Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Benim arkadaşlarımda uçlu kalemlerin plastik borusunu alır içine kagıt tıkar oraya buraya fırlatırlardı.. Atatürk büstünde mi ararsın ögretmenin saçında mı nerden ararsan vardı.. Ben hiç yapmadım ama öölee Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir olivia Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Benim arkadaşlarımda uçlu kalemlerin plastik borusunu alır içine kagıt tıkar oraya buraya fırlatırlardı.. Atatürk büstünde mi ararsın ögretmenin saçında mı nerden ararsan vardı.. Ben hiç yapmadım ama öölee Her okul aynı ya Hiçbir fark yok Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Leviathan Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Benim arkadaşlarımda uçlu kalemlerin plastik borusunu alır içine kagıt tıkar oraya buraya fırlatırlardı.. Atatürk büstünde mi ararsın ögretmenin saçında mı nerden ararsan vardı.. Ben hiç yapmadım ama öölee Yapmamışmış,sen kimi kandırıyon Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ gloria Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Taurus, çay içerisine kırdığım bisküviler dedin ya hani ben de 12 yaşında bir bademcik ameliyatı olmuştum... 1 ay boyunca katı gıdalar yiyememiştim bu nedenle... İşte o dönemlerde eve hasta ziyareti diye gelen herkes bir paket süt ve petit beurre bisküvi getirirdi bize... ben bir ay boyunca yemek yerine bunlarla beslendim. O dönemde hastanede bana muhallebi!!! diye getirdikleri tatlılar ve kompostolar yüzünden bütün sütlü tatlı ve kompostolardan nefret etmiştim. Daha 2 sene öncesine kadar sütlaç bile yemiyordum ama aştım çok şükür bunları Fakat enteresan olan bu sütlü bisküviden hiç ama hiç nefret etmedim hala bile yerim hatta bir yeğenim var DOĞA... Foruma üye olduğum zamanı bilenler, hatırlar avatarımda Doğa'mın ve benim bir resmimiz vardı. Neyse Doğa da benden dolayı çok sever bu sütlü bisküviyi... hatta bu yaz Akçay'da balkonda oturuyoruz ve evde çocuklu bir misafirimiz vardı. Doğa dedi ki sütlü bisküvi istiyorum ben... Misafir sordu: Sütlü bisküvi ne? Doğa çok bilmiş haliyle kadına aynen şöyle cevap verdi: aaa sen sütlü bisküviyi bilmiyor musun? Sen çocuğuna hiç yapmıyor musun? Teyzem bana hep yapar... Sen ne biçim annesin? Tabiiiiiii kadın şok.. Doğa'ya göre annelik demek çocuğuna sütlü bisküvi yapmak demekmiş ben de o gün bunu anladım Çatapatlar ve kızkaçıranlar aklıma geldi yine Taurus senin yazdıklarından ve Leyla'nın yazdıklarına eklediklerinden... Çatapatları severdim ama kızkaçıranlardan pek korkardım ben... Galiba adı kızkaçıran olduğu için Sanki patlayan bütün kızkaçıranlar beni kaçıracakmış gibi gelirdi... Sanki dünyada başka kız yok haaa... Ayrıca niye bunlara kızkaçıranlar derledi orasını da hala düşünürüm... Demek ki benim gibi saflar korkup, kaçsın diye... Bayram geliyor yine, yine bu kızkaçıranlar ortalıkta patlatılıp durulur ben yine korkarım herhalde... Korkar mıyım acaba? Bi bakacaz duruma bu bayram artık... Seksek ve dokuztaş oynayan var mı peki? Biz en çok bu oyunları oynardık... Ha bir de yakar top vardı... Ben işte bu oyunda çok iyiydim. Çevik bir çocuktum ben ondan olsa gerek. Zaten beden eğitimi derslerinde de hep çok iyi olmuşumdur bu yüzden... Bu yakar toplarda ortada sıçan olmak diye bir durum da vardı... Bi de çürük fasulye.. Bu çürük fasülyeler genelde hiç kimse tarafından takıma alınmayan küçükler olurdu o nedenle de her iki takım da içerdeyken onlarla