Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kemalizm / Faşizm Bağı / İlişkisi


evrensel-insan

Önerilen İletiler

"Faşizm, radikal otoriteryan milliyetçi bir siyasî ideolojidir."

 

"Faşistler; bireylerin millî kimlik altında tek kişi olarak birleştiği bir organik ulusal komüniteyi esas alarak, kendi milletlerinin yükselişini amaçlarlar; ayrıca disiplin, endoktrinasyon, fiziksel eğitim ve öjenik unsurlar yoluyla halk seferberliği arayışı içinde olan totaliter bir devlet aracılığıyla ortak bir ata ve kültür gibi birey ötesi bağlarla birleşirler.

Faşizm, millet üzerinde dejenerasyona sebep olduğu düşünülen veya milli kültüre uyum sağlamayan yabancı tesirleri defetmeyi hedefler."

 

Burada;

 

1- En başta Faşizm bir ideolojidir ama Kemalizm bir ideoloji değildir, doktrinler bütünüdür. Nihai hedefin değil, nihai hedefe bir an önce varmak için seçilmiş yöntemlerin bir harmanıdır. Faşizm gibi diğer ideolojilerin ise nihai bir hedefi vardır, genel kurguları sürekli sürdürülebilir bir nihai rejim içindir. Oysa Kemalizm yalnızca çağdaşlık düzeyi ne ise ( o çağa göre ) bunun elde edilmesi için gereken yöntemleri Türkiye koşullarında açıklayan, öneren, uygulamaya çalışan geçici-devrimsel bir araç niteliğinde olan ilkeleri ihtiva eder. O nedenle bu mukayese bir elma-armut mukayesesidir. Yapacağımız mukayese bu anlamda bilimsel olamayacaktır.

 

2- Faşizmin uygulandığı ( iktidara geldiği ) ülkeler sanayi devrimlerini tamamlamış, burjuva demokrasilerini tesis etmiş, milli kimlikleri oturmuş, sınıflarının belirginleştiği, emek-sermaye eksenli sınıf çelişkilerinin yaşandığı aşama kaydetmiş - görece gelişmiş veya gelişmiş  ülkelerdir.

 

Faşizmin bireylerin milli kimlik altında tek kişi olarak birleştiği bir organik ulusal komüniteyi esas alması,  bu sınıf çelişkilerini ortadan kaldırmaya yönelik Korporatist uygulamaları ile kendi milletlerinin, diğer milletlerden üstün olduğu iddiası ile birlikte yükselişini ( savaşı ve yeni topraklar elde etmeyi ) amaçlaması nedeniyledir. Faşizm işçiyi sermaye sınıfına ezdirmemiş, devlet eliyle sendikalar kurmuş, işsizliği sıfıra ulaştırmış, tamamen teknokratik yaklaşımla ekonomik verimi ve topyekün geliri arttırmıştır. Yani, Faşizm aslında Kapitalizmin birey odaklı yaklaşımının tersine devlet ve onun milleti odaklı ve yine Kapitalizmin tersine dolaylı olarak değil doğrudan, libertenyen değil otoriteryen, kaba bir şekilde savaşı kutsayan, emperyalizmi nihai hedef alan halidir.

 

​Kemalizmin devletçiliğinde ise , nihai hedef olarak değil, sınıfların oluşumunu hedefleyen geçici bir  devlet kapitalizmi vardır. Olmayan sınıflar üzerinde ve zaten bu yüzden olamaz olduğu için, Korporatif yaklaşımları yoktur. Zira, malzeme olarak elinde henüz feodal üretim ilişkilerine dayanan bir toplum yapısı vardır.

 

İşte otoriteryenliği de bu feodal yapıyı ve feodal değerleri, ileri bir  yapı olan kapitalist yapıya dönüştürmek içindir( Jakobenizm ). Amaç ve hedef hem ekonomik olarak hem de değerler açısından ileri gelişmiş kapitalist ülkelerin yapısıdır.

 

3- Kemalizmin Milliyetçiliği ise, Faşizm gibi söylem itibariyle kendi milletinin diğer milletlerden üstün olduğu iddiası varmış gibi görünse de, kapitalist ileri çağdaş ülkelerin milletleri gibi bir milleti hedefleyen, ülkede var olmayanı, bir modern milleti yaratmak amacı güden, yüzyıllardır ezilmiş bir topluma yönelik geçici - motivasyon içerikli yaklaşımdan fazlası değildir. Zira, Kemalizm savaşı ve bu yolla yeni topraklar elde etmeyi amaçlamaz.

