Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İslam hak din mi?


haksöz

Önerilen İletiler

Sana tek bir soru sormak istiyorum. Neden mantıklı? Eğer bu soruya benim en azından "hmm, azıcık da olsa mantıklı" diyebileceğim bir cevap verirsen hakikaten eyvallah diyeceğim.

 

Neden böyle de, anlatılan gibi değil? Neden??

 

Peygamberin başka bir amacı mı varmış ki? Güçmüymüş amacı? Para mıymış? Değilmiş. Onca vaadlerini müşriklerinin elinin tersiyle itmiş.

 

Nedenini söyleyeyim arkadaşım.

 

Muhammed, iyi niyetlimiydi, kötü niyetlimiydi, neyin peşindeydi sorularının cevabı benim açımdan öenmli değil.

 

Ama iyi niyetli olduğunu varsayalım, bu mantığa daha yatkın, çünkü çevresinden önerilen maddi vaadleri reddediyor. Demekki, tebligatında samimi.

 

Öte yandan, tebliğ ettiği şeyler "Allah"tan mı?

 

Buna evet diyemiyorum. Çünkü, Allah/Tanrı kavramı ile kastettiğimiz şey, bu evreni var eden, düzenleyen, yarattıkları arasında tercih yapmayan, taraf tutmayan, adil bir güç.

 

Kuan'da yeralan Allah ise, taraf tutuyor, Yahudileri seçilmiş halk ilan ediyor, sadece Yahudilerin eski krallarını, liderlerini anıyor, sadece eski yahudi topluluklarının başından geçenleri hikaye ediyor. Yani Kurandaki Allah, sadece "yahudilere özel" bir allah.

 

Muhammed, bu evreni var eden, düzenleyen, yarattıkları arasında tercih yapmayan, taraf tutmayan, adil bir güçten vahiy alıyor olsaydı, 1 kerecik olsun yahudiler dışındaki toplumlardan bir örnek verirdi, Mesela Çinli Çin Çan Çong ne gül bir adamdı, Kızıldreli Koşan At ne güzel bir insandı derdi. Ama demiyor. Çünkü tebliğ ettiği şeyler Yahudilerden alınma, yahudilerce yahudileri yüceltmek için oluşturulmuş hikayeler.

 

Kuran'da herhangi bir ırkın, geçmiştte veya şimdi, Allahın seçilmiş halkı olarak tanımlanmadığını söyleyebilir misin?

 

Muhammed tebliğ ettiği şeyleri herşeye gücü yeten, mutlak hakim, mutlak adil Tanrı'dan almış olamaz, peki nerden buldu? Şam ziyaretleri sırasında yaptığı sohbetlerden edindi bu bilgileri.

 

Kuranda yeralan yüzlerce tekrar var. Esasen hiçbişey söylemeden aynı şeylerin yüzlerce kez tekrarlanmasının, eski kavimlerin hikayelerinin defalarca ayrı ayrı surelerde tekrarlanmasının tek bir açıklaması var: Şam ziyaretleri bitmiş, bilgi kaynağı kesilmiş, barut tükenmiş, sürekli aynı plak çalınıyor.

 

Aklına yatmadıysa, hala mantıklı gelmediyse yine sor, cevap veririm.

 

 

Şunu da söyleyeyim de, kafanızda soru işaretleri oluşmasın: Muhammed'in dini yanlış da, Musa'nınki, İsa'nınki doğru mu?

 

Yukarıdaki tanımlama onlar için de geçerli:yahudilerce yahudileri yüceltmek için oluşturulmuş hikayeler/efsaneler.

 

Her kabilenin, savaş ilahı, bereket ilahı, ot ilahı, püsür ilahı olan bir devirde, taraflar saveş yaptığında, elbette kendi ilahlarının da kendilerine yardım ettiğini, onları koruduğunu, diğer halklara karşı onları gözettiğini düşünecekler. Yendikleri veya yenildikleri halkın ilahını da şeytanlaştıracaklar.

 

yahudilerin ilahının evrensellik kazanmasının tek nedeni var: göçebeydiler, bedeviydiler, yerleşik hayatları yoktu, bu nedenle ikonoları, şekle sokulmuş ilahları yoktu. Onlarınki, görünmezdi, ne sağdaydı, ne soldaydı, ne yerdeydi, ne gökteydi.

 

görünmeyen şeyle mücadele edemezsin. yahudileri Babillier sürdü, Romalılar yendi, ama görünmez ilahlarını yok edemediler. Bir heykeli kırabilirsin, ama görünmeyen şeyi kıramazsın. Bundan dolayı Yahudilerin tanrısı yenilmedi ve bütün dünya, özellikle batı yarımkürede evrensellik kazandı.

 

tabiat olaylarını da kendilerine göre yorumladılar.

 

Örneğin komşunla kavga ettin, komşunun sana haksızlık ettiğini düşünüyorsun. ve bir deprem oldu, komşun öldü. "Allah verdi cezasını" dersin.

 

Firavun zamanında, Mısır gelişmiş bir ülke, Yahudiler de göçebe bedeviler. Elbette Mısırlılar bu bedevileri sevmezler. Bunu da sınırlarından sokmayarak, kovarak, döverek, öldürerek, köle yaparak gösteriyorlar.

