Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....


İNTERLOCK

Önerilen İletiler

..

Belli bir durum; efektif-aktüel olaylar ve
içerdiği problemler karşısında bulunan bir
birey, durumunu değerlendirirken geçmiş
izlenimlerinden yararlanır.
Olaylara kıymet koyar.

Önceden yaşadığı serüven ve aldığı intıba/
izlenimler, bireyin duyu organları ve sinir
yapıları üzerinde genetik bir etkiyi önceden
bırakmıştır/kayıtlanmıştır.
Ve bu etki genelde çözümlenememiş egosal
bilgilerdir.

Beyin sinir hücrelerinin/nöron yüklendiği bu
tür bilgiler, karşılaşılan her yeni bir durum ile
içerdiği olayların dizini karşısında yapılacak
değerlendirim işleminde/soyut aşamada,
veri olarak ussal işleme dahil olur.

Ego verileri, sorunla birleştiğinde gerilimi
artırarak, nöron hücre yapısında iyonlaşım
meydana getirir.

Nihayetinde, ussal işlev yeterli sonucu

vermeyecek, durum acı çekmeler ile devam

ederek, bireyi değişime/yeni bilgi edinimine

zorlayacaktır.

Anlaşılan o ki, tahayyül'de olagelen problem,  
tasavvur boyutunda çözüme ulaşamadığında
boyun altına inerek, sinir sistemi, kas, kemik
ve damar sistemleri düzeninde arıza meydana
getirecek, ızdırap faktörü devreye girecektir.

Bu noktada şöyle bir yargıya varmak olasıdır:

Birey durum içerisinde çektiği sıkıntının analizini
nedenlere/kozalite yükleyerek gerçekleştirme
yoluna giderse/günü kurtarmak ve ötelemeler,

problemi çözümsüz kılacaktır.

Ya da acı veren nedenleri ya da sorunlarını,
"gelişim için vesile/occasion"
olarak öngörür, gelişimi için bir fırsat olarak
kabul ederse, ussal yöntemi doğru kullandığı,
karşılaşacağı olaylar ile doğrulanacaktır.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eylül 22, 2006
candan bi dost'tan alıntı;

oben, şuben, buben, ..
gün aydın..
göz aydın..

gönül aydın olsun, ey insanlık !

uykusunu almış, sabahı kör karanlığında
yakalamış, daha net bir ifâdeyle 06:00'da
gözlerini açmış (neye olduğu şimdilik muamma)
biri olarak, uzun zamandır olmadığım kadar
huzurlu bir güne başladım. gece ben uyurken,
içime yine birben girmiş. yok şarkıcı falan değil..
epeydir ortalarda olmayan benlerimden biri..
özlemişim keratayı.. buben pek çalışkandır,
sabahları erkenden kalkar, sevdiklerine mükellef
bir kahvaltı hazırlar ve eder, kafası acayip çalışır,
neşelidir, pervâsızdır, çenesi düşüktür, ukâlâdır,
hayâta nanik yapar.. yirmidört saate bi' ton iş
sıkıştırabilir..

buben içime girmeden önce içimdeki ben sinir
bozucuydu. üretim yapamayan miskin bir yaratık,
salaş bir karakter.

az önce sevdiğim blogculardan birinin
blogundaydım. oscar wilde için atıp tutmuşlar
hehehe.. evet kevser, şimdi burayı okuyorsan
yandı gülüm keten helva.. aklımda kaç gündür
bu konu vardı da, yazacak tâkât mi desem, ne
desem bende yoktu, o yüzden hazır aklımdayken
ve buben bendeyken es geçmeyeyim, dedim.
buben diline de hâkim olamaz ve hiç mütevâzı
değildir evet 'mütevâzı' dedim mütevâzi değil..
şaşkalozların çoğu bunu da karıştırır; hem
bilmezler, hem söylerler, hem uyarırım, hem
dinlemezler, salak işte bunların çoğu.. kim mi?
elbette insanlardan bahsediyorum, gerçi ben
onlara insan demem çoğunlukla 'insancık' derim.
evet küçümserim böylelerini..

mâlûmatfuruşluk yapmaktan kolay ne var?
hele ki google hayâtımıza girdiğinden beri..
sanırsın ki ; bir filozoflar cennetiymiş azîz
memleketim.. yalanım varsa iki gözüm önüme
aksın! açın bakın bloglara, ne kadar çok filozofik
canlı türü varmış, görün.
he bi' zahmet canım, hadi göreyim sizi!

bu canlı türleri evlerde, işyerlerinde falan yaşar.
yaşar mı dedim? ahhh pardon pardon millll
pardon! türünün devâmını sağlar demeliydim..
çok lâzımmış gibi. pek okur bunlar da iş yazmaya
gelince, ver or'dan abicim yarım kilo kaşar,
melmekât âlim ulemâ görsün.. hemen her konu
hakkında bilgi sahibidirler. ''bilmiyorum'' demeyi
büyük ayıp sayarlar.. ilginçtir pek çoğu meslek
sahibidir..
bu sözüm sana çetin altan!
demek meslek sahibi olmakla iş bitmiyormuş..

