Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kış Uykusu - Winter Sleep (2014)


Admin

Önerilen İletiler

  • Admin

Kış Uykusu - Winter Sleep (2014)

 

Hiç sinemaya aktarılmasıymış daha iyi olurmuş. Bu film bana tiyatro oyunu gibi geldi. İçeriğine birşey demeyeceğim kişilikleri Anton Chekhov'un derin betimlemesiyle çok güzel ortaya koymuş ama bana sinemadan çok tiyatro oyununu anımsattı desem yerinde olur. Gerisi size kalmış diyeyim.... Ve 3 saatlik bir film. Oldukça sıkıcı...

 

Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
Oyuncular: Haluk Bilginer, Melisa Sozen, Demet Akbağ, Ayberk Pekcan, Serhat Mustafa Kiliç, Nejat Isler

 

post-2-0-30269800-1431137941_thumb.jpg post-2-0-96170700-1431137941_thumb.jpg

 

Winter transforms a cozy inn from a shelter into an emotional prison for a pompous hotel owner, his resentful wife and his recently divorced sister.

Director: Nuri Bilge Ceylan
Cast: Haluk Bilginer, Melisa Sozen, Demet Akbağ, Ayberk Pekcan, Serhat Mustafa Kiliç, Nejat Isler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim filmle ilgili değil de filmin müziğiyle ilgili kafama takılanlar vardı, paylaşayım belki bi fikri olan olur :)

 

 

Film boyunca sadece tek bir müzik kullanılmış ki o da Schubert’ın 20 numaralı piyano sonatı. Müzik, filmin sadece sessiz sahnelerinde araya girerek filmi tamamlıyormuş gibi görünse de bence aslında filmin gidişatını da çok güzel de özetliyor. Kış uykusu, tıpkı sonatın kendisi gibi son derece huzurlu, sakin bir girişle başlıyor, Film başladığında insanın içinde beliren en bariz duygular bunlar. Herşey yolundaymış gibi, orada güzel sakin bir hayat yaşanıyormuş gibi... 

Sonra yavaş yavaş piyanonun vuruşları sertleşiyor, tabii filmin vuruşları da... Hayatın acımasız yönleri bir anda göz önüne seriliyor. toplumsal sınıflaşmanın her katmanı tek tek sahneye çıkıyor; en zenginler, hizmetliler, memurlar, en fakirler. Ve onlara ait duygular; gurur, vicdan, ahlak, adalet, iyilik, kötülük, yalnızlık, kader, gerçeklik. 

Ardından inişli çıkışlı sertleşen bir tempo müziğe eşlik ediyor. Bu da sanki filmin, karakterlerin iç dünyalarının anlatıldığı bölümün tasviri gibi. Karakterlerin iç dünyasındaki inişleri çıkışları, birbirlerine karşı hissettikleri acımasız duyguları, sert eleştiriler ve bu eleştirileri kabullenmeyişleri, nefretleri, öfkeleri ve sonuçta yıllarca birbirlerine uyguladıkları sessizlik anlaşmanın bozuluşu. 

Sonra müziğin temposu iyice düşüyor, hatta dibe vuruyor. Hayat da tıpkı öyle, bazen dibe vurmadan aydınlığa kavuşmazmışız gibi dibe vurmadan umutlanamıyor insan, ki Aydın karakterinin da en dibe vurduğu an ile ortaya yeniden çıkan umudunu; hava şartlarından dolayı belki de trenin gelmemesini umarak, "bi daha arasamıydık ya yola çıkmadan önce" sorusunda ve tren istasyonunda çalışanına söylediği "bekle" sözünde buluyor insan. 

Ve müzik bitiyor... Karakterlerin iç dünyalarındaki gerilim de tıpkı müziğin bitişi gibi bitiveriyor, kabul ediyorlar kendilerini, kış her yerin üzerini örtüyor ve tıpkı kış uykusuna yatar gibi uykuya yatırıyorlar onlar da duygularını. 

Film bittiğinde ise benim aklımı bir soru kurcalıyor, bu filmin bu sonata bir övgü olup olmadığı hakkında.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.