 

Sonra bir yanardağ patlaması oluyor Akdenizde, yanardağ depreme neden oluyor, deprem tsunamiye. (bu bilimsel olarak tesbit edildi)

 

Tsunami nedeniyle şüveyş civarındaki sığ bataklıktan/denizden sular önce çekiliyor, sonra yeniden daha kabarık geliyor. deniz yarılıp/kapanıyor yani.

 

Yanardağ küller atıyor havaya, gökyüzü ararıyor. Gökten bu küller nedeniyle çamur yağıyor. Bütün ekinler zarar görüyor. Kıtlık oluyor. Kıtlık sadece insanlara değil, doğal mahlukata da geliyor. Çekirgeler yiyecek avına çıkıyor, çekirge sürüleri ortaya çıkıyor. Kurbağa sürüleri ortaya çıkıyor.

 

Ve Yahudiler nedenini bilmedikleri bu olayları, Musanın mucizesi diye yutuyorlar ve herkese de yutturuyorlar.

 

Sen nasıl, depremde ölen düşman komşun için allah belasını verdi diyorsun, hatta depremin bu nedenle olduğuna inanmaya başlıyorsun zamanla, Yahudiler de aynı şekilde, nedenini bilmedikleri bu olayların Allah tarafından, kendilerinden hoşlanmayan Mısır'ı cezalandırmak için verildiğini sanıyor, öyle inanıyorlar.

 

Yani, Ne Müslümanlık hak din, Ne Hristiyanlık, ne de Musevilik.

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili BrainSlapper Foruma hoş geldiniz. ...

Saygılar.

 

Hoşbulduk sevgili karakuta. Teşekkürler.

 

Senin avatardaki şiirin aslında birçok şeyi anlatıyor be birader. Çok beğeniyorum:

 

 

Bende isterem rüzgarlarla uçmayı

 

Bende isterem hayvanlarla konuşmayı

 

Denizleri yarmayı,ateşte yanmamayı

 

Yetimmiyeeeem öksüzmüyeeem

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...

Haksöz ü görünce bi bakayım dedim bu başlığa,ne kadar çok şey üretmişsiniz... :)

Kuran ın şeytandan olmadığı açık ve net... çünkü bu şeytanlar,musallat oldukları yani bizzat göründükleri insanlar açısından,ancak ayetler okunarak ve Allahtan yardım dilenerek yapılan çalışmalar tarafından kurtulabiliyorlar... e malum onları musallat eden yine Allah,söyledikleri yalanlara karşılık....bu olay diğer dinler için de var... hani filmlerde gördüğümüz şeytan çıkarma olayları,tutup falcılığa,medyumluğa bürünen insanlardan şeytanların uzaklaştırılması... tabi bunun sonucunda ,o insanlar bütün özelliklerini kaybediyorlar... bu da para kazanma yolları açısından işlerine gelmiyor... her neyse... şeytana büyük bir sıkıntı yaşatan ve yaşadığı ızdırabı,onu çağıran kişiyede yaşatmalarına sebep olan felak ve nas bile,Kuran ın o düşmanlarımızdan olamayacağının en güzel kanıtı.. etrafınızda cinlerle ya da şeytanlarla haşır neşir olmuş bir tanıdığınız olsaydı anlardınız,ya da size de görünselerdi... ama varsın görünmesinler... kimse için,adem soyundan tek bi kul için bile dilemem... Allah hepsini bizden uzak eylesin....onların vesveselerinden Allah a sığınırım,onların her an yakınımda hazır bulunmalarından da Allah sığınırım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yol Kenarında Bir Dikilitaş

 

İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndaki “dikilitaşı” hiç gördünüz mü?

 

 

“Ee, ne olmuş?” diyeceksiniz.

 

 

Bu yazıda ona “bir başka açıdan” bakmayı deneyeceğiz.

 

 

Kur’an’ın tarih, hayat ve tabiat ile tefsiri dediğimiz yöntem açısından…

 

 

Özellikle verili tarih, bilhassa da eski çağlar tarihi açısından…

 

 

Verili tarih derken, eski çağlardan bugüne kalan kanıt ve kalıntıları kastediyoruz.

 

 

“Bunun Kur’an tefsiri ile ne alakası var?” diyeceksiniz.

 

 

Var, hem de nasıl…

 

 

Size, bunu, Kur’an’daki kimi kıssaların Kitab-ı Mukaddes’deki haham düzmecelerine muhtaç olmadan da tefsir edilebileceğinin bir örneği olarak göstermeye çalışacağım.

 

 

***

 

 

Malumunuz, Kur’an çok eski çağlardan ve o dönemlerde yaşayan peygamberler ve mücadelelerinden bahsediyor.

 

 

Hz. Süleyman’ın karıncalarla, kuşlarla konuştuğundan, cinlerin ve rüzgarlı gemilerin onun emrine verildiğinden, Hüdhüd’ten,Yunus’un balık tarafından yutulduğundan vs. bahsediyor.

