Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KURAN DA ASTRONOMİ HATALARI VAR


manve

Önerilen İletiler

Kuran'da astronomi değil de çeviri hataları var. Ayrıca Kuran ifade dili biraz semboliktir bu sebeple hata aramak çabası boşadır.

Kuranın apaçık olduğuna DAİR 10 CİVARINDA AYET OLMASINA RAĞMEN, HATALI BİR AYETE MANTIKLI BİR AÇIKLAMA BULAMAYINCA, EDEBİYAT SANATI, SEMBOLİK İFADE, ANLAMASI ZOR, ÇEVİRİ HATASI GİBİ BAHANELER UYDURUYORSUNUZ.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran'in dili

gerçekten apaçik bir Arapçadir.

Halkin dili.

 

Örnegin diyor ki (Tevbe 36):

 

Dolunaylarin sayisi oniki dolunaydir

Iddet eş-şuhûr... isné aşere şehr

 

Hangi dolunaylar?

Takvim denen kagit üzerinde degil elbet,

gökte olanlar. Çünkü dolunaylar göktedir.

 

Bu kadar basit

ama görmek istemeyen görmüyor.

 

Bakin

Kuran "dolunay"lardan söz ediyor,

birileri ise ay diye çarpitmis onu.

 

Siz dogru anladiniz mi

Kuran'in dile getirdigi

bu basit ASTRONOMi gerçegini?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 Siz maymun cocugu olun elhamdulillah biz ise ademin cocuklariyiz

 

"Ademin çocukları"nın ensest ilişkiden olduğu doğrumu? Yaratıcının elinden her şey geliyorsa eğer neden kardeşler ilişkiye girmiş başka olanak bulunamamış mı? Zorunluluk neden?

 

Bu durumda diğer tez daha doğru gözükmüyor mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 1 ay sonra...

Konuyu açan ateist arkadaşın kuran da yazanlarla ilgili söyledikleri doğru. yalan olan şuan nasa tarafından bize sunulanlar ve bunların insanlar tarafından gerçek olarak kabul edilmesidir.dünya kuranda yazdığı gibi düzdür namaz vakitleri,oruç, kıblenin belirlenmesi küre modelde olanaklı değildir. Ooo hemen şimdi olacak şeymi 2016 yılındayız ve dünya düzmüş diye güldükten sonra ay yalanına değinmiyorum Stanley kubrike selam gönderiyorum. Dünyanın uzaydan çekilmiş görüntülerini karşılaştırın photoshop hatalarını aynı bulut şekillerinden birden fazla olduğunu kıtaların büyüklüklerinin farklı olduğunu göreceksiniz nasa çalışanı fotoların photoshopla yapıldığını söylediği videoyu youtubedan bulabilirsiniz.

 

Peki uydular dediğinizi duyuyorum. Maalesef hiç uydu yok binlerce uydu olduğu söyleniyor fakat ayın önünden geçen tek bir uydu yok teleskoplada bakabilirsiniz dünya dışında çekilmiş tek bir uydu fotoğrafı yok gösterilenler basit animasyonlar peki GPS çanak antenler diyorsun GPS yer bazlı gemilerin baz istasyonları üzerinden çalışan bir sistem her adım başı baz istasyonun nedenneden kurulduğunu sanıyorsun tek bir vericide yeterli olamaz mıydı değil mi TV'lerde skywave teknoloji kullanılıyor yani ana verici dalgayı iyonosfere gönderiyor iyonosferden yansıyan dalga çanağa geliyor teslanın yapmaya çalıştığı kısmen başardığı şey. Radyo dalgalarında aynı yöntemi kullanan için tv sorun olmasa gerek. Peki uzay istasyonu?

 

İsis videoları zero g uçağı ve sualtında çekiliyor Disney de yeşil ekran konusunda destek veriyor bunla ilgili onlarca video var hemde nasanın canlı yayın diye gösterdiği videolar dikkatli gözle bakın su kabarcıklarını göreceksiniz İsis yerin 400km üzerinde dolaştığı söyleniyor yani termosfer tabakasında sıcaklığın 1000-1600 derece olduğu katmanda. bide o yükseklikte astronotlar yerçekimsiz ortamdaymış gibi uçuyorlar yerçekimi formülüne göre ağılıklarının sadece %12sini kaybetmesi dünyaya düşmesi gerekir adam 40 kmden atlıyor doğruca düşüyor astronot lar uçuyor. Çıplak gözle isisi gördüğü iddia edenlerin yediğinden bende istiyorum İsis içi boş teneke parçası sadece. Peki haritalar? yüksek irtifa uçaklarıyla çekiliyor. Uçakların uçuş rotalarını inceleyin bir çok saçmalığı göreceksiniz örneğin taiwandan Los Angeles a giden uçak alaskaya nedenneden zorunlu iniş yapar neden uçak taiwan çin rusya alaska Los Angeles rotası izler okyanus üstü daha yakın değilmi çünkü dünya düz.

 

Düz dünya modelinde mantıklı rota. Uçaklar. Denizde giden geminin gözden kaybolması meselesi gözlerimizin oyunu gemi kaybolmadı görüş mesafemizden çıktı sadece teleskopla bakın görmeye devam edeceksiniz. Güneş 93 milyon km uzakta değilmi o kadar uzaktan ışıkla beraber sıcaklığının da havasız ortamda gelmesi ilginç değil mi atmosfer dışına gönderilen amatör roket videolarını iyi izleyin fish eye gibi geniş açılı mercek kullanılmayanlarda dünya mükemmel düzlükte ve güneş hiçte uzak görülmüyor bulutlar üzerindeki yansımalara bakın hiçte paralel değil ışığı. Ay da ışığını güneşten almıyor kendi ışığı var hemde soğuk. Lazer termometreyle ay ışığının ve gölgenin ışığını ölçün ay ışığının daha soğuk olduğunu göreceksiniz sıcaklık 5-12 derece arası değişiyor. Dünya düz etrafında Antarktika var. Antarktikaya elini kolunu sallayarak girmek yasak Antarktika antlaşması ile yasak. Antarktika antlaşması ve amiral byrd ı araştırın. Fish blow operasyonunuda araştırın. Nasa ve diğer uzay ajansları gerçeği biliyor ama saklıyor diğer uzay ajanslarının logolarına bakın kırmızı v ye dikkat.

 

Güneş merkezli inanca sahip siyonistler bin yılın oyununu oynuyor amaç tek dünya düzeni. Big bang, evrim,uzaylılar başka evren falan yok herşey bu dünyada olup bitiyor yaratılmış en mükemmel canlılar bizleriz böyle saçmalıklarla bi kandırıyorlar bizi değersizleştiriyorlar insanı yalana inandırmak inandığının yalan olduğuna inandırmaktan daha kolaydır tüm kutsal kitaplarda gerçek anlattığım şekilde konuyu araştırın gerçeği göreceksiniz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 hafta sonra...

Sanki yerin yuvarlak oldugunu ispat etseniz ne degisecek ? Yer yuvarlak olsa ne yazar duz olsa ne yazar? Size gore insan maymundan turemistir. Siz maymun cocugu olun elhamdulillah biz ise ademin cocuklariyiz

 

KURAN VE İSLAM’A GÖRE DÜNYA YUVARLAKTIR DİYE SÖYLEYEN KİŞİ KÜFÜR VE DELALETE DÜŞER.

.

.

.

Bu çok iddialı bir sözdür.Fakat Kurana ve islama inanıyorsan gerçek budur.

 

Merhaba bir kere Kur'an-ı Kerim bir astronomi kitabı değildir. İnsanın akılını kullanmasını iter ki onlarca ayet-i kerime var. Ve ilk indiği toplumun bilgisi ile onların idrakine uygun bir uslüp kullanır. Bundan daha doğal bir şey olamaz.  Bakınız Yasin 38:  Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah'ın takdiridir.  

Zaman zaman bazı bilgiler de verilmiştir. Burada olduğu gibi. İnsanlık daha yeni güneşin bir mecrada akıp gittiğinin tespit etmiştir. Daha yakın zamana kadar güneşin bir yerde çakılı olduğu biliniyordu. Yani bilim öyle zannediyordu. Dediğimiz gibi Kur'an-ı Kerim bir fizik kitabı değil, bir astronıomi kitabı da değil.

yukarıda eleştirilerin hepsi bir var sayıma ve belliyorumlara göredir. Gerçeğe uygun değildir.

Bir de Kur'an-ı Kerim insanın araştırma yapmasını ister ki bakınız mülk süresi:  Ayet 3 ve 4 ohmy.png ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?

Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.

 

Ayrıca bakınız Ğaşiye süresi Ayet-i Kerimeler 17-20  (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?

 

Bunların hepisnde araştırmaya teşvik vardır. Allah (cc) herkese doğru bir iman nasip eder inşallah.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

şimdi buradakilerin çoğunda şöyle bir inanç oluşmuş. Adamlar zannediyorlar ki kuran da güneşin hareketleri evrenin ilerleyişi cep telefonunun icadı falan filan her neyse hepsi yazacak. İşte siz ateistlerle muslümanların arasında ki fark bu Kuran bize evrenden falan bahsetmeye gelmedi ölümden sonra bi hayatın olduğunu burada it taşlayıp gezenlerin orada itina ile öpüleceğini haber verdi.

 

Sonra kuranda zorla bana inanın falan da denilmedi isteyen inanır isteyen inanmaz. Burda inanmadığınız bir şey hakkında niye zorla bir şeyler yazmaya çalışıyorsunuz bunu anlamıyorum.Daha salağın biri de ingilizce inseydi ya demiş sana ne sana mı soracak sen Allah'ın gönlünün kahyası mısın. Sonra bunlar manevi olaylardır. Ben size Allahı gösteremem sizde bana olmadığını ispat edemezsiniz. Ben size bi ayet daha söyliyim sizde Allahın size bakış açısını öğrenin.

 

Şuara süresi 3-4 isteyen bakabilir resulum onlar sana iman etmiyor diye neredeyse kendine kıyacaksın. Allah isterse onlar gökten ayet indirir de ona boyun eydirekalırlar. Şimdi sizde bunu anlayacak kapaste olmadığı için hemen izah edeyim. burdaki asıl kastedilen Allahın dilediğini zorla yaptırmaya güç yetirmesidir. Sonra öbür mallar gibi yapıp yapıp şeytanın üstüne atmayın.

 

Demek ki allah sizin illaki iman etmenizi istemiyor ister edin ister etmeyin yukarda ki mal gibi Kuran da dünya tepsi gibidir inanmayan kafir olur deyip  kınaye etmeye çalışmayın. Ahirette bize dünyanın niye düz olduğuna inanmadın niye yuvarlak dedin demiyecekler. Ateist mantığıyla söylüyorum madem öbür dünya yok musluman bu dunyadaki ile ölürler namaz oruç flan gibi ama eğer bide varsa sizi laciverte boyarlar. Benim olduğundan şüpem yok sizin ise olmadığınızdan  demekki ortada bir sorun yok. bir başka ayet beklesinler bakalım bizde onlar gibi beklemekteyiz. Çok eğleneceksiniz öbür dünya da bundan emin olabilirsiniz. Tabi bizi de arada sillelerler orası ayrı bi konu. 3 o

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 hafta sonra...

Kur’an da Astronomi Hataları vardır İddiasına Cevaplar.2

 

1--‘’ Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 . (Gösterdiğiniz meal.)

 

-Bu ayetin meal çevirisi hatalıdır.Zira burada ( نجوم )‘’nucum ‘’yıldızlar değil,( الكواكب) ‘’kevakib’’   yani GEZEGENLER ifadesi geçiyor,bu da tam bilimle paraleldir.Çünkü dünyanın da içinde bulunduğu semada/uzayda  yıldızlar değil,dünya gibi gezegenler vardır.İşte ayete de buna vurgu yapılmıştır.

 

-Bu ayete ‘’yakın gök’’’’ ifadesi yoktur,burada dünya seması ifadesi vardır/yani dünyanın içinde bulunduğu uzay.

 

Saffat-6.ayetin doğru meali şöyledir.

 

Saffat-6: Şüphesiz biz dünya semâsını,/dünyanın içinde bulunduğu uzayı gezegenlerle donattık.’’ şeklindedir.

 

Ayetin arapça metni de şöyledir. ( اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ )

 

‘’İnnâ zeyyennâ-ssemâe-ddunyâ bizînetin(i)lkevâkib(i)

 

  Yani burada ne ‘’dünyaya yakın gök ’’ifadesi var,ne de ( نجوم ) ‘’nucum’’ yani yıldızlar ifadesi vardır!

 

--------

 

2---‘’ Kuran işte bu göğün yerden yükseltildiğini düşünüyor ki bu çok yanlışlıştır.Çünkü yıldızlı gök dünyadan daha önce vardı.Hatta dünya bu yıldızlı uzay boşluğundan çekilen parçalardan oluştu.Bunu bilmediği için,kütle çekimini bilmediği için yıldızlı göğün yeryüzünden yükseltildiğini sanıyor Kuran.’’ (diyorsunuz)’  

     

Burada da yine ayetin verdiği mesaj çarpıtılmıştır.

 

‘’Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN  ‘’ (Gösterdiğiniz meal) 

 

Rahman-7.ayetin açıklamalı doğru meali şöyledir.

 

RAHMÂN-7 : Ve semayı yaratıp yükseltti (büyük patlama ile içten dışa bir genişleme ve yükselme olayını gerçekleştirdi).Ve mizanı (ölçüyü,ağırlığı ve çekim kuvvetlerinin dengesini) vazetti.’’şeklindedir.   

 

İşte göğün yerden yükseldiğine dair ayette hiçbir işaret yoktur.Ayetleri sorunlu gibi yapanlar ise, çevirisi hatalı olan meal ve yorumlardır.

------------------------------------------

 

3-‘’Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (RAD 2 KURAN)  (gösterdiğiniz meal)

 

Bunun açıklamalı doğru meali şöyledir.

 

RAD-2: Görmekte olduğunuz semayı/uzaydaki bütün cisimleri yaratıp yükselten (büyük patlama ile içten dışa bir genişleme ve yükselme olayını gerçekleştiren), Arşa da/ tüm varlık alemine,kainatta da hükümranlığını kuran,(kendi sistemiyle birlikte) güneşi  ve ayı da (kurduğu bir sistemle) emrine boyun eğdiren Allah’tır.’’ şeklindedir.

