Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

insanın özgür iradesi yoktur


kursatotcu

Önerilen İletiler

ebu hanifeden bahsediyorsun eğer piyasada dolaşan fıkhı ekberi o yazdıysa içinde kabul etmediğim görüşler var. şöyle anlatılıyor. mesela levhi mahfuza yazılanlar detaylı olarak yazılmış olmadığı ve Allahın eli yüzü gibi geçen ayetleri tevil etmenin yanlış olduğunu söylediği rivayet ediliyor ben diyorum ki Allahın eli ve yüzü vardır diyen kafir olur. zira bu Allaha cisim demek olur dolayısıyla bu ve benzeri ifadelerin tevil edilmesi şarttır. yine ebu hanifeye nispet edilen bu fıkhı ekber adlı kitapta çelişkiler mevcuttur zira hem cebr şeklinde ifadeler var mesela herşeyin Allahın iradesiyle olduğu söyleniyor hemde teklifi mala yutak yoktur (kullara kaldıramayacağı yükü yüklemek) deniyor bunlar çelişkidir fakat bu kitabın şerhlerine gelince kitabı hepten tanınmaz hale sokmuşlardır zira şerhedenler okuduklarımda gördüğüm kadarıyla cebre karşılar dolayısıyla kitabın bazı bölümlerinde kitabın aslıyla şerhi zıtlık oluşturuyor. razi gazali ve eşariden bahsediyorsun ben zaten bu üç şahsı ruyet meselesinden dolayı tekfir ettim fakat kader hususunda bunlar cebri savunurlar zaten bunlardan ben çok şey öğrendim sen eşari mezhebini birçok kelam kitabından incele cebri mutavassıt ( orta cebr) diyorlar ama bunlar laftır neden biliyormusun çünkü: soruyorum sana cebrin ortası olur mu? cebr cebrdir bitti. bu işler böyle eşari mezhebinin yüzyıllardan beri edindiği yer itibariyle ona fazla yüklenemiyorlar ona cebri mutavasıt deyip sanki cebr görüşünden ayrı bir itikadı savunuyormuş gibi bir imaj verip cebriyye adı altında hem cehmiyye ye ve tüm cebr görüşünü savunanlara yükleniyorlar nasıl olsa insanların tamamına yakını eşari mezhebinin gerçek görüşünü tam bilmiyor( işte ispatı : şafiler kitaplarda itikadı mezhepleri eşarilik diye söyleniyor ben iddia ediyorum sorun çevrenizdek en bilgili şafi mezhebinde olanlara deyin ki sizin itkadi mezhebiniz nedir deyin eğer eşarilik derse kader hususunda benim sorduğum birkaç soruyu onlar sorun mesela hayır ve şer Allahtan mı zina yapmak Allahtan mı hani hayır ve şer Allahtandı ya.. ) iddia ediyorum kendini eşari olarak tanıtan bu insanların tamamına yakını savunduğunu söylediği mezhebin cebirci olduğunu bilmez ve size "kulların özgür iradeleri vardır" derler deneyin görün (yani şunu demek istiyorum eşari mezhebi kitaplarda kalmış bir mezhep olup günlük hayata pek yansımamıştır. bence bu gazali ve razinin döneminde de böyleydi yani kitaplarda yazdığı gibi eşarilik bence hiçbir zaman söylendiği gibi halk üzerinde etkili olamamıştır bu görüşler bence kitaplarda satırlarda kalmıştır tecrübelerim bunu gösteriyor. mustafa sabrinin deyimiyle gerçek şudur: mutezile maturidilik ismi altında günümüze kadar yaşamıştır.( ısrarla söylüyorum sana kobra sitede mustafa sabrinin insan ve kader adlı kitabında maturidinin iç yüzünü ortaya koymuştur baksana) bana daha evvel mustafa sabrinin said nursinin kitaplarının okunmasını desteklediğini söylemiştin değil mi cevap: mustafa sabri önceleri maturidi idi sonra eşari olmuştur .) kendini eşari görenlerin bilgilileri bile bu mezhebin savunduğunu tam tersi itikadı savunurlar ah ah) bir de sana yaptıkları gibi laf oyunlarıyla üstünü sisle örtüp bu tamda eşarinin cüzi iradesini, kesbi anlattığı gibi deyip bunu bir de darbı mesel haline geldiğini kitaplara yazıyorlar ne oldu hoooop işte şu oldu millet zaten ekseriyetle maturidi görüşünde bak eşari kardeş mezhep bazıları öyle diyorlar ama onlar bu işi hakkıyla bilmiyorlar onlar sığ görüşlüdür tabi ki eşari ile cebriye çooook ayrıdır hiç öyle olur mu zaten öyle olsaydı bu iş bu kadar gizli kalır mıydı? karşılıklı tekfirleşmek gerekirdi değil mi hem eşarilik hem maturidilik birbirlerini tekfir ederler di böyle şey olmadığına göre siz o kursatotcu nun söylediklerine bakmayın kulak bile asmayın o kim oluyorda 7-8 sene araştırmakla bu 1000 yıldır gelen şeyi çözdüğünü söylüyor bu kadar eşari alimi maturidiyi anlamadıda bu iki kardeş mezhep yüzyılladan beri bi'dad mezheplerine karşı kolkola mücadele etmişlerdir. bunların arasını bu kursat açmaya çalışıyor onu gale bile almamak lazım hiç bunlar düşünmeye değer mi akıl bunu kabul edermi arapça bile bilmiyor sonra da kalkıp ayetlerin tevilini yapıyorum diyor buna sadece gülünür karşılık bile verilmez...

not: sana maturidinin cebr görüşünü tekfir ettiğini göstereceğim ama sen daha eşarinin cebirci olduğunu kabul etmiyorsun bir şey söylemek daha istiyorum bu forumda yokmu şu eşari mezhebini inceleyen ve bu mezhebin cebirci olduğunu anlayan eğer varsa bu forumda şu kobraya anlatsın anlatsın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

" tıpkı bizim meyelanımız veya cüzi irademiz gibi varlığı vucudu itibari olarak Allah'ın ilminde ezeli mevcuttur. dışarda hakiki bir vucud sahibi değildir. dolayısıyla yaratılmış da değildir.

evet hala daha Eşariyeyi tekfir eden Maturudi' den delil getiremedin. bunun tersini de getiremezsin de.." bunları sen dedin kobra cüzi iradenin hakiki vücudu yoktur diyorsun mesela ben şimdi "masadan kalkmak istedim" işte cüzi iradeye bir örnek evet bu bahsettiğim "masadan kalkmak düşüncesi" düşündüğüm anda var mı yokmu? yoksa şunu mu dersin: hem var hem yok. seç birini eğer bu düşünceye düşündüğüm anda var dersen nasıl olupta bu var olduğunu söylediğin bu düşünceye itibari (varsayılan ) dersin çünkü varsayılan şey adı üstünde "yok" manasına gelir. zira o var sayılsaydı ona varsayılan denmezdi. ama sen bu düşünceye var demişsen bir de ona itibari(varsayılan) diyemezsin. bunlar ona mahluk dememek için uydurulmuş laf oyunlarıdır. sen var olan bir şeye yani düşüncelerimize mahluk değil diyorsun Kuran da "herşeyi yaratan Allahtır" şeklinde ayet vardır. bu ayetin ifade ettiği anlamı inkar ediyorsun ve ben düşüncelerimizde "şey" dir ( şey zaten varolan manasına gelir) dolayısıyla o da mahluktur dediğim için benimle alay ediyorsun. asıl sen nerede durduğuna bak...

tıpkı bizim meyelanımız veya cüzi irademiz gibi varlığı vucudu itibari olarak Allah'ın ilminde ezeli mevcuttur. dışarda hakiki bir vucud sahibi değildir. dolayısıyla yaratılmış da değildir. diyeceksin ki Allah'ın ilmi iradesinden farklı olabilir mi? aynısını da mutezili şöyle der Allah'ın iradesi ilminden farklı mı? birisi işi iradeye oturtur öbürü de ilime. İkisi de ezeli olduğuna göre demek ki hiç birisini öne çıkaramazsın. İşte Ehli sünnet ortadan bakıyor bu noktada. çünkü iki yön de yanlıştır. tek taraflı bakıştır. bu esasında Allah'ın durumunu insan aklıyla ölçmeye çalışmaktan geliyor. şöyle ki insanlar mesela ilmi içinden irade eder yani ilmi dolayısıyla bir şeyi önce bildiği için irade eder veya tersi olarak da bir şeyi irade eder ve o şekilde bilgi sahibi olur. görüldüğü gibi iki durumda da ya ilmi ya da iradeyi öne geçirmek gerekiyor. çünkü ezeliyet yok bizim durumumuzda. hasılı Allah'ın mahiyeti bilinemiyeceği gibi bir çok işindeki hikmet ve ezeliyet cereyan ediş bilinemez.

 

hatırlarsan sana sorduklarıma cevap veremiyorsun. oysa senin yazdılarına ben sayfalar dolusu izah veriyorum...acaba kim kimden bir şey öğrendi daha çok...

 

evet hala daha Eşariyeyi tekfir eden Maturudi' den delil getiremedin. bunun tersini de getiremezsin de.

*** Kitap: Islam Akaid Sisteminde Gelismeler Yazar: Yusuf Ziya Yörükan

--- Sayfa 170: Üç kardes

Es’ari gençliginden beri hocasi Cubbai ile tartisir ve onunla münazara ederdi. Son zamanlarda aralarinda söyle bir muhavere cereyan etmistir: Es’ari: “Üç kardes farzedelim ki, bunlarin birisi abid bir mümin, digeri fasik bir kafir, üçüncüsü ise çocuklugunda vefat etmis. Bunlar hakkinda ne dersin?” … Mutezile’nin esaslarindan biri, “Kullari hakkinda hayirli ve maslahat olani yapmak Allah’a vacip” olan bir seydir. Bu sual dogrudan bu esasa teveccüh ediyordu. Fakat hakikatte efal-i ibad ve efal-i ilahiye, hayir ve ser ve mukadderat meselelerini kökünden hirpalayacak mahiyette bir sual idi. Bundan dolayi “üç kardes” meselesi namiyla bu vaka din tarihinde yer tutmustur. Cubbai su cevabi vermistir:

_ “Zahid cennetin derecelerinde, kafir cehennemin derekelerinde, çocuk selamettedir, ona sevap ve ikap yok.”

_ “Peki amma diger çocuk, zahidin derecelerini isterse…”

_ “Allah ona cevap verir: “Kardesin oraya taati sebebiyle vasil oldu. Senin ise taatin yoktur.”

_ “Ya çocuk: “Ya Rab kusur bende degildir. Eger beni yasatmis ve taata kudret vermis olsaydin, ben de taat islerdim.”

_ “O zaman Allah der ki: “Ben senin ne olacagini bilirdim. Eger sen büyüyecek bir yasa gelmis olsaydin, asi olacak ve cehenneme gidecektin; sana aslah olan küçük iken ölmüs olmakligindir.”

_ “Bu sefer asi olan, bulundugu derekelerden haykirarak: “Ya Rabbi onun halini bildigin ve onun maslahatina riayetle onu hifz ettigin gibi benim halimi de bilir, beni de siyanet edebilirdin” derse Allah ne der?”

_ “Vesveseye tutuldun.”

_ “Asla, fakat üstadin esegi köprü üzerinde durdu.”

--- Sayfa 257: Ebu Mansur Maturidi’nin Akaid Risalesi

Bu akaid risalesi, Peygamberin ve arkadaslarinin yolunu güdenlerin (Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaatin) baskani, Islam dininin hükümlerini açiklayan, müslümanlarin ögütçüsü, bilgin önder, Seyh Ebu Mansur-i Maturidi’ye mensuptur. Allah onu rahmet deryasina daldirsin ve büyügümüz Muhammed hazretlerine, arkadaslarina ve ona uyan bütün müslümanlara esenlikler versin!

--- Yorum: Yazar Maturidi’yi övüyor. Kendisi de Maturidi’dir.

--- Sayfa 228-229: Allah’in yed‘i, vech’i ve nefsi vardir. Nitekim Kur’an’da Cenab-i Allah böyle zikretmistir. Allah’in Kur’an’da zikrettigi vech, yed, nefs tabirlerinin her biri, Allah’in keyfiyetsiz sifatlaridir. Allah’in eli, Allahin kudreti veya nimeti manasinadir denilemez. Zira bu söz sifatlari iptal etmek olur. Bu ise Ehl-i Kader’in ve Itizalin sözüdür. (29)

--- (29): Kaderiyye mezhebi, kaderi kabul edenler demek degildir; bu kaderi kabul etmeyen ve insanin hürriyete sahip oldugunu kabul eden mezheptir. Bunlar Mutezile’den evvel meydana çikmislardir. Mutezile kamilen Kaderiyye’den oldugu gibi, Sia-i Imamiyye mezhebi de, hatta denebilir ki, Maturidiler de Kaderiyye’dendirler. Daha sonralari Kaderiyye ve Mutezile ayni manada kullanilmislardir.

--- Yorum: 228-229. sayfalardaki ifadeler Ebu Hanife’ye nispet olunan “Fikhi Ekber” adli kitaptir. (29) nolu dipnotta ise yazarin yorumlari vardir. Burada yazar açik açik Maturidiyye’nin Kaderiyye’den oldugunu itiraf ediyor.

“Allah’in eli, yüzü vardir” demek küfürdür. Zira bu Allah’a cisim demek olur. Bu ve benzeri ifadeleri uygun bir sekilde te’vil etmek gerekir. Allah’in nefsi ifadesi ise uygun olmayip, Allah’in iradesi lafzini kullanmak icap eder. Zira nefs ifadesi kapali kaliyor, yanlis yorumlara açik oluyor.

--- Sayfa 268: Insan gücü (güç yeterliligi) insanin is görme gücü (istitaasi) isten önce kendinde mevcut olmayip, yaptigi isin her cüzü meydana gelirken onunla birlikte vücuda gelir. Kaderciler: “Insanin gücü fiilden evvel vardir; kisi onu istedigi gibi kullanir” diyorlar. Biz ise bu: “Allah’tan müstagni olmak, Allah’a lüzum yok demektir ki, sonu küfre varir” deriz.

--- Yorum: Bu yazi Maturidi’nin Akaid Risalesi’dir. Görüldügü gibi Maturidi: “Insan gücü, fiil ile beraberdir” diyor. O zaman güç yokken kul mükellef tutulmus olmakla “Teklif-i mala yutak” (Takati üzerinde yük yüklemek) olmasi icap eder. Buradaki “kaderci” den kasit Kaderiyye mezhebidir.

Örnek: Namaz vakti girdiginde namazi kilmak farz olur. Lakin fiil yokken; namaz kilma hareketleri yokken, kulun gücü de yoktur. Yani kulun gücü yokken, teklif vardir. Ne var ki Maturidiler “Teklif-i mala yutak caiz degildir” derler.

burası çok önemli !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

sayfa 269: istitaanın şumulü

" eşarilere göre kötü iş işlemeye yeterli olan insan gücü iyi işleri işlemeye yeterli değildir. bu fikir açıkça cebirdir. zira eğer insan gücü iyilikleri işlemeye yetkili değil ve insanların yaptığı iyilikler Allahın eseri ise kişi fiilinde mecbur olmuş olur. eşariler kabul ettkleri bu fikirden hareket ederek gücümüz yetmeyen bir şeyin Allah tarafından bize teklif edilmesini caiz görmüşlerdir. biz onların bu sözünü de Kuran-ı Kerim'deki "Allah kişiye gücü yettiği kadar teklif eder " Bakara (286) ayetiyle reddederiz "

--- yorum: yine ebu mansur maturidinin akaid risalesidir. kendisi eşariliğin cebirci olduğunu söylemektedir.

--- Sayfa 285-286: Yaratilis (fitrat)

Insanlarla cinler, hepsi fitratlarina göre yaratilmislardir. Fitrat, Mutezile ve Es’ari’ye göre Islam demektir. Bundan ötürü “Kafir, kendi fiiliyle kafir olur” derler. Ehli Sünnet ise fitrat, hilkat demektir. Çünkü, Cenab-i Allah Ku’ran’i Kerim’de ”Allah’in fitrati” (Rum 30) buyurmustur. Bu ise Allah’in hilkati demektir.

--- (33): Mesele sudur: Mutezile ve Es’arilige göre çocuk aklini kullanmasa da yaratilisinda müslümandir. Ehli Sünnet’e göre yaratilista her seye müsaittir. Tesir altinda kalmayip, aklini kullanacak olursa Allah’ini bulur ve müslüman olur. Dikkat edilmelidir ki, burada Ehli Sünnet, Es’ariler’e mukabil alinmistir. Bu karsilasma henüz Es’ari mezhebinin tebellür (billurlasma) etmedigi zamana aittir ki, bundan risalenin çok eski oldugunu anlayabiliriz.

--- Yorum: 285. sayfadaki yazi Maturidi’nin Akaid Risalesi’dir. (33) numaradaki dipnot ise yazara aittir. Görüldügü gibi Maturidi, Es’ari’yi Ehli Sünnet’ten saymiyor.

*** kitap hür irade ve kader yazar: W . montgomey watt

sayfa 192: insanın sorumluluğunun bu ispatı teorik olduğu kadar pratiktir de çünkü el- maturidi, el - eşarinin determinizminin hayat için istik bir tutum ve ahlak için bir lakaydilik tevlid etmedeki muhtemel tehlikesine kesinlikle muttalidir. O, insanın hakiki değilde mecazi olarak fiil işlediğini söyleyen mücbireye( cebirci) şöylece cevap verir.

"sizin itikadınız insanları ümit ve korkudan uzaklaşmaya sevkeder böyle olunca onlar ne fiillerindeki şerden dolayı korkacaklar ve ne de fiillerinde bulunan hayırdan dolayı ümitleneceklerdir. bu ise küfürdür. çünkü ümidin yitirilmesi yeistir. Allah buyurmuştur ki:" Allahın rahmetinden ümit kesmeyiniz" başka bir ayette ise "Allahın merhametinden kafir kavimden başkası ümit kesmez" buyurmuştur. aynı şekilde korkunun yitirilmesi de Allaha karşı olan ubudiyet ruhunun imhası ve O'nun yüceliğine ihtimam gösterilmesinin kaynağıdır (61)

el- maturidi az sonra fert için kaçınılmaz ve tayin edilmiş tarzda herhangi bir kaderin olmadığını teyid etmeye devam eder elimizde bulunan metinde olduğu gibi her nasılsa düşmüş olan bazı beyan ve rivayetin şerhinde el maturidi der ki: " levhi mahfuzda yazılmış olan şekavet saadet ehlinin amelleri sebebiyle ( muhtemelen salih amel işlemek suretiyle ) saadete döndürülür ve orada yazılmış bulunan saadet şekavet ehlinin amelleri sebebiyle şekavete döndürülür.(62)

---yorum: 61 ve 62 nolu yazılar ebu mansur maturidininn (ebu hanifeye nispet olunan "fıkhı ekber" adlı kitabına yazdığı şerh olan " şerhül- Fıkhi'l- Ekber" adlı kitaptan alınmadır . yani bu ifadeler çok açık bir önceki örnekteki 269 . sayfada eşarilerin cebirci olduğunu söylüyor maturidi burada ise bu cebir görüşünün küfür olduğunu söylüyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*** Ebu Davud et-Tayalisi, Abdülmümin b. Abdullahtan rivayet etmistir: Hasanin yanindaydik. Ona Yezid b. Ebi Meryem es-Seluli de geldi, ve bastonuna dayanarak: Ey Eba Said, bana Ne yerde, ne de nefislerinizde bir musibet basa gelmez ki, biz onu yaratmazdan önce, bir kitapta yazilmis olmasin ayetinden haber ver deyince; Hasan da: Evet Vallahi Allah Teala mutlaka semada hükmeder. Sonra su günde, su saatte hususi ve umumi konularda da ayni sekilde olmak üzere vakit tayin eder. Hatta asasini alacak olan kisi bile onu ancak kaza ve kaderle alir. O zaman Ibn Ebi Meryem: Ya Eba Said, vallahi su anda elimde olmadigi halde onu aldim; sonra da onu bir daha birakmiyorum, deyince; Hasan: Ya da anlamiyorsun dedi.

*** Abdullah b. Abbastan rivayet edilmistir:

Bir gün Resulullahin arkasinda idim. Bana söyle dedi: Ey ogulcagizim! Sana bazi kelimeler ögreteyim: Allahi koru ki, seni korusun. Allahi koru ki Onu karsinda bulursun. Bir sey istedigin zaman Allahtan iste, yardim istedigin zaman Allahtan yardim iste. Bil ki sana yardim etmek için bütün ümmet bir araya toplansa, Allah sana o yardimi yazmamissa, sana yardim edemezler. Kalemler kaldirildi, sahifeler kurudu. (Tirmizi)

*** Ebu Hureyrenin Resullullaha söyle dedigi rivayet edilmistir: Ya Resulullah, ben genç bir adamim, nefsimin zorlanmasindan korkuyorum. Evlenecek bir kadin da bulamiyorum dedigimde, Resulullah bana cevap vermedi. Bir daha söyledim, yine cevap vermedi. Bir daha söyledim, yine cevap vermedi. Bir daha söyledim, o zaman: Ya Eba Hureyre, karsilasacagin seyle ilgili kalem kurudu. Ona göre artik ister (erkeklik uzvunu) kir at; istersen birak dedi. Bu hadisi Buhari Sahihinde rivayet etmistir. Ibn Vehbin, Kitap el-Kaderde rivayet ettigine göre, Ebu Hureyre söyle dedi:

Öyleyse bana kirip atmam (hadim olmam) için izin ver dedigimde, Resulullah bana cevap vermedi. Ayni seyi üç sefer tekrar ettim. Sonunda: Karsilasacagin seyle ilgili kalem kurudu dedi.