oynar ortada koşuşturur dururdu işte... Futbolu o zaman da çok severdim beni ama beni oyuncu yapmazlardı ama ben çok kalecilik yaptım... İşte karşınızdaaaaa Panter Gloriaaaa Oleeeee oleeee oleee Dizilere gelelim şimdi de biri çocukluğuma denk gelen Köle Isaura... Bu dizi başladığında herkes televizyonun başına geçerdi, gözlerini ayırmadan diziyi izlerdi... hatta daha önceki yazımdan hatırlarsanız sakızları bembeyaz olan Nimet Ablam daha sonra evden kaçmıştı (kocaya ) da köydekiler şöyle demişlerdi çok iyi hatırlıyorum: eeee tabi kıza köle Isaura gibi davranırsan böyle olur işte... Bu dizide hatırladığım Sebastian vardı zenci kölelerden biri... Baron ve Barones kelimeleriyle de eminim bi çoğumuz bu diziyle tanışmışlardır... Ve lüle lüle saçlarıyla Köle Isaura.... Diğeri de çocukluğumun geç dönemlerine rastlayan ve hiç bitmeyecekmiş gibi devam eden Yalan rüzgarı... Tanrım o ne diziydi öyle yaaa... İnsanlar nasıl sıkılmadan her akşam saat 18:00 de bu dizinin başına geçerlerdi... Bu diziyi az buçuk seyrettim ben ama sonra bir dönem ara verdim yaklaşık 3 ay kadar... 3 ay sonra seyretmeye başladığımda dizi hala benim bıraktığım yerdeydi... O gün işte bi karar verdim artık bu diziyi 3 ayda bir bölüm izleyeceğim diye... Emin olun hiçbirşey kaçırmadınm Kan kardeşiniz oldu mu sizin de hiç... Bir dönemler çok kodaydı kankardeş olmak... Benim hep kankardeşlerim olmuştur... Üniversiteye giderken bile Ali diye bir arkadaşım vardı, çok severdim ben onu... O da beni cok severdi... Birbirimizin herşeyini bilir sürekli beraber dolaşır, her işimizi ortak yapardık ama en yakınlarımızı bile inandıramazdık ki biz sevgili degil sadece iki iyi arkadaş, dost hatta kardeştik... Mümkün değil diyorlardı, halbuki mümkündü... Bir gün üniversitenin kantininde oturuyoruz ve arkamızda bir pano asılı, muhabbet yine aynı, yok yok siz kesin sevgilisiniz, hayır değiliz, sevgilisiniz, değiliz derken gözüm panoya takıldı ordan bir toplu iğne çıkardım ve işaret parmağıma batırdım, sonra Aliye verdim... Ali de batırdı ve biz hepsinin önünde kan kardeş olduk... İşte o gün anladım ki kan kardeş olmanın kutsallağı hala kabul ediliyor. Çünkü ondan sonra bize kimse sevgilisiniz demedi... Ali benim son kankardeşimdi.. Şimdi görüşmüyoruz ama bunları yazarken aslında onu ne kadar özlediğimi farkettim keşke tekrar izini bulma şansım olsa.... Ayy bir de atariler vardı hani şu 80 lere rastlayan dönemlerde... benim en sevdiğim packmandi.. Tuhaf bi sesle packman packman diyip önüne gelen herşeyi yiyordu... Uçaklı bir oyun vardı hani gemileri vuran arada da fuel benzin alan... Çok şekerlerdi çokkkkk... Ben de en iyisi şu an şu suratımdaki Carrefourda şakşak şaklatan yetişkinlerin yüzünde gördüğüm o enteresan gülümseme yüzüme dağılmışken bitireyim bu defa yazdıklarımı... Sonra yine yazarım... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Leviathan Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 ___Elektirik tesisatı borularını alır,kağıttan yaptığımız külahları atardık bunlarla.Hatta o kadar ciddiye alırdıkki bunu,kestiğimiz küçük boruları ana boru yanına takar,kimini dürbün kimini de külah yedekliği olarak kullanırdık.Bir nevi M16....Külah ucuna iğne takma haylazlığını da yaptığımızı itiraf etmeliyim bu arada.. Bu her döbnemde yapılıyo,bizden öncede varmış,bizim zamanımızda da vardı,bizden sonrakilerde de var.Kaç kişinin gözünü çıkardım be,mahallede benden başka gözü gören biri