Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 EĞER O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! CAN YÜCEL Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 bunu da yazmışsın buralarda arkalarda kalmış. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 Her Şey Sende Gizli Yerin seni çektiği kadar ağırsın, Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. .......... sevgilerimle.....bi dosta...... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2005 EĞER... O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar her şiirde anlatılan O’ysa her filmin kahramanı O her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa. iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken keşke O anlatsa diye iç geçiriyorsanız kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa dışarıda yer yerinden oynuyor ve içeride bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim geceyarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa Her gidişte ayaklarınız Geri dön diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... o halde bugün sizin gününüz! Çok yaşayın ve de siz de görünüz. Can Dündar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Umuda Beste Ansizin safakala dirilir zaman Sigmadigin geceye, düse sigarsin Yikilir icine düstügün zindan O zindana kilit vuran utansin! Gün isigina cikar saklanan yildiz Yansir gözlerine bir gün bakarsin Yitirilir elbet bu karanlik perde Bu perdeyi ömrüne ceken utansin! Tükenir elbet yasin akmaz güngelir Umuda yeni bir beste yaparsin Bu besteyi her söylediginde Sesini uzaklardan duyan utansin! Yildizlara bagli yaslar cözülür.. Sonu gelir bitmeyen izdiraplarin Yüregine yeniden umut ekerken Sana uzaklardan bakan utansin! Heyecanla bakarsin bir sabah göge Yeni baslangiclara yelken acarsin Ektigin umutlar gülden bahceye döner O güllerin kokusunu alan utansin! Gökyüzü egilip öper topragi Ömrüne yeni bir sayfa acarsin Sorgularken yarin sen dostluklari Dostunum diyen dostlar utansin!! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.