*** Abdurrahman b. Katadeden; Resulullah buyurdu ki:Süphesiz Cenab-i Allah; Ademi yaratti, sonra onun sülbünden bütün insanlari yaratti. Ve dedi ki: Sunlar kendi amellerine göre cennette, sunlar kendi amellerine göre cehennemdedir. Biri bu nasil oluyor dediginde; Kadere uygun olarak cevabini verdi. (Ahmed bin hanbel)

*** Ebud-Deyleminin söyle dedigi rivayet edilmektedir: Ubey b. Kaba geldim. Içimde kader hakkinda bir tereddüt var. Bana bir seyler söyle; belki Allah onu benden ve kalbimden giderir, dedim. O da bana: Allah semalarda ve yeryüzünde bulunanlara azap etseydi, yine onlara zalim olarak azap etmis olmazdi. Sayet onlara merhamet etmis olsaydi, onun rahmeti kullarin fiillerinden dolayi, onlar için bir hayir olurdu. Sadaka olarak Uhud dagi kadar altin dagitsan, kadere iman etmedikten sonra Allah onu senden kabul etmez. Biliyorsun ki sana isabeti yazilmis olan kötülük senden sasmaz. Isabet etmemesi yazilmis olan da sana isabet etmez. Bunun disinda bir seye inanarak ölürsen, cehennemlik olursun. (Hakim)

*** Resulullah buyurdu ki: Allah bir sanatkari ve onun sanatini yaratandir (Buhari)

*** Kitap: Insan ve Kader Yazar: Mustafa Sabri

--- Yorum: Bu kitapta cebr görüsü savunuluyor ve Maturidi mezhebinin içyüzü ortaya seriliyor. Maturidiyyenin kaderi inkar ettigi, delilleriyle gösteriliyor.

--- Sayfa 59: Kaldi ki okuyucu, Maturidiyye mezhebinin ifsat bakimindan Mutezileden hiç de asagi kalmadigini anlayacaktir.

--- Sayfa 64: Bu kitabi okudugun zaman, en sihhatli kader inancinin Esariyye mezhebi içerisinde oldugunu anlayacaksin.

sp;--- Sayfa 98: Maturidiyyenin sorumlulugu yükleyebilmek maksadiyla insana cüzi iradesinde istiklal vermesi ve bununla beraber cüzi iradeyi varligi olmayan, itibari (varsayilan) bir sey saymasi çok tuhaftir. Varligi olmayanin teklife mahal olmasi dogru mudur? Ve bu ayni zamanda sorumlulugun mahalli yoktur demek olmaz mi?

--- Sayfa 193: Kulun fiillerinde hür oldugunu savunmakla meshur olan Mutezile bile, kullarin muvaccih diye isimlendirdigimiz sebebe muhtaç olduklarini kabul etmektedir. Onlarin mezheplerinde de hürriyetin yeri yoktur. Maturidiyye mezhebi ise, cüzi iradeyi varlikla yokluk arasinda bir yere indirerek onun mahluk olmadigini iddia etmekte; sonra da bu iradenin sebebe ihtiyaci olmadigini söylemektedir. Bu bakimdan Maturidiyyenin cebre muhalefette, kullarin fiillerinde hüküm sahibi olduklarini ve diledikleri gibi hareket ettiklerini kabul etmekte Mutezileden daha siddetli ve daha uzak bir çizgide oldugunu söylerken mübalaga etmiyoruz. Çünkü Mutezileye göre insan, fiillerinin ve iradesinin mucidi olsa bile, fiilleri iradesine, iradesi de insan tarafindan degil, Allah tarafindan yaratilan sebebe tabi oldugu için bu mezhebe isin basinda cebr girer de Maturidiyyeye girmez. Çünkü onlar insanin cüzi iradeye sahip oldugunu, mevcut olmadigi için onun mahluk olmadigini söylüyorlar.

--- Sayfa 196: Bir baska yerde (Artik dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin), (Içinizden ileri gitmek ve geri kalmak isteyen kimseleri ), (Dileyen ondan ögüt alir), (Artik dileyen Rabbina bir yol tutar) seklindeki kulun fiilinin, mesiesine (dilemesine) bagli olduguna delalet eden bes ayetin, Mutezilenin dediklerinden oldugunu söyleyen Taftazaniye söyle cevap veririz: Kulun fiilinin mesiesine bagli oldugunu biz de kabul ediyoruz; ancak kulun mesiesi de, Allahin mesiesine baglidir. Zira Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz buyurulmaktadir.

--- Sayfa 200: Onun için Allahin diledigi her fiil meydana gelmesi muhtemel olmayacak sekilde kesinlikle vaki olur. Allahin dilemedigi fiil de meydana gelmesine hiçbir ihtimal olmayacak bir sekilde kesin olarak vaki olmaz. Maturidiyye mezhebine göre Allahin kullarin fiillerini yaratmasi ve yaratmasi manasinda onlari dilemesi, bu esasin korunmasina kafi degildir. Çünkü Allahin yaratmasi, onlarin cüzi iradelerine tabidir. Allahin yaratma manasindaki iradesi de, ayni sekildedir. Daha dogru bir ifadeyle onlara göre; kullarin ihtiyari fiillerinden dilemis olduklari her sey kesinlikle meydana gelir, dilemedikleri de meydana gelmez.

--- Sayfa 218: Maturidiyye mezhebinde, Mutezile mezhebinin, Maturidiyyeden daha ehven olmasini gerektiren bir baska mahzur daha vardir. O da, bu mezhep sahiplerinin cüzi iradenin insana ait fiilen dis dünyada gerçeklesen ve hadis olan tek irade olmakla birlikte, onun yaraticinin yaratmasina ihtiyaç duymaksizin, insandan sudur ettigini kabul etmeleridir. Daha önce de vurguladigimiz gibi o, kul fiilini Allah tarafindan yaratilmis olan kudret ve iradesiyle yaratir diyen Mutezileden daha siddetli bir mezheptir. Zira Mutezile fiilin icadini insana nispet etse de, insanda bulunan ve fiilin meydana geldigi kudret ve iradenin icadini Allaha isnat etmislerdir. Fiilin bu sekilde icadi, fiilin icad edilmesinde özne durumunda iki kuvvetten sadece birinin yani iradenin icad etmesinden daha ehvendir. Evet, Maturidiyye mezhebi hidayet ve dalaletin Allahtan oldugunu kabul etmesi bakimindan Mutezile mezhebine tercih ediliyor. Fakat yukarida açikladigimiz görüslerindeki mahzurlarla bagdasmadigi için bunu itiraf etmelerinin hiçbir manasi kalmiyor.

--- Sayfa 241: Maturidiyyenin dedigi gibi kullarin ihtiyari fiillerinde onlarin cüzi iradesinin tabi olunan, ilahi iradenin de o cüzi iradeye tabi oldugu düsünülseydi, o fiillerde Insanin diledigi oldu, dilemedigi olmadi ifadesini düstur olarak kabul etmek gerekirdi. Dolayisiyla Peygamberin Allahin diledigi oldu, dilemedigi olmadi seklindeki umumi düsturu bozulurdu.

--- Sayfa 342: Irade ve ihtiyarin tabiatinda hürriyetin varligini kabul edenlerden Mutezile bu irade ve ihtiyari; Maturidiyye de irade ve ihtiyardaki tasarrufu Allahin umumi hakimiyetinin disina çikarmaya çalismislardir. Tevhid nizamini Allahin izniyle bozma manasinda olmasina ragmen ve Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz ayetinin tamamen muhalif olmasina ragmen, her iki grup taraftarlari da bu hurucu Allahin iznine dayandirarak teselli bulsalar bile, tevhid nizamini bozma açisindan o iki sik arasinda hiçbir fark yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bozma açisindan o iki sik arasinda hiçbir fark yoktur.

*** Kitap: Akaid-Kelam Tarihi, Taftazani ve Serhul-Akaid Yazar: Süleyman Uludag

--- Sayfa 19: Üzerinde ehemmiyetle durulmasi gereken konulardan biri de kelamin kurulusu, gelismesi ve geçirdigi devreler anlatilirken katiyen Maturidilerden bahsedilmemesi, daima Esarilik ve Esari kelamcilari üzerinde durulmus olmasidir. Bunun manasi sudur: Hiçbir Maturidi kelamcisi, kelamin kurulusunda, gelismesinde ve bir dönemden diger bir döneme geçisinde kayda deger bir hizmet görmemis, kelamin dogusuna, gelismesine ve çesitli merhalelerden geçmesine tesirli olabilecek bir katkida bulunmamistir. Bu gibi sebeplerden dolayi Doguda, Batida ve Avrupada Sünni kelami denince daima ve sadece Esarilik akla gelir ve Esariye Imamu ehlis-sünneh (Ehl-i Sünnetin kelam imami) adi verilir. Bu durum da fazla yanlis sayilmaz.

--- Sayfa 26: Basta Maturidi olmak üzere Ebu Muin, Sabuni ve Beyazi, Ebu Hanifenin fikirlerini kelamci bir anlayisla serh ve tefsir etmislerdir. Bu alimler prensip itibariyle ve umumiyetle kelama karsi müsbet bir tavir takinmislar, Ebu Hanife ve onun düsüncelerini akli, nazari ve kelami bir istikamette gelistirmislerdir. Fakat bahis konusu isimler katiyen Bakillani, Cuveyni, Gazali, Razi, Amidivs. ölçüsünde büyük kelam alimleri degillerdir. Onun için çok güçlü olan Esari kelami karsisinda Maturidilige kelam denilir mi, denilmez mi konusu sürekli olarak tartisilmistir. Esari kelam sisteminin fasilasiz olarak Hanefi muhitini baski ve tesir altinda bulundurmasinin bir sebebi de Maturidiligin nazari yönden gelismemis ve zayif kalmis olmasidir.

--- Sayfa 36: Mezhepler tarihine dair eser yazan Sehristani, el-Milel ven-nihalde, Abdulkahir Bagdadi el-Fark beynel-firak ve Usulud-dinde, Ibn Hazm el-Fisalda, Ebu Muzaffer Isferaini (öl. 471/1078) et-Tabsirede, Ibn Nedim (öl. 379/987) el-Fihristde Maturidiye temas etmemisler, onun mezhebini anlatmaya lüzum görmemislerdir. Mezheplere ve mezhepler tarihine dair eser yazan müelliflerin Maturididen ve Maturidilikten bahsetmemis olmasi, umumiyetle Maturidiligin Hanefilikten farkli görülmemis olmasindandir. Ibn Hallikan, Ibn Imad, Safedi ve Ibn Sakir gibi, ulemanin biyografilerini yazan meshur müellifler bile Maturididen bahsetmemislerdir. Hatta Ibn Haldun, Mukaddimede kelamin tarihini yazarken Maturidi ismini aklindan dahi geçirmemistir. Ebu Muin Nesefi, Tabsiratul-edillede, Maturidi ismi sonradan çikma, bidat bir isimdir diye iddiada bulunanlara karsi savunma yapmak ihtyacini duymustur. Tabakatul-Müfessirin isimli eserin müellifi olan Suyutinin bu eserde Maturididen bahsetmemesi de ilgi çekicidir. Zira Maturidinin et-Tevilati tefsire dairdir.

--- Sayfa 38: Gazali, el-iktisad fil-itikad isimli eserinde hüsün-kubuh (iyi-kötü,güzel-çirkin), teklif-i mala yutak (güç yetirilemeyecek seyleri teklif), tazib-i muti (itaatkar mümine azab etme), Allahin fiillerinin hikmetle muallel olmasi, tekvin sifati, seriat gelmeden evvel Allahin varliginin aklen bilinmesinin vacib olmasi gibi konulari anlatirken Maturidilerin ve Hanefilerin görüsüne temas etme ihtiyacini duymaz. Bu gibi konularda münakasalarin ve mücadelelerin sadece Esarilerle, Mutezile arasinda geçmis gibi bir tavir takinir. Eserinin hiçbir yerinde hatta imanin artma ve eksilme kabul edip etmedigini anlatirken dahi, Hanefi veya Maturidi sözünü kullanmaz. Diger eserlerinde de bu tutumunu devam ettirir. Esarileri tek basina Ehl-i Sünnetin temsilcisi olarak gösterir.

--- Sayfa 53: Mustafa Sabri diyor ki: Maturidiler insan fiili irade-i cüziye ile müstakillen meydana gelir. Irade-i cüziye Allah tarafindan yaratilmamistir. Zira mevcut degildir, derler. Simdi bakiniz, insanin fiiline yönelik iradesi, fiildeki istiklali artmasin diye nasil küçültülmekte irade-i cüziye (küçücük irade, ufacik irade) denilmek suretiyle dogru olmayan bir biçimde küçük görülmekte, sonra da, düzenli bir sekilde Allahin halk etme fiilini celb etme gibi en büyük tesir bu iradeye isnad edilmektedir. Adeta irade-i cüziye fiillerin haliki seklinde ortaya çikmaktadir. Hatta Mutezile, daiye denilen ve Allah tarafindan yaratilan bir arzu ve istekle, insan iradesinin her zaman diledigini yapamayacagini söylemek suretiyle kulun iradesine Maturidiler kadar istiklal ve serbesti vermemektedir. Onun için Tahte sultanil-kader isimli eserimde söyledim, simdi de söylüyorum: Maturidi mezhebinde insan iradesine, Mutezile mezhebinden daha fazla hürriyet verilmektedir.

Mustafa Sabri eskiden Maturidi iken mezhep degistirmis ve Esari olmustur. Türkiyeden ayrildiktan sonra Arapça olarak yazdigi Tahte sultanil-kader ve Mevkiful-akl isimli eserleri nesredilmistir. Kendisini kelam sahasinda yetkili ve hatta müctehid olarak gören bu zatin fikirlerinde dogruluk payi vardir. Mutezile mezhebi, Maturidilik ismi altinda sürekli olarak yasamistir diye bir not koymasi oldukça dikkat çekicidir.

--- Sayfa 230: Ikinci olarak bizde irade de vardir. Külli irade yani mümkün olan tüm fiil veya terkten, yapilan veya yapilmayan islerden birini tercih etmek özelligine sahip bulunan irade Allah tarafindan ihsan edilmistir. Cüzi irade yani külli iradenin özel ve belli tarafindan, fiile yöneltilmesinden ve sarfedilereibaret olan irade bizdendir. Bu irade bir emri itibari (itibari bir sey) dir. Ilahi irade, insanin cüzi iradesine tabidir. Baska bir deyisle insanin iradesi Hakkin iradesine (Allahin mesiyetinin ortaya çikarak bir seyi yaratmasina) vesile ve sebeptir.

--- Yorum: 230. sayfadaki yazilar Ismail Hakki Izmirlinin, Yeni ilm-i Kelam kitabindan alintidir.

--- Sayfa 244: Mutezile ve Maturidilere göre Allahin yarattigi ve emrettigi her seyde bir hikmet, maslahat, menfaat, sebep ve illet vardir ve insan akli tarafindan anlasilabilir ve kavranabilir. Cebriyye ve Esariler bu nevi bir hikmeti ve illeti reddeder ve kabul etmezler.

Esarilerin Görüsü

Allahin fiillerinin bir takim garaz, maksat ve illetlerle muallel olmasi Onun sanina aykiridir. Çünkü bu bir eksikliktir. Zira bir isi bir maksada ve hikmete göre yapmak demek, o maksad ve hikmetle eksigi tamamlamak demek olur. Bu takdirde, fail o maksad ve hikmetle mükemmellesiyor, maksad ve hikmet de onu ikmal ediyor, tamamliyor, demek olur. Allah böyle olmaktan mukaddes ve münezzehtir. Alemde varliginda hiçbir fayda bulunmayan bulasici hastaliklarin ve zararli yaratiklarin mevcut oldugunu görüyoruz. Eger Allahin fiillerinin hikmet ve maslahat ihtiva etmesi lazim gelse, bu gibi seylerin var olmamasi gerekirdi. Allah her seyi bir illete ve hikmete göre yapar demek, Onun yüce ve mutlak iradesini hikmet ve illet adi verilen bazi seylere tabi kilmak, hikmet ve illeti de ilahi iradenin metbuu haline getirmek olur. Bu duruma göre bir isi yapan gerçi Allah oluyor ama Allaha da o isi yaptiran hikmet ve illet adi verilen seyler oluyor. Allah faildir ama Onun üzerinde de hikmet ve illetler tesirli oluyor. Böylece Allahin tamamen hür, serbest ve muhtar olan iradesi hikmet ve illet denilen seylerle kayd altina aliniyor, kisitlaniyor, sinirlaniyor. Bu ise fail-i muhtar fikrine uymuyor. Allahi mucibun bizzat hale getiriyor.

*** Kitap: Ebu Hanife Yazar: Muhammed Ebu Zehra

--- Sayfa 172: Bagdat tarihinde Ebu Yusuftan naklonuluyor:

Ebu Hanifeyi söyle derken isittim: Bir kaderci ile konustunmu, sana söyleyecegi iki seydir: Ya küfür etmek, ya sükut etmek. Ona bu seylerin böyle olacagini Allah eskiden biliyor muydu? diye sorulsa: Buna karsi hayir derse kafir olur. Evet derse ona sorulur: Bildigi gibi olmasini mi diledi, yoksa bildiginin hilafina olmasini mi diledi? Cevabinda: Bildigi gibi olmasini diledi derse müminden imani, kafirden küfrü diledigini ikrar etmis olup, yok ilminin hilafina olmasini diledi derse; Allah hem diliyor, hem de meramina nail olamiyor demek. (Olacagini) bildiginin aksine dileyen ve (olacak olan) bildigi olmayan bir Tanri tanimak ise küfürdür.

*** Kitap: Maturidi ve Nesefiye Göre Insan Hürriyeti Kavrami Yazar: Prof. Dr. M. Said Yazicioglu (Ebul - Muin Nesefi (Ö. 1115) ileri gelen Maturidi kelamcilarindandir.)

--- Sayfa 22: Nesefinin Esariye karsi takindigi tavir hayli ilgi çekicidir. Tabsirenin (Yazdigi kitap) fiil bahsinde bir konudan bahsederken kullandigi bu; Ehli Sünnet mezhebidir. Esariye gelince ifadesinden Esariyi, Ehli Sünnet disinda gördügü anlasilmaktadir.

--- Sayfa 50: Memluk devri Maturidi kelamcilarinin en mühim simalarindan biri olan Ubeydullah bin Mesud Sadrüs-Seria el-Mahbubi (Ö. 1346) fiilin Allah tarafindan yaratildigini, fakat fiili begenip ona yönelecek olan irademizin yaratilmamis oldugunu söyleyerek insanin fiilindeki hürlügü konusunda belki de bu en ileri adimi atan kelamcidir. Netice olarak diyebiliriz ki Ibn Humama (Ö. 1457) göre radikal bir determinizmden sakinmak için Kurani formüle bir özellik, baska bir deyisle insan fiilinde istisnaya gitmek gerekmektedir. Bu neticeye ulasmak için de istisnayi insan fiilinin bütünlügüne yaymak ihtiyaci yoktur. Sadece bu fiili idare edip yönlendiren azme tatbik etmek yeterlidir. Insan kendi iradesini kendisi var eder. Ibn Humam bunun disinda her seyin Allah tarafindan yaratildigi görüsündedir. Ibn Humamin Maturidi ve Nesefi düsüncesinden ayri ve orjinal diyebilecegimiz fikri, insan iradesinin yaratilmamis oldugunu kabul etmis olmasidir. Insan fiile iliskin iradesini kendisi meydana getiriyorsa, Allahin yarattigi çesitli fiillerden seçip begendigini hiçbir etki ve baski altinda kalmadan hür bir sekilde seçebiliyor demektir. Iradenin yaratilmis veya yaratilmamis oldugu meselesi Maturidi ve Nesefi de açikça üzerinde durulan bir konu degildir. Fakat onlarin izah tarzlarindan Ibn Humamin görüsleri dogrultusunda düsünmüs olduklari anlasilmaktadir. Yani Maturidi ve Nesefi, seçimi yapacak olan insan iradesinin yaratilip yaratilmadigi konusu üzerinde açikca durmamislar fakat iradenin bagimsiz oldugunu hissettiren açiklamalarda bulunm...uslardir. Ibn Humamin onlarin bu düsüncelerini daha somut bir sekilde ifade etmis oldugunu söyleyebiliriz.

