Misafir birce Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 Kadı Hüseyin Fikri Efendi’nin oğlu Ahmet Hamdi Tanpınar 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğdu. Babasının görevi nedeniyle ilk ve orta öğrenimini İstanbul, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya'da tamamladı. İstanbul'da önce Veteriner Fakültesi'ne girdi, sonra Edebiyat Fakültesi'ne geçti. 1923 yılında yüksek öğrenimini tamamlamasının ardından Erzurum, Konya ve Ankara'da liselerde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. 1930'da Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü'ne, 1932'de İstanbul Kadıköy Lisesi'ne atandı. 1933 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'nde estetik ve sanat tarihi dersleri verdi. 1939'da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde kurulan Yeni Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğüne atandı. Yüksek öğrenim yıllarında çıkardığı Dergâh dergisi Türk Edebiyatına önemli katkıları olmuştur. Ahmet Hamdi Tanpınar Yahya Kemal kadar Ahmet Hasim'den etkilenmiş, aynı coğrafyada doğu-batı uygarlığı ikilemini yaşayan, yitirdiklerine kavuşma isteği ile dolu, içe dönük, doğa ve evrenle bağ kurmaya çalışan, geçmişine sıkıca bağlı, zaman ve özlem duygularını Bergson etkisinde çözümlemeye çabalayan, öznelliği yoğun, titiz, hece ölçüsünde ses uyumunu büyük ustalıkla kullanan, imge zenginliği ve müzik kaygısı içeren şiirler yazmıştır. Şiirleriyle olduğu kadar, romanları ve düşün yazılarıyla Türk edebiyatının en ilginç ve etkin kişilerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar 24 Ocak 1962’de İstanbul’da öldü, Rumelihisarı Mezarlığı’nda Yahya Kemal’in başucuna gömüldü. HER SEY YERLI YERINDE Her sey yerli yerinde; havuz basinda servi Bir dolap gicirdiyor uzaklarda durmadan, Esya aksetmis gibi tilsimli bir uykudan, Sarmasiklar ve bocek sesleri sarmis evi Her sey yerli yerinde; masa, surahi, bardak, Serpilen aydinlikta dallarin arasindan Buyulenmis bir ceylan gibi bakiyor zaman Sessizlik dokuluyor bir yerde yaprak yaprak. Biliyorum golgede senin uyudugunu Bir deniz magarasi kadar kuytu ve serin Hazlarin aleminde yumulmus kirpiklerin Yuzunde bir tebessum bu agir ogle sonu. Belki ruyalarindir bu taze acmis guller, Bu yumusak aydinlik dallarin tepesinde, Bitmeyen ask turkusu kumrularin sesinde, Ruyasi omrumuzun cunku esyaya siner. Her sey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda Azapta bir ruh gibi gicirdiyor durmadan, Bir seyler hatirliyor belki maceramizdan Kuru guz yapraklari ucusuyor ruzgarda. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 Esik Bu yekpare akis, durgun derinden.. Her aynada yalniz kendi görünen Bu yüz ve sifasiz yüzü esyanin Kendi cevherinde mahpus bir anin Dagittigi dünya hep yaprak yaprak, Dalgin, unutulmus sesleri uzak Bir uykudan bana tekrar dönenler, Icimde, disimda hep ayni cember. Bin elmas parilti oyun ve halka Kücük ve hic degismez dalgalarla Bende bana mechul aksamlar yoklar. Gülen ve gömülen gölge ufuklar Acayip davetlerin rüzgarinda Her lahza yine kendi sularinda... Uzakta, aya cok yakin bir yerde, Cilgin ve muhtesem harabelerde, Büyük sükutlarin firtinasi var. Mermer duvarlarda kirilmis sazlar, cok genc ucusunda ve hangi hasin Yildiza gülerek carptigi icin Alninda bir siyah nokta geceden Kovulanlar isik bahcelerinden, Bu ciplak, ümitsiz ve saf duada. Ve bir kadin beyaz, sakin, büyülü Gögsünde kaniyan bir zaman gülü Mahzun bakislarla dinler derinde Olup olmamanin esiklerinde Garip telasini binlerce fecrin Ocaginda nezir güvercinlerin Hülyam o kivilcim ve kül yagmuru Cirpinir bu beyaz mahsere dogru. Ey hic sasmayan göz, büyük büyük atmaca Dis kuyrugunda ebedi yilan, Ve üstüste rüya. Bir ses yavasca, . . Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 Bir ses, bin uykudan mahmur ve zengin Zümrüt usaresi maviliklerin Sularin üstünde arar kendini Yoklar, ömrün bütün sahillerini Cizgiler silinir, ufuk bir beyaz Cin Kasesi olur, toprak, yosun, saz Hep birden tutusur, narin kemerler Alevden sütunlar, altin , mücevher, Ah bu cilgin yagma.. Orman catirdar Ve ciplak aynasi ufkun tekrarlar Büyük masalini aydinliklarin El ele bir oyun bugün ve yarin Bütün pinarlara kostum cevap yok Tekrar bana döndü her attigim ok Her ciglik önümde tutustu yandi Tahtayi kurt oydu, tas yosunlandi, Yabani otlarla örtülü duvar... Ilhamli cehresi hilkatin sular Kac kere degisti önümde böyle, Birbiri ardinca gün ve mevsimle... Ve kac kere bahar güldü derinde Güllerin kanayan bekaretinde Taze gülüsüyle topragin suyun... Tilsimli kadehi her susuzlugun Ey safakdan, sirdan, azudan hayal Yildizlarin bize ördügü masal Kac kere yarattim tenhada seni Beyaz kollarini, sicak buseni... Bakisin, gülüsün nes`en ve hüznün Ay altinda bir gül nagmesi yüzün... Evet cok bekledim, kac kere hazan, Dinc atlar kosturdu bos ufuklardan Yeleler alevli, agiz köpklü, Bulutlar bir kanli hiddetle yüklü Gectikce batiya dogru önümden Zalim ümitlerle ürperirdim ben, Duyardim uzlette her an bir yeni Alemin yikilip devrildigini Cilgin mahserinde ses ve renklerin... Benden sor sirrini mesafelerin Benden sor benden dinle aksami... Rabbim bu sonsuzluk ve onun tadi... Bir ses yavasca der, birak yalvarsin, Hayat bu kapida.. ne cikar varsin, Nakislar gülmesin beyaz tasinda Ölüme benzeyen bu sonsuzlugun Caglayan hayaller yeter basinda... Bir fikir, bir sekil dlinda olgun Agir sallanan hazan meyvasi, Gurbet, mendillerin cirpinan yasi, Her türlü isiga kapanmis gözler, Rengiyle toplanir bende bu aksam Ruzgarla tarümar, mevsimle sarhos Gelir ta kalbimde dügümlenir... Bos ve ümitsizdir aksamin hüznü Bu tenha cesmede bir an yüzünü seyredenler altin sazlar icinde Ruh mammasinin ürperisinde Kaybolmus sanirlar kendilerini... Birak bu tesadüf bahcelerini... Hakikat, cok uzak, karanlik derin Bir dille konusur, büyük köklerin Toprakla ezelden karsmis dili, Geceyle ölümdür asil sevgili Bu ikiz aynada toplanir yollar Karanlik yaratir, ölüm tamamlar. Kacalim seninle biz de geceye Ölümün kardesi saf düsünceye... Yeter büyüsüne aldandigimiz Günin... biraz da yalnizligimiz Kendi aynasinda gülsün, gerinsin Güvercin topuklu sükut gezinsin. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2006 BİR ADIN KALMALI bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet sen say ki ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet nisyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı yani ben seni sevdiğim zaman ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın yine de bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Türk__Kızı Gönderi tarihi: 24 Haziran , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Haziran , 2006 MAVİ MAVİYDİ GÖKYÜZÜ Mavi, maviydi gökyüzü Bulutlar beyaz, beyazdı Boşluğu ve üzüntüsü İçinde ne garip yazdı... Garip, güzel, sonra mahzun Işıkla yağmur beraber, Bir türkü ki gamlı, uzun, Ve sen gülünce açan güller, Beyaz, beyazdı bulutlar, Gölgeler buğulu, derin; Ah o hiç dinmeyen rüzgâr Ve uykusu çiçeklerin. Mor aydınlıkta bir çınar Veya kestane dibinde; Mahmur süzülen bakışlar İkindi saatlerinde... Birden gülümseyen yüzün Sabahların aynasında Ve beni çıldırtan hüzün İki bakış arasında. AHMET HAMDİ TANPINAR Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir Zıplayan Dana Gönderi tarihi: 25 Haziran , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Haziran , 2006 AHMET HAMDİ TANPINAR,edebiyat dünyamızın en parlak isimlerindendir.Daha ziyade romanlarını okudum,hakikaten dili çok hoştur,Türkiye Cumhiriyeti edebiyat dönemi ile Osmanlı dönemi edebiyatı arasında kaldığı için her iki yaklaşımı da çok iyi sergiler.Eski türkçe ile modern türkçeyi çok iyi harmanlamış ve bu da okuyana ya da özellikle de bana müthiş bir zevk verir... Özellikle de "Saatleri Ayarlama Ensitüsü" nükteli anlatıma çok güzel bir örnektir... Şimdi ise bu tarzda yazan tek kişi ise İhsan Oktay Anar'dır...Hani şu "Puslu Kıtalar Atlası"nın yazarı.Onun dili de aynıdır ve aynı zevki ondan da alabilirisiniz... Okumanız dileğiyle... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ y/k Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Haziran , 2006 Birce tebrikler! Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şairlik yönünü bilen kişi sayısı çok azdır. Paylaşım için ve bizlere Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şairlik yönünü hatırlattığın için teşekkürler... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.