 

 

Şu ana kadar bu tür kıssaların iki tür yöntemle açıklandığını görüyoruz:

 

 

1- Bu tür kıssalar birer mucizedir. Onlara iman etmek dışında yapabileceğimiz bir şey yoktur.

 

 

2- Bu tür kıssalar birer Arap halk efsanesiydi. Kur’an bunları gerçek olup olmadığına bakmaksızın veri olarak kullandı. Onlar üzerinden mesajlar verdi.

 

 

Görüldüğü gibi her iki halde de “tefsir” namına bir şey yapılmış olmuyor.

 

 

İlkinde iş mucize olduğu için araştırmaya, ne olduğunu anlamaya gerek kalmıyor.

 

 

İkincisinde de iş zaten olmadığı, gerçek olmayan birer halk efsanesi olduğu için araştırma gereği bulunmuyor.

 

 

Şahsen ben her iki görüşe de katılmayarak başka bir yol tuttum.

 

 

Kur’an’ın tarih, hayat ve tabiat ile tefsiri bağlamında, eski çağların arkeolojik kalıntılarına, o dönemlerden kalma bulgulara, anıtlara vs. ulaşılarak Kur’an tefsirine yeni bir açılım getirilebileceğini düşündüm.

 

 

Çünkü Kur’an’ın bizzat kendisi “Yeryüzünü gezin, eski uygarlıkların kalıntıları hala yol kenarlarında duruyor, onlara bakın” demiyor mu? (ör.15/76,16/36, 47/10).

 

 

Bu tür ayetler, aynı zamanda eski çağlara ait kıssaların ve olayların ne ile ve nasıl tefsir edilebileceğinin de göstergesi oluyor.

 

 

Bana bu tür ayetler yol gösterdi.

 

 

Buradan girdiğimiz zaman önümüze muazzam bir tefsir malzemesi çıkıyor.

 

 

Önceki müfessirlerin çoğunun bu yola pek başvurmayıp, Tevrat’ta ne buldularsa yazmaları tefsir namına bir değer ifade etmiyor kanaatimce…

 

 

***

 

 

Şimdi, bunun bir örneği olarak, hepimizin gözünün önünde duran ve gidip ziyaret edebileceğimiz, üzerinde inceleme ve araştırma yapabileceğimiz “yol kenarında” duran bir eski çağ kalıntısına bakalım.

 

 

Sultanahmet Meydanı’ndaki Dikilitaş…

 

 

Önce kısa bir ansiklopedik bilgi:

 

 

“Aslı bir Mısır eseri olan Dikilitaş, Firavun Tutmosis adına Karnak'da dikilmiştir. Pembe granitten yekpare olarak yapılan Dikilitaş 390 yılında İstanbul'a getirilmiş ve Hipodrom’a dikilmiştir. Mermer bir kaide üzerinde, 4 bronz ayak tarafından taşınan anıtın kaide kısmının 4 yüzü de mermer kabartmalarla kaplıdır. Bu kabartmalarda, I. Theodosius, oğulları, karısı ve yardımcıları ile Hipodrom sahneleri ve anıtın dikilişini gösteren tasvirler görülür.

 

 

Anıtın kaidesinde, biri Latince, biri Grekçe olmak üzere 2 kitabe vardır. Latincede Anıt kendi ağzından konuşur, dikiliş sebebini ve kaç günde dikildiğini anlatır: “Önceleri direnmiştim, fakat yüce efendimizin buyruğuna itaat ederek, ezilen tiranlar üzerinde zafer çelengini taşımam için gerekli her şey Theodosius ve onun kesintisiz devam eden sülalesine boyun eğdi. Bana da galebe çalındı ve Proklos'un idaresinde 30 günde dikilmeye mecbur edildim. "

 

 

Bu kitabeden Theodosius'un birtakım Tiranlara karşı başarılı olduğunu anlıyoruz. Kitabede, Proklos'un adının yeri biraz oyuktur, çünkü Proklos, siyasi sebeplerden lanetlenmiş, bunun sonucunda ismi silinmiş, ancak sonra tekrar şerefinin iadesi ile yeniden yazılmıştır..

 

 

Grekçe kitabede ifade daha sadedir; burada taş konuşmaz: "Devamlı yerde yatan 4 taşı dikmek cesaretini ancak İmparator Theodosius gösterebilirdi. Yardıma Proklos'u çağırdı ve böylece 32 günde taş dikilebildi." şeklinde bir ifade görülür. Obelisklerin dikilme gayeleri tamamen psikolojik bir nedene, Roma imparatorlarının bunları, ne kadar zorluk ve fedakarlıklarla getirtip diktirdiklerini göstermek istemelerine dayanmaktadır. Bu şekilde, halk üzerinde imparatorun ihtişam ve kudretinin artması sağlanmıştır…”

 

 

***

 

 

Dinler tarihçisi uzman bir arkadaşım eşliğinde yaptığım inceleme ve araştırmaya göre

 

İstanbul’daki en eski tarihî eser; Sultanahmet’teki ‘Dikilitaş’...

 

 

Dikilitaş’ın yaşı 3735, yani 2700 yıllık İstanbul’dan bile daha eski bir yapı. MÖ 1736 yılında Mısır firavunlarından Tutmois tarafından yapılan Dikilitaş’ı, Mısır’ı fetheden Roma imparatoru Büyük Teodosyus, gemilere yükleyerek İstanbul’a, bugünkü yerine getirmiş. Bu hesaba göre Mısır Firavunluğu’nun en parlak dönemi olan orta imparatorluk (MÖ.2050-1700) döneminin sonlarında inşa edilmiş…

 

 

Anıtın üzerinde bir çok hayvan figürü var: boğa, kartal, kuş, balık, kelebek, karınca, cin ve peri, ok, yay, yelken, asa, gemi direği vs.

 

 

Bunların ne olduğunu araştırdığımızda, Mısır hiyeroglif yazısında eski çağ krallıklarının dini-siyasi armaları yani kimi Tanrı-devlet sembolleri olduğunu görüyoruz.

 

 

Mısır Firavun’u kendi çağında “süper gücün” kendisi olduğunu, “iki nehir arasındaki Asya topraklarında zaptettiği ülkeleri ve onların tanrılarını” ifade için, hakimiyeti altına aldığı diğer devlet ve imparatorlukların tanrı-devlet sembollerini anıtta zikretmekte ve böylece bütün bunların hakiminin kendisi olduğunu göstermek istemektedir. En üste de kendi tanrısı Amon’u yerleştirerek en büyüğün kendi tanrısı olduğunu göstermek istemektedir. Bunlar anlatılırken hiyeroglif yazı gereği ülke isimleri resim ve figürler ile ifade edilmektedir.

 

 

Burada bizi ilgilendiren, bu yazı türünde kullanılan hayvan figürlerinin o günkü çağda kimi ülkelerin sembolleri olmasıdır. O günün dünyasında uluslararası dil bu resim ve figürler üzerinden işlemektedir. Gerçekten de ilgili ülkelerin tarihini incelediğimizde bu resim ve figürleri paralarından krallık mühürlerine kadar her yerde kullandıklarını görüyoruz…

 

 

Dikilitaş’ın, daha sonra dünya hakimiyetinin Mısır’dan Roma’ya geçtiğini göstermek için Mısır’dan getirilip İstanbul’un en büyük “siyasi meydanına” dikildiği anlaşılıyor.

 

 

Anıtın üzerindeki hayvan figürleri, bugünkü Birleşmiş Milletler (BM) binası önündeki ülke bayraklarını çağrıştırıyor. Çünkü çoğu hayvan figürü zaptedilen ilgili ülkeyi veya tanrı- krallığı ifade etmekteydi.

 

 

***

 

Örneğin, eski çağlarda “Kurt” ile “Pars”ın savaşı demek, “Turan” ile “İran”ın savaşı demekti. Türklere göre Bozkurt, İranlılara göre Pars dini-milli-siyasi semboldü.

 

 

Bugün bile hala bu kültür devam ediyor. İran bayrağında şah zamanında eli kılıçlı arslan (pars) vardı. Araplarda “p” olmadığı için Plotan’a Eflatun demeleri gibi Pars’a da Fars demelerinden Farslar/Farisiler olarak kaldı. Nitekim İran’ın uluslararası literatürdeki ismi “Persian” dır. Yani arslanların ülkesi, arslanı sembol olarak kabul edenlerin ülkesi…

 

 

Böylesi hayvan figürlerini dikilitaşlarda görebilirsiniz. Zira dünyada bugün böyle onlarca dikilitaş bulunuyor. Fakat en eskileri İstanbul’daki…

 

 

Şimdi…

 

 

Aynı şekilde, önceki peygamberlerin yaşadığı çağlarda ve özelikle onların mücadele içine girdikleri devletlerin de böylesi hayvan figürlü arma ve sembolleri olduğunu görüyoruz. Anlaşılan o günkü dünya kamuoyunda onlarla anılmaktaydılar.

 

 

Babillilerin cin ve peri, Hititlerin kuş/kartal, Mısırlıların boğa, Sebelilerin karınca, Fenikelilerin rüzgarlı gemi, Asurluların balık figürleri ile tanındıklarını ve tüm bayrak, sancak ve flamalarını bunlarla süslediklerini öğreniyoruz. Kralların taçlarında, sarayların arslanlı yollarında bu figürler, resimler ve heykeller bulunmaktaydı. Hepsinin dini siyasi anlamları bulunuyordu ve Tanrı-devlet sembolü olarak görülüyorlardı.

 

 

Bu resim ve figürlerin hemen hepsini dikilitaşta görebilirsiniz.

 

 

Bu nedenle eski Mısır’da ve Roma’da dikilitaşın neden siyasi bir anlamı olduğu anlaşılabilir…

 

 

Şu halde eski çağlarda yaşayan kimi peygamberler ile ilgili Kur’an’da geçen “kuşların, karıncaların, cinlerin ve rüzgarlı gemilerin emrine verilmesinin, balığın yutmasının” vs. ne demek olduğu anlaşılabilir.

