Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kübranın günlüğünden: Babalar Ne Zaman Duyar?


Önerilen İletiler

17266.png

 

 

Kübranın günlüğünden: Babalar Ne Zaman Duyar?

 

 

Yazan: Mehmet Serdar Ateş

 

 

kaza.jpg

 

Bugün günlerden Pazar. Evde ağabeyim ve annem var. Ağabeyim bana “Haydi gel, seni arabayla biraz gezdireyim” dedi ve arabanın anahtarını aldı.

 

Araba sürmesini bilmeyen ağabeyimin bu kadar rahat olması beni çok şaşırtmıştı.

 

- Sen araba sürmesini bilmiyorsun ki! dedim şaşkınlıkla.

- Evet, ama ben bilgisayardaki oyunlardan araba sürmesini öğrendim. Araba kullanmak çocuk oyuncağı… Bana güven, dedi.

 

İçim pek rahat etmedi ama beraber arabaya bindik.

 

- Bak şimdi! Arabayı çalıştırırken önce debriyaja basacaksın, sonra vitesi boşa alacaksın. Şimdi de anahtarı çevirelim. İşte oldu.

 

Evet, araba çalışmıştı. Görünen o ki, ağabeyimin kendine güveni çok yüksekti. Biraz uğraştıktan sonra vitesi geri vitese taktı ve ne olduğunu anlayamadan büyük bir gürültü ile arabanın arkasını garajın duvarına çarptı. Ağabeyimin yüzü korkudan sapsarı olmuştu. O da benim kadar korkmuştu. Şok içerisinde araçtan indik. Arabanın arka sağ tarafı tamamen hasar görmüştü. Ağabeyim korku dolu bir telaş içinde:

 

-Eyvah babam! Şimdi babama ne söyleyeceğim, diyebildi.

 

Onun bu durumu beni çok üzdü. Ne yapabilirdim ki! Olan olmuştu. Bir süre şaşkınlığımız devam etti. Sonra eve gittik. Olanları anneme anlattı. Annem kızarak,

 

- Oğlum sen araba sürmesini bilmiyorsun ki! Neden böyle bir hata yaptın?” dedi.

 

Ağabeyim “Çok pişmanım.” diyebildi. Annem de çok üzülmüştü. Salona girdik ve koltuklara oturduk. Oturduk oturmasına ancak ağabeyim yerinde duramıyordu. Sürekli, ayağa kalkıyor, bir oraya bir buraya geziniyor ve “Babama ne söyleyeceğiz?” diye mırıldanıyordu. Bir çare yani çıkış yolu arıyordu.

 

Ağabeyim yerinden hopladı ve:

- Anne, tamam, buldum! Dayımı arayalım. Benim biriktirdiğim harçlıklarım ile arabayı tamire verelim. Araba tamirde iken geçen zaman süresince babama “araba dayıma lazım olmuş, iki, üç gün sonra getirecekmiş” diyelim. Bu zaman zarfında arabayı yaptırıp getirelim.” dedi.

 

Annem şaşırarak, “Babana yalan mı söyleyelim?”

Ağabeyim, “Anne ne olur, benim hatırım için.”

 

Annem doğrularak,

- Oğlum! Ben babana bugüne kadar hiç yalan söylemedim. Şimdi de bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Bir aileyi aile yapan en büyük özellik, aile fertlerinin birbirine karşı dürüst olmalarıdır. Eğer ben şu an senin dediğini yapar ve babana yalan söylersem, öyle görünmese bile hem babana, hem de sana çok büyük kötülük yapmış olurum. Bence babana olanları dürüst bir şekilde anlatalım. Hepimiz insanız ve hata yaparız. Zaten dünyanın sonu değil ya. dedi.

 

Ağabeyim konuşmadı. Bir süre sessiz kaldı.

- O zaman ben arkadaşım Melih’e ders çalışmaya diye gideyim. Babam gelince sen ona olanları anlat. Benim çok üzgün olduğumu söyle. Sakinleşince beni çağır, dedi.

 

Bu fikir güzeldi. Annem başını salladı ve onayladı. Ağabeyim matematik kitabını aldı ve evden çıktı.

 

Bir süre sonra babam eve geldi. Arabanın durumunu gelirken görmüştü.

 

Anneme:

- Arabaya ne oldu? Bunu kim yaptı? diye sordu.

 

Annem sakin bir ses tonu ile olanları babama anlattı. Babam çok kızmış, sinirlenmişti.

- Araba sürmesini bilmiyor ki! Bu ne cesaret! Buna nasıl cüret eder? Canını sokakta mı bulmuş bu çocuk? Hem kızı da tehlikeye atıyor!

 

Kızgın ifadeler kullanıyor, odadan odaya geziyordu Annem de arkasında onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Babam “Nerede o?” dedi. Çok korkuyordum. Ben zar zor bir ifadeyle:

 

- Arkadaşına ders çalışmaya gitti.” dedim.

