlerimiz kalmışken tam zamanında... insanlara tebessümle veda etmek ve tükürmek hayatın suratına sonra sessizce belli etmeden usul usul can vermek bir kaldırımda... kalırsa gözü yaşlı ardımda anam kalır ben bir kez daha can veririm... sağlığında satılmış bır insanın ölümü hangi sevgiliyi ağlatır? Sahtedir güzel günlerin sevdalısı Kim sevgilim dediyse birine: biraz yalandır...! Dedim ya sevgili erken ölmek lazım Bu aşağlık düzen bize göre değil... Aşklar sevdalar ayak altında yasanıyor Cabuk geciyor mutlu günlerimiz Bize kör olası ayrılıklar kalıyor... Oysa böyle kurulmamıştı hayallerimiz...... Her seyin fazlası zarar Hayatın da! Öyle bir anda kapatacaksın ki gözlerini Ve öyle bir anda canını koyacaksın ki ortaya Cesedin gülümseyecek.... toprağa doğru yol alacaksın O gune kadar seni anlamayanların omuzlarında... Erken ölmek lazım sevgili Herkes yasarken.. kimsenin aklına gelmıyorken Tam zamanında..... ç(alıntı).............. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 aŞk DePrEm GibİdiR............ Ne zaman kimi vuracagini asla bilemezsiniz. Gece yarisi aniden, dipten yukselen coskulu bir dalga gibi kabarir içinizde. Toprak ayaginizin altindan kayiyor gibi olur ve en hazirliksiz oldugunuz anda bütün siddetiyle vurur. Sarsilir, neye ugradiginizi sasirirsiniz. Heyecan,korku, kararsizlik, cesaret, aci, ofke,huzun,merhamet, siddet kaplar bir anda dunyanizi. Es dost yardima kossa da kolay toparlanamazsin. Bittiginde agir bir enkaz birakir geride. Daha kotusu, "tamamen bitti" sandiginiz sarsinti, hafif bir siddette artci soklar halinde yillarca surebilir. Kalbinizdeki kirik hat ara sira yoklar yeniden... Can Dündar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 Boşver Be Yaşı Başı gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?.. şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver? koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına. yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın. sen inan yüreğine, hem ona geçmezse kime geçer sözün?.. büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman. aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye. akıllı ol, yüreğin gelir peşinden, boşver yaşı başı, aşk var mı aşk, sen ondan haber ver? takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere. o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü, öl gitsin... parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin, savrul gitsin... Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim?. Aklını al da öyle git, ister bir duvara, ister bir od aya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna... yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa... yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş. sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin? Can Yücel Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2006 İLK AŞK Hayatın bütün yollarını düz bilirdim. Lirik bir güz yorgunluğunda, Yokuşlarda buldum kendimi. Denize gidecektim. Yokuştu. Dağa çıkacaktım. Yokuştu. Sana gelecektim. Yokuştu. Bir gece bir kuş... Öyle bildiğim gibi değildi. Arzın en dar yeriden uçtu mağmaya. Ter içindeydim. Havale çıkmazlar yakaladı gecemi. Çarşafım ilk defa böylesi kırıştı. Uyumak istedim. Yokuştu. Uyanmak istedim. Yokuştu. Arzın en dar yerinden uçan, Bir deli kuştu. Ateş renkli rüyaların yokuşlarında, En zirvede duruyordu. Kan ter içinde ilk varışımdı. Dengem, dengesizliğime yenik düştü. İlk düşüşümdü. Aşktı. İlk kez yanıyordum yangınsız. Meğer bir kez olurmuş insan. Ateşsiz bir yangının tam ortasında, Bu kadar aşık. MURAT SERKAN ÖNDER Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2006 aŞka geL aŞkA Ben seni kocaman bi yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimdi olmalıydın, orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin. Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaparak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni denizsiz düşünemedim. Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni böylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle. Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlama hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı. Seni severken yorumlamadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin. Sevdim işte ötesi yok... Mehmet Coşkundeniz Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2006 YOĞURT KAPLARI Sabah buLaşık yıkarken eLLerimin annemin eLLerine ne kadar benzediğini fark ettim. Benzemekten de öte; tıpatıp aynısı oLmuşLar.. ****** ergenLik çağLarımda (hakikaten çekiLmez bir yeniyetmeydim) annemin eLLerine sinir oLurdum. Ya da şöyLe diyeLim: Sinir oLduğum bir miLyon sekiz yüz kırk aLtı şeyden biri de annemin eLLeriydi. Kadıncağızın beni sinir etmek için eLLerine özeL oLarak yapüğı bir şey de yoktu. Uzun kırmızıya boyanmış cadı tırnakLan faLan veya Lime Lime oLmuş tırnak etLeri gibi bir durum da yoktu. Sadece şekiLsizdi. Yani güzeL değiLdi. Ve ben buna sinir oLurdum. "Hah" dedim kendi kendime "şimdi senin de bir sıpan oLsaydı o da sinir oLacaktı eLLerine. Yeterince güzeL değiLmiş diye.." Şimdi ise o eLLer biraz daha eLimin içinde kaLsın diye ne numaraLar çekiyorum... Yok üşüdüm, tutsana eLimi, yok kremi fazLa sürdüm, aLsana birazını, tırnakLarın uzamış, törpüLeyeyim mi.. AsLında düşününce, eLLer dışında da anneme her geçen gün daha çok benziyorum. Eskiden çok umurumda oLmazdı şimdi evde ufacık bir dağınıkLık oLsa sıkıLıyorum. Sabah kaLkar kaLkmaz temizLik yapmaya başLıyorum. Hesapça çay demLeninceye kadarki vakti değerLendirmiş oLacağım. Çay zift oLuyor, ben hâLâ bir yerLeri siLiyorum. Aynı annem gibi ben de masa örtüLerini düzeLtmeden yanLarından geçmiyor, hoh yapıp siLmeden aynaLara bakmıyor, yerden gübür topLamadan iLerLeyemiyorum artık. Aynı onun gibi sabah kaLkınca uzun uzun camdan dışarıya bakmadan güne de başLayamıyorum. EsnafLa iki keLimenin beLi kırmazsam aynı onun gibi eksik iş yapmış sayıyorum kendimi. Daha az süsLeniyor ama tıpkı onun gibi daha çok bakım yapıyorum. Eskiden tek bir nemLendiriciyi üç kereden fazLa kuLLanamayan ben artik her gün sabah akşam sürüyorum. ÜsteLik fındık tanesi kadar miktar oLdu artik ceviz tanesi kadar! RimeL ise kurumak üzere.. Bu kadarLa kaLsa yine iyi.. ArkadaşLarımdan çok bitkiLerimLe konuşmama ne diyorsunuz? Ya da yaLnızsam on iki dedi mi en şahane fiLmi biLe seyrediyor oLsam kapatıp cup yatağa giriyor oLmama? Veya çantamda vızıLdayan bir çocuğa veriLmek üzere BONBON taşımaya başLamama? Ben de şaşırıyorum ama gerçek. Annemde daLga geçtiğim ne kadar şey varsa hepsini ben de yapıyorum artik!... Tek kaygım şu: Bir gün ben de YOĞURT KAPLARINI biriktirmeye başLayacak mıyım acaba? AkLımın aLmadığı tek şey bu. Bütün doLap içLeri yıkanmış, kuruLanmış yoğurt kapLarıyLa doLu. Hepsi küçük kuLeLer