 

 

Bu okumaya göre örneğin Süleyman kıssasında anlatılan şu olur: Hz. Süleyman merkezi Kudüs olan bir devlet kurmuştu. Doğuda Babil (cin ve peri), kuzeyde Hitit (kuş, kartal), güneyde Sebe Krallığı (karınca) ve Akdeniz’de Fenikeliler (rüzgarlı gemi) onun hakimiyeti altına girmişti. Böylece bütün bölgeyi bir evrensel adalet ve barış yurdu haline getirmişti. Demek ki “Dünyanın başına dünyada gözü olmayan adamlar geçmelidir…”

 

 

Süleyman kıssasının ana teması ve mesajı kanaatimce budur.

 

 

Keza bu okumaya göre örneğin Hüdhüd, Hitit’den gelip Süleyman’ın ordusuna katılan bir subayın lakabıydı. Çünkü Hititler ordu birliklerine ve kimi askerlerine sembolleri olduğu için kuş lakapları takmaktaydılar: kartal, şahin, atmaca vs…

 

 

Hüdhüd de onlardan biriydi.

 

 

Hüdhüd (Hititli subay) taht yapımında ustaydı. Göz açıp kapayıncaya kadar (bir çırpıda, hemen, hızlı bir şekilde) Belkis’ın tahtını yapabileceğini (getirebileceğini) söylemiş ve çok kısa bir sürede de yapmıştı.

 

 

Hüdhüd adında (lakabında) şaşılacak bir şey yok. Çünkü bugün bile hala canavar, leopar, kaplan, çakal, asena, çekirge vs. lakaplarını duymuyor musunuz?

 

 

Bindiğiniz arabalara bakın çoğu hala hayvan ismi: kartal, şahin, serçe…

 

 

Tuttuğunuz takımlara bakın çoğu hala kuş ismi: kara kartallar, sarı kanaryalar…

 

 

İşte bu kültür oradan geliyor. İnsanlıkta hala yaşıyor. Ama o dönmelerde daha dini-siyasi anlam ve önemleri vardı. Bir devlet, bir ülke hatta bir millet tümden kendini bir hayvan sembolüyle ifade ediyordu…

 

 

***

 

 

Bundan üç bin yıl önceki böylesi bir durumu bizlerin anlamakta güçlük çekmesi, bundan üç bin yıl sonra farzımuhal Türkçe inen bir vahiyde şöyle denmesi gibidir: “Kara kartalların sarı kanaryaları yendiği gün…”

 

 

Böylesi bir durumda bunun ne olduğunu bilmeyen ve din adamı uydurmaları ile dolu kitaplara müracaat etmek dışında “yol kenarlarında” duran kalıntılara bakmak gibi bir “lükse” de tenezzül etmeyen birisi ortada bir mucize olduğunu sanacaktır. Ya da kimileri de aslı astarı olmayan bir Türk halk efsanesi olduğunu zannedecektir. Halbuki ortada ne kara kara kartallar, ne de sarı sarı kanaryalar uçuşuyor değildir. Bunlar bu kuşları kendine sembol olarak kabul etmiş, “futbol kulübü” adı verilen bir takım insanlardan başka bir şey değildir.

 

 

İşte özellikle Hz. Süleyman ve Hz. Yunus dönemleri anlatırken kuşlarla konuşması, karıncaların üzerine yürümesi, yelkenli gemileri emrine alması, cinleri mabet yapımında çalıştırması, balık tarafından kapıların ardına kapatılması (yutulması) olaylarının da böyle olduğu anlaşılıyor.

 

 

Yani bunların çoğu söz konusu hayvanları kendine sembol alarak kabul eden civardaki devlet ve krallıklardan ve onların askerlerinden/insanlarından başka bir şey değildi…

 

 

Örneğin “balık” da, Asurluların sembolüydü. Su tanrısı Enki’nin simgesi olarak görülüyordu. Asur kralının tacında, mühründe, asasında, bastırdığı paralarda hep balık figürleri var. Ülkenin her yanı Mısır’daki boğa (bakara) heykelleri gibi balık figür ve heykelleri ile doluydu. Bugün bile Süryani (Asurî) rahipler boynuna balık resim ve armaları asıyor. Asur’un başkenti Ninova’nın cezaevi kapısında da büyükçe bir balık figürü vardı. Hz. Yunus oraya girmişti. Irmaktaki balığın karnına değil…

 

 

***

 

 

Demek ki bu bilgiler ışığında Kur’an’da anlatılan kıssaların yeniden tefsir edilmesi gerekmektedir. Bu, Kur’an tefsirinin verili tarihe, yaşayan hayata ve canlı tabiata dayandırılmasından başka bir şey olmayacak, Kur’an kıssalarını cinler ve periler dünyası, uçan halı, Alaeddin’in sihirli lambası türü klasik doğu halk hikayelerden arındıracak, akıp gelen teo-jeopolitik (tanrı-devletler) tarihinde bir yere oturtacaktır. Kur’an’ın asıl ve esas mesajı ruhlar, masallar, rüyalar, büyüler, tılsımlar, periler aleminden gerçek hayatın tarihine, “yeryüzüne” inmiş olacaktır.