--- Sayfa 63: Yaratma - Kesb önceligi

Acaba kesb, yaratmadan önce olabilir mi? Kesbin yaratmadan önce olmasi demek, kesb varken yaratmanin mevcut olmamasi demektir. Fakat yaratma, yani yaratilan bir sey yoksa insan neyi kesbedecektir? Yokun kesbi sözkonusu olamaz. Yokun kesbedilebilecegi kabul edilecek olursa, bu yaratma demek olacaktir. Yani insan bir seyi yapabilme hürriyeti disinda onu yoktan varetme kudretine de sahip oluyor demektir. Kesbin önceliginin kabul edilmesi durumunda, Allahin yaratmasini izah etmek güç, hatta imkansiz olacaktir. Aslinda kesbin önceligini kabul etmek Mutezile görüse uygun düsen bir anlayis olur. Ehli Sünnetin anlayisi ise bunun aksinedir. Ehli Sünnetin anlayisina göre kesb ve yaratmayi bir anda düsünmek gerekmektedir. Böylece her iki failin, bir fiile degisik açilardan etkisi gerçeklesmis olacaktir. Ehli Sünnet kelamcilari bir fiile iki failin etki edebilecegini kabul etmislerdir. (Yorum: Esarilikte kesb anlayisi: Kulun kudretinin tesirsiz olarak fiille beraber bulunmasidir) Burada iki isten birinin önceligi degil, beraberlikleri söz konusudur. Insanin bir seyi kuvvetli bir arzu ve istekle istemesi sonucu Allah onu yaratir ve insan da ayni anda kesbeder.(Yorum: Dikkat edilirse bir beraberlikten bahsediyor. Pesine insanin cüzi iradesini kullanmasi sonucunda Allahin fiili yaratmasini ve ayni anda kesb olayini zikrediyor. Lakin cüzi irade yönelimini basa koyuyor. Bu yönelme (cüzi irade) isini süratle geçiyor. Zira esas mesele orada. Çünkü cüzi irade mahluk mu, degil mi? genellikle kitaplarda bu nokta geçistirilir, üzerinde pek durulmaz. Zaten çogu Maturidi yazar da cüzi iradenin mahluk olup olmamasi meselesini bilmez.) Böylece isin yaratma yönü Allaha kesb yönü ise insana ait olmus olur. Bu durumda önce yaratma sonra kesb söz konusu degildir. Insan iradesi fiilin baslangiç noktasidir. Fiilin yaratilip yaratilmamasi insan iradesine bagli bir husus olmaktadir. Ancak yaratma yönü Allaha, kesb yönü ise insana aittir. Ehli Sünnetin iki kadirin bir makdura (güç yetirilen sey) taalluku bu bakis açisindan kaynaklanmaktadir. Fiilin meydana gelmesi olayinda yaratma ve kesb de öncelik degil, beraberlik söz konusu edildiginde, isin olusumuna etki eden seyin ne oldugunu tesbit etmek gerekmektedir. Bir sebep olmali ki iki fail harekete geçsin. Buradaki sebep insan iradesinin harekete geçmesi olmalidir. Bu durumda insanin fiilinde hürlügü ve dolayisiyla netice de sorumlu olmasi daha kolay anlasilacaktir. Maturidi kelam bilgini Ibn Humam da bu görüse paralel bir anlayisa sahiptir. Ona göre insan bir seyi kuvvetli bir iradeyle istedigi veya arzuladigi zaman, Allah onun için, o fiili yaratir. Bu görüse göre insan; kesbetmeden önce, Allahin yaratmasini niyeti ve kuvvetli arzusu ile tayin ediyor gibidir. Allah bu kuvvetli istek dogrultusunda insanin fiilini yaratiyor; insan da bu fiili tam anlamiyla benimsiyor. Böylece fiildeki baslangiç ve fiil neticesinde meydana gelen sonuç, insanin bizzat kendisine ait olmus oluyor. Netice olarak kesbe öncelik vermenin, yaratma ilkesine aykiri düsecegini söyleyebiliriz. Çünkü yaratma yoktan varetme olduguna göre, burada bir siçrama söz konusudur. Kesb yaratmadan önce olacak olsa, yok olan bir seye sahip olma durumu söz konusu olur ki bunun imkansizligi ortadadir. Yaratmaya öncelik verilmesi durumunda ise insanin yaratilmis bir seyi kesbe mecbur olabilecegi noktasindan hareketle, fiilde bir zorunluluk sözkonusu olabilecektir. Ehli Sünnetin yaptigi gibi, yaratma ve kesbte öncelik degil beraberlik kabul etmek en uygun izah tarzi olmaktadir. Zira bu durumda Allahin yaratma kudretine bir zarar gelmedigi gibi, insan için de herhangi bir zorunluluk ve hürriyetini kisitlayici bir durum sözkonusu olmamaktadir. Yaratmanin kesbten önce oldugu kabul edilecek olursa Allahin degisik karakterde seyler yarattigini insanin da bunlardan diledigini seçebilecegini kabul etmek gerekmektedir. Allah tek bir sey yaratmis olsa insanin seçim hürriyeti sözkonusu edilemeyecektir. Degisik alternatifli seyler yaratilmis olmali ki, insan diledigini seçip benimsesin ve dolayisiyla hürriyeti sözkonusu olabilsin. Iste insanin bu degisik seylerde diledigini seçmesi de kesb olmaktadir.

--- Sayfa 112: Nesefi Temhidde (Yazdigi kitap) buna benzer ifadeler kullanmaktadir: Biz mutlak olarak Allah küfrü yaratti demiyoruz. Allah küfrü çirkin, batil ve fasit oldugu halde yaratti diyoruz. Bunlarin yaratilmasinda hikmet vardir. Aklin yanilmasi, küfrü güzel ve dogru olarak benimseyip yapmaktir.

--- Yorum: Halbuki biz Maturidi kitaplarinda imanin ve küfrün mahluk olmadigini okuyoruz. Zira bunlar mahluk olsa direk cebr olur. Çünkü Allahin yarattigi seyin tahakkuk (meydana gelme) etmesine engel olunamaz. Birisinde küfrü yaratsa o kisi zoraki kafir olur. Tersi olarak birisinde imani yaratsa, o kisi zoraki mümin olur. Çok defa söyle ifadeler duyuyorum: Her sey de hayir vardir. Allah sende kötü bir sey yaratsa, mutlaka bir hayir vardir, bir hikmet vardir Bir kere sunu bilelim ki; Mutezile mezhebinde aslah prensibi vardir. Yani Kulda iyi olani yaratmasi Allaha vaciptir, derler. Esariler diyor ki: Allaha hiçbir sey vacip degildir. Zira vacip olma; geregi yapilmadigi takdirde kinanmayi gerektirir. Allah kul için hep iyiyi yaratacak diye bir sey yok. Simdi diyelim bir kulda küfrü yaratti, Kurani, peygamberini inkar ettirdi. Bu düsünceleri kulda yaratti, simdi bu isin neresi kul için hayirlidir? Bu küfür sebebiyle, bu sekilde ölürse ebedi cehenneme gidecek. Daha bu isler kul için hayirlidir denir mi? Her iste bir hikmet aranir mi? Zaten Esariye göre Allahin fiilleri için bir sebep aranmaz ve bir hikmete baglanamaz. Çünkü Allah yaptiklarindan sorumlu degildir. Maturidiye göre ise Allahin fiilleri bir hikmete baglidir ve bir sebebe baglanmaktadir. Çünkü Allah abesten münezzehtir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*** Kitap: Saadet Anahtari Yazar: Muhammed Ihsan Oguz

--- sayfa 318: Hatirlatma: Sebepler eksiksiz yerine getirildikten sonra bu sebeplerin sonuçlarini yaratmak veya yaratmamak Allah Tealanin irade ve dilemesine baglidir. Dilerse yaratir, dilerse yaratmaz. Bu husus; irade ve dileme sifatinin Bagimsiz Ilahlik ve Rabliginin geregidir. Aksi takdirde Mucibun bizzat olmasi gerekir. Yani sebepler eksiksiz olarak tamamlaninca o sebeplerin sonucunu yaratmak zorunlu ve mecburi olur. Böyle bir hal ve durum Allah Teala hakkinda imkansizdir. Çünkü Allah Tealaya zorunluluk yoktur.

--- Yorum: Ifade incelendiginde sonuç yine cebr olur. Zira siz ne kadar yönelseniz de isin sonu yine Allahin dilemesine kaliyor. O halde diyelim biri zina etmek istiyor. Demek ki Allah bu kiside zina fiilini yaratmayabilir. Ama icabinda baskasi da zina etmek istiyor. Lakin diyelim Allah onda bu..

zina fiilini yaratti. O kul demis olsa ki: Ya Rabbi o da yöneldi, ben de yöneldim. Zina yapmayi ikimiz de istedik. Onun için bu fiili yaratmadin da, neden benim için yarattin, fark neydi? ne cevap vereceksiniz bu duruma? Görüldügü gibi yukaridaki ifadeler isiginda yine cebr düsüncesi ortaya çikar.

--- Sayfa 323: Allah Teala bir canli için ne miktar rizik takdir buyurmus ise, ancak onu alir; baskasi ona karisamaz. Diger bir deyimle rizik artip eksilmez ve bir kimse diger bir kimsenin (Takdir edilmis olan) rizkini yiyemez. Aksi halde Allahin ilminin, ezeli taksim ve takdirinin degisiklige ugramasi gerekir ki böyle bir hal mümkün degildir.

--- Sayfa 325: . Esariler pek açik olan bu gerçege karsi çikarak; cüzi ve gerçek kudretin fiilin her iki yönüne ayni derecede yeterliligini kabul etmemisler ve onun için cebr saibesinden kurtulamamislardir. Dogru olan Ebu Hanifenin görüsüdür.

*** Kitap: Sorular ve Cevaplar Yazar: Muhammed Ihsan Oguz

--- sayfa 127: Ilksöz: Bu kitap taninmis alimlerden Ibn-i Teymiyye ve ögrencisi Ibnül Kayyim el - Cevziyyenin Ehli Sünnetin büyük imamlarindan Imam Ebul Hasan el Esari ve Imam Ebu Mansur Maturidi Hazretlerinin Kaza - Kader ve insandaki cüzi irade meselelerine ilskin ilmi görüs ve düsünceleri aleyhindeki agir ve siddetli saldiri, itham ve iftiralarina karsi yazilmis, akli ve nakli delillere dayali bir eserdir.

--- Yorum: Görüldügü gibi Esariyi Ehli Sünnetin büyük imamlarindan olarak kabul ettigini beyan ediyor.

--- Sayfa 135: Ibn Teymiyye ile ibn-i Kayyimin Esariler ve Maturidiler aleyhinde söyledikleri sözlerin aynen nakli: Bunlar diyorlar ki: Esariler cebre meyilli olan kimselerdir. Kazanip edinme ile yaratmanin ayri ayri seyler oldugu inancindadirlar. Mutezile mezhebi, Esariyyeden daha dogru ve daha iyidir. Esarilerin Yaratma Allahtan, kazanip edinme insandan demeleri ve Insan kazanan, Allah yaratandir seklindeki görüs ve düsünceleri hiç dogru degidir. Bu gibi görüsler insani mecbur olma düsüncesinden kurtaramaz. Esarilerin görüsleri anlasilmaz birer bilmecedir. Ibn-i Teymiyye ve Ibn-i Kayyim; Maturidiler aleyhinde de su sözleri söylemislerdir: Maturidilerin Cüzi irade yaratilmis degildir ve Insanin kazanip edinmesi, Allahin yaratmasindan öncedir demeleri çok yanlistir. Insani sorumlu kilan, çok önemli isler gören cüzi irade nasil olur da Allahin yarattigi olmaz? Cüzi irade Allahin yarattigi olmaz da, insanin yarattigi mi olur? Cüzi irade Allah tarafindan yaratilmazsa, insan kendi iradesi vasitasiyla fiillerinin yaratani olmaz mi? Cüzi irade hiçbir sekilde yaratilmis degilse, ezeli olmasi gerekmez mi? Insanin kendisi sonradan meydana gelmis ve yaratilmis olunca; nasil olur da cüzi iradesi yaratilmis olmaz? Cüzi ( parça) olan bir sey, küllinin ( bütünün) sahip oldugu her nitelik ve özellige sahip bulunacagina ve insanin külli (bütün ve potansiyel) iradesi yaratilmis olduguna göre, külli iradenin bir parçasi olan ve onun kullanilmasi anlamina gelen cüzi iradenin de külli irade gibi yaratilmis olmasi gerekmez mi? Eger Cüzi irade gerçek bir varlik degildir, itibari (varsayilan) bir seydir denirse; bir sey ya vardir, ya yoktur. Varlik ile yokluk arasinda üçüncü bir durum olmaz. Cüzi iradenin varligi bulunmuyorsa yok demektir. Yokluk sebep olmaya ve sebeplilige elverisli degildir. Yokluk, bir seyin meydana gelmesinin sebep ve etkeni olamaz. Görülüyor ki Maturidilerin cüzi irade adini verdikleri Itibari irade görüsü de ne oldugu bilinmeyen bir düsüncedir. Bu irade anlayisi kesinlikle açik ve anlasilir degildir. Üzeri belirsizliklerle kaplidir. Insan ise açik ve anlasilir bir sekilde bilmedigi ve anlamadigi düsünceye inanmak ve onun dogrulugunu kabul etmek istemez. Bu gibi düsüncelerin dogrulugunu kusku ile karsilar. Kazanip edinmenin, yani itibari iradenin, yaratmadan önce veya sonra olmasi gibi meseleler kisir döngüden baska bir sey degildir. Esari ve Maturidi kelamcilari Allah ve insan iradelerini çok yanlis anlamislar, aradaki bag ve ilgiyi çözmek için çok yanlis kiyaslamalar, akil yürütmeler yapmislardir. Onu, insan ile Allah iradesi arasindaki maddi ve cismani kavramlarin dar sinirlari içinde incelemisler; içinden çikilmaz ve ne oldugu anlasilmaz bir yerde saplanip kalmislardir. Bu çikmaz yoldan dönüp, ayet ve hadislerin manalarini anlayamamislar, insan hayatini bütün açikligi ve genisligi ile görememislerdir. Esari ve Maturidilerin irade konusuna iliskin görüsleri üzerinde durmak, bunlari arastirip incelemek insani hiçbir olumlu sonuca ulastirmaz. Tam tersine; insanin zihnini karistirir yeni yeni süphe ve tereddütlerin uyanmasina sebep our. Onun için; Irade, kaza, kader konularini ayet ve hadislerin genel hükümlerinden ve açik manalarindan, Peygamber aleyhisselamin bu meseleleri anlama ve uygulama tarzindan ögrenmeye çalismalidir.

--- Sayfa 157: Azm-i musammem (Kararli niyet): Irade, seçme, kasd, niyet, güç, kazanim demektir. Bunlar birbirlerinin destekleyicisidir. Kelimelerin esas olarak manasi ileri - geri birbirinin aynidir. Iste; kuldaki bu kadar nitelik ve özellikler (Yani; irade, seçme, kasd, niyet, kudret, güç yetirme, azim, karar, kazanip edinme), fiilin kula ait olmasi ve kulun Allah Teala tarafindan emir ve yasaklar, bunlara iliskin mükafat ve cezalarla muhatab; yükümlü ve sorumlu tutmasi için yeterlidir. Eger yukarida sözü edilen insani nitelik ve özellikleri de, Esariler gibi: Baslangiçta ve aslinda Allah Teala yaratir denirse; kullarin hiçbir sekilde iradeye, seçmeye, kudrete, güç yetirmeye, kasda, azme, kazanip edinmeye sahip olmamalari; her islerinde mecbur ve zorunlu bulunmalari gerekir. Yukarida da geçtigi üzere, bu en yanlis ve asilsiz bir seydir. Mutlak adalet sahibi olan Sani Yüce Allah; eli ayagi bagli, herhangi bir sekilde hareket edip etmemekten yoksun, aciz ve çaresiz bir kisiye, hiçbir sey yapamayacagini bile bile Söyle yap, böyle yapma diye emretmekten, onu yükümlü ve sorumlu kilmaktan, kinamaktan uzak ve yücedir.

--- Yorum: Bakin, Esarilerin irade, niyet daha dogrusu cüzi iradenin baslangiçta ve aslinda Alah tarafindan yaratilmis oldugunu, söylediklerini ifade ediyor. Pesine bunun yanlis ve asilsiz oldugunu ekliyor.

--- Sayfa 151: Eger Allah Teala insandaki cüzi iradeyi de yaratsa idi, kul yaptigi islerde hareket ve davranislarinda zorunlu olur, sorumlu tutulacak ve kinanacak bir durumu bulunmaz idi. Buna karsi O durumda kul islediginin yaratani olur diye bir itiraz ileri sürülemez. Çünkü Allah Teala (Hikmeti geregince) cüzi iradeyi yaratmaz. Fakat kulun cüzi iradesiyle kazanip edindigi isleri (sözü edildigi üzere) yaratir. Bu sebeple kazanma kula, kazanilan fiilin yaratilmasi Allah Tealaya ait olur. Eger cüzi iradenin yaratilmadigi ve insanin eseri oldugu kabul edilmezse, fiili...n sorumlusu, kazanip edinen ve isleyeni açik ve belirli olmaz. Isi Hak Tealaya yüklemek, kulun islediginde zorunlu oldugu düsüncesine kapilmak tehlikesi ve sapikligi bas gösterir. Zira fiilin kazanim yoluyla isleyeni Kendine ait cüzi iradesiyle, seçimiyle, kasdiyla, kararli niyetiyle kuldur. Yaratani ise Sani Yüce Allahtir. Kul fiilinin yaratani olamaz. Allahtan baska yaratici yoktur.

--- Yorum: Burada cüzi iradenin yaratilmadigi görüsü kabul edilmezse, isin tehlikeli olup, bunun da sapiklik oldugunu ifade ediyor. Sayfa 157de ise Esarilerin Cüzi iradenin yaratildigi görüsünü savunduklarini bildirmisti. Simdi mantiken baktigimizda yazarin, Esarilerin, sapiklik düsüncesini savunduklarini belirtmesi gerekiyorken, Sayfa 127de Esariyi Ehli Sünnetin büyük imamlarindan saydigini bildiriyor. Iste gördügünüz gibi Maturidi yazarlari böyle tenakuz ve çikmazlar içinde yasiyorlar ve isin tuhaf yani, onlar bu çeliskilere öylesine alisiktirlar ki, bu tezatlari, zitliklari, olmamis, yokmus gibi görmek onlar için zor degildir.

*** Ebu Zerden

O söyle derdi: Kim sabahleyin: Allahim yaptigim herhangi bir yemin veya yaptigim herhangi bir adagim ya da söyledigim herhangi bir söz senin dilegine baglidir. Senin dilegin bunlarin hepsinin önündedir. Diledigin olur, dilemedigin olmaz. Allahim günahimi bagisla, benim için ondan vazgeçiver! Allahim sen kimi affetmissen duam onadir. Kime lanet etmissen lanetim onadir. derse o gün istisna edilenler arasinda olur. (Ebu Davud)

*** Ümmü Selemeden

Yanimda oldugu zaman Peygamberin en çok yaptigi dua su olurdu: Ey kalpleri evirip çeviren! Kalbimi dinin üzerinde sabit kil! Dedim ki : Ey Allahin Resulü! Neden hep bu duayi yapiyorsun? Cevap verdi: Ey Ümmü Seleme! Kalbi Allahin parmaklarindan iki parmak arasinda olmayan hiç kimse yoktur. Isterse durdurup sabit kilar, isterse yerinden kaydirir. (Tirmizi)

*** Ümmü Habibeden

Allah Resulu beni söyle derken duydu: Allahim beni kocam Allah Resulü, babam Ebu Süfyan ve kardesim Muaviye ile faydalandir! Söyle buyurdu: Sen Allahtan belirlenmis süreleri, sayilmis günleri ve bölüstürülmüs olan riziklari istedin. Biliyorsun ki bunlar zamanindan ne önce gelir ve ne de gecikir. Eger sen Allahtan seni kabir azabindan ve cehennem atesinden kurtarmasini isteseydin senin için daha iyi ve faziletli olurdu. (Müslim)

*** Muazdan

Ardinizda fitneler olacaktir. O zaman mal çogalacak, Kuran açilacak, mümin, münafik, erkek, kadin, köle, hür, küçük, büyük herkesin elinde Kuran olacak. Içlerinden biri söyle diyecek: Neden bana onlar tabi olmuyorlar? Ben Kurani okuyorum, yine de kimse bana uymadi. Ben onlara Kurandan baska bir sey uydurmadikça bana uymayacaklar. Böyle bir kisinin uydurduklarina tabi olmaktan sakinin! Zira onun ortaya attiklari dalalet ve sapikliktir. Ben sizi bilgili kimselerin ayaklarinin sürçmesine karsi uyariyorum. Çünkü seytan ilim sahiplerinin dili ile dalalet ve sapikliga davet edecektir. Münafik da bazen dogru söz söyleyebilecektir. Yine dedi ki: Sen bilgili kisinin o söhret kazanmis sözlerinden kaçin ki, o sözler seni kaydirip yaniltmasin. Kim bilir belki o bilgili kisi bu sözlerinden döner. Sen hak ne ise onu kabul et, onun üzerinde ol, çünkü hakkin üzerinde nur vardir (Ebu Davud)

--- Yorum: Bu hadisi niçin zikrettigim esasen açiktir. Yani cebr inancini reddeden kisilerin isimleri, lakaplari, söhretleri sizi aldatmasin. Onlara tabi olmakla düseceginiz o yanlistan dolayi, onlarin söhreti sizi kurtaracak degildir.