şekLinde üst üste diziLmiş, kuzu kuzu bekLiyorLar.. KapakLan da eLbette mevcut. OnLarca değiL yüzLerce! Ne diyeyim... Bir gün eLimdeki yoğurt kabını deterjanLarken anLanm herhaLde kap biriktirmenin esbab-ı mucibesini... Bu yazıyı geçen sene yine bu günLerde yazmıştım.. "AnneLer günü" vesiLesiyLe biraz değiştirerek yeniden yayınLamak istedim.. Çünkü hatırLatmak istedim ki anneLerimizde kızdığımız, kırıLdığımız, daLga geçtiğimiz, hafife aLdığımız, Lüzumsuz gördüğümüz, saçma buLduğumuz ne kadar huy, aLışkanLık, arzu, istek varsa bir gün hepsini kendimiz de edineceğiz. Şakanızı, siteminizi yaparken bunu unutmayın istedim. ÜsteLik bazen sadece aLışkanLıkLar değiL bahtLar da anneLerden kızLara miras kaLabiLiyor. İyi veya kötü.. OnLarı eLeştirirken, yargıLarken bunu da düşünün istedim.. Çünkü.. Ben.. Artık.. Yoğurt kapLarını biriktirmeye başLadım.. ALıntı... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2006 Görüş Bitti... şimdi muhtemelen bu kör saatlerde dönüp durmaktasındır ranzanda. belki elli kişilik koğuşta benden de muhtaçsındır bir tek candan dost sarılışına. zaman ektiğini biçme zamanıdır. pişmanlığın sivri ucu bükmektedir kitapların belini kesmektedir şakaların dilini, elini eteğini de çekmiştir çoktan hayallerin zaman sigara dakikalarını artırma zamanıdır. yine muhtemelen düşünce odalarında ben gezinmekteyim. yine muhtemelen gamsız, uçarı bir görüntü çizmekteyim onca sevgimi nasıl erittiğini gözlerine savurmaktayım zaman beni suçlama zamanıdır.. şu an ne yaptığımı düşünüyor olabilirsin muhtemelen isabettir tahminlerin... yine de uzaktan şöyle bir “acaba? ” içini kıyıyordur zaman hesaplaşma zamanıdır pazar görüşlerini çoktan çıkardın da aklından epeydir mektuplarım da gelmiyor değil mi? yüzdesiz bir umuttasın bir zamanlar bana verdiğin gibi. gözlerin bakamasa da gardiyana yüreğinden sesleniyorsun kendi adını alışkanlığına... son mektuba kadardır sabrın ve başlamışsındır çoktan küfretmeye ya kadere ya bana ya aşka bu sevgi kendi başladı kendi kendini bitirdi. sen yine günahsızsın zaman bahtına kahretme zamanıdır. sana hiç beklemeyi öğretmemiştim her zaman vardım değil mi? sevgimde savurgandım öfkemde cimri... hala da öyleyim ama ne öfkem kaldı sana ne sevgim. çoktan geçmişti bitirme zamanı da zaman erteleme zamanıydı. masum hatam çekildim artık hayatından. görüş bitti.... Reşide Sarıkavak Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 Yaşam İçin 13 Satır, Gabriel Garcia Marquez den 1. Seni sen olduğun icin değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum. 2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz. 3. Sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anlamına gelmez. 4. Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır. 5. Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir. 6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin. 7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir dünyasın. 8. Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme. 9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi. 10. "Bitti" diye üzülme, "yaşandı" diye sevin. 11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir. 12. Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven. 13. Kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur. "YAŞANAN HERŞEYİN BİR SEBEBİ VARDIR" Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 Senin Gemin Camdan Sevgili Duydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan, dostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın kendine... Yolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği sevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok üşümüşsün... İnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun. Şimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde sürüklediğin ve yıprattığın sevgine minnet borcunu ödeyecekmişsin... Acıyan sevgini şımartacak, onu örtülere saracakmışsın. Onu kendini güçlü ve korunaklı olduğunu hissetmediğin hiçbir yerde ortaya çıkarmayacakmışsın... Sevgini yırtıcı bir kuş gibi yetiştiriyormuşsun. En iyi savunmanın saldırı olduğunu ve yokolmamak için yoketmek gerektiğini öğretiyormuşsun ona... Ona onu, sabırlar, merhametler ve inceliklerle değil, hazlar, hayranlıklar ve kıskanç ilgilerle besleneceğini vadediyormuşsun. Her gece uyumadan önce arkasında Che Guevera’nın resmi olan aynanla konuşuyormuşsun: Bir sen varsın önemli olan, bir sen varsın gerçek olan... Hem onca acıya rağmen hala güzelim... Ve artık kendime yasaklıyorum başkalarına acımayı ve hayatın acısını... Aynadaki nefesinin buğusunu görüyorum buradan. Gözlerinle gözgöze gelemediğim için tutup aynadaki buğuyu öpüyorsun. Yaralı kendini öpüyorsun... Çekmeceden cüzdanının çıkarıp içindeki kredi kartlarını seyrediyorsun zoraki bir hayranlıkla. İçinde sevgini sakladığğın kaleyi daha da güçlendirmeyi geçiriyorsun aklından. Kredi kartlarını yalıyorsun dilinle ve onların zehirli tadını içine akıtıyorsun. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen ölüm çığlıklarına alıştırmak istiyorsun kendini böylece. Hem senden güçsüzlerin ölümü, hem bu ölümleri gizleyen ve bütün katliamları anında temize çeken teknolojinin zehirli tadı sarıyor şimdi sevginin yaralarını. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen çocukların ve kimsesizlerin ölüm çığlıklarına dayanamadığını hissettiğin anlar, senin için hayatta sadece annenin babanın ve kardeşlerinin önemli olduğunu söylüyorsun kendine ve akşam iş dönüşü onlara hediyeler alarak evine dönüyorsun... Ve eskiden, sevgini bir kalenin ardına saklamadan önce sadece kendi çocuklarını sevenleri kınadığını unutmak içinse bu defa başkaları değil kendin kanatıyorsun sevgini. Sonra küçük, tüylü bir köpek almak istiyorsun kendine. Köpegi severken, kucaklarken sana acımasızlık eden dostlarının, seni sevginin o hayal ülkesinde yıllarca bekletip düşlerini ve ömrünü çalan sevgililerin yüzleri geçsin istiyorsun karşından. Onların yüzleri geçtikçe sahibin olduğun için senden başka kimseyi sevmeyecek ve bağlanmayacak olan köpeğine daha da sıkıca sarılmak istiyorsun, öpüp koklamak. Kendini öper gibi, yaralı ve belki de artık hiç iyileşmeyecek olan kendini. Hiç iyileşmeyeceğini artık kendinden bile saklayamadığın böyle anlarda para kazanmak istiyorsun, iş kurup daha çok para kazanmak. Böyle anlarda bir kalenin ardında gizlediğin herşeye yanlışlarla dolu olsa da senden izler taşıyan tarihine bile düşman oluyorsun. Seni bu hale getirenlerle bir olup bu belki de artık hiç iyileşmeyecek yaralı kendini yoketmek istiyorsun... Sonra yorgun düşüyorsun... Artık dinlenmek istiyorsun. Yarına daha dinlenmiş ve korkularından kurtulmuş olarak uyanmak istiyorsun... Ve uykuya dalmadan önce vitrinlere bıraktığın dalğınlığın geliyor aklına...Kendine bir kez daha acıyorsun ve