 

 

İşte o zaman ihlas suresi ölülerin arasından okunup üfürülmekten kurtulacak, bu akıp gelen tarih içinde son derece gerçekçi bir anlama sahip olduğu ve muazzam mesajlar verdiği ortaya çıkacaktır.

 

 

Düşünün…

 

 

Bu tanrı-devlet krallarının hepsi tanrının oğlu, hatta bedenlenmiş tanrı olduklarını iddia etmekteydiler. Japonya kralı daha 1946 yılında “Tanrı’nın oğlu” iddiasından resmen vazgeçmiştir.

 

 

İhlas suresi de ne diyor; “Allah birdir, bölünmez bir bütündür. Doğurmaz ve doğurulmaz…” Yani Allah baba, anne veya oğul değildir. Bütün bu tanrı-devlet iddiaları geçersizdir, uydurma ve hurafedir…

 

 

Demek ki Hristıyanların İsa’ya Tanrı’nın oğlu demeleri aslında tavşanın suyunun suyunun suyu kabilindendir. Yani çok sonraki bir iştir. Ondan önceki bütün bir eski çağların Mezopotamya, Hind, Çin, İran, Türk, Mısır ve Roma kralları bu iddiadaydılar. İhlas suresi işte bütün bunların defterini dürüyor ve eski dünya dinleri çağını kesin bir şekilde kapatarak yeni bir çağ başlatıyor.

 

 

Bu nedenledir ki Kur’an’ın en siyasi içerikli suresi ihlas/tevhid suresi olmak icabeder…

 

 

***

 

 

Demek ki kafamızı Tevrat’taki haham hikayelerinden kaldıralım, etrafımıza bakalım, “yol kenarlarında duran” nice kalıntı ve tanığın Kur’an’ı tefsir ettiğini göreceğiz.

 

 

Sultanahmet’te yol kenarında duran bir dikilitaş…

 

 

İşte size eski çağ uygarlıklarından kalma ve hala yol kenarlarında duran bir kalıntı…

 

 

Dinler tarihçisi bir uzman ile gidip ziyaret edin. Konu hakkında daha geniş araştırmalar yapın. Şahsen ben Asur, Babil, Mısır, Roma ve özellikle eski Mezopotamya din ve devletleri hakkında en az 5 cilt kitap okudum…

 

 

Özellikle Süleyman, Davut ve Yunus kıssalarını bu bilgiler ışında yeniden okuyun. Her şeyin nasıl da yerli yerine oturduğunu hayretle göreceksiniz…

 

Recep İhsan ELİAÇIK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

* Peki tanrı neden her şeyi basitçe anlatmaz?

 

* Neden "İki köklü futbol kulübünün mücadelesinde" demez de, "karakartallar ve sarı kanaryaların kapışmasında" diyerek bu terimlerin kullanıldığı çağın ötesinde olan insanların anlayamayacağı şekilde anlatır?

 

* Neden Kur'an ayetlerinin hemen hepsi gerçek anlamlarının dışında yorumlanmak zorunda kalınıyor?

 

* Süleyman'ın ve Yunus'un mucize diye anlatılan kıssalarını bu şekilde yorumlayacaksanız, İbrahim'in ateşe atılmasını, İsa'nın babasız doğmasını, Musa'nın denizi ikiye ayırmasını ve daha burada sayamadığım bir yığın mucize(!) yi nasıl yorumlayacaksınız?

 

Musa'nın ikiye ayırdığı şey deniz değil de, firavunun kalabalık ordusu mu?

 

Meryem'in bakire olarak doğum yapması bir mikrocerrahi tekniği mi?

 

İbrahim'in ateşe atılması, güçlü bir devlete karşı savaşa sürüklenmesi mi?

 

 

 

Peki biz, teistlerin kutsal kitaplarını yorumlama tekniklerini baş döndürücü bir hızla sürekli olarak değiştirmesini nasıl yorumlayalım?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
* Peki tanrı neden her şeyi basitçe anlatmaz?

 

* Neden "İki köklü futbol kulübünün mücadelesinde" demez de, "karakartallar ve sarı kanaryaların kapışmasında" diyerek bu terimlerin kullanıldığı çağın ötesinde olan insanların anlayamayacağı şekilde anlatır?

 

* Neden Kur'an ayetlerinin hemen hepsi gerçek anlamlarının dışında yorumlanmak zorunda kalınıyor?

 

* Süleyman'ın ve Yunus'un mucize diye anlatılan kıssalarını bu şekilde yorumlayacaksanız, İbrahim'in ateşe atılmasını, İsa'nın babasız doğmasını, Musa'nın denizi ikiye ayırmasını ve daha burada sayamadığım bir yığın mucize(!) yi nasıl yorumlayacaksınız?

 

Musa'nın ikiye ayırdığı şey deniz değil de, firavunun kalabalık ordusu mu?

 

Meryem'in bakire olarak doğum yapması bir mikrocerrahi tekniği mi?

 

İbrahim'in ateşe atılması, güçlü bir devlete karşı savaşa sürüklenmesi mi?

 

"ALLAH c.c." Yalan,Fuhuş,Hırsızlık yapmayın der ne kadar basit anlatım değilmi.