 

sana bir söz kobra: bunlar benim araştırdıklarım elimden şimdilik bu kadar geldi eğer dersen ki: bu verilen kaynakların güvenilirliğine ben inanmam bana tam gerçek maturidinin yazdığı kitaptan örnek getir dersen şunu diyorum evvelden de söylediğim gibi ben arapça bilmiyorum yani o eserlerin orjinalini bulsam bile anlayamam ben böyle tercüme eserler türkçe kitaplardan anladıklarımı yazdım eğer sen çok istiyorsan bu verdiğim kaynakları araştır icabında orjinal eserleri bulabilirsen bul arapça biliyorsan sen oku biliyorsan bilen birine okut. yani elimden bu kadarı geldi mustafa sabrinin kitabını iyi inceledin mi? bir soru : sence mustafa sabri maturidi mezhebinden niçin eşari mezhebine geçti? bunu kendine bir sor .. yine ben cevaplayayım: çünkü o maturidi mezhebinin kaderi inkar ettiğini anlamıştı bu yüzden mezhebini değiştirdi....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*** Muhammed Ihsan Oguz’un, (Kaza Kader) adli kitabindan birkaç örnek verecegim. Kendisi Maturidi görüsünde olup, Es’ari mezhebini yerden yere vurarak zalimlik seklinde vasifliyor. Ben burada, kendisi Maturidi oldugu halde bu görüsün esasen Mutezile ile beraber oldugunu itiraf eden yazari gösterecegim.

--- Sayfa 114: Hukuk ve sorumluluk açisindan bakildiginda bir hukukçu için ya bu Maturidiyye fikrini yahut Mutezile fikrini kabulden baska çare yoktur. Zaten Maturidilerle, Mutezile arasindaki fark, o kadar büyük bir fark degildir. Çünkü Mutezililer ”Kaderin hem insanin kasd ve seçimi üzerinde, hem de istemeye bagli fiiller üzerinde etkisi yoktur.” derler. Maturidiler ise “Yalniz insanin kasd ve seçimi üzerinde etkisi yoktur fakat fiiller üzerinde etkisi vardir. Yani insan kendi fiilini kasdeder ve kazanir, Cenab-i Hak yaratir…” derler. Bu iki fikrin bir sonuca varacagi bellidir. Aradaki anlasmazlik sözde bir çekismeden ibarettir.

--- Sayfa 66: Maturidiler gerçi Mutezileye pek yaklasmislar ve aradaki farkin sekilde ve sözde oldugu görünümünü vermisler ise de isin gerçegi böyle degildir. Çok açik ve ciddi ayriliklar vardir. Onun için Cebriyye ile Mutezile arasinda asil orta yolu izleyen, Maturidiler olmustur.

--- Yorum: Dikkat edilirse cebr ile kaderi inkar (serbestlik) arasinda orta yolu izlediklerini iddia ediyor. Halbuki böyle sey olamaz. ”Ben hem özgürüm istedigimi yaparim, hem de mecburum” bu ifade iki ziddi birlestirmek olur ki batildir. Fakat bunlar israrla kitaplarda bunu tekrarlarlar, biz orta yoluz diye; bakin yazar ne diyor, neyin itirafini yapiyor.

--- Sayfa 74: Maturidiler de, irade konusunda geçtigi üzere görünürde orta bir yol izliyorlar ise de, sonuç olarak (ve fakat sözü edilen kayit ve sartlarla) Mutezile ile birliktedirler. Çünkü Hak’tan sapanlarda da bazi isabetli görüsler bulunur. Onu kabul etmekte dini bir sakinca yoktur.

--- Yorum: Yazar burada Mutezile’nin Hak’tan saptigini ancak görüslerinin bazisinin isabetli olabilecegini ifade ediyor. Tamam Allahin görülmesini reddetmeleri, bununla birlikte cisim ve mekanli olmaktan tenzih etmeleri isabetli görüsleridir. Mutezile’nin sapik görüsleri var: Büyük günah isleyen eger tevbe etmeden ölürse; “el menzile beynelmenzileteyn” görüsü vardir ki bu kisi ne kafir ne de mümindir, ama cehennemde sonsuz kalir; bununla beraber azabi kafirlerden hafif olacaktir. Kur’an’ a mahluk derler, Allah’in iradesi hadis ( sonradan olan) derler. Ancak onlarin en fazla üzerinde durduklari ve kendilerinin bu kadar taninmasina sebep olan görüsleri kaderi inkar etmeleri ve “Kullar fiillerinde özgürdürler” demeleridir. Bu gizlenemez, hal böyleyken yazar, “Onlarin görüslerini almakta sakinca yoktur” diyor. Siz çevrenizdeki kisilere Mutezile denince ne anladiklarini sorunca size evvela “Kaderi inkar edenlerdir” seklinde yanit verirler.

--- Sayfa 102: Bir hadisten bahsolunuyor, aslinda hadis cebr anlayisini anlatiyor. Diyor ki: Iste Hz. Ömer kaderi böyle anliyor. Yapilan açiklamalardan anlasilmis olacagi üzere Maturidiler de böyle anlamislardir. Hatta, Mutezile’nin anladigi da baska bir anlayis degildir.

--- sayfa 113: Maturidiyye Fikirlerinin Önemli ve Özlü Bir Ifadesi Yukarida irade konusunda geçtigi üzere Cenab-i Hakk’in esyayi diledigi zamanda yaratmasi, ezeldeki takdirine, takdiri iradesine, iradesi ezeli ilmine, ezeli ilmi bilinen seye baglidir. Bilinen sey ise, bizim kendi irade ve seçimimizle meydana gelecek fiillerimizdir.

--- Sayfa 112: Kaderi ikiye ayiriyor:

1.Kisim: Bahsettigimiz irade kismi yani, seçtigimiz; oturup kalkmak, gülmek, yemek yemek gibi yapabiliriz de yapmayabiliriz de seklinde vasifladigi bölüm.

2.Kisim: Kisinin elinde olmayan güzellik, çirkinlik, boyun uzun kisa olusu, dogal afetler gibi elde olmayan kisimlar diyor ve ekliyor: “Bu iki tür kaderden birincisinde insan kendi kaderini kendi belirler, tayin eder. Ezeli takdir böyle kararlasmistir. Istemeye bagli olan fiillerin hemen hepsi bu türdendir. Söz konusu ettigimiz kaderden asil maksatta bu birinci tür kaderdir.

--- Sayfa 64: Soru, itiraz; Es’ariyye’den, Maturidiyye’ye itiraz: Cüz’i iradeyi Cenab-i Hakk’in yaratmasindan ayirarak “Basta ve dogrudan dogruya Allah tarafindan yaratilmis degildir, insanin kendi yapmasi eseridir” demekle zorunluluktan kurtulunmaz. Çünkü siz de kabul ediyorsunuz ki Hak Teala’nin ilim ve iradesi, ezeli takdiri, her seyi hatta istemeye bagli fiilleri kapsamaktadir. Böyle olunca; insanlarin istemeye bagli fiilleri de Cenab-i Hakk’in ilim ve iradesi, ezeli takdiri ile meydana gelir. Su halde; bunun sonucu olarak, insan bütün fiillerinde, her hareket ve davranisinda mecbur ve zorunlu demektir. Aksi halde; ezeli takdirin bozulmasi, Allah’in iradesinin acizlige, ilminin de bilgisizlige dönmesi gerekir.

--- Cevap: Biz de kesin olarak inaniriz ki her sey gibi insanlarin bütün fiil ve hareketleri, hatta cüz’i iradesi de Cenab-i Hakk’in ilim ve iradesi, ezeli takdiri ile meydana gelmektedir. Fakat bundan dolayi, öyle zannedildigi gibi istemeye bagli fiillerde mecbur ve zorunlu olma gerekmez. Insanlar hareket ve davranislarinda mecbur ve zorunlu olmaz. Çünkü takdir, iradeye; irade, bilmeye; bilme, bilinene baglidir. Yani bilme, bilinenin bütün sartlari ve nitelikleri ile oldugu gibi kesfedilmesidir. Diger bir deyimle; bilgi, bilinene uygun olan kesiftir. Bu hususta uygunluk bilmede aranir. Bilinene uygun olursa bilgi denir. Uygun olmazsa bilgisizlik denir. Bunun içindir ki; bilgi, bilinenin niteligini degistirmez; tam tersine ona bagli ve uygun olur. Bilmenin, bilinen de hiçbir etkisi yoktur. Böyle olunca Cenab-i Hak insanlari irade ve kudret sifatlari ile bir fiili isleyip islememekten birini tercih edip seçecek güçte kilmis, onlarin ileride ne gibi fiiller isleyeceklerini ezelde kesfederek bilmis, kesfedip bildigi gibi onlarin kendi fiil ve hareketlerinin yine kendi seçimleriyle meydana gelmesini irade ve takdir buyurmustur. Bu ise; hiçbir bakimdan insanin istemeye bagli fiillerinin zorunlu olmasini gerektirmez.

--- Yorum: Buradaki bilmeden kasit Allah’in bilmesi; bilinenden kasit ise kisinin cüz’i iradesi sonucu ortaya çikan ve çikacak olan eylemlerdir, amellerdir.

*** Mutezile mezhebinin ileri gelenlerinden Ebu Ali el Cübbai’ nin söyle dedigi rivayet edilmis: ”Cebriyye’ye mensup kisi kafirdir. Cebriyye’ye mensup kisinin kafir oldugunda süphe eden de kafirdir. Süphe edenin küfründe süphe eden de kafirdir.”

--- Yorum: Cübbai’nin burada kastettigi; her ne kadar metinde Cebriyye diyorsa da, esasen cebr (zorlama) itikadinda olan herkese samildir. Izah ettigimiz gibi Es’arilik’te cebr görüsündedir ve Esariyye’de Cebriyye’dendir. Cebriyye mezhebi denildiginde genelde kastedilen Cehmiyyedir. Cehm bin Saffan’in kurdugu. Lakin Cehmiyye der ki: Kulun iradesi ve kudreti yoktur. Bazi fiillerin insana izafe edilmesi mecazdir. Gerçekte ise Allah’tan baska fail yoktur. Fakat bunlar da Kur’an’a mahluk diyor. Cennet ve cehennemin fani olduguna ve ebedi olmadigina ve Allah’in ilminin de hadis (sonradan olma) olduguna inaniyorlar.

Ehli Sünnet Cebriyyesi (Eş’ari)

Es’ariyye mezhebinin Cebriyye’den oldugu kelamda genel bir kanaat halindedir. Fakat Es’ariligin cebr telakkisi mutavassit ve mutedil bir cebr anlayisidir. Müfrit ve asiri Cebriyyecilik Es’arilik’te yoktur. Es’ariler’e Cebriyye denilmesine sebep: ”Kulun kudreti vardir; fakat bu kuvvetin tesiri yoktur. Kul diler, irade eder, fakat kulun dileme ve irade etmesini, Allah’in irade etmesi sarttir. Allah dilemedikçe kul dileyemez” demeleridir. Kesp: Kazanma demek olup Es’ariler’e göre tanimi sudur: ”Kesp, kulun kudretinin, etkisiz olarak fiille birlikte bulunmasidir.” Maturidiligin kesp anlayisi bundan farklidir. Çünkü onlara göre kesp - cüz’i iade - fiille tesir eder.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kursatotcu, insan iradesini taştan taşa vurdun eline sağlık, fakat yazında diyorsun ki;

 

 

CODE

...ben cüzi irade yoktur demedim şunu diyorum cüzi irade vardır lakin etkisi yoktur...

 

 

 

peki bu etkisi olmayan cüz'i iradenin işi ne, yani ne yapar, ne eder, niçin var....

 

teşekkürler... bak çakılltaşı bu soruyu bana başka formlarda da sordular bu ifade esasen eşari mezhebinin görüşüdür bundan kasıt şudur. yani insanın iradesi vardır irade demekle kasdettiğim ise şudur. mesela bilgisayarı açmak istedim işte bu iradedir diğer deyimle buna cüzi irade denir biz bu iradeyi inkar etmiyoruz lakin benim dediğim "irade vardır lakin etkisi yoktur" şu demektir. benim irade ettiklerimi de yani Allah yaratır sonuç itibariyle Allah bende hangi düşünceyi yaratırsa ben ancak onu düşünebilirim manasında olmak üzere kullanılan ve insanın özgür iradesinin olmadığını ifade eden temsili bir söyleyiştir. yani irademiz vardır ama özgür irademiz yoktur Allah benim neyi düşünmemi irade etmişse ben ancak onu irade edebilirim manasında kullanılan bir ifadedir . zaten eşari mezhebinde kesb: kazanmak demek olup bu mezhepte tanımı aynen şudur: insan gücünün fiille beraber etkisiz olarak bulunmasıdır.( bu mezhepte insan fiilleri, hareketleri Allah tarafından yaratıldığı kabul edilir) zaten defalarca zikrettiğim üzere kader hususunda benim dediklerimin tamamına yakınını ben eşari mezhebinin dediklerini size anlattım ki bu mezhep piyasadaki kitapların tamamı tarafından ehli sünnet olarak kabul edilen ve hak mezhep diye ifade edilen mezhebin görüşleridir . ben bunları biliyorum ve insanların çoğu bu gerçeklerden habersiz diye ben mi suçlu oluyorum yani...

soru: cüzi iradeyi insan mı yaratır, Allah mı yaratır yoksa kendi kendine mi meydana gelir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

ne oldu sesiniz çıkmıyor araştırdınızda eşariliğin cebir ci oilduğunu gördünkobra işin özü şu ki: eşari mezhebinin yüzyıllardır bir adı var insanlar içinde ehli sünnet diye anılagelen bir ekoldür bu yüzyıllardan beri süre gelen ekole direkt olarak saldıramıyorlar cebr düşüncesine karşı çıkanlar dikkat edersen cebriyye adı altında hertürlü hakareti yapıyorlar dalga geçiyorlar fakat iş eşari mezhebinin kader konusunda bilgi vermeye geldiğinde bu konuyu kısa kesip aslında cebriyye bir kayış var bu görüşte diyorlar ama bak cebriyyeye yaptıkları aşağılamaları ona hemen hemen hiç yapmıyorlar bu nokta önemli sonra darbı mesel adı altında bir ifade uydurup "eşarinin kesp anlatımı gibi" diyorlar böylece okuyucuların aklına gelen eşarilikte yoksa cebirci mi anlayışını sindiriyorlar ve yüzyıllardır gelen iki hak mezhep anlayışını yani eşarilik ve maturidilik korumaya çalışıyorlar dersen ki bunu niçin böyle yapıyorlar: önceklikle taklitçilik ve sonra bu husus aklına geldiğinde bu kadar alim bu işi anlayamadıda ben mi anlayacağım bu işleri. bu kadar zamanın alimleri geldi geçti onlar bu iki mezhebi övdüler demek ki benim anlamadığım bir nokta var o bakımdan ben bu düşüncelere dalıyorum hiç said nursinin, elmalılı hamdi yazırın anlayamadığı bir şeyi ben anlayabilirmiyim? aman sakın bunu hiç kimseye söylemeyeyide bana gülmesinler. zira bu düşünceye ben bile inanamıyorum( yani eşarinin cebirci olup maturidi mezhebinin tersi düşünceyi savunması hususu) ve gülecek gibi oluyorum. ah ah eskilere tabi olmak lazım terbiyeli olmak lazım haddini bilmek lazım..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sizlere şunu söylüyorum sitede islamdakader.cjb.net soruları ve delilleri çevrenizdekilere sordunuz mu ve bu konuda tartıştınız mı çevrenizdekilerle eğer bunu yaptıysanız tahminim aşağılandınız, alay edildiniz ve sizden kaçmışlardır bu hususu merak etmekteyim dolayısıyla bu hususta çevresindekilerle konuşup tartışanların nelerle karşılaştıklarını buraya yazmalarını istiyorum bir bakalım ne yapmışsınız. bunu yapın ve görelim. hadi bekliyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yazdığım kitaptan sizin için seçtiklerim kısa ve etkili sorular

1 rızık Allah tan mı içki içmek rızık mı içki içmek Allah tan mı? ( haramda rızıktır maturidilere göre)

2 herşey Allahın dilemesiyle mi olur zina yapanlar var Allaha sövenler var bunlarda mı Allahın dilemesiyle oldu?

3 Allah günahların işlenmesini diler mi günahlar işleniyor mu o halde dünyada Allahın dilemesinin, iradesinin dışında bir şey mi oluyor?

4 kadere hayrın ve şerririn Allahtan geldiğine inanıyormusunuz zina yapmak şermidir zina yapmak Allahtan mıdır hani hayır ve şer Allahtandı ya

5 "Allahım bizi kötü yola düşürme, yolumuzu saptırma " diye dua ediyormusunuz ? demek ki kötü yola düşüren ve yoldan saptıran kimmiş?

6 Allah şerri irade eder mi? yani ister mi diler mi? hayır dersen Allahın dilemesi dışında mı oluyor bu şerler?

7 insan kadere mi bağlıdır yoksa hür müdür?

8 şimdi senin bu yazıları okuman kader mi?

9 Allah dilemeseydi sen bu yazıları okuyabilecek miydin?

10 önünde iki meyve var elma çilek seç birini. senin bu seçimin Allahın iradesiyle mi oldu yoksa iradesi dışında mı oldu?

11 insan Allahın murad ettiği (istediği, dilediği ) şeye muhalif bir şey yapabilir mi?

12 bir insan çalıntı yiyeceklerle yaşarsa bunlar ona Allahın verdiği rızık mıdır?

13 Allah mahlukatının ( yaratıklarının) kendisine itaat etmeden önce itaat edecek olmalarını ve O'na isyan etmeden önce isyan edecek olmalarını irade etmiş miydi? bu soruya hayır derseniz Allahın iradesinin ezeli olduğunu reddetttiniz demektir. eğer "bildiği için diledi " derseniz bunun da cevabı sitededir

14 siz bu yazıları okumadan önce Allah bu yazıyı okuyacağınızı biliyor muydu, bilmiyor muydu? biliyordu derseniz soruyorum : bildiği gibi olmasını mı diledi yoksa bildiğinin aksine olmasını mı diledi? " bildiği gibi olmasını diledi" derseniz, sizin bu yazıyı okumanızı Allahın irade etmiş olduğunu kabul ettiniz demektir. ve siz Allahın irade ettiği bir fiili, hareketi engelleyebilir misiniz? " hayır engelleyemem" derseniz demek ki siz bu yazıları Allahın zorlamasıyla, mecburen, tıpış tıpış okudunuz.... ne dersiniz bu işe?

bu soruları ne kadar bilgili olursa olsun insanın hür iradesi olduğunu savunan kişilere sorarsanız yüzü kıpkırmızı kesileceğini tahmin etmekteyim. gece uyuyamaz tahminime göre sorun görün yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.........................................ve defalarca söylediğim gibi peygamberimizin kader hadislerinde yine insanın özgür iradesi olmadığı anlatılır peygamberimiz tarafından. bu hadisleri de onlara sorarsanız yine kıpkırmızı olurlar . hadi sorun artık. daha ne yapayım, anlatıyorum değil mi?

çakıltaşı sitede bunları detaylı anlattım ben yine söyleyeyim ki cüzi irade vardır bizim tercihlerimiz vardır ama bunlar sonuçta düşüncedir ve düşüncelerimiz de Allahın yaratmasıyla oluşur dolayısıyla aslında bizde Allah hangi düşünceyi yaratırsa biz o düşünceyi düşünebiliriz. bu kadar basit yani

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benim başka forumlardaki tartışmalarımı da görmek isterseniz google den ya da msn den kursatotcu yazarak arayın karşınıza çeşitli forumlar çıkacaktır bu forumların (din felsefe yada diğer ) başlıklarına yazımı yazmıştım. oralarda tartışmalarımı izleyebilirsiniz. bir kısım forumda ise ismim olmasına rağmen beni attıkları için konuyu bulamayabilirsiniz. bir konu başlığıda (tesadüfler kaçınılmazdır) idi. o da kader üzerine tartışmadır.

Bir de şu hususu size iletmek istiyorum: ben iki ay önce yüzlerce yayınevine mesaj attım onlara kitabımı basmaları için. lakin onlar yanıt vermediler, basma taraftarı gözükmediler. dolayısıyla size sesleniyorum benim kitap basma imkanım yoktur. bu işleride zaten bilmem. o bakımdan çevresi olan, bu işlerle ilgili ya da kendi bu işleri yapabilirim diyen varsa bu sitedeki kitabı bastırsın. tekrar ifade ediyorum ki ben bu işi para için yapmadım. dolayısıyla hak talep etmiyorum. yani bu bilgileri yaymak için size bunu diyorum. çünkü bir çok kişi internetten anlamaz ve bilgisayardan zaten kitap okumak daha zordur. o bakımdan bu kitabın basılması çok önemli. yapabilen bu iş yapsın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

işte size çooooooooooooooooook kuvvetli bir istidlal, delil. özgür iradeyi savunanların en çok kullandığı bi "Allah bildiği için yazdı" lafıyla kasdettikleri şeyin yalan olup bu işin iç yüzünü gösteren delildir. gecenin 3 'ünde aklıma gelen bir delildir. çok mühimdir eğer anlarsanız..

