Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Nasrettin Hoca Fıkraları


GeceKuşu

Önerilen İletiler

***

 

Bir gün Nasrettin Hoca'ya

- Hocam bal ile sirke uyuşmaz derler, derler.

- Nasıl uyumasın der? der ve gider yarım okka bal yer yarım okkada sirke içer.

Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar.

- Bal ile sirke birbiri ile anlaşamadı değil mi?

Hoca hiç mertliği elden bırakmaz.

- Yoo, onlar anlaştılar anlaşmasına da şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***

 

Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş.Hoca ona mantı pişirip getirmiş.

Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış.

Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :

-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.

Hoca hemen yanıtlamış:

-Boğazıma ateş düştüğü zaman, demiş.

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***

***

Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken :

-Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı? diye düşünür.

Merakından çakmağını çakar ve alevi Eşşeğin sırtındaki çalı çırpıya dokundurur.

Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır.

Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar.

Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmağa başlar.

Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır :

-Aklın varsa göle koş!

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir gün Hoca'nın bulunduğu bir sohbette sormuşlar:

 

- "Hocam, adam olmanın yolu nedir?"

Hoca düşünceli düşünceli, başını bir o yana bir bu yana sallayarak

- "Söyleyen olursa dinlemeli, dinleyen olursa söylemeli" demiş

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***

Eskiden takvim bugünkü kadar yaygın değilken, köylerde ancak önemli bazı olaylara göre zaman belirlenirmiş.

Ramazan'da günleri şaşırmamak için Nasreddin Hoca zamanı belirlemek için bir çömlek alır bir yığın ufak taş toplar,

Akşam olduğu zaman bu taşlardan bir tanesini çömleğe atarmış.

Ramazan'ın kaçı olduğunu öğrenmek isteyince çömlekteki taşları sayarmış.

 

Hoca'nın bu usulünü bilen bir arkadaşı Hoca'ya küçük bir şaka yapmak ister.

Bir gün gizlice Hoca'nın taşları büyüklüğünde bir kucak taşı çömleğe boşaltır.

Sonra doğruca Hoca'nın yanına gider ve sorar:

" Hocam, bugün Ramazan'ın yirmi dördü mü, yirmi beşi mi? Arkadaşlarla bir karara varamadık.

Bana Hoca'ya git danış. O bilir, dediler."

 

Hoca: " Olur, şu bizim çömleğe bir bakalım," der. Hoca.,

çömleğin yanına gider. İçindeki taşları saymak için boşaltır.

Hayretler içinde kalır. Taşları sayar, tam 124 tane taş vardır.

Kendi kendine: " Allah Allah! Hiç böyle şey olmaz! " diye söylenir.

Soru soran adamın yanına geri gelir:

"Bugün Ramazan'ın altmış ikisi "der.

Adam: " Aman Hocam! Hiç böyle şey olur mu? Hiç ay altmış iki çeker mi? " deyince,

Hoca: " Sen gene şükret, ben insaflı davrandım da yarısını söyledim.

Benim çömleğin hesabına kalsaydı bugün Ramazan'ın yüz yirmi dördü idi." der

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biri hocaya: "Şu dünya ne kadar tuhaf. " demiş.

 

Hoca aksakalını sıvazladıktan sonra: " Neresi tuhaf." diye sormuş.

 

Adam: " Sabah oldumu insanların her biri bir tarafa gidiyor. Bazıları bu yana bazıları bu yana... Neden ki?" deyince

 

Hoca çok fazla düşünmeden şu cevabı vermiş:

 

"Neden olacak hepsi bir tarafa gitse dünyanın dengesi bozulurda ondan.".

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar.

Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş.

Şayet bunu beceremezse o, arkadaşlarına ziyafet çekecek.

 

Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere :

- Tamam demiş. İddiayı kazandım.

- Ne oldu ne yaptın demişler.

- Bekledim sabaha kadar demiş.

- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin!

Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş.

 

Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.

- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :

- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!..

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nasreddin Hoca ile arkadaşları Konya'da bir eve akşam yemeğine davet edilmişler.

Ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyormuş.

Hoca "Evin tahtaları ses veriyor!" diye espri yapmış.

Ev sahibi de gülümseyerek :

-"Bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder!" deyince,

Hoca lafı yapıştırmış :

-"Ya aşka gelip secdeye varırsa!"

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çevresindekiler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar.

"Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?"