 

--------------------------------------------------------------------------

 

4- Ve yükseltilmiş tavana and olsun-TUR 5 KURAN   (Gösterdiğiniz meal)

 

Açıklamalı doğru meal ise şöyledir

 

TUR-5:: Ve yükseltilmiş (o arzın üstünü sarıp sarmalayan koruyucu) tavana (atmosfere) and olsun.’’şeklindedir. 

  

Evet; Yer çekiminin etkisiyle atmosfer bir koruyucu tavan gibi dünyayı çepe çevre sarmaktadır.İşte 1400 küsür sene önce kur’an bugünkü bu bilimsel olaylara vurgu yaptığı halde,maalesef,meallerdeki hatalı çeviri ve yorumlar yüzünden ayetlerin mesajları bilimle çelişiyor muş gibi algılanmaktadır.

 

--------------------------

5-Ve güğü nasılda yükseltmişiz-GAŞİYE 18 KURAN (Gösterdiğniz meal)

 

Açıklamalı doğru meali şöyledir

 

GAŞİYE- 18: Ve semayı/uzaydaki tüm cisimleri nasıl da yaratıp yükseltmişiz (büyük patlama ile içten dışa bir genişleme ve yükselme olayını gerçekleştirmişiz).’’şeklindedir.

 

------------------------------------

 

6-Onu yükseltti ve bir tavan gibi yaptı-NAZİAT 28 KURAN  (Gösterdiğiniz meal)

 

Açıklamalı doğru meal!

 

NAZİAT-28: Onu (semanın bütün gök cisimlerini) yaratıp (görülebilir bir destek olmaksızın yükseltti (büyük patlama ile içten dışa bir genişleme ve yükselme olayını gerçekleştirdi).ve kusursuz işleyen bir sisteme bağladı.’’ şeklindedir.

 

-------------------------

 

7-‘’Gökleri yarattı direkler olmaksızın...LOKMAN 10 KURAN (sizin gösterdiğiniz meal)

 

Açıklamalı doğru meali şöyledir.

 

LOKMAN-10: O; gök(cisim)leri görebildiğiniz bir dayanak olmaksızın (uzayda) yarattı.Sizinle birlikte (sürekli) sarsılmasın diye, yeryüzüne (kökleri derinliklere inen) ağırlıklar yerleştirdi. Ve orada her türlü canlıyı yaydı…….’’ şeklindedir.

İşte görüldüğü gibi ayetlerin meal ve yorumları doğru ve düzgün yapıldığında,bilimle çelişen veya sorunlu gibi görülen hiçbir ayetin olmadığı görülecektir.Bu nedenle,kur’an’ı kerim 1400 küsür sene önce yaşamış olan bir beşerin sözü olması mümkün görülmemektedir.!!!

 

---------------------

 

8-‘’ Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN

 Göğü nesnel bir tavan olarak düşündüğü için,yeryüzüne düşecek bir şey sanma cehaletine düşüyor Kuran.Tıpkı bir evin tavanının çökmesi gibi.  (diyorsunuz)

 

HACC-65.ayetin açıklamalı doğru meali şöyledir.

 

HAC- 65: (Ey insan!) Bilmez misin ki yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için bir yasaya bağlayan; ve (buna) bağlı olarak denizde seyreden gemileri emrinize amade kılan; ve gök (cisimlerinin) O izin vermedikçe yeryüzüne çarpmasına (yasalarıyla) engel olan Allah'tır: Şüphe yok ki Allah insanlara karşı pek şefkatli, hep merhametlidir.’’ şeklindedir.

 

Bu doğru mealde ‘’Yeryüzüne düşmesin diye..’’ şeklindeki ifade nerede var?  İşte kur’an’ı sorunlu gibi yapan çevirisi hatalı bulunan meal ve yorumlardır.Yani ayetin arapça (orjinal) metninde hiçbir sorun yoktur.

Çünkü ayete ‘’düşme’’ anlamında olan ( ان تسقط  )‘’ en taskuta ‘’ değil de,(  أَن تَقَعَ  )‘’en teka’a’’ şeklinde gelmiştir.Bununla birlikte bu kelimenin bir kaç anlamı daha vardır.Bunlar,bir araya gelme, aynı yörüngeye girme,herhangi bir taraftan birleşme,çarpışma vs.gibi anlamlara gelmektedir.Yani bir çok yerde meallerde çeviri hatası olduğu gibi burada da çeviri hatası söz konusudur.

 İşte görüldüğü gibi bilimle çelişen hiçbir durum söz konusu değil,yeterki ayetin meal çevirisi doğru ve düzgün yapılsın.

--------------------------------------

 

9- Onlardan öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü.-NAHL 26 KURAN Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.ENBİYA 32 KURAN

.

 

ENBİYA-32.ayetin açıklamalı doğru meali de şöyledir.

 

ENBİYA-32-Ve biz semayı (dünyanın üstünü atmosferden oluşan) korunmuş bir tavan (gibi) yaptık. Halbuki onlar,bundaki (sınırsız kudretimize dair) belge ve delillerden yüz çeviriyorlar.’’şeklindedir.

 

Peki,atmosferin dünyamızı tavan gibi koruyucu bir özelliği yok mu? Bu yönüyle tavana benzetilmesi  bilimin neyisiyle çelişir? Yoksa çevirisi hatalı bulunan meallerden hareketle ayetleri bilimle çaliştirme çabasında mısınız?

 

Hayvanlar ve bitkiler ancak atmosfer içinde yaşayabilir,çünkü atmosfer onları dış tehlikelerden (göktaşları, morötesi ve kozmik ışınlar) korur,onlara hem ısı,hem de yaşamaları için mutlaka gerekli olan oksijen gibi maddeleri sağlar.Arapçada SEMA  üstümüzde bulunan her şeye de denir,bu nedenle atmosfer de bizim için SEMA olup koruyucu  bir tavan görevini görmektedir. 

 

من النعم العظيمة التي من الله بها علينا نعمة الغلاف الجوي للأرض فقد جعله الله كالسقف يحفظنا من الأشعة الكونية والأشعة فوق البنفسجية وغير ذلك..

، فما علاك فأظلك فهو سماء لك ، وكذلك الغلاف الهوائي من فوقنا يظلنا ، ولذلك هو سماء لنا . وهو سقف محفوظ في الأرض بفعل قوي  تحفظ وجوده فيها ، اذ لولا الجاذبية الأرضية لكان ولى الغلاف الهوائي هاربا الى الفضاء الخارجي ، وما أتيحت حياة في الأرض لولا

 

Yukarıdaki arapça metninde de,üstümüzde bulunan ve bizi sarıp sarmalayan her şeye SEMA denildiği için,atmosfer de bizim için SEMA olur deniliyor.Ayrıca bununla birlikte bizim için SEMA sayılan atmosfer hakkında da bazı bilgiler de verilmektedir.

 

----------------

 

10- Ve Kuran Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü bilmediği için,Güneşin doğup batması olayını Güneşin hareketine yoruyor……’’

 

Bakara-258: Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı.(BAKARA 258 KURAN) (gösterdiğiniz meal)

 

Görüldüğü gibi Güneş bir yere gidip geliyor sanmaktadır kuran.Oysa olay sadece Dünyanın kendi etrafında dönmesidir.Güneşin bir yere gidip geldiği yoktur.Yani Kuran kendi çağının astronomi cehaletini aynen paylaşmaktadır. (diyorsunuz)

 

Siz önce bu ayete geçen ‘’Allah,güneşi doğudan getirir,haydi sen onu batıdan getir!”ifadesinin kime ait olduğunu öğrenin de ona göre yorum yapın!!!

 

Bu ifade yüce Allah’a ait değildir,belki henüz peygamber olmadan ama Allah’a inanan genç yaştaki hz.İbrahim’e aittir.Yüce Allah da kur’an’ı kerimde onun söz konusu tartışmasını,kullandığı ifadeleri  ve tevhit mücadelesini bize aynen aktarıyor.

Henüz peygamber olmamış olan hz.İbrahim,bunu o zamanki bilgi ve inanışa göre söylemiştir.Bunu bu şekilde söylemesi de daha uygun idi.Zira hz.İbrahim güneşin doğuş ve batış olayını bugünkü bilime göre söylemiş olsaydı,herkes onunla dalga geçer ve ne kadar bilgisiz olduğunu ve bunu ancak aklı dengesi yerinde olmayan ve çok cahil biri söyleyebilir’’ diyerek hz.İbrahim’i hiç de ciddiye almayacaklardı.İşte bir beşer olan hz.İbrahim de bunu onların o günkü akıl,anlayış,idrak,inanç ve ilmine göre ifade etmiştir. Yani onlarla anladıkları dille tartışmıştır.)

 

BAKARA-258.ayetin açıklamalı doğru meali ise şöyledir.

 

258-(Basiret gözüyle araştırıp) Bakmaz mısın,Allah’ın kendisine verdiği mülk ve hükümdarlıkla (şımarıp), İbrahim’le Rabbisi hakkında tartışmaya girişene! İbrahim, “Rabbim O’dur ki, hayat verir ve hayatı alır.”dedi; diğeri, “Ben de hayat verir ve alırım!”karşılığını verdi. Bunun üzerine İbrahim, “Muhakkak ki Allah, güneşi doğudan getirir,haydi sen onu batıdan getir!” deyince, o inkarcı (diktatör) ne diyeceğini bilemez bir halde donup kaldı.Öyle ya,Allah,(bile bile zulüm işlemeye devam eden,inkar  ve sapıklığı tercih eden böylesi) zalimler güruhunu hidayet etmez/muvaffak etmez,onları emellerine ulaştırmaz’’şeklindedir

 

Evet,dünyanın iki hareketi vardır,hem kendi ekseni etrafında,hem de güneş etrafında.Kur’an hem dünyanın hem de güneşin de hareketlerinden söz ediyor!  Ama daha önceki yıllarda bilim insanları güneşin sabit ve durağan olduğunu düşünüyorlardı,şimdi ise onlar da 1400 küsür sene önce tıpkı kur’an’ın söylediği gibi güneşin de durağan olmadığını ve hareket ettiğini kabul kabul ederler.Yani kur’an’ın 1400 küsür sene önce söylediğini,bilim insanları bunu yeni keşfetmeye başlamışlardır.  

 

Yasin-40: ‘’وكل في فلك يسبحون ‘’ ve küllün fi felekin yasbahun ‘’

Bunların/dünya,ay ve güneş/ her biri ayrı yörüngede akıp gitmektedir..’’ deniliyor.Yani dünyanın,ayın ve güneşin yörüngeleri ayrıdırlar.Güneşin yörüngesi dünyanın çevresindeki yörünge değildir.Güneşin yörüngesi Samanyolu merkezinin çevresidir.

 

Güneş, Samanyolu merkezinin çevresinde yaklaşık 26.000 ışık yılı uzaklıkta döner.Galaktik merkez çevresinde bir dönüşünü yaklaşık 225–250 milyon yılda bir tamamlar. Yaklaşık yörünge hızı saniyede 220 kilometredir (+/-20 km/s). Bu da her 1.400 yılda bir 1 ışık yılıdır. Bu galaktik uzaklık ve hız bilgileri şu anda sahip olduğumuz en doğru bilgilerdir. Ancak bilimde her zaman olduğu gibi bilgi arttıkça bunlar da değişebilir.[12]  ‘’ Vikipedi’’  

 

Güneşin doğuşunu bir örnekle açıklayalım;

 

Mesela; Bebek doğdu veya annesinin karnından çıktı dediğimiz de,bebek mi kendini doğuruyor,yoksa annesinin ana rahmi vs.çocuk doğuracak bir şekilde dizayn edildiği için annesi onu doğuruyor?  Peki anne onu doğruyorsa,neden çocuk doğdu diyoruz ? Bu ifade yanlış mı ? Çocuk kendini doğurmadığı  halde neden çocuk doğdu diyoruz?

 

İşte güneşin doğuşu ve batışı (göze görünüp kayıp oluşu) da bunun gibi,dünyanın farklı bölgelerinde güneşin doğmasına veya batmasına (göze görünüp kayıp olmasına) sebep olan dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşüdür.Yani her ne kadar güneşin göze görünüp kayıp olmasının sebebi dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü ise de bu olaydan sonra doğan (göze görünen) batan (gözden kayıp) olan yine güneştir.Nasıl ki kendi isteğiyle doğmayan çocuğa bilim dilinde’’çocuk doğdu’’diyebiliyorsak, güneş için de aynı şeyi söyleyebiliriz.Yani güneş doğdu (göze göründü) veya battı (gözden kayıp) oldu diyebiliriz) .Ayrıca bilimsel makalelerde dünyanın doğusundan,batısından,güneşin doğuşu ve batışından da söz ediliyor!

 

İşte kur’an’ın da doğudan ve batıdan veya güneşin doğuşundan (göze görünmesinden) ve batışından,(gözden kayıp olmasından) söz etmesi bunun gibidir,bilimsel makalelerde bu güneş için bu tür ifadeler kullanılıyorsa sorun yok,ama kur’an kullanıyorsa sorun var öyle mi ? Bu nedenle kur’an’ın bu tür ifadeleri kullanmasında bilimsel olarak da hiç bir mahsuru yoktur.

 

devam edecek

-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KUR’ANA GÖRE DÜNYA DÜZ OLMADIĞI GİBİ,SABİT VE DURAĞAN DA DEĞİLDİR!

 

İgili ayet şöyledir.

 

NEML-88: Ve dağları görürsün,onları hareketsiz/sabit sanırsın.Oysa onlar bulutlar gibi hareket ederler (dünya ile beraber dönerler).Bu,her şeyi mükemmel bir nizama bağlayan Allah'ın sanatıdır: Şüphe yok ki,yaptığınız her şeyden haberder olan da yine O'dur.. 

 

Dünyanın küre şeklinde olduğunu söyleyen bir ayet de şöyledir.

 

Naziat-30-31: Sonra da yeri (elips bir şekilde) yayıp yerleşmeye hazırladı.Oradan sularını, otlaklarını çıkardı. Dağlarını oturttu.”

 

Şimdi soruyorum; yerkürenin hareket etmediğini,sabit ve durağan olduğunu,aynı zamanda küre şeklinde olmadığını söyleyen ayetler mi?  Hangi ayetler bunları söylüyor? Yoksa hatalı meal ve yorumları kur’an’a mal eden ve ayetleri çarpıtma çabasında olanlar mı bunu söylüyor?