 

Neredeyse ağlayacaktım. Babam cevabı annemden beklerken, benim ağlamaklı ve korkuyla verdiğim cevap karşısında şaşırmıştı. Döndü ve bana baktı. Yüzünde asık suratında gülümseme oluştu. Yaklaşarak:

- Korkmana gerek yok kızım. Zaten korkacağın kadar korkmuşsun. Gel bakalım buraya, dedi ve bana sarıldı.

 

Bir süre sonra babam sakinleşmişti. Anneme,

- Mustafa’yı çağır da gelsin, dedi.

 

Annem ağabeyimi telefon ile aradı. Fazla geçmeden kapının zili çaldı. Ağabeyim biraz korku dolu, biraz da pişman bir yüz ifadesi ile içeri girdi.

 

Babam kızmamaya çalıştığı her halinden belli olan bir ifadeyle ona dönerek,

- Oğlum sen araba sürmesini bilmediğin halde neden böyle bir şey yapıyorsun? Canına kastın mı var? Bununla kalmamış, bir de kardeşini tehlikeye atmışsın! Ya size bir

şey olsaydı? Bunun sorumluluğunu nasıl üstlenecektin?” dedi.

 

Ağabeyim çekingen bir ifadeyle,

- Baba! Yolda gelirken benim şu anki hatamı anlatan bir hikâye aklıma geldi. Müsaade edersen önce onu anlatayım.” dedi ve başladı anlatmaya.

 

“Bir karga ve eşek beraber uçakta seyahat ediyorlarmış. Karga yolculuk esnasında sıkılmış. Gereksiz yere acil durum düğmesine basmış. Hostes gelmiş ve “Ne oldu beyefendi?” demiş. Karga “Hiç şaka olsun diye bastım.” demiş. Karga bunu birkaç defa yapmış ve her defasında da “Hiç şaka yapmak istedim.” demiş.

 

Eşek bir de ben basayım demiş. Eşek de düğmeye basmış. Hostes gelmiş, “Ne oldu beyefendi?” demiş. Eşek “Hiç şaka olsun diye bastım.” demiş. Bunun üzerine sinirlenen hostes kargayla eşeği uçaktan atmış. Uçaktan atılan eşek ve karga hızla yere doğru düşüyormuş. Bir süre sonra karga kanatlarını kullanarak uçmaya başlamış. Karga düşen eşeğin yanına yaklaşmış. Eşek kargaya “Yardım et, düşüyorum” demiş. Karga “Sen de hiç akıl yok mu be eşek! Madem uçmasını bilmiyorsun neden şaka yapıyorsun” demiş.

 

Bu hikâye karşısında babam öyle bir gülmeye başlamıştı ki. O an benim için belki de dünyanın en güzel anıydı. Ben de çok rahatlamıştım.

 

Babam ağabeyime dönüp ciddi bir ifadeyle:

- Aferin, dedi. Güzel bir hikâye ile hata yaptığının bize anlatmış oldun. Öncelikle dürüst davrandığın için bu kez kızmıyorum. İnsan hata yapar. Önemli olan yapılan hatayı saklamadan, büyüklerine anlatmak. Ama bu durum, bundan sonra bu kadar toleranslı olacağım anlamına gelmez. Yine ucuz atlatmışsınız. Allah’tan sana bir şey olmamış. Hani bir söz vardır ya, “Cana geleceğine mala gelsin.” derler. Benim derdim araba değil, senin kendini ve kardeşini bu kadar dikkatsizce tehlike atman. Araba için yarın kasko firması ile konuşur, nasıl olsa bir yolunu buluruz. Bundan sonra daha dikkatli ol, kimseyi tehlikeye atma, dedi ve ağabeyimin saçını okşadı.

 

 

YORUMLARINIZI AŞAĞI EKLEYİNİZ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Kübra'nın Günlüğünden: Hayatı Görmek

İnsan ve Hayat Dergisi Aralık 2011 sayı:22

karga.jpg

Mahallemizde, bizim evin yaklaşık 50 metre ilerisinde, bir ağacın üst dallarına yuva yapmış, bir de yavruları olan alaca bir karga çifti vardı. Yavru karga biraz büyünce yuvadan uçmak istemiş ancak kanatları yeteri kadar gelişmediği için uçamamıştı. Bizim evin bulunduğu bahçeye düşmüştü. Yavru karga tekrar uçmak için çabalıyor, bir oraya bir buraya koşuşturuyordu. Fakat uçamıyordu. İlginç olan, bundan sonra anne ve babasının yavru kargayı korumak için gösterdikleri mücadeleydi.

Bütün mahalle, kargaların takırtısından inliyordu. Anne karga ağzıyla yiyecek getirerek yavrusunu duvarın dibinde besliyor. Yavru karga adeta anne ve baba karga tarafından koruma altına alınmıştı. Ne bir kedi, ne de bir köpek, yavru kargaya yaklaşamıyordu.

Bahçeye bir kedi veya bir köpek girse, anne ve baba karga derhal üstüne üstüne uçarak rahatsız etmeye başlıyor ve onları yavrularından uzağa kovalıyorlardı.

Kargaları anlayamayan kedi ve köpeklerin şaşkın bakışları görülmeye değerdi. Evimizin hemen önünde canlı olarak belgesel izliyor gibiydim. Canlıların yavrularını korumak için yaptıkları fedakârlıkları bir film gibi izliyordum.

Kargaların takırtısı hava kararana kadar devam ediyordu. Bir köşeye sığınan yavru karga, sabaha kadar bulunduğu yerden çıkmadı. Sabahın ilk ışıklarıyla yine mahalle anne ve baba karganın sesleriyle şenlenmişti. Bende bir ön balkona, bir arka balkona koşuyordum. Anne ve baba karganın yavrularını bulup beslemeleri ve koruma kalkanı oluşturmaları günlerce sürdü.

Şehir hayatı içerisinde yavru kargayı sadece kedi ve köpekler tehdit etmiyordu. Bir de parkta oynayan 3-4 yaşındaki yaramaz çocuklar vardı. Bir defasında karga yavrusu, meraklı çocukların hışmına uğramıştı, neyse ki yaşlı bir amcanın uyarısıyla bu kovalamaca da mutlu sonlandı.

Ancak, böyle hengameli bir mücadeleyle büyütülen yavru kargacığın, uçmayı öğrenemeden bahçenin hemen yanındaki yoldan geçen bir aracın altında kalarak hayatını yitirmesi çok üzücü bir sondu…

Bu olay beni çok etkilemişti. İnsanoğlu olarak bizler, hayat mücadelesinde etrafımızdaki diğer canlıları düşünmeden her yeri betonlarla kaplamıştık. Bu umursamaz halimiz birçok canlının yaşam alanını olumsuz yönde etkiliyordu.

Bu hadiseyi babama anlattığımda babam da çok üzüldü ve:

“Daha önce haberim olsaydı belki onu balkonumuzda büyütebilirdik” dedi.

Bu benim aklıma gelmemişti.

Daha sonra babama kargaların çok ilginç bir şekilde hareket ettiklerini, yavrusunu korumak için neler yaptıklarını anlattım.

Babam bunları dinledikten sonra beni bir köye götürdü. Köyde ördekler bir sürü halinde önümüzden geçiyorlardı.

Babam, “Kızım, küçük kuşlar yerde nasıl hareket ederler?” diye sordu.

Şu ana kadar hiç düşünmemiştim. Ancak arabamızın önünden geçen ördeklerin adım atarak yürüdüklerini görünce, “Adım atarak” dedim.

Babam, hemen ilerideki serçeleri gösterdi:

“Bak bakalım, adım mı atıyorlar?”

Çalıkuşu ve serçelere baktığımda, onların aynı kargalar gibi adım atamadığını, yerde sekerek hareket ettiklerini gördüm.

“Çok ilginç”

Babam, “Küçük kuşlar adım atmadan sekerek hareket ederler, büyük cüsseli kuşlar ise adım atarak hareket ederler. Düşünsene, dünyanın en yırtıcı ve heybetli kuşu kartal sekerek hareket etse karizması ne olurdu?” dedi.

Hep beraber gülüştük.

Babam, “Kızım şuradaki ağaçlara bak bakalım, ne görüyorsun?” diye sordu.

Ağaçlara baktım ve farklı hiçbir şey göremedim. Babam,

“Tamamen odaklan ve tekrar tekrar bak” dedi.

Bunun üzerine ağaçlara daha dikkatle bakmaya, dallarını, yapraklarını ayrıntılı olarak izlemeye başladım. Kuşlar bir dala sürekli konup, uçuyorlardı. Sonra orada yavrularının olduğunu gördüm. Daha sonra da ağacın dallarında hareket eden bir sincap gördüm ve çok mutlu oldum.

Babam, “Biraz önce sadece bakmıştın, şimdi ise gördün. Görmek ile bakmak arasındaki farkı anlamış oldun. Ben üç-dört gündür eve gelirken kargaların sesini duyuyor, hareketlerinde bir anormallik olduğunu fark ediyordum. Ancak bunun neden olduğunu anlayamamıştım. Yani bakmış geçmiş, ancak sebebini görememiştim. Sen en ayrıntısına kadar onların yaşadıklarını görmüşsün. Hayatta birçok şeye biz sadece bakarız, ama ayrıntıları göremeyiz. Oysaki görmek, dolayısıyla farketmek çok daha önemlidir. Ağaçlara odaklandığın gibi her zaman bu detayları görmelisin. Bu şekilde yaparsan hayat senin için daha büyük bir anlam kazanır” dedi.

Geri dönerken bir hayli mutlu hissettim kendimi…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.