"okumakla adam olunmuyor" dedikleri türden
bir yaklaşım.. ben böyle yaklaşıyorum abi, ne var!

bu türün, bir de zamandan bol bir şeyi yok.
valaha da yok! billaha da yok!
gözümle gördüm şâhidim! akşama kadar o forum
senin, bu forum benim, yemez-içmez dolaşırlar.
ben şuncacık kimsesizlerim'e yetişemiyorum, iki
satır yazıyorum kaç dakikam gidiyor, bunlar nasıl
beceriyorlar bu işi valla çözemedim..
hemi de yazdımı öyle böyle değil, makâle
cinsinden..
e peki sorarım size.. bunlar ne zaman yaşıyorlar?
bunca şeyi öğrenmek bir yana, aklında tutacaksın,
ezberleyeceksin, içselleştireceksin (ya da en
azından öyle görüneceksin), cânım sözcükleri bir
araya getireceksin, or'dan oraya da lâf
yetiştireceksin. valla ben zâten salak
bi'organizma olduğum için kafam almıyor,

ama alan varsa bi' zahmet bana da şe'etsin..
okumadığım o kadar çok şey var ki..adını falan
duymuşumdur da, ne bileyim ne der, ne düşünür,
çok da kafa yormam, yoramam.. ha kalkar
adamın tekini bir cümlesi için sevebilirim o ayrı,
ama
"ben o'nun size seceresini okurum baba!"
demem, diyemem.. ha şimdi çıkar da angutun biri
"okumayalım mı kardeşim, sen bunu mu demeye  
çalışıyosun!" demesin,
zirâ uğraşamam. ama gözünüzü seveyim, herşeyi
de siz bilmeyin be güzel kardeşim! hayâtı yedim-
yuttum ayakları yapmayın bana, valla çok kötü
döverim! siz zâten, bu kadar biliyorsanız, işi
çözmüşsünüzdür, bizi de yormayın,
bi' zahmet bize de öğretin yav!
Allah rızâsı için!
bi' de, bi' de, bi' de, siz yaşamaya ne zaman fırsat
buluyorsunuz, onu çok merak ediyorum.
yalvarıyorum bi' anlatın.. dinlerim..
valla uysallaşıveririm, mantığıma ters gelmiyorsa
dedikleriniz.

"benim mantığım" hah işte anahtar kelime!
beni buradan yakalayacağınızı sanıyorsanız
aldanıyorsunuz ciğerim! yaşamayı yok sayarak,
hayat ezberlemek, sonra bitki yetiştirir gibi,
kendini yetiştirmek bana ters gelir, şimdiden
söyleyeyim.

siz hiç çocuklarla konuştunuz mu? gerçekten evet
gerçekten konuştunuz mu onlarla? yaşamak için
tavsiye ederim. bi' ********* anlamıyorsanız da, en
azından deneyin.. belki kaybettiğiniz, ya da zâten
bulamadığınız şeyi/şeyleri bulabilirsiniz.
çocuklardan hazetmiyor olabilirsiniz, o vakit;
denizin sesini dinleyin.. mehtabı seyredin..
papatyaları koparmayın, koklayın ve izleyin..
gökyüzüne bakın, uzuuun uzuuuuun bakın, o size
yapmanız gerekenleri söyleyecektir.. seher
vaktini kaçırmayın, gün ne getirir bilemezsiniz,
bunu size descartes öğretemez işte, bekleyin..

chopin o kısacık yaşamında, yağmur gibi balâd
düzemedi,
ne yâni kötü müzisyen miydi..
dağlardan ilhâm alın, çok sevebilirsiniz.. çınar
yapraklarına bakın, çizemeyebilirsiniz ama
görebilirsiniz en azından..
âşık veysel dinleyin, küçülmez,
büyürsünüz..özünüze dönün, belki bir gün, bir
yerde karşılaşabiliriz.. o zaman size, oscar wilde
kadar "ukalâca" gelen bir çift söz edebilirim, ben
karnımdan konuşmayı bilmem, camın arkasında
böyle değilim tek, gözlerinize bakabilirim..
insanlığımla utandırabilirim sizi.. yaşadıklarımı
anlatabilirim.. benim en çok buna zamânım oldu
çünki..

 ne demişti oscar wilde :


"kimseler bilmez bunu benim bildiğim kadar,
bir yaşamdan fazla bir yaşamla yaşayanlar,
ölürler bir'den fazla.."