yoktu Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Valla sen yazdikca hatirliyorum,kizkaciran ve catapatlari,dokuztas ve seksegi..biz cocukluk arkadasi filan olmayalim Gloria? Ben bir de radyodan bahsedecegim,her aksam sekizde,trt raadyo 1 de Oya Seymen "Iyi Uykular Cocuklar"programinda 10 dk masal anlatirdi.Biraz buyumus olmama ragmen,illa dinlerdim ben de.Ve sabah aksam onda cikan"Arkasi Yarin"lar,cok guzeldiler. Benim cocuklugumda Emel Sayin"Ah Bu Sarkilarin Gozu Kor Olsun",Muazzez Abaci"Ayni Cati Altinda" yeni cikmisti.Onu ezberlemistim,sanatcilik oynarken sahne siram gelince onu soylerdim.A tabi ki "Aboneyim Abone" ve "Hey Corc,Versene Borc"u unutmayalim. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ mosyna Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 MOSYNA... merhaba ..annenin tavrı bu oldukça söylememekle isabet edersin çekinmekte çok haklısın, maazallah ! Öte yandan Fizik okumana gelince..."Niyet neydi, akıbet ne oldu?" diyorsun...benimde başka türlü idaellerim vardı kendime dair ama ne yaparsın takdir-i ilahi! merhaba diloş..teşekkür ederim tavsiyen için..bu saatten sonra söylesem de artık farketmez.. artık büyüdük ya karışmazlar diye düşünüyorum.. ama tedbiri elden bırakmamak lazım... idealler gelince annem babam öğretmen. o yüzden alışkınım bu mesleğe.ama istediğim ilk şey hava harp okulu idi.hala içim cız eder.fırsatını verseler hiç düşünmeden okurum.... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ gloria Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 çocukluk arkadaşı çıkarmışız bir de düşünsene Leyla herneyse ben zaten enteresan bir şekilde şarkı ezberleyemem.. Niye bilmiyorum ama yok işte olmuyor... Fakat çocukken ezberlediğim iki, üç şarkı vardı onlar zaten sondur daha ilerisi olmadı yani anlayacağınız... Bir tanesi Zerrin Özer'in "Hani Dünya Tatlısı... Bir tanesi Emel Sayın'dan "Yağdır Mevlam Su" bir tanesi de Erol Evgin'den "İşte Öyle Birşey"... Erol Evgin dedim de aklıma geldi ben çocukken bir ramazan ayında her gece "Hisseli Harikalar Kumpanyası"nı koymuşlardı televizyona... Başrollerde Emel sayın ve Erol Evgin... Müzikal... Bu size belki enteresan gelecek ama ben müzikallere çocukluğumdan beri inanılmaz derecede hayranımdır... Sanırım % 75 ini seyretmişimdir. İşte o zamanlar her gece oturup, bunu izlerdim ve böyle hayran hayran Erol Evgin'e bakardım. Ne güzel gözleri var yaaaa derdim... harbiden ne güzel gözleri var o adamın... Menekşe mavisi gibi... Permalı saçlar, entresan bir moda, ders alınacak türk filmleri (mesela ne öğrendik o filmlerden, yabancı bir erkek sana kola verirse içme çünkü<içine ilaç atabilir gibiiii) Hülya Avşar-İbrahim Tatlıses ikilisi, Sevtap Parman, Nuri Alço, Tecavüzcü Coşkun, Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı, Tolga Savacı, Yaşar Alptekin bunlar da sanırım o dönemlerin unutulmazları... Küçük Emrah'ı da ekledim yanlarına barii... artık uykum geldi uyumadan önceeee aaaaa bir de uykudan önce vardı hatırlar mısınız Adile Naşit sunardı bir ara da Derya Baykal sunmuştu... Akşamları saat 8:00 de olurdu di mi bu programlar sonra da hemen yatmaya giderdik... Ee şimdi hazır bahsetmişken ben seyretmiş gibi de oldum artık gidim yatimmm... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ diloş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Oncelikle dilos'a tesekkur ederim,gec kasfettim ama,cok hos bir topic. ninelerimiz gecmislerini hep anlatmak ister ya,bizim de icimizde varmis meger,simdiden.. Ben okula 6 yasimi doldurmadan,kucuk basladim.