Anlayamadığını'anlamadığın'da o zaman kullanılan "TERİMLERİN" bu günlerde birebir çıkması "big bang ve uzayın genişlemesi vs vs" ve (müteşabihattan) olması dolayısı ile bu günlerde "bilgi çağı" dahi "KUR'AN" hakikatlerine yavaş,yavaş yaklaşımların başlaması " bilimsel uyanma" ve bu hakikatlerinde eskisi gibi saklanamaması (inançsızlar tarafından).

"KUR'AN" Ayetlerinin hemen hepsi gerçek anlamları dışında yorumlandığı soruyu soranın dini bilgisinin yetersizliğinden veya demogojik yaklaşımından meydana gelmektedir öğren ondan sonra sor.

Süleyman,Yunus,İbrahim,İsa,Musa (a.s.) kıssalarının yorumu bütün dünya tarafından bilinirde siz hazrete yeniden yorummu yapacağız yoksa bilmiyormusunuz bilmediğinizi.

Musa (a.s.) Deniz'i değilde firavunun ordusunu ikiye ayırdığını neye dayanarak yorumluyorsun bu bir. İkincisi Musa a.s. ve yandaşlarının firavundan sayıca az olduğunu itiraf etmeklede (ve kuvvetçe) ordusunuda ikiye ayırsa "MÜCİZE" olduğunu kabul ediyorsun demektir. "İKİ DURUMDA GEÇERLİ DENİZ VE ORDUNUN İKİYE AYRILMASI"

"Meryem" anamız hakkında yazdıklarına cevap yazmaya gerek yok **************.

 

 

Yam_Yam'cıım bir geldin, pir geldin clover.gif

 

Saygılar.

 

Hoş geldi. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"ALLAH c.c." Yalan,Fuhuş,Hırsızlık yapmayın der ne kadar basit anlatım değilmi.

Anlayamadığını'anlamadığın'da o zaman kullanılan "TERİMLERİN" bu günlerde birebir çıkması "big bang ve uzayın genişlemesi vs vs" ve (müteşabihattan) olması dolayısı ile bu günlerde "bilgi çağı" dahi "KUR'AN" hakikatlerine yavaş,yavaş yaklaşımların başlaması " bilimsel uyanma" ve bu hakikatlerinde eskisi gibi saklanamaması (inançsızlar tarafından).

"KUR'AN" Ayetlerinin hemen hepsi gerçek anlamları dışında yorumlandığı soruyu soranın dini bilgisinin yetersizliğinden veya demogojik yaklaşımından meydana gelmektedir öğren ondan sonra sor.

Süleyman,Yunus,İbrahim,İsa,Musa (a.s.) kıssalarının yorumu bütün dünya tarafından bilinirde siz hazrete yeniden yorummu yapacağız yoksa bilmiyormusunuz bilmediğinizi.

Musa (a.s.) Deniz'i değilde firavunun ordusunu ikiye ayırdığını neye dayanarak yorumluyorsun bu bir. İkincisi Musa a.s. ve yandaşlarının firavundan sayıca az olduğunu itiraf etmeklede (ve kuvvetçe) ordusunuda ikiye ayırsa "MÜCİZE" olduğunu kabul ediyorsun demektir. "İKİ DURUMDA GEÇERLİ DENİZ VE ORDUNUN İKİYE AYRILMASI"

"Meryem" anamız hakkında yazdıklarına cevap yazmaya gerek yok **************.

 

Hoş geldi. :D

 

Evren hakkında günümüzde 4-5 yaş civarına anlatılabilecek türden masalları "bilimsel uyanma" şeklinde servis etmenize şaşmıyorum... Dahası, işinize gelmeyen konuları "öğren de gel" şeklinde köşe kapmaca oyunlarına çevirmenize de şaşmıyorum...

 

Asıl şaşırdığım, yorum yazacağınız bir iletiyi tam olarak okumaya tenezzül etmemeniz, ya da okuduğunu anlama sorunu çekiyorsanız altıyüz küsür iletiyi nasıl yazdığınızdır... Eğer iletimi tam olarak okusaydınız, ya da okuduğunuzu anlama sorunu çekmiyorsanız, Musa, Süleyman ve Meryem hakkında yazdıklarımın bir üstteki iletiye bir eleştiri olduğunu görecektiniz. Yoksa efsaneleri yeniden yorumlama gibi bir derdim yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evren hakkında günümüzde 4-5 yaş civarına anlatılabilecek türden masalları "bilimsel uyanma" şeklinde servis etmenize şaşmıyorum... Dahası, işinize gelmeyen konuları "öğren de gel" şeklinde köşe kapmaca oyunlarına çevirmenize de şaşmıyorum...

 

Asıl şaşırdığım, yorum yazacağınız bir iletiyi tam olarak okumaya tenezzül etmemeniz, ya da okuduğunu anlama sorunu çekiyorsanız altıyüz küsür iletiyi nasıl yazdığınızdır... Eğer iletimi tam olarak okusaydınız, ya da okuduğunuzu anlama sorunu çekmiyorsanız, Musa, Süleyman ve Meryem hakkında yazdıklarımın bir üstteki iletiye bir eleştiri olduğunu görecektiniz. Yoksa efsaneleri yeniden yorumlama gibi bir derdim yok...

 

Sayın yamyam.

Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim "ŞAŞIRDIĞINIZI" aslında altıyüz küsur iletiyide yazdığıma şaşırmanızda sizin biraz (*********) olduğunuzu kanıtlıyor yoksa başka bir iletiye oyle eleştirel yaklaşmanız zaten sizin sorununuz ben verdiğiniz yanıtlardaki (******) cevaplara kendi kişisel eleştirimi yaptım dolayısı ile cevap yazma zahmetine katlandığınız için teşekkür eder sağlıklı bir yaşam dilerim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allahın selamı rahmeti ve beraketi tüm müslüman kardeşlerimin üzerine olsun inşallah....

 

**************************

**************************

 

çünkü yazınla kendi içinde çelişiyorsun....

madem diyorsun ki ben ehli kitapdan birini iman eden bir insnaım

ve şeytanı kabul ediyorum ki o kötülüğe çağırır Allah da insanları iyiliğe çağırı diyorsun

sonra da alakasız alkasız cümlelerle Kuranı haşa şeytandan olduğunu idda ediyorsun

o kadar ayet çıkarmyı biliyorsunda Allahın kelamının iyiliği güzelliği tavsiye ettiğini

dürüstülüğe doğruluğa çağırdığını bilimyorumusun ki başta bunu kendinde ifade ettin

o zaman kendi cümlelerine göre bile Kuran haktır...

bi konu bu kadarmı kendisiyle çelişir:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

* Peki tanrı neden her şeyi basitçe anlatmaz?

 

* Neden "İki köklü futbol kulübünün mücadelesinde" demez de, "karakartallar ve sarı kanaryaların kapışmasında" diyerek bu terimlerin kullanıldığı çağın ötesinde olan insanların anlayamayacağı şekilde anlatır?

 

* Neden Kur'an ayetlerinin hemen hepsi gerçek anlamlarının dışında yorumlanmak zorunda kalınıyor?

 

* Süleyman'ın ve Yunus'un mucize diye anlatılan kıssalarını bu şekilde yorumlayacaksanız, İbrahim'in ateşe atılmasını, İsa'nın babasız doğmasını, Musa'nın denizi ikiye ayırmasını ve daha burada sayamadığım bir yığın mucize(!) yi nasıl yorumlayacaksınız?

 

Musa'nın ikiye ayırdığı şey deniz değil de, firavunun kalabalık ordusu mu?

 

Meryem'in bakire olarak doğum yapması bir mikrocerrahi tekniği mi?

 

İbrahim'in ateşe atılması, güçlü bir devlete karşı savaşa sürüklenmesi mi?

Peki biz, teistlerin kutsal kitaplarını yorumlama tekniklerini baş döndürücü bir hızla sürekli olarak değiştirmesini nasıl yorumlayalım?

 

yam yam sen hala buralardamısın yaf:)

****************....

 

anladığım kadarıyla yazdığın yazının anafikri şu Kuran-ıKerimin bazı ayaetlerine itiraz ediyorum bneni uayrıyorlar ayeti yalış anlama bu mecaz anlamvs. dir diyorlar...

vesende diyorsun ki madem Kuran-ı Kerimde gerçek anlam yok örnek verdiğin hususları bu şekildemi anlamalıyım diyorsun...

 

bak yam yam sen hiç bir metinde bir den çok edebi teknik mecaz kinaye vs. olduğunu görmedinmi??

ki unutmamak lazı ki Bu Allahın kelamı ki bu kelam hem şiirsel hem hikaye anlatımlı betimlemeleri olan ve mecaz da dahil olmak üzere bilip bilmediğimiz bizim kullanıp kullanmadığımız bir çok edebi teknik içeriyor ki edebi anlamda çok ilerlemiş bir zamanında arablarda hayret uyandırması bu edebi kuvvetini gösteriyor...

şimdi belki diyecek olursun ki peki ben nasıl anlıyacam nerde gerçek nerde mecazi anlam var apaçaık ayetler dışında anlamadığın olursa yalnızca Allahın ilim vermiş olduğu alimler veöncelikle Allah resulü Hz.Muhammed(s.a.s) hadislerindne yola çıkarak anlaya bilirsin ifade edilen manaları....

ki benim seni tanıdığım kadarıyla sen mealci mantığından kurtulamadığın için bu konuda büyük sıkıntılar içerisindesin:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 11 yıl sonra...

HAK-BATIL-İYİ-KÖTÜ-

HERŞEYİN Bİ ZIDDI VAR DEĞİLMİ

PEKİ BUNLARIN HEPSİ NİYE VAR ARKADAŞ BEN ANLAMIYORUM Kİ BENİ YARATAN BİLE Bİ BEKLENTİ İÇİNDE YANİ NEFES ALDIĞIN SÜRECE YARATICIN BİLE BİŞEY İSTİYOR BANA TAP DİYOR.

NEDEN

ölücez cennete yada cehendeme gidicez demi

ya sonra ne olucak

sonsuzluk ne bi sınır yokmu

bi limit 


 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.