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HOFMANNSTHAL..

 

interlock_228200518476.jpg

 

küçük kardeşin

öne atar

bağlanmamış saçlarını

canlı bir duvak gibi,

güzel kokulu bir çite benzer

ve dikkatle bakar, öylesine gözlerle!

 

ne kadar tatlıdır düşünmek yalnız

böyle küçük şeyleri

 

meyveler olgunlaştı

bütün hasret çeken dallarda

her geceki bahçende,

çin fenerleri kırmızı yemişler gibi

sallanır ve aydınlatır

hasret çeken dalları..

 

ne kadar tatlıdır düşünmek yalnız

böyle küçük şeyleri

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

822187__luna-plina_t.jpg

 

mâh portent

mâh-sın sen bu gece
ether içinde
ya da
beng-i su karanlıklar içinde

şarkılar söyler
mâh olduğunu şakırlar da
betimlemez onlar
mâh-simâ'nın niteliklerini
olduğu gibi

bari sen göster
ebru'nu ve ruhsar'ını da
izlesinler
simulation mabetlerinde
parlayan mâh-ı

Muhteşem-i Kâşânî

bth_NightOwl.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

http://youtu.be/8RyoJ9qroqs

 

dalgalar aralarında çukurlar
ve o gece
tavşan hendekte uyumuyordu!


sadece bi tıslama
çuvalın içinde olarak
sadece bi göl ve
o'nun şarkısı

beyaz ispanyol şarabı ile
birlikte
kanarya adalarında
şarap içerken kovuldum

evaze mini etekli o
yağmalamış dün gece
etrafı çevrili padokta
keçileri

isti'da-nâme:

üslûbundan şikâyetim var!

gökçek kokulu küçük bi kuyuda
mübhic sözlerle kandırmış
öyle yapmış işte
o loşlukta sadece mâhtâb
ağzının suyu çizmeleyerek

dolayısıyla
o gece hotsorn-os'ta
geçerli kodlar paralize oldu
eşyükseltide
makyajlı bi yazılım çizildi

koklatarak iz sürenin
işareti yıldız olanın
yüzünden

benimki bozuk bi tasarımdı
eksen kayması yaşadım
servis penceresinin tam önünde
cinnet!
sevdamı kafama saplayınca

âkibet;
hadi beni sızdırmaz bi tabuta koyun
ki bıktım alternatif bilgi çıktılarından

 

bth_NightOwl.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

RUBAİ..

 

interlock_sahra1_BEYAZ.gif

 

 

el âlemle esrardan söz açma.

erenler derneğinden sürülmüş iki yüzlülerle

yar hikâyesi konuşma!

 

yabancılarla ancak yabancı gibi konuş.

diken yiyen deveye ancak dikenden bahset!

 

kendini ateş üstündeki tencere gibi farz et:

kendi kendine coş, kayna ama her tarafa yalpalama!

maksadın cevahir bulmaksa yürü acele et,

cevher tarafına doğru çabucak koşmaya bak!

 

ey ay yüzlü güzelim:

sensiz kalınca bulutlar gibi çok ağladım.

hasret ve hicran elinden çok inledim.

sensiz.. sensiz oturduğum zaman candan ayrılırım.

sensiz yaşarsam utancımdan ölürüm..

 

MEVLÂNÂ

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

s_siesta.jpg

 

siesta'da kısa bi rüya

demincek seni gördüm
rüyamda
epeydir buradaymışsın da
ben seni farketmezden gelmişim
birazcık küsüksün gibiydin
yapmamıştım aslında ama
rüya ya!

baktım olmuyor
şımarıp sataştım sana
parmağımla değdim vücuduna
çö dedim
gıdık yaptım
öyle baktın ters gibi
sonra sımsıcak sarıldın
nasıl oldu bilmem
ben koca-adam birden
kucağındaydım

bana seni anlat dedim
nasılsın n'apıyorsun felân değil
kimsin anlat
nasıl bakıyorsun dünyaya

eğer o iki adam girmeseydi araya
ikisi de birer plâstik koltuk almışlar
bilmem kaç paraya
hangisi değerini bulmuş tartışmaktalar
orasını burasını koltukların
sallaya mallaya
rüya ya!

işte onlar girmeseydi araya
biliyorum sen anlatırdın kimsin hem
hem daha sıcak
sımsıcak sarılırdın bana

demincek uyandım
ve seni hatırladım
sanki epeydir buradaymışsın da
garmezlikten gelmişim
küsmüşsün bana
rüya ya!

işte çö diyorum
gıdık yapıyorum sana

 

bth_NightOwl.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Soyut Bilgiye Ulaşmak:

 

-Normâl insanın aklî bilgiyi elde edişiyle, peygamber'in
 vahiy alması arasında çok yakın bir ilgi söz konusudur.