---------------------------------------------

 ‘’Aslında dünyanın düz olduğunu direk söyleyen ayetlerde vardır Kuran da  (diyorsunuz)

Dünyanın DÜZ olduğunu söyleyen ayetler yoktur,dünyanın düz olduğuna dair gösterdiğiniz meallerin çevirileri hatalıdır.

Ve yeryüzünü düz yaptı(sutıhat-düz olan-سُطِحَتْ)-GAŞİYE 20 KURAN  (Gösterdiğiniz bu meal yalnıştır)

 

GAŞİYE-20.AYETİN DOĞRU MEALİ ŞÖYLEDİR!

 

 

Gaşiye-20:Yeryüzü nasıl yayılıp yaşam için elverişli hale getirilmiş? şeklindedir.

-------------------------------------------------------

Yeri bir döşek kıldık-NEBE 6 KURAN  (Bu gösterdiğiniz meal de hatalıdır)

 

NEBE-6.AYETİN DOĞRU MEALİ ŞÖYLEDİR!

 

NEBE-6: Yeryüzünü (size) yaşam için elverişili bir yer kılmadık mı,Dağları da arzı dengeleyen birer destek yapmadık mı? ‘’ şeklindedir.

 Burada döşek ifadesi de asla yoktur.Burada‘’mihad’’var,bunun anlamı da yaşam için elverişli demektir.

---------------------------------------

 Döşek te 'yuvarlak değil düz bir şey'dir.Üzerine uzanacağınız düz bir zemini ifade eder. (diyorsunuz)     

Bu ayetlerin hiçbirinde döşek ifadesi yoktur ki dünya küre şeklinde değil düz olsun diyelim!

------------------------------

Ve yeryüzünü yayıp döşedi-NAZİAT 50 KURAN

Ayrıca Naziat suresinde 50.ayet yoktur.belki göstermek istediğiniz ayet 30.ayettir.

 

 

NAZİAT -30.AYETİN DOĞRU MEALİ ŞÖYLEDİR.

 

30-31 Sonra da yeri (elips bir şekilde) yayıp yerleşmeye hazırladı.Oradan sularını, otlaklarını çıkardı. Dağlarını oturttu.” (Naziat, 30-31)

-----------------------------

Ve yeri döşeyip yaydık(medednâ-hâ-مَدَدْنَاهَا)-KAF 7 KURAN  (Bu gösterdiğüiniz meal yine hatalıdır)

 

KAF-7.AYETİN DOĞRU MEALİ ŞÖYLEDİR!

 

Kaf-7: Yeryüzünü ise (engebeli arazi yapısıyla) uzatıp genişlettik;’’ şeklindedir.

Yani burada da‘’döşemek‘’ifadesi asla yoktur.

Örneğin,

1مدَّ أسلاكَ الكهرباء وغيرَها : زاد فيها ، أطالها ‘’MEDDE eslakel kehribai ve ğayriha,ey zade fiha ve ataalaha’’    Yani elektirik  hattını çekip uzattı,artırdı…’’

مَدَّ اللَّهُ فِي عُمْرِهِ : أَطَالَهُ وَزَادَ فِيه - 2   ‘’ MEDDELLAHU fi umrihi,ey atalehu ve zade fihi’’ Yani Allah ömrünü uzattı,artırdı vs.’’ gibi anlamlara gelir.

 

Bkz: (  تعريف و معنى المد في معجم المعاني الجامع ) ‘’Mu’cemül meani’’

 

3-Nesneyi uzattı ,nesneyi çekip sündürdü.مَدَّدَ الشَّيْئَ : بَسَطَهُ و طَوَّلَهُ  

 

Bunun mütekkellim maal gayr sığası ise, ( مددنا  ) ‘’MEDEDNA’’ dır.Yani çekip uzattık,nesneyi çekip sündürdük’’ gibi anlamlara gelir.

-------------------------------

Yeryüzünü uzunlamasına yaydık(medednâ-hâ-مَدَدْنَاهَا)-HİCR 19 KURAN (Gösterdiğiniz meal)

 

HİCR-19.AYETİN DOĞRU MEALİ!

 

Hicr-19: Ve yeryüzünü (engebeli arazı yapısıyla) uzatıp genişlettik’’şeklindedir.

------------------------------

 

Ve yere ve onu düzleyene(tahaha-طَحَاهَا)ŞEMS 6 KURAN (Bu gösterdiğiniz meal de hatalıdır)

 (ayette geçen tahaha açıkça düzleştirmek,düz kılmak anlamlarına geldiği halde modern çevirilerde farklı anlamlar verilmeye çalışılıyor.Böylece olayın üstü örtülmeye çalışılıyor.)

İbni Abbas,İbni Kesir ve Celaleyn tefsiri,bu ayetler dünyanın düz oluşunu çok iyi anlatır demişlerdir. (diyorsunuz)

 

1-Oysa,sadece modern çevirilerde değil,bir çok eski Tefsirlerde de ( طحاها ) ‘’tahaha’’düzleştirmek anlamında değildir.

2- İbni ABBAS’a dayandırmış olduğunuz  öyle bir görüş ve tefsiri de yoktur.

 

Çünkü,İbni ABBAS ve bir çok müfessire göre ŞEMS-6.ayetin doğru şöyledir.

 

Şems-6: Arza ve onun içinde yaratılmış bulunan her şeye…’’şeklindedir. 

 

(yani diğer ayetlerde olduğu gibi Şems-6.ayete de ‘’düzleştirmek,düz kılmak veya döşemek ‘’gibi bir anlam söz konusu değildir. Konuyla ilgili meallerdeki çeviriler hatalıdır.

 

Aşağıdaki hem tefsir metinlerinde,hem de rivayetlerde İbni Abbas’tan bu ayetle ilgili iki görüşün olduğu anlatılır.Birinci görüş ‘’ Arza ve onun içinde yaratılmış bulunan her şeye’’şeklindeki mealdir.

 

وقد اختلف أهل التأويل في معنى قوله : ( طحاها ) فقال بعضهم : معنى ذلك : والأرض وما خلق فيها .

حدثني محمد بن سعد ، قال : ثني أبي ، قال : ثني عمي ، قال : ثني أبي ، [ ص: 454 ] عن أبيه ، عن ابن عباس : ( والأرض وما طحاها ) يقول : ما خلق فيها .

تفسير بن كثير )   ( وقال ابن عباس: أي خلق فيها، )

. وَقَدْ اِخْتَلَفَ أَهْل التَّأْوِيل فِي مَعْنَى قَوْله : { طَحَاهَا } فَقَالَ بَعْضهمْ : مَعْنَى ذَلِكَ : وَالْأَرْض وَمَا خَلَقَ فِيهَا . ذِكْر مَنْ قَالَ ذَلِكَ : 28950 - حَدَّثَنِي مُحَمَّد بْن سَعْد , قَالَ : ثَنِي أَبِي , قَالَ : ثَنِي عَمِّي , قَالَ : ثَنِي أَبِي , عَنْ أَبِيهِ , عَنْ اِبْن عَبَّاس : { وَالْأَرْض وَمَا طَحَاهَا } يَقُول : مَا خَلَقَ فِيهَا     (تفسير الجلالين  )   ا

وقالوا : إبدال الدال طاء مشهور ، وطحا تأتي بمعنى خلق

أضواء البيان في إيضاح القرآن بالقرآن

 

Aşağıda ise yine  İbni Abbas’ın İkinci görüşüne göre Şems-6.ayetin meali şöyle olur.

 

Şems-6: ‘’Arza ve onun (su ve kara parçaları olarak kıtalara) bölünmüşlüğüne..’’ şeklindedir.

 

Yani hem İbni Abbas’ın her iki tefsirine göre,hem de diğer bir çok tefsire göre de dünyanın DÜZ oluşu,DÜZ kılınışı veya DÖŞENMESİ diye bir olay söz konusu değildir.. 

 

 

Bkz: (  تفسير القرطبي ) ( تفسير ابن كثير )   (أضواء البيان في إيضاح القرآن بالقرآن  )   (تفسير الجلالين  )     

 

Aşağıdaki rivayet ve tefsir metinlerde de İbni Abbas’ın bu şekildeki tefsiri anlatılmaktadır.

 

حدثني علي ، قال : ثنا أبو صالح ، قال : ثني معاوية ، عن علي ، عن ابن عباس ، في قوله : ( والأرض وما طحاها  يقول : قسمه

 

 

Ayrıca aşağıda metinleri gösterilen Tefsirlerde de dünyanın düz değil,küre şeklinde olduğu yazılmaktadır.

 

، قال الألوسي: ولا ينافي هذا القول بأنها كرة لمكان عظمها

 قال الإمام: وليس في ذلك دليل على أن الأرض غير كروية، كما يزعم بعض الجاهلين، أي: بتحريفه الكلم عن معناه المراد منه.

(تفسير القاسمي )    

            

Bkz: "Tefsirül -Alüsi ‘’Tefsirul- Kasimi,Safvetut-Tefasir vs.

 

Yani eski Tefsirlerden Tefsirul- Baydavi, Tefsirut- Tabari,İbni Kesir,Tefsiru Advail  Beyan, Tefsirul-Maverdi,Tefsirül-Celaleyn  ve Tefsiru Durrul-Mensür’de anlatıldığı gibi İbni Abbas ve daha nice alimlere göre dünya DÜZ değildir.

 

İşte, قوله  طحها – معني ذلك وما خلق فيها)  ‘’kavluhu Teala’’ TAHAHA,ma’na zalike  ve ma ğelaka fiha’’

 

Şems-6: Arza ve onun içinde yaratılmış olan her şeye’’ şeklindedir.  

 

bu hem İbni Abbas’in,hem de  diğer bazı müfessirlerin tefsiridir.

Yani İbni  Abbas’ın her iki tefsirinde de ne düzleştirme,ne düz kılma,ne de döşemek gibi anlamlar vardır.

 

Bütün tefsirlerde İbni ABBAS’ın görüşü böyle geçiyor.Peki buna rağmen neye dayanarak İbni ABBAS,dünyanın DÜZ olduğunu söylemektedir diye yazmışsınız? Bunu nereden kopyalamışsnız?

 

 

İşte İbni Abbas’la ilgili söyledikleriniz doğru değildir.Ayrıca ne İbni Abbas’ın,ne de diğer tefsirler hzPeygamberin tefsiri de değildir,bu nedenle bunlara ait tefsir ve yorumlar doğru olabildiği gibi yanlış da olabilir.Yani klasik tefsirleri doğru bulmak,modern tefsir ve çevirileri ise yanlış bulmak kadar saçma bir şey olamaz.Zira her zaman insanın düşünceleri doğru veya yanlış olabilir.Tek yanılmayan zat evreni yaratan yüce Allah’tır,peygamberler dahil herkes yanılabilir,ama ilahi mesajları tebliğ etmekle mükellef bulundukları için yüce Allah vahiy yoluyla peygamberleri yanılmaktan koruyordu.

Bu nedenle yukarıdaki iddiaalrınızın  geçerli bir mesnedi olmadığı gibi,bir anlamı da yoktur.Zira Celaleyn de,İbni  Kesir de ve diğerleri de bizim gibi yanılabilen birer beşerdirler,haşa onlar ne Allah’tır,ne de Allah’ın peygamberleridir.Ayrıca  Celaleyn de,İbni Kesir de hz. peygameberi görmemiş,onun döneminden asırlar sonra dünyaya gelmiş kişilerdir.Onlar kendi tefsirlerini o zamanki kendi bilgi birikimi  ve kanaatlarına göre yazmışlardır.Bu nedenle onların görüşleri sadece kendilerini bağlar,hiç kimseyi bağlayamaz.Bizi bağlayan ise sadece kur’an dır,tefsir ve yorumlar değil,Kur’an,inasanın aklına ve  mantıkna hitap ettiği için her zamanın insanları aklına ve mantığına göre kur’an’ın yorumunu yapabilir.Bu kimsenin tekelinde de değil,çünkü kur’an bir kavim,bir millet,bir tolum veya bir zümre için gelmiş değildir,onun mesajı evrensel olup,bütün insanlığa yöneliktir.

 

Ayrıca kur’an’a göre dünya düz olsaydı,neden dağlardan,derelerden,vadilerden,engebeli arazilerden,tepelerden, ovalardan,nehirlerden,denizlerden vs.söz ediyor? Kur’an’a göre dünya döşek gibi dümdüz olsaydı,bunlardan söz eder midi? Nasıl bir mantık yürütüyorsunuz?

---------------------------

’O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay ise bir nûrdur, ona birtakım konaklar da tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz-YUNUS 5 KURAN.Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor. (diyorsunuz)

Bi önce gösterdiğinze meale bakarak ‘’O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay ise bir nurdur.’’şeklindeki farklı ifadeler sizi biraz düşündürmeye yöneltmez mi? Neden farklı kelimeler?

 

KUR’AN’A GÖRE AY NÜR YANSITANDIR.

 

1-Peki,güneş için neden farklı ifade olan ışık,ay için de farklı bir ifade olan nür kullanılmıştır.?

2-Işık ile nür aynı şeyler olsaydı,güneş için de,ay için de aynı kelimenin kullanılması gerekmez midi?

3-Eğer her ikisi için ayrı kelimeler kullanılmışsa,demek ki,ışık ile nür birbirlerinden farklıdır.

4-Bu nedenle Güneş, ışık üreten,ışık  saçan kaynak demektir,Ay ise,başka kaynaktan/güneşten vs.nür yansıtan kaynak demektir.

 

Ayetin açıklamalı doğru meali de şöyledir.

 

Yunus-5: ’’O Allah’tır ki,senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye Güneş’i bir ziya (ışık ve enerji  kaynağı) ,Ay’ı da bir nur (ışık yansıtıcı) yaptı.Ve ayrıca aya menziller tayin etti.Allah bunları boş yere değil,ancak hikmet uyarınca sabit bir gerçek olarak yaratmıştır.’

 

İşte bu ayete Ay bir ışık kaynağı değil,ışık yansıtıcı olarak vurgulanmıştır.Bu nedenle Güneş için ( ضياء  - سراج ) ‘’sırac,ziya’’ Ay için ise ( نور)  ‘’ nür ‘’ifadesi kullanılmıştır,Eğer Ay da Güneş gibi ışık kaynağı olsaydı,ona  da,’’nür’’ değil, Güneş için söylenen (( ضياء - سراج ) ‘’sirac,ziya’’ ) ifadeleri kullanılmış olacaktı.Ama bu ifadeler ay için kullanılmamıştır.Bu nedenle söz konusu iddianınızın bir dayanağı yoktur.