Allahın ilminin maluma tabi olmaması meselesi

Allahın ilmi ezelidir evvelden de izah edildiği gibi ezeli olanın sebebi olmaz halbuki ilim maluma tabidir denildiğinde; ilim, malumdan( bilinenden) etkilenen durumunda olmakta ve malum ilmi etkileyen konumda bulunuyor dolayısıyla etkileyen malum, etkilenen ilme sebep teşkil ediyor. zira etkileyen etkilenene sebep konumundadır. halbuki akli delille sabit ki ezeli olanın sebebi olmaz. o halde Allahın ilmine ezeli diyenlerin: "ilim maluma tabidir" lafları yanlış olmaktadır. Allahın ezeli ilmi asla başka bir şeye tabi değildir. böyle oluncada cebr olduğu aşikardır. etkilenmek demek etkileyen olduğu varsayılan ( düşünülen) şeyin etkilenene sebep teşkil ettiğini kabullenmek demektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

insanın özgür iradesini savunanların en çok kullandıkları laf olan "Allah bildiği için yazdı" ifadesidir bununla şunu kasdederler mesela ben şimdi klavyede yazı yazıyorum ya hah diyorlar ki Allah ezeli ilmiyle senin bu saatte, bu vakitte bu yazıyı yazacağını bildiği için levhi mahfuza böyle yapmanı yazdı. yoksa O, böyle yazdığı için sen böyle yapıyor değilsin. yani yine insanın özgür iradesi vardır derler. buraya kadar tamam mı anladınız mı? devam ediyorum sonra şunu diyorlar: "ilim maluma(bilinen) tabidir" yani Allahın ezeli ilmi sonradan olacak olan bilinen fiillere, hareketlere tabidir derler. bununla da şunu kasdederler: yani Allahın ilmi, bilmesi sonradan olacaklara tesirli değildir düşüncesini savunurlar. işte bu düşünceyi anlatmak isterler. yani Allahın evvelden hadiseleri bilmesi bizi cebr altında bırakmaz biz yine hürüz derler. tamam mı? yani Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak olaylara tabidir derler. tamam mı? şimdi çooooooooooooook dikkat ediniz: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından önce mi gelir, beraber midirler, yoksa zaman bakımından sonra mı gelir? iyi düşünün. evet cevap şu: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından sonra gelir. bu aklen açıktır. şimdi duruma bakalım: bunlar ne demişti? "Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak şeylere tabidir" . soruyorum: ezeli olan şey, hiç sonradan olan şeye tabi olur mu? olmaz eeeeee bu ne o zaman? ne olacak kandırma üç kağıt yüzyıllardır süren pek çok üçkağıttan biri. ezeli olan şey başka şeyden sonra olamaz . başka şeyden sonra olsa zaten ona ezeli ( öncesiz, başlangıcı olmayan) denilmezdi. demek ki onların "ilim maluma tabidir" lafları yalan dolandır. dolayısıyla insanın özgür iradesini savunan biri Allahın ilmi ezeli dediğinde ne dediğini bilmiyor demektir. dolayısıyla şunu şiddetle bildiriyorum ki: insanın özgür iradesi vardır diyen Allah hadiseleri olmadan önce bilmiyordu, hadiseler olurken bildi demek durumunda kalır . ve bunu dediğinde de Kuran daki "kıyamet vaktinin sadece Allahın bildiğini ifade eden" ayeti de inkar etmiş olur. yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şunu diyorum: bu internet ortamında savunduğum görüşleri yayıyor isem de televizyonda bu iş daha hzlı olur kanaatindeyim. o bakımdan sizlerden beni televizyona çıkarabilecek olanlara sesleniyorum: bu işi ayarlayın, ta ki daha fazla insana ulaşabileyim. ben televizyonlara da ulaşmaya çalıştım onlardan da ses çıkmadı. televizyoncularla bağlantısı olanlar bu işi yapsın derim ve bu işi yapınca bana mail atın işte adresim: [email protected] hadi daha ne duruyorsunuz ya.........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah neyi irade edeceğini biliyor muydu?

diyorsunuz ki bu dünya imtihan dünyası . hayır bu dünya imtihan deneme yeri değildir çünkü Allah kullarını yaratmadan öncede tafsilatlı olarak onların yapacaklarını bilmektedir ve Allahın ilmi cehle dönüşmez yanlış çıkmaz dolayısıyla bu işler için imtihan denemez lakin bu konuda imtihanla ilgili birçok ayet te vardır misal (mülk 2) burada ne yapacağız? şunu yapacağız akli delili alacağız yani bu dünyanın imtihan dünyası olmadığı gerçeğini; buna mukabil nakli delillerden olan imtihan ile ilgili ayetleri tevil edeceğiz yani bu ayetlerin zahirini bırakıp başka manasını alacağız ve ayeti böyle anlayacağız imtihanla ilgili ayetler hakkında şöyle bir tevil vardır: Allah burada, kullardan çıkan fiilleri sanki bilmiyorda bilmek isteyen birinin muamelesi gibi muamelede bulunuyor. bu bir çoklarının tuhafına giderse şu ayete bakın (Muhammed 31) burada bilmek için deniyor peki Allah bu işler olmadan önce onları biilmiyor mu? biliyor gördüğünüz gibi her ayetin zahiri alınamaz . bir de şunu ifade edeyim ki : dini kitapların tamamına yakınında eşari mezhebini ehli sünnet olarak kabul ederler ve bu mezhebe genelde hak derler. diyorum ki eşari mezhebi Cebriyyedendir ( Cehmiyyede, Cebriyyedendir yani ikiside Cebriyyedir) yani kulların özgürlüğü yok der ve Allah kullarına zorla günah işletir ve sevap işletir der. lakin bu çok açık olduğu halde yani kelam kitaplarında açıkça söylendiği halde genel olarak diğer kitaplarda pek açıklanmaz zaten o kitapları yazanların çoğu da bunu bilmezler. ben söyleyince bu sefer hakaret yağmuruna tutuluyorum mesela gazaliyi millet ekseriyetle göklere çıkarıyor halbuki o da cebircidir(eşari mezhebindendir) Allah zorla günah işletir görüşünü savunur zaten sitede ( islamdakader.cjb.net ) gazaliden yaptığım alıntılarda bunları açıkladım özgürlüğü savunupta ehli sünnet olduğunu iddia edenlere maturidiler denir zaten bir çok kendine maturidiyim diyen mezhebini bilmez neyi savunduğunu bilmez. niye bilmez açıklayayım: maturidi mezhebinde cüzi iradeyi Allah yaratmaz derler ve imanı da Allah yaratmaz derler ( fetevayi hindiyye 4. cilt küfür lafızları bahsine bakın) cüz irade şudur: diyelim ben oturuyorum ayağa kalkmak istedim işte bu ayağa kalkmak düşüncesine cüzi irade denir. yani bir haraketi yapmadan önce yapmayı istemek düşüncesine cüzi irade denir işte özgürlükçüler bu düşünceyi Allah yaratmaz diyorlar fakat bizde yaratmayız diyorlar nedir öyleyse diyoruz? bu sefer diyorlar ki o biri haldir karıştırma! ! bu nasıl bir görüştür! lakin eşari mezhebi diyor ki insanların cüzi iradesini Allah yaratır, hareketlerini de Allah yaratır o zaman kulların özgürlüğü olmaz derler. izahı şu: hani oturuyorum ve ayağa kalktım ya... eşari mezhebi diyor ki: insanların bu ayağa kalkma düşüncelerini de, hareketlerini de Allah yaratır. o zaman kulun özgürlüğü kalmaz diyorlar. eşari mezhebine göre "insanın iradesi vardır lakin tesiri yoktur zira o irade de Allah tarafından yaratılmıştır". şimdi bana bağırıp çağıranlar oluyor. bunlar diyorlar ki "ya hiç öyle olur mu? bu eşari mezhebi böyle dermi" diye hakaret ediyorlar. peki soruyorum bu işleri ben yıllarca araştırıp bulunca ve bunları ortaya koyunca ben suçlu oluyorum, siz ise taklit içinde kalıp mezhep taassubu içinde kalıp sizden öncekiler ne diyorsa onları aynen kabul edip bu yanlış inançları sürdürdüğünüzde siz suçlu olmuyorsunuz öyle mi? ısrarla beyan ediyorum ki piyasadaki kader ile ilgili yazılan yazıların: gazete dergi kitap yüzde doksandokuzu yalandır üç kağıttır sahtekarlıktır. zaten kitabın tamamını okuduğunuzda dönen dolapları gördüğünüzde şarışırıp kalacağınızı tahmin etmekteyim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Son söz: Tanrı yaratıcı olduğu için, insanı da kısmi yaratıcı özellikte yaratabilmiştir. " biri bunu dedi

cevap: Allah insanı kısmı de olsa yaratıcı bir özellkte onu yaratamaz. detaylı izahı kitabımdadır çokça işledim zira bana çok sorulan bir sorudur. bu ve benzerleri daha çok şu soruluyor : Allah insanı özgür iradesiyle fiillerini yapacak şekilde yaratamaz mı? şeklinde sorulmaktadır. dediğim gib cevap: Allah insanı özgür iradesiyle fiillerini yapacak bir vasıfta yaratamaz.

dikkat edin yaptığınız eylemlere hareketlere siz mesela oturuyorken ayağa kalkma fiilini örnek alalım: bu hareketi yaptığınızda kasların eklemlerin nasıl hareket ettiğinden habersizsiniz ve bir şeyi tafsilatlı olarak bilmeyen ise o fiilin yaratıcısı olamaz. bir de aklıma geçenlerde şöyle bir düşünce geldi sizinle paylaşmak istiyorum ve yorumlarınızı bekliyorum: günlük hareketlerinize dikkat edin ve şunu anlamaya düşünmeye çalışın. siz bir hareketi yaparken yaptığınız anda bu fiilin farkına varıyorsunuz zaten farkına vardığınızda da o fiili yapmış oluyorsunuz. yani esasında o fillerin ( hareketlerin) siz de yaratıldığını ve özgür olmadığınızı hissedin hissetmeye çalışın . bakın bir anda hareket ediyorsunuz bir anda aklınıza bir fikir geliyor televizyon izlerken birden çay içmek düşüncesini içinizde buluyorsunuz ama dikkat edin ki bu düşünce sizde bir anda meydana gelmekte siz bu düşünceyi düşünmek için çaba harcamadınız bir anda bu düşünceyi içinizde buldunuz ve dediniz ki ben çay içmeyi düşündüm ama o düşünce siz onu istemeyi istemeden direkt olarak meydana geldi hareketlerinizde de bunu hissedin nasıl yönlendirildiğinizi hissedin . arzulayın ama arzulamayı arzulayabilir misiniz? lütfen diyorum hadi hissedin özgür olmadınızı işte evet bak nasıl düşünceler aklınızdan geçmekte ve siz bu hal sizde olurken "ben şunu düşündüm bak şimdi bunu düşündüm" diyorsunuz. lüftfen anlamaya çalışın ve bu delil hususunda bana yorumlarınızı yazın.

size bir itiraf: ben ( 9-10) yaşlarındayken de kader konusunu düşünür ve benden büyük kişileri bu konuda onları sıkıştırırdım yani herşey madem Allahın dilemesiyle oluyor o halde inanmayanlarda mı Allahın dilemesiyle oluyor? gibi veya daha basitce bunları düşünürdüm. ve şunu da düşündüğümü hatırlar gibiyim. derdim ki "Allah mutlak güç sahibidir O'nun kudreti herşeyin üstündedir o halde kullar özgür olmamalı " diye ufak yaşlardan itibaren düşünürdüm sonra 20'li yaştan itibaren dini kitaplar okuyunca hayal kırıklıkları beni sardı zira kitapların tamamına yakını insanın özgür iradesi olduğunu söylüyordu. istemeye istemeye onlara inandığımı kendime telkin etmiştim. ama şu olayı hiç unutmadım: evet bu tür kitaplarda cebriye adı altında cebr görüşü önce kısaca açıklanır sonra aşağılanırdı bunu anlar ve bilirdim ama ; bu onların görüşü iki cümleyle anlatılırken şöyle denirdi: "onlar der ki: herşey Allahın iradesiyle olur, kullar rüzgarın önündeki yaprak gibidir rüzgar onu nereye sürüklerse o da oraya gider hiç özgürlüğü yoktur " evet böyle anlatırlar peşine de aşağılarlardı bu cebr düşüncesini. Ancak ben bu iki cümleyi okurken ve kendimi insanın özgür iradesi olduğuna inandırmaya çalıştığım dönemlerde de bu iki cümlede asalet görür ve vicdanımda kendimi kandırdığımı hissederdim ama bunu kendime itiraf edemezdim ve bu iki cümleyi okuyunca onlara saygı duyardım ve "helal olsun adamlara, bak lafı çevirmiyorlar, kıvırmıyorlar ve Allahı istediğini yapan çok güçlü bir ilah konumunda tutuyorlar" diye içimden geçirirdim. onlara çok hayrandım ama kendime bunu itiraf edemezdim. bana kader konusunda insanlar soru sorduklarında insanın özgür iradesi var derdim. aslında inanmak istemediğim ve asla kalbimin mutmain olmadığı ( tatmin olmadığı, yatışmadığı) bir görüşü o kişiye anlatıken çok zor anlar yaşardım kendimin tatmin olmadığı bir görüşü başkasına anlatmak ve aslında hayran olduğum ve aşık olduğum cebr görüşünü "kafirlik, sapıklık" olarak ona anlatmak beni çok üzmekteydi lakin yol bulamıyordum. 5 sene böyle geçti. ve size bahsettiğim gibi bazı üç kağıtları dönen dolapları hissettiğim anda da bütün gücümle bunları ortaya çıkarmak için uğraştım yani aslında ben küçüklüğümden beri bu cebr görüşüne aşıktım, tutkundum hayrandım ah ahghhhhhhhhhhhhhhhhh itiraf ediyorum

evet hakikaten mühim. ben bu siteye isnad prensibi adı altında bir yazı atmışmıydım eğer atmadıysam başka sitelere tartışma forumlarına bak oralara attım bak o isnad ile ilgili verdiğim ayetleri peşi peşine okursanız zaten bu işlerin ne kadar ince olduğunu anlarsınız fakat ben bunları gösteriyor isem de cevaplarını da buldum yani. yardım etmek istiyorum. defalarca tavsiye ettim bu kader konusu çok geniştir bir koluda ayetlerin yorumlanmasıdır bu isnad prensibi dediğim sana ve herkese de tavsiyem kitabımın bütününü okuyun anladığınız kadarıyla yani anlamasanızda yine okuyun çünkü bu kitabı bitirdiğinizde siz çok bilgili olursunuz bu konuda yüzlerce kader konusunda kitap okumuş gibi olursunuz basitten zora gidiyor zaten. bir de sizden daha iyi bilenlerle berader okuyun düşüne düşüne konuşarak okuyun. çünkü çok geniş konu ben ne kadarına burada cevap verebilirim ki. siz okuyun hepsini sonra iyi anlayamadığınızı konuşuruz. lütfen okuyun diyorum bir de şunu söylemeliyim ki "ben mantığımla bu işi anlamaya çalışıyorum" diyenler var . ben bunlara diyorum ki : böyle yapmak işi zora koşmak olur zira sizden evvel yaşayan insanların tecrübelerinden faydalanmak lazım gelir zamandan kaznırsınız büyük avanytaj olur dolayısıyla bu konular da kelam kitapları yani inançla ilgili kitap okumayanların durunumu çok zordur. ve Kuran çççççoooooooooooooooooooooooooooooook ince kitaptır isnad prensibine bakınca anlarsınız. fakat orada ilk bakışta birbirine ters gibi akla gelebilen ayetlerin uygun yorumları vardır. bunu da bilin ve tekrar ediyorum ki benim bu anlattıkların zaten kader konusunda eşari mezhebinin görüşelerini savunduğumu söylemiştim 1200 yılllık mezheptir. kader konusunda onlara katılıyorum fakat katılmadığım konular da vardır mesela Allahın görülmesini ben inkar ediyorum bu konuda murtezile mezhebinin görüşünü kabul ettim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

size bir itiraf: ben ( 9-10) yaşlarındayken de kader konusunu düşünür ve benden büyük kişileri bu konuda onları sıkıştırırdım yani herşey madem Allahın dilemesiyle oluyor o halde inanmayanlarda mı Allahın dilemesiyle oluyor? gibi veya daha basitce bunları düşünürdüm. ve şunu da düşündüğümü hatırlar gibiyim. derdim ki "Allah mutlak güç sahibidir O'nun kudreti herşeyin üstündedir o halde kullar özgür olmamalı " diye ufak yaşlardan itibaren düşünürdüm sonra 20'li yaştan itibaren dini kitaplar okuyunca hayal kırıklıkları beni sardı zira kitapların tamamına yakını insanın özgür iradesi olduğunu söylüyordu. istemeye istemeye onlara inandığımı kendime telkin etmiştim. ama şu olayı hiç unutmadım: evet bu tür kitaplarda cebriye adı altında cebr görüşü önce kısaca açıklanır sonra aşağılanırdı bunu anlar ve bilirdim ama ; bu onların görüşü iki cümleyle anlatılırken şöyle denirdi: "onlar der ki: herşey Allahın iradesiyle olur, kullar rüzgarın önündeki yaprak gibidir rüzgar onu nereye sürüklerse o da oraya gider hiç özgürlüğü yoktur " evet böyle anlatırlar peşine de aşağılarlardı bu cebr düşüncesini. Ancak ben bu iki cümleyi okurken ve kendimi insanın özgür iradesi olduğuna inandırmaya çalıştığım dönemlerde de bu iki cümlede asalet görür ve vicdanımda kendimi kandırdığımı hissederdim ama bunu kendime itiraf edemezdim ve bu iki cümleyi okuyunca onlara saygı duyardım ve "helal olsun adamlara, bak lafı çevirmiyorlar, kıvırmıyorlar ve Allahı istediğini yapan çok güçlü bir ilah konumunda tutuyorlar" diye içimden geçirirdim. onlara çok hayrandım ama kendime bunu itiraf edemezdim. bana kader konusunda insanlar soru sorduklarında insanın özgür iradesi var derdim. aslında inanmak istemediğim ve asla kalbimin mutmain olmadığı ( tatmin olmadığı, yatışmadığı) bir görüşü o kişiye anlatıken çok zor anlar yaşardım kendimin tatmin olmadığı bir görüşü başkasına anlatmak ve aslında hayran olduğum ve aşık olduğum cebr görüşünü "kafirlik, sapıklık" olarak ona anlatmak beni çok üzmekteydi lakin yol bulamıyordum. 5 sene böyle geçti. ve size bahsettiğim gibi bazı üç kağıtları dönen dolapları hissettiğim anda da bütün gücümle bunları ortaya çıkarmak için uğraştım yani aslında ben küçüklüğümden beri bu cebr görüşüne aşıktım, tutkundum hayrandım ah ahghhhhhhhhhhhhhhhhh itiraf ediyorum