Hoca’nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar;

“Her halde öyle olmalı.” der.

 

Bunun üzerine Hocayı sıkıştırdıklarını düşünenler,

"Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar.

-Hoca madem kabullendin göster bir mucize görelim! “ derler.

 

Hoca; bozuntuya vermez, “Pekala simdi size bir numara yapalım” der.

Karşısında durmakta olan çınar ağacına; “Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!... “ diye seslenir.

Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye baslar ağacın yanına varır.

 

Adamlar; “Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin! diye gülünce,

Hoca; “ Bizde kibir yoktur” der, “dağ yürümezse abdal yürür.”

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nasreddin Hocanın canı bir gün yahni ister. Kasaba gidip iki kilo et alır, eve gönderir.

Hocanın karısı, yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir.

Misafire ikram edecek başka şeyi olmadığından yahniyi pişirip, komşularına ikram eder.

 

Akşam olup da evine yorgun argın dönen Hoca, yahninin özlemiyle sofraya kurulur.

Biraz sonra karısı Hocanın önüne bir tabak bulgur aşı koyar.

Hoca kızar: " Hatun, hani bizim yahni?"

Karısı misafire ikram ettiğini söylemeye cesaret edemez.

" Hiç sorma efendi! Senin gönderdiğin eti kedi yedi, " der.

 

Hoca sofradan kalkar. Kediyi tartar.

Kedinin zayıflıktan bir deri bir kemik ve açlıktan bitkin halde olduğunu görür.

Bir karısına bir kediye bakar.

"Hatun, gerçekten eti bu bizim kedi mi yedi?" diye sorar.

Karısı: " Evet Efendi! Bu utanmaz kedi yedi, " der.

Hoca, koşarak el terazisini getirir. Terazinin bir gözüne kediye, öbür gözüne kilogramları koyar.

Kedi tam iki kilo gelir. Hoca karısına sorar:

" Bak hatun! Şu gördüğün bizim kedi tam iki kilo geldi. Aldığım et de iki kiloydu.

--Bu tarttığım kedi ise, et nerede, yok bu tarttığım et ise, kedi nerede?"

 

****************************************************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Nasreddin Hoca komşusunun evinin önünden geçer­ken bir ses duymuş:
— Ya Rabbi, bana Cennetini ver, beni Cennetine koy.

Pencereden başını uzatıp bakmış ki, ne görse beğenir­siniz? Komşusu yatağa sırtüstü yatıp gözlerini tavana dikmiş, bir yandan esniyor, bir yandan Cennet istiyor.


Nasrettin Hoca komşusuna bir ders vermek için evinin çatısına çıkmış.
Ta­kır tukur gezinmeye başlayınca adam dışarıya çıkarak aşağıdan
seslen­miş:
"— Hocam ne arıyorsun çatıda?"
"— Eşeğim kayboldu, onu arıyorum."

Adam kahkahalarla gülmüş:
"— Be hoca, hiç çatıda eşek aranır mı?"
Hoca gürlemiş yukarıdan:
"— Bre ahmak! Peki yatakta Cennet aranır mı?"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hoca bir arkadasina borclanmis. Belirli bir zaman odeyemeyince de, arkadasi "kapisini asindirmaya" baslamis. Bir gun Hoca'dan borcunu istemeye gelirken, kapidan hocanin ciktigini gormus ve takip etmis. Bakmis hoca pazara gidiyor. Kendi kendine "Hoca'nin pazarda harcayacak parasi varsa, bizim borcu da oder" demis ve takibi birakmis.

 

Ertesi gun solugu dogru Hoca'nin yaninda almis ve parasini istemis. Hoca "su citi goruyormusun?" diye sormus. Adam merakla "Eee, goruyorum, n'olacak?" diye sormus. Hoca baslamis konusmaya " Burdan her gun gunde iki kez bir giderken bir de gelirken koyun surusu gecer. Iste o koyunlar gelir/giderken yunleri citlere takilacak, ben o yunleri alacagim, hanim onlari ipe egirecek. Ben o ipleri alip, pazarda satip; senin borcunu odeyecegim." Bu garip teklif ve ticaret hakkinda saskinligini gizleyemeyen arkadasi, baslamis kahkahalarlas gulmeye. O gulerken, Hoca araya girmis ve "seni koftehor seni, pesin parayi gorunce nasil da gulersin!" demis. kahkaha.gif flowers.gif  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.