 

Birey bilinci taşıyan Milli kimlik hem laikliğin, hem demokrasinin, hem de kapitalist ekonominin teminatıdır. Keza, batıda Millet bilinci oluşmadan ne laiklik, ne özgürlük ne eşitlik ne de adalet kavramları ne de Sanayi Devrimini ortaya çıkaran birey bilinci gelişmemiştir. Millet bilinci gelişmeden din / etnik eksenli ayrımcılık ortadan kalkmaz. Bu ayrımcılıklar var olduğu sürece de özgürlükten, adaletten, eşitlikten, laiklikten söz edilemez. Birey bilinci taşıyan Milli kimlik işte bu üç sacayağından yükselir. Bu üç ilke tam olarak hayata geçirilmeden birey bilinci ortaya çıkmaz. Öncelik ise Millet bilinci oluşturmaktır. Bu sürecin sekteye uğradığı bir yerde ya feodal yapıya doğru geri yönelimle yarı feodal bir hibrid yapı ortaya çıkar ( 50'den itibaren günümüze  kadar Türkiyenin sosyo-ekonomik yapısı ) ya da Faşizm'e yönelimle birey bilinci taşımayan orta sınıf ağırlıklı bir toplum yapısı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Pekala, şimdi bu ilk paragrafı ele alıp tanımları belli kavramlar ( sosyal, toplumsal, kaynak, kaynakça, referans, laiklik, sekülerlik, ideoloji, doktrin kollektivite vs. ) konusunda budur - değildir tartışmasına girmek zorunda kalmadan, meseleyi üstünkörü kaba bir algı olarak sunma gayreti göstermeden, ima yolu ile değil, açık açık ne söylenmek isteniyorsa çekinmeden söyleyecek cesareti göstererek, tamamen bilimsel yöntem ile objektif olarak ve tarihi anakronizme düşmeden değerlendirebilecek ve en önemlisi bu mukayese neticesinde bir noktada buluşmadan başka bir paragrafa geçmeyecek isek mukayeseye başlayabiliriz. Aksi durum hem başlığı takip edip okuyan, hem de tartışan, fikir paylaşımında buluşan veya katkıda bulunmak isteyenlerde konunun dağılmış olduğu izlenimi yaratacaktır.

Benim her daim yaptigim ve yapilmasini istedigim zaten hep bu dedigin olmustur. 

 

Buyur, basla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Faşizm, radikal otoriteryan milliyetçi bir siyasî ideolojidir."

.

.

.

da Faşizm'e yönelimle birey bilinci taşımayan orta sınıf ağırlıklı bir toplum yapısı.

1) Oyuzden mi ilk dort madde degisilmez kilindi?

 

2) Misak-milli ne idi?

 

3) Milliyetcilik ile milletcilik farki nedir?

 

Ataturk milliyetciligi, milletci mi/milliyetci mi idi?

 

"Damarlarinizdaki asil kanda mevcuttur"cumlesi neden soylenmistir ve icerigi nedir, neyi ajite/propaganda eder?

 

1925 sonrasi uygulanan "turklestirme" politikasi, nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tamam, tarihsel olarak toplumsal bilinc ve kisilik, bireysel bilinc ve kisilikten once gelir.

 

Zaten dunyada da oyle olmustur. Once milletler olusmus, daha sonra toplumsal millet bunyesinde BIREYSEL SOSYO-ETIK HAK VE OZGURLUKLERF DOGMUSTUR.

 

Yalniz Turkiye, MILLET OLMA TOPLUMSAL KISILIK OLUSUMUNU YASARKEN, DUNYA BIREYSELLIGE YONELMISTIR.

 

Bu baglamda ana sorun, MILLETE VERILEN ADDIR.

 

Genelde ulkeler, MILLET ADINI ULKE ADINDAN TURETIRLER.

 

Eger Turkiye'de oldugu gibi, sen bir milliyeti; tum topluma millet adi olarak secersen, dogaldir ki, gelismislik temelinde kendi bireysel milliyetini algilayanlar, baska bir milliyeti topluma millet olarak kabul etmiyeceklerdir.