-Bu ilginin esası, İbn Sînâ'nın heyûlânî'den, müstefad'a
 kadar yükselen akıl dereceleri arasında yatmaktadır.

-Burada yükselmeden maksat, kuvve halinde bulunan

 düşünme yetisinin, Faal Akıl tarafından fiil haline

 geçirilmesidir.

-Yani, İbn Sînâ'nın anlayışında, Faal Akıl, hem insan

 hem de peygamber için SOYUT BİLGİ'nin kaynağıdır.
 

-Her ikisinin arasındaki fark; insanda, nefs-i natıka'nın,
 Faal Akıl'la sürekli değil de, sadece zaman zaman temas
 halinde olması ve bunun zaruri sonucu, dağınık ve kısmî
 bilgiye ulaşması;
-Peygamber'de ise, onunla her an ilişki içinde bulunduğundan
 düzenli ve toplu bilgiye ulaşmasıdır.

 

*Fî isbâti'n Nübüvvât
 s: 46

 

-Araştırma: Michael Marmura
 Beyrut: Dârü'n Nehâr
 1968

 

-İbn-i Sinâ'da Bilgi Teorisi
 M.E.B. Yayınları
 2001

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

 "Yazıklar olsun!
  artık vecd ve heyecân kalmadı,
  artık müslümanların damarlarındaki kan dahi kurudu.  

 

  Namazlara bakın;
  saflar eğri, secdeler ruhsuz, kalbde huzur yok!
  içten gelen o ilâhi cezbe kaybolmuş..

  Ey aşk!
  Ey gönlümüzün derûni manâsı!
  Ey ektiğimiz tohum!
  Ey biçtiğimiz mahsûl!

  Şu hâle bir bak;
  Tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler..
  Bizim çamurumuzdan şimdi bambaşka
  ve bize yabancı bir insan meydana geldi.."


  Muhammet İKBAL

 

D8A_muhammed-ikbalsiz-74-yil_1.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Bu göz, aldatıcı hayal perdesinin arkası,
bize her an garip oyunlar gösterir.
Dünya sazı nağmeler ile dolu ama oynayan yok.
Deniz mücevherler ile dolu, fakat dalgıç nerede?

Altından, mücevherlerden, taçtan, kılıçtan bir şey
istemiyorsan yazık değil mi sana?
Sana zaman zaman cebrail ilhâm verebilirse,
kaza cimri ve kudret verimsiz değildir.
Bu saraydaki hazineler, kaldıranların bileklerini
kıracak kadar bol ve ağırdır.
Bu hazineden ne kadar götürsen, yerine yenisi
dolar.
Gelirin daima masrafından fazladır.
Ayağını bu yola bas da yürümeyi seyret!.

Bu kapının halkasına yapış da içindeki esrarı gör!.
Taşları yakut, otları kimyadır.
Sen anlamazsan kabahat kimde?.
Bu bağda her an meyveler, tazeden taze
yemişler yetişir.
Bu mücevherlerin dizildiği gönül bağları ile
gerdanlıklar biri birinden güzeldir.
Dünya yolculuğunda birbiri arkasından gidenlere
dikkat edersen, bir kısmı ötekisinden daha
akıllıdır.
Akıl, mâna ehlinden başkalarına şeref vermedi;
Değer, ihtiyarlıkta veya gençlikte değildir.

İşittim ki taş ihtiyarladıkça mercan olur.
Bu söz şüphelidir.
Gafiller arasında en eski olanlardan bile,
dağ gibi bir ses-seda çıkmadı.
Senin henüz ağzı süt kokan çocuk dediğin
niceleri var ki, senin bilgin onlar nazarında acı
süt gibi kalır.
İhtiyarlıkta kuvvet azalır.
Kendi havasında dolaşan ihtiyarlar ise cılız
gençlere benzerler.
Taze açılan gülün rahat ve neş'esi yerindedir.
Fakat bir de solmuş dikenlere bak!
Yara-bere içindedir.

Asma, taze iken tutya gibidir.
Bir de solup-döküldü mü ejderhaya döner.
Aklın yeri kafatasıdır.
Ama bayatlamış beyinlerde yer tutmaz.
Ayları, günleri öğrenmek isteyenler,
eski takvimlere bakmazlar.
Yaşlı köpekler, arslanlardan daha çok yedikleri
halde, kurtlar gibi ceylânların göbeğini paralamak
isterler.
İhtiyar kurtlardan sakınırsam,
Yusuf gibi mazlum olduğumu anla da, beni kınama!

