Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Murathan Mungan


Misafir şevval

Önerilen İletiler

istersen hiç başlamasın/

 

 

Istersen hiç başlamasın

Bu hikaye eksik kalsın

Onca yaraların ardından

Yeni bir aşk yaratamazsın

Örselenmiş bir çocukluk

Işte benim bütün hikayem

Kaç sevda geçse de yüreğimden

Bu yıkıntıları onaramazsın

 

Istersen hiç başlamasın

Geç kalmışız birbirimize

Yanlış kapılarla geçmiş bunca yıl

Dönemeyiz artık ilk gençliğimize

Istersen hiç başlamasın

Söz verelim kendimize.

 

 

murathan MUNGAN/ :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YALNIZ BİR OPERA

 

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda

Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim

Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

 

İmrendiğin, öfkelendiğin

Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim

Yani yaşamışlık sandığın

Geçmişim

Dile dökülmeyenin tenhalığında

Kaçırılan bakışlarda

Gündeliğin başıboş ayrıntılarında

Zaman zaman geri tepip duruyordu.

Ve elbet üzerinde durulmuyordu.

Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,

Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

Başlangıçta doğruydu belki.

Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,

Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,

Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.

Ve hala bilmiyordun sevgilim

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana

Bütün kazananlar gibi

Terk ettin.

 

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,

Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.

Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.

Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.

Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.

Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu

Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından

Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine

Çerçevesine sığmayan

Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine

Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

 

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.

Seni bir şiire düşündükçe

Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi

Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.

Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük

Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,

Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.

Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?

'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda.

Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını

Takvim tutmazlığını

Aramızda bir düşman gibi duran zamanı

Daha o gün anlamalıydım

Benim sana erken

Senin bana geç kaldığını.

 

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.

Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.

Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,

Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.

Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.

Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi

bakışıyorduk.

Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.

Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.

Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.

Birbirine uzanamayan

Boşlukta iki yalnız yıldız gibi

Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz

Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca

Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız

Ne kalacak bizden?

Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim

Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında

Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden

Bizden diyorum, ikimizden

Ne kalacak?

 

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.

Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada

Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi

Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek

Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

 

Kış başlıyor sevgilim

Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor

Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan

Oysa yapacak ne çok şey vardı

Ve ne kadar az zaman

Kış başlıyor sevgilim

İyi bak kendine

Gözlerindeki usul şefkati

Teslim etme kimseye, hiçbir şeye

Upuzun bir kış başlıyor sevgilim

Ayrılığımızın kışı başlıyor

Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

 

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,

Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,

Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak....

Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır

Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır

İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun

Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar

Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz

Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,

Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar

Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,

Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

 

Dışarda hayat düşmandır size

İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz

Bir ayrılığın ilk günleridir daha

Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta

Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup

Kulak verdiğiniz saat tiktakları

Kaplar tekin olmayan göğümüzü

Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç

Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz

Bakınıp dururken duvarlara

Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,

Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,

Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında

Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi

Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi

Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,

Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya

Kendimizi hazırlar gibi.

 

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi

Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,

Ve kazanmış görünürken derinliğimizi

Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde

Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar

O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi

Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

Göremeseniz de, bilirsiniz

Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

 

Bana zamandan söz ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler

Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.

Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.

Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.

Dahası onalar da bilirler.

Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.

Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki

hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak

kolay değildir elbet.

Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.

Zaman alır.

Zaman alır sizden bunların yükünü

O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe

çöker.

Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.

Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.

O boşluk doldu sanırsınız

Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

 

Gün gelir bir gün

Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide

O eski ağrı

Ansızın geri teper.

Dilerim geri teper.

Yoksa gerçekten bitmissinizdir.

 

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi

kavranır.

Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.

Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık

Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan

Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır

Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

Günlerin dökümünü yap

Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini

Kim bilebilir ikimizden başka?

Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış

Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,

Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği

Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün

Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya

Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor

Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

Bunlar da bir işe yaramadıysa

Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

 

Bu şiire başladığımda nerde,

Şimdi nerdeyim?