 

Iste buradaki sorun, bir milliyet olan Turklugun, bir ferdi olan Turku; millet ismi olarak secmek basta yanlistir.

 

Halbuki millet ismi ulke isminden turetilir ya de eklenirdi. "Turkiye milleti" ya da "turkiyeli" gibi.

 

Iste o zaman kisilik bilinci kendi milliyetini sectiginde, "kurd kokenli turkiyeli" olabilirdi.

 

Ya da "kurd kokenli T.C. vatandasi" olabilirdi. 

 

Ama sen herseyin basina bir milliyetin kisisi olan turku "turk; devleti/milleti/Anayasasi/dili/parasi" olarak ekler ve batidaki "turkic" algisini da turk, olarak "bulgar/yunan/ozbek v.s. turku" olarak lanse edersen, bu cagimizda yani millet algisinin ozgur birey devlet eliyle bireyin etnik kokeninin taninmasi caginda; korumaya calisirsan ve de bunu 1925'ten itibaren zorla ve devlet eliyle "turklestirme" adi altinda yapmissan ve kurtulus savasinda "T. C. Turk ve kurd halklarindan meydana gelmistir" dedikten sonra, kurdlugu zorla asimileye kalkisirsan, bugunleri yasarsin.

 

Not: Buradaki "ikinci tekil sahis eki" sahsina yonelik degil; bir yazi dili ve uslubudur. Yani "lanse edersen-lanse edilirse" anlamindadir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Faşizm milliyetçi değil, ırkçıdır.

 

Kaya ile bulut arasında olmayan benzerliği maalesef yoktan yaratamadınız. Biraz daha uğraşın da bakalım, değerlendirelim.

"Faşizm, radikal otoriteryan milliyetçi bir siyasî ideolojidir."

 

"Bir rejimin faşist olarak nitelendirilebilmesi için, o rejimin ideolojisinin milliyetçi olması ve milletin varlık ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gereklidir.

 

"Faşizmin amacı bir toplumu birlik-beraberlik, ulusal değerler, tarih bilinci, vatan-bayrak-devlet üçlemesi, halkçılık ve devletçilik gibi anlayışların altında bütünleştirmektir.

 

Vatansever ve milliyetçi olmakla birlikte -özellikle de nasyonal sosyalizmde- ırkçı boyutlara varabilmektedir.

 

Milliyetçi veya ırkçı fikirlerin benimsenmesi ülkelere göre değişmektedir; örneğin İtalyan faşizminde "İtalyan vatandaşlığı" kavramı ön plandayken, Alman nasyonal sosyalizminde ise "Alman kanı taşıma" düşüncesi ön plandadır.

 

"Muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur."

 

Mussolini'nin doktrininde vatandaşlık kavramı vurgulanırken, Hitler'in doktrininde ise kan bağı vurgulanmaktadır. İtalyan faşizmi milliyetçidir, Alman nasyonal sosyalizmi ise ırkçıdır."

 

"İdeoloji ve Amaçlar

 

Faşizmde toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de iktidarın dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir.

 

Basın ve yayın kuruluşlarının mevcut ideolojiye göre yayınlar yapması zorlanır.

 

Hakim görüşe zıt düşünceler ve muhalif seslerin çıkması çeşitli baskı unsurlarıyla önlenir.

 

Aykırı yayın yapanlar sansürlenir, kapatılır veya başka türlü yollarla engellenmeye çalışılır.

 

Böylece hakim düşüncenin karşısına farklı düşüncelerin çıkmasının önüne geçilmiş olunur ve tek tip düşünce, toplumda baskın hale getirilir.

 

Faşizmin boyutu, bu koşulların ne kadarının somut olarak uygulamaya geçirildiğiyle doğru orantılıdır.

 

Lider ilkesi:

 

Bu ilkeye göre toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir.

 

Gerek devlet gerekse de yönetim dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir.

Milliyetçilik ve vatanseverlik: 19. yüzyıl boyunca yükselen milliyetçilik 20. yüzyılda çeşitli ve aşırı boyutlara varmıştı.

