Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bir Yanılsamanın Geleceği Bilim ve İman_Sigmund FREUD


GeceKuşu

Önerilen İletiler

Kitap Adı: Bir Yanılsamanın Geleceği Bilim ve İman

Kitabın Yazarı: Sigmund FREUD

Basım Yılı ve Yeri: 1995 (3. Basım), İstanbul

 

I

BirYanilsamaninGelecegiBilimveiman.png

 

Kişi belirli bir uygarlıkta uzunca bir süre yaşayıp sık sık bu uygarlığın kökenlerini ve nasıl bir yol izleyerek geliştiğini keşfetmeye çalıştığında, bazen karşı yöne de bir bakarak bu uygarlığın akıbetini ve hangi dönüşlere uğramaya mukadder olduğunu sorma gereksimini duyar. Fakat bu sorgulamanın değeri birkaç unsur tarafından sınırlandırılır. En başta geleni, insan faaliyetini tüm genişliğiyle değerlendirebilecek pek az sayıda insan vardır. Bireyin öznel beklentileri başka bir güçlüktür. Diğeri ise, insanların genellikle içinde bulundukları durumu sanki içeriği hakkında bir değerlendirme yapma yeteneğinden yoksunmuşcasına algılamalarıdır.

 

İnsan uygarlığı, bir yanda insanın doğa güçlerini denetlemek ve insan ihtiyaçlarının doyumu amacıyla doğanın zenginliklerini özümlemek için edindiği tüm bilgi ve yetenekler toplamını, öte yandan insanların birbirleriyle ilişkilerinin ve özellikle mevcut zenginliğin dağıtımının düzenlenmesi için gerekli tüm kuralları içerir. Uygarlığın bu iki yönü birbirinden bağımsız değildir. Uygarlık bireye karşı korunmalıdır ve uygarlığın kuralları, kurumları ve buyrukları bu amaca yöneliktir.

 

Tüm insanlarda yıkıcı, dolayısıyla toplum ve kültür karşıtı eğilimlerin bulunduğu ve insanların büyük bir bölümünde bu eğilimlerin insan toplumu içindeki davranışlarını belirleyecek derecede güçlü olduğu gerçeği hesaba katılmalıdır. Uygarlığın kurallarına ancak belirli bir derecede zor uygulamasıyla geçerlilik kazandırabileceği gerçeğinden sorumlu olan iki yaygın insani özellik vardır. İnsanlar kendiliklerinden çalışmaktan hoşlanmazlar ve tutkuları karşısında mantıksal tartışmalar yararsızdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

II

İnsanlar uygarlık için ensest, yamyamlık ve öldürme ihtirası gibi bazı içgüdüsel arzulardan feragat ederler. Bu en eski içgüdüsel feragatler halen, diğer tüm daha ileri feragatler için de önem taşıyan bir psikolojik unsur içerirler. İnsan aklının en eski çağlardan beri hiçbir değişmeye uğramadığı, bilim ve teknolojideki ilerlemelerin aksine bugün de tarihin başlangıcındaki, durumu aynen koruduğu doğru değildir.

 

Bu zihinsel ilerlemenin birini işaret edelim. Dış zorlamanın yavaş yavaş içselleşmesi insan gelişmesinin seyriyle uyum gösterir; çünkü özel bir zihinsel yapı, insanın üstlendiği bu görevi üstlenir ve kendi emirleri arasına katar. Her doğan çocuk bu yolla ahlaki ve toplumsal bir varlık olur. Bu şekilde içlerinde bu güçlenme gerçekleşen kişiler, uygarlığın karşıtları olmaktan çıkıp uygarlığın araçları haline dönüşürler. İnsanların büyük bir çoğunluğunun bu noktalardaki kültürel yasaklamalara yalnızca dış zorlamanın baskısıyla boyun eğdiklerini şaşkınlık ve ilgiyle görürüz.

 

Bu, uygarlığın ahlaki talepleri olarak bilinen ve herkesin aynı şekilde tabi olduğu şeyler konusunda da geçerlidir. Edinilen tecrübeler göstermiştir ki fırsat bulduğunda ve ceza görmedikleri sürece diğer insanları yalan, hile ve iftirayla incitmekte bir an bile tereddüt etmeyen sayısız uygar insan vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

III

 

Yaşam, tıpkı genel olarak insanlık için olduğu gibi birey içinde katlanılması güçtür. İçinde yerini aldığı uygarlık, bireye belirli bir miktar yoksunluğu zorla kabul ettirir ve diğer insanlar, ya bireyin uygarlığının ahlaki kurallarına rağmen ya da uygarlığın kusurları nedeniyle bireye belirli bir ölçüde acı verirler. Buna doğanın birey üzerindeki incitici etkileri –birey buna kader adını verir- eklenir. Birey, doğanın, kaderin tüm insanları olduğu gibi kendisini de tehdit eden üstün güçlerine karşı acaba kendisini nasıl savunmaktadır?

 

Uygarlık, bireyi bu görevden kurtarır. Bu sorunu herkes için aynı biçimde çözümler. Ve bu konuda tüm uygarlıkların benzer bir davranışı göstermeleri dikkate değer. İlk aşamada bile büyük kazanç sağlanır; doğanın insanlaştırılması. İnsanın dışındaki güçlere ve mukadderata erişilemez, bunlar sonsuza dek ulaşılamaz kalırlar. İnsan kendini bir kez daha, küçük bir çocukken ana-babasıyla olan ilişkilerinde benzer bir çaresizlik durumunda bulmuştur. İnsan onlardan, özellikle babasından korkmak için nedene sahipti, ama gene de bildiği tehlikelere karşı korunduğundan emindi. Dolayısıyla bu iki durumu birbiri içinde eritmek doğaldı. İnsan doğa güçlerini, yalnızca, eşitleriyle ilişki kurar gibi davranabileceği kişiler haline koymakla kalmaz onlara bir baba niteliğini de verir. Onları, yalnızca çocuksu değil soygelişimsel bir ilkörneği izleyerek tanrılara dönüştürür.

 

Her birimizin tepesinde, yalnızca görünüşte sert olan ama bizim doğanın çok güçlü ve acımasız güçlerinin oyuncağı olup acı çekmemize izin vermeyen cömert bir tanrı bizi gözetlemektedir. Ölümün kendisi yok oluş, inorganik cansızlığa dönüş değil, daha üstün bir şeye doğru gelişme yolundaki yeni bir tür varoluşun başlangıcıdır. Ve başka bir yönden bakıldığında bu görüş, bize uygarlığımızın geliştirdiği ahlaki kuralların, karşılaştırma kabul etmez bir güç ve sürekliliğe sahip bir yüce divan tarafından gözetilmek önkoşuluyla tüm evrende de hüküm sürdüğünü bildirir.

 

Tanrı tek olduğuna göre insanın onunla olan ilişkileri bir çocuğun babasıyla olan ilişkilerindeki yakınlık ve yoğunluğa tekrar sahip olabilirdi. Ama babası için bu kadar çok şey yapan insan bir mükafat görmek veya en azından onun sevilen tek çocuğu, seçilmiş kavim olmayı isterdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

IV

Bu bölümde kendi düşüncelerine karşı sorular sorarak irdelemeye çalışıyor. Ve dinsel düşüncelerin, uygarlığın diğer tüm ilerlemeleri gibi, bir tek gereksimden, insanın kendisini doğanın ezici derecede üstün gücüne karşı savunma gereksiniminden doğduğunu göstermeye çalışıyor. Buna ikinci bir güdü olarak da uygarlığın, kendilerini acı verici bir biçimde hissettiren yetersizliklerini düzeltme isteği eklenmiştir diyor. Birey bunları uygarlıkta mevcut bulur, bu düşünceler bireye hazır olarak sunulurlar, birey onları kendiliğinden keşfetme yeteneğini göstermezler.

 

 

V

Dinsel düşünceler, dış ve iç gerçekliğin, kişinin henüz kendisi tarafından keşfedilmemiş yönleri hakkında bir şeyler söyleyen ve kişinin inancını gerektiren olguları ve koşulları hakkındaki öğreti ve iddialardır. Bize, yaşamda bizim için en önemli ve ilginç olan şeyler hakkında bilgi verdiklerinden özellikle üstün tutulurlar.

 

Dini öğretilere inanma gerekliliğinin nereden kaynaklandığını sorduğumuzda birbiriyle dikkat çekici derecede kötü bir uyum gösteren üç yanıt alırız. Birincisi, bu öğretilere ilk atalarımız inandığı için bizim tarafımızdan da inanılmayı hak ederler; ikincisi, bu konuda aynı ilkel çağlardan bize aktarılmış olan kanıtlarımız vardır; üçüncüsü, bu öğretilerin doğru olup olmadığı sorusunun herhangi bir biçimde ortaya atılması yasaktır.

 

Üçüncü noktadaki yasaklanmanın tek bir nedeni olabilir. Toplumun, dinsel doktrinleri savunusunun, ardında yatan temelsizliğin iyice farkında olması. Aksi taktirde, gerekli verilerin kesin kanata varmak isteyen herkesin kullanımına sunulması kuşkusuz çok kolay olurdu.

 

Diğer iki ispat zemini ise; inanmalıyız, çünkü atalarımızda inanmıştı. Ama bizimde öncellerimiz, bizden çok daha cahildirler. Bugün kabul etmemiz hiç de mümkün olmayan şeylere inanıyorlardı; dinin doktrinlerinin de bu kategoriye ait bulunması olasılığı aklımıza gelmektedir. Bize bıraktıkları kanıtlar, her türlü güvenilmezlik belirtisini taşıyan yazılı eserlerdedir. Bu eserler çelişkiler, düzeltmeler ve tahrifatlarla doludur ve olaylara dayanan kanıtlardan söz ettiklerinde bile, inandırıcı olamamaktadırlar.

 

Buradan şu sonuca varırız; kültürel doğrularımızla sağlanan bilginin tümü arasında doğruluğu en az kanıtlanabilmiş unsurlar, tam da bizim için en fazla önem taşıması gereken ve evrenin bilmecelerini çözme, yaşamın acılarına katlanmamızı sağlama görevi üstlenmiş unsurlardır.

 

Ruhçular, bireyin ruhunun ölümünden sonra yaşadığından emindirler ve bu dinsel doktrinin gerçekliğini hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde bize gösterme çabasındadırlar. Ama ne yazık ki ruhlara ait görüntü ve sözlerin yalnızca kendi zihinsel faaliyetlerinin bir ürünü olduğu gerçeğini kanıtlarla çürütmeyi başaramazlar. Bu nokta da sorundan kaçamak bir yolla kurtulmak için yapılmış iki girişimden bahsedebiliriz. Bunlardan saldırgan nitelikte olanı eski, diğeriyse ustalıklı ve çağdaştır.

 

Birincisi, dinsel doktrinlerin mantığın yargılama alanı dışında –mantıküstü- olduğunu ileri sürer. Bu doktrinlerin gerçekliğini içimizde hissetmeliyiz, bunların kavranması gerekmez. Bu ancak kişisel itiraf olarak ilgi çekebilir, bağlayıcı gücü yoktur. Mantığın terazisinden başka yargı ölçütü yoktur. Her insandan sahip olduğu mantık yeteneğini kullanması istenebilir, ama yalnızca birkaç kişi için geçerli olan bir güdü temelinde herkese uygulanacak bir zorunluluk inşa edilemez.

 

İkincisi, “sanki” felsefesince yapılmıştır. Bu felsefe, düşünce faaliyetimizin temelsiz ve hatta saçma olduğunu açıkça bildiğimiz çok sayıda varsayım içerdiğini kabul eder. Bunlar “kurgu” adını alır. Ama bazı pratik nedenlerden ötürü “sanki” bu kurgulara inanıyormuş gibi davranmamız gerekir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

VI

Dinsel düşünceler, deneylerle elde edilmiş sonuçlar veya düşünce ürünleri değildirler; bunlar yanılsamalar, insanlığın en eski, en güçlü en acil arzularının doyumudurlar.

 

Yanılsama sözcüğünü açıklayacak olursak; Aristo’nun böceklerin gübreden oluştuğu biçimindeki inancı bir hataydı. Fakat Hint-Alman ırkının uygarlık yaratabilecek tek ırk olduğu yolunda bazı milliyetçiler tarafından ileri sürülen iddia veya çocukların cinselliği bulunmayan yaratıklar olduğu biçimindeki psikanalizin çürüttüğü inanç birer yanılsama olarak tanımlanabilir. Yanılsamalar için niteleyici olan nokta, insan arzularından kaynaklanmalarıdır. Dolayısıyla, güdülenmesinde arzu doyumu başlıca unsur olan inançlara yanılsama adını vermekteyiz.

 

Dinsel doktrinler birer yanılsamadır. Bunların çoğunun gerçeklik değeri konusunda bir yargıya varamayız, ispat edilmedikleri gibi çürütülemezlerde. Bunlara eleştirel bir yaklaşımda bulunmak için halen bilgimiz yeterli değildir. Evrenin bilmecelerinin çözümü bizim incelemelerimizle çok yavaş olmaktadır; bugün bilimin yanıtlayamadığı birçok sorun vardır. Ama dışımızdaki gerçeklik hakkında bize bilgi verebilecek tek yol bilimsel çalışmadır. Sezgi ve içgözlemden herhangi bir şey beklemek yalnızca bir yanılsamadır; sezgi ve içgözlem bize zihinsel yaşamımızın yorumlanması güç ayrıntılardan başka bir şey veremez, dinsel doktrinin çok kolayca yanıt bulduğu sorunlar hakkında ise herhangi bir bilgi sunamaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

VII

Öne sürülmüş bu fikirlere karşı bazı eleştiriler yöneltiliyor; sayısız insan tek huzuru dinsel doktrinlerde bulmakta ve ancak bunların yardımıyla yaşama katlanabilmektedir. Karşılığında daha iyi bir şey vermeden onları bu destekten yoksun bırakacaksınız. Bilimin şu ana kadar fazla bir ilerleme gösterdiği ve bu ilerlemeyi başarabilse bile insan için yeterli olmayacağı kabul edilmektedir… gibi eleştirilere delillerle cevap vereceğini belirtiyor Freud.

 

Dinin insan uygarlığına büyük hizmetler yaptığı açıktır. Din, toplum dışı içgüdülerin ehlileştirilmesine büyük katkıda bulunmuştur. Ama bu yeterli olmamıştır. İnsan toplumunu binlerce yıl boyunca yönetmiş ve erişebileceği şeyleri göstermek için yeterli zamana sahip olmuştur. Eğer insanların çoğunluğunu mutlu kılmayı, rahatlatmayı, yaşama katlanmalarını sağlamayı ve onları uygarlığın araçları haline getirmeyi başarabilseydi hiç kimse bugünkü koşulları değiştirme girişiminde bulunmayı hayal etmezdi. Dinsel doktrinlerin doludizgin hüküm sürdüğü dönemde insanların genellikle daha mutlu oldukları kuşkuludur, daha ahlaklı olmadıklarıysa kesindir. İnsanlar, dinin hükümlerini dışsallaştırmanın ve böylelikle onların amaçlarını geçersiz kılmanın yolunu daima bulmuşlardır. Böylece şu kanıya varılmıştır; yalnızca Tanrı güçlü ve iyi, insan ise zayıf ve günahkardır. Her çağda ahlaksızlığın dinden aldığı destek, ahlakın aldığından az olmamıştır.

 

Günümüzde ise dinin etkisi azalmaya başlamıştır. Bu değişikliğin bir nedeninin, insan toplumunun üst katmanlarında bilimsel ruhun artması olduğunu kabul edelim. Bilginin hazineleri ne kadar çok insana ulaşabilirse dinsel inançtan ayrılma o kadar yaygın olmakta, ilk önce dinin en modası geçmiş ve tartışma götürür uzantıları, ama sonra temel önermeleri de terk ettirmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

VIII

Uygarlık, insanın nefret ettiği, kendisine engel olan veya malına göz diktiği komşusunu öldürmemesi emrini verdiğinde, bu açıkça, insanın aksi taktirde gerçekleşemeyecek olan komünal varlığının yararına yapılmıştır. Ama biz insan öldürme konusundaki yasaklamanın ussal açıklamasını yaygınlaştırmayız. Yasaklamanın Tanrı tarafından konduğunu söyleriz. Tanrıyı tümüyle bir kenara bırakıp uygarlığın tüm kural ve hükümlerinin yalnızca insani bir kökenden kaynaklandığını dürüstçe kabul etmemiz kesin bir avantaj sağlayacaktır. Bu emir ve yasalar, varsayılan kutsallıklarıyla birlikte katılık ve değişmezliklerini de yitireceklerdir. İnsanlar, bunların pek de kendilerine hükmetmek amacıyla değil, aksine kendi çıkarlarına hizmet için konduğunu anlayabilecekler ve daha dostça bir tavır takınarak ortadan kaldırılmaları yerine yalnızca geliştirilmelerini amaç edineceklerdir.

 

Din, insanlığın evrensel saplantı nevrozu olmuştur; çocukların saplantı nevrozu gibi o da Oedipus kompleksinden, babayla olan ilişkiden kaynaklanmıştır. Eğer bu görüş doğruysa, bir büyüme sürecinin mukadder kaçınılmazlığıyla birlikte dinden uzaklaşmanın mutlaka gerçekleşeceği ve bu gelişme aşamasında kendimizi tam da bu dönüm noktasında bulacağımız varsayılabilir.

 

Bastırmanın etkilerinin yarını artık zihnin ussal işleyişinden doğan ürünlerin alması zamanının belki de gelmiş olduğunu ileri sürebiliriz. Dinsel doktrinlerin içerdiği gerçekler o derece çarpıtılmış ve sistemli bir biçimde maskelenmişlerdir ki insanlık onları artık gerçek olarak kabul edemez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

IX

Bu bölümde görüşlerine karşı yazılmış eleştirileri, çelişkili yanları sıralayıp cevaplar vermeye çalışıyor…

İnançlı kişi, dinin öğretilerine belirli duygusal bağlarla bağlıdır. Ama hiç kuşkusuz, bu anlamda inanç sahibi olmayan sayısız başka insan da vardır. Bu insanlar, dinin tehditlerinden gözleri korkup yıldıkları için uygarlığın hükümlerine boyun eğmektedir ve onu kendilerini kuşatan gerçekliğin bir bölümü olarak kabul etmeleri gerektiği sürece dinden korkarlar. Bu insanlar, dinin gerçeklik değeri konusundaki inançlarından vazgeçmelerine izin verildiği anda onu yüzüstü bırakır giderler.

Dinsel düşünce ve dinsel telkinlerin zorla insanlara verildiğini adeta uyku ilacı gibi etkilediğini belirtiyor.

 

 

X

Bu bölümde de yine eleştiriyi ortaya koyup ona cevap vermeye çalışıyor. Eleştiri de; sizin çabalarınız, kanıtlanmış ve duygusal değer taşıyan bir yanılsamayı, kanıtlanmamış ve duygusal değer taşımayan bir başka yanılsamayla değiştirmek girişiminden ibarettir deniyor.

 

Cevaben; yanılsamalardan sakınmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum, belki dile getirdiğim umutlar da birer yanılsama niteliğindedir. Ama onları paylaşmamamın herhangi bir cezayı gerektirmemesi gerçeği bir yana, benim yanılsamalarım dinsel olanlar gibi düzeltilemez nitelikte değildirler.

 

Biz, bilimsel çalışma yoluyla dünya gerçeği hakkında, sayesinde gücümüzü artırabileceğimiz ve yaşamımızı düzenleyebileceğimiz bazı bilgiler kazanılmasının mümkün olduğuna inanıyoruz. Bilim, çok sayıdaki ve önemli başarılarıyla bir yanılsama olmadığını kanıtlamıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.