(o donem,yolda,bakkalda,parkta heryerde,hanimlarin beni tutup"ne tatli seysin sen,ay su gozlere bak,adin ne bakiim?"diye opucuk ve minciklara tabi tuttuklari donemlerdi.)Teneffuse cikarken,kapida bekleyen,bakimli ve cok hos bir bayan olan mudur muavini beni kucakladigi gibi mudurun odasina cikarir,makyaj,parfum ve yogun sigara kokulu ortamda,dakikalarca severlerdi,sabirla bitmesini beklerdim.Isin garibi okulda kucuk bebek gibi sevilen ben,evin buyuk kizi ve sorumlu abla konumundaydim,annem biri 3,digeri 1.5 yasindaki iki kardesimi iki elime tutusturup,5 kat asagi,apartmanin onune dolasmamiz icin gonderirdi.Hergun dik bir yokus cikarak ekmek almak da benim vazifemdi.Donuslerde,5 kat merdiven bana saatler suruyormus gibi gelirdi ve cogu zaman,katlari, daireyi karistirirdim.Ve Istanbul ozamanlar cok daha guvenliydi sanirim.Simdi annem 7 yasindaki kardesimi degil karsidaki firina yalniz yollamak,12 yasindaki abisiyle disari oynamaya bile gondermiyor. Annem beni okula sadece ilk gun goturdu,almaya bile gelmedi.Asla aglamadim,bir cocuktan baska aglayan yoktu,o zamanlar cocuklar aglamiyordu,daha olgundu sanki..Ve ilk olarak kendisinden bir once okuma kurdelesi aldigim icin bana fena halde takmis olan,gozluklu,sinif baskani,bana gore irice ve asabi cocugun beni hirpalamalarindan,sanirim mudur muavininin sevgi seanslari sayesinde korunuyordum.Ama yine de hergun eve geldigimde,siyah onlugumde kocaman ayak izleri olurdu.. Ve kisa sureli de olsa cok sevdigim ilk ogretmenim kabanimin fermuarini hergun giderken bitistirip cekerdi,sevgiyle,ben yapamiyordum cunku.Ona da Allah selamet versin,hakki odenmez,bana okulu sevdirmesi bile yeterdi.. LEYLACIM..reca ederim ne demek Eğer bir nebze olsun bir hoş edebilmişse sizi bu topic, amacına ulaşmış demektir...ve bende bundan ziyadesiyle bahtiyar olurum efendim Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ diloş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Bu her döbnemde yapılıyo,bizden öncede varmış,bizim zamanımızda da vardı,bizden sonrakilerde de var.Kaç kişinin gözünü çıkardım be,mahallede benden başka gözü gören biri yoktu Ne diyosun!!!! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ diloş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Bu her döbnemde yapılıyo,bizden öncede varmış,bizim zamanımızda da vardı,bizden sonrakilerde de var.Kaç kişinin gözünü çıkardım be,mahallede benden başka gözü gören biri yoktu Ne diyosun!!!! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ diloş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 merhaba diloş..teşekkür ederim tavsiyen için..bu saatten sonra söylesem de artık farketmez.. artık büyüdük ya karışmazlar diye düşünüyorum.. ama tedbiri elden bırakmamak lazım... idealler gelince annem babam öğretmen. o yüzden alışkınım bu mesleğe.ama istediğim ilk şey hava harp okulu idi.hala içim cız eder.fırsatını verseler hiç düşünmeden okurum.... Mosyna...Sevgili kaderdaşım ana-baba öğretmense,sen tedbiri elden hiç bırakma derim...ne oluuur ne olmaz Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ diloş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 çocukluk arkadaşı çıkarmışız bir de düşünsene Leyla herneyse ben zaten enteresan bir şekilde şarkı ezberleyemem.. Niye bilmiyorum ama yok işte olmuyor... Fakat çocukken ezberlediğim iki, üç şarkı vardı