Benim açtığım yaralar, ihtiyarların merhametinden
daha hoştur, ama ne yapayım ki gençlik kudreti de
ateştir.
Gençlik, gerçi zekâ ve anlayış çağıdır, fakat delikanlılık
denilen bu yaş, aynı zamanda delilikten bir örnek
değil midir?
Bir yasemen, ne kadar söğütlükten dem vurabilir?
Ak saçları ile ne zamana kadar hindûluk dâvasına
kalkışabilir?
Ben ki gül gibi gonca saçmak isterim, gençlikte
nasıl ihtiyarlık dâvası güderim?
Kendi aklını beğenmek köhnelerin işidir.
Benciliğe düşman olmak da hakka yardım etmektir.

Şimdi Hilâl gördüğün o yeni Ay, kemâl çağına erince
adını "Bedir" koy..
Hurma fidanı serpilip büyüdükten sonra yemiş
toplayabilirsin..
Bir köşeye atılam tohum başak olunca, artık ona
dane deme..
Havuzu, deryaya çeviren akarsu' da ilk bakışta
hiçbir şey görünmez.

Gece, bütün yıldızlardan gözlerini kapadığı zaman,
gündüz onu başka bir gözle; "daha parlak bir bakışla"
seyretti..

Şeker kamışı gerçi ottan yetişir, fakat bak ki tatlılıkta
hangi mertebeye erişir?
Kalbini hünere ver, dâvaya tapma.
Sedef yetiştiren su bol ve geniştir.
Fakat inci bir tek yağmur damlasından meydana gelir.
Tacına bir mücevher takabilmek için can ve gönül
yakmak gerektir.
Bu bağları koparmadıkça bu yaygı toplanmaz..

Tanrının sana öğrettiği her yeni bilgi gerektir ki
hâfızanda çarçabuk yerleşsin.
Allahın işlerine dil uzatma ki şeytan gibi kırbaç
yemeyesin.

Ey Tanrım!
senin hükmünü kabul etmeyenlerin başlarını
felek, bu yolda mahvetti.

 
Nizamî
Mahzen-i Esrar

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

    YALAN:

    Dolay kutupsal etkileşim alanı.

   YARATMA :  
   Dolay kutupsal etkileşim alanı içindeki bireyin,
   objektif görüş/düşünüş sınırları dahilinde,
   şahsi kriterleri ve kurgulama gücü ile eyleme
   geçmesi.

   Birey;
   Farkında olmadığı "Yalan" içinde, "Yaratı" işlemini,
   Orijinal Fenomanal Mevcudat'ın "Pasif" vasfı ile yapar..
 
  ..ve pek tabii, bilginin artışı sonucu, faaliyete ve uç
   noktada, saf doğruya ulaşacaktır..

   Belki, "varoluş" böyle ifade edilebilinir..

 

   bth_NightOwl.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

IL PENDOLO DI FOUCAULT - KUTSAL SANDIK

KETER:

Sarkaç'ı o zaman gördüm!

Küre, koro yerinin tonozuna tutturulmuş uzun
bir telin ucunda devingen, eşzamanlı bir görkemle
geniş salınımlar çiziyordu.

Dönümü, telin uzunluğunun karekökü ile yeryüzü
zihinleri için usdışı da olsa, tanrısal usla, tüm
olası dairelerin çemberleriyle çaplarını zorunlu
olarak birbirine bağlayan "pi" sayısı arasındaki
ilişkinin belirlediğini biliyordum -bu dingin
soluğun büyüsü içinde kim olsa sezinlerdi bunu-
böylece, kürenin bir kutuptan ötekine salınma
süresi, zamandan bağımsız ölçüler arasında
gizemli bir elbirliğinin sonucudur;
asılma noktasının birliği,
soyut bir boyutun ikiliği,
pi sayısının üçlü niteliği,
kökün gizli dörtgeni,
dairenin kusursuzluğu arasında..

Asılma noktasının düşeyi üzerinde,tabanda,
çekimi kürenin içinde gizli bir silindire ileten
manyetik bir düzenin, devinimin sürekliliğini
sağladığını biliyordum;
Maddenin direncine karşı koyan, fakat aynı
zamanda "Sarkaç Yasası" na ters düşmeyen,
tersine, bu yasanın kendini ortaya koymasına
izin veren bir düzen;
Çünki, boşlukta, genleşmeyen, ağırlığı olmayan,
bir telin ucuna asılı olan ve havanın direnciyle
karşılaşmayacak, asılma noktasıyla sürtüşme
yapmayacak, ağırlığı olan herhangi bir maddi
nokta, sonsuza dek düzenli olarak salınırdı.

UMBERTO ECO
FOUCAULT SARKACI

**

KUR'AN
NECM: 7-11


7 : En yüksek ufuktadır o!
8 : Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,
9 : İki yay'ın beraberliği gibi,
     belki ondan daha yakındı.
10: Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.
11: Kalp yalanlamadı gördüğünü.