 

Faşizmde milliyetçilik en ön plandadır ve temel ideolojidir. Vatanseverlik ve milli değerler her fırsatta vurgulanmaktadır.

 

Simdi kemalizm ile mukayese et.

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Faşizmin ırkçılıkla doğrudan bir ilgisi yoktur hatta birbiriyle alakasız bile denilebilir. Örneğin Nazizmle Faşizm esasında zıt ideolojilerdir birinde devlet millet içindir ötekinde ise tamtersi.

 

-Anayasadaki bazı maddelerin değişmez kılınması o şartlar altında yapılacak en doğru hamlelerdi. Eğer böyle olmasaydı en basit bir etkiyle bu kurallar geçersiz kılınabilir ve bu sayede rejim çabukcak bertaraf edilebilirdi.

 

-Misak-ı milli 1. dünya savaşı esnasında işgal edilmemiş olan tüm toprakları kapsar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Faşizmin ırkçılıkla doğrudan bir ilgisi yoktur hatta birbiriyle alakasız bile denilebilir. Örneğin Nazizmle Faşizm esasında zıt ideolojilerdir birinde devlet millet içindir ötekinde ise tamtersi.

 

-Anayasadaki bazı maddelerin değişmez kılınması o şartlar altında yapılacak en doğru hamlelerdi. Eğer böyle olmasaydı en basit bir etkiyle bu kurallar geçersiz kılınabilir ve bu sayede rejim çabukcak bertaraf edilebilirdi.

 

-Misak-ı milli 1. dünya savaşı esnasında işgal edilmemiş olan tüm toprakları kapsar.

Bunlar milliyetci bakis acisinin kendini hakli cikarma bahaneleri.

 

Bir onceki mesajda aciklananlar ile kemalizmi mukayese eder misin?

 

Yoksa, Hitler de Mussolini de ayni yukaridaki gibi kendi rejimini bahanelerle savundu.

 

Onemli olan savunmak degil, ya da karsi cikmak degil; kermalizmi fasizm ile mukayeseli sorgulamak.

 

Bu da ancak "milliyetci gomlegi" cikartilabildiginde mumkun olabilir.

 

Ayrica "o sartlar" uzerinden 90 yil gecti. Miliyetcilik cagdisi oldu. Devletler ozgur birey yetistirdi. Hala mi "o sartlar?" 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Faşizm, liberalizmden veya sosyalizmden daha mı kötü ki fikirleri bu eğilimde diye Atatürk'ü eleştirelim. Ben milliyetçiliğin çağdışı olduğuna, devletlerin özgür bireyler yetiştirdiğine de inanmıyorum bu bağlamda bir De Gaulle ile veyahut Churcill ile Mussolini-Hitler çok da farklı değil aslında.

 

En liberal ülkelerde bile belli bir ulus bilinci vardır, okullarda marşların okutulması, bayrağa saygı duyulması gibi öğeler her yerde vardır. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kemalizm ve Faşizm arasındaki bağ genelde Dersim, Koçgiri ve Karadeniz'de boğdurulan Mustafa Suphi’ler üzerinden kurulur.

 

Atatürk ve Lenin’nin yazışmaları, o dönem SSCB’den alınan yardımların içerdiği bilgiler belgelidir ve dileyen dilediği kaynaktan okuyabilir.

Atatürk’ün davetiyle gelen Suphilerin öldürülmesi dönem itibariyle Atatürk’ün işine yarayacak değil Sovyet yardımları da söz konusuyken kendisini zora sokacaktır.  

neden yapsın diye soranlara bazı tarihçiler Karadeniz’de Mustafa Suphi’lerin katledilmesinin Enver Paşanın komplosu olduğu ve bizzat  Enver Paşa tarafından gönderilen grup tarafından öldürüldükleri bilgisini geçerler.

ben okumadım ancak okuyanların anlatımlarından dönemin Komünistlerinin de bu görüşü doğrulayan yayınlarının olduğu söylenir.

 

ancak Dersim ve Koçgiri nasıl açıklanır. 

Faşizmde kitle katliamları vardır sadece bunu baz alırsak Dersim’de bir kitle katliamı değil midir?

Atatürk milliyetçiliğini buradan okursak eğer burada ezen bir ulus milliyetçiliği yok mudur?

 

o dönemi ister küçük burjuvazinin isterseniz burjuvazinin diktatörlüğü olarak görün sonuçta gerçek rejimin dikta olduğudur.

ama her dikta rejim faşizmle açıklanabilir mi ?  

ben bu kısmına katılmıyorum.

rejimin kendisi diktadır ancak faşist diktatörlük vardır denemez.

anti-emperyalist bir savaşı örgütleyen, kurtuluş savaşına rağmen Atatürk faşist diktatördür diyemeyenlerdenim.

gene tarih kitaplarından okuduğumuz kadarıyla Atatürk turancı hayallere sahip biri değildir, bu yönde girişimi de olmamıştır.

 

bir ilkeyi alıp faşist, bir diğerini alıp anti-emperyalist, bir sonrasında devrimci ilan edebilirsiniz.

sonuç olarak Atatürk döneminde her ne yaşandıysa üst yapı milliyetçiliğinin hakim ideoloji olduğu kapitalist ulus-devlet modelidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Faşizm, liberalizmden veya sosyalizmden daha mı kötü ki fikirleri bu eğilimde diye Atatürk'ü eleştirelim. Ben milliyetçiliğin çağdışı olduğuna, devletlerin özgür bireyler yetiştirdiğine de inanmıyorum bu bağlamda bir De Gaulle ile veyahut Churcill ile Mussolini-Hitler çok da farklı değil aslında.

 

En liberal ülkelerde bile belli bir ulus bilinci vardır, okullarda marşların okutulması, bayrağa saygı duyulması gibi öğeler her yerde vardır. 

Devlet ancak bireyi icin var olursa, o toplumda ozgur bireyler yetisir ve ancak ozgur birey olan toplumda; demokrasi evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukler soz konusudur. Birey toplumunda bireyler birbirlerinin sosyo-etik farklarini empoze etmezler. Birbirlerinin bu farkini saygi ile karsilarlar ve birbirlerini bu farkla kabullenirler.

 

Turkiye de ise, toplumsal kisilik sahibi olan vatandas devleti icin vardir. Kendi icin degil; devleti milleti vatani ve bilimum sosyo-etik degerleri icin yasar. Iste bir de buna, SOSYO ETIK MILLI VE DINI TEK SESLILIK VESAYETI EKLENIRSE, OLAN OLUR.

 

Su anda da T.C. Kuruldugundan bu yana da olan budur. Milli ve dini vesayet devletin tek ideolojisi olarak tum topluma dayatilmistir.

 

Zaten ulke ve toplum bu sorununu cozemedigi surece de, emperyalizmin mikroayrimcilik cikar politikasinin oyuncagi olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kemalizm ve Faşizm arasındaki bağ genelde Dersim, Koçgiri ve Karadeniz'de boğdurulan Mustafa Suphi’ler üzerinden kurulur.

 

Atatürk ve Lenin’nin yazışmaları, o dönem SSCB’den alınan yardımların içerdiği bilgiler belgelidir ve dileyen dilediği kaynaktan okuyabilir.

Atatürk’ün davetiyle gelen Suphilerin öldürülmesi dönem itibariyle Atatürk’ün işine yarayacak değil Sovyet yardımları da söz konusuyken kendisini zora sokacaktır.  

neden yapsın diye soranlara bazı tarihçiler Karadeniz’de Mustafa Suphi’lerin katledilmesinin Enver Paşanın komplosu olduğu ve bizzat  Enver Paşa tarafından gönderilen grup tarafından öldürüldükleri bilgisini geçerler.

ben okumadım ancak okuyanların anlatımlarından dönemin Komünistlerinin de bu görüşü doğrulayan yayınlarının olduğu söylenir.

 

ancak Dersim ve Koçgiri nasıl açıklanır. 

Faşizmde kitle katliamları vardır sadece bunu baz alırsak Dersim’de bir kitle katliamı değil midir?

Atatürk milliyetçiliğini buradan okursak eğer burada ezen bir ulus milliyetçiliği yok mudur?