Solgun yollardan geçtim.

Bakışımlı mevsimlerden

İkindi yağmurlarını bekleyen

Yaz sonu hüzünlerinden

Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim

Geçti her cağın bitki örtüsünden

Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından

Bakarken dünyaya

Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:

Çicek adlarını ezberlemekten geldim

Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların

Unuttuklarını hatırlamaktan

Uzun uzak yolları tarif etmekten

Haydutluktan ve melankoliden

Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden

Duyarlığın gece mekteplerinden geldim

Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti

Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları

Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

 

Bu şiire başladığımda nerde,

Şimdi nerdeyim?

Yaram vardı, bir de sözcükler

Sonra vaat edilmiş topraklar gibi

Sayfalar ve günler

Işık istiyordu yalnızlığım

Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum

İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde

Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.

Karardı dizeler.

Aşk...Bitti. Soldu şiir.

 

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım

Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde

Ask yalnız bir operadır, biliyordum:

Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.

Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim

Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu

El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk

Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:

Eksiliyorduk

Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim

Her otelde biraz eksilip, biraz artarak

Yani çoğalarak

Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin

Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında

Ağır ve acı tanıklıklardan

Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.

Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum

Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu

Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...

Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları

Ve açık hayatları seviyordu.

Buraya gelirken

Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim

Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri

Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi

Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...

panayır yerleri...

Ölü kelebekler...

Ölü kelebekler...

Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

 

Adım onların adının yanına yazılmasın diye

Acı çekecek yerlerimi yok etmeden

Acıyla baş etmeyi öğrendim.

Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

İpek yollarında kuzey yıldızı

Aşkın kuzey yıldızı

Sanırsın durduğun yerde

Ya da yol üstündedir

Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar

Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar

Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

 

Aşkın bir yolu vardır

Her yaşta başka türlü geçilen

Aşkın bir yolu vardır

Her yaşta biraz gecikilen

Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler

Gözlerim

Aşkın kuzey yıldızıdır bu

Yazları daha iyi görülen

Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler

İlerlerim

Zamanla anlarsın bu bir yanılsama

Ölü şairlerin imgelerinden kalma

Sen de değilsin. O da değil

Kuzey yıldızı daha uzakta

Yeniden yollara düşerler

Düşerim

Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda

Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında

Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler

Yaşamsa yerli yerinde

Yerli yerinde her şey

Şimdi her şey doludizgin ve çoğul

Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi

Şimdi her şey yeniden

Yüreğim, o eski aşk kalesi

Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

Dönüp ardıma bakıyorum

Yoksun sen

Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

 

Her durakta ölümsüz bir aşk edinecegim

Bir bakıştan bir duruştan

Çağrışımın sonsuz hazından

Unutulmaz bir sevgili daha birakacağım ardımda

Belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim

Daha otobüsün ilk basamağında

Kim bilebilir ki?

Sonrayı, sonrasını kim bilebilir?

Gizli gizli veda edeceğim ona, görmeyecek

Ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim

Otobüs camına bağrında kanlı bir ok ile

Bir aşk levhası çizecek, ah min-el!

Bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden

Yaşayıp gidecek

 

 

Murathan Mungan |

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yadigar/

 

 

Ne zaman onu düşünsem

sektirmeyen muşta, içe dönük

gönül burcunda doğanlardandı

çıktığında yola, vakitlerden kırlangıç

yıldızların adsız kervanları

için tutulan defterlerde

adına rastlandı çok sonra

ipek örtülere bürünmüştü

mağrur ve vahşi

ne yapsa sığmaz artakalırdı

 

çocuktum, yollarına çıkardım

başımı okşar geçerdi, esmerdi elleri

belki ona sebep ben en çok

esmer sözcükleri sevdim

oysa onları okşayacak zamanı olmadı

acıkmış gözleri yıldızlara bakıyormuş

bir dere kenarında bulduklarında

onu vuran mermi benim de bir yerim kaldı

 