7 : Ve hüve bil'üfükıl ' a'lâ
8 : Sümme denâ fetedellâ
9 : Fekâne kâbe kavseyni ev ednâ
10: Feevhâ ilâ 'abdihî mâ evhâ
11: Mâ kezebel fuâd ü mâ reâ

**

MESNEVÎ
1. cİLD
1495-1501:


Hâl, cilveli bir GELİN ise, makam da
O GELİN ile yalnız kalmak olur.

Gelinin cilvesini padişâh da, ondan
başka bir çokları da görür.
Fakat vuslat zamanı padişâhtan başkası
bulunmaz.

Dışarıda havas da, avam da GELİN'i
görürse de yalnız padişâh halvete girer.

Gerçi sûfîlerde hâk ehli çoktur.
Lâkin ebedî makam sahipleri nadirdir.

Can menzillerini, o seferlerde rûhun
menzillerini öğren.

O zamanın dışındaki zamanı hatırla.
Hem istersen kutsiyet makamına sevin.

Öyle bir hava ki, rûh sîmurgu ve onun
ilk uçuşu orada olmuştu.


Oldu meclâ-yı arûsa hâl nâm
Halvet oldu ol arûs ile makaam

Cilve-bînân şâh ü gayr-i şâh çok
Vakt-ı halvet lîk şehden gayrı yok

Taşrada nâzır arûsa hâss ü âm
Helveti ancak şehe olur maakam

Gerçi sûfîlerde çokdur ehl-i hâl
Nâdir ashâb-ı makaam-ı bî-zevâl

Eyle der-yâd anda cân menzillerin
Ol seferler de revân menzillerin

Ol zamân-ı bî zamânı yâd kıl
Hem-makaam-ı kudse ister şâd kıl

Ol hevâ kim andadır Simurg-ı rûh
Andan olmuş idi pervâz-ı fütûh


1539-1540:

Eğer gönül, sır dağarcığını açacak olsa
rûh, sür'atle arşa doğru yükselir.

Bu gizli sır anlatılabilse,
bütün cihan yanar.


Dil olursa kâşif- i enbân-ı râz
Cânib-i arşa ider can türk ü tâz

Gelse güftâra eğer sırr-ı nihân
Âteşe yanmak mukarrerdir cihân

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

A'RAF veya MÜTEAL ESİR


MAGNETOSFER ;
 

İnsan aklının yetişmekte zorluk çektiği
yüksek fikirler/Refik-i A'lâ ile iletişim
kurulan Ulvî Maaliyat sahasıdır.
.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 SOYUT BİLGİ'YE ULAŞMAK..

Normâl insanın aklî bilgiyi elde edişiyle, peygamber'in
vahiy alması arasında çok yakın bir ilgi sözkonusudur.

Bu ilginin esası, İbn Sînâ'nın heyûlânî'den, müstefad'a
kadar yükselen akıl dereceleri arasında yatmaktadır.

Burada yükselmeden maksat, kuvve halinde bulunan

düşünme yetisinin, Faal Akıl tarafından fiil haline

geçirilmesidir.

Yani, İbn Sînâ'nın anlayışında, Faal Akıl, hem insan

hem de peygamber için, SOYUT BİLGİ'nin kaynağıdır.
 
Her ikisinin arasındaki fark; insanda, nefs-i natıka'nın
FAAL AKIL'la sürekli değil de, sadece zaman zaman

temas halinde olması ve bunun zaruri sonucu, dağınık

ve kısmî bilgiye ulaşması; Peygamber'de ise, onunla
her an ilişki içinde bulunduğundan düzenli ve toplu

bilgiye ulaşmasıdır.


Fî isbâti'n Nübüvvât
s: 46
Araştırma: Michael Marmura
Beyrut: Dârü'n Nehâr
1968

 

İbn-i Sinâ'da Bilgi Teorisi
 M.E.B. Yayınları
 2001

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 THEN SAID ALMITRA,

 

  bunun üzerine Almitra,

"bize aşk'tan bahset" dedi..

 

ve o başını kaldırdı insanlara baktı

üzerlerine sinmiş olan derin dinginliği duyumsadı

sonra yüksek bir sesle konuşmaya basladı:

 