onlar zaten sondur daha ilerisi olmadı yani anlayacağınız... Bir tanesi Zerrin Özer'in "Hani Dünya Tatlısı... Bir tanesi Emel Sayın'dan "Yağdır Mevlam Su" bir tanesi de Erol Evgin'den "İşte Öyle Birşey"... Erol Evgin dedim de aklıma geldi ben çocukken bir ramazan ayında her gece "Hisseli Harikalar Kumpanyası"nı koymuşlardı televizyona... Başrollerde Emel sayın ve Erol Evgin... Müzikal... Bu size belki enteresan gelecek ama ben müzikallere çocukluğumdan beri inanılmaz derecede hayranımdır... Sanırım % 75 ini seyretmişimdir. İşte o zamanlar her gece oturup, bunu izlerdim ve böyle hayran hayran Erol Evgin'e bakardım. Ne güzel gözleri var yaaaa derdim... harbiden ne güzel gözleri var o adamın... Menekşe mavisi gibi... Permalı saçlar, entresan bir moda, ders alınacak türk filmleri (mesela ne öğrendik o filmlerden, yabancı bir erkek sana kola verirse içme çünkü<içine ilaç atabilir gibiiii) Hülya Avşar-İbrahim Tatlıses ikilisi, Sevtap Parman, Nuri Alço, Tecavüzcü Coşkun, Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı, Tolga Savacı, Yaşar Alptekin bunlar da sanırım o dönemlerin unutulmazları... Küçük Emrah'ı da ekledim yanlarına barii... artık uykum geldi uyumadan önceeee aaaaa bir de uykudan önce vardı hatırlar mısınız Adile Naşit sunardı bir ara da Derya Baykal sunmuştu... Akşamları saat 8:00 de olurdu di mi bu programlar sonra da hemen yatmaya giderdik... Ee şimdi hazır bahsetmişken ben seyretmiş gibi de oldum artık gidim yatimmm... .................................. Rahmetli Adile Naşit'in kuzucukları...şimdilerde büyüdüler.. GLORİA küçüklüğümde itiraf ediyorum Ferit'e aşıktım, yani Tarık Akan'a... Bilirsiniz başrollerde kah Gülşen Bubikoğlu olurdu kah Emel Sayın..Ferit Efendi kur yapardı ya asıl kıza, sanki bana yapmışcasına ezilir büzülür utanır sonrada kıkırdardım Bizimkiler bana bakıp eğlenirlerdi Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2006 ___Gazeteler sokaklarda,gençler veya çocuklar tarafından elde satılırdı.Yazıyoooor narasıyla,manşetini söyler,alt başlıklar ile devam ederlerdi.. ___İşte onlardan biri benim mahallemde satışa gelir ve ben ondan çok korkardım.Onun niyeti benimle eğlenmekti ama çocukluk işte.Evimin penceresine kadar gelir,bana elini göstererek bak bunu baltayla yardım diyerek iki baş parmağını gösterirdi.. Evet yanlış okumadınız,bir elinde 6 parmak vardı,hani şu bildiğiniz genetik rahatsızlık.. ___Rahmetli annem çok severmiş,ablamda ondan öğrenmiş;Kar helvası..Yeni yağan karın üzeri alınır alttaki temiz!! kar bir tabağa konur,üzerine tercihen vişne reçeli veya pekmez konarak karıştırılır ve afiyetle yenirdi.. ___Gloria'cığım Erol EVGİN demiş yukarılarda.İşte benim çocukluk aşkım.Tamam kabul ediyorum,sapıkça görülüyor ama anladığınız anlamda bir aşk değil bu.. Annem felçli ben 5-6 yaşlarında annemle evdeyim.Ablamların ikisi de Almanya'da abimler ise o saatlerde kimbilir nerde.Ben çok sevdiğim babamın gelmesini bekler,annemle vakit geçirirdim.Ama akşama doğru içimi bir korku sarar,önce evde huzursuzlanır,sonra çıkar mahallemizin başına gider,babamın işen geleceği yolun başına oturur beklerdim.Hava kararmaya başladığında Erol EVGİN'in; Şehrin ışıkları birbir yanarken Bendeki karanlığı gel de bana sor.. diye başlayan şarkısını mırıldanır,sessizce ağlardım.. Gelmeyecek sanırdım babacığımı.. Bugün anlatırken hala kötü oluyorum.Nur içinde yatsınlar.