 

o dönemi ister küçük burjuvazinin isterseniz burjuvazinin diktatörlüğü olarak görün sonuçta gerçek rejimin dikta olduğudur.

ama her dikta rejim faşizmle açıklanabilir mi ?  

ben bu kısmına katılmıyorum.

rejimin kendisi diktadır ancak faşist diktatörlük vardır denemez.

anti-emperyalist bir savaşı örgütleyen, kurtuluş savaşına rağmen Atatürk faşist diktatördür diyemeyenlerdenim.

gene tarih kitaplarından okuduğumuz kadarıyla Atatürk turancı hayallere sahip biri değildir, bu yönde girişimi de olmamıştır.

 

bir ilkeyi alıp faşist, bir diğerini alıp anti-emperyalist, bir sonrasında devrimci ilan edebilirsiniz.

sonuç olarak Atatürk döneminde her ne yaşandıysa üst yapı milliyetçiliğinin hakim ideoloji olduğu kapitalist ulus-devlet modelidir.

81 nolu mesajda yazilanlari olaylar ile degil; yazildigi anlami ile kemalizm ile mukayese et.

 

Dikta, zaten diktatorun yaptigi ve soyledigidir.

 

Ataturk'un bir otokrat oldugu kesindi. Diktasi daistedigini yaptirmasindan ve kendinden olmayani oyle ya da boyle bertaraf etmesindendir.

 

Isin ilginci, tam da o donem; uc yol vardi; sosyalizm, fasizm ve teokrasi.

 

Teokrasiyi "yikti", sosyalizmi secmedi, geriye ne kaldi?

 

Sonucta onun sectigi ve uyguladigi, "milli devlet kurma" zaten o zaman bile cagdisi idi.

 

MILLI IDEOLOJIYI VESAYET OLARAK TOPLUMA DAYATMASININ ADI NEDIR?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkesin muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Kimse muhtaç olduğum kudreti damarlarımdaki düşük kaliteli kanda bulamıyorum demez. 

 

Bu neyin kafası böyle? Buzağının illa süt ihtiyacını öküzden giderdiğini görmeye çalışma gibi bir takıntı mı var ortada? Göremeyince halisünasyon yaratma çabası mı? 

 

Atatürk'ün bu cümlesinde en küçük bir sorun yoktur. Tamamen normal bir cümledir. Bundan mı faşizm ile bağ kuruluyor? İnsanı güldürmek için daha iyi yollar var. En kolayı fıkra anlatmaktır.

 

Tabii ki muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda olacak. Mesanemizdeki üre oranı yüksek sıvıda mı olacaktı? Azimle boşaltınca mermeri mi delecektik? 

 

Yani bunun neyin kafası olduğu çok belli. Bu emperyalizm kafası. 

 

Atatürk'ün bu cümlesini bahane ederek kaya - bulut benzerliği yaratma girişimi ikinci fiyaskosunu vermiş oluyor. Bu ülkede hiç bir zaman ırkçılık diye bir sorun olmamıştır. Bu ülkenin biricik sorunu dogma esaretidir. Eğer ırkçılık yapan varsa, bir yandan etnikçilik yapıp bir yandan "allahın seçtiği kurtulmuş millet" hezeyanlarını savuran ikiyüzlü emperyalist işbirlikçisi cemaatlerce yapılmaktadır. Din olmadan bu ülkede kimse ırkçılığın esamesini okumaz. 

 

Etnikçilik bir sorun bu ülkede, bu da dogmadan besleniyor. Din dogması olmasın, kimse etnikçiliğin esamesini okumaz. Nedir etnikçilerin bahanesi? Zorla kadın infaz eden ilkel törelerinden, şeyh yatır molla köleliğinden kurtarılmışlar! Kölelik tatlı geliyormuş!

 

Bu ülkenin tek ve biricik sorunu, Atatürk devrimlerinin yerleşmemesi için canını dişine takan dogmatiklerdir. Her ne sorun varsa, altından bu çıkar. Her sorunun halledilmesi, dogma esaretinden zihinlerin kurtulmasına bağlıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

neden bu kadar katısınız ve sürekli emir kipleri kullanıyorsunuz bilmem ama tekrar okurum.

Rica ederim. Yalniz goruldugu gibi basligin konusu durmadan dagitiliyor ve basliktaki belirtilen aydinlanacagi aciklanacagi yerde, gozlem veren sadece katilimcilarin "kemalizm tarafliligi"

 

Bu da mukayese yerine, kemalizm lehine bir anlatimi getiriyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkesin muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Kimse muhtaç olduğum kudreti damarlarımdaki düşük kaliteli kanda bulamıyorum demez. 

 

Bu neyin kafası böyle? Buzağının illa süt ihtiyacını öküzden giderdiğini görmeye çalışma gibi bir takıntı mı var ortada? Göremeyince halisünasyon yaratma çabası mı? 

 

Atatürk'ün bu cümlesinde en küçük bir sorun yoktur. Tamamen normal bir cümledir. Bundan mı faşizm ile bağ kuruluyor? İnsanı güldürmek için daha iyi yollar var. En kolayı fıkra anlatmaktır.

 

Tabii ki muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda olacak. Mesanemizdeki üre oranı yüksek sıvıda mı olacaktı? Azimle boşaltınca mermeri mi delecektik? 

 

Yani bunun neyin kafası olduğu çok belli. Bu emperyalizm kafası. 

Insanoglu kaninin "kalitesi" olmaz. Bu bilim disi bir ajitasyondan ve inandirmaktan baska bir ideolojik yanasim degildir. Aynisini Hitler de kullandi.

 

Evet bilimsel olmayanlar icin, tabi ki sorun yoktur.

 

Bir kanin "asilligini" one surmek, irkciliktir ve diger kanlara ustun ve hakim olma inanci ve ideolojisidir.

 

Bir kisinin ne yapacagini beynindeki dusuncesi davranisa tasir.

 

Evet bu da neyin kafasi oldugu belli, teslimiyetin bilimdisiliginin kafasi. Tam da emperyalizmin kanlari kullanarak biri biri ile carpistirmasina taninan firsat.

 

Alman nasyonal sosyalizminde ise "Alman kanı taşıma" düşüncesi ön plandadır.

 

"Muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Toplumlar da tıpkı insanlar gibi -tabiri yerindeyse- gazla çalışır. Bir insana "sen şu işi yap hadi" derseniz bitirip bitirmeyeceği bile muammadır ama bunun yerine "hadi aslanım, hadi koçum, sen yaparsın bunu, hadi göreyim" derseniz kişi o işi bitirebileceği en üst noktada bitirir. İnsanlar doğaları gereği kendilerinin, bulundukları toplumların özel bir statüde olmasını ister. Batıdaki milliyetçilerin hepsi olmasa bile çoğu böyledir. Bu tarz bir gaz ve coşkuyla çok kısa zamanda büyük işler başaran toplumlara dönüşmüşlerdir.

 

Atatürk de bunu görmüş ve aynısını Türk milleti için uygulamıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Toplumlar da tıpkı insanlar gibi -tabiri yerindeyse- gazla çalışır. Bir insana "sen şu işi yap hadi" derseniz bitirip bitirmeyeceği bile muammadır ama bunun yerine "hadi aslanım, hadi koçum, sen yaparsın bunu, hadi göreyim" derseniz kişi o işi bitirebileceği en üst noktada bitirir. İnsanlar doğaları gereği kendilerinin, bulundukları toplumların özel bir statüde olmasını ister. Batıdaki milliyetçilerin hepsi olmasa bile çoğu böyledir. Bu tarz bir gaz ve coşkuyla çok kısa zamanda büyük işler başaran toplumlara dönüşmüşlerdir.

 

Atatürk de bunu görmüş ve aynısını Türk milleti için uygulamıştır.

Iyi guzel de, uzerinden 90 yil gecmis ve ilk basladiginda bile cag disiydi.

 

Cunku bu yukarida bahsettigin, sadece bireysel bilinci olmayan toplumsal kisilik icin gecerli. Bugun ulke de gezi parkinin da gosterdigi gibi, sosyo-etik nitelik ve bilinc var. Hak ve ozgurluk talebi var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atatürk "Muhtaç olduğu kudreti damarlarında Türk kanı taşıyanlar bulacaktır, diğerleri düşük kanlarından dolayı havalarını alacaktır" diyor mu? Demiyor. Kanında muhtaç olduğu kudreti arayan herkes o kudreti bulur bilader! Kimse benim kanımın kalitesi düşük, benim kanımda kudret yok demez! 

 

Dememeli! İnsan böyle motive olur. Kanım düşük, değersiz, asaletsiz bir kan diyerek kimse motive edemez kendini. 

 

Bunda en küçük sorun da yok, bilim dışılık da yok, faşistlik de yok. Buzağı süt ihtiyacını annesinde karşılar. Babası bu işlere bakmaz! Buzağıyı arıyorsanız ineğe bakın bir zahmet...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atatürkçülüğün çağdışı olduğunu iddia etmek kadar tutarsız bir görüş daha herhalde dünyada yoktur. Atatürkçülük modern çağın gereklerini çok önceden sezip ona uyum sağlayan dünyanın en başarılı devrimidir. 

 

Tek sorunu Atatürk'ten sonra devrimi sürdürecek kapasitede kimselerin olmayışı ve dogmalara sürekli prim veren çıkarcı yöneticiler ve ülkenin soğuk savaşta iki blok arasındaki mücadelenin en önemli satranç karesi olmasıdır. Bu ülkenin aydın geçinenleri şaşkınca dış ideolojilerden medet ummuşlardır. Ya Sovyetlere ya Amerika'ya sırtını dayama beleşçiliğinden ve dini dogmalardan medet ummaktan başka sorunumuz yoktur. Atatürk ilkeleri dünya durdukça ileri götürülecek dünyanın en başarılı devrimidir. Köhne, çürümüş bir yapıdan çağdaş modern bir ulus yaratmıştır.

 

Atatürk devrimlerini sürdürecek çağdaş, modern beyinlere ihtiyacımız var, onları ise dogmatik toplum yapısı yzünden kaçırıyor, kaybediyoruz.

 

Dogmadan başka hiç bir sorunumuz yoktur. Bu ülkenin biricik hayati davası, dini dogmalardan özgürlüktür. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Pekala, şimdi bu ilk paragrafı ele alıp tanımları belli kavramlar ( sosyal, toplumsal, kaynak, kaynakça, referans, laiklik,sekülerlik, ideoloji, doktrin kollektivite vs. ) konusunda budur - değildir tartışmasına girmek zorunda kalmadan, meseleyi üstünkörü kaba bir algı olarak sunma gayreti göstermeden, ima yolu ile değil, açık açık ne söylenmek isteniyorsa çekinmeden söyleyecek cesareti göstererek, tamamen bilimsel yöntem ile objektif olarak ve tarihi anakronizme düşmeden değerlendirebilecek ve en önemlisi bu mukayese neticesinde bir noktada buluşmadan başka bir paragrafa geçmeyecek isek mukayeseye başlayabiliriz. Aksi durum hem başlığı takip edip okuyan, hem de tartışan, fikir paylaşımında buluşan veya katkıda bulunmak isteyenlerde konunun dağılmış olduğu izlenimi yaratacaktır.

 

Benim her daim yaptigim ve yapilmasini istedigim zaten hep bu dedigin olmustur.

 

Komutan emretmiş, başlayacağız da…daha dakka bir gol bir…81 Nolu iletide daha Faşizmin ilk paragrafı ile Kemalizm mukayesesi neticesinde bir noktada buluşulmadan bunu yazan tarafından diğer paragraflara geçilip karıştırılarak konu dağıtılmış, genişletilmiş. Ondan sonra bir de bundan şikayet edilmiş :

 

"Faşizm, radikal otoriteryan milliyetçi bir siyasî ideolojidir."

 

"İdeoloji ve Amaçlar

 

Lider ilkesi:

Yalniz goruldugu gibi basligin konusu durmadan dagitiliyor

 

original.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1) Oyuzden mi ilk dort madde degisilmez kilindi?

 

1924’de yok. Hem olmuş olsa bile, ileride değiştirilmesinin yasak olup olmamasının öneminin olmadığının bilincine erişmiş bir halk zaten onu kaldırsa da gerçekte bir işlevi kalmadığı için önemsizleşir. Yani devrim tamamlandığında bu maddenin pratik işlevi de kalkar.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

2) Misak-milli ne idi?

 

Yayılma planı değil, savunma planı idi. Son Osmanlı Mebusan Meclisinin millet temsilcilerinin Millet adına aldığı karardı. 1.Dünya savaşı sonundaki olası anlaşmada şart olarak bulunması gereken imparatorluk topraklarının vazgeçilemez asgarisi.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.