 

murathan MUNGAN/

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ATEŞTE UNUTULMUŞ FERMAN

 

herkes kendi ateşini başkasının cehenneminde sınar

kendi külünde söner bütün rüzgarlarına yazıldığın akşam

 

ateş tadında kum tadında kalarak

derinleştirir bazı ayrılıkları zaman

 

al ağrını git burdan

en uzun eylülü ömrümüzün

 

uyutmuyor seni ne kömürleşmiş bu gurur

ne göğsündeki kaplan

 

seçilmiş taş milyonlarca taş arasından

başını vurduğun

çok gençti genç olmak için bile

kendi zamanına muhtaç

kendiyle dargın

 

daha yolun başında görülüyordu

menzilindeki noksan

 

ömrünce sızlayacak

kayıplar sarayında ateşte unuttuğun ferman.

MURATHAN MUNGAN....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GöÇ YoLLaRı

 

 

Söyleyin dağlara rüzgara

 

Yurdundan sürgün çocuklara

 

Düşmesin kimse yılgınlığa

 

Geçit vardır yarınlara

 

 

 

Göç yolları göründü bize

 

Görünür elbet göç yolları

 

Bir gün gelir döner tersine

 

Dönülür elbet

 

 

 

En büyük silah umut etmek

 

Yadigar kalsın size

 

 

Yol verin kanatlı atlara

 

Sürgünden dönen çocuklara

 

Ateşler yakın doruklarda

 

Geçit vardır yarınlara

 

 

 

Dağılsakta göç yollarında

 

Yarınlar bizim bütün dünya...

 

 

MuRaTHaN MuNGaN

 

 

 

 

 

Kolay Gelsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkes ve Birkaç Kişi

 

 

Yağmur Herkese Yağar

Güneş Isıtır Herkesi

Mevsimler Herkes İçindir

Yalnız Çığ Altında Kalan

Sele Kapılan Her Zaman Birkaç Kişi

 

Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da

Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan

Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık

Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan

 

Her Şey, Herkes İçin Değildir Oysa

Kimi Hiçbirşey Ögrenmez Karanlıktan

Yalnızlığı Kullanmayı Bilmez Kimi

Kimi Ayrılamaz Karanlıktan

 

Yağmur Herkese Yağar

Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini

Onca Şarkı Onca Film Onca Roman

Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi

 

Çığ Altında Kalan Sele Kapılan

Aşktan Ve Acıdan Ölen

Birkaç Kişi Dünyayı Başka Bir Yer Yapmaya Yeter

Aslında Onların Hikayesidir Anlatılan

Diğerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider

Geçer Gider Herkes

Hikayelerdir Geriye Kalan.

 

Murathan Mungan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ödünç hançer öldürmez beni!

 

Bir küfür gibi kara

kayış dilini ver

Binlerce kez açıklasam da

dilini çözemediğim ihanet...

Gel bir daha bende dene kendini

Ne sen öldürebiliyorsun beni bu cenkte

Ne ben yenebiliyorum seni

Yazıldığın mevsime çok su ver kendi izinden

Giden yolları,suçlarından arındır.

Arkanda kaldı seni ilerde bekleyenler

unutkan şiirler, kopmuş alıntılar....

Hiçbir zaman kullanamadığın hatıralarla

kendine yazdığın yaşam öyküsü!

Ah, bu kadar aşk herkesi yanıltır

gelme üstüme...

Boşalmış yeminlerin bileği;

ben sandığın sözcüklere vuran aksimdir

 

Ödünç hançer öldürmez beni!

 

Ya başka bir silah seç kendine

ya bırak başkasının ellerine.

ölüm aşkın işidir...

kork benden sevgilim.

Ahretin olurum senin.

Bu kadar çok seven öldürmesini de bilir

Ben seni çok yanılmış kalplerin sağlamlığıyla sevdim

Gücümdü güçsüzlüğüm.