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Miss Bee Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Ekim , 2006 ___Gazeteler sokaklarda,gençler veya çocuklar tarafından elde satılırdı.Yazıyoooor narasıyla,manşetini söyler,alt başlıklar ile devam ederlerdi.. ___İşte onlardan biri benim mahallemde satışa gelir ve ben ondan çok korkardım.Onun niyeti benimle eğlenmekti ama çocukluk işte.Evimin penceresine kadar gelir,bana elini göstererek bak bunu baltayla yardım diyerek iki baş parmağını gösterirdi.. Evet yanlış okumadınız,bir elinde 6 parmak vardı,hani şu bildiğiniz genetik rahatsızlık.. ___Rahmetli annem çok severmiş,ablamda ondan öğrenmiş;Kar helvası..Yeni yağan karın üzeri alınır alttaki temiz!! kar bir tabağa konur,üzerine tercihen vişne reçeli veya pekmez konarak karıştırılır ve afiyetle yenirdi.. ___Gloria'cığım Erol EVGİN demiş yukarılarda.İşte benim çocukluk aşkım.Tamam kabul ediyorum,sapıkça görülüyor ama anladığınız anlamda bir aşk değil bu.. Annem felçli ben 5-6 yaşlarında annemle evdeyim.Ablamların ikisi de Almanya'da abimler ise o saatlerde kimbilir nerde.Ben çok sevdiğim babamın gelmesini bekler,annemle vakit geçirirdim.Ama akşama doğru içimi bir korku sarar,önce evde huzursuzlanır,sonra çıkar mahallemizin başına gider,babamın işen geleceği yolun başına oturur beklerdim.Hava kararmaya başladığında Erol EVGİN'in; Şehrin ışıkları birbir yanarken Bendeki karanlığı gel de bana sor.. diye başlayan şarkısını mırıldanır,sessizce ağlardım.. Gelmeyecek sanırdım babacığımı.. Bugün anlatırken hala kötü oluyorum.Nur içinde yatsınlar.. Tuhaf şey! Bende babamın gelmeyeceğinden korkardım hep,her akşam yolunu gözlerdim..köşeden gözüktü mü dünyalar benim olurdu atılırdım boynuna.Küçüklüğümde en yakın arkadaşımdı babam.Annemin otoritesinden ona sığınırdım;ne güzel bir limandı o sakin,sıcak ve güvenli.. Erol Evgin'i zikreden Sevgili arkadaşım İşte Öyle Birşey nasıldı?Benim jenerasyonumdan olanlar için anlamı derindir..o dönemler herkes ona bi parça aşıktı zaten Minik kızımın izlediği bi çizgi film var Cedric!Ordaki ufaklık her bölümün sonunda şöyle diyor; "Eğer 8 yaşındaysanız hayat çok güzel" Bense şöyle diyorum; "Eğer 33 yaşındaysanız hayat içinde dönüp durduğunuz bir girdap" Çok karamsar oldu galiba,zannımca ve de sanırsam Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2006 Efeeeet Tee bir zamanlar ben küçükken 6 ya da 7 yaşlarındayken, bilirsiniz o zamanlar yeşilçam klasikleri boy gösteriyordu Terk edenler mi, sevip kavuşamayanlar mı ne arasanız.. Neyse Ben de bundan etkilenmiş olacak ki bir gece kalkıp aileme mektup yazıyorum, siz artık beni sevmiyorsunuz ben evi terk ediyorum diye.. Güzelce yazdım mektubu evden gideceğim, gittiğim yerde babaannemler.. ( yanımızdaki ev ) Kimsenin haberi olmadan sessizce çıktım dışarı.. Gittim babaannemlerin kapıyı çalıorum çalıorum açan yok Napsam ne etsem, geri geldim eve mecbur yazdıgım mektubu da yırttım sabah bişi olmamış gibi. Ertesi gün de babaannem de bize gelmiş akşam bi tıkırtılar geliyordu dışardan ama neydi ki dedi.. Hiç oralı olmadım bile Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2006 Efeeeet Tee bir zamanlar ben küçükken 6 ya da 7 yaşlarındayken, bilirsiniz o zamanlar yeşilçam klasikleri boy gösteriyordu Terk edenler mi, sevip kavuşamayanlar mı ne arasanız.. Neyse Ben de bundan etkilenmiş olacak ki bir gece kalkıp aileme mektup yazıyorum, siz artık beni sevmiyorsunuz ben evi terk ediyorum diye.. Güzelce yazdım mektubu evden gideceğim, gittiğim yerde babaannemler.. ( yanımızdaki ev ) Kimsenin haberi olmadan sessizce çıktım dışarı.. Gittim babaannemlerin kapıyı çalıorum çalıorum açan yok Napsam ne etsem, geri geldim eve mecbur yazdıgım mektubu da yırttım sabah bişi olmamış gibi. Ertesi gün de babaannem de bize gelmiş akşam bi tıkırtılar geliyordu dışardan ama neydi ki dedi.. Hiç oralı olmadım bile Bi daha kaçtığında dedene gel,dedenin kulakları da çok iyi duyar.