Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

  • Admin--
Bir süredir akciğer kanseri tedavisi gören Meral Okay'ın vefat haberini Ali Sunal twitter sayfasından duyurdu. Sunal sayfasına "Meral ablamı Meral Okay'ı kaybettik, başımız sağolsun." yazdı.

 

 

MERAL OKAY KİMDİR

Meral Okay, 20 Eylül 1959 tarihinde Ankara'da doğdu.

 

Beş yıl devlet memurluğu yapan Okay, bu süreçte Toprak Mahsülleri Ofisi'nin Dünya Bankası projelerinde ve TBMM'nin Atatürk'ün 100'üncü yaşı kutlamaları çerçevesinde kurulan bir komisyonunda yer aldı. 12 Eylül döneminde Türkiye İşçi Partisi üyesi ve işyeri temsilcisiydi.

 

1984 yılında sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Okay'la evlendi. Eşi 10 yıl sonra, henüz 41 yaşındayken kanserden yaşamını yitirdi.

 

İstanbul'a taşınarak Günaydın gazetesinde çalışmaya başladı. Dergicilik, yayıncılık, yapımcılık, Sezen Aksu ile sahne çalışmaları yaptı, şarkı sözleri yazdı. İkinci Bahar dizisiyle ünlendi. Bir filmde yapımcılık denemesinde bulundu.

 

Meral Okay oyuncu olarak Bir Bulut Olsam, Alia, Beynelmilel, O Şimdi Asker, Hiçbiryerde, Koltuk Sevdası, Yeditepe İstanbul, İkinci Bahar dizilerinin yanısıra Seni Seviyorum Rosa filminde oyuncu olarak yer almıştı.

 

Okay, Yasemince, Asmalı Konak, Fedai, Bir Bulut Olsam dizilerinin senaryosunu yazmıştı. Okay son olarak Muhteşem Yüzyıl dizisini senaryosunu yazıyordu.

 

meral-okay-kanser_640.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çook üzüldüm çook... Işıklar içinde uyusun!gul.gif

 

*

 

'' Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman''ın eşyaları var...Küçük küçük poşetlerle sızmıştı. Aşk bir sızma halidir... Yaman o kadar temiz bir adamdı ki ona kızamazdınız. Bir o kadar da yiğitti. Ben derdim ki; bu adam ne zaman yorulacak! Meğer acelesi varmış...

 

Herşeyi o kadar yoğun, hızlı ve coşkulu yaşıyor ve yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu. Ben köşeleri çok olan bir insandım. Yaman beni eğitti... Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ''biz'' olabilme halidir...İnsan egosu denetlenmesi en güç şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz... Biz birbirimize karşı çok saygılıydık... Eee bazen de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik... Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi...

 

Aşk bazen de bir kıyamama halidir... Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim, o benden daha iyi bir insandı...O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar temiz yaşamayı öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın...O, o kadar ahlaklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız. Böyle bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana...Bu ateşle yanma hali o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın...

 

Yaman’la her günümüz sevgililer günüydü...Eşine bu kadar çok çiçek getiren bir adamı daha analar doğurmamıştır...Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken boğaz’ı turlardık.Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda eksik aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır... Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep...

 

Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz. ''

Meral Okay ~ Bir Nefes İstanbul

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Meral Okay, Göksu Göksel'e verdiği bir röportajda vasiyetini açıklamıştı.

İşte röportajdaki o bölüm:

 

 

- Şöyle çıkıp sokaklarda hiçbir amaç olmadan dolaştığınız oluyor mu? Öylesine?

 

- Onu sokakta yapmam da ben denizde yaparım. Suda olmak beni çok mutlu eder. Bir teknenin kıçında uyuyup uyanmak, kulağımda sevdiğim müziği dinleyerek gökyüzüne bakarak, yıldızların kayışını takip ederek uykuya dalmak, gözünü yarı açarak kendini suya atmak.

 

 

- Aykırı yanlarınız var, öldüğünüzde yakılmak istemeniz gibi mesela

 

- E çünkü suya karışmak istiyorum da ondan.

 

 

- Suyu o kadar çok seviyorsunuz?

- Çok. Yani küllerimi üç parti halinde nereye savuracaklarını da yakınlarımdan bir iki kişi biliyor. Bir kısmı şu koya, bir kısmı da şuraya gibi…

 

 

ANKARA'DA FIRINI BİLE VAR

 

- Vasiyet gibi bir şey mi?

 

- Evet.. Üstelik yasal olarak hakkınız da var Türkiye’de fakat o yasa kullandırılmıyor. 1946’da çıkmış bu yasa. İstediğinde yakılma hakkın var. Ankara’da fırını bile var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanı inançları ile algılamak İŞTE bu!

 

"O Kadın"...

 

"O Kadın" dediğiniz insan doğaya karışmak istiyor...

Sizin Ritüelleriniz önce Cami sonra toprak altı olabilir...

Ama sevgili "Meral" denize serpilmek istemiş... Siz ne..!?

Zaten bu hakkını kanunen mümkün olmasına karşın mahalle baskısı ile gasp etmişsiniz...

En azından ölüsüne saygı duyun!...

 

Olmaz değil mi?...

Olmaz çünkü sizin inanç ve ritüelleriniz ile uyuşmuyor!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne yalan söyleyim Meral Okay'ı tanımadığım için kesin birşey söylemek istemiyorum..İnancımız bizim inancımız,inancımızı paylaşan bizim kardeşliğimizi paylaşır paylaşmayanı tanımayız..Çünkü nasıl birisi olduğunu bilmeyiz..İnancımıza ortak olan birisi ise kişiliğini az çok bilebiliriz..Her nasıl yargılarsak yargılayalım tanımadığımız görmediğimiz her ölü için üzüldük yalanını söylemeyi değilde "Allah rahmet eylesin" doğru sözünü söylemeyi tercih ederiz..Çünkü hiç birimiz üzülmedik üzüldük diyen yalan söyler..Ama ağzımızdan çıkan Allah rahmet eylesin, Mekanı Cennet olsun İnşallah gibi sözler yürekten katıldığımız doğru sözlerdir..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Meral Okay'ın acısını Twitter'da yazdılar

 

Meral Okay'ın ani ölümünün ardından dostları ve sanat dünyası üzüntülerini sosyal medya üzerinden milyonlarla paylaştı. Okay Twitter'da sadece Türkiye değil dünya gündeminde de ilk sıralarda yer aldı.

 

 

Meral Okay'ın kaybı sosyal medyada geniş yankı buldu. Hem sanatçı dostları hem de sevenleri onu dünya ve Türkiye gündeminde ilk sıralara taşıdı. Okay'ın senaryosunu yazdığı 'İkinci Bahar', 'Yeditepe İstanbul', 'Asmalı Konak' gibi diziler ve yazdığı şarkılardan 'Masum Değiliz' de Twitter gündeminde yerini aldı.

 

Burak Özçivit

Meral ablanın haberi çok üzdü...Rolümü anlattığı an gözümün önünden gitmiyor... İnanasi gelmiyor insanin, mekanin cennet olsun...

 

Ali Sunal

Meral ablamı MERAL OKAY'I kaybettik başımız sağolsun :(

 

Ümit Ünal

Meral Okay ile çok kısa da olsa çalışma şansım oldu. Çok hoş bir insandı. Herkesin başı sağolsun.

 

Demet Akalın

Tanımadan seversin bazen bazı güzel kalpleri sabah aldığım haberle gözyaşlarımı tutamıyorum... Mekanın cennet olsun Meral Okay

 

Özge Ulusoy

Meral Okay... Allah rahmet eylesin...

 

Gülben Ergen

Meral Okay tüm sevenleriyle vedalaşıp kavuşma mertebesine vardı. Bize yazdıklari ile ismini hep zikredeceğiz senin Meral, hep özleyecegiz...

 

Cem Ceminay ‏

Muhteşem Yüzyıl annesini kaybetti Meral Okay’ı unutmayacağız.

 

Ceyhun Yılmaz ‏

Dizilerin usta kalemi Meral Okay’ı kaybettik, mekanı cennet olsun.

 

Murat Dalkılıç ‏

Meral Okay mekanın cennet olsun…

 

Özlem Yildiz Serter ‏

Televizyon dünyası çok önemlı bir ismi kaybetti Meral Okay mekanın cennet olsun…

 

Derya Baykal ‏

Meral Okay saddd.gif çok üzgünüm çok ….

 

Tuğba Özay ‏

Bazı insanlarla hiç karşılaşmamışsındır ama seversin ya. Ürettikleri hafızana kazılmıştır.. Meral Okay’da öyleydi benim için. Yolun ışıklı olsun.

 

Murat Boz ‏

Cok büyük bir kayıp. Üzüntüm tarifsiz. Meral Okay’a Allah’tan rahmet sevenlerine ve ailesine sabırlar diliyorum. Mekani cennet olsun.

 

Elif Güvendik ‏

Bu Şarkılar Meral ablamıza aİt. Adı Bende Saklı, Masum Değiliz, Helal Ettim Hakkımı #meral okay biz de helal ettik hakkımızı sana …

 

Ebru Destan İnan ‏

Şu anda çok ama çok üzgünüm…Meral Okay’ı kaybettik tanisma fırsati bulduğum birlikte zaman geçirdiğim dünya tatlısı bir insandı inanamıyorum.

 

Hadise Açıkgöz

Meral Okay’a Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine sabır diliyorum.Sinema dünyası çok değerli, çok sevilen ve sayılan bir isim kaybetti :(

 

Seray Sever ‏

Sabah acı haberle güne uyandık… Allah rahmet eylesin Meral Okay, mekanin cennet olsun.Seni seviyoruz

 

Işın Karaca Doğan ‏

İçin’deki aşkla yazarak döktün sayfalara bizi. Sensiz çok eksik olacak hayat. Yolun ışık olsun Meral Okay. Çok özel bir kadınsın.

 

Yonca Lodi

Meral Okay...Yaman diye yaşadı,muhtemelen Yaman diye diye gitti. Yaman O'na,O Yaman'ına kavuştu. Bizlerse büyük bir kadın kaybettik.

 

Saba Tümer

Gece Sezen Aksu’yla saatlerce Meral Okay'dan bahsedip sabah vefat haberiyle uyanmanin ne kadar derinden üzdüğünü ifade edebilmem çok zor.

 

Reyhan Karaca

Yine kanser yine aci lanet olsun!!! Meral Okay mekanin cennet olsun.. Hayat çok boş..

 

Levent Üzümcü

Sezen Yaman abinin arkasından bu ağıtı yazdıydı. Bu sefer senin için gelsin, selam ederim Yaman abiye...

 

9 Nisan 2012 & Cumhuriyet Haber Portalı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ece Temelkuran'ın Meral Okay yazısı.

 

 

"Meral için...

 

 

Yazmam böyle şeyleri. Özel meseleler bunlar. Ama sanırım bu kez kayda geçmeli. Niye? Anlatacağım.

 

Sabah sekizdi galiba, belki daha erken. Uyuyorum. Telefon çalıyor, telefonda bir kadın hüngür hüngür ağlıyor:

"Yazını okuyorum şimdi onun mezarı başında. Bugün Yaman'ın ölüm yıldönümü."

Susuyorum.

Ağlarken şaşkınlığıma gülüyor:

"Meral Okay ben."

 

Yıl 2002'ydi. Irak'a savaş açacaklardı, Meclis'te harıl harıl fezleke çalışması. Mehmet Ali Alabora ile birlikte Savaş Karşıtları sözcüsü yaptılar ikimizi. Kafası kesik tavuk gibi koşturuyoruz, bir Ege Üniversitesi'ndeyiz, bir ODTÜ'de, hatta bir gece Ankara'da Roman mahallerinde davulcu zurnacı örgütlemekte. Geceleri sokaklarda binlerce insan beraber zıpladığımızı hatırlıyorum şimdi:

 

"Öldürmiycez ölmiycez! Kimsenin askeri olmıycaz!" Arjantin'den dönmüşüm. Kafam bir gönül meselesine bozuk, fena bozuk. O sebeple zaar, Arjantin eylemleri ile Irak işgali arasında, o hengamede yani, bir aşk yazısı yazmışım demek. Hatırlamıyorum şimdi hangi yazı. Bilmem numaramı nasıl buldu, telefonda Meral Okay o yazıya ağlıyor sarsılarak. Ben böyle tanıştım Meral'le. Aşk, o zaman, Yaman'a bir zamanlar yazdığı mektubunda söylediği gibi, "Her şeyin üzerinden atlayabiliyordu". Aşk yüksek atlayabildiği için belki, savaş Türkiye'yi geçip uzun atlayabiliyordu...

 

Aynı yıl. Sezen konserler veriyor. Ermenice, Yunanca ve Kürtçe şarkılar söylüyor, çocuklarla beraber sahnede. Yer yerinden oynuyor. Paşalar çıldırmış, vatandaş (!) ayakta. İzmir'de konser verilmiş, İstanbul'da verilecek. Fakat Sezen tedirgin. Bir yazı yazıyorum o zaman. Yazıyı sevmiş, Meral'den almış numaramı, Sezen arıyor bu sefer. Konsere davet ediyor. O günlerde de ne varsa, tansiyonum inip çıkıyor. Konser muhteşem. Meral kulise götürürken beni "Meral ben iyi değilim, tansiyonum yükseliyor galiba" dememle küüt! Kulisten içeri yuvarlanıyorum. Gözümü açtığımda sağ kolumda Sezen tansiyonumu ölçüyor, sol yanımda Cemil İpekçi nabzımı alıyor. Ayakucumda Mehmet Ali Birand, Zeynep Oral ve Güler Sabancı! Bir ölümlü bu ebatta bir absürdlüklükle sınanmamalı.

 

Ertesi sabah yine çok erken bir saatte -erken aramak bu ekibin huyu, böylece anlıyorum bunu- telefonda tanıdık bir ses:

"Bak ben sordum, keçiboynuzu yiyecekmişsin tansiyon için. Göndereyim mi keçiboynuzu!"

Duraklayınca ben:

"Sezen ben, Sezen!"

Çok güldüydük o telefonda ve sonra Meral'le. "Bana bunu yapmayın" dedim, "Gözümü açıyorum Sezen tansiyon alıyor, gözümü kapıyorum bir sabah sen arayıp ağlıyorsun! Sarsmayın beni arkadaş!"

 

Meral'in bütün gövdesini sarsan bir gülüşü vardı, dipten gelen. Yüzünün tamamıyla gülerdi...

 

O günler iyi günlermiş. Şimdi bakınca... Sonra Türkiye'ye ağır ağır bir şey olmaya başladı. Sinsi bir tür nefret başını çıkardı bütün duyguların arasından. Alaycılık bütün üslupların arasında belirginleşmeye başladı. "Başka şeyler söylemek lazım" diyenleri askerler değil, hayaletler kovalamaya başladı. Bizans entelejansiyası bir kalyon gibi gıcırdayarak yön değiştiriyordu. Meral, Yaman'ı anlattığı mektubunda söylemiş: "Herkes kendi bacağından asılan koyunlar tarifinde"! Sanki o gün yağan yağmurlar -bugünden bakınca bir kez daha- bu çamurları getirdi. Bu dönemi sonra anlayacağız. Şimdi anlamaya çalışanların başına iş geliyor, malum.

 

Yıl 2005. Beyoğlu'nda bir kahvede kırık Türkçeli bir adam yaklaştı. Gömlekli, kumaş pantolonlu ve gayetten özgüvenli. Beyefendinin sadece bir yıl sonra beni "Beynelminel" adlı filminde gazeteci rolüne çıkaracağını kim bilebilirdi? Sırrı, o filmde beni "artiz" yapıp, Meral'i de konsomatris rolüne çıkararak bir dönemi anlattı. Şimdi bakıyorum Meral'in yarım yamalak yazılmış biyografisine. Aceleyle hazırlandığı öyle belli ki. "12 Eylül döneminde yaşadıklarını Beynelminel filmine yansıttı" diyor biyografiler, kesip kesip yapıştırmış bütün siteler. TİP'in işyeri temsilciliğini yapmış, sonuna kadar her röportajında muhalif olduğunu hissettirmiş bir kadının, aşkını ve isyanını memleketiyle birlikte yaşadığı on yıllar öyle bir cümle ile... Neyse.

 

Sonra davalar başladı. Sonra Türkiye biraz daha değişti. Taşları bağladılar azizim, taşları sıkı sıkı bağladılar. O yüzden Meral ciğerinin derdine düşmüşken, o güzelim kadını, tehditler yüzünden ev taşımak zorunda bıraktılar. Muhteşem Yüzyıl'da Kanuni, Hürrem'i öptü diye ve bilmem hangi kutsallar zedelendi diye, kanser tedavisi sırasında Meral'i polis korumasına mahkum ettiler. Sübhaneke, dinimiz, amin. Taşları bağladılar azizim, geri kalan herkesi susturdular. Sadece ezberlettikleri şarkıları söyleyebilenleri ekranlara oturttular. Öpüşmeden aşık olanlar, kavga etmeden yenenler, cin olmadan adam çarpanlar ülkenin yeni kurallarını koydular.

 

"Bana bak! Söz ver bana. Konuşacaksın. Susmayacaksın"

dedi Meral. Şubat ayında, o delirmiş gibi kar yağan günlerden birinde, yine bir sabah telefonunda:

"Derhal buraya geliyorsun!"

"Kayda Geçsin" çıkmış, malum saldırılar başlamış. İşsiz kaldığımda da aramış, ama Meral o günlerde kesinlikle daha yakın temas gerektiğine karar vermiş.

Eve girdim, elinde televizyon kumandası, ekranda iki soytarı "Türkiye'de demokrasi ne güzel! Ah ne güzel!" makamından analiz manaliz bir şey yapıyorlar. Meral küfrediyor:

"Kardeşim sen kendini daha beter mi hasta edeceksin!" dedim.

"Yok yok" dedi, "Bana iyi geliyor. Küfrediyorum bol bol."

"Anlat bakayım, ne oluyor?" dedi. Anlattım. "Delirtecekler beni Meral" dedim, o zaman işte "Bak ben kibarlıktan kanser oldum. Sus sus sus... Sonra böyle oldum. Bana bak! Söz ver bana..." Sonra 12 Eylül'ü anlattı. Biraz Yaman'ı. Ölüm tehditlerini anlattı. Cüppeli cüppesiz tehditleri... "Bir şey oldu bu memlekete. Kimse kimseyi sevmez oldu" dedi.

 

Sonra Meral gitti...

 

İnsanın en çok asaletini hırpalıyor memleketim. Ne ümidini, ne inadını ama en çok yasının asaletini... Eti parça parça koparan alıcı kuşlar gibi. Yaşarken onu kanser edenler, daha son nefesini verir vermez yağlı yağlı sırıtmaya başladılar internet sitelerinden. Bir araba irin. Ayıptı eskiden böyle şeyler. Ama Meral'in dediği gibi, "Bir şey oldu memlekete."

 

Onu ilk tanıdığım günlerde yüzbin insan yürüyorduk Ankara'da. "Savaşa hayır!" diyorduk. Gazetelerde harıl harıl savaşa karşı yazıyordu yazarlar. Yazmayanı çok ayıplıyorduk. Şimdi bakıyorum, ayıplayacak pek insan bırakmadılar. Şimdi bakıyorum da Meral'in kanseri, ayıplanacaklar karşısında kibarlık gösterip susmaktan olan kanseri yani, bu memleketle ilgiliydi. Meral'i uğurladığımız gün Suriye ile savaşın çıkmasından yakın bir ihtimal olarak bahsedildiği bir gün. Kimse yürümüyor sokaklarda. Yürüyenler ekseriyetle voltada. Sonra "Aşk niye yok?" diye sorarsanız diye Meral söylemişti mektubunda:

 

"Bir de aşık olunacak mecra kalmadı. Artık ortak alanları paylaşmıyoruz. Bizim agoramız yok artık. Herkes kendi bacağından asılmak isteyen koyun tarifinde.

 

Bu hem maddi hem manevi bir şeydir. Gelir, böyle adamı aşkta da emniyet arayan birine dönüştürüverir. Herkes kendi kişisel başarı öyküsünün peşinde. Belki de biz herkes için daha adil, daha vicdanlı daha temiz bir dünyanın düşünü paylaştığımız için başkalarıyla da bir arada durmanın ne kadar zenginleştirici bir şey olduğunu biliyorduk.

 

Şimdi bu duyguların esamesi okunmuyor. Yoksullaşmamız sadece ekonomik anlamda olmadı. Duygusal anlamda, dayanışma anlamında birbirimizin yaralarına bakma konusunda da yoksullaştık. Şimdi empati denen modern kavram var ya, biz onun ağababasını tanıyan ve buna içerilmiş bir dünyadan geldik buralara."

 

Yazmam böyle şeyleri, özel meseleler bunlar. Ama bu kanserin bu memleketle ilgisi var. Bu aşkın olduğu kadar...

 

Kederim sana nur olsun Meral."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Meral Okay, Mal Varlığını Bağışladı

 

 

Yaşama veda eden senarist, söz yazarı ve oyuncu Meral Okay, mal varlığını İzmir Selçuk Şirince’deki Matematik Köyü’ne bağışladı

 

Çocuğu bulunmayan Okay’ın mallarını bıraktığı ve kısa süre önce maddi imkansızlıklar nedeniyle kapatılma tehlikesi yaşayan köyün başında Prof. Dr. Ali Nesin bulunuyor.

 

Ntvmsnbc’nin haberine göre; 1995 yılında ölen Aziz Nesin tarafından kurulan Nesin Vakfı’na bağlı olarak faaliyet gösteren köyde, ünlü matematikçiler 7′den 70′e herkese ücretsiz eğitim veriyor.

 

Bu arada, imzasını attığı işlerle televizyon sektöründe çığır açan Meral Okay’ın, masasında 3 projeyi bırakarak aramızdan ayrıldığı öğrenildi.

 

Okay’ın, “Allah uzun ömür verirse yazmayı çok isterim” dediği Sultan Abdülhamid dönemi ile Ahmet Altan’ın ‘Kılıç Yarası’ ve ‘İsyan Günleri’nde Aşk’ romanlarını senaryolaştırmak üzerinde çalıştığı belirtildi.

 

 

NationelTurk

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"BU Kadın" neden böyle bir hitap kullanmak istedim daha sonra izah ederim.

 

Evet "Bu Kadın" yani "O Kadın" yaşamını erken yitirdi gençti yaşı, kendince yapacağı daha bir çok şey vardı şüphesiz...

Finalde yaptı ise geçmişten gelen değerleri doğrultusunda mirasını geleceğin aydınlanmasına, gençlerin bilim yoluyla gelişmesine katkıda bulunabilecek kurumlara bağışladı... Bakalım Hayatımın geri kalan parçası gitti diyen Sezen Aksu mal varlığını kimler arasında paylaştıracak?

 

"O kadın", yani "Bu Kadın" bunu yapmak yerine sevaba girmek, cenneti garantilemek adına bağış yapması için ne yapması gerekiyordu?

Kendi öz iradesi ile yakılmayı ve küllerinin bu dünyanın belli yerlerine serpilmesini isteyerek birilerinin inanç değerlerine aykırı davranmasaydı "O Kadın" mı olurdu?

 

"O Kadın", "Bu Kadın" sonuçta hiç bir şey fark etmiyor.... Biz ne anlıyoruz... "Meral Okay"....

Birilerine bu ismi dillendirmek zor geliyor... Eh Olsun o kadarcıkta canım...

Ne yapsın İnsancıklar...!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.