evet hakikaten mühim. ben bu siteye isnad prensibi adı altında bir yazı atmışmıydım eğer atmadıysam başka sitelere tartışma forumlarına bak oralara attım bak o isnad ile ilgili verdiğim ayetleri peşi peşine okursanız zaten bu işlerin ne kadar ince olduğunu anlarsınız fakat ben bunları gösteriyor isem de cevaplarını da buldum yani. yardım etmek istiyorum. defalarca tavsiye ettim bu kader konusu çok geniştir bir koluda ayetlerin yorumlanmasıdır bu isnad prensibi dediğim sana ve herkese de tavsiyem kitabımın bütününü okuyun anladığınız kadarıyla yani anlamasanızda yine okuyun çünkü bu kitabı bitirdiğinizde siz çok bilgili olursunuz bu konuda yüzlerce kader konusunda kitap okumuş gibi olursunuz basitten zora gidiyor zaten. bir de sizden daha iyi bilenlerle berader okuyun düşüne düşüne konuşarak okuyun. çünkü çok geniş konu ben ne kadarına burada cevap verebilirim ki. siz okuyun hepsini sonra iyi anlayamadığınızı konuşuruz. lütfen okuyun diyorum bir de şunu söylemeliyim ki "ben mantığımla bu işi anlamaya çalışıyorum" diyenler var . ben bunlara diyorum ki : böyle yapmak işi zora koşmak olur zira sizden evvel yaşayan insanların tecrübelerinden faydalanmak lazım gelir zamandan kaznırsınız büyük avanytaj olur dolayısıyla bu konular da kelam kitapları yani inançla ilgili kitap okumayanların durunumu çok zordur. ve Kuran çççççoooooooooooooooooooooooooooooook ince kitaptır isnad prensibine bakınca anlarsınız. fakat orada ilk bakışta birbirine ters gibi akla gelebilen ayetlerin uygun yorumları vardır. bunu da bilin ve tekrar ediyorum ki benim bu anlattıkların zaten kader konusunda eşari mezhebinin görüşelerini savunduğumu söylemiştim 1200 yılllık mezheptir. kader konusunda onlara katılıyorum fakat katılmadığım konular da vardır mesela Allahın görülmesini ben inkar ediyorum bu konuda murtezile mezhebinin görüşünü kabul ettim. beni anlamaya çalışın: evet yıllarca bu yalanları okudum ama şöyle düşündüm bunlar madem ki alim adamlar demek ki bir bildikleri var dedim ve içimde kuşku kalarak onlara inandığımı kendime telkin ettim hatta askerdeyken bana kader hususunda soru soranlara insanın özgür iradesi vardır diyordum ve insan hür değildir diyenlerin kafir olduğunu söylüyordum böyle 5 sene civarında geçti fakat bu süre zarfında benim yine kader ile ilgili okumalarım çok hummalı olmasada yine devam ediyordu derken 2001 yılın başlarında yine insanın özgür iradesini savunan bir kitap elime geçmişti fakat bu kitabın bir farkı vardı bir itraf vardı bu kitapta yazarı maturidi olduğu halde kendi mezhebini mutezile mezhebiyle ( açıkça kaderi inkar edenler) birdir kader hususunda fazla farklı değildir diyordu bu ifade beni şok etti. kader hususunda kendi inandığı mezhep ile açıkça kaderi inkar eden mezhebin aslında aynı yolda olduklarını itiraf etmesi beni şaşırttı.( bu yazar muhammed ihsan oğuz idi kendisinin 3 kitabını kitabımda inceledim ve çelişkilerini gösterdim ) o aralar elime razi'nin tefsiri kebir diye meşhur olan tefsiri de elime geçmişti yine orada insanın özgür iradesi olmadığı detaylı anlatılmaktaydı ve karar verdim bu kader meselesini en ince detaylarına kadar incelemeye. kelam kitaplarına daha sonra felsefe kitaplarına başvurdum ve insanların kendilerini kandırdıklarını daha iyi anladım samsunda önce cami görevlileriyle tartışmaya başladım sonra üniversite ilahiyat hocalarıyla ve çok kişilerle tartıştım ve onların zayıf yanlarını daha iyi anlamaya başladım sonra çok övülen kişi olan gazalininde meşhur eseri olan ihya ulumiddin kitabınıda okudum yine orada da insanın özgür iradesi olmadığı beyan ediliyordu ve binlerce delil buldum kimlere anlattıysam ilk etapta genelde inkar ettiler ilmi olarak cevap veremeyincede genelde kovdular deli dediler ve benzeri şeylerde dediler. peki soruyorun siz

müjde size be. neden mi bugün bir istidlal yapmışım ki üfffffffffffff önce şunu söylüyeyim konu şu: Allahın görmesi ve duyması ben diyorum ki Allah görmez ve duymaz neden mi bak şimdi : mesela Allah bir insan yürüdüğünde görüyor mu yoksa daha evvelde görmüşmüydü? eğer görmüştü demezsen Allahın görmesinin ezeli olduğunu reddettin demektir. eğer Allahın görmesine ezeli dersen bak şimdi problemlere: bir insan 1 yaşındayken ve 90 yaşındayken bin türlü hali oluyor mesala o kişi banyoda çıplakken ve dışarıda giyinikken ki hallerini ele alalım eğer Allahın görmesi ezeli derseniz bu çıplak hali ile giyinik hali ise birbirine zıt durumlardır bunlar birleşmez ve ezeli olarak milyarlarca bu değişik durum nasıl cem olur yani birleşir ve manası olur. bu sefer yok Allah hadiseleri olduğunda görür ondan önce görmez derseniz mesela adam yürüyor ya Allalh o yürürken onu görüyor yürümeden önce görmedi dersen yine sorarım Allah o adamın yürüyeceğini yürümeden evvel biliyormuydu evet dersen yine sorarım peki onun yürürken ki görüntüsünü bilyormuydu evet dersen halbuki Allahın ilmide ezeli o zaman bu görmeside ezeli demiş gibi oluyorsun. lafın özü çok düşündüm ve şu kanaate vardım . görmesini ve duymasını onun ilmine raci edip yani o meydana çıkan görüntüleri ve sesleri zaten Allah yaratıyor ve yaratanda ne yaratacağını bilir o bakımdan bu işler böyle yani Kuranda geçen Allahın görmesi ve duyması mecazidir. nasıl ki Kuranda Allahın yüzünden ve elinden bahsedyor bunlar nasıl mecazi ise bunlar da öyle. bir delil daha: bu hususta iyi dinleyin: görünen herşey mekandadır zaten ben ruyetulllahı ( Allahın görülmesi) bu ve benzer delillerle inkar ettim ama şuna dikkat: görende ancak bir yönden ve bir mekandan görebilir halbuki Allah yönde ve mekanda bulunmaktan münezzehtir. o bakımdan Allah görmez duymaz . daha iyi inceleyip detaylı olarak yazmayı düşünüyorum. helhalde siteye yazarım .orjinal görüştür hiçbir kitapta okumadım yani. Kurandaki Allahın görmesi ve duyması mecazidir dedim izahı: yani insanlar Allah görür ve duyar deyip günahlardan sakınır ya, ha işte bu bir mecazdır yani Allah onların böyle deyip kendinden sakınmalarını istemiştir gibi bir tevil aklıma geldi daha detaylı düşüneceğim inşaallah

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

diyorsun ki "Allah istese insan kılığına girebilir."

 

cevap: bunu diyen kafir olur çünkü "Allah herşeye kadirdir" şeklinde nasslar var (ayet ve hadis) ancak bu şu manaya gelir " şey" demek mevcut demektir yani Allah esasen mümkünata kadirdir yani aklen olması imkansız olmayan şeylere Allah kadirdir mesela kendi ilmini cehle çevirmeye ya da başka bir ilah yaratmaya kadir değildir. " insan kılığına girer" demek Allah cisim de olabilir demek olur. cisim ise parçalardan oluşmuştur ve her parçalardan oluşan kendisini oluşturana muhtaçtır. o bakımdan her cisim sonradan olur ve yaratılmıştır. halbuki Allah yaratılmamıştır dolayısıyla Allah cisim olamaz ve bunun olmayacağını Allah bilir ve olması imkansız olanı da Allah istemez ve isteyemez. zira istediğini yapamayan ilah olamaz.

 

ikinci sorun şu hz. Adem yasak ağaçtan yemeseydi ne olacaktı? cevap: hz Adem yasak ağaçtan yemek zorundaydı. bak rızık Allahtandır ve haram da rızıktır. o bakımdan Hz. Ademe de esasen Allah zorla yasak ağaçtan yedirmiştir ve herşey Allahın iradesiyle olduğuna göre Hz. Ademin bu fiili de yine Allahın iradesiyle vuku buldu ve Hz. Adem, Allahın irade ettiği fiili engellemeye kadir olamaz. bu bakımdan Hz. Adem Allahın zorlamasıyla yasak ağaçtan yedi. bu sırada bana şöyle soruluyor: o halde şeytan ne? yani o, ona vesvese vermedi mi?

 

cevap: evet verdi ama şeytan da Hz. Adem gibi fiillerini ve düşüncelerini yaratamaz yani şeytanın düşünceleri ve fiilleri de Allahın yaratmasıyla mevcut bulur dolayısıyla şeytanın Hz. Ademe vesvese vermesini Allah istedi ve şeytanın vesevesi vermesini yarattı. tabii ki şeytan da Allahın, kendisinde yarattığı fiili yapmamama kadir olamaz. o bakımdan şeytan da bu yaptıklarını Allahın iradesiyle yani zolamasıyla yaptı. dersen ki bana o halde bu dünya imtihan değil mi?

 

cevap: elbette değil. Allah sonradan olacak herşeyi daha o olmadan önce bilmiyor mu? biliyor. bu nasıl imtihan o zaman. imtihan değil. fakat Kuran da imtihan ile ilgili ayetler var ( mesela Mülk 2) işte bu ayetlerin zahiri ( görünüşü) alınamaz tevil edimesi gerekir. yani başka manalar vermek gerekir. bu verilen manalar da yine kitabımda mevcuttur.

 

Allahın amacı olmadığı ve Allahın dünyayı yaratmasının hiçbir nedeni olmadığını kitabımda delilleriyle göstedim. kader bölümünün sonlarına yakın yerlerinde var. "bence kaderin sırrı şu " diye başlayan delilde ve onun hemen üstünde Allahın amacı yoktur" deyip delilini verdim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Firavun iman ettiginde hayatta miydi yoksa ölmüs müydü? Hayattaydi dersen soruyorum iman ettiginde de iman etmekle mükellef miydi?(Araf 158)

Size göre hem iman teklifi var hemde iman etmesi kabul edilmiyor.Peki bu teklifi mala yutak (kaldiramayacagi yükü yüklemek) degil mi?Halbuki mutezile,maturidiye ve siz de teklifi mala yutak'i kabul etmezsiniz çünkü bunu kabul etmek cebr'i kabul etmek demektir

bu soru güçlüdür bir de sana şunu sormak istiyorum serkan: insanın gücü(istitaat) fiilden önce mi yoksa fiiile bereber mi? şunu bil ki senin mezhebin olan maturidi mezhebi insanın gücü fiille bereberdir der. o zaman şu sonuş çıkıyor mesela ezan okundu namaz kılmak farz oldu. şimdi bak. namaz kılmak hareketle olur ve sizin mezhepte bu fiilleri Allah yaratır der. bak şimdi o halde güç, fiille beraberse namaz kılmadan önce kulun bu fiili yapmak için gücü yok demektir. halbuki gücü yokken de teklif var namaz kılma terklifi. ne bu ozaman? ne olacak teklifi mala yutak olur yani kaldıramayacağı yükü yüklemek olur. ama sizin mezhep bunu da kabul etmiyor. zira bunu kabul etmek cebri kabul etmek demektir. yani senin mezhebin daha ne dediğini bilmiyor. sen ise ayakta uyuyorsun. cüzi iradeyi Allah mı yaratır ? evet dersen cebr olur. zaten senin mezhebin cüzi iradenin Allah tarafından yaratıldığını inkar eder. sen bu işleri iyice bir öğren. eşari mezhebi cüzi iradeyi Allah yaratır der. ama o mezhepte cebircidir yani kulların özgür iradesi yoktur der. bundan sonra sana soruyorum eşari mezhebi sence hak mezhep mi? eğer evet dersen o halde niçin benim kader ile ilgili yazdıklarımı kabul etmedin. onlar cebiciyse ben de cebirciyim.

kafamda çok -büyük bir- -s-o-r-u--n var o da zaman - za-manı- A-l-la-h- -mı yarat-t-ı? - evet derseniz soruyorum A-l-lah- zamanı ne zaman yarattı? ------- eğe-r zaman A-l-la-hın-- --alemi yaratmasıyla mevcut oldu ondan önce zaman yoktu derseni-z b--u -i-ş beni pek tatmin etmiyor çünkü A-l-la-h alem y-o-kken de vardı diyor kitapla-r.- sonra alemi ( Allahtan başka herşey) yarattı diyorlar demek ki bu anlatıma göre alem yokkende Allah var yani alemin öncesinde Allah yine var alem sonradan deniyor ama her sonradan olanın öncesi olmazmı ve zaman kavramı ne olacak ? kitaplar da Allah alemden zaman olarak değil ama zat olarak öncedir diyorlar bu konu çok ince ne yapacağım yıllardır bu konu da kafamda bakalım ne olacak.. çünkü şöyle sorular var: Allah alemi 1 dakika önce yaratabilir miydi? gibi sorular var. ne denecek bu soruya ? evet dersen alemden önce zaman ın varlığını bir nevi kabul etmek gibi oluyor. hayır yaratamazdı dersen bu sefer de Allahı alemi bu anda yaratmaya zorlayan kim var? ya da Allah böyle yapmaya mecbur muydu? gibi sorular sorulur. aslında size itiraf ediyorum ki determinizm kavramını dah iyi incelemem lazım çünkü kitaplar da bu hususlarda imalar görüyorum . lafın kısası ben bu konuyu araştırmam lazım kabul ediyorum zaten araştırıyorum ama siz bu sorulara ne dersiniz ya da yorumlarınız var mı ? fikir verebilir misiniz bana? çünkü değişik fikirler olursa bakacağım onları da düşüneceğim . bu arada şu soruyu sizin de pek anlayamayacağınızı düşünürek ve bunu baştan söylerek sormak istemekteyim. çünkü beni çok etkiledi ama düşünmek ise.. (yeterli olmadığımı düşündüm) araştırmam lazım. gazalinin tehafütü-l felasife (felsefenin tutarsızlıkları) adlı kitabında bu soruyu gördüm : "alemin varlığı varlığından önce mümkün mü ya da mümkün müydü) tam hatırlayamıyorum . beni kafa karıştırıcı diye lanse ediyorlar. zaten benim kafam karışık. bakalım belki biri bana güzel bir açıklama yapar diye ve sizleri de bu görüşlerden haberdar etmek istiyorum. bunu kötü görmek bence yanlış ....

 

 

 

Yoneticiyi Uyar | IP: Kayitli

 

04-19-2005 20:55

 

 

 

kursatotcu

Yeni Uye

 

Uyelik Tarihi: Mar 2005

Mesaj: 0

Offline

 

bu aralar aklımda şöyle bir durum var: Allahın ilmi bahsi. şöyle ki mesela güneş tutulma olayını ele alalım: güneş tutulmadan önce Allah güneşin tutulacağını biliyorsa, yani böyle denirse sonra güneş tutulur ve bir kaç dakika sonra güneş tutulması biter. şimdi soruyorum bu durumda da Allah yine güneşin tutulacağını biliyor denebilir mi? çünkü güneş tutulmuştur. güneş tutulması bittiğinde de yine güneş tutulacak diye Allah bilir denirse, bu bilgi yanlış olmuyor mu? çünkü bu anda güneşin tutulması bitmiştir. yani lafın kısası Allahın ilmi ezeli denirse ki öyledir, o halde değişen durumlarla ilgili ilmi nasıl oluyor? halbuki Allahın ilmi değişmez. ( çünkü ezeli olanda değişme olmaz) herhalde tam anlatamadım, zaten bu konuda ki araştırmalarım yeni. yani ben de anlamaya çalışıyorum. farabi ve ibn sina nın yazılarından okuyorum ve bu yazıları yorumlayanları okuyorum. çok zor konular. size danışıyorum fikirlerinizi bekliyorum ne dersiniz? söylüyorum pek bilgim yok bu konuda fakat araştırmayı düşünüyorum zaten araştırma aşamasındayım....... yani Allahın ilmi konusunda anlattığım örnekteki hususta fikirleriniz nedir? ................ beni din düşmanı görmeyin.......

 

size bugün karar verdiğim bir düşüncemi söylemek istiyorum bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum son 3 - 4 yılıdır düşünmekten bile kaçındığım düşünceler bunlar.

Allahın iradesini inkar ediyorum. ispatı: Allahın ilmi ezeli ise ki öyle olduğuna inanıyorum. o halde hadiseleri olmadan önce olacak şeyleri biliyor demektir o halde iradesi ne manaya gelir

1. irade demek seçmektir ve seçmek için düşünmek gerekir mesela benim erkek olarak yaratılmam hadisesini ele alalım benim kız mı yoksa erkek mi olarak yaratılacak olmamın tercihini ele alalım. bakın bu tercihte ve seçmede düşünme vardır ve tereddüt vardır ve düşünmek ve tereddüt demek ise zaman geçmesi manasına gelir o haldae siz neden iradeye ezeli dediniz.

2. Allahın iradesi ezeli diyorlar. soruyorum ezeli olarak sadece Allah var o halde Allah neyi seçecek? eğer denirse ki Allah ilminde olan mümkünlerden yani olabilmesi muhtemel olanlardan birini seçer, denirse cevap: zaten neyin olacağı Allahın ezeli ilminde var daha irade neyi tahsis edecek neyi seçecek?

önemli : bu delili ibn rüşd ve ibn sina verdiler : Allahın ilmine ezeli denirse bakın ne oldu ilmi maluma( bilinene) tabi diyorlar. yani Allahın ilmi ilerde olacak olaylara etki etmez diyorlar ve Allahın sizin ne yapacağınızı bilmesi sizi zorlamaz diyorlar : burada basit bir düşünce yüzyıllardır anlatılıyor: halbuki zaman olarak önce olan sonradan olacak olan şeye tabi olur mu olmaz mı? iyi düşünün. olmaz. tabi olan her zaman sonra gelmelidir. ezeli olan şey varken, sonradan olan ise var değil ki ..... not: bu konuyu derinlemesine araştırmayı düşünüyorum yani bu işin incelikleari hususunda bakalım araştırmak istiyorum kolay değil. bakacağım. eğer Allahın ilminde varsa ........ bu noktaya geleceğimi hiç düşünmemiştim............

bu konu çok ince bana bu hususta yardım edin görüşlerinizi bildirin zaten detaylı olarak bu konuyu araştırma düşüncem var sizin fikirlerinizi merak ediyorum 2 gündür kafam fırın gibi yanıyor bu konuyu düşünmekten. bu aralar bazı kitaplarda bu konuda yol gösterici bazı deliller gördüm. yıllardır beklediğim buymuş, 3-4 yıldır bu konuyu biliyordum ama çok ince olduğundan altından kalkamayacağımı bildiğimden bu konu aklıma geldiğinde düşünmekten korkuyordum. geçiştiriyordum. zaten kitapların ekserisi bu konuyu geçiştirirler. bana yol gösterin yani bu konuda kendime güvenmiyorum yani incelikleri konusunda

bu konuda daha evvelde bazı deliller vermiştim onları tekrar veriyorum iyice anlayın ve cevabı yorumunuzu bana yazın.

işte size çooooooooooooooooook kuvvetli bir istidlal, delil. özgür iradeyi savunanların en çok kullandığı bi "Allah bildiği için yazdı" lafıyla kasdettikleri şeyin yalan olup bu işin iç yüzünü gösteren delildir. gecenin 3 'ünde aklıma gelen bir delildir. çok mühimdir eğer anlarsanız..

Allahın ilminin maluma tabi olmaması meselesi

Allahın ilmi ezelidir evvelden de izah edildiği gibi ezeli olanın sebebi olmaz halbuki ilim maluma tabidir denildiğinde; ilim, malumdan( bilinenden) etkilenen durumunda olmakta ve malum ilmi etkileyen konumda bulunuyor dolayısıyla etkileyen malum, etkilenen ilme sebep teşkil ediyor. zira etkileyen etkilenene sebep konumundadır. halbuki akli delille sabit ki ezeli olanın sebebi olmaz. o halde Allahın ilmine ezeli diyenlerin: "ilim maluma tabidir" lafları yanlış olmaktadır. Allahın ezeli ilmi asla başka bir şeye tabi değildir. böyle oluncada cebr olduğu aşikardır. etkilenmek demek etkileyen olduğu varsayılan ( düşünülen) şeyin etkilenene sebep teşkil ettiğini kabullenmek demektir.

insanın özgür iradesini savunanların en çok kullandıkları laf olan "Allah bildiği için yazdı" ifadesidir bununla şunu kasdederler mesela ben şimdi klavyede yazı yazıyorum ya hah diyorlar ki Allah ezeli ilmiyle senin bu saatte, bu vakitte bu yazıyı yazacağını bildiği için levhi mahfuza böyle yapmanı yazdı. yoksa O, böyle yazdığı için sen böyle yapıyor değilsin. yani yine insanın özgür iradesi vardır derler. buraya kadar tamam mı anladınız mı? devam ediyorum sonra şunu diyorlar: "ilim maluma(bilinen) tabidir" yani Allahın ezeli ilmi sonradan olacak olan bilinen fiillere, hareketlere tabidir derler. bununla da şunu kasdederler: yani Allahın ilmi, bilmesi sonradan olacaklara tesirli değildir düşüncesini savunurlar. işte bu düşünceyi anlatmak isterler. yani Allahın evvelden hadiseleri bilmesi bizi cebr altında bırakmaz biz yine hürüz derler. tamam mı? yani Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak olaylara tabidir derler. tamam mı? şimdi çooooooooooooook dikkat ediniz: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından önce mi gelir, beraber midirler, yoksa zaman bakımından sonra mı gelir? iyi düşünün. evet cevap şu: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından sonra gelir. bu aklen açıktır. şimdi duruma bakalım: bunlar ne demişti? "Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak şeylere tabidir" . soruyorum: ezeli olan şey, hiç sonradan olan şeye tabi olur mu? olmaz eeeeee bu ne o zaman? ne olacak kandırma üç kağıt yüzyıllardır süren pek çok üçkağıttan biri. ezeli olan şey başka şeyden sonra olamaz . başka şeyden sonra olsa zaten ona ezeli ( öncesiz, başlangıcı olmayan) denilmezdi. demek ki onların "ilim maluma tabidir" lafları yalan dolandır. dolayısıyla insanın özgür iradesini savunan biri Allahın ilmi ezeli dediğinde ne dediğini bilmiyor demektir. dolayısıyla şunu şiddetle bildiriyorum ki: insanın özgür iradesi vardır diyen Allah hadiseleri olmadan önce bilmiyordu, hadiseler olurken bildi demek durumunda kalır . ve bunu dediğinde de Kuran daki "kıyamet vaktinin sadece Allahın bildiğini ifade eden" ayeti de inkar etmiş olur. yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

 

kursatotcu

Kullanıcının Profilini Göster

kursatotcu kullanıcısına özel mesaj gönder

kursatotcu tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul

kursatotcu kullanıcısını arkadaş listeme ekle

 

16-04-2005, 22:12 #12

kursatotcu

Form İlgilisi

 

 

Giriş Tarihi: Mar 2005

Mesajlar: 14

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

bak nesli cedid sen de hakikaten çok inatçıymışsın ama beni dikkatle dinle ben bu en son yazdığım delil ile yıllardır inandıklarımdan vazgeçtim yani Allahın iradesi olduğu inancını bıraktım ve artık temel olarak şunu savunmaktayım: Allahın iradesi ifadelerini Allahın ezeli ilmine göre yaratması manasında alıyorum ve bu görüşleri sadece ben savunmuyorun. mutezileden Kabi ve Nazzam'da bu görüşteymiş yine ibn sina da öyle. bu konuları incelemek istiyorum ama sana ve sorularına en son yazdığım delil cevap verecektir. ben daha evvel "bence kaderin sırrı şu " diye başlayan delilde Allahın iradesinin ezeli olmasıyla O'nun dilemesinin nedeni yok diyorsum. şimdi aynı delili Allahın ilmi için yapacağım ve Allahın ilminin nedeni yoktur diyorum. ezeli olanın sebebi yoktur. bunun izahını yapmıştım. ve Allahın ilmi de ezeli olunca nedeni yok işte yaptıklarının. çünkü "Allah ilmine göre yaratıyor" olay bu. iradesi yine dediğim gibi, ilmine göre yaratması manasına alıyorum. yani hakiki manada Allahın iradesi yoktur . dediğim gib inceleyeceğim detaylarıyla ve öğrendiklerimi size ulaştırmak istemekteyim siz bunu istemiyor musunuz? yoksa basit düşünceler ve görüşler sizi tatmin etmeye yetiyor mu? . şunu unutmayın ki "kişi bilmediğinin düşmanıdır" insanların anlattıklarıma ilk etapta düşmanca tavır takınmalarını zaten tahmin etmekteyim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

size bugün karar verdiğim bir düşüncemi söylemek istiyorum bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum son 3 - 4 yılıdır düşünmekten bile kaçındığım düşünceler bunlar.