"aşk çizi çağırınca onu takib edin

 yolları sarp ve dik olsa da ve

 kanatları açıldığında bırakın kendinizi

 telekleri arasında saklı kılıç sizi yaralasa da

 ve sizinle konuştuğunda ona inanın

 kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi

 sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de

 çünkü aşk sizi yücelttiği gibi çarmıha da gerer

 ve sizi büyüttüğü ölçüde budayabilir de

 

 en yükseklere uzanıp güneş ile titreşen

 en hassas dallarınızı okşasa da

 köklerinize de inecek ve onları sarsacaktır

 toprağa tutunmaya çalıştıklarında

 mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker

 çıplak bırakana kadar döver harmanlar

 kabuklarınızı çöplerinizi ayıklar eler

 bembeyaz olana kadar öğütür sizi

 esnekleşene kadar yoğurur

 ve Tanrı'nın İlâhi sofrasına ekmek olasınız diye

 sizi kendi kutsal ateşine savurur

 

 aşk bütün bunları

 kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar

 ve bu biliş hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır

 ancak korkunun kıskacında

 salt aşkın huzurunu ve hazzını ararsanız

 o zaman örtün çıplaklığınızı

 ve aşkın harman yerine adım atın

 adım atın kahkahaların tümünün olmadığı

 sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya

 ve ağlayın ama tüm gözyaşlarınızla değil

 aşk hiçbir şey sunmaz sadece kendisini

 hiçbir şey kabul etmez kendinde olandan gayri

 aşk sahip çıkmaz sahiplenilmez de

 çünkü aşk aşk için yeterlidir tümüyle

 

 aşkı duyumsadığınızda

'Tanrı benim kalbimde' yerine

 şöyle deyin

 'ben kalbindeyim Tanrı'nın'

 ve sanmayın yön verebilirsiniz aşkın akışına

 çünkü aşk yolunu kendi çizer

 sizi değer bulduğunda

 aşk bir şey istemez tamamlanmaktan başka

 fakat aşıksanız ve ihtiyaçların arzuları varsa

 bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun

 erimek ve akmak

 geceye şarkılar sunan bir dere misali

 şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip

 kendi aşk anlayışınla yaralanmak

 ve kanamak yine de istekle ve coşkuyla

 şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak

 ve bir aşk gününe daha teşekkürle uzanmak

 sessizce çekilmek öğle vakti aşkın vecdini duymak

 akşamın çöküşüyle birlikte eve huzurla dönmek

 ve uyumak

 kalbinde aşk dolu bir dua

 ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla.."

 

 The Prophet

 Khalil Gibran

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

BARNABA İNCİLİ - 95/96 BÖLÜMLER

 

Barnaba aslen Kıbrıslı olup yahudi bir aileden doğmuştur.
Asıl adı Joseph/Yusuf' tur. Barnaba ismi ise teselli oğlu
anlamında ona sonradan verilmiş bir lâkaptır.
Barnaba' nın kaleme aldığı İncil, İsa'nın bir şakirdi, yani
zamanının çoğunu, mesajını yaydığı üç yıllık süre içinde
bizzat İsa'nın yanında geçiren bir kişi tarafından yazılmış
ve bugüne kadar gelmiş, bilinen tek İncil'dir.

Kabul edilmiş dört İncil'in yazarlarının aksine, O İsa ile
doğrudan teması olmuş ve öğretisini doğrudan İsa' dan
almış biriydi.

Barnaba İncili, MS. 325'e kadar İskenderiye Kiliselerinde
kanonik/gerçek/sahih bir İncil olarak kabul ediliyordu.
Tevhid inancı lehinde yazan Iraneus'dan (MS.130/200) 
bu İncil'in İsa'nın doğumundan sonraki birinci ve ikinci
yüzyıllarda elden ele dolaştığı anlaşılmaktadır. Roma'nın 
paganizmi ve Eflâtun'un felsefesinin İsa'nın aslî öğretileri
içerisine girmesinden sorumlu olmakla suçladığı Pavlus'a
karşı çıkan İraneus, savunduğu fikirlerini desteklemek için
Barnabas İncili'nden geniş alıntılarda bulunmuştur.

Ancak, MS.325 de toplanan İznik Konsülü, yüzlerce İncil
yorumu yazımla birlikte, Barnaba İncili'ni de yasaklıyor
ve sadece seçilen dört tanesini gerçek kabul ediyordu.
Konsül ayrıca teslis/üçleme'yi, Pavlus Kilisesinin resmî
inancı olarak ilân etmişti. Seçilen ve resmî olarak kabul
edilen İnciller; Matta, Luka, Markos ve Yuhanna/john'un
yazdıkları kitaplardır. Bunların dışındaki tüm İncillerin
imhâ edilmesi, ayrıca geçerliliği tanınmamış Inciller'den
birini yanında bulunduranın öldürüleceğine dair emirler
çıkarıldı.

M.S. 366'da papa olan Damasus'un (304-384), Barnaba
İncili'nin okunmaması hakkında buyrultu yayınlandığı
kaydedilir. Buyruk, M.S. 395'te ölen Sezarya piskoposu
Gelasus tarafından desteklenmiştir. Bu piskopos İncil'i
Apoler; fal kitaplar listesine almıştır.

Apokrifa/apocrypha basitçe 'halktan gizlenen' demektir.
Böylece, daha bu aşamada İncil kimsenin eline geçmez
olmuştur.