 

Özetle,kur’an da bilimle çelişen,tutarsız olan veya sorunlu bulunan hiçbir ayet yoktur.Ama maalesef çevirisi hatalı yapılan meal ve yorumlar ayetleri sorunlu gibi göstermektedir.

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranın apaçık olduğuna DAİR 10 CİVARINDA AYET OLMASINA RAĞMEN, HATALI BİR AYETE MANTIKLI BİR AÇIKLAMA BULAMAYINCA, EDEBİYAT SANATI, SEMBOLİK İFADE, ANLAMASI ZOR, ÇEVİRİ HATASI GİBİ BAHANELER UYDURUYORSUNUZ.

 

 

KUR’AN,APAÇIK MI AÇIKLAYAN MI?

 

Konuyla ilgili meallerde çeviri hataları vardır: Doğru meal şekli ise aşağıdaki gibidir:

 

NEML 1.AYETİN DOĞRU MEALİ:

 

1-Ta.Sin.Bunlar Kur’an’ın ve (hak ile batılı) AÇIKLAYAN bir kitabın ayetleridir..’’şeklindedir.   

 

Yani bu vb.ayetlerde apaçık ifadesi yerine AÇIKLAYAN ifadesi doğrudur.

 

Aşağıdaki tefsir metinlerinde de kur’an la ilgili geçen (مبين )’’mübin’’hakkı batıldan,doğruyu yanlıştan ayıran,Allah’ın hükümlerini açıklayan kitap demektir.

 

طس تلك آيات القرآن وكتاب مبين

- (طس) الله أعلم بمراده بذلك تلك هذه الآيات آيات القرآن آيات منه وكتاب مبين مظهر للحق من الباطل عطف بزيادة صفة

Bkz: (تفسير الجلالين )

 

ZUHRUF-2: Andolsun her şeyi (doğruyu yanlıştan,hidayeti sapıklıktan) açıklayan/ayıran kitaba.’’şeklindedir.

 

 حم ) ( والكتاب المبين ) أقسم بالكتاب الذي أبان طريق الهدى من طريق الضلالة ، وأبان ما تحتاج إليه الأمة من الشريعة

 

Bkz.( تفسير البغوي )

 

(Zuhruf Suresi, 2,3. ayetler). (Nisa suresi, 174. ayet) (Maide suresi, 15. ayet) (Yusuf suresi, 1. ayet) (Hicr suresi, 1. ayet)  (Hac suresi, 16. ayet) (Su’ara suresi, 2. ayet) (Neml suresi, 1. ayet (Kasas suresi, 2. ayet) (Yasin suresi, 69. ayet) . (Duhan suresi, 2,3. ayetler) 

 

Ayrıca yukarıda ismi verilen surelerde geçen bütün ayetlerin doğru mealleri de bu şekildedir.

Çünkü,ayetlerde geçen ( مبين) ‘’mübin’’ ismi fail olup anlamı,AÇIKLAYAN demektir.

 

Örneğin,mücid (icad eden),müfid (fayda veren),münir (ışık veren),mudır (zarar veren) ve daha niceleri!

İşte tüm ayetlerde geçen (mübin) de AÇIKLAYAN demektir.Ama maalesef bir çok yerde meal çevirileri hatalı olduğu gibi burada da aynı durum söz konusudur.

 

Mesela:Kur'an da ( ايات واضحات) 'Ayatun vadihatun veya kitabun vadihun''şeklinde ifadeler olsaydı,o zaman apaçık ayetler,apaçık kitap anlamında olurdu.

 

Özetle,kur’an,hakkı batıldan,iyiyi kötüden,doğruyu yanlıştan,Allah’ın bütün hükümlerini AÇIKLAYAN KİTAPTIR ‘’       şeklindedir.Apaçık ifadesi ayetlerde geçmez.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

insan topraktan mı yoksa alaktan mı yaratıldı bu da şaibeli,fakat RABBİ önce karanlığı sonra da ışığı yaratmış.

 

İnsanın topraktan yaratılmış olduğunu söyleyen ayetler ilk insana,alaktan/embriyodan yaratılmış olduğunu söyleyen ayetler ise,onun nesline/yani bizlere vurgu yapmaktadır.Bu nedenle bir şaibe söz konusu değildir.

 

ALAK-2: İnsanı (rahim cidarına) yapışan bir hücreden/embriyodan yarattı.

(bu ayete vurgusu yapılan bizleriz,ilk insan değil.)

 

HİCR-26: Biz (ilk)insanı toprağın çamurundan,yıllanmış kara balçıktan yarattık.

(burada bizler değil,ilk insanın suyla karıştırılmış çamurdan yaratıldığına vurgu yapılmıştır)

 

Fatır-11- Allah sizi (ilk atanızı) topraktan,sonra (onun nesli olarak) sizi meniden/embriyodan yarattır,sonra da sizi iki cinsten biri şekline sokar.O’nun bilgisi/iradesi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur.Bir canlıya ömür verilmesi de,onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır.Şüphesiz bunlar,(bu yaratma eylemi) Allah’a pek kolaydır.

(Burada da ilk insan topraktan,nesli de meniden/embriyodan yaratıldığına vurgu yapılmıştır.)

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KURAN VE İSLAM’A GÖRE DÜNYA YUVARLAKTIR DİYE SÖYLEYEN KİŞİ KÜFÜR VE DELALETE DÜŞER.  (alıntıdır)

 

Bunu söyleyen A.Aziz bin Baz'ın kur'an'a dayalı hiçbir dayanağı yoktur.Bu tamamen onun düşüncesidir,hiçbir kimseyi de bağlayamaz.

Ayrıca onun bu düşüncesi kur'an'a aykırıdır,zira kur'an'a göre dünya küre şeklindedir.

 

ÖRNEĞİN,BİR AYET ŞÖYLEDİR!

 

Naziat-30-31:Sonra da yeri geoit (bir şekilde) yayıp yerleşmeye hazırladı.Oradan sularını,otlaklarını çıkardı.Dağlarını oturttu.”

 

Ayrıca aşağıda metinleri gösterilenTefsirlerde de dünyanın düz değil,küre şeklinde olduğu yazılmaktadır.

 

، قال الألوسي: ولا ينافي هذا القول بأنها كرة لمكان عظمها

 قال الإمام: وليس في ذلك دليل على أن الأرض غير كروية، كما يزعم بعض الجاهلين، أي: بتحريفه الكلم عن معناه المراد منه.

(تفسير القاسمي)                

Bkz: "Tefsirül -Alüsi ‘’Tefsirul- Kasimi,Safvetut-Tefasir vs. 

 

 Kuran'da bu kısım Arapça diliyle "Dahv" olarak geçmektedir ki,bu "deve kuşu yumurtası" anlamına gelen udhiyye/udhuvve kökünden türemiştir. Bu ayette de,deve kuşu yumurtasının dünyamızın geoit yani tam düzgün küre olmayan,fakat küremsi,kutuplardan basık olan şeklinden bahsedilmiştir. (alıntı)

 

 KUR’ANA GÖRE DÜNYA DÜZ OLMADIĞI GİBİ,SABİT VE DURAĞAN DA DEĞİLDİR!

 

NEML-88: Ve dağları görürsün,onları hareketsiz/sabit sanırsın.Oysa onlar bulutlar gibi hareket ederler (dünya ile beraber dönerler).Bu,her şeyi mükemmel bir nizama bağlayan Allah'ın sanatıdır bu: Şüphe yok ki, yaptığınız her şeyden haberder olan da yine O'dur.. Neml,88-

 

Bu ayette bulutların hareketi gibi,dağların da hareket ettiği ifadesi,dünyanın dönmesinden başka bir fiille açıklanamaz. Ayrıca 1912 yılında ortaya atılan Kıta Kayması Teorisi veya Levha Hareketleri, büyük Pangea kıtasından, günümüzün süperkıtasını oluşturduğu tespitinden yola çıkmıştır. Nitekim Pangea'nın ayrılarak bugünkü şekline kavuşması uzun vadede, bulutların hareketi şeklinde olmuştur.  (bkz: Pangea animasyonu)   (alıntıdır)

 

Deme ki,bu adama göre bu müfessirler,bizler,hatta bütün müslümanlar da küfür ve delalette düşmüşlerdir. original.gif

 

Abdülaziz bin Baz,ehl-i sünnet itikadındaki müslümanlara Müşrik damgasını vuruyor, her müslümanın "Necdi" yani vehhabi olmasını istiyor.....

 

Müslümanların Vehhâbîlerden öğrenecekleri bir şey yoktur. Onları âlim sanarak savunmak,çok dehşet vericidir. Bunu değil bir âlim,bir ilkokul öğrencisi söylese,o dersten zayıf alır. Bu kadar yanlış söyleyen birine nasıl âlim denir? Acaba bu,İngilizlerin kurduğu Vehhâbîliği savunmanın yeni bir taktiği midir? İslam düşmanları,kendi maşalarına böyle bilime aykırı şeyler söyletip,sonra da (Bakın Müslümanlar cahildir) diyorlar. (alıntı)

 

 

 

 

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kardeş kuranda evet yer gök bitişik sonra allah yeri döşiyor dağlar yiyecekler falan belirleniyor sonra göğe yöneliyor ve göğü tabaka halinde yedi gök olarak düzenliyor iyice bak bunun neresi big bang ? yedi gök içinde (arasında güneş, ay ) var dünya göğü, güneş göğü şeklinde ....

 

1-ENBİYA-30 VE FALAK-1.AYETLER BİG BANG OLAYINA VURGU YAPIYOR!

 

ENBİYA-30: Peki inkâr etmiş olanlar(araştırıp) bilmiyorlar mi ki; gökler ve yeryüzü (tüm evren başlangıçta) tek ve bitişik/gaz,enerji halinde/bir bütün idiler de Biz onları ayırdık! Ve canlı olan her şeyi sudan yarattık! Hâlâ inanmıyorlar mı?

(Burada canlılar için suyun temel hayat unsuru olduğuna vurgu yapılmıştır.)

 

2-FELAK-1-2:De ki: Felakın/birdenbire çatlayıp şiddetle patlamadan doğan evrenin/Rabbine sığınırım.Yaratmış olduğu şeylerin şerrinden………’’şeklindedir.

 

İşte bu iki ayete big bang olayına vurgu yapılmaktadır.

 

3-Yeri döşedi şeklindeki meallerin çevirileri de hatalıdır.Ayrıca daha önceki yazılarımda örnek ayetleri yazdığım için burada tekrar yazmasını gerek bulmadım.

 

 

4- FUSSİLET-9,10,11,12.AYETLERİN DOĞRU MEALLERİ AŞAĞIDADIR!

 

FUSSİLET-9: De ki:“Siz gerçekten yeri (yaşam için elverişli hale getirilmesi dahil) iki evrede yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.

Fussilet-10:“Orada,(o iki jeolojik yaratılış süreci içinde) üstünden (kökleri yerin derinliklerine kadar inen) ağır baskılar yerleştirmiş olup orayı bereketlerle donatmış ve orada bütün canlılar için gerekli gıdayı,rızklarını Ondan bekleyip,ondan isteyen bütün varlıkların hayatî ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dört evrede (yılın dört mevsiminde) elde edilmek üzere planlamıştır.’’ şeklindedir

 

Peki burada dört evre,neden dört mevsim oluyor? Çünkü güneş sistemi yaratıldıktan sonra ondan kopup soğuyan dünya gezegenin üzerinde artık gece gündüzler,mevsimler,yıllar ve hayat için gerekli tüm koşullar oluşmuştur.Yeryüzü üzerindeki gıdalar da dört mevsim içinde elde edilmek üzere plana bağlanmıştır. Burada hem güneş sistemi,hem de dünyamız yaratılmış olduğu için artık zaman dilimleri ve evreler de yaratılış sürecindeki evrelerden farklı olabiliyor.Çünkü Allah katında zaman mefhumu bizimkinden farklıdır.

Bu nedenle baştan sonuna kadar dünyanın yaratılış süreci 9.ayete belirtildiği gibi, sadece iki evrede gerçekleşmiştir,ki o da göğün yaratılmasından sonradır (bkz:NAZİAT-30)

 

Naziat-30:Ve onun/göğün ardından da yeryüzünü yayıp yuvarlattı/ona geoit bir şekil verdi. Oradan da suyunu ve otlağını,bitki örtüsünü çıkarıp meydana getirdi.’’deniliyor..

 

Yani Büyük Patlama sonucunda evren ve dünyamız oluştuğunda fırıldak gibi dönen gaz ve toz bulutuydu.Evren,Büyük Patlamanın etkisiyle gitgide genişleyerek soğumaya devam etti. Bu süreçte Dünya da kendi ekseni etrafındaki dönüşünün etkisiyle zamanla dıştan içe doğru soğumaya başlıyor ve daha sonra hayat için elverişli hale getiriliyor. İşte dünyamızın bu yaratılış süreci göklerden sonra iki evrede gerçekleşmiştir.

 

Fuusilet-11: Bir de (daha önce) duman/gaz halinde bulunan semaya (evrene) yönelip ona ve (henüz sema gibi gaz halinde bulunan) yere “İster istemez,(boyun eğerek) gelin!”diye buyurmuştu.(Onlar da kendilerine has bir iletişim şekliyle) bizler boyun eğerek/isteyerek geldik’’ demişlerdi.

Burada da ilahi emir ve hitabı önce gaz halinde bulunan semaya,daha sonra yine gaz halinde bulunan arza irad buyurulmak suretiyle evren yasaları oluşturuluyor.

 

Fussilet-12:Derken onları yedi (manyetik kuşak) sema olarak iki evrede düzenlemiş ve her birine kendi yasasını vahyetmiştir.Ve (ardında) dünya semasını da ışık yansıtanlarla/ gezegenlerle donattık,(onları) bozmaktan da koruduk; işte bu,üstün olan ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir

BAKARA-29-O,dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan,bir de plan ve tasarımını (daha önce yaratmış olduğu) semaya uygulayıp onları (semavi unsurları) da yedi sema/ manyetik kuşak/halinde düzenlemiş olandır. Ve yalnız O’dur her şeyi (tastamam ve hakkıyla) bilen.