Allahın iradesini inkar ediyorum. ispatı: Allahın ilmi ezeli ise ki öyle olduğuna inanıyorum. o halde hadiseleri olmadan önce olacak şeyleri biliyor demektir o halde iradesi ne manaya gelir

1. irade demek seçmektir ve seçmek için düşünmek gerekir mesela benim erkek olarak yaratılmam hadisesini ele alalım benim kız mı yoksa erkek mi olarak yaratılacak olmamın tercihini ele alalım. bakın bu tercihte ve seçmede düşünme vardır ve tereddüt vardır ve düşünmek ve tereddüt demek ise zaman geçmesi manasına gelir o haldae siz neden iradeye ezeli dediniz.

2. Allahın iradesi ezeli diyorlar. soruyorum ezeli olarak sadece Allah var o halde Allah neyi seçecek? eğer denirse ki Allah ilminde olan mümkünlerden yani olabilmesi muhtemel olanlardan birini seçer, denirse cevap: zaten neyin olacağı Allahın ezeli ilminde var daha irade neyi tahsis edecek neyi seçecek?

önemli : bu delili ibn rüşd ve ibn sina verdiler : Allahın ilmine ezeli denirse bakın ne oldu ilmi maluma( bilinene) tabi diyorlar. yani Allahın ilmi ilerde olacak olaylara etki etmez diyorlar ve Allahın sizin ne yapacağınızı bilmesi sizi zorlamaz diyorlar : burada basit bir düşünce yüzyıllardır anlatılıyor: halbuki zaman olarak önce olan sonradan olacak olan şeye tabi olur mu olmaz mı? iyi düşünün. olmaz. tabi olan her zaman sonra gelmelidir. ezeli olan şey varken, sonradan olan ise var değil ki ..... not: bu konuyu derinlemesine araştırmayı düşünüyorum yani bu işin incelikleari hususunda bakalım araştırmak istiyorum kolay değil. bakacağım. eğer Allahın ilminde varsa ........ bu noktaya geleceğimi hiç düşünmemiştim............

bu konu çok ince bana bu hususta yardım edin görüşlerinizi bildirin zaten detaylı olarak bu konuyu araştırma düşüncem var sizin fikirlerinizi merak ediyorum 2 gündür kafam fırın gibi yanıyor bu konuyu düşünmekten. bu aralar bazı kitaplarda bu konuda yol gösterici bazı deliller gördüm. yıllardır beklediğim buymuş, 3-4 yıldır bu konuyu biliyordum ama çok ince olduğundan altından kalkamayacağımı bildiğimden bu konu aklıma geldiğinde düşünmekten korkuyordum. geçiştiriyordum. zaten kitapların ekserisi bu konuyu geçiştirirler. bana yol gösterin yani bu konuda kendime güvenmiyorum yani incelikleri konusunda

bu konuda daha evvelde bazı deliller vermiştim onları tekrar veriyorum iyice anlayın ve cevabı yorumunuzu bana yazın.

işte size çooooooooooooooooook kuvvetli bir istidlal, delil. özgür iradeyi savunanların en çok kullandığı bi "Allah bildiği için yazdı" lafıyla kasdettikleri şeyin yalan olup bu işin iç yüzünü gösteren delildir. gecenin 3 'ünde aklıma gelen bir delildir. çok mühimdir eğer anlarsanız..

Allahın ilminin maluma tabi olmaması meselesi

Allahın ilmi ezelidir evvelden de izah edildiği gibi ezeli olanın sebebi olmaz halbuki ilim maluma tabidir denildiğinde; ilim, malumdan( bilinenden) etkilenen durumunda olmakta ve malum ilmi etkileyen konumda bulunuyor dolayısıyla etkileyen malum, etkilenen ilme sebep teşkil ediyor. zira etkileyen etkilenene sebep konumundadır. halbuki akli delille sabit ki ezeli olanın sebebi olmaz. o halde Allahın ilmine ezeli diyenlerin: "ilim maluma tabidir" lafları yanlış olmaktadır. Allahın ezeli ilmi asla başka bir şeye tabi değildir. böyle oluncada cebr olduğu aşikardır. etkilenmek demek etkileyen olduğu varsayılan ( düşünülen) şeyin etkilenene sebep teşkil ettiğini kabullenmek demektir.

insanın özgür iradesini savunanların en çok kullandıkları laf olan "Allah bildiği için yazdı" ifadesidir bununla şunu kasdederler mesela ben şimdi klavyede yazı yazıyorum ya hah diyorlar ki Allah ezeli ilmiyle senin bu saatte, bu vakitte bu yazıyı yazacağını bildiği için levhi mahfuza böyle yapmanı yazdı. yoksa O, böyle yazdığı için sen böyle yapıyor değilsin. yani yine insanın özgür iradesi vardır derler. buraya kadar tamam mı anladınız mı? devam ediyorum sonra şunu diyorlar: "ilim maluma(bilinen) tabidir" yani Allahın ezeli ilmi sonradan olacak olan bilinen fiillere, hareketlere tabidir derler. bununla da şunu kasdederler: yani Allahın ilmi, bilmesi sonradan olacaklara tesirli değildir düşüncesini savunurlar. işte bu düşünceyi anlatmak isterler. yani Allahın evvelden hadiseleri bilmesi bizi cebr altında bırakmaz biz yine hürüz derler. tamam mı? yani Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak olaylara tabidir derler. tamam mı? şimdi çooooooooooooook dikkat ediniz: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından önce mi gelir, beraber midirler, yoksa zaman bakımından sonra mı gelir? iyi düşünün. evet cevap şu: tabi olan, tabi olunandan zaman bakımından sonra gelir. bu aklen açıktır. şimdi duruma bakalım: bunlar ne demişti? "Allahın ezeli ilmi, sonradan olacak şeylere tabidir" . soruyorum: ezeli olan şey, hiç sonradan olan şeye tabi olur mu? olmaz eeeeee bu ne o zaman? ne olacak kandırma üç kağıt yüzyıllardır süren pek çok üçkağıttan biri. ezeli olan şey başka şeyden sonra olamaz . başka şeyden sonra olsa zaten ona ezeli ( öncesiz, başlangıcı olmayan) denilmezdi. demek ki onların "ilim maluma tabidir" lafları yalan dolandır. dolayısıyla insanın özgür iradesini savunan biri Allahın ilmi ezeli dediğinde ne dediğini bilmiyor demektir. dolayısıyla şunu şiddetle bildiriyorum ki: insanın özgür iradesi vardır diyen Allah hadiseleri olmadan önce bilmiyordu, hadiseler olurken bildi demek durumunda kalır . ve bunu dediğinde de Kuran daki "kıyamet vaktinin sadece Allahın bildiğini ifade eden" ayeti de inkar etmiş olur. yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

 

Başa dön

 

 

kursatotcu

 

 

 

Kayıt: 27 Arl 2004

Mesajlar: 24

 

Tarih: Pzr Nis 17, 2005 6:14 pm Mesaj konusu:

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

bak nesli cedid sen de hakikaten çok inatçıymışsın ama beni dikkatle dinle ben bu en son yazdığım delil ile yıllardır inandıklarımdan vazgeçtim yani Allahın iradesi olduğu inancını bıraktım ve artık temel olarak şunu savunmaktayım: Allahın iradesi ifadelerini Allahın ezeli ilmine göre yaratması manasında alıyorum ve bu görüşleri sadece ben savunmuyorun. mutezileden Kabi ve Nazzam'da bu görüşteymiş yine ibn sina da öyle. bu konuları incelemek istiyorum ama sana ve sorularına en son yazdığım delil cevap verecektir. ben daha evvel "bence kaderin sırrı şu " diye başlayan delilde Allahın iradesinin ezeli olmasıyla O'nun dilemesinin nedeni yok diyorsum. şimdi aynı delili Allahın ilmi için yapacağım ve Allahın ilminin nedeni yoktur diyorum. ezeli olanın sebebi yoktur. bunun izahını yapmıştım. ve Allahın ilmi de ezeli olunca nedeni yok işte yaptıklarının. çünkü "Allah ilmine göre yaratıyor" olay bu. iradesi yine dediğim gibi, ilmine göre yaratması manasına alıyorum. yani hakiki manada Allahın iradesi yoktur . dediğim gib inceleyeceğim detaylarıyla ve öğrendiklerimi size ulaştırmak istemekteyim siz bunu istemiyor musunuz? yoksa basit düşünceler ve görüşler sizi tatmin etmeye yetiyor mu? . şunu unutmayın ki "kişi bilmediğinin düşmanıdır" insanların anlattıklarıma ilk etapta düşmanca tavır takınmalarını zaten tahmin etmekteyim.

 

 

 

 

size bir şeyi sormak istemekteyim: ben bu yazıları yaklaşık 4 aydır forumlara yazıyorum ve yine 5 aydır da sitede yazdıklarım var . ( sitedeki yazıları düzenlemem lazım çok görüşü yine inkar ettim sitedeki)işin aslını söylemek gerekirse ben siteyi açtıktan sonra bir hafta içinde beni öldürürler diye düşünmüştüm baktım birşey olmadı. kendi kendime dedim ki millet daha siteden haberdar değil . dedim ve sitenin reklamını yapmak ve düşüncelerimi çok kişiye ulaştırmak için sonra forumların varlığını gördüm evvelden bu işleri ben bilmezdim yani internetten anlamazdım. ben yavaş yavaş forumlarda fikirlerimi anlatmaya başladım lakin yine öldürme ya da başka yollara başvurulmadığını gördüm. yani forumlarda tehdit ediliyordu lakin eyleme geçmemişlerdi . bu olay beni şaşırttı . anlam veremedim hatta çevremdekilere sordum onların da birkaçı bu işe şaşırdıklarını söylediler . evet Allahın ilminde yaşayacağım varmış ecelim gelmemiş. biliyorum ecel değişmez. bunu da biliyorum lakim zahiren ( görünüşte) soruyorum: beni neden öldürmediniz? kaale mi almadınız ? ya da bilemediğim başka şeyler mi var? ben özellikle nurculara sesleniyorum: ben bildiğim kadarıyla said nursiyi ilmi anlamda bile pek fazla eleştiren olmadı. ben ise onun kadere inanmadığını söyledim ve delil getirim ve dedim ki şu aralar onun diğer külliyatını okuyorum. diğer çelişkilerini de göstermek niyetindeyim dedim. bunu gizlemedim. ve şu aralar bitmek üzere külliyatı yani . ve dahası peygamberlerin ismetini ( günah işlemekten korunması) reddettiğimi söyledim. peygamberlerin küfrünü caiz gördüğümü söyledim. bu hususta araştırma halinde olduğumu söyledim. delillerimin olduğunu anlattım. lakin yine de bana karşı fiziksel olarak bir şiddet uygulaması görmedim. zahiren soruyorum neden? ( esasen bunu size Allah yaptırmadı. bunu biliyorum aslında ) lakin zahiren soruyorum ..

 

bu aralar aklımda şöyle bir durum var: Allahın ilmi bahsi. şöyle ki mesela güneş tutulma olayını ele alalım: güneş tutulmadan önce Allah güneşin tutulacağını biliyorsa, yani böyle denirse sonra güneş tutulur ve bir kaç dakika sonra güneş tutulması biter. şimdi soruyorum bu durumda da Allah yine güneşin tutulacağını biliyor denebilir mi? çünkü güneş tutulmuştur. güneş tutulması bittiğinde de yine güneş tutulacak diye Allah bilir denirse, bu bilgi yanlış olmuyor mu? çünkü bu anda güneşin tutulması bitmiştir. yani lafın kısası Allahın ilmi ezeli denirse ki öyledir, o halde değişen durumlarla ilgili ilmi nasıl oluyor? halbuki Allahın ilmi değişmez. ( çünkü ezeli olanda değişme olmaz) herhalde tam anlatamadım, zaten bu konuda ki araştırmalarım yeni. yani ben de anlamaya çalışıyorum. farabi ve ibn sina nın yazılarından okuyorum ve bu yazıları yorumlayanları okuyorum. çok zor konular. size danışıyorum fikirlerinizi bekliyorum ne dersiniz? söylüyorum pek bilgim yok bu konuda fakat araştırmayı düşünüyorum zaten araştırma aşamasındayım....... yani Allahın ilmi konusunda anlattığım örnekteki hususta fikirleriniz nedir? ................ beni din düşmanı görmeyin.......

 

Başa dön

 

 

kursatotcu

 

 

 

Kayıt: 27 Arl 2004

Mesajlar: 24

 

Tarih: Çrş May 04, 2005 7:01 pm Mesaj konusu:

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

tom bu sorunun cevabı kitapta yayılmıştır. fakat net olarak cevap şudur enbiya 23. ayettir yani O yaptıklarından sorumlu değildir oysa bizler sorumluyuz . daha evvel yazdığım Allahın ilminin maluma( bilinene) tabi olmadığını yazmıştım ona bak. zira Allah benim şu anda yazacağımı ezeli olarak biliyor dersen cebr olur. çünkü benim şu an yazmam mı Allhın ezeli ilmine tabi yaksa Allahın ezeli ilmi mi benim şu an yazmama tabi? dikkat et ki : önce olan sonra olana tabi olmaz. sonradan olan öncekine tabi olur. o halde ben bu yazıyı mecburen yazıyorum. yakında bu konudaki geniş izahı siteden yapmak istityorum .

Allahın görmesi ve duymasıyla ilgili bu aralar çok önemli bilgiler elde ettim. bunlardan biri şu ki mutezile mezhebi de Allahın görme ve duymasını inkar ediyorlarmış ve bu konudaki ayetleri duyulan ve görülenleri bilmek anlamında olduğunu söylüyorlar. bu aralada şöyle bir delil de öğrendim işte soru: Allahın görmesi var mıdır? vardır dersen soruyorum peki bu görme de ezeli mi? evet dersen (zira kitaplarda ekseriyetle ezeli diye geçiyor) soruyorum o halde ezelde alem yoktu yani dünya , kainat gibi yani( alem demek Allahtan başka herşey demektir) o halde soruyorum bu pozisyonda yani ezelde Allah neyi görüyordu? eğer alemi bu durumda görmüyordu, yarattığı zaman gördü derseniz yine çelişkiye düşüyorsunuz. çünkü ezeli olan şey de değişme olmaz. halbuki demenize göre önce görmüyor dünyayı sonra görüyor dünyayı. bu ise değişme manasına gelir ki ezeli olan zaten değişme kabul etmez yaaaaaaaaaaaaaaaa anladınız mı ? yorumunuz nedir?

ama yalnış allah sana 2 secenek vermiştir ya iyi olursun yada kötü bü senin özgür idarendir. allah san" biri bunu yazdı

cevap: peki senin neyi seçeceğini yine önceden bilmiyor mu? biliyor dersen işte sen O'nun bildiğini yapmak zorundasın eğer O'nun bildiğinin aksini de yapabilirim dersen Allahın ilmi cahilliğe döndü demiş olursun.

bir de bugün size çok ince ve süper bir delil. bunu biri buldu ben bulmadım : düşünüyorum Allahın zatı var ve alemi yarattı diyoruz yani alem yokken varoldu. o zaman akla şu geliyor Allahın zatı ile sonradan oldu dediğimiz alem arasında bir zaman aralığı olması lazım gelmiyor mu? diye düşündüm ve şöyle düşündüm bu araya mesela bir saniye kadar da olsa bir an geçmedimi diye düşündüm. o zaman şöyle bir düşünce oldu. yani başkası buldu: ama Allah ezelidir yani başlangıcı yoktur eğer bir saniye arada oldu dersek şöyle oluyor: ezeli +1 saniye ama şu var ki ezeli zaten ezelidir (başlangıcı olmayan) . yani ona bir şey zaman olarak eklenmez ki, ne kadar zaman ekleseniz de o yine ezelidir. yani bu ezeli varlığa 1 saniye diye zaman geçmesini düşündüğünüzde Allahın ezeli olmadığını söylemeniz gerekir. çünkü sizin 1 saniyeden bahsetmeniz için Allahın zatının bir başlangıcı olması gerekir. zira ezelilik ile bareber bu 1 saniyeyi ölçemezsiniz ve anlamı olmaz. dolayısıyla Allah ezeli olduğundan böyle şey söylenemez. buradan şu sonuç çıktı ki Allah ile ile alem arasında zaman kavramından bahsedemeyiz. o zaman benim bu hususta kararım şu aralar şu ki: bence zaman mahluk ( yaratılmış) değil. yani zaman aslında yoktur. lakin insanların algı düzeyinde zaman kavramı vardır ki bu kavram yani zaman düşüncesi mahluktur. yani saniye, saat insan böyle düşünüyor ama sorarsan ki Kuranda zamandan bahsediliyor derim ki bu da yine insanların algı düzeyiyle ilgili bir ifadedir diyorum. biraz karışık oldu ama bende daha dün anladım bu durumu. bakalım ilerde detaylı anlatırım tahminim siteden. ne diyorsunuz yorumunuz nedir.

 

Başa dön

 

 

kursatotcu

 

 

 

Kayıt: 27 Arl 2004

Mesajlar: 24

 

Tarih: *** May 06, 2005 7:52 pm Mesaj konusu:

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

--------------------------------------------------------------------------------

 

"Allahin bizim neyi sececegimizi bilmesi ,bizim irade sahibi olusumuzu ve irademizin neticesine göre özgürce hareket etmemize mani olmuyor.

Allah biliyor,ama Allahin bilmesi harektlerimizi hic bir sekilde ne engelliyor nede etkiliyor,neye nasil karar vercegimizi ve nasil hareket edecegimizi biz kendimiz belirliyoruz,Allah sadece biliyor.Bu bakimdan bütün davranislarimizdan biz kendimiz sorumluyuz.