Aşağıya aldığım yazılar, Barnaba İncili'nin 95. ve 96.
bölümlerine aittir:

 

** **

Ardından, vali, başkâhin ve kral, İsa'dan halkı
susturması için, yüksek bir yere çıkıp halka
konuşmasını rica ettiler.

O zaman İsa, tüm İsrailîler kuru ayakkabılarla
geçerlerken Yuşa'nın Ürdün'ün orta yerinden
on iki kabileye aldırttığı oniki taştan birinin
üzerine çıktı ve yüksek sesle dedi:

"Kâhinimiz yüksek bir yere çıksın da, oradan
 benim  sözlerimi tasdik etsin."

Bunun üzerine, kâhin oraya çıktı; İsa, herkes
duysun diye, ona ayrıca dedi:

"Allah'ın va'dinde ve ahdinde, Allah'ımızın bir
 başlangıcı olmadığı ve hiç bir zaman sonunun da
 olmayacağı yazılıdır."

Kâhin, karşılık verdi:
"Aynen böyle yazılıdır orada."

İsa dedi:
"Allah'ımızın yalnızca Kendi Sözü'yle her şeyi
 yaratmış olduğu yazılıdır."

"Aynen öyledir." dedi kâhin.

İsa dedi:

"Allah'ın değişmeyen, cisimsiz ve hiç bir şeyden
 oluşmamış olması nedeniyle görünmez ve insan
 zihninden gizli olduğu yazılıdır."

"Öyledir, gerçekten» dedi kâhin.


İsa dedi:

"Allah'ımız sınırsız ve sonsuz olduğundan, gökler
 göğünün onu ihata edemiyeceği yazılıdır."

"Süleyman Peygamber de böyle söyledi ey İsa»
dedi kâhin.

İsa dedi :

"Allah'ın yemediğinden, uyumadığından ve her
 hangi bir eksiklikle ma'lûl olmadığından, hiç bir
 şeye ihtiyaç duymadığı yazılıdır.

"Öyledir." dedi kâhin.

İsa dedi:

"Allah'ımızın her yerde olduğu ve vurup düşüren
 ve  bütünleştiren ve razı olduğu her şeyi yapan
 O'ndan başka hiç bir ilâh olmadığı yazılıdır.»

"Öyle yazılıdır." diye karşılık verdi kâhin.

O zaman İsa ellerini yukarı kaldırarak dedi:

"Allah'ımız Rabb, tersine inanacak herkese karşı
 şahit olarak, senin hükmüne getireceğim inancım
 budur."

Ve, halka dönerek dedi:

"Kâhinin, 'Allah'ın ebediyete kadar ahdi olan
 Musa'nın  kitabında yazılıdır,' dediği şeylere
 bakarak tevbe edin ki günahınızı idrak edebilesiniz;
 çünkü ben görünen bir insan, yeryüzünde yürüyen
 diğer insanlar gibi ölümlü bir çiğnem çamurum.
 Benim bir başlangıcım oldu, sonum da olacak ve
 ben bir sineği bile yeniden yaratamayan biriyim."

Bunun üzerine, halk sesli sesli ağlayıp dedi:

"Günah işledik sana karşı Allah'ımız Rabb;
  bize merhamet et."

Sonra kutsal şehrin güvenliği ve Allah'ın kızarak
onu milletlerin ayaklarının altına teslim etmemesi
için İsa'ya dua et diye hepsi de yalvardılar.
Bu durum karşısında, İsa ellerini kaldırarak, kutsal
şehir ve Allah'ın insanları için dua etti.

Herkes bağrışıyordu:
"Amin, amin!."

Dua bitince kâhin yüksek bir sesle dedi:

"Dur İsa, çünkü, milletimizi sakinleştirmek için
 senin kim olduğunu bilmemiz gerekiyor."

İsa karşılık verdi:

"Ben, Davud soyundan Meryem oğlu İsa,
 ölümlüyüm ve Allah'tan korkan bir insanım
 ve şan, şeref ve azametin Allah'a verilmesine
 çalışıyorum."

Kâhin cevap verdi:

"Musa'nın kitabında, Allah'ın ne dilediğini bize
 ilân edecek ve dünyaya Allah'ın rahmetini
 getirecek olan Mesih'i, Allah'ın bize herhalde
 göndereceği yazılıdır. Bu bakımdan, senden
 rica ediyorum, bize gerçeği söyle,
 sen beklediğimiz Allah'ın Mesihi misin?"

İsa cevap verdi:

"Allah'ın böyle va'd ettiği doğrudur.
 Fakat ben kuşkusuz o değilim, çünkü o benden
 önce yaratılmıştır ve benden sonra gelecektir."

Kâhin karşılık verdi:

"Sözlerin ve alâmetlