Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TUNCAY ÖZKAN'IN MEKTUBU


GeceKuşu

Önerilen İletiler

 

TUNCAY ÖZKAN'IN MEKTUBU

 

18 Şubat 2012 Cumartesi, 10:52 · tarihinde Enver Aysever tarafından kamu oyuna duyuruldu...

 

***

Sevgili Dostlar , "Dört Bir Taraf" programında AİHM/Tuncay Özkan kararı ayrıntılı tartışılmaya çalışıldı. Bunu izleyen Sayın Özkan bize bir mektup yazmış. Zaman sınırlı olduğu için ben bu mektubun tamamını okuyamadım. Buradan kamuoyu ile paylaşmak istedim.Tüm metni notlarımda bulabilirsiniz.Bilinmesi gereken şudur; Sayın Ilıcak, Sayın Öymen Ve Sayın Alçı'nın Sayın Özkan'la ilgili mesleki geçmileri, tanışıklıkları bulunmakta. Ben Sayın Özkan'la ne çalıştım, ne dostluğum oldu, ne yemek yemişliğim, telefon aramışlığım var. Ancak savunma hakkının kutsal olduğunu düşündüğüm için sizinle paylaşıyorum...

 

16 Şubat 2012-02-16

Silivri Toplama Kampı

B/3 Alt Tecrit Hücresi

 

Sevgili Nazlı Ilıcak; Altan Öymen (Ağabey); Enver Aysever

 

Öncelikle uzun bir hasretle sizleri ve değerli izleyicilerinizi selamlıyorum, kucaklıyorum, sevgilerimi ve özlemlerimi sunuyorum.

 

Ne yazık ki benim A.İ.H.M.’ne yaptığım başvuruyla ilgili olarak 14 Şubat günkü programınızı izleyemediğimi söylemekten utanıyorum. İnanın üç aydan fazla bir süredir televizyon izlemiyorum. Kendime bir program yaptım. Elimde bulunan: Felsefe, Antropoloji, Mitoloji sözlükleri ile Churchill, Kant, Bolivar, Rousseau biyografileri ve tabii ki Enver’in romanı ile Nazlı hanımın denemesini bitirmeye ve bu arada yeni kitabımla ilgili son düzenlemeleri yetiştirmeye çalışıyorum. Mazeretim umarım kabul görür. Umarım beni saygısızlık etmiş saymazsınız. Programınızı izleyemediğim için sizden ve izleyicilerinizden özür dilerim. İnanın 24 saat yetmiyor. Bağışlayın.

 

23 Eylül 2008’den buyana tutukluyum. 28 Şubat 2011’den buyana da bir tecrit hücresinde tutuluyorum. Tek başıma ve duruşmalar dışında hiç kimse ile görüştürülmüyor, kimse ile konuşturulmuyorum. Ama iyiyim.

 

Bu süreç içinde beni en çok sevindiren hukuki gelişme A.İ.H.M.’nin Tuncay Özkan kararıdır. Bu karar avukatlarımın ve benim bir hukuk zaferimizdir. Çünkü mahkeme ile ilk kez devam eden ve iç hukuk yolları tükenmeyen bir davaya müdahil olmak gereği duymuştur. Bu ilk kez olmaktadır. Ayrıca ilk kez bir başvuruyu ret etmemiş, kabul ile değerlendirmeye almıştır. Bugüne kadar yüzlerce başvuruyu geri çevirdi çünkü. İlk hukuk zaferimiz, budur. Mahkeme ayrıca iki noktada başvurumuzu haklı görerek, Türkiye’den savunma istedi. Bunlar; uzun tutukluluk ve yargılama usulü ile ilgilidir. En önemli kazanımımız, bu ara karar için savunma talebidir. Bu Türkiye’de tutukluluk ve yargılama hukukunu kökünden değiştirecektir. Türkiye’den 10 Nisan’a kadar savunmasını sunması istenmiştir. Savunma Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinin ihlali nedeniyle istenmiştir.

 

Bu karar 4 Ocak 2012 tarihlidir. Bunun üzerine Özel Yetkili Mahkemeler, Adalet Bakanlığınca uyarılmış, benim yargılandığım davada, sorgular askıya alınarak duruşmalara yeniden bir şekil verilmek yoluna gidilmiştir.

 

Ben ve avukatlarım, işkenceye dönüşen uzun tutukluluk uygulamasına karşı elde ettiğim bu gelişmeyi sevinç ve mutlulukla karşılıyoruz. Çünkü bu konuda alınacak olumlu bir karar, bütün tutuklulukları kapsayacaktır. Bu çok önemlidir. Çünkü biz en başından beri; bizi yargılayın, yargılanmak ve aklanmak istiyoruz ama;

 

1- Tutuksuz yargılayın,

2- Adil yargılayın,

3- Hızlı yargılayın, dedik.

 

Dördüncü yılına giden tutukluluğumda, bu noktada bütün uygulamaları kökünden değiştirecek A.İ.H.M. kararı, bizce çok önemli ve değerlidir.

 

Ancak henüz işimiz bitmedi. Nihai karar önemlidir. Ama bütün kalbimle inanıyorum ki, karar lehinize olacak. Böylece bu toplama kampından beter işkence sonlanacak. Uzun tutukluluk zorbalığı Türkiye’de bitecek. Avukat Ahmet Çörtoğlu’nun emeğini dostlukla selamlıyorum.

 

Kararla ilgili olarak beni acı acı güldüren ve; başka ne yapabilirler ki, dedirten değerlendirmeleri görüyorum. Kararın kendisini ve başvurumuzu değil; özel yetkili savcılığın iddialarını, karar diye halka sunuyorlar. Savcılığın A.İ.H.M.’ne yolladığı ve karar ekinde bulunan A.İ.H.M.’nin üstüne basa basa savcılık iddiaları diye yazdıklarını karar olarak haber yapıyor ve konuşuyorlar. Yargılandığımız mahkemenin vermediği ve veremeyeceği kararları, A.İ.H.M.’ne verdirdiler. Hatta A.İ.H.M.’ne, Ergenekon Terör Örgütü vardır, bile dedirttiler. Mahkeme diyemedi daha.

 

Diyorum ya ellerinden ancak bu geliyor: Yalan ve kirlilik.

 

Avukatlarımın, Avukatım Ahmet Çörtoğlu imzası ile A.İ.H.M.’ne yolladığı başvuru metni, 2009 tarihlidir. Sayın Çörtoğlu şu üç noktada başvuru yapmıştır.

 

1) Kötü muamele ve sorguda yasak usullerle ilgili sözleşme maddelerinin ihlali.

2) Adil yargılanma ile ilgili maddelerin ihlali.

3) uzun tutukluluk ve yargılama biçimiyle ilgili sözleşme ihlalleri.

 

Mahkeme bunun üzerine başvuruyu kabul etmiş, savcılıktan yani Türkiye’den savunma almıştır. Savunmayı ve şikayetimizi değerlendirmiş ve karara varmıştır:

 

1) Kötü muamele ve gözaltında-sorguda iddialarımızı kanıtlayacak delil sunamadığımız, uygulamada sözleşmeye aykırı tutumu gösterir bir durumun olmadığına

 

2) Davanın çok karışık olduğuna; iddianamenin kalınlığı, dava sayısı ve sanık çokluğu nedeniyle, davanın devam ettiği de vurgulanarak süreçler sona ermediğinden bu konuda başvurunun (Adil yargılanma noktasında) “ZAMANSIZ” yapıldığına karar verilmiştir. A.İ.H.M.; Tuncay Özkan hakkında yargılandığı mahkemenin ne karar vereceğinin, devamında Yargıtay’ın ne diyeceğinin belli olmaması nedeniyle sonuçtan memnun olmamam durumunda her zaman başvuru yapabileceğimi hatırlatarak; ayrıca safahatta oluşacak ihlalleri de kendisine bildirmemi istemiştir. Sonuç olarak A.İ.H.M., sözleşmenin Adil yargılanma ile ilgili kısmına dönük olarak başvuruyu değerlendirmeyi iç hukuk yolları tükenmediği için, dava devam ettiği için, ele almamıştır.

 

3) A.İ.H.M. başvurumuzun uzun tutukluluk süresi, adli kontrolün uygulanmaması, mukayeseli yargılama yapılmaması noktasındaki başvurumuzu, karar vermeye değer bulmuş, bu noktada ara karar vereceğini açıklamış ve Türkiye’den ek savunma istemiştir. Bunu da sözleşmenin 5.3 ve 5.4 maddelerine aykırılıktan talep etmiştir. Olayın özeti budur. Türkiye 10 Nisan’a kadar savunma verecektir. A.İ.H.M.’de bir karar açıklayacaktır.

 

Bu karardan yola çıkarak, A.İ.H.M. “Ergenekon Terör Örgütü” var dedi, Tuncay Özkan’ı reddetti, Ergenekon’a A.İ.H.M. tokadı palavralarını üretenlere sadece acıyorum. Aynı zamanda bir skandala imza atan ve A.İ.H.M.’ne yalan beyan yollayanlara da acıyorum. Buradan Adalet Bakanı’nı, H.S.Y.K.’yı göreve çağırıyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum. Türkiye’den savcılığın yolladığı fezlekede yalan beyanlar bulunmaktadır. Savcıları bu yalanlarını ispata davet ediyorum. Benimle ilgili bütün yazan, söyleyenlere de hodri medya diyorum.

 

1- Benim evimde bomba ve mühimmat çıktığı kuyruklu yalandır. Ev arama ve tespit tutanaklarım mahkeme dosyasında mevcuttur. Avukatlarım her isteyene bunları verecektir. Evimde yapılan aramada bomba ve mühimmat bulunmamıştır. Bu kuyruklu yalandır. İftiradır. Ne felakettir ki, A.İ.H.M.’ne evimde bomba ve mühimmat çıktığını savcılık söylemiştir. Gerçeği bildiği halde böyle davranmanın takdirini sizlere bırakıyorum. Bu yalan nedeniyle A.İ.H.M. bazı ihlallerle ilgili başvurumuzu olumsuz karşılamıştır. Bu yalanla ilgili olarak A.İ.H.M., Adalet Bakanlığı, H.S.Y.K. nezdinde hukuki her girişimde bulunacağız.

 

Evime gelen polislere ruhsatlı tabancam ve mermilerimi kendim teslim ettim. Bomba, mühimmat yoktur, tutanaklar açıktır. Ben A.İ.H.M.’ne bu yalana sığınarak gidenleri kınıyorum. Çaresizliklerinin son noktası budur. Günü gelince benden özür dileyecekleridir. Bunu mahkemede de dile getirdim: Özür dileyecekler ama bu yapılan artık suçtur.

 

2- Evimde yapılan aramada gizli MİT belgeleri ile M.G.K. tutanakları çıkmamıştır. Yalandır. Savcılık A.İ.H.M.’ne yalan beyanda bulunmuştur. A.İ.H.M. yanıltılmıştır.

 

3- Savcılık Kanaltürk satıldıktan aylar sonra beni tutuklamıştır. A.İ.H.M.’ne Kanaltürk hâlâ benim yönetimimdeyken tutuklandığımı ve bu sırada iddia olunan Ergenekon Terör Örgütü’ne program desteği yaptığımı, onların istekleri doğrultusunda yayın yapmak için televizyon kurduğumu yazmışlardır. Hepsi yalandır. Dosyada 32. Gün programında Nazlı Hanım ile katıldığım program ile Sevan Nişanyan ile çıktığım Teketek programı dışında hiçbir programın kaydı, çözümü bulunmamaktadır.

 

Bunlar hukuk skandalıdır. Ama başka ne yapabilirler ki?

 

Gerçek şudur:

Kanaltürk satılınca 128 gazetecinin eşyası bir depo kiralanarak, odalarından alınmış ve buraya konulmuştur. Polis bu depoyu da aramış, burada en erken tarihi 1998 olan 20 kadar Gizli ibareli MGK tutanağı ki, hepsi Kürt Sorunu ve Kuzey Irak ile ilgilidir, değerlendirme raporlarıdır ve Operasyon, Abdullah Öcalan Neden Verildi, Ne Olacak, CIA Kürtleri, Bush ve Saddamın Gölgesinde Entrikalar Savaşı kitaplarımda kullanılmıştır. Bir tek dava açılmamıştır. Ki ben 301’den iki kez yargılanıp beraat eden, hem de Genelkurmayca şikayet edilen bir gazeteciyim. Bunları hemen kabul ettim benimdir, dedim. Ayrıca Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın kimlikleri de aynı kutuda bulunmuştur. Ayrıca aynı yerde bulunan Susurluk Raporu ile Susurluk düğün fotoğraflarının da benim olduğunu söyledim. Bugün suçlandığım o fotoğraflar, Susurluk ana davasında delil oldu. Ben savcılığa teslim ettim. Susurluk Raporunu televizyonda ve gazetede ben açıkladım. Yeşil’in MİT ve JİTEM elemanı olduğunu, Etibank’tan maaş aldığını, cinayetlerde ve Öcalan’ın öldürülmesi için kullanıldığını ben kamuoyuna açıkladım. Faili meçhul cinayetlerini ben sıraladım. Bunları DGM savcılarına da ben verdim; istediler, tutanakla, ifademle teslim ettim. Hepsi Susurluk Davasının ana delilleridir. Kaldı ki Yeşil’in kimlikleriyle ilgili yayınlarım nedeniyle MİT tarafından suçlandım. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandım. MİT o zaman bu kimlikleri, “Kozmik odasına girerek çaldığım” suçlamasını ileri sürdü. Yargıtay kararı ile beraat ettim. Dava sırasında, Susurluk düğün fotoğrafları nedeniyle 6 yıl hapis cezası aldığını söyleyen ve beni yaşamı boyunca düşman gördüğünü açıklayan İbrahim Şahin ile aynı örgütte bulunmakla suçlanıyorum. O yönetici, ben üye. Hatta Nazlı Hanım duruşmaya geldiğinde; “Yok şimdi olmadı, Tuncay ile Şahin aynı örgütte olamaz” dedi. Ama olan budur.

 

Şimdi aklınıza; Tuncay Özkan neden evinde silah bulunduruyor, sorusu gelebilir. Yanıtlayacağım.

 

Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin İran destekli bir terör örgütünce işlendiğini savladım. Sonuçta benim savım doğru çıktı. Mahkemelerin kararı ortada.

 

Ancak bu araştırmalarım sırasında yabancı bir gizli servisin beni öldürteceği bilgisi üzerine MİT İçişleri Bakanlığı Merkez Koruma Kurulu’na bilgi vermiş. O tarihte evim ve kendim yakın koruma altına alındım. Halen de korunmaktayım. Gülmeyin, gerçekten koruma altındayım. İstanbul İl Koruma Kurulu, cezaevinde bana çağrılı koruma sistemi ile korunmamın devam ettiğini bildirmem durumunda cezaevinde de koruma sağlanacağını resmi yazıyla bildirdi. Zaten tutuklandığımda da korumam evde idi. Ayrıca iki kez evime ve bana mafya gruplarınca bombalı ve silahlı saldırıda bulunulmak istendi. Bunları İstanbul polisi önledi. Failler ceza aldı. Bir kez uyuşturucu ve tarihi eser kaçakçısı bir milletvekilinin adamlarınca öldürülmek istendim; failler Sakarya’da planlama yaparken ele geçti. Bir kez AKP’li eski bir milletvekilinin tuttuğu korucu çetesince Kanaltürk’ten çıkarken kurşunlandım. Bunların delili Matkap Operasyonu dosyasında mevcut. Bu nedenle İstanbul Emniyetinden, ruhsatlı tabanca aldım. Eve gelen polislere de ruhsatımla beraber teslim ettim.

 

Gelelim el bombaları meselesine. Bu depoda yapılan aramada iki adet içi mum dolu olan, kapsülü, patlayıcısı, maşası, fünyesi bulunmayan ve benim değil bir başka gazeteci arkadaşımızın masasında bulunan, mumluk olarak kullandığı el bombası kabı, ki ona da bir polis adliye muhabiri hediye etmiş, bilirkişi raporlarına ve benim ifadelerime rağmen savcılarca bomba yapıldı. Üstelik bana yazıldı. A.İ.H.M.’ne de evimde bulunan bombalar olarak bildirildi. Pes diyorum.

 

Zamanınızı daha fazla almayacağım. Soruyorum: Beni tutuksuz yargılasalardı, ben de huzurunuza gelip her sorunuza belgelerle yanıt verseydim ne değişirdi?

 

Çok değişir değil mi? O yüzden, susturulup unutturulmak için dört yıla yakındır tutukluyum. Kaldı ki örgüt üyeliğinden ceza alsam, yatacağım hapis süresi 4 yıl 8 ay 10 gündür. Ben zaten dört yıldır tutukluyum neredeyse. Suçlanmam örgüt üyeliğidir.

 

Ben gazeteci değilmişim! Teröristmişim! Ama bunları benim mesleğe başlattığım ağızlara hiç mi hiç yakıştıramıyorum. 17 kitap yazdım. MİT üzerine kitabım 50. baskısını geçti. Öcalan kitaplarımın korsanlarından yakalananlar 250 binden fazla. Yunanca, İngilizce ve Arapçaya çevrildi yazdıklarım. Yüzlerce ödül aldım. Binlerce makale yazdım. Ama ben gazeteci değilim. Ayıp, diyorum. Benden gizli belgeler çıkmış, Susurluk Raporu çıkmış, Yeşil’in fotoğrafları çıkmış. Ne çıkacaktı ki? Gazeteciden belge çıkmaz mı? Şimdi (Allah korusun) eviniz basılsa sizden ne çıkar ki?

 

Bugünler geçer. Ölmez de bu hücrelerden sağ çıkarsak, halkımızın önünde her şeyi açık açık konuşuruz.

 

Hatalarımız varsa özür dileriz. Sevaplarımızı da terbiyemiz gereği sessizce geçiştiririz. Çünkü bize utanmayı da öğrettiler.

 

Ben milyonlarca insanın gözüne bakarak meydanlarda konuştum. Alnım o günkü gibi ak ve dik. Hiç yala söylemedim halkıma. Hâlâ yalansız yaşıyorum. Ölümden korkmuyorum. Ama utanmaktan korkuyorum. O nedenle herkesi tarih önünde utanacağı sözlerden uzak durmaya davet ediyorum. Ben bu suçları işlemedim. Hayatım boyunca teröre, mafya, kirli siyaset, yolsuzluk ve insan hakları ihlallerine, faşizme karşı mücadele verdim. Barış ve özgürlük için savaştım, hâlâ savaşıyorum. Mahpushane bu kavgamın özgürlüğümün ve cesaretimin kefaleti oldu. Ben hakkımı halkıma helal ettim. Onlar da helal etsin.

 

A.İ.H.M.’nin vereceği kararla yakında, Nisan’dan sonra, yani baharda kavuşacağımız umudundayım.

 

Sizleri, izleyicilerinizi, sevenlerimi, beğenmeyenleri saygı, hasret ve sevgilerimle selamlıyorum.

 

Özgür günlerde programınızda bana yer ayırın da anlatayım istiyorum. Yalansız, riyasız, çarpıtmadan, belgeli.

 

Özgürce kucaklaşmak üzere; görüşmek üzere…

Hoşçakalın…

 

Tuncay Özkan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.