------------------

Kur'an da gökler için yedi kat ifadesi geçmiyor,belki birbirleriyle uyumlu yedi sema geçer. 

 

İlgili ayetlerin doğru mealleri aşağıdadır.

 

1-MÜLK-3: ‘’الذي خلق سبع سموات طباقا الخ

Mülk-3:O Allah ki yedi semayı birbiriyle tıbakan( mutabık uyumlu,ahenkli ) yaratandır....’’ şeklindedir.

2-NUH-15: ‘’الم تروا كيف خلق الله سبع سموات طباقا الخ

Nuh-15:Bilmez misiniz !Allah,yedi semayı nasıl birbiriyle tıbakan (mutabık,uyumlu, ahenkli) yaratmıştır..!

Ayrıca İsra - 44,Nebe -12, Mü’münün-17 ve Fussilet-12.ayetlerde 7 ‘’SEMA’’ dan söz edildiği halde, buralarda kat veya katmanlardan söz edilmiyor... Bu ayetlerde sedece 7 SEMA ifadesi geçiyor..yani bu ayetlerin meallerinde geçen ‘’ KAT ‘’ ifadesi kur’an’ın arapça metninde yoktur.KAT ifadesi hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanıyor.

 

MÜLK-3 ile NUH-15.ayete ise yine ‘’طابق – طوابق ‘’tabık (tekil),tevabık (çoğul),yani KAT olarak değil de, ‘’طباقا ‘’ tıbakan‘’ yani birbiriyle uyumlu,ahenkli ifadesi geçiyor.

Arapçada ‘’ KAT ’’ kelimesinin karşılığı tekil olarak ‘’طابق ‘’ tabık, çoğul ise ‘’طوابق ‘’ tavabık ‘’ geliyor. Bu nedenle yukarıda gösterilen ayetlerin hiçbirinde ‘’KAT ‘’anlamına gelebilecek bir ifade yoktur... MÜLK-3 ile NUH-15.ayete ise, ‘’طباقا ‘’tıbakan ‘’ yani yüce Allah birbiriyle uyumlu,ahenkli yedi sema /yedi manyetik mekan kuşakları yaratmıştır.’’ ifadesi geçiyor.

 

İşte görüldüğü gibi,yukarıdaki ayetlerde yedi ‘’KATTAN‘’ değil, birbiriyle uyumlu,ahenkli yedi SEMADAN  (manyetik mekan kuşaklarından ) söz ediliyor....!!!! ’’الله اعلم

 

KUR’AN DA GEÇEN YEDİ SEMA NE ANLAMA GELİR?

 

EVREN:İçten dışa doğru yedi farklı manyetik mekan kuşaklarını temsil eder.

Buna göre dünya gezegeninden,ya da herhangi bir gezegenden semaya (göğe,uzaya) baktığınız zaman uzay sonsuzluğuna doğru sizi YEDİ MANYETİK MEKAN sarmakta,çevirmektedir.! Bunlar,dünyadan evrene bakıldığından,

 

1-Güneş sistemi ile birlikte temsil ettiğimiz uzay mekanı (yani birici sema,gök). Yaklaşık olarak 6.5 trilyon km’dir.

2-Galaksimizin temsil ettiği uzay mekanı ( ikinci sema,gök).Bunun kutru ise,30-100 bin ışık yılıdır.

3-Galaksi gurubumuzun temsil ettiği uzay mekanı (üçüncü sema,gök).Bu üçüncü sema galeksi gurubumuzun seması 2 milyon ışık yılı...

4-Galaksi guruplarının ortaklaşa temsil ettiği evrenin merkez radio manyetik mekanı. (dördüncü sema,gök) Evrenin iç çekirdeği sayılan galaksiler guruplarının toplu mekanı dördüncü sema 100 milyon ışık yılı çapındadır.

5-Kuasarların temsil ettiği evren mekanı (beşinci sema,gök).1 milyon ışık yılı mesafede.

6-Kaçan yıldızların temsil ettiği genleşen evren mekanı ( altıncı sema,gök). 20-100 milyar ışık yılı mesafededir.

7-Bunun dışındaki evrenin sınırsız sonsuzluklarını temsil eden evren mekanı (yedinci sema,gök).

Bu semalardan birinden diğerine intikal,hem hız yetersizliği yüzünden hem de manyetik gerilimleri aşaması yönünden imkansızdır.Bu semalara intikal için ışık hızını aşmak,maddi hüviyeti terk etmek gerekir. (alıntı)

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Benim de bir sorum var...  İnsan türü dünya üzerinde Bigbang'den 15 milyar yıl sonra belirmişken Allah nasıl ilkin dünyayı yaratmış olabilir? (# bigbang ve dünyanın oluşum evreleri). 

 

Fussilet 9 ayet metninde dünya, iki günde yaratılmış halde halihazırda bulunuyor henüz evren yaratılmamışken. Dünyayı yarattıktan sonra Allah fussilet 11 ayetindeki eylemi gerçekleştiriyor. Allah önce dünyayı iki günde yaratıyor, sonra duman haldeki göğe yönelerek evreni yaratıyor. Fussilet 9-12 arası ayetleri okuyun Allahın önce dünyayı yaratıp sonra duman halinde bulunan göğe yönelerek evreni yarattığını anlayacaksınız. Yalan veya gerçek Allah'ın iddiası bu.

FUSSİLET 9

le tekfurûne billezi halakal arda fi yevmeyni 

arzı iki günde yaratanı inkar mı ediyorsunuz 

 

FUSSİLET 10

Ve ceale fîhâ revâsiye min fevkıhâ ve bâreke fîhâ ve kaddere fîhâ akvâtehâ fî erbeati eyyâm(eyyâmin), sevâen lis sâilîn(sâilîne).

 

üzerinde sabit dağlar oluşturdu orayı bereketli kıldı. orada (arzda) bulunanların besinlerini dileyenler için eşit olarak dört günde takdir etti.

 

FUSSİLET 11

Summesteva iles semâi ve hiye duhanun fe kâle lehâ ve lil ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ(kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn

 

Sonra duman halinde olan göğe yöneldi. Sonra da göğe)ve arza isteyerek veya istemeyerek gelin dedi. İkisi de: İsteyerek geldik dediler.

 

FUSSİLET 12

Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfza..

 

onları 2 günde 7 kat gök olarak tamamladı ve her gök katına kendi emrini vahyetti ve dünya semasını kandillerle süsledik..

 

Bingbang'den beri geçen 15 milyar yıl içinde dünya bügünkü biçimindedir. Dünyanın yaşı 4,467 milyar yıl olarak hesaplanmıştır. Bingbang'den 300 milyon yıl kadar sonra ilk galaksi ve ilk yıldızlar oluştu. Güneş 5 milyar yıl önce Bingbang'den 10 milyar yol sonra oluştu. Dünya'da ilk yaşayan tek hücreli canlılar 3.7 milyar yıl kadar önce oluştu. İnsan türü dünya üzerinde Bigbang'den 15 milyar yıl sonra belirmişken Allah nasıl ilkin dünyayı yaratmış olabilir? Allah'ın ilkin dünyayı ardından evreni yaratmasının açıklaması nedir?

 

 

 

Allah'ın ilkin dünyayı ardından evreni yaratmış olduğuna dair hiçbir ayet yoktur.

 

1-Enbiya -30 ve Falak-1.ayetler Big bang olayına vurgu yapıyorlar!

 

ENBİYA-30: Peki inkâr etmiş olanlar (araştırıp) bilmediler mi ki; gökler ve yeryüzü (tüm evren başlangıçta) tek ve bitişik/gaz,enerji halinde/bir bütün idiler de Biz (büyük bir patlama ile) onları ayırdık! Ve canlı olan her şeyi sudan yarattık! Bu gerçek karşısında halâ iman etmeyecekler mi?

 (Burada canlılar için suyun temel hayat unsuru olduğuna vurgu yapılmıştır.)

 

FELAK-1-2:De ki: Felakın/birdenbire çatlayıp şiddetle patlamadan doğan evrenin/Rabbine sığınırım.Yaratmış olduğu şeylerin şerrinden………’’şeklindedir.

 

İşte bu iki ayete big bang olayına vurgu yapılmaktadır.

 

3-Yeri döşedi şeklindeki meallerin çevirileri de hatalıdır.Ayrıca daha önceki yazılarımda örnek ayetleri yazdığım için burada tekrar yazmasını uygun bulmadım

.

4- FUSSİLET-9,10,11,12.ayetlerin açıklamalı doğru mealleri aşağıdadır.

 

Fussilet-9: De ki:“Siz gerçekten yeri (yaşam için elverişli hale getirilmesi dahil) iki evrede yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.

Fussilet-10:“Orada,(o iki jeolojik yaratılış süreci içinde) üstünden (kökleri yerin derinliklerine kadar inen) ağır baskılar yerleştirmiş olup orayı bereketlerle donatmış ve orada bütün canlılar için gerekli gıdayı,rızklarını Ondan bekleyip,ondan isteyen bütün varlıkların hayatî ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dört evrede (yılın dört mevsiminde) elde edilmek üzere planlamıştır.’’ şeklindedir.

Peki burada dört evre,neden dört mevsim oluyor? Çünkü güneş sistemi yaratıldıktan sonra ondan kopup soğuyan dünya gezegenin üzerinde artık gece gündüzler,mevsimler,yıllar ve hayat için gerekli tüm koşullar oluşmuştur.Yeryüzü üzerindeki gıdalar da dört mevsim içinde elde edilmek üzere plana bağlanmıştır. Burada hem güneş sistemi,hem de dünyamız yaratılmış olduğu için artık zaman dilimleri ve evreler de yaratılış sürecindeki evrelerden farklı olabiliyor.Çünkü Allah katında zaman mefhumu bizimkinden farklıdır.

Bu nedenle baştan sonuna kadar dünyanın yaratılış süreci 9.ayete belirtildiği gibi, sadece iki evrede gerçekleşmiştir,ki o da göğün yaratılmasından sonradır (bkz:NAZİAT-30)

 

Naziat-30-31: Ardından da/göğün ardından yeryüzünü (geoit bir şekilde) yayıp yerleşmeye hazırladı.Oradan da (yaşam için) suyunu ve otlağını,bitki örtüsünü çıkarıp meydana getirdi.’’deniliyor..

 

Yani Büyük Patlama sonucunda evren ve dünyamız oluştuğunda fırıldak gibi dönen gaz ve toz bulutuydu.Evren,Büyük Patlamanın etkisiyle gitgide genişleyerek soğumaya devam etti.Bu süreçte Dünya da kendi ekseni etrafındaki dönüşünün etkisiyle zamanla dıştan içe doğru soğumaya başlıyor ve daha sonra hayat için elverişli hale getiriliyor.İşte dünyanın bu yaratılış süreci göklerden sonra gerçekleşmiştir.

 

Fuusilet-11: Bir de (daha önce) duman/gaz halinde bulunan semaya (evrene) yönelip ona ve (henüz sema gibi gaz halinde bulunan) yere “İster istemez,(boyun eğerek) gelin!”diye buyurmuştu.(Onlar da kendilerine has bir iletişim şekliyle) bizler boyun eğerek/isteyerek geldik’’ demişlerdi.

Burada da ilahi emir ve hitabı önce gaz halinde bulunan semaya,daha sonra yine gaz halinde bulunan arza irad buyurulmak suretiyle evren yasaları oluşturuluyor.

Fussilet-12:Derken onları yedi (manyetik kuşak) sema olarak iki evrede düzenlemiş ve her birine kendi yasasını vahyetmiştir.Ve (ardında) dünya semasını da ışık yansıtanlarla/ gezegenlerle donattık,(onları) bozmaktan da koruduk; işte bu,üstün olan ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir

BAKARA-29-O,dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan,bir de plan ve tasarımını (daha önce yaratmış olduğu) semaya uygulayıp onları (semavi unsurları) da yedi sema/ manyetik kuşak/halinde düzenlemiş olandır. Ve yalnız O’dur her şeyi (tastamam ve hakkıyla) bilen.

 

Yani hiçbir ayette önce dünyanın sonra da evrenın yaratıldığına dair bir işaret yoktur.Fussilet-9.ayette önce dünyadan bahsederken,bunun evrenden önce yaratıldığının anlamına gelmez.Zira Fussilet-9-12.ayetlerdeki sıralama,yaratılış sıralaması değil,belki tertibi beyandır. Çünkü dünya gezegeni insanoğlunun ve hatta bütün canlıların yaşamaları için elverişli,en uygun,en önemli ve insanoğlunu en çok ilgilendiren gezegen olduğundan,Fussilet suresinde önce bu  gezegenden, daha sonra semalardan söz edilmiştir.Dikkat edersenin bu doğru meale göre Fussilet-11. ayette‘’sonra’’ diye bir ifade yoktur.Arapçada ‘’ ثم ‘’atıf adatı olup,yaratılış tertibini değil,beyan tertibini ifade eder.Eğer bunun yerinde‘’ بعد ذلك’Ba’de zalike’’olsaydı,o zaman‘’ ondan sonra,ardında’’gibi anlamları ayete katmış olup dünyanın evrenden önce yaratılmış olduğunu dile getirmiş olurdu.Ama ayette  böyle bir ifade yoktur.Ayrıca bir çok mealde geçen ‘’sonra’’ ifadesi yerine’’bir de (daha önce) duman/gaz halinde bulunan semaya (evrene) yönelip ona…….. ‘’ şeklindeki çeviri daha doğrudur,ama sonra olsa da,bu yaratılış tertibini değil de,beyan tertibini ifade eder.

 

Yani bu ayetlere göre ilk başta evrenin ilk maddesi tek ve bitişik idi.Buna iptidai atom da diyebiliriz. Bu maddenin şiddetli patlamasıyla uzay boşluğunu bir duhan/gaz ve enerji kaplıyor.Bu büyük patlama sonucunda meydana gelen gaz ve toz bulutu fırıldak gibi hızla dönüyordu. Evren,bu büyük Patlamanın etkisiyle gitgide genişleyerek soğumaya devam etti.Ve bu süreçte Dünya da kendi ekseni etrafındaki dönüşünün etkisiyle zamanla dıştan içe doğru soğumaya başlıyor ve daha sonra hayat için elverişli hale getiriliyor.İşte dünyamızın bu yaratılış süreci de göklerden sonra gerçekleşmiştir.   (Bkz:Naziat-30)

 

 

Naziat-30-31: Ardından da/göğün ardından yeryüzünü (geoit bir şekilde) yayıp yerleşmeye hazırladı.Oradan da (yaşam için) suyunu ve otlağını,bitki örtüsünü çıkarıp meydana getirdi.

Özetle,önce gök/evren ve daha sonra evrenin pir parçası olan dünya gezegeni yaratılıp yaşam için elverişli hale getiriliyor.

 

saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Ademin çocukları"nın ensest ilişkiden olduğu doğrumu? Yaratıcının elinden her şey geliyorsa eğer neden kardeşler ilişkiye girmiş başka olanak bulunamamış mı? Zorunluluk neden?

 

Bu durumda diğer tez daha doğru gözükmüyor mu?

 

Adem'in çocuklarının ensest ilişkiden olduğu doğru değildir.Bu ensest olayı ne kur'an'a,ne de sahih bir hadise dayanır.Bununla ilgili rivayetler/söylentiler de uydurmadan başka bir şey değildir.

 

NİSA-1.ayetin meal ve açıklaması şöyle olur!

 

1-Ey insanlar! Sizi tek bir candan (bir canlı hücreden) yaratan ve (o canlı hücrenin birkaç hücreye bölünmesiyle) onun eşini de ondan (onun cinsinden) meydana getiren ve ( o  bölünmüş hücrelerin herbiri biyolojik bir süreçle birer beşer olarak vücut bulduktan sonra) ikisinden bir çok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının.Ve Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan da sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir. ( الله اعلم )

 

1-( التحرير والتنوير) قيل : خلق حوي من بقية الطينة التي خلق منها آدم )

2-(زاد المسير ) وقال ابن بحر : منها ، أي: من جنسها )

3-وخلق منها زوجها أي: من نفسها، يعني من جنسها ليكون بينهما ما يوجب التآلف والتضام، فإن الجنسية علة الضم، وقد أوضح هذا بقوله تعالى: ومن آياته أن خلق لكم من أنفسكم أزواجا لتسكنوا إليها وجعل بينكم مودة ورحمة إن في ذلك لآيات لقوم يتفكرون [الروم: 21].

(تفسير القاسمي )

4-فقد نقل عن القفال في تأويل هذه الآية أنه تعالى ذكر هذه القصة على سبيل ضرب المثل، والمراد خلق كل واحد منكم من نفس واحدة، وجعل من جنسها زوجها إنسانا يساويه في الإنسانية، وارتضى أن يكون هذا أحد التأويلات

(زهرة التفاسير )

 

Yukarıda ki tefsir metinlerinde de  İlk insan hz.Adem neden yaratılmışsa,onun eşi de onun yaratıldığı aynı öz ve cevherden yaratılmıştır.deniliyor.Çünkü ‘’منها ‘’minha’’ kelimesiyle, onun yaratıldığı aynı cins ve cevher ifade ediliyor.Yani Havva Adem’den yaratılmış değildir,ikisi de aynı maddeden yaratılmıştır.  Bkz:Tefsirur Razi,Tefsirul mizan,Tefsirul menar,Fizilalil kur’an.

 

Ayrıca/nefsi vahideden/ilk ve tek hücreden Adem oluşuyor ve bu hücrenin bölünmesi sonucunda meydana gelen diğer hücrelerden biri ona bir eş,diğerleri de biyolojik bir süreçle aynı yöntemle Adem gibi topraktan birer beşer olarak vücut buluyorlar ve daha sonra Adem ve eşinden türeyen çocuklar ile aynı nefsi vahideden meydana gelenlerin çocuklari de birbirleriyle evleniyorlar.Yani kardeşin kardeşle evlenmesi söz konusu olmamıştır.Ama o diğerleri de nefsi vahideden/Adem’i temsil eden asıl hücreden meydana geldikleri için bu yönüyle onlar da yine Adem’den sayılırlar.

Son olarak da bunlar arasından Adem halife olarak seçiliyor.Onun bu durumuna da ALİ İMRAN-33.ayete vurgu yapılarak Adem’le birlikte başka bireylerin varlığına da işaret edilmiştir.

Ali İmran-33.ayete göre yüce Allah Adem’i de o zaman mevcut bulunan ve henüz ilahi mesajların muhatabı kılınmamış bulunan ilkel insanlar arasından seçiyor.Bu da Adem’le birlikte bazı bireylerin var olduğuna işarettir.Çünkü Adem bir halife seçilmişse,(Bakara-30 ve Ali İmran-33) hem cinsleri arasından seçilmiş demektir.Ama,henüz ilahi mesajların muhatabı kılınmayan bu insanlar da Adem’i oluşturan nefsi vahideden/o tek hücreden meydana geldikleri için bu yönüyle de Adem’den sayılırlar,yoksa Adem bedenlendikten sonra ondan meydana gelmiş değiller.

 

İşte gerek Adem ve Havva dan bedensel olarak türeyenler/çocuklar,gerek diğer bireylerden meydane gelenler birbirleriyla evlenmişlerdir.Yani ensest ilişki diye bir durum söz konusu değildir.

 

Yani BAKARA-30.ayeten de anlaşılıyor ki,Adem’le birlikte bazı bireylerin var olduğunu ve onlar arasından Adem’in halife seçilmiş olduğuna işaret vardır.

 

Özetle,

 

a)Tüm insanlık bedensel olarak değil de,nefs ve benlik açısından Adem den.(Adem’i oluşturan nefs ve benlikten) yaratılmıştır.)

Bu nedenle nefs ve benlik açısından tüm insanların atası Adem’dır. 

b) Adem ve eşinin bedenlenmesi topraktan olduğu gibi,onun (bedeninden değil,) nefs ve benliğinden yaratılan bireyler de onun gibi topraktan bedenselleşmişlerdir.                                     c) Adem’in ve diğerlerinin çocukları birbirleriyle evlenmişlerdir.Yani ensest ilişki diye bir durum söz konusu değildir.. (الله اعلم )  En doğrusunu Allah bilir.

 

Saygılarımla. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran'ın astronomi,coğrafya içeren ayetlerinde, Allah, mecaz yapmış olabilir ama  aşağıdaki  ayette pek mecaz yaptığını sanmıyorum.

.

.

.

begeniyorsa sende onu beğeniyorsan o sadece sana HELALDİR dostum bunu sölüyorum çünkü yaşlandın kafilede gençler var ve elinden hatunu kapabilirler.

 

 

Sn.MAVİGÜÇ_

 

 

 

Gösterdiğiniz ayetlerin meal çevirileri hatalarla dolu olduğundan,maalesef söz konusu ayetlerin verdiği mesajlar da hep yanlış algılanmaktadır.

 

Bu ayetlerin açıklamalı doğru meallerini aşağıya alıyorum.Zaten kur’an’ın arapçasında (orjinalinde) en ufak bir sorun yaktur.Ama meallerdeki çeviri hataları veya uydurma rivayetlere dayanan yorumlar yüzünden maalesef ayetlerin mesajları hep yanlış algılanmakta ve sorunlu hale gelmektedir.Ayetlerin meal çevirileri doğru ve düzgün yapıldığında hiçbir sorunun olmadığı görülecektir.

  

NİSA-3.ayetin açıklamalı doğru meali şöyledir.

 

Nsa-3-Eğer (himayenize almak istediğiniz) o yetimler hakkında [sosyal] adaleti yerine getiremeyeceğinizden (onların mallarını,canlarını ve her türlü insanı yaşam standartlarını koruyamayacağından) korkarsanız o zaman (durumunuza uygun bir şekilde) sizlere helal olan (o kimsesiz,çaresiz,yetim sahibi dul) kadınlardan ikişer,üçer,dörder nikahlayınız. (ve böylece onları kendi himayenize alarak insanca yaşayabilecekleri bir aile ortamına kavuşturunuz); ama eğer,[o evlendiğiniz kimsesiz,sahipsiz yetim sahibi dul] kadınlar arasında da adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız o taktirde onlardan (sadece) bir tane ile-yahut meşru bir sözleşme ile sahip olduğunuz (mülki yemin eşiniz) ile yetinin.Bu ise doğru yoldan sapmamanız için daha uygundur.  

 

 

Bunun açıklaması da şöyledir.

 

1-Nisa-3-ayetin mesajı,savaş vb.nedenlerle nice yetim sahibi dul kadın ve yetimlerin bulunduğu ve onları koruyacak sosyal bir devletin veya kurumun bulunmadığı bir topluma yöneliktir.Böyle bir toplumda dul kalmış yetim sahibi kadın ve yetim kalan çocukları sahipsiz,kimsesiz bırakmamak ve tüm maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak imkanı olan kesime düşüyor. Burada bu yetim sahibi dul kadınlar hem kendilerine bir eş,bir yuva,hem de çocuklarına baba olacak birini şayet arzuluyorsa ,işte bu ayetin hükmü devreye girer.

2-Birden fazla evlilik ancak yetim sahibi dul kadın ve çocuklarını korumak, bir eş ve baba olarak maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla olabilir. Bu nedenle böyle bir durum ve amaç yoksa veya adil davranılmamasından endişe ediliyorsa böyle bir durumda bile birden fazla evliliğin caiz olmadığını yine ayetin son cümlesinden anlıyoruz.

3-Bu yetimler sahibi dul kadınlarla evlenmek isteyenin de ya bekar, ya da dul olması gerekir, şayet eşi varsa, adaleti gerçekleşemeyeceğinden dolayı kur’an’a yine bu evliliği yapamaz.

4-Bugün yapılan ikinci evlilk, söz konusu amaçla yapılmadığından ve gerekli şartların da mevcut olmadığından caiz değildir.

5-İslam da tek evlilik esastır, bu nedenle zaruret olmadıkça, ikinci evliliğe ruhsat yoktur.

6-Kur’an’ın hükmü hakim olsaydı, Nisa -3.ayete belirtilen şartlara uygun olmayan bugünkü ikinci evliliklerin hiç birine asla müsaade edilmeyecekti.

7-Kur’an bu ayetin mesajıyla sosyal bir toplum ve sosyal bir devletin oluşturulmasını ön görmüş olup dul kalan nice yetim sahibi kadın ve yetimlerin himaye ve korunmasını amaçlamaktadır. Bu nedenle bunların maddi ve manevi her türlü ihtiyaçlarını karşılayan, onları himaye edip koruyan sosyal bir devletin bulunması halinde,ayetin hedeflediği amaca da ulaşılmış demektir.

Aşağıdaki arapça metninde de bu ayetin böyle bir mesaj verdiğine dair delillerle anlatılmaktadır.Yani bu ve daha nice ayetlerin meal çevirileri ve yorumları hatalı olduğundan,kur’an’ın verdiği mesajın yanlış algılanmasına sebep olmaktadır.

 

موضوع الآخر الذي يجب أن نتطرق له حتى نكمل فهمنا هو تعدد الزوجات وبالتحديد الآية 3 من سورة النساء.

وَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ تُقْسِطُواْ فِي الْيَتَامَى فَانكِحُواْ مَا طَابَ لَكُم مِّنَ النِّسَاء مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ تَعْدِلُواْ فَوَاحِدَةً أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ ذَلِكَ أَدْنَى أَلاَّ تَعُولُواْ

للأسف الغالبية العظمى من المفسرين يتجاهلون الجزء الأول من الآية الكريمة وتتجه أنظارهم مباشرة إلى “انكِحُواْ مَا طَابَ لَكُم مِّنَ النِّسَاء مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَ”. والجزء الأول هو أهم جزء لإنه شرطي يعني كل ما بعده يتوقف على هذا الشرط “وَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ تُقْسِطُواْ فِي الْيَتَامَى”. يعني بإختصار موضوع الآية كلها عن اليتامى (الذين أبوهم ميت أو مختفي أو غير معلوم). إذا الآية تجيز تعدد الزواج فقط في حالة نساء عندهم يتامى. يعني حينما تتحدث الآية عن مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَ هي تتحدث عن مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَ من النساء أمهات اليتامي الذين في الشرط في أول الآية. و “طاب لكم” لا تعني “على مزاجكم” ولكن تعني أن يكون تعدد الزوجات برضاهن. و نرى معنى أن يطيب شخص لشخص آخر في الآية التالية:

وَآتُواْ النَّسَاء صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً فَإِن طِبْنَ لَكُمْ عَن شَيْءٍ مِّنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَّرِيئًا

يعني الآية تسمح بتعدد الزواج فقط في حالة النساء أمهات اليتامى وأن يكون هذا التعدد برضاهن كلهن وأن يعدل الزوج بينهن. أما إذا لم تكتمل هذه الشروط فيجب ان يتزوج الشخص بأرملة واحدة أو من فتاة بينه وبينها أيمان (أي عهد الخطوبة).

(NİSA-3)       أى: فإن خفتم ألا تعدلوا  فيكفيكم زوجة واحدة (أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ) أى: ما ملكت يمينكم من زوجات

فقد حلل الله الزواج من أكثر من واحدة حتى أربعة بشرطين هما: فى حالة الخوف من عدم القسط فى اليتامى: فنتزوج أمهاتهم لنُنفق على أولادهن اليتامى، والثانى فى الآية 24  من سورة النساء: {.... وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَاء ذَلِكُمْ أَن تَبْتَغُواْ بِأَمْوَالِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ....} أى وجود الإمكانية المالية للإنفاق على أكثر من زوجة.

-إن الأمر بالتعددية ضمن الشروط المنصوص عليها ٬ يحل مشكلة فادحة تجلبها الحروب على التجمعات المتحاربة ٬ من

وجود رجل إلى جانب الأرملة يحصنها ويحميها من الوقوع في الفاحشة. جوانب عدة:

     توفير مأوى آمن للأولاد اليتامى ينشؤون فيه

ضَمِنَ بقاء الأم الأرملة على رأس أولادها اليتامى تحفهم وترعاهم. وفي ذلك صيانة وحماية للأولاد من التشرد

والانحراف. فمؤسسات رعاية الأيتام قد يوفر بعضها المأوى لهؤلاء الأيتام ٬ لكن ذلك يتم بعيدا عن أمهاتهم. إلا أن هذا

لا يلغي ضرورة وجود مياتم ومؤسسات في المجتمع تعنى باليتامى فاقدي الأب والأم (أو اللقطاء) وهنا يأتي دور التبني

إن من الخطورة على المجتمع من خلال العلاقات الأسرية أن نعزل مسألة التعددية اليوم عن المحور الأساسي الذي

ارتكز عليه الأمر الإلهي بالتعددية ٬ وهو محور اليتامى ٬ ونجعل منها مسألة ترسخ الذكورية ٬ وتطلق يد الرجل بالزواج

متى شاء مثنى وثلاث ورباع ٬ في مجتمع غير محارب يتوازن فيه تقريبا عدد الذكور بالإناث. ومن الخطورة الأكبر أن

نبتدع ٬ كما يفعل بعض فقهاء اليوم ٬ مبررات للرجل تسوغ له الزواج بأربع تحت عناوين ركيكة حينا ٬ً مضحكة حينا آخر ٬

ظالمة في كل الأحيان--------------------------

-----------------------

الأحزاب آية 50 )

 

Ahzap-50.ayetin açıklamalı doğru meali ise şöyledir.

 

Ahzap-50: Ey Peygamber! Biz,mehirlerini vermiş bulunduğun eşlerini; Allah’ın sana (bakımını üstlenmek,ihtiyacını karşılamak amacıyla) verdiklerinden sözleşmeyle sahip bulunduğun kimse(siz)leri; seninle birlikte (Mekke den Medine’ye ) göç etmiş (bulunduğundan dolayı yalnız ve kimsesiz kalan) amca ve hala kızlarını,dayı ve teyze kızlarını; ve (özellikle evlendirilmesi hususunda) kendini Peygamber'e sunan ve peygamberin de kendisini evlendirmek istediği mü'min bir kadını-ki bu yalnızca sana hastır, diğer mü'minler için değildir-(işte bütün bunları sorumluluk ve himayende tutmanı) sana helal kıldık. Doğrusu biz, eşleri ve ellerinin altında bulunan kimseler hakkında üzerlerine yüklediğimiz sorumlulukları bildirmiştik ki güç bir duruma düşmeyesin. Zaten Allah sonsuz bağışlayan ve merhamet edendir.

   

 Bu ayetin akraba evliliğiyle,cinsellikle ve ganimet olarak alınan cariyelerle hiçbir ilgisi yoktur. Zira,Kur’an da geçen ( ما ملكت) ‘’cariyeleri’’değil,yemin akdiyle kişinin himaye ve bakımını üstlendiği kimsesizler,ya da bu akit vesilesiyle evlendiği eş anlamına da gelir.Yani burada ganimet olarak alınan cariyeler söz konusu değildir.Ayete geçen (أَفَاء اللَّهُ عَلَيْكَ)‘’efa Allahu aleyke’’ifadesinin de meal çevirisi hep yanlış yapılmıştır.Bunun ganimetle hiçbir ilgisi yoktur.Ayrıca hz. peygamber Medine’ye hicret ederken bu derecedeki akraba kadınlarından bir kısmı hicret etmiş,bir kısmı da hicret etmemiti.İşte kendisiyle gurbet diyarı olan Medine’ye hicret edenler gerek akraba olsun,gerek olmasın yalnız ve kimsesiz kaldıklarından hz.peygamber bunları kendi himaye ve sorumluluğu altına alıyor, Mekke de kalıp hicret etmeyenleri ise hz.peygamber onları himaye edemiyor.Bu nedenle ayette’’sadece seninle birlikte hicret edenler…….’’denilmiştir.Yani bunların velayetlerini,himaye ve sorumluluklarını sana verdik.Bunları himaye edip bakabilmeni sana mümkün kıldık,bu sorunu sana çözdük.’’şeklindedir.

Ayrıca ayete geçen هَاجَرْنَ مَعَك ‘’seninle göç edenler’’ifadesi ile,Enfal-72.olan  ما لكم من ولايتهم من شيء حتى يهاجرو: والذين آمنوا ولم يهاجروا  ] ‘’ Öte yandan iman eden,zulmün egemen olduğu diyardan (Mekke den) göç eden,Allah yolunda mallarıyla canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; işte bunlar (sahiden) birbirlerinin veli ve hamileridir.Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden siz sorumlu değilsiniz,ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar… .’’ şeklindeki ayet de bunun böyle olduğunu göstermektedir. (  الله اعلم)

 

 

Aşağıdaki arapça metninde de ayetin tefsiri ve verdiği mesaj bu şekilde anlatılmaktadır.Yani Ahzap-50.ayetin akraba evliliğiyle hiçbir ilgisi yoktur. Ama maalesef hatalı meal ve yorumlar yüzünden kur’an’ın burada da verdiği mesaj hep yanlış algılanmıştır.

 

فأن الله سبحانه لايتكلم عن الجنس ايضا ولكن عندما هاجر الرسول صلوات الله عليه كان معه زوجاته و فئة من النساء فخاطبه الله واخبره بأنه المحلل لهن ( محلل لهن فقط اي مُحرم يعني مسؤول عنهم في السفر وعندما يحلون في المدينة لأنها مدينة جديدة عليهن ولا يعرفن فيها احدا . فيقول له الله يايها النبي انا احللنا لك ازواجك لانك طبعا اتيت اجورهن وماملكت ايمانك ( خادماتك) لانهن اقسمن اليمين وفي عهدتك وبنات عمك وبنات عماتك وبنات خالك وبنات خالاتك اللاتتي هاجرن معك وانظروا الى هاجرن معك هيً اكبر دليل على صدق مااشير اليه لان لو كان معناه النكاح فلماذا اللاتي هاجرن معه فقط كان النبي يستطيع النبي ان يتزوج اي بنت ( خال وخالة وعم وعمة )

وامرأةً مؤمنة ان وهبت نفسها للنبي( واذا امرأة ليس لها محرم او معيل وهاجرت اوسافرت مع الرسول فالرسول يكون لها مُحرم

ان اراد النبي ان يستنكحها فالرسول يستطيع ان يكون وليها في حالة نكاحها وهنا يستنكحها معناه ليس ان ينحكها النبي ولكن ينكحًها لغيره وهذه الرخصة للنبي فقط ولايستطيع اي شخص ان يكون محرم لبنت خالة اوخالته اوعمه اوعمته او اي امرأة غريبة عنه (خالصة لك من دون المؤمنين). والذي يبدو جليا في تكملة الآية (قد علمنا مافرضنا عليهم في ازواجهم........) لان الله قد بين للمسلم ما الفئة من النساء يكون مسؤؤل عنها (ماليا واخلاقيا لاجنسيا) كمعيل ماديا ومعين في السفر ( الزوجة وملك اليمين ) لكي لايتحرج النبي من هذا الامر.--------------

-------------

 

Özetle,

 

1-İslam da zaruret dışında birden fazla kadınla evlenmek helal değildir,Ayrıca hz.peygamberin de himaye edip sahiplenmek amacıyla dul,yaşlı ve bakıma muhtaç kimsesiz kadınlarla yapmış olduğu evliliğinin de,bu konuda henüz NİSA-3.ayetinin inmediği bir zamanda gerçekleşmişti. Ve onun hiçbir cariyesi de yoktu.

2-Nisa-3.ayetle ilgili meal ve yorumların tamamı hatalı olduğundan,sanki kur'an da dörde kadar eşliliğe onay veriliyor.

3-kur'an,ne hz.peygambere,ne de herhangi bir insana cariye edinmesine asla onay vermediği gibi cariye ve köle edinmesini de yasaklamaktadır..

 

Çünkü Muhammed-4.ayette göre savaş esirlerinin mutlaka serbest bırakılması,ganimet olarak alınmaması ve cariye edinilmemesi kesin bir dille emredilmektedir.

 

Muhammed-4.ayetin doğru meali aşağıdadır.

 

Muhammed-4:Ne zaman (size saldıran) inkarcılarla (savaş meydanında) karşı karşıya gelirseniz ilkin,kontrol merkezlerini vurun/etkisiz hale getirin. Güçlerini kırıp üstünlük sağladığınızda, kalanları sıkıca bağlayın.Savaş sona erince ister karşılıksız,ister fidye karşılığında (esir takası vb) mutlaka o esirleri serbest bırakın.”şeklindedir.

İşte burada da esirlerin mutlak surette serbest bırakılması emredilmiş olup,onları ganimet alarak cariye ve köle edinmek tamamen yasaklanmıştır.

 

Saygılarımla.

 

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Olay çok basit, o dönem de daha kopernicus yoktu, ve bilinen dünyanın tamamı iskenderiyeli batlamyus un ve aristoteles in dünya merkezli ve kapalı evren modeli ni biliyorlardı. Yani dünya sabit güneş ve ay onun etrafında döner. Kuran da birçok ayette güneşin ve ayın yorungesinde durmadan akıp gittiğinden bahseder.hicbir ayette dünyanın döndüğü veya yorungesi olduğundan bahsedilmez. Yani muhammet o zaman bu bilgisiyle o zaman ki insanları etkilemeye çalışmış ( çünkü adamların dünyadan haberi yok) bunları allah in mucizeleri olarak göstermeye çalışmış ama görüyorum ki bazı arkadaşlar en az 700 lerin araplari kadar dünyadan bihaberler. Yazık az okuyun bari hiç olmazsa kuran in mealini okuyun da verecek mantıklı cevaplarınız olsun. 

 

‘’….hicbir ayette dünyanın döndüğü veya yorungesi olduğundan bahsedilmez….’’ (diyorsunuz)

 

 

İşte DÜNYANIN sabit ve durağan olmadığını,uzay boşluğunda hareket ettiğini söyleyen ayet ile,yine Dünyanın,Ayın ve Güneşinin de herbirinin kendi yörüngesinde hareket ettiğini söyleyen başka bir ayet!

 

1-NEML-88: Dünyanın uzay boşluğunda döndüğünü söyler,

 

NEML-88: Ve dağları görürsün,onları hareketsiz/sabit sanırsın.Oysa onlar bulutlar gibi hareket ederler (dünya ile beraber dönerler).Bu,her şeyi mükemmel bir nizama bağlayan Allah'ın sanatıdır bu: Şüphe yok ki, yaptığınız her şeyden haberder olan da yine O'dur.. Neml,88-

 

2-Yasin-otuz üçten kırkıncı ayete kadar da (33-40) hem ARZ/dünya,hem AY,hem de GÜNEŞTEN söz  edildikten sonra, ( وكل في فلك يسبجون) ‘’ve küllün fi felekin yesbehune’’ Yani ‘’ Bunların/Arz,Ay  ve Güneşin her biri kendi yörüngesinde hareket edip gitmektedir.’’ deniliyor.

 

İşte Yasin 33.ayette susuz,yağmursuz kalınca adeta ölen Arzdan/dünyadan söz edildiği gibi 36. ayette de yine Arzdan/dünyadan söz ediliyor,daha sonra,38.ayette Güneşten,39.ayette de Aydan söz edildikten sonra  40.ayette ( وكل في فلك يسبجون) ‘’ve küllün fi felekin yesbehune’’ Yani ‘’ Bunların /Arz/dünya,Ay  ve Güneşin  her biri kendi yörüngesinde hareket edip gitmektedir.’’ deniliyor.

 

وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ     Yasin -33.ayet.

 

Yasin-33.ayetin doğru meali şöyledir:

 

Yasin-33: (Susuz,yağmursuz kalarak adeta) Ölmüş olan yeryüzü de onlar için bir âyettir. Biz onu/yeryüzünü yağmurla/ dirilttik ve ondan taneler çıkardık ki, yiyip duruyorlar.

 

Not,bir çok mealde Arz/yani yeryüzü ifadesi toprak diye çevirilmiştir,halbuki Arapçada toprağa ( تراب) ‘’turab’’ denir. (الْأَرْضُ) ‘’Arz’’ ise,üzerinde bol toprak bulunan yeryüzü/dünya anlamındadır.Çünkü hem Arapçada,hem de kur’an’ın  her yerinde dünyanın karşılığı (الْأَرْضُ)  ‘’ARZ’’dır.

 

İşte söz konusu yorumunuz mesnetsizdir.Yani kur’an’a göre Arz/dünya,Ay ve güneş kendi sistemiyle birlikte uzay boşluğunda dönmektedirlr.

 

Özetle,dünyanın iki hareketi vardır,hem kendi ekseni etrafında,hem de güneş etrafında.Kur’an hem dünyanın hem de güneşin de hareketlerinden söz ediyor!  Ama daha önceki yıllarda bilim insanları güneşin sabit ve durağan olduğunu düşünüyorlardı,şimdi ise onlar da 1400 küsür sene önce tıpkı kur’an’ın  söylediği gibi güneşin de durağan olmadığını ve hareket ettiğini kabul kabul ederler.Yani kur’an’ın  1400 küsür sene önce söylediğini,bilim insanları bunu yine keşfetmeye başlamışlardır.  

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn.yakup,

 

 

'' yedi gök içinde (arasında güneş, ay ) var dünya göğü, güneş göğü şeklinde ....''  (diyorsunuz)

 

Göstermiş olduğunuz İlgili ayetin meali yanlıştır,doğrusu şöyledir.

 

NUH-15-16.AYETİNLERİN DOĞRU MEALLERİ ŞÖYLEDİR!

 

NUH-15:(Araştırma gözüyle) Bakmıyor musunuz! Allah yedi semayı/manyetik mekan kuşaklarını nasıl birbiriyle uyumlu yaratmıştır.

 

NUH-16: Ve semaları/evreni yaratırken onlarla birlikte ayı bir nür (yansıtıcı),güneşi de ışık ve enerji kaynağı yapmıştır.''şeklindedir.

 

(- قال قطرب : فيهنّ بمعنى معهنّ ، أي : خلق القمر والشمس مع خلق السموات  ، كما في قول امرىء القيس

 

Bu nedenle  '' yedi gök içinde (arasında güneş, ay ) var dünya göğü, güneş göğü'' şeklindeki yorumunuz mesnetsiz olup,gerçekle bir ilgisi yoktur.       İşte güneş,ay yedinci gökte değil,böyle bir ifade kur'an'a değil,belki çevirisi hatalı olan meallere dayanır.Kur'an'a göre Dünya,ay ve güneş aynı semade/uzayın manyetik kuşağındadır.Çünkü dünya güneşin bir uydusu,ay da dünyanın uydusudur ve böylece dünya,ay ve güneş aynı manyetik kuşakta/semada bulunurlar.İşte buna birinci sema denir.

 

1.Sema, Güneş sistemi ile birlikte temsil ettiğimiz uzay mekanı (yani birici sema,gök). Yaklaşık olarak 6.5 trilyon km’dir.,

 

Ayrıca birinci Semadan söz etmişken diğer semalara da bir göz atalım,

 

2-Galaksimizin temsil ettiği uzay mekanı ( ikinci sema,gök).Bunun kutru ise,30-100 bin ışık yılıdır.

3-Galaksi gurubumuzun temsil ettiği uzay mekanı (üçüncü sema,gök).Bu üçüncü sema galeksi gurubumuzun seması 2 milyon ışık yılı...

4-Galaksi guruplarının ortaklaşa temsil ettiği evrenin merkez radio manyetik mekanı. (dördüncü sema,gök) Evrenin iç çekirdeği sayılan galaksiler guruplarının toplu mekanı dördüncü sema 100 milyon ışık yılı çapındadır.

5-Kuasarların temsil ettiği evren mekanı (beşinci sema,gök).1 milyon ışık yılı mesafede.

6-Kaçan yıldızların temsil ettiği genleşen evren mekanı ( altıncı sema,gök). 20-100 milyar ışık yılı mesafededir.

7-Bunun dışındaki evrenin sınırsız sonsuzluklarını temsil eden evren mekanı (yedinci sema,gök).

 

Bu semalardan birinden diğerine intikal,hem hız yetersizliği yüzünden hem de manyetik gerilimleri aşaması yönünden imkansızdır.Bu semalara intikal için ışık hızını aşmak,maddi hüviyeti terk etmek gerekir. (alıntıdır)

 

Yani Kur’an yedi kattan değil,yedi farklı manyetik mekan kuşaklarından söz ediyor.(الله اعلم

 

Saygılarımla.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eski kitaplarda okudugum kadari ile:

Kuran' Ibrahim peygamberin oglu Ismail tarafindan yazilmaya baslanmistir, ne kadar dogrudur bilinmez ancak Yahudi Turk arkadaslarim; "kendi tarihlerinde boyle anlatiya inanildigini "soylemisti! bunun dogruluguna inanabilirmiyiz?

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Materyalistlerin en büyük açmazı dini bozulmuş hırıstıyanlık ve Yahudilikle özdeşleştirirler islamıda geleneksel İslam ve tekke kültürü görmek hoşlarına gider

Bu söylediğin bilgi yukarıdaki geleneksel politeist dinlere aittir

Ayrıca materyalizm demokritosdan agust comta ve Marks'a kadar hiç bir zaman ne evreni öde insanı tanıyamamışlar hatta bilememişlerdir

Bilmedikleri olguları yadsıyan maddeci dünya görüşü her zaman inkarcılığı ile kalmıştır

Tavanın kubbe ve düz olduğunu söyleyen zata şu söylenebilir küre olan dünyanın küreyi saran yuvarlak olur

Materyalistler ne kadar uğraşırsa nafile zail olmaya mahkumdur

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Kuran-ı Kerim'de sadece Enam suresi 35.ayette geçen bir cümle çok dikkat çekmektedir. 6:35 (7.cüz) numaralı bu ayette Dünya'ya bir delik açıp aşağı inmekten bahsediliyor. Gerçekten de kutuplardan bir delik açıp dünyanın merkezine inseydik 6357 km inmemiz gerekirdi çünkü dünyanın yarıçapı kutuplardan 6357 km'dir (Ekvatorda ise yirmi km fazladır) Farkettiyseniz bu ayetin numarası 6:35 cüz numarası 7 ile birlikte 6357 km mesafeye işaret ediyor. NASA resmi internet sitesinde de 6357 km dünyanın yarıçapı olarak belirtilmektedir.

 

Ayrıca bu ayetin içinde mucize getirmekten de bahsediliyor. Gerçekten de Kuran'ın indirildiği çağda kimse 6357 km dünyanın yarıçapını tam olarak bilmiyordu ve km uzunluk birimi henüz yoktu. Dünya'ya delik açıp aşağı inmekten bahseden tek ayet budur. Binlerce ayet numarasının arasında bu cümlenin tam 6:35 (7.cüz) sırasında gelmesi tesadüf olamaz. Metre ve Km uzunluk birimi de Kuran'dan asırlar sonra 19.yüzyılda ortaya çıkmıştır.

peki neden kutuplardan ölçülüyor da, ekvatordan ölçülmüyor? Acaba Enam suresinin 37'nci ayeti de buna mı işaret ediyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Kuran'ın gök cisimleri ve hareketleri konusunda,evrenin yapısı ve işleyişi konusunda oldukça yanlış fikirlere sahip olduğu göze çarpmaktadır.

  -Dünyayı düz sanmaktadır

   -Göğü/uzayı düz sanmaktadır

   -Yeryüzünü evrenin en aşağı kısmı sanmaktadır

   -Dünyanın kendi çevresinde döndüğünü bilmemektedir

   -Kütleçekimi hakkında yanlış bilgilere sahiptir

Alıntı

Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN

 Kuran işte bu göğün yerden yükseltildiğini düşünüyor ki bu çok yanlışlıştır.Çünkü yıldızlı gök dünyadan daha önce vardı.Hatta dünya bu yıldızlı uzay boşluğundan çekilen parçalardan oluştu.Bunu bilmediği için,kütle çekimini bilmediği için yıldızlı göğün yeryüzünden yükseltildiğini sanıyor Kuran.

 

 Burada anlatılmak istenen gece gökyüzüne baktığında gökyüzünün süslenmişçesine parlak olduğunu görürüz şimdi dik eki orada bir geçmiş zaman ekini anlatır yani buradan senin acizliğinle anladığın şudur Allah dünyayı yarattı sonra süsledi hayır zaten olan bir şey var ki yıldızlar o zaman yıldızları yaratan Allah bize gökyüzünü saydam kılarak yıldızları görmemizi sağladıysa göğü süsleyen yine Allahtır.BURADA İNSANLARIN AKLINI KARIŞTIRMAYIN 

 

Alıntı

  Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN

Alıntı

Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (RAD 2 KURAN)

Alıntı

 Ve yükseltilmiş tavana and olsun-TUR 5 KURAN

Alıntı

Ve göğü nasılda yükseltmişiz-GAŞİYE 18 KURAN

Alıntı

Onu yükseltti ve bir tavan gibi yaptı-NAZİAT 28 KURAN

Alıntı

Gökleri yarattı direkler olmaksızın...LOKMAN 10 KURAN

  Tavan düz yada kubbemsi olur.Yuvarlak değildir.Oysa dünya yuvarlak olduğu için gök/uzay dünyanın tavanı olamaz.Olsa olsa dünyayı her bir tarafından sarmalayan bir şey olur.Yani dünyayı düz sanan birinin ifadesidir göğü düz bir tavan olarak sunan ifade.

    Yıldızlarla dolu bu gök yerden yükseltildiği için,gökyüzünün yere düşmesi tehlikesi vardır Kuranda.

Alıntı

 Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN

   Göğü nesnel bir tavan olarak düşündüğü için,yeryüzüne düşecek bir şey sanma cehaletine düşüyor Kuran.Tıpkı bir evin tavanının çökmesi gİbİ

 

 dünyanın şekli geoitir yani yukarı tarafları basıktır tavan nedir evleri yağmurdan koruyan bir yapıdır ki  bizim üzerimizdeki tavan yani atmosfer de bizi türlü gök taşlarından korur zaten dünya da kubbemsi bir şekle sahiptir yani eğimlidir dümdüz veya tamamen yuvarlak değildir  göğün üzerimize düşmesi ise şöyledir ki gökte ne vardır türlü gezegenler atmosfer yıldızlar evet bunların bir çekim kuvvetleri o kadar mükemmel şeklide Allah tarafından oraya konmamış olsa onlar nasıl düzen içinde duracaklar size öğretmenleriniz hiç kapalı anlatımı anlatmadılar mı?Yani Allah kocaü bir boşluk gibi duran uzayı kendi emrinde düzene koyandır.

Alıntı

  Onlardan öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü.-NAHL 26 KURAN

Alıntı

Burada bir kıssa söz konusudur.Yani evlerinin başlarına yıkıldığını ve bunun da çok şiddetli olduğunu söylemektedir

Alıntı

 

Alıntı

Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.ENBİYA 32 KURAN

   Evreni bir ev gibi düşünen,dünyayı evin düz zemini göğü de evin tavanı zanneden bir yanılgının içindedir Kuran.Gök yazılı bir kağıt gibi düz sanılıyor.O yazılı düz kağıt gibi dürüleceği söyleniyor.

 

yine dediğim gibi gökyüzü dünyayı gök taşlarından vb. şeylerden korur onun üstünde güneş sistemimizde ise yine Jüpiter ve Satürn Güneş Sistemine girecek olan büyük asteroidleri  engeller yani aynı eve yağmur girmesini engelleyen tavan gibi bizi korur

Alıntı

Gök o gün yazılı bir kağıt gibi,kitap sayfası gibi dürülecek(enbiya 104 kuran)

Dünyayı evrenin en alt kısmı sanarsanız,göğü de dünyadan yükseltilmiş bir yer sanarsanız;göğün yere düşme tehlikesinin olduğu yanılgısına da düşersiniz böylelikle.

 

Burada o gündeki ALLAH ın kudreti anlatılıyor buradan ne çıkardınız anlamadım

Alıntı

  Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN

Alıntı

gökyüzü yeryüzünden yüksektedir bunu anlamamak için akıl sahibi olmamak gerekir.

Alıntı

...Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN

  Görünen o ki düz bir dünyanın üzerinde direksiz yükseltilmiş düz bir gök hayali var kuranda.Ve bu göğün yer üzerine düşme tehlikesi var.Tabi burada gök yukarısı dünyada aşğısı konumunda sanılmaktadır.

  Oysa uzay bilgisi olan herkes bilir ki;

 Yukarısı ve aşağısı gibi kavramlar söz konusu değildir uzayda.

 Dünyayı evrenin en aşağısı zanneden biri için söz konusudur göğün düşme hareketi.

 (Zaten Arapça Dünya/deni kelimesi edna/en aşağı olan kelimesinden türetilmiştir.Ve en aşağıda olan anlamına gelir.Yani Kuran gök yukarda dünya aşağıdadır diyerek,kendinden öncekilerin dünyayı evrenin en alt zemini sanma yanılgısını sürdürüyor.)

  Dünyayı evrenin en aşağısı zannettiği için;var olan her şeyin gök ve yer/dünya arasında olduğunu sanıyor.

 

 

Kuran ın hiçbir yerinde düz bir gökten bahsedilmez burada kastedilen gök yerden görülendir uzay değildir ve burada insanların öğüt alması için söylenen mükemmel bir uyum içindeki sözler vardır

 

Alıntı

Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri, oyun olsun diye yaratmadık. -ENBİYA 16 KURAN

Alıntı

 Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennet  için yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Âli İmran Suresi-133 kuran)

    Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre, dünya da uzayda diğer gök cisimlerinden bir olduğuna göre “gök ile yer kadar” demek anlamsız bir ifadedir. Hatta bu ifadeden yerin en altta, uzayın ise üstte algılandığı anlaşılmaktadır.      Hayır dünya ve uzay neyi oluşturur evreni evren neyi oluşturur? bunun cevabını bulamazsın çünkü evrenin sonunu saptayamazsın  burdan cennetin sonsuzluğunu anla

      #################################

Ve Kuran Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü bilmediği için,Güneşin doğup batması olayını Güneşin hareketine yoruyor.Oysa olay sadece dünyanın kendi etrafında dönmesi olayıdır.Bunu bilmeyen Kuran yazarı olayı Güneşin bir yere gidip gelmesi olarak sunuyor.

Alıntı

  Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı.(BAKARA 258 KURAN)

  Görüldüğü gibi Güneş bir yere gidip geliyor sanmaktadır kuran.Oysa olay sadece Dünyanın kendi etrafında dönmesidir.Güneşin bir yere gidip geldiği yoktur.Yani Kuran kendi çağının astronomi cehaletini aynen paylaşmaktadır.  Burada getirmek doğmak anlamında kullanılmıştır yani şöledir ki benim rabbim güneşi doğudan doğduruyor seninki de batıdan doğdursun.

       ################################################

 Aslında dünyanın düz olduğunu direk söyleyen ayetlerde vardır Kuran da:

Alıntı

Ve yeryüzünü düz yaptı(sutıhat-düz olan-سُطِحَتْ)-GAŞİYE 20 KURAN

Alıntı

Yeri bir döşek kıldık-NEBE 6 KURAN

 Döşek te 'yuvarlak değil düz bir şey'dir.Üzerine uzanacağınız düz bir zemini ifade eder.

Yeryüzü düzdür ama dünya geoittir yani sen çöle baktığında ufuk çizgisi hariç aşağıya doğru gidip yukarıya doğru çıkan eğimler göremezsin(çıkıntılardan bahsetmiyorum) ki Kuranın indiği bir vakitte  bunu okuduğunda çobanın da anlaması lazım bilim adamının da şimdi dünya genel olarak yuvarlakmış gibi görünebilir biz bunu şumdu rahatça söylüyoruz çünkü uydulardan bir sürü resimler geliyor ama sen sokağa çıkıp bu sokak yuvarlaktır dersen sana gülerler.

Alıntı

Ve yeryüzünü yayıp döşedi-NAZİAT 50 KURAN

Alıntı

Ve yeri döşeyip yaydık(medednâ-hâ-مَدَدْنَاهَا)-KAF 7 KURAN

Alıntı

Yeryüzünü uzunlamasına yaydık(medednâ-hâ-مَدَدْنَاهَا)-HİCR 19 KURAN

Alıntı

Ve yere ve onu düzleyene(tahaha-طَحَاهَا)ŞEMS 6 KURAN

(ayette geçen tahaha açıkça düzleştirmek,düz kılmak anlamlarına geldiği halde modern çevirilerde farklı anlamlar verilmeye çalışılıyor.Böylece olayın üstü örtülmeye çalışılıyor.)

 İbni Abbas,İbni Kesir ve Celaleyn tefsiri,bu ayetler dünyanın düz oluşunu çok iyi anlatır demişlerdir.

 

Kendini bir karınca düşün seni bir topun üzerine bıraksınlar emin ol topun üzeri sana düz görünür ama uzaktan bakıldığında yuvarlaklaşır biraz düşün

              ################################

Alıntı

O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay ise bir nûrdur, ona birtakım konaklar da tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz-YUNUS 5 KURAN

Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.

nur ışık demektir.VE AY DA IŞIK YAYAR YANSITMA YOLUYLA DA OLSA SONUÇTA IŞIK YANSITIR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.