Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kutsal Kitapları Allah mı gönderdi?


Panteidar

Önerilen İletiler

kutsal kitapların tamamı allah tarafından gönderilmiştir.düşünenler için kanıt bulmak çok kolaydır.kur'an-ı kerimin bakara süresinin(23-24).ayetlerinde allah insanlığa meydan okuyor.lütfen bakınız.kur'an'ın onun tarafından geldiğine kesin kanıt yine o kitapta.o kitabın allah'tan geldiğini ispatlayınca ortaya diğer kitapların da ispatı çıkıyor.çünkü kuranı yollayan allah olduğuna göre ve kuranın içinde diğer kitaplari da kendisinin yolladiğini belirttiğine göre ve bize yalan söyleme gibi bi acziyette olmadığına göre tek sonuç;tüm semavi kitapların kaynaği ALLAH'tır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Efsuncu kardeş yazdığın ayetler.

 

2/22 - O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın.

 

2/23 - Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz.

 

2/24 - Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının.

 

 

Bak koyu renkli olan yerde kurandaki tanımlanan Allah meydan okumakta cevap açık namazda müslümanların okuduğu ettehiyatü,salliala,sallibarik duaları Allah tarafından değildir yani kurandada yoktur gördüğün gibi yazılabiliyormuş değilmi.Hemde 1400 seneden beri insanlarada okutuluyormuş değilmi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Panteidar,

 

Kuran'ın Allah tarafından gönderildiğine inanmıyorsun ama peygamber hakkındaki fikrini tam olarak anlayamadım. Ondan Hz. Muhammed diye bahsediyorsun.

 

Tevrat'ta yazdığını söylediklerine gelince, İşaya ve yeremya, Tevrat'ın değil, Eski Ahit'in bölümlerindendir.

Eski Ahit 39 kitaptan oluşur ve sadece 5 kitap Tevrat'a aittir. Gerisi hahamlarca yazılmış kanunlar, yorumlar ve diğer peygamberlerin hayatını anlatan hikayelerden oluşur. Tevrat'ın kendisi ise 2 kere tamamen yok olmuş ve din bilginlerince, akılda kalanlardan yola çıkılarak tekrar yazılmıştır. Sonuncu yazılışı, Hristiyanlığın ortaya çıkışından da sonradır. Doğal olarak indiği formu korumadığı gibi, anlatım şekli de değişmiştir.

 

Kuran'da olduğunu iddia ettiğin eksiklere! gelince, Kuran'ın indiği çağda Arap dili zirvesini yaşıyordu. 2 satırlık şiirde 10 küsur hata bulabiliyorlardı. Kuran Arap müşrikleri tarafından da iyi biliniyordu, fakat bahsettiğin şeyler onlar tarafından bile öne sürülmedi. İnanki, böyle bir fırsatı kaçırmak istemezlerdi. Bir dilin kendi yapısı ve insanların anlama şekli dışında birebir çeviri yapmaya kalkarsak ortaya çıkan şey, chicken translation (tavuk çevirme) olur. Ondan dolayıdır ki, Kuran'ın Türkçesi olmaz, meali olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...
  • 2 hafta sonra...

bu kitapların indirildiği peygamberleri allahu teala gönderdiği gibi kitaplarıda o göndermiştir sonra suna değinmek istiyorum tanrı demiyelim lütfen ALLAHU TEALA

 

tüm kutsal kitaplar aynı kaynaktan geliyorsa, neden bir sonraki kabul edilmiyor?

 

 

bu bi ****** ama bunun nedenleride mezhepler hanefi mezhebi yani en dogrusu allahın gönderdiği herseye inannmaktır ama inanmıyorlar o baska ve son kitabımız olan kuranı kerim de bütün peygemberlerin isimleri geçmiştir ve bunları yalanlamamıstır çünkü hepsi allahu teala tarafından gönderilmiştir...risale-i nur külliyatı sözler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Son mesajımdan sonra ardımdan yazmış olanların sanıyorum hiçbiri artık katılımcı değiller.

Ben yine de yorumlarına ve sorularına yanıt vereyim. Belki farklı nickle katılıyorlardır.

 

Panter kardeş Bak aklın yeni yeni çalışmaya başlamış en azından kutsal kitapların gönderildiğini yazmışsın bu da hayra işarettir. Tabi biz Kutsal kitapların tamamının Allah tarafından gönderildiğine inanırız. Sen ile gönderilme hususunda hem fikiriz. acep sen kim tarafından gönderildiğine inanıyorsun?

 

Aklımın çalışmaya başladığını söyleyenin "Kutsal kitapları Allah mı göndermiş?" sorusundaki "göndermiş" fiilinden yola çıkıp "en azından gönderildiğini kabul ediyorsun" mantığıyla hayra işaret bulan aklının ne zaman çalışacağını merak ediyorum.

Bir kitabın bir ilah tarafından gönderilmediği sonucuna erişildiğinde "Öyleyse kim göndermiş?" sorusu ise illa insanüstü bir varlık tarafından gönderildiğine dair şartlanmışlığın ifadesidir. Nedense insanların yazdığı ihtimali hiç düşünülemiyor.

 

meallerde çelişki veya farklılık olabilir.mealle hüküm vermek yanlış olur.gerçekten bu bizim çıkmazımız ama temel şeyler belli.

kurana ayet ekleme çıkarma olmamıştır.kuran lafız olarak inmiştir.yazılı bir kitap olarak değil.dolayısıyla orijinal bir yazılı metin elmizde olmaması doğal.

 

Kur'an'a ekleme ya da çıkarma yapılmadığını nereden biliyorsunuz?

Orijinalinin elde olmadığını kabullendikten sonra nasıl böyle bir iddiada bulunabiliyorsunuz?

Hani Hicr-9'da korunacağı yazıyordu, neden ilk derlenip toplanan Kur'an korunup saklanamamış?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Panteidar,

 

Kuran'ın Allah tarafından gönderildiğine inanmıyorsun ama peygamber hakkındaki fikrini tam olarak anlayamadım. Ondan Hz. Muhammed diye bahsediyorsun.

 

Tevrat'ta yazdığını söylediklerine gelince, İşaya ve yeremya, Tevrat'ın değil, Eski Ahit'in bölümlerindendir.

Eski Ahit 39 kitaptan oluşur ve sadece 5 kitap Tevrat'a aittir. Gerisi hahamlarca yazılmış kanunlar, yorumlar ve diğer peygamberlerin hayatını anlatan hikayelerden oluşur. Tevrat'ın kendisi ise 2 kere tamamen yok olmuş ve din bilginlerince, akılda kalanlardan yola çıkılarak tekrar yazılmıştır. Sonuncu yazılışı, Hristiyanlığın ortaya çıkışından da sonradır. Doğal olarak indiği formu korumadığı gibi, anlatım şekli de değişmiştir.

 

Kuran'da olduğunu iddia ettiğin eksiklere! gelince, Kuran'ın indiği çağda Arap dili zirvesini yaşıyordu. 2 satırlık şiirde 10 küsur hata bulabiliyorlardı. Kuran Arap müşrikleri tarafından da iyi biliniyordu, fakat bahsettiğin şeyler onlar tarafından bile öne sürülmedi. İnanki, böyle bir fırsatı kaçırmak istemezlerdi. Bir dilin kendi yapısı ve insanların anlama şekli dışında birebir çeviri yapmaya kalkarsak ortaya çıkan şey, chicken translation (tavuk çevirme) olur. Ondan dolayıdır ki, Kuran'ın Türkçesi olmaz, meali olur.

 

Muhammed'den bahsederken Hz. gibi önekler, (sav) gibi sonekler konulmasının şart olmadığı düşüncesindeyim.

Muhammedî'ler bu tür övgü ve aşırı saygı tutumu içinde olabilirler. Ama bunu herkesten beklemeleri anlamsız.

Nasıl ki Sezar, Napolyon, Atatürk, Attila, Aristo, Adem, İsa, Musa diyorsak Muhammed de diyebilmeliyiz. Çünkü tüm dünyada bilim adamları, tarihçiler, filozoflar ve insanlar bu şekilde hitapediyor. Ama müslüman toplumlarda bir şartlanmışlık var. Sanki Hz. denmezse saygısızlık olacakmış gibi düşünüyor. Bu tavır putlaştırmanın bir yansıması.

Zorunlu olarak bu beklenti nedeniyle Hz. eki kullanıyordum ama artık Türkçe kullanımla "Muhammed Hazretleri" diyorum.

 

Tevrat'a gelince, neyin ne olduğunu biliyoruz. Böyle ayrıntılara takılmayın. Musevilerin kitabına Tevrat deniyor. Kullanım böyle. Eski Ahid ismi Hristiyan kullanımıdır. Museviler bunu kabul etmez. Tevrat denildiğinde herkes kabul eder, ama Eski Ahit derseniz Musevilere kabul ettiremezsiniz, Kur'an'da da Tevrat der.

Tevrat'ın 2 kere yokolduğu, din alimlerince akılda kalanların tekrar yazıldığı, sonuncu yazılışının ise Hristiyanlıktan sonra olduğu ile ilgili iddianızı hangi tarihi kaynağa dayandırıyorsunuz? Yoksa kaynağınız yok da, bir kitabın yazarına mı inandınız?

Önce kaynak nedir? Kanıt nedir? Belge nedir? bunları bir gözden geçirin.

Ne Musa'nın, ne İsa'nın ne de Muhammed'in yaşadığı hakkında tek bir tarihi kaynak olmadığını biliyor musunuz?

Kur'an hakkında yazdıklarınız da sizin iddianız. Yine kaynaksız, kanıtsız.

İnsanların yaratıcı Tanrısı, insanlara bir kitap gönderiyorsa eğer; Bu kitap her dile çevirilebilir ve her insan tarafından anlaşılır olmalıdır. Ancak yabancı dilleri bilmeyen, hatta kendi dilini bile tam bilmeyen ve dillerin asırlar geçtikçe değişeceğini bilmeyen insan eliyle yazılmış kitaplarda bu tür anlaşılmazlık sorunu olabilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kralx zaten herşey güllük gülistanlık olsa bu tip sorular olmaz mealler orjinal değildir elimde 23 normal 6 ingilizce meal var hepside birbirinden farklı ama bazı yerleri işte burda muhkem ve mütaşabih olayı devreye giriyor.Araplar ve dünya yüzündeki müslüman olduğunu zanneden kişiler İslam dinini Hz. Peygamberin gösterdiği şekilde değil putperestçe uygulamaktadırlar.

 

3:7 İlahî kelâmın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahî kelâmı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır(acak şeyler bul)mak için ve ona (keyfî) anlamlar yüklemek amacıyla ilahî kelâmın müteşabih olarak ifade edilen kısmına uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. Bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler: "Biz ona inanırız: (ilahî kelâmın) tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da."

 

 

6:116 Şimdi, eğer yeryüzünde (yaşamakta) olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allahın yolundan saptırırlar: onlar ancak (başkalarının) zanlarına tâbi olurlar ve kendileri hiçbir şey yapmayıp sadece tahmin yürütürler.

 

bak işte buda tatmin edici olmuyor,işte böyle söyleyince cidden apaçıklık falan kalmıyor.

ben arayıştayım tanrıyı değil ama tanrıyı buldumda din konsusunda sıkıntım var.sorular çok _?.

bu partner arkadaş güzel örnekler veriyor,yanlız oda değil daha birçok ilim bilim en önemlsii dini tarih bilgisine sahip insanlar var.onlar olmasa bizlerin düşünmeside bukadar doruklara çıkmaz düşüncesindeyim.

şimdi gerçek veya değil bizim dünyamızda,zamanımızda yaşandığı söylenen olaylar bunlar,ve arapça zor dil,birsürü lehçesi var,kuran yazı dili kureyşçe arap dilinin en zor lehçesi, bu nedenlede tercüme edenler yanlış yorumluyor,demenin manası kalmıyor artık,kısacası 21 .ci yüzyıldayız kaç yıl geçmiş aradan bilim okadar ilerliyorda şu arap ın dili birtülü doğru çevrilemiyormu._?. onuda bıraktım kureyşçemi anadan kureyyş dilini konuşan birini al getir ülkeye türkçeyi öğrensin,sonra yaşasın yıllarca kültürünü hareketlerini,neyi ne anlamda kulalnabileceğini herşeyi öğrensin,bir 10 yıl yetermi sanırım yeter bunun için olmadı 20 olsun yetermi _? sonra otursun tercümesini yapsın olduğu gibi kendi dilinden.

sonuçta bu bir inanç din insanları peşinden sürüklemiş uğrunda neler,neler yaşanmış.insanların piskolojisi ve herdoğan yeni insanın yaşayacağı piskoloji bu karşılaşıcak yani.neden iğne ucu ilerleme yok.bakın ben size söyliyim.ülkemizde ki her ilerleme şartları gibi dini kitaplardada en ufak bir ilerleme olmuşsa bu ateistlerin veya sorgulayanların öncülüğünde ve sayesinde olmuştur.

ben bunu kesinlikle bir atesit olmadığım halde.yaratıcı inancım olduğu halde böyle düşünüyorum.ve kura ı kerimden(veya din i) vazgeçmiş değil bulmaya çalışıyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AHADİYET-TEKLİK

 

“De ki O Allah’tır, tekdir." (İhlas, 1) Arapçada Hu –O, zamiridir. Şimdi, bu Hu –O- zamiri üstünde duracağız. Bilindiği gibi O zamirdir. Ben, sen, o gibi. O sıfat değildir. Zamir ise bir şeyin kendisi, varlığı demektir. Sıfat bir nesnenin nasıllığı ve niteliğidir. Meselâ gül zamirdir. Gülün kırmızılığı veya beyazlığı onun sıfatıdır. Bunun gibi, Hu -O- Tanrı’nın kendisidir, sıfatı değildir. Tanrı’nın Rahman –acıyıcı-, Afuv –af edici, Gafur-bağışlayıcı- ve benzeri adları, sıfatlarıdır. Hu, kendisinin vücududur, onun için Tanrı Kur’an’da, O Tanrı’dır ve O tektir -eşsizdir- buyurmuştur.

kaynak:KÂZIM YARDIMCI (Adıyaman)

 

şimdi şu yazıya bakın,mantıklıda olabilir fakat bu yazı ne diyor açıkça ,anlıyan insan için direk diyorki,bırak sorgulama neyi sorgulamaya kalkarsan kalk düz mantıkla normal insanın aklıyla açıklanacak şeyler değildir bunlar.

bnun için ilim sahibi olmaya ilme gerek var.zaten yazarın yazısı çok uzun gayet mantıklı gelen başka ayzılarıda olmakla beraber.bu üsteki yazıyı anlatırken açıkça diyorki tabiki her akıl anlıyacak diye birşey olurmu ,öyle olsa peygambere ne gerek vardı diyor.yani ilme gerek var manayı çözmek için diyor.bizim sıtandar aklımızda anlayamazmış diyor.

ancak ansıl anlar sorgulamassan anlarsın anlamına gelmiyromu bu,direk inanırsan anlarsın anlamına gelmiyormu.

önce okuttular bu apaçık kitaptır diye,şimdi diyorlarki yok okadar açık değil ilme,ilim sahibi olmaya gerek var.

ilim sahipliliğine bakalım ozman neymiş_? şimdi bu hu =o anlamına gelyormuş o= da zamiri ifade ediyormuş,zamirde detaya inmeden genel özü anlatıyormuş vucudu yani.hatta örnekte vermiş gül =zamirdir ama rengini ifade etmez diye.

buyur burdan yak ozman kitap ı açmaya gerek yok hiç,ya bu ilimciler hemen toplansın ilimle evire çevire yeniden yazsın komple kitap ı,yada zaten algımızın ilmimizin yetmiyeceğine, yada yetmesi için ömrümüzü verip ilim sahibi olmamız gerektiğine göre sorgulamayada ,kendimizi yormayada hiç gerek yok güzüküyor.direk kabul et kurtul derler buna.zaten sorgulanan konudada böyle zamir,v.s diye öyle dememiş böyle demek istemiş diye değiştiriliyor,ozman ne anlamı kaldı en azında kitap taki apaçık cümlesinine ne gerek var.milleti inandırıp ilimsiz sabah akşam okutmaya demezlermi.

 

tabi yaratanın varlığını anlatan güzel uzun bir yazısıda var,evimizdeki eşyadan kendi varlığımızdan, herşeyin asıl görüntüsünde, yaratanın özünden parçalar olduğumuzu,yani herşey gördüklerimiz ,dokunduklarımız,duyduklarımız onun bize cisimleştirdiği. böylece aklımıza gelebilecek her cisimin görüntü itibariyle hayal, gerçekte yaratanın aslından olduğunu anlatıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 yıl sonra...

Panteist olmadığımı açıklamıştım sanırım. Bu nicki değiştireceğim anlaşıldı, yanlış anlaşılıyor.

Ben yetkin bir Tanrıya inanıyorum. O yüzden Panenteistlik bana daha yakın ama ondaki reankarnasyonu kabul edemiyorum. Bana ters geliyor. Ben Tanrıya inanıyorum, ilmine inanıyorum, bu ilminden insanların faydalanmalarına izin verdiğini düşünüyorum. Ama kısıtlı olarak. Dolayısıyla filozoflardan bazılarının, bilimadamlarından ve peygamberlerden bazılarının bu ilimden istifade ettiğini ve bunu insanlara sunduğuna inanıyorum.

 

Azure kardeş;

Senin yazdığın mealin bir tane dahi benzeri yok, onlarca mealcinin içinde. Yani bu mealciler, bu kadar önemli bir hatayı nasıl yaparlar. Hepsi birbiri ile rekabet ederken. Bunların Arapçası Yetersiz de sizinki mi doğru? Nasıl inanalım sizin yazdığınıza? Bunu kanıtlıyabilir misiniz? Ayrıca eminseniz, bence bu mealcilere de mail atıp itiraz edin. Ben olsam böyle bir konu üzerinde ısrarla durur, peşini bırakmam. Benim Arapçam iyi değil. 7 sene Kur'an kursum var. 30'a yakın hatimim var ama mealleri kıyaslayarak ve en ortak meal hangisiyse, parantezleri de atarak takip ediyorum. Zaten bu parantezler nedeniyle insanların birçoğu farkına varamıyorlar bazı ayrıntıların.

Bakın size bir örnek daha vereyim:

 

ZARİYAT:

 

50. "O halde hemen Allah'a kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

 

51. Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın; haberiniz olsun ki ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

 Bakın Şimdi Peygambermi Yazdı ; 

Kur’an’da kıyamet sahneleri anlatılırken çoğu kere cennet veya cehennemde yaşanacak bir durum, geçmiş zaman kipiyle ifade edilerek kesinliğine vurgu yapılır. Edebiyatta iltifat sanatı olarak isimlendirilen bu durumun Kur’an’daki örnekleri pek çoktur. Kur’an’dan bahseden bir âyette “O kerim bir elçinin sözüdür”ifadesinde Kur’an’ın kerim elçiye (Cebrail’e) nisbet edilmesi de bu konuda bir örnektir. Çünkü âyette Kur’an-ı Kerim'in elçiye nisbet edilmesi, ona ait bir söz olduğu için değil, Kur’an’ın güvenilir bir yolla Peygamberimize (asm) ulaştırıldığını ifade etmek içindir.

İşte Hud suresi 2. âyette de Kur’an’ın bu çok zengin üslup özelliğinin bir yansıması olarak, “Sen onlara gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyicisin.” ifadesi yerine, muhataplar dikkate alınarak, “Ben size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” ifadesi kullanılmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Bu durumda sana göre Kur'an'da Allah ve Kur'an konuşuyor.

Ama, örneğini verdiğim ayetlerden sadece Zariyatı keşfetmiş olan gayrimüslimler diyorlar ki;

" Muhammed, Allah'ın ağzıyla bir kitap yazmaya kalkıştı ama farkında olmadan Zariyat 51 de pot kırdı, yanlışlığını farkedemedi. Bu ayet Kur'an'ın Muhammed tarafından yazıldığının delilidir"

 

Kendilerinin inandığı kitap ise tamamen yazarının ağzından. Ama onlar bunu kabul ediyor zaten. Yine de Allah sözü diyorlar. "Allah'tan esinlenme" olarak inanıyorlar.

Siz ise tahrifat diyorsunuz.

Halbuki tahrifat olamaz. Zaten olmadı da. Tahrifat bir ya da birkaç kelimede olur, ya da bazı istenmeyen bölümlerde olur. Kitabın tamamı tahrifat olmaz.

Siz İncil, Tevrat ve Zebur'un sadece adlarına inanarak, Kur'an'a da karşı gelmiş oluyorsunuz. Kur'an ise onları tasdikliyor.

Siz neye dayanarak tahrifat diyorsunuz? Var mı deliliniz?

Örneğin Tevrat kim tarafından, ne zaman, nasıl, hangi bölümü tahrif edilmiştir?

Hz. Muhammed zamanındaki Tevrat doğru Tevrat mıydı?

Pers orduları M.Ö. 375 yılında Babil İmparatorluğu'nu istilâ ederek yönetimi ele geçirdi. Pers Kralı Sirus, Yahudi halkının tekrar Filistine dönmesine müsaade etti. I.Tapınak'ın yıkılışından 70 yıllık bir aradan sonra, M.Ö. 370 yılında İsrailoğulları Filistine geri döndüler. Tapınağın tekrar yapılması gecikmeli olarakbaşladı ve büyük çalışmalardan sonra M.Ö. 350 yılında tamamlandı. Önce kinin mütevazi bir kopyasıydı. Antlaşma Sandığı ve içinde ki ON EMİR yazılı taş levhalar ile Tevrat I.Tapınak'ın yıkımı esnasında yok edildiğinden yerine konamadı. Yeruşalim şehri ve surların tamiri, Kâhin Ezra'nın yardımcısı Nehemya'nın gayretli çalışmalarıyla tamamlandı. 

 

Tevrat'ın Yeniden Yazılması 

Tapınağı yapan Yahudi halkının bir lideri yoktu. Bu boşluğu, Pers İmparatorluğu'nda yaşayan Yahudilerden Tevrat bilgini ve kahin Ezra (Uzeyir) doldurdu. 1500 kişilik bir gurubuyla Yeruşalim'e geldi. İsrailoğulları'nı çevresinde toplayarak, onlara yeni bir manevi güç kazandırdı. Nehemya 8/6,8 : « Ezra yüce Tanrı'ya övgüler sundu. Bütün halk ellerini kaldırarak, Amin! Amin! diye karşılık verdi. Hep birlikte eğilip yere kapanarak RAB'be tapındılar... Tanrı'nın yasa kitabını okuyup açıkladılar, herkesin anlamasını sağlayarak yorumladılar.» Bu ayinler devam etti. İsrail halkı, günahlarını ve yaptıkları kötülükleri itiraf ederek, affedilmeleri için Tanrı'ya yakardılar ve O'na sığındılar.

 

İsrailoğulları'nın liderliğini M.Ö.410 ve 310 yıllarında, toplumun önde gelenlerinin oluşturduğu Büyük Meclis (San Hedrin)yapmaktaydı. Meclis Başkanlığını üstlenen Ezra, halkı ile Kutsal Yasalar'ı tekrar gözden geçirdi. Tevrat, Ezra ile bilge Yahudilerin sözlü ve yazılı aktarımıyla yeniden kaleme alındı. Babil'e ait sözlerin çokluğu da Tevrat'ın, Babil esaretinden sonra yazılmış olduğunu kanıtlamaktadır. Böylece fiziksel olarak bozulmuş olan İsrailoğulları, ilâhî ilham ve çalışmalar ile tekrar manevî bir güce kavuştu. 

 

Tarihi kaynaklar böyle diyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Muhammed'den bahsederken Hz. gibi önekler, (sav) gibi sonekler konulmasının şart olmadığı düşüncesindeyim.

Muhammedî'ler bu tür övgü ve aşırı saygı tutumu içinde olabilirler. Ama bunu herkesten beklemeleri anlamsız.

Nasıl ki Sezar, Napolyon, Atatürk, Attila, Aristo, Adem, İsa, Musa diyorsak Muhammed de diyebilmeliyiz. Çünkü tüm dünyada bilim adamları, tarihçiler, filozoflar ve insanlar bu şekilde hitapediyor. Ama müslüman toplumlarda bir şartlanmışlık var. Sanki Hz. denmezse saygısızlık olacakmış gibi düşünüyor. Bu tavır putlaştırmanın bir yansıması.

Zorunlu olarak bu beklenti nedeniyle Hz. eki kullanıyordum ama artık Türkçe kullanımla "Muhammed Hazretleri" diyorum.

 

Tevrat'a gelince, neyin ne olduğunu biliyoruz. Böyle ayrıntılara takılmayın. Musevilerin kitabına Tevrat deniyor. Kullanım böyle. Eski Ahid ismi Hristiyan kullanımıdır. Museviler bunu kabul etmez. Tevrat denildiğinde herkes kabul eder, ama Eski Ahit derseniz Musevilere kabul ettiremezsiniz, Kur'an'da da Tevrat der.

Tevrat'ın 2 kere yokolduğu, din alimlerince akılda kalanların tekrar yazıldığı, sonuncu yazılışının ise Hristiyanlıktan sonra olduğu ile ilgili iddianızı hangi tarihi kaynağa dayandırıyorsunuz? Yoksa kaynağınız yok da, bir kitabın yazarına mı inandınız?

Önce kaynak nedir? Kanıt nedir? Belge nedir? bunları bir gözden geçirin.

Ne Musa'nın, ne İsa'nın ne de Muhammed'in yaşadığı hakkında tek bir tarihi kaynak olmadığını biliyor musunuz?

Kur'an hakkında yazdıklarınız da sizin iddianız. Yine kaynaksız, kanıtsız.

İnsanların yaratıcı Tanrısı, insanlara bir kitap gönderiyorsa eğer; Bu kitap her dile çevirilebilir ve her insan tarafından anlaşılır olmalıdır. Ancak yabancı dilleri bilmeyen, hatta kendi dilini bile tam bilmeyen ve dillerin asırlar geçtikçe değişeceğini bilmeyen insan eliyle yazılmış kitaplarda bu tür anlaşılmazlık sorunu olabilir.

Aslında Hazret kelimesi peygamberimiz zamanın da yokmuş. Sonradan çıkmış hatta araştırdığıma göre kökeni Farsça yani döğru tespit.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranin haber verdigi bircok sey gerceklestigine gore zaten Kuran Allahin saf vahyidir ..

 

 

su An birkac sirdan bir tanesi tanesi kaldi ise o da; DabbetulArzdir ve isler oraya gidiyor .. 

 

 

 

insanin ruhu semavattan iner bedeni ise dunyada yaratilir ..

 

 

Dabbetularz ise sadece dunyada yaratilicak olan bir canlidir ve ruhu-suuru olmayacaktir ! 

ayette dabbenin insanlara Allahin yolundan ciktiklarini animsatacak bir cagrisimi olacagi soylenmektedir :  yani :

 

 

 

yani genetigi ile oynanmis insan tarlalari ve suursuz ama canli organizmalardan depolar kurulucaktir .. zaten baslandi buna ! !

 

insan bu dunyada gencligin pesine oyle dusecektir ki o insan tarlalarindan surekli eskiyen doku ve organlarini yenileriyle degistirebilme imkani ile olumsuzluge adim adim ilerlemek tutkusunu tatmin etmeye calisicaktir .

 

peki bu dunyaya tapan kim ? tabi ki israilogullari ! 3 Peygamberin agzi ile kiyamete kadar lanetlenmis bir kavmin ileri gelenleri !

 

son bir dabbetul arz kaldi .. ruhu olmayan ama topraktan insanin yarattigi bir insan tarlasi .. 

 

iste Kuranin haber verdigi olaylarin sonuna yaklasmaktayiz artik .. 

 

 

 

 

 

 

 

bir hadis - dabbenin basi gokte, bir eli doguda bir eli batidadir (mealen) der - 

 

yani bu insan tarlalarinin ne kadar yaygin hale gelecegini de anlayabiliriz .. Dabbenin basinin gokte olmasi bile dev gokdelenlerde ruhsuz insan depolarinin olacagi ihtimalinini kuvvetlendiriyor ki bunun ne kadar arz talep acisindan oncelikli olacagini goruyoruz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 3 ay sonra...

Herşeyden önce Allah'ın varlığına inanıyorsanız ve onun herşeyi gördüğünü,herşeye müdahale edebiliceğini biliyorsanız hiç bir şeyin saptırılamayacağını kabul etmiş olursunuz.İnsan beyni herşeyi açıklayabilicek kabiliyette olucak olsaydı önce kendi varlığını sorgulaması gerekirdi ki bundada kim %100 başarı elde edebilmiş ki ? Soruyorum size bizler herşeyi bilebilicek kabiliyete sahip olsaydık neden herşeyi bir yere not edip gelecek nesillere aktarma ihtiyacında bulunalım ki? Felsefe yapmak insan beynini çalıştırdığı gibi insan beynini yorar.Tabi burada ki husus inanç esasları olduğu için neyi esas aldığınıza dikkat edin. Bir felsefeci bile bir düşüncesinden söz ederken kim diyebilir ki herşeyi esas almıştır? Sonsuz bilgelik yalnızca onu yaratana aittir. Yapamayacağınz  şeyler üzerine yorumlar yazıcağınıza neleri yapabiliyorum ve nelere gücüm yetiyor diye kendinize  bir sorun. Ozaman muhakkak gerçek benliğinizi bulup bazı şeyleri iştirak edebilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...
Misafir BİR HERŞEYDİR

Panteist olmadığımı açıklamıştım sanırım. Bu nicki değiştireceğim anlaşıldı, yanlış anlaşılıyor.

Ben yetkin bir Tanrıya inanıyorum. O yüzden Panenteistlik bana daha yakın ama ondaki reankarnasyonu kabul edemiyorum. Bana ters geliyor. Ben Tanrıya inanıyorum, ilmine inanıyorum, bu ilminden insanların faydalanmalarına izin verdiğini düşünüyorum. Ama kısıtlı olarak. Dolayısıyla filozoflardan bazılarının, bilimadamlarından ve peygamberlerden bazılarının bu ilimden istifade ettiğini ve bunu insanlara sunduğuna inanıyorum.

 

Azure kardeş;

Senin yazdığın mealin bir tane dahi benzeri yok, onlarca mealcinin içinde. Yani bu mealciler, bu kadar önemli bir hatayı nasıl yaparlar. Hepsi birbiri ile rekabet ederken. Bunların Arapçası Yetersiz de sizinki mi doğru? Nasıl inanalım sizin yazdığınıza? Bunu kanıtlıyabilir misiniz? Ayrıca eminseniz, bence bu mealcilere de mail atıp itiraz edin. Ben olsam böyle bir konu üzerinde ısrarla durur, peşini bırakmam. Benim Arapçam iyi değil. 7 sene Kur'an kursum var. 30'a yakın hatimim var ama mealleri kıyaslayarak ve en ortak meal hangisiyse, parantezleri de atarak takip ediyorum. Zaten bu parantezler nedeniyle insanların birçoğu farkına varamıyorlar bazı ayrıntıların.

Bakın size bir örnek daha vereyim:

 

ZARİYAT:

 

50. "O halde hemen Allah'a kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

 

51. Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın; haberiniz olsun ki ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

Yaradan peygamber ve kitap göndermez bu onun mükemmel yaratışına hakarettir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

kutsal kitapların tamamı allah tarafından gönderilmiştir.düşünenler için kanıt bulmak çok kolaydır.kur'an-ı kerimin bakara süresinin(23-24).ayetlerinde allah insanlığa meydan okuyor.lütfen bakınız.kur'an'ın onun tarafından geldiğine kesin kanıt yine o kitapta.o kitabın allah'tan geldiğini ispatlayınca ortaya diğer kitapların da ispatı çıkıyor.çünkü kuranı yollayan allah olduğuna göre ve kuranın içinde diğer kitaplari da kendisinin yolladiğini belirttiğine göre ve bize yalan söyleme gibi bi acziyette olmadığına göre tek sonuç;tüm semavi kitapların kaynaği ALLAH'tır.

 

"Çok kolay kanıt" bu mu? İnancın kanıtı yine inançlamı olur? "Kanıt"ın anlamı bu mu? Bu değil. Araştırmanız gerek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Merhabalar

 

Sizlere birkaç aydınlatıcı bilgi sunmak istemekteyim.   1983 senesi 10 Haziran Cuma günü saat 12:30 da Dünya üstünde bir ada'da , gizli bir klinikte gözlerimi açtım.  

 

Gözlerimi açtığımdan itibaren ilk yürüyeceğim ana dek şuan bile hatırladığım ciddi kabuslar görüyordum. Genelde gördüklerim evrenin başka bir noktasında , tıpkı dünyanız gibi bir gezegenden yola çıktığım bir mürettebatım olduğu ve solucan deliği tarzı çok inanılmaz hızlı kanallar vasıtası ile dünyanızı gözlemlemeye geldiğimizdi.   Bu gördüğüm rüyalar hep aynı sonda biterdi.  Dünyanızın atmosferine girerken teknik bir sorun olup dünyanıza düştüğümüz ve hepimizin ölmesi.  4-5 yaşına bastığım zamanlarda kendimi insan ırkından kabul etmiyor ve geldiğim gezegendeki ırktanmış gibi davranışlar sergiliyordum. Bilincim dünyalı düzeyinin dışında farklı işliyordu.  Geldiğim yer yani şuan adını bile hatırlamadığım gezegenimde bizler tamamen et ve kemik değildik.  Bedenimizde bulunan iç organlar bir kısmı yapay / mekanik / elektronik  olduğunu hatırlıatan bilgiler bilincimde vardı. Nitekim kendim yaralansam bile söküp başka organ takacakmış gibi bir mantığa sahiptim çocukken. Ve 4-5 yaşımdayken elektronik materyaller topluyordum .  Teknolojinin henüz yeni yeni yayıldığı toplumunuzda elektronik aygıtları söküp içlerinden ne olduğunu bilmediğim bir sürü materyaller alıyordum.  Entegreler transistörler neredeyse çuval çuval topluyordum.  Hepsini yanıma alıp düşen uzay mekiğimi bulup tamir edip kendi galaksime kendi gezegenime dönecektim.  

 

Fakat bu hiç olmadı. Çünkü tipik bir Türk ailesinin çocuğu olarak dünyadaydım ve Onlar ne istiyorlarsa öyle yaşamaya sürükleniyordum. Ailem göstermiş olduğum tuhaf çocukluk davraşınşlarım ve hep başka bir gezegene gitmekten bahsetmemden ürküp babamla görüşüp beni psikologlara götürmesine rağmen çok üstün bir IQ seviyesinde olduğum ve tam tersi delilik değil dahilik boyutunda bir beynim olduğu onlara söyleniyordu.  Nitekim 6 yaşımda müzik ile tanıştım. Duyduğum müziklerden etkilendim ve marangoz dedem benim müzik sevgimi farkedip bana bir mandolin yaptı . O müzik aleti ile dinlediğim tüm parçaları hiçbir ders almadan çalmaya başladım.  Ailem şaşkınlık içinde bana gitar aldı ve aynı şeyi gitardada yaptım.  1992 Senesinde 8 yaşında bir çocukken klasik müzikleri takır takır kimseden kurs almadan çalabiliyordum dinlemem yetiyordu. 

 

Sadece bu değil , 9 yaşında İlkokulda okurken resim dersinde öğretmenimiz çocuklara resim öğretmeye çabalarken ben Leonardo da Vinci'nin La Gioconte ( Mona Lisa ) eserini karakalem şekilde birebir yapmış ve resim öğretmenimin yerinden havaya zıplamasına sebep olmuştum. 

 

Bende insani yetenekler hazır şekilde çalışmamı gerektirmeyecek bir donanımla bana sunulmuştu.  Ailem sürekli öğretmenlerden de anormal haberler alınca beni babamın köyünde nam yapmış bir ermişe götürmeyi kararlaştırdılar.

Kadın alnıma dokundu ve aileme benim sandıklarından çok farklı birisi olduğumu ve bana sahip çıkmalarını herzaman iyi davranmalarını ve 30 lu yaşlarda insanlık için önemli görevlerde bulunacağımı ve 46 yaşımda görevimin biteceği ve öleceğimi söyledi.  

 

Ben normal bir çocuk gibi okul yaşamıma devam ettim ogünden sonra ama bedensel farklılıklar yüzünden tuhaf hastalıklar yaşıyordum çocukken.  3 Böbrek sahibi bir insanım desem zaten nasıl bir tuhaflık içinde olduğumu hayal edersiniz. 

 

Çocukluğumda başıma gelen en ciddi yaralanmalarım bile kendi kendine düzeldi.  Defalarca dikişlik yaralar aldım yaramazlığım yüzünden hepsi kendi kendine geçti. 2004 senesinde askerlik görevine gittiğimde yaşadığım stres ve baskılardan şeker hastası oldum.  Şekerim bugün bile 450-500 den aşağı düşmez. İnsülin kullanmıyorum , doktora gitmiyorum tedavileri reddediyorum.  İnanmış olduğum evrensel iyileştirme gücü bedenimi herzaman yeniliyor.  Defalarca kangren oldum , annem bir doktor olmasına ve korkmasına rağmen artık oda benim bedenimin kendi kendine iyileştiğine inanıp beni kendi halime braktı bu konuda. 

 

Ve yaşantım konusuna gelelim , 

 

21 Yaşıma dek karşı cinse hiç ilgi duymadım , yaşıtım arkadaşlarım 15-16 yaşlarında ilk cinselliklerini yaşarken ben bilim ve sanat ile uğraşmaktaydım. Birçok icadım vardı , kendi başıma öğrendiğim programlama dilleri ile İşletim Sistemleri kodlayabiliyordum. İnancım bana dünyadan bir şekilde bir çıkış yolu bulabileceğimi telkinliyordu sürekli buyüzden dünyevi ihtiyaç yada zevklerle ilgilenmiyordum. 

 

Arkadaşlarımın dikkatini çekti bu durum ve kendi aralarında plan yapıp birgün beni içki içirip sarhoş ettiler ve aklıma girip bir kızla yatmam gerektiğini beynime empoze ettiler yoksa eşcinsel olduğumdan şüpheleneceklerini öne sürdüler.  Gençlik ateşi ve toplumsal bakışaçısından kaçma çabası ile karışık duygular ile kabul ettim. Beni  GECE KULÜBÜ  denilen bir mekana götürdüler.  Hayatımda ilk kez o gün seçici gözlerle karşı cinse baktım.  Aslında orada bulunmak istemiyordum baskı altındaydım.  Biribirinden güzel meleksi genç kızların satıldığı pazarlandığı ****** bir mekandı.  

 

Orada benim gibi somurtan bir kızı farkettim , hepsinden güzel ama neşesizdi.  Onu istedim ve aldım ücretini ödeyip.  Bütün bir gecemi onunla geçirecektim , kaldığı pansiyona gittik kendi odasına girdik. İki katlı bungalow denen butik hotel odalarındandı.  O bana bozuk Türkçeyle  " - ben duş sen bekle " dedi ama çok sinirli ve morali bozuktu .  Ben daha dur diyene kadar gözden kayboldu. Ben yatakodasında odasını inceliyordum ilk kez bir kız ile başbaşa kalmıştım ne yapacağımı bilmiyordum sağasola bakınıp heyecanımı bastırmaya çabalıyordum.  Ve birden notalara ilişti gözlerim.   El yazması klasik müzik eserlerien ait notalar . Şaştım kaldım aceba şakamı yapıyorlar bana diye sağa sola bakınırken o kız geldi.  Notaları gösterdim ve ne olduğunu sordum.  Ben piyanistim dedi.   O an dünya başıma çöktü tekrar sordum , kendi ülkesinde konservatuvarı bitirmiş ve işsizlikten düzgün bir işe gelme hayaliyle bir Türke inanıp İstanbula gitmiş peşinden orada tecavüze uğrayıp satılmış ve en son benim ülkeme  Kıbrıs'a düşmüş .

Anlatırken yaşadıkları gözünün önünden tekrar geçmiş olacakki yaşlar akmış , sesi titremişti.  Ben o kızla yatmadım, üzerini giyindirdim tekrar.  Gece sabaha dek sohbet ettik biribirimize ısındık ve o dostça başını omzuma koyup uyudu.  İlk kez insan olarak acı çekmeyi hissetmiştim.  O kızı çaresiz brakıp gidemezdim ve ailemin bana verdiği paraları gidip onu satan kişilere vermeye ve o kızı gece gündüz saat saat almaya başladım.  

Günler, haftalar böyle sürdü.  Yaşadığım sürece, çektiğim acılara dostlarım hepsi tanık oldu. Kaç kişiyle kavga etsemde o kızı kurtaramadım.  Elimden geleni yaptım, bana  üniversiteyi kazandım diye alınmış hediye arabayı sattım parasını verdim kendim aç kaldım defalarca ama o kızı kimseyle yatırmadım.  Son günlerinde görüşmemizi gece kulübüde yasaklamıştı çünkü biribirimize aşık olmuştuk. Bende yatmamıştım o kızla ve kimseylede yatırmıyordum bir yolunu bulup. 

Kız bana kaçmaya kalktı iki kez haberim yokken yakalandı dövüldü.  Polise şikayetçi olduğumda  HayatKadınına aşıkmı olunur dendi benimle alay edildi.  Birkeresinde canlı yayına katılıp halkla konuşan cumhurbaşkanını telefonla arayıp tehdit bille etmişliğim oldu.  Rauf Denktaş ile bu sayede yüzyüze bile tanışmıştım.  Yaşım henüz 21 ken.  Ama kimse bana yardım etmedi ne Rauf ne Devlet nede Ailem. 

Zavallı kızı kendi çabamla kaçırdım ülkesine gönderdim fakat kulübün bağlantıları onu Ukrayna'da neyazıkki ortadan kaldırdılar.  Faili yakalandı Urfa kökenli ismi Memed olan birisiydi.  İnterpol tarafından tutuklandı halen cezasını çekiyor. 

 

Ben 21 yaşında yaşadığım vahşet ve olaylar yüzünden bir sene kayıp bir ruh gibi kendimi bilmeden yaşadıktan sonra 2002 de toparlandım ve öldürülen sevgilimin intikamını tüm fuhuş çetesini şebekesini araştırarak bularak Türkiyeyi dolaşarak Jandarma ve Polislere ihbar ederek 157 fuhuş ihbar hattına bilgiler sağlayarak 1.5 senede çökerttirdim.   Sayemde 3000-4000 kız kurtuldu ve o dönem tüm gazeteler bu olayları yazdı.  Türkiyenin en büyük fuhuş operasyonuydu.  Sevdiğimin intikamını böyle aldım

 

Tüm yaşadığım olayları idrak edip kendimi biraz daha çözmem 2004 yılında, ortadan kaybolmak için gittiğim askerlik yıllarıma denk geldi.  Askere gönüllü gittim ama ben kimdim ?  Babam tarafından hiç istenmemiş doğumuna bile gelinmemiş gizli doğurulup  nene ve dedesine terkedilip gidilmiş  Altı yaşına dek birtek dede ve nene kelimelerini aile olarak bilen bir çocukken bir anda anne ve baba denen birilerince büyüdüğüm ortamdan kopartılıp Türkiyede yaşamaya mahkum edilmiş ve sürekli baba şiddetiyle büyümüş bir çocuktum.  Babam çok zengin ve varlıklı olmasına rağmen bana hertürlü zulmü yapmış kırbaçla dövmekten kızgın demir basmaya dek hertür şiddeti uygulamış dişlerimi yumruklarla dökmüş bir manyak olmasına rağmen asla beni varolacağım kişi olmaktan vazgeçirtememiş hep inandığım yolda yürümüş birisiydim.  Ama kimdim ? 

 

Askere gideceğim yıllarda tuhaf bir rakam tarafından takip edildiğimi farketmiştim ama buna anlam verememiştim.  Askere girdiğimdede bu sürdü. Şöyle ki : 

 

İlkokuldaki ilk sınıf numaram 146 rakamıydı.  Daha sonra başka okula geçtim yine 146 . Ortaokulda başka okula gittim yine 146. Hadi okulda normal ,  Lisedeyken internete telekomdan 146 çevirip girerdik hatırlarsınız bende ilk defa 146 dan internete girdim.  Müzik grubum vardı ve ilk kaydettiğimiz şarkımız 14.6 FM frekanslı bir radyoda çalındı.  Grubumuz için internet sitesi açalım dedik sene 2001 filandı ilk web sitemizin ip numarası 146 ile bitiyordu.  

 

Bu arada ben Amerikada M.I.T üniversitesini tamburs kazandım Lise2 de okurken ve Amerikaya gittim. Amerikada kaldığım Boston Cambridge Parkway ESPLANADE Plaza  146. Blok üstünde bulunuyormuş.  Amerikada okurken ırkçılığa uğradım Ermenilerce ve hiddetlenip ülkeme döndüm.  Ukraynalı sevgilimle tanıştım işte. Onun doğum tarihi 14 Haziran 1982 yani 14-06 , askere gittiğimde gittiğim birlikte 2 bölük vardı ve ben 2. bölükteydim.  Bulunduğum bölük 146 kişiydi ve listeye kayıtlı 146. asker bendim.  

 

Askerden çıkış tarihim yine 14-06-2005  oldu 146.  Bana verilmiş silahın seri numarası : 830146    

 

Ben artık heryerde o rakamı aramaya koyuldum ki bana kendisi geliyordu birşey yapmıyordum.  Tüm dostlarım arkadaşlarım bu durumu bilir ve mucize gibi yanlarında çok paranormal olaylar olmuştur.  Saatlerin defalarca 14:06 da durmuş olması gibi.   Bir kezde stüdyodaki analog saat  akrep yelkovan ve saniye tam 1-4-6 üstünde durdu. Benzinlikten benzin alırken  benzin pompalarında 146 görünmesi gibi dostlarımın bana aktardığı binlerce hadise yaşadım bu rakama dair. 

 

Herneyse hayatım boyunca asla para kazanacak bir iş yapmadım. Sanatın pekçok alanında uzmanım şuanda , video düzenleme müzik prodüktörlüğü ses mühendisliği yapıyorum bilgisayar programlamacılığım çok iyi 4-5 ana programlama diline hakimim  bunun haricinde grafik tasarım resim işleri ile insanlık için çaba içinde uğraşır haldeyim.  

 

Ve halen kim olduğumun arayışı içindeyim.  Size gönderilmiş tüm din kitaplarını ve elçilerini okudum araştırdım inceledim , inanç sisteminizin bir arayışta olduğunu farkettim. Tıpkı benim gibi.   Size diyebileceğim, size gönderilmiş olduğunu bildiğiniz tüm elçiler  Galaktik insanlardı ve görevleri insanlığı kendi kendini yoketmekten alıkoymaktı.   Sizler yeryüzünde varolmadınız , başka gezegenlerden toplanıp getirildiniz ve zaman içinde dünya yaşamına uygun fiziksel formlarınızı aldınız.  İnsan vücut yapısının esnekliği sayesinde her ortama göre fiziki standardı değişim gösterebilen ve evrimleşen bir canlı. 

 

Afrikalılar,  Sarışın ırk,  Soluk ve çekik gözlü ırklar farklı gezegenlerden dünyanıza getirildi.  Hepinizi barış içinde sapkınlaşmadan idare etmek için sizi getirenler dinleri varettiler.  İlk gönderilmiş elçi ve kitap atalarınızı birsüre idare etti. Ve hep yenileri gelmek zorunda kaldı , sapkınlaşan insanlığı bastırmak için dönem şartlarına göre tekrarlandı yazılanlar geliştirildi . Sizlere anlatıllmak istenen çok basitti : 

 

Hırs ve heveslerinize kapılıp açgözlülük ile sapkınlaşırsanız bu güzel dünya gezegenini yokedeceksiniz.  Cehennem ve Cennet buydu aslında, İnsanoğlu cehennemi ve cenneti kendi elleriyle varedecekti.  Bu şans tanındı ona. Sizin ırkınız cehennemi yaratmayı seçti , sapkınlaştınız.  Kendi yarattığınız imgelerin simgelerin maddelerin köleleri oldunuz, nefsiniz yenik düştükçe çoğaldınız , hastalıklar  virüsler varoldu.  Kötü niyetli galaktik varlıkların oluşturduğu bilince  ŞEYTAN dediniz . Siz bu yeryüzünde varolduğunuzdan beri ziyaret ediliyorsunuz pekçok farklı medeniyet tarafından.  Kötüler de geliyor iyilerde.  Kimiside durumunuzu inceliyor benim medeniyetim gibi. 

 

Kötüler dünya kaynaklarınızı tüketip sizi yoketme planı içinde buyüzden sizlere silah teknolojileri satıyorlar aldıkları kaynaklar karşılığında.  Tanrı dediğimiz bütüne saçıllmış saf enerjisel bir bilinç düzeyi iyilikle devinen  varedici bir güç. Din kitaplarınızda yazıldığı gibi bağnaz yargılayıcı ve cezalandırıcı değil.  Herşeyi siz insanlar kendiniz yapıyorsunuz ve bu yaptıklarınız sizi yokolmaya sürükleyecek. Şanslı olanlarınız daha önce bulunup kaçtığınız Mars gezegeninden kurtulabildiği gibi kurtulup başka bir gezegende kolonileşecek , sizlere yine evrenin güçlü uygarlıkları bu konuda yardımcı olacaklar.  Ama %98 -99 'unuz yokolacak.   Kıyamet dediğiniz gün dünyanızın yokoluşudur.  Aura enerjileriniz buna tanık olacaktır.  Dünya manyetik gücünü kaybedecek ve etrafında toplanan milyarlarca insanın  Aurası o ogüne tanık olacak ve sonra sonsuz uzayda enerjileri yokolacaktır.  Belki güneşe çekilir ruhlar yanar cehennem budur

Benim size aktarabileceklerim bu kadar görüldüğü gibi herşey sizin ellerinizde.  Dinleri araştırın , barış kavramını ve insanlığın barışması gerektiğini savaşları brakmazsanız kötülüğü yenmezseniz dünyanızın cehenneme döneceğini idrak etmelisiniz.  Benim sizden bir beklentim yok beni araştırmayın bulmayın bir ilgi beklemiyorum ilk ve son kez size yazdım.   Yaşayan herşeyi sevin böylece İyi niyetli Tanrımızda sizi sevecek bağrına basacak  Tanrıyı uzaklarda aramayın aranıza duvar oluşturmayın öğretilerle. 

​sevgiyle kalın barışla kalın 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...
Misafir mert_alkanat

Tüm kitaplar insanlar tarafından yazılmıştır. Bizim cemaat tarafından da yazılmış birçok kutsal kitap bulunmaktadır. Yakında Kur'an gibi özel kitaplar şeklinde basılıp yayınlanacaktır. Tabii ki bir ön hikaye yazdık bunun için vahiyler geldi adamlarımız vahiyleri mağarada kaptı falan. Adamlarımız doğduğunda çok büyük gök gürültüleri oldu gibi gibi. Ayetlerimiz çok sağlam oldu bol bol "şüphesiz ki" ekledik. Özellikle Arapça yazdık ki meali de olsun. Mealleri de ülkelere göre değiştirdik ayetler efsane oldu. İnanmamanız için hiçbir sebep kalmadı. İçine biraz terör biraz da aşk serptik az biraz da silah koyduk. Yeni ibadetler eklendi. Zengini koruyan fakiri daha da fakirleştiren yeni yeni ibadetler var. Bu arada birkaç üfürükçü hoca eğittik onlar da istediğiniz duayı sizler için edecek ve gerçekleşeceği hakkında size çeşitli telkinlerde bulunacak. Ha bu arada yeni bir peygamber de eklemeyi unutmadık. Kur'an v2 vatana millete hayırlı uğurlu olsun. Bayılacaksınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Bu tip sorulara kafayı çok takmış biri olarak yaklaşık 20 yıldır bu bilinmezliklerle cebelleşiyorum. Üstelik bu cebelleşme işinde de içinde doğup büyüdüğümüz ortam idrak ettiğim ilk günden beri hiç yardımcı olmuyor. Beynimiz gelenek görenek dini perspektiflerle sarılmışken özgür bağımsız objektif düşünmek sanıldığından daha zor. Ama ben hayatımda hiçbir zaman hiçbir şeyi sorgulamadan kabul etmedim. Din sorgulanmaz diyenleri de hiç anlamadım zaten.  Konumuza gelecek olursak üç ilahi dine baktığımızda üçü de insan aklında gözardı edilemeyecek sorular bırakıyor. Çelişkiler varmı yokmu? Bence çelişkinin babası var. Bazılarında burda ve başka forumlarda değinilmiş. Tevrat en gaddar en acımasız en çelişkili kutsal kitap bence... Alıntı veya kaynak vermeyeceğim açıp okursanız kendiniz de şahit olursunuz. İsrailoğullarından başka hiçbir millete hayat hakkı tanımıyor. Bırakın eşitliği falan... hayatlarından kesitler verilen peygamberlerden katilmi ararsınız tecavüzcümü, korkak mı, ensest ilişki yaşayanı mı hilekar mı ararsınız hepsi var. Korku macera gerilim ihtiras ihanet aşk hepsi var. Cennet cehennem vurgusu tevratın ilk beş bölümünde hemen hemen hiç yok. H.z ibrahimden sonra bütün peygamberler ibrani. H.z muhammedi kabul etmemelerinin bir sebebi de bu herhalde. Tanrı ismailin soyundan gelenleri değil ishakın soyundan gelenleri muhattap kabul ediyor hatta kendisinin evlatları ulusu olarak görüyor. İkisi de ibrahimin çocukları olmasına rağmen. Tam diyosunki herhalde yahudiler sadece kendilerini yaratmış bir tanrıya inanıyor sonra bakıyorsunki herşeyi rab yarattı diyor. Sonra anlıyorsunki rab yahudileri kayırmış. Biz hinduların kast sistemine kızıp neremizle güleceğimize şaşrırken meğersem rabbın da bi kastı varmış. Hatta rab bizim kanımızı canımızı malımızı çoluk çocuk demeden hepimizin kıyımını israiloğluna helal kılmış. Ben demiyorum tevrat diyor. 

 Gelelim incile... matta marcos luka ve yuhannanın inciline... çok açık net isa tüm insanlığın değil israiloğullarının kurtuluşuyla ilgileniyor. Hatta havarilerini göreve yollarken diğer ulusları boşverin zaman kaybetmeyin sadece israili gezin diyor. Dahası hani ölüyü diriltip cüzzamlıyı engelliyi cinliyi iyileştiriyor ya. Kenanlı (israiloğullarından olmayan) bir kadın yolda denk gelip içine cin giren bir evladını iyileştirmesini istiyor. Yalvarıp yakarıyor garibim. İsa başta duymazlıktan geliyor. Kadın yakarmaya devam edince havariler efendim kadını başınızdan savın tarzı bir şeyler söylüyor. İsa lutfedip kadına cevap veriyor ben sadece israiloğullarının evlatlarını yola sokmak için geldim minvalinde bir şeyler söylüyor. Acılı anne yalvarıyor. İsa diyorki Bir babanın çocuklarının ekmeğini köpeklere vermesi doğrumu (israiloğlu değilsen köpeksin) kadıncağız yalvarmaya devam ediyor. Kadın diyorki efendi sofrasından artan kırıntıları köpeklerine vermez mi? İsa kadının bu cevabından sonra imanın sağlammış tarzı bir laf söyleyip lutfedip çocuğu iyileştiriyor. Buna benzer çok örnek var. Güya en hümanist en merhametli kitap incilmiş...artı evrensel... 3-4 milyar insan hiçmi okumuyor anlamıyorum kuranda buna benzer bir ifade olsa akla gelmeyecek hakaretler... bini bir para... En şaşırtıcı olan da bizim Türk ateistler( antiislamist demek daha doğru olur herhalde) incili ve isayı üç büyük dinin en hümanisti en mantıklısı diye tanımlamaları... Bütün ateistler için geçerli değil tabi bu tanımlar ama bu aralar forumlarda en çok rastladığım ateist tipi... Ben onlara antiislamist diyorum. Zira normal bir Ateist Tanrıları ve dinleri rededer bizimki Allahı rededer. Redetmekle kalmaz hakaret alay küfür fıkra trol skeç konusu yapıp bolbol güler. Entel Ateist Tanrının olmadığını kanıtlamak gibi bir sorumluluğum yok der. Bizimki bütün tanrı ve tanrıları dinleri ve kutsal kitapları peygamberleri Allah Muhammet İslam ve Kuran çerçevesinde reddeder. Bütün eleştriler hakaretler alaylar bu dördüne yöneliktir. Yazı Ateiste cevap ve islamın savunulması mihvaline döndüyse özür dilerim zira bir deistin böyle bir amacı olamaz. Ama vicdan sahibi biri olarak bu gördüklerimi esgeçemezdim.

Kuran a gelince bana kutsal bir kelam gibi gelmemesinin bir sürü sebebi var. 604 sayfalık bir metin hep ceza ve ödül merkezli hep tehdit hep gözdağı... Aynı kıssalar defalarca kez tekrarlanmış. Sanki okuyan unutmasın diye veya okuyan başa dönüp tekrar okumaya erinir diye aynı kıssa sürekli tekrarlanmış. Cennet erkeklere göre dizayn edilmiş(belki meallerde sıkıntı var diye başka meallere göz gezdirdim onda dokuzu aynı) huri mevzusunu ağzıma dolamayacam. çok eşlilik te, böyle Allah kelamımı olur, diye itiraz edeceğim bir mevzu değil. Sosyal hayat ve hukuk çok az konu edilmiş. Kutsal bir metin okumaya başlarken insan beyninde kıvılcım saçacak ampulleri yakacak derin manalar uyandıracak bir beklentiyle okuyor. Sabırla okudum sonuna kadar. Birincisinde iyi okumamışımdır diyerek ikinci üçüncü dördüncü defa okudum  Ama yok o beklediğim etkiyi yaratmadı. Kuranı okuduktan sonra imanım zayıfladı desem bir çok mümin bana lanet eder herhalde. Kalbim mühürlenmiş gözüme perde inmiş herhalde.şimdi benim günahım ne? Kuran diyor ki Allahın kalplerini mühürlediği kimseler hidayete eremezler. Allah benim kalbimi mühürlemişse bunu nasıl aşarım? Allahın iman etmesini dilemediği kimse varsa Allah niye elçi kitap peygamber gönderir? O elçiler niye dil döker iman etmeyene... nerde kaldı irade? İradesiz sınav olur mu?iyi ve kötü hep Allahtanmıdır? Sadece iyi Allahtan kötü insandanmıdır yoksa iyide kötüde insandanmıdır? Hepsini örnekleyen ayetler vardır. Allah hristiyanların üçlü teslisini bilmiyormu? Zira Ana ve Oğulu Tanrı bellemişler diye hristiyana kızıyor. Halbuki hristiyanın üçlü teslisi Baba, oğul ve kutsal ruhtur. Hiçbir incilde meryem Tanrı kabul edilmez. Daha çok örnek var ama yazı çok uzun oldu. Yaradan bize doğruyu görecek aklı yaşayacak kudreti ve cesareti versin. Hepimize saygı sevgi ve hoşgörü nasip etsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.