Ey, izini sürdüğüm ruhumdaki kara gölge,

Büyüttüğüm oğullarımı bir bir elimden alan hayat

yanıltma beni, beni bana yakıştır.

Son darbeden önce ilk sözü söyleyemeyen!

kolay değil ödenmiş hayatın katili olmak...

Kör eder hançerini içimin gücü

Ölümü göze alan yaşamasını da bilir

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

gece nöbeti /

 

 

Daha az seviyorum seni..

Giderek daha az..

Unutur gibi seviyorum..

Azala azala..

Aramızdaki uzaklığın karanlığında..

 

Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..

Daha az seviyorum seni..

Kendini iyileştiren bir yara gibi..

Daha az..

Ve zamanla..

 

Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini..

Uzak dağ kışlalarında..

Görmüyoruz birbirimizi..

Usul usul sis iniyor..

Kopmuş yollara..

Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..

Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..

Sevgilim sevgilim

Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin

Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..

 

Artık daha az seviyorum seni..

Unutur gibi..ölür gibi daha az..

Yeniden ödetiyorum kendime

Onca aşkın öğretemediğini..

Kolay değildi..

Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..

Kaç acı birden imtihan etti beni..

Bir tek gece vardır insanın hayatında..

Ömür boyu sürer nöbeti..

Bu da öyleydi..

İyi ol..

Sağ ol..

Uzak ol..

Ama bir daha görme beni.

 

 

murathan MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kursun sesi kadar hizli geçer yasamak;

Öyle zordur ki, kursunu havada, sevgiyi de yürekte tutmak!

Bazen duygularimiz bizden erken yaslanir ve bizden hayatin geri

kalanini

alir.

Hayatin, kendini anlayanlari cezalandirmasidir bu.

Durup, durup ardina bakan kadinlar vardir.

Geçmisi düsünmekten simdiyi yasayamazlar.

Her seyi didikleyip duran, mazisinin gölgesinden,

anilarinin

yükünden bir türlü kurtulamayan,

gözleri ufuk yorgunu kadinlar.

Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadas edinecek yaslari

geride biraktiysan eger,hasar görmüs eski arkadasliklari

onaracak çagi da geridebirakmis oluyorsun.

Zaman ilerledikçe birçok sey, daha zor olmaya

baslar.

Beklentisi yüksek olan kadinlarin yalnizligi daha koyu

oluyor.

Büyük laflarin gölgesinde geçen hayatlar, bir daha iflah

olmuyor, geçip gittigiyle kaliyor.

 

Zaman, ask......her sey!

Ayriliklari ayrintilar acitir. Kadinlari mahveden

erkekler

degil,ayrintilardir.

Erkekler, erkekliklerinin tadini alabildigine çikartirken,

kadinlar bu konuda da umutsuzdurlar.

Çünkü kadinlik bekler.

Ummak ve beklemek kadinliga verilmis iki cezadir.

 

MurathanMUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SÖYLE BANA

 

Her takvime uc bes omur

bahtimizin bilmecesini bolusturduk

cabuk dusen yapraklara

 

her seyiye bu kadar cok zaman aliyor ? niye ?

ne cabuk geldik

bu soruyu derin bir ic sizisiyla soracak yasa

 

olum karsisinda kazanilabakis derinligi

niye yitirildi yasamda ?

 

Eski bir fotografa bakiyordum

Bu sorular beni yokladiginda

Fotografta sen de varsin

Bak ve soyle bana

 

Murathan MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

CAM YAZ

 

 

Adını arayan rumuz :clover:

Eylüllerden yaz yap bana

Bir dönümlük bir dünyada

Şiirim mıntıka temizliği

Cam şişelere koyduğum

Eylüllerden yaz yap bana

Bir dönümlük bir çocukluk

gökkuşağı uçurtma

mayın mantar ütopya

yalancı mücevherler gibi

birbirine benzemeyen şiirler yazdım

okyanusa karşı ağladım sonra

Bak ay karışıyor akşama

Acemi mevsimlerdi

Aşk adı altında yıllarca tek kale top oynadım

Cam üfledi şiirlerimi

Batık gökkuşağı, patlamış mayın

yırtık uçurtma

Eylül gelmeden bavulumda ütopya

Kendime trenlerden ayrılık aldım

bak ay karışıyor alnıma

Adını arayan rumuz

bu mantar sende kalsın

Yırt at bu şiiri okuduktan sonra :clover:

 

 

Murathan MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aşk Bir Fırsattır

Ya biz binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz? Aksam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omuzumuza

dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omuzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor, biricikliğini,

benzersizliğini anlayabiliyor muyuz?

 

Yoksa hayati sonsuz,fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına, bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu?

 

Karşımıza zamansız çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir, her zaman ayni fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını

ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitilmeden yıprattığımız dostlukların,savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün. Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar olması gerekenler değildir. Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir hayatımızdan kayan Yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir.

 

Kedilerin özel bir anini yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları "bir gün" geçmişte kalmıştır oysa; hani su karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığımız, omuzunuzun üzerinden söyle bir baktığınız sonra da boşverip "Nasıl olsa ileride bir gün tekrar karşıma çıkar."

dediğinizdir. Oysa tam da o gün bu zalim şehri terketmiştir o, boş yere bu sokaklarda aranırsınız...

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eskidendi Çok Eskiden

 

Hani erken inerdi karanlık

Hani yağmur yağardı inceden

Hani okuldan, işten dönerken

Işıklar yanardı evlerde

Hani ay herkese gülümserken

Mevsimler kimseyi dinlemezken

Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken

 

Hani herkes arkadaş

Hani oyunlar sürerken

Hani çerçeveler boş

Hani körkütük sarhoş gençliğimizden

Hani şarkılar bizi hanüz bu kadar incitmezken

Eskidendi, eskidendi, çok eskiden

 

Şimdi ay usul, yıldızlar eski

Hatıralar gökyüzü gibi

Gitmiyor üzerimizden

Geçen geçti

Geçen geçti

Hadi geceyi söndür kalbim

Şimdi uykusuzluk vakti

Gençlik de geceler gibi eskidendi

 

Hani herkes arkadaş

Hani oyunlar sürerken

Kimse bize ihanet etmemiş

Biz kimseyi aldatmamışken

Hani biz kimseye küsmemiş

Hani hiç kimse ölmemişken

Eskidendi, çok eskiden

 

bir bakmissin hersey eskiden olmus ve bugün elinden tutacak kimse kalmamis...

cirpinislarin, cabalarin, denemelerin artik bos...

deger bilen kalmamis...

ve bir bakmissin o eskindelerin bugünün olmus..

 

(Sezen Aksu nun Bahane albümünden bir parca, Sözler Murathan Mungan a ait....)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yilan Yastigi

 

 

Yolcu bir magaraya ugrar

Ve olaylar baslar

 

 

Kuzey isigi, dogu rüzgari

Güney denizleri

Günbatimi

Yasemin, zakkum, kara manolya

Basimizi koydugumuz yilan yastigi

Efsane, zehirden sonra basliyor

 

Ey içinden geçtigim ates

Yikandigim su

Incinmis sisler içinde kalbimin dogusu

Bakimsiz yüzyillardan sonra

On binlerin dönüsünü akan

Geri çagrilmis irmaklar

Hergün gizleriyle bakistigimiz eski uygarliklar

Kadar yabanci

Gündeligin karanlik ugultusu

Efsanesi içimizi yakan

Yilan yastigi

Günesin aksam dualarini söyledigi mezralarda

Hersey dünyanin yaradilisina benziyor

Dogu rüzgarlari agzinda zehirli yapraklari

Esiyor esiyor

 

Magarada ejderha uyaniyor

Yedi uyku uyumus yolcu

Yilan yastigi terliyor

 

 

 

Kolay Gelsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ADI DUA OLAN SEVGİLİM

 

 

 

Yedi Rekat Günah Kıldım Bedeninde

 

Dizlerinde Yedi Zikir Secdeye Vardım

 

İhmalin Uzak Meleğine Teninde Aldandım

 

Yapayalnızdım Kendi Kalabalığım İçinde

 

Tarih Kadar Yalnız,

 

Aşka Aşina, Acıya Unutkandım

 

 

 

Er Yüzlerde Tavaf Ettim Bunca Yıl Kalb Evini

 

Kırk Yemin Kurtulmuştur Sanırken İçimin Pınarlarını

 

İnanmadığım Allah’a

 

Senin Yüzünden İnandım

 

Adı Dua Olan Sevgilim

 

Yandım Yandım Yandım

 

 

 

Sessizliğe Borcum Var Birkaç Kelime,

 

Sessizliğe Borcum Var Birkaç Feryat,

 

Sessizliğe Borcum Var Birkaç Çığlık,

 

Sustum, Yıllarca Sustum Kan İçinde

 

Ödeyemedim Borcumu Onca Şiirle

 

Adı Dua Olan Sevgilim

 

Yandı Ruhumn Gömleği

 

Yedi Deryalar İçinde

 

Aştım Aştım Aştım

 

 

 

Aslında Sen Yoktun

 

Yalnızca Bir Duayı Sevdim Ben

 

Varlığın Yalanımdı

 

Aştım Aşktın Aşktı

 

Geçti Gitti Hepsi

 

Geçti Gitti İşte

 

Dudaklarım Kilitli

 

Yasin Yasin Yasin

 

 

 

Çok Şükür Ölmeden

 

Son Duamı Ettim Ben

 

Allah Beni Terk Etti

 

Kendi Dağımı Kazdım Defterime

 

Gün Geldi Buradanda Gittim

 

MuRAtHAn MunGaN...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...

MASAL

 

 

Yüzyıllar önce yüzyıl uyuyan bir prenses varmış ,bir büyücünün zulmünün esaretinde kimbilir belki olabilecek bir uyanışı beklemiş yüzyıl boyunca.

 

İşte o masal;

 

Her masalın ,her söylencenin uzun uykusunda bir uyanma vakti vardır.Ve o gelmeden girişilen her eylem bir serüven yalnızlığı olarak kalır.Öyle anılır.

Ve yüzyıl sonra vadesi erişip bir prens çıkmış ortaya.Masalın ve yüzyılın kendisine verdiği bu görevi seve seve üstlenmiş; zaten uyuyan güzel hakkında yüzyıldır söylenegelenlerin etkisinde daha onu görmeden deliler gibi tutulmuş ona.Kendisine verilmiş misyona mı,uyuyan güzele mi aşık olduğunu ayıredemeyecek kadar toymuş o zamanlar.Böylelikle hayranlığın ,sevginin,sevdanın,aşkın,cinselliğin ve beraberliğin bir kulak dolgunluğu olduğunu birkez daha görüyoruz "Bizim"sandığımız birçok duygunun,düşüncenin,değerin ve doğrunun içimize usul usul işlenmiş bir kulak dolgunluğu olduğunu...

Ve prens dudaklarında yüzyıldır beklettiği öpücüğüyle birlikte saraya doğru

yollandı.

Masalına kahraman olma zamanı gelmişti.

 

Prensesin odasına geldi.Prenses uykusunun içersinde batık bir gemi gibi gizemliydi.Uykusuyla bütünlenmiş güzelliğine,efsanesinin güzelleştirdiği yüzüne uzun uzun baktı Prens.Çok uzaktan ,çok uzaklardan,tam yüzyıl sonrasından baktı.

Sonra kararını verdi:

Aradan yüzyıl geçse de uyandırmayacaktı onu.

O gün gelse de.

Uyandırdığında bu sevdanın,bu büyünün,bu tılsımın bozulacağını biliyordu çünkü; bir bakış,birkaç söz,bir dokunuş herşeyi bozacaktı.Sevmek suskunluktu, sevmek kesin sessizlikti,sevmek uzaklıktı,sevmek dokunamamak,erişememek, sevişememekti.

Ya da yüzyıldır böyle öğretilmişti sevmek.

 

Gözlerini açar açmaz ,yüzyıldır gördüğü düşlerin anımsayamadıklarından ve o düşlerin tümünden,sızıya benzer bir duygu olacaktı kalakalmış olan. Biliyordu bu sızı hep olacaktı.Kaldı ki,o düşlerin tümüne eğemen olan ortak motifler,zaman zaman,yani yaşadıkça;yaşamını,ilişkilerini yoklayacaktı elbet. O düşlerin tümü anımsanmak içindi.Sonsuz bir anımsayıştı herşey;anımsayış ve unutuş.Ömrünün bundan sonrası düşlerinde gördüklerini yaşamakla geçecekti.İnsan uzun uykulardan sonra yalvaç bir yalnızlığa uyanıyor.

 

Aradan yüzyıl geçtikten sonra hiçbir uyanış mutlu olamaz.

 

Benim için artık çok geç kalmış bir sevgi bu,ben seversem yüzyıl öncesinin sevgisiyle seveceğim,o severse, beni üzerinden yüzyıl geçmiş bir sevgiyle sevecek.Aramızda kaç takvimin uzaklığı duruyor.Bir öpücük,yalnızca bir öpücük bu uzaklığı kapatmaya yeter mi?

Sevgi,

Zehirli bir düşün,büyülü sözcüğü...

Öte yandan sevmek göze almaktı,sonuna dek gitmekti,gidebilmek yürekliliğiydi. Biliyordu prenses uykusundan uyandığında,ya da uyanır uyanmaz onu eskisi kadar sevmeyecekti.Çünkü sevmek sessiz ve tek başına birşeydi.Sevmek yalnızlıktır.Onu eskisi kadar sevemeyeceğinden korkuyordu.Onu uyandırmaktan korkuyordu.

Eskisi kadar sevemeyecekti,belki de hiç sevemeyecekti.Çünkü arada o orman, o karanlık,o geçit vermez,o giz olmayacaktı artık.İşte odasında duruyordu.

Duman inceliğinde bir boşluk dolanıyordu yüreğini.

 

Arada ne ormanın, ne de yüzyılın karanlığı olmadan onu nasıl sevebilirdi?Bu kadar büyük sorumluluğu yüklenebilirmiydi?Sevmenin zahmetini,birlikte omuzlanacak olan zahmeti yüklenebilirmiydi?

 

Paylaşmaya,tartışmaya,özveriye,anlayışa gereksinen iki kişilik ilişkiyi

göğüsleyebilir,götürebilirmiydi?

Sevmek imkansızlıktı.

 

Kendimizde beslediğimiz,kendimizde büyüttüğümüz,kendimizde saklı duran bir şeydir sevmek.O hep bizdedir,bizledir,usul usul biriktiririz onu,içimizde yığılı durur.Ve günün birinde ansızın karşımıza biri çıktığında sanırız ki içimizden boşalıveren bütün bu duyguları o taşımıştır bize.

 

Sevmek,kendi kendimizi büyülemektir; kendi kendimize yaptığımız büyü.

Oysa yeniden başlayacaktır arayışlar,pişmanlıklar,yanılgılar.Herşey "tamamlanmak" içindir.Çoğu kez ölümün tamamlayıcı ellerine dek aynı umut, aynı arayış,aynı çırpınış ve aynı perişanlıkla sürükleniriz.

Gözümüz arkada kalmıştır.

 

Ansızın anladı ki uyuyan güzelin kendisini değil,masalını seviyordu Prens.

 

Masalın bittiği yerde hayat başlar.

 

 

Murathan Mungan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.