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Bi daha kaçtığında dedene gel,dedenin kulakları da çok iyi duyar.. Allah korusun dedecim Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Allah korusun dedecim Dedenden mi kaçmaktan mı.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Dedenden mi kaçmaktan mı.. Kaçmaktan canıım Senden zarar mı gelir ki korusun Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Leviathan Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Dedenden mi kaçmaktan mı.. Natalia dan Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Oldu şimdi,o halde Allah korusun'a amiiiiinn.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Natalia dan Sanmıorum Elimde kalcan bu gidişle Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Leviathan Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Sanmıorum Elimde kalcan bu gidişle Ahha bir tehdit,dediklerimde haklıymışım Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ diloş Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2006 Bir bayramın daha eşiğindeyiz.. Neler yapmayı düşünüyorsunuz? Nerelere kaçıcaksınız daha doorusu! Belki şeker için zırt pırt kapımızı çalan çocuklar.. Belki artık eskisi gibi gelmiyorlar ya..bi kaç misafir.. Belki diil kesin bikaç akraba ziyareti... Çekilmez diye düşünüyorsunuz öyle değil mi? Ne zaman başladınız böyle düşünmeye? Ne zaman usandınız,ne zaman bıkkınlık verdi? Oysa sizler değil miydiniz bayramlıklarını başucuna koyup heyecanla sabah olmasını bekliyen.. O öyle bir duyguydu ki kimi zaman heyecandan uyutmazdı.. Ara sıra doğrulup okşardınız gıcır ayakkabınızı.. Derken sabah olur bi hevesle giyinir kuşanır öperdiniz mutlulukla o mübarek elleri.. Evde büyülü sırrına erilmez bir atmosfer olurdu.. Herkes bir başka güzel,herkes bir başka mutlu olurdu o sabahlarda.. Arkadaş çetesi toplanır ellerde torbalar şeker toplamaya çıkılırdı.. Çalınan her kapı yeni bir heyecan,yeni bir umuttu.. O zamanlar insanların çoğu evlerinde olurlardı.. Şeker verebilmek için.. Misafir ağırlayabilmek için.. Günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı.. Temizlikler,yemekler,tatlılar,şekerler.. Her kapı çalınışında yüzlerde gerçek bir mutlulukla açılırdı kapılar.. Şimdilerdeki gibi evdeysen bile yok numarasına yatılmazdı! Şekerlerimizi seçerken biz, yanağımızı sevgiyle okşayan eller olurdu.. Nerelerde o eller şimdi? Topladığımız şekerlerin gün sonunda sayımı yapılırdı.. Bi yandan sayar,bi yandan da avurtlarımızı doldura doldura yerdik.. Her şeker bayramı akşamında karnımızda tuhaf bir ağrı olurdu.. Biraz şekerden,biraz yorgunluktan ama daha çok mutluluktan.. Sizin hiç mutluluktan karnınızın ağrıdığı oldu mu? Olmadıysa eğer o günleri yaşamamışsınız demektir.. Sizlere değilde yaşayanlara sözüm.. Bi kere olsun kurtulup bencilliklerimizden Yaşatalım o karın ağrısını miniklerimize.. Şeker olmasın sebebi,mutluluk olsun! Şimdiden Şeker Bayramınız mübarek olsun! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.