Sen bu yazdigin yaziyi, verdigin karar sonucunda yaziyorsun öyle degil mi? Yani yazmiya da bilirdin isteseydin.Allah sana her iki secenegi de sundu az önce ve ayni zamanda hangi secenegi tercih edecegini de biliyordu.Onun bilmesi senin bu yaziyi yazma istegini degistirdi mi?Neticede karar verip yazdin."

bak tom senin bu dediklerini inan ki yıllarca okudum ve en sonun da onun büyük bir aldatma olduğunu anladım yani 1 ay oluyor bunu anlayalı. şimdi ince nokta şu ki : sen diyorsun ki sen seçmedin mi yazmayı bu düşünceyi diyorsun. parantez içinde önce şunu hemen belirteyim ki benim bu yazı yazma isteğimi Allah mı yarattı? önce onu sorayım evet mi hayır mı? hayır dersen kim yarattı? evet dersen Allahın yarattığı düşüncenin meydana gelmesini engelleyemem ben. o halde yine özgürlüğüm kalmıyor parantezi kapatıp, ilim ile ilgili devam ediyorum. bak şimdi evet ben seçiyorum ama benim bu seçmem sonradan oluyor yani 100 yıl evvel değil şimdi seçtim. tamam mı bak bur da şu var ki: benim buraya yazı yazmayı dünüceğim düşüncesi meydanda yokken de Allahın ilminde benim yazı yazmayı isteyeceğim vardır. dolayısıyla yokluk, varlığa tesir edemez. tesir eden varlıktır. bu çok önemlidir. iyi düşün: bak firavun örneğini ele alalım ( bu aralar elimde metin özdemir diye birinin Allahın ezeli ilmi ile ilgili kitap var orada konu detaylarıyla anlatılıyor) evet firavun örneği, firavun yaratılmadan evvel onun yapacakları ezeli ilminde vardı ve bu ilmine göre olur olanlar. o halde sen her ne kadar : "Allah onun hür iradesiyle ne yapacağın ezeli ilmiyle bilir" desen de bu bir laf oyunudur . zira bu lafta ilmin maluma yani bilinene (sonradan olacak) tabi olduğu anlatılıyor. önce de söylediğim gibi önce varlığı olan şey sonra varlığa gelecek şeye tabi olmaz. tabi oluş zaten sonradan gelmeye bağlıdır. senin dediğinin olması için firavunun varlıktaki halinin , Allahın ilminin öncesinde olması icap etmektedir. halbuki ezeli demek zaten öncesinin olmaması demektir. dolayısıyla firavun sadece kendisinin yokluğunda da var olan Allahın ezeli ilmindeki neyse onu yapacaktır. dolayısıyla firavunun maddi hali, tabi durumundadır. yeminle söylüyorum bu gerçektir. bende çok aldandım bu işte. hatta gazali de "itikatta orta yol" adlı kitabında Allahın ilminin maluma (bilinene) sonradan olacak şeylere tabidir diyor. yani o da anlamamış. mesela ibn rüşd ondan 100 sene sonra yaşadı. işte o Allahın ilminin maluma tabi olmadığını belirtiyor. ibn sina da öyle diyor. yani bir çok kimse bu ayrımı farkedemedi. zannedersem iz yayıncılıktı, metin özdemirin bahsettiğim kitabı. "All"hın ezeli ilmi ve insanın özgürlüğü" ile ilgili bir kitaptı. oku göreceksin. yalnız yazarı da özgürlükçü ve zor durumlara düşüyor.

 

Başa dön

 

 

kursatotcu

 

 

 

Kayıt: 27 Arl 2004

Mesajlar: 24

 

Tarih: Cmt May 07, 2005 7:06 pm Mesaj konusu:

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

"Teslimiyetli olan insan, kendi yaptığı hissini yaşamasına rağmen, bunların tümünü Allah'ın dilemesi ile yaptığını bilir. Diğeri ise, her yaptığını kendi aklı ve gücü ile yaptığını zannederek yanılır.

 

Bunların hepsi Rabbimizin insanları denemek için kaderlerinde önceden belirlediği olaylardır. Bir ayette bildirildiği gibi, "... Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir". (Ahzab Suresi, 3"

tom bunları sen yazdın

cevap: Allaha sövenler var o zaman Allah kendisine sövülmesini mi irade etti? sen hem böyle yazıyorsun hem de cebre inanmıyorsun bu bir çelişkidir.

ve "denemek için önceden belirlenmiş olaylardır" diyorsun ya önceden ne yapacağın belli ise bu daha nasıl bir deneme böyle? hiç böyle deneme olur mu bu nedir?

evet bugün size çooooooooooooooooooooook ince bir delil sunacağım. fakat nebileyim işte anlatayım:

konu alemin kıdemi( ezeliyeti) : soruyorum Allahın yaratması var mı? evet dersen yine soruyorum bu yaratması ezeli mi? sonradan mı? eğer sonradan dersen halbuki her hadis(sonradan olan) mahluktur( yaratılmıştır) . o halde o yaratmanın da yaratıldığını söylemek durumunda kalırsın. peki onu yaratan yaratıcılıkta hadis dersen onu ne yarattı diye sorarım ve tesellsül olur. o halde Allahın yaratması ezeli dersen bak ne oldu: ya o zaman yaratılan ilk şeyi düşün o zaman onun da ezeli olması lazım gelmiyor mu ne dersin? mesela bak Allahın kudreti var ve bu ezelidir kitaplarda böyle anlatılır. soruyorum Allah kurdetiyle mi yaratır? evet dersen bak ne oldu: alem ( Allahtan başka herşey demektir) sonradan oldu yani Allah alemi sonradan yarattı dersen o halde bu sonradanlık ne demektir ve Allah bu sonralığın gelmesini mi bekledi yani? nedir bu? eğer Allah bekledi önce yaratmadı sonra yarattı dersen. o halde Allahta bir değişmeyi kabul ettin demek olur. çünkü kudreti ezeli dersen ve önce yaratmadı sonra yarattı dolayısıyle kudreti bu işin olmasına taaalluk( bağlı ,ilgili) etti dersen bak ne oldu: kudreti önce yaratmıyor sonra yaratıyor oluyor ve bu kudrette bir değişmeyi beraberinde getiriyor. halbuki ezeli olan değişme kabul etmez . yaaaaaaaa

bir de diğer açıdan bakarsak yani aleme ezeli dersek bu seferde başka problem var şöyle ki: yaratmaktan bahsedildiğinde zaten yaratılan için öncesinde yokluktan bahsetmek ya da başka bir şeyden bahsetmek lazım gelir. sonuçta bir değişimdir mesela insanın çamurdan yaratılışı gibi bak insan yoktu var oldu yaratıldı çamurdan. fakat ben şunu diyorum: yaratılan ilk şeyden bahsediyorum : bunun için konuşursak ve buna ezeli dersek ama ezeli ise değişmez ve yaratılan şey içinde ezeli demek göründüğü kadarıyla bir çelişkidir benim şu an ki bilgilerim ışığında konuşuyorum. yani ne demeliyiz, yani lafın özü şunu soruyorum: yaratılma konusunda Allah vardı ve sonra alem oldu dendiğinde: Allah yaratmak için bekledimi, beklemedi mi? beklemedi dersen alem ezeli demiş olmuyor musun? eğer bekledi dersen neyi bekledi? diye sorulur. zamanını bekledi dersen. o halde zamanın varlığını kabul ediyorsun demektir. yani kafam karışık. bu konu zaten çok derin mesela ben ibn rüşdün tehafütül tehafüt ( tutarsızlığın tutarsızlığı) adlı gazaliye karşı yazdığı kitabı 4 yıl önce okumuştum bir kaç cümle anlamıştım o kitaptan. tamamına yakınını anlamamıştım. fakat artık bu tip kitaplarıda yavaş yavaş anlamaya başladım. yine ben araştıracağım fakat bu konuda ne diyorsunuz yorumunuz nedir? yan anladığınız kadarıyla yorumunuzu yapın. zaten bende tam anlatamadım yani . bir de not: ben bilgili miyim ne derseniz? açıkça itirafınızı yapın yani. biz bizeyiz şurdaa beni şevke getirin. ayıp olmazsa...

önce serkan bu son sözlerinde yani bana kelamda dahisin ve benzeri kelime kullandın. samimi misin onu söyle? inanamıyorum yani. eğer alaysa bu, açıkça söyle. sonra üzülürüm. havaya falan girerim de sen dersin ki: o söylediklerim alaydı dersin. üzülürüm yani.

deliller Bana bazen söyle sorular soruluyor: ”Allah kaldiramayacagi kayayi yaratabilir mi? ya da bükemeyecegi demiri yaratabilir mi?”

Cevap: Yaratamaz. Burada ilk bakista yaratamaz ifadesi, Allah için acizlik manasini akla getirebilir. Lakin burada yaratma bir sarta bagli; sart ise kaldiramama ve bükememe. Bunlar ise kesin olarak acizliktir. Ve Allah için acizlik muhaldir (imkansiz). Muhale bagli olan, gerektiren sey de muhaldir. Dolayisiyla Allah sonu acizlige varacak olan sey, velev ki yaratma olacak olsa da, o halde böyle bir seyi yaratamaz. Burada esasen bizim yaratamaz ifadesini kullanmamiz; Allah’i övmek ve onu noksan sifatlardan tenzih etmektir.

işte size uzayın sonsuz değil sonlu ve sınırlı olduğuna dair delil

*** Alem, uzay cisimdir. Her cisim sinirlidir. Her sinirli olan mahluktur. Dolayisiyla alem de, uzay da sinirlidir. Bu hususta akli delilim sudur:

_ Kitap: Islam Felsefesinde Allah’in Varliginin Delilleri Yazar: Prof. Dr. Ibrahim Agah Çubukçu

sayfa 21: Kindi alemin hudusunu ispatlamak için riyazi saglamlikta bir takim önermelere dayanmistir. Ayrica alemin sonsuz oldugunu farzetmistir. Daha dogrusu riyazi saglamlikta olan önermelere dayanarak alemin sonsuz olacagi faraziyesinin çürüklügünü göstermistir. Kindi’nin dayandigi bu önermeler sunlardir:

Ayni cinsten olan ve birbirinden büyük bulunmayan iki kemiyet esittirler.

Bütün buutlari ve cüzleri ile birbirinden farksiz olan kemiyetler bilfiil ve bilkuvve yekdigerine esittirler.

Sonlu kemiyetler, sonsuz olamazlar.

Esit seylerden birine ayni cinsten diger bir sey katilinca esitlik bozulur. Kendisine katki yapilan sey, eski halinden daha büyük olur.

Sonlu kemiyetlerin bir araya gelmesiyle vücut bulan sey, sonlu olur. Baska bir deyimle ayni cinsten sonlu kemiyetlerden bazisi sonlu olunca tamami da sonlu olur.

Ayni cinsten sonsuz iki kemiyetin biri digerinden daha az veya daha çok olamaz.

Kindi bu önermelere dayanarak alemin sonlu ve dolayisiyla hadis oldugunu ispatlamistir. Alemi sonsuz farzederek girisilecek ispatin, böyle bir faraziyeyi muhalle sonuçlandiracagini göstermistir:

Sonsuz bir cismin bilfiil varligini farzedelim. Bundan belli ve sonlu bir parça koparildigini düsünelim. Cismin geriye kalan kismi ya sonlu olur veya sonsuz olur. Eger cismin geriye kalan kismi sonlu olursa, sözü geçen 5 nci madde geregince cismin tamami sonlu olmus olur. O halde burada açik bir çeliski vardir. Çünkü bir cismin hem sonsuz, hem sonlu oldugu sonucuna varildi.

Simdi de diger ihtimal üzerinde duralim: Cismin geriye kalan kisminin sonsuz oldugunu düsünelim. Buna cisimden ayrilan parçayi katinca hasil olan miktar, bu katki yapilmadan önceki miktardan ya büyük olur, yahut da ona esit olur. Eger büyük olursa, sonsuz olanin, sonsuz olandan daha çok olmasi gerekir ki bu da bizi sözü geçen 6 nci madde geregince muhale götürür. Çünkü sonsuz olan iki kemiyetten birinin digerinden daha az veya çok olmasi düsünülemez.

Eger parçayi katmakla hasil olan miktar, kendisine katki yapilan miktara esit olursa, bir miktara diger bir miktar katilinca esitlik bozulmuyor demektir. Bu ise sözü geçen 4 ncü maddeye aykiridir. Cüz, büyük miktara katilinca ayni büyüklügün degismemesi cüzle kül arasinda farkin bulunmadigi sonucunu verir. Yahut parça ile bütünün ayni büyüklükte oldugu düsüncesini dogurur. Bu ise açik bir çeliskidir.

Bütün bu faraziyeler muhale ve çeliskiye götürdügünden bir cismin bilfiil sonsuz olamayacagi sonucu çikar. Baska bir deyimle, kemiyet sahibi seyin, bilfiil sonsuz olamayacagi anlasilir. Bu da alemin kadim olmadigini, sonlu oldugunu ve baslangici bulundugunu gösterir. Bu demektir ki alem hadistir. Alem hadis olunca bir muhdise ihtiyaç gösterir. Bu muhdis de Yüce Allah’tir.

*** Mevcudatta Allah’in yaratmadigi bir sey var midir?

Aynadaki görüntün, biçak, gazete, araba, televizyon bunlar sey midir?

Peki bunlari Allah mi yaratti?

Sey: mevcut olan

Cevap: Bunlari da Allah yaratti ve varolduklari sürece yaratilmalari devam etmektedir.

 

msn den kursatotcu diye arayın

 

Beitrag vom 10.05.2005 - 23:02

 

kursatotcu

 

 

3 Mesajlar - Yeni Üye

 

 

sizin ekseriyetle "la ilahe illallah" ifadesine inanmadığınızı iddia ediyorum. işte ispatı: la ilahe illah: Allahtan başka ilah yoktur demektir. bu da şu demektir, Allahtan başka yaratan yok. halbuki sizin kader hususundaki mezhebiniz olan maturidilik hem imanı hem de cüzi iradeyi Allah yaratmaz diyor. sizde bu görüşün taraftarlarısınız. ama la ilahe illallah ifadesiyle aslında inanmadığınız halde bunu söylüyorsunuz. çünkü herşeyi Allah yaratıyor dersen bu lafın gerisine de inanmak gerekir ki o da şudur: insanın hareketlerini de ve düşüncelerini de Allah yaratır.

o zaman kulun özgür iradesi kalmaz. çünkü bu düşünce kabul edildiğinde Allah bende hangi düşünceleri yaratırsa ben ancak o düşünceleri düşünebilirim manası çıkar. örnek: mesela Allah ben de "yatmak" düşüncesini yarattığını varsayalım, bu anda ben kalkmak düşüncesini düşünebilir miyim?

düşünemem değil mi? zira ben Allahın yarattığı bir düşüncenin vuku bulmasını engelleyemem değil mi? o zaman Allah

bende yatmak

düşüncesini yarattığında ben tıpış tıpış bu düşünceyi düşünürüm hani o zaman özgür

iradem.

bunu kabul etmeyen zaten düşüncemizi Allahın

yarattığınıda inkar etmiş olur sonra da inanmadığı

halde herşeyi Allah yaratır

der

-tekrar söylüyorum

ben kader hususunda sizinde hak mezhep dediğiniz eşari mezhebi gibi cebri yani kulların özgür iradesi olmadığını savunuyorum.

 

Beitrag vom 11.05.2005 - 21:07

 

kursatotcu

 

 

3 Mesajlar - Yeni Üye

 

 

" soru: insan iradesinin kararları ezelden beri ( Allahın ilminde) var olan bir şey midir?"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

insanlar cennete veya cehenneme hangisine gideceklerini bilselerdi hiçbir ibadet yapmazlar,rızık peşinde koşmazlar,kulluklarını yapmazlardı.sen cennete gideceğini bilsen ibadetleri yaparmısın? yapmazsın çünkü cennete gideceğini bilirsin.allah'ü teala biliyor.sana iki seçenek sunuyor.yasaklarıma uymazsan cehenneme gidersin.uyarsan cennete gidersin.ceza ve mükafat.burdada hür irade ortaya çıkıyor.istediğini seç.cehennemde ateş yoktur.cehennemlikler yakacaklarını kendileri getirirler.diye hadis duymadınızmı?siz bazı kişilerin aklını çelmeye çalışıyorsunuz.benim anladığım kadarıyla inancınız zayıf.

Onlar Kur'an'ı düşünmezler mi? Yoksa bilinçleri bloke midir? (Kur'an, 47:24)

 

Düşünmek için kolaylaştırdık!.. Var mı düşünen?.. (Kur'an, 54:32)

 

Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder,

münker olandan sakındırır vehayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.

(Al-i İmran Suresi, 114)

 

Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)

 

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)

Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz" (Enbiya Suresi 35

Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216

İnsanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56)

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)

Kuran'da, "... çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar" (İnsan Suresi, 27) ayetinde belirtilen gerçeğin bilincinde olmaları ve dünyaya değil, ahirete yönelik bir hazırlık içinde bulunmalarıdır. Allah bu kimselerin şöyle söylediğini haber verir:

 

Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. (Bakara Suresi, 201)

 

Allah bu samimi davranışlarına ve dualarına karşılık olarak, onlara hem dünyanın hem de ahiretin tüm güzelliklerini ve nimetlerini verir. Allah Kuran'da bunu şöyle müjdelemiştir:

 

Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 148)

 

Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 64)

 

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran Suresi, 185

Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz. (Tur Suresi, 16) O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar.

Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür.

Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 6-8)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

kürsatotcuya

aciklamanizi okudum, size göre anlamamisimdir, bu da benim anlayisim

 

ebu Lehebin cehenneme atilacagi tebbette yaziyordu, islam olmayacagi biliniyordu dmissiniz, ....o konu cok acik dile getirilmis..

 

Ancak cinden olarak (ki bu da yanlis, melekti cünkü;her neyse) yaratilan seytana insana secdesi söylendi Allah arafindan. OK. Her yaratilan Alaha uydu ve tek seytan uymadi. üstalik cennetteydi.

 

PEKI SEYTANIN DA SECDE ETMEYECEGI ALLAH TARAFINDAN BILINMIYOR MUYDU DA BU TEKLIF ONA GÖTÜRÜLDÜ?

 

VE ALLAHIN SÖZLERINI DINLEMEYIP ONA SIRK KOSAN SEYTANIN BU DÜSÜNCESINI ALLAH BIMIYORMUYDU DA CENNETINDE BARINDIRDI?

 

Bunun farkli bicimde hikayeleri incilde de vardir.

 

Ve isa dan 300 yil sonra Epikür adindaki felsefeci de söyle sormustur su anlattiginiz hikayeye karsi:

 

" Tanri böyle bir mantiksiz oyuna neden basvursun ki?"

 

Tabi akli yetmiyordur adamin sizce:-)

 

Buna ramen yazilan konulara bunca yüz yil hic bir aciklama getirilemezken, dogrulugunu neye göre iddia edebiliyoruz ki?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

DEĞERLİ DOSTLAR..

 

İMAN MESELESİNİ BU KADAR ZORLAŞTIRMANIN GEREĞİ YOK..

İNSAN İBRET NAZARI İLE KAİNATA BİR KEZ BAKSA BU YETERLİDİR HERŞEY İÇİN..

 

MESELE ALLAH'IN EN GÜZEL ŞEKİLDE YARATTIĞI İNSANA VERDİĞİ CİHAZATI GEREĞİ GİBİ KULLANAMAMAKTIR..

 

YANİ İMAN BİR TERCİH MESELESİDİR..

 

ALLAH KULLARINA İMAN EDİP ETMEME SERBESTİSİ TANIMIŞTIR..

 

İMAN EDENLERİ SONSUZ YAŞAMDA SONSUZ MUTLULUKLA MÜKAFATLANDIRACAK,

 

İMAN ETMEYEN VE "KENDİSİNE İSYAN EDENLERİ DE" SONSUZ YAŞAMDA CEHENNEMDE AZAPLA CEZALANDIRACAKTIR..

 

DİN TAMAMLANMIŞTIR. HER ŞEY APAÇIK ORTADADIR.. İNANANLARIN ZİHİNLERİNİ BULANDIRANLARIN ÇABALARI BOŞ VE SONUÇSUZ KALACAKTIR..

OLAN YİNE KENDİLERİNEDİR..

 

TÜM DİNLERİN KIYAMETİ BEKLEDİĞİ ŞU DÜNYANIN SON ZAMANLARINDA HALA BOŞ YERE OYALANANLAR AKIBETLERİNİ BİR DÜŞÜNSÜNLER LÜTFEN..

 

SON YAKIN..

VE KAÇINILMAZ..

 

TEK ÇÖZÜM VE ÇARE: ÖLMEDEN EVVEL DİL İLE SÖYLEMEK VE KALB İLE TASDİK ETMEK:

 

LÂ İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH

ALLAH'TAN BAŞKA İLAH YOKTUR VE HZ. MUHAMMED O'NUN KULU VE ELÇİSİDİR.

 

Not: Dinimiz tebliği emretmiş, tartışmayı yasaklamıştır.. Bize düşen hakikatleri duyurmaktır.. İnanıp inanmamada onlar serbesttirler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:D

 

" "YANİ İMAN BİR TERCİH MESELESİDİR..

 

ALLAH KULLARINA İMAN EDİP ETMEME SERBESTİSİ TANIMIŞTIR..

 

İMAN EDENLERİ SONSUZ YAŞAMDA SONSUZ MUTLULUKLA MÜKAFATLANDIRACAK,

 

İMAN ETMEYEN VE "KENDİSİNE İSYAN EDENLERİ DE" SONSUZ YAŞAMDA CEHENNEMDE AZAPLA CEZALANDIRACAKTIR..""

 

Celiskinin önde gideni böyle olur arkadaslar.. :D:D:D

 

Imani önce tercih meselesi yapip, arkasinadan ceza ve ödül gelmesi daha da ilginc.

Sanki tanrinin sag tarafinda oturuyormus gibi konusmalar bunlar :D

 

Kolay gelsin dostum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.