bu yüzden pahalı bulup da almadığın giysileri almaya karar veriyorsun. Bu pahalı giysiler sayesinde ilgilerin kölesi değil, ilgilerin merkezi olmayı istiyorsun. Bu giysiler sayesinde sızlayan sevgilerini örtmek, örtmek, örtmek istiyorsun. Görünmez olmak istiyorsun. Oysa senin gemin camdan sevgili... İşte güçlü balığın güçsüz balığı yokettiği kanlı denizin her tarafından seni görebiliyorum... Sadece ben değil dost düşman herkes uykuya daldığını görebiliyoruz buradan. Çünkü senin gemin camdan sevgili. Sıkıntından yediğin tırnaklarının kenarlarını... Korkulu bir rüya gördüğünde birden silkinişini... Yaralı sevgini korumak için aldığın onca kötücül karara rağman nasılsa hep masum kalan sayıklamalarını görüp duyuyorum buradan... Kaleni ve kalenin ardında sakladığın yaralı sevgini. Boşuna saklama sevgini. Senin gibiler hiç örtünemez sevgili... Seni bu kanlı deniz ve düşmanların da dostların da hemen tanır. Ya benzerini bulup gidersin buralardan. Ya da seni yokederler sevgili... Herkes gibi ve herşeyi bilerek yaşamaszın sen Senin gibiler örtünemez... Bu kanlı denizde senin gemin camdan sevgili. Şair : Cezmi Ersöz Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 AKLIMA SENDEN BASKA BIRSEY GELMIYOR Kelimeler eskiyor neyi nezaman söylesem, hepsi sensin aklıma senden başka birşey gelmiyor, desem ki gurbetteyim türküler uzun, gurbet sensin türküler sen, desem ki yalnızım dağlarda günler bitmiyor, yalnızlık sen, dağlar sen, günler sensiz. Aklıma senden başka birşey gelmiyor. Aklım sende, sen yüreğimde, yüreğim temaşada gözlerini, gözlerin üzüm bağlarında temmuz ayında bağ bozumuna zaman var. Gözyaşlarımı topluyorum şimdi, üzümler toplanırken şaraba katacağım, en tatlı şaraba senin adını koyacağım ve sarhoş olacağım daha içmeden bir yudum. Ben böyle bir sevdayı binlerce yıl önce bir kitapta okumuştum, lakin unutmuştum, yaşarken aklıma geldi, oysa yaşanılması mümkünsüz bir masal demiştim okurken o destanı, yaşamayan bilemez bu yaşananı, aklıma senden başka bir şey gelmiyor. Güzellik için sözler arıyorum, aklıma senden başka birşey gelmiyor, konuşacak konular şuradan buradan geçmiş ve gelecekten, aklıma senden başka birşey gelmiyor. Şiir yazmak için oturuyorum, içimde coşkular taşıyor, kağıtlara dökeceğim duygularımı kalemim hazır yazacağım ne yazacağım, aklıma senden başka birşey gelmiyor. Bayram yaklaşıyor şehir cıvıl cıvıl, kalabalıklar sevinçli, hediyeler alacağım bu bayram sevdalarımı giydireceğim, aklımda kalanlara kartlar göndereceğim aklıma senden başka kimse gelmiyor. Bir şarkı dinlerken hayal kuruyorum, sigaramı çekiyorum derinden, gözlerim dalıyor, ufukta gün batıyor, biriyle gidip konuşsam diyorum aklıma senden başka kimse gelmiyor. Canım sıkıldığında, efkar bastığında beni, yapayalnız yürümek istemiyorum, birini arıyorum yanımda, aklıma senden başka kimse gelmiyor. Ve yüreğinde papatyalar açan kız yaşamamın sebebini arıyorum aklıma senden başka birşey gelmiyor... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 MERİ KEKLİĞİM Bir Elde Çatal Bir Elde Dehre Dalar Dikenlerin Kengerlerin Peşinde Kaderimmiş Söğerim Oy Meri Kekliğim Yeter Çektiğim Dut Kurusu Süpürge Tohumu Yediğimiz Ve Bir Godik Arpa İçin Sivas Kapılarından Geri Çevrildiğimiz Günleri Defledik Meri Kekliğim Yeter Çektiğim Yol Parası Veremedim Diye Şu Dağları Bana Açtırdılar Şu Yolları Bana Hacizlere Gitti Suna Gibi Keçim İneğim Meri Kekliğim Kore Dağlarında Tabakam Kaldı Mapus Damlarında Özgürlüğüm Hey Meri Kekliğim Yeter Çektiğin. Enver Gökçe Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 Unutamadığıma Güzele vurulmak kolaydır derler. Benim için çok çok güzeldin ve sana tutulmak çok kolay oldu . İnkar edemem çok mutlu oldum. Ama kısa sürdü. Ama biliyorum senin aradığın bu değildi. Uzakta olduğum için sana zarar vermezdim. Canın sıkıldığında aradığın bir değişikliktim senin için. Bana hayır deme gerçekçi olalım. Beni aramıyorsun sağol. Ama lütfen haftada birde olsa , iki kelimede olsa bana yazma. Bilmiyorsun acı çekiyorum. Bana aşkım diyorsun . Senin için çok kolay düşünmeden yazılmış bir kelime ama beni sabahtan beri delirtiyor. Belki buna benzer şeyleri daha önce de yazdım sana, ama tekrar yazıyorum. Bildiğim bir şey var AŞK öyle hafta da bir aklına gelip iki kelime yazmakla olmaz. Aşk birbirine destek çıkmaktır. Aşk derdini paylaşmaktır. Aşk yanında olmaktır. Aşk saatlerce konuşup dertleşmek,sayfalarca yazmaktır. Bunu yazayım mı yoksa yazmayayım mı diye düşünmeden içinden gelenleri dökmektir . Sen bana aşık falan değilsin. Artık kendini kandırma. Ben senin için arada çerez niyetine iki kelime yazdığın, boş vaktin olursa telefonlarıma cevap verdiğin ama hiç aramadığın kuru yemişinim o kadar . Bilirsin kuru yemişin ne açlığa faydası vardır , nede tokluğa . Yesen de olur , yemesen de. Genelde vakit geçirmek için kullanılır. İşte ben bunda yokum. Çünkü ben sen gibi değilim. Fazla duygusalım belki de. Ben tüm kalbimle hissettiğim şeyleri söyledim sana. Ben de açtığın yarayı onarmaya çalışıyorum. Lütfen sende üstüne maillerinle tuz biber olma. Ama şunu bil, seninle üniversite yıllarında tanışmış olsaydım; elimden kolay kolay kurtulamazdın. Çünkü o zaman yanında olurdum. Başka şehirde uzakta değil. Seni kazanmak için elimden geleni yapardım. Her neyse. Görüyorsun yine uzun uzun yazdım . Aslında sadece içimden geçenleri yazdım... Senin hiç yapmadığın gibi. Çok uzak bir yerlerde unutulmadığını ve unutulmayacağını bil... Her zaman mutlu ol. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2006 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2006 Koca Bir Ömür Geçti Bir de Sen Koca bir ömür geçti Bir de sen Issızlık tüm köşeleri tutmuş Korku değil yüzümü ekşiten Beklediğim istasyona bir türlü gelmeyen tren Canımı sıkıyor Umut değl mi hayatın sebebi Umudum Herhangi bir vagondan senin inmen Koca bir ömür geçti Bir de sen o ömrün tüm saliselerinden Hiç kapılarımı kilitlemedim Perdelerini kapamadım pencerelerimin Şimdi yaptığım gibi bir şeyler yazdım İhtimalin olan sokaklarda her ağaca bunlardan astım Can sıkıntım sensizlikten değil Bu sessizlikten Kahrolası sabahlara dolanan Koca bir ömür geçti Bir de sen aşkın tüm yaylı sazlarını gererek Vurmalılarda yüreğimi delerek Aldırmadım Çünkü heyecanımdı nağmelerde sesine bir mücevher gibi taktığım Sen değil ama umudundu koynuma alıp yattığım Yalnızlık değil şimdilerde üzüntüm Şarkılarımın çalınmaması Sevdaların kaale alınmaması Koca bir ömür geçti be sevdiğim Bir de sen Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 Aşk İçin Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin. İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın herzaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen,"Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın'' diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 EZO Sordum seni yıldızlara ay ışığına Dediler : " Tam bin yıldır görmedik onu" Sordum kadim kitaplara tozlu raflara Dediler : " O bizden önce buralardaydı" Mağrur bir uçurum oldu kalbim Sen gittin gideli buralardan Ayrılık ne yaman bir ateşmiş Ne olur dön gel Ezo Oy Ezo ! Yalnızlık ezım Ezo Oy Ezo ! Görmüyor gözüm Ezo Oy Ezo ! Tutmuyor dizim Ezo Tükendim dön gel Ezo Ceylanları emziren bir peri gibi Kollarında uyut beni İblis'e inat Hey ! Rüzgarın sevgilisi , orman çiçeği Hasretim sensin , gurbetim sen , günışığım sen Mağrur bir uçurum oldu kalbim Sesin döner içimde kurşun gibi Ayrılık ne yaman bir ateşmiş Ne olur dön gel Ezo Nurettin Rençber Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ semihce Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 Vakit tamam, seni terk ediyorum Bütün alışkanlıklardan öteye Yorumsuz bir hayatı seçiyorum Doymadım inan, kanmadım sevgiye. Korkulu geceleri sayar gibi Birdenbire bir yıldız kayar gibi Ellerim kurtulacak ellerinden Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi. Aşk sabitti gülse hiç dermedik Bul kendine kuytularda hadi dal Seninle bir bütün olabilirdik Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal Hoşçakal canımın içi, hoşçakal Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal. Vakit tamam seni terk ediyorum Bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen sıcaklık İncinen bir hayatın yarasıdır. Kalacak tüm izlerin hayatımda Gözümden bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan Kan tarlası gelincik şafağında. Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım Vur kendini korkularda hadi al Sen bir suydun sen bir ilaçtın Hoşçakal canımın içi, hoşçakal Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal. ---- Bir Veda Havası Vakit tamam, seni terk ediyorum. Bütün alışkanlıklardan öteye... Yorumsuz bir hayatı seçiyorum. Doymadım inan, kanmadım sevgine. Korkulu geceleri sayar gibi, Birden bire bir yıldız kayar gibi, Ellerim kurtulacak ellerinden Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi. Aşk sabittir gülse hiç dermedik Bul kendini kuytularda hadi dal Sen bir suydun, sen bir ilaçtın. Hoşçakal iki gözüm hoşçakal. Vakit tamam seni terk ediyorum Bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen sıcaklık İncinen bir hayatın yarasıdır Kalacak tüm izlerin hayatımda Gözümden bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan Kan tarlası gelincik şafağında Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım Vur kendini korkularda hadi al Seninle bir bütün olabilirdik Hoşçakal iki gözüm hoşçakal Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 Tam kapıdan çıkacakken,durdum bir an. Yaşadığımız onca şey,kalbimden geçti. Kalbimden sen geçtin. Kalbime saplanıp sırtımı parçalayarak çıkan bir kurşun gibi… İçim dondu,bir an. Sonra açtım gözlerimi ve yoluma devam ettim. Her gün binlercesini yaşadığım böylesi anlardan biriydi sadece.. Zamanın dışına çıkıp sonra yeniden hayata girdiğim…Önce hücrelerime dağılıp sonra yeniden aynı bedende buluştuğum o krizlerden biriydi.. Ölüp yeniden dirilmek gibiydi. Küçük detaylar.. Anlar,uçup giden… Hangi defterimi açsam,sana yazdığım bir cümle,bir şiir var.. Hayatım seninle mi geçti? Ben senin için mi doğdum? Bir başka erkeğe aşıkken sen, seni nasıl sevebilirim?Gerçek aşk,bu mu? Oysa,nasıl da yabancıyız,birbirimizin acılarına… Nasıl da umutsuzuz;birbirimize… Seni anlayabilseydim.. Seni basit kıskançlıklardan arınarak sevebilseydim.. Zaman daralıyor.. Yaşlanıyorsun. Yaşlanıyorum. Geçen zaman hayatımızdan çalınıyor.Nasıl da buluşur,yollar.. Sonra ansızın bir sapağa döner,birisi.. Diğeri,bırakıldığı yerde bir ömür boyu donakalır arkasından!.. Bana hayatı anlat!.. Bana aşkı anlat..Bütün ezberim bozuldu.. Kapılarında kalırdım.. O kapıdan içeri hiç giremedim mi ben? Hala orada bekliyor muyum? Biliyorum,bir başkasıyla birleştirdin hayatını.. Neden şaşırıyorum detaylara.. Anılarımız çoğalıyor.. Yolculuklar,kırgınlıklar;yeniden kavuşmalar sevişmeler.. Bu kadar uzağımdayken mi yakınsın bana? Bu kadar uzağındayken mi içindeyim? Sevgi başka bir şey mi? N’olur,anlat,bana! Neyim var ki sığınacak? Başka savunmam yok, ”Beni arama,görüşmeyelim!” demekten başka.. Terk edilmiş birinin, ”Beni arama!” demesinden daha zavallıca,ne olabilir ki… Bana hayatı anlat!.. Çöz beni.. Bütün acılarımı silip beni baştan yarat!.. Sonra,nereye gidersen git!..Beni parçalarıma böldün…Beni hücrelerime dağıttın.. Şimdi biçim ver ki nefes alabileyim yeniden! Bana bir kılıf yarat,yeniden! Yaralarımla çok çirkinim. Kırıcıyım. Çirkinim. Nasıl da acımasız şu zaman!.. Son sürat,bir delilikte sürükleniyor hayat.. O kapının önünde,öylece,donmuş,bakıyorum,yıllardır. Neye yarar sözcükler!.. Kalpleri kanatmaktan başka!.. Beni sevdiğini söylemen neye yarar!.. Neye yarar beni bir daha arasan ya da aramasan !.. Neye yarar acı çeksen.. acı çeksem… Kaybettik birbirimizi. Kirlendik. Hayat gibi.. Bana beni anlat!.. Bana hayatı,anlat!.. İnançlarım geri ver bana!.. Yıllar önce seni sevebilen o gececik kızın heyecanını,hayata bağlılığını,aşka inancını geri ver!.. Bana geri ver artık.. Bana seni ver!.. N’olur,aç artık,o kapıyı! Gece,soğuk.. İstanbul,damla damla yağıyor,aşkımızın üzerine.. Bu ev senin soluğun olmadan ısınmıyor… Kim bilir,nerdesin? Hangi gözlerin içinde kaybetti,kanayan yüreğimi?.. “Bir kente,aşkın için gelmek ne güzel ama sakın,aşk için bir kenti terk etme!” demişti birisi.. ”İstanbul bunu hak etmiyor,sen,hak etmiyorsun!” demişti… Oysa,bilinmezliğin yolculuğuna biletimi çoktan kestirdim ben… Gidiyorum… Kaçıyorum… Yorgunum… Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 Dönüşü Olmayan Gidiş... Giderken Ne bir uğurlayan var Bu evde beni Ne / döndüğümde Karşılayan bakışlar. Sadece Özleminin Yalnızlığımla kesiştiği yerde Asılı duran hüzün var. Kalkmış göçün Yükünü indirdiğin Her duraktan. Bana kalan Fırtınaya yakalanmış Kuru çiçekler yığını / hatıralar. Kayıp gidiyor toprak Ayaklarımın altında Nereye bassam. Irmakta / suya düşen öpüşlerimiz Kırağı düşmüş saçaklarda Gülüşlerimiz üşümekte. Adı batsın Yazgısı değişsin Bu / dönüşü olmayan gidişin. Ya da / öğretsin sabrı Nafile Çaresiz Yüreğime dağları deviren bekleyişin. _______________________________ Kamuran ESEN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2006 İtten aç yılandan çıplak Gelip durmuşsam kapına Var mi ki doymazlığım. Oturmuş yazıcılar Fermanımı yazar Ne olur gel etme gel Ay karanlık. Maviye... Maviye çalar gözlerin. Dört yanım puşt zulası Dost yüzlü dost gülücüklü Cigaramdan yanar Anlım anlımı öperler Suskun hayın ciyansı. Neyleyim gecede Ölesim tutmuş Etme gel ne olur gel Ay karanlık Yapma gel ne olur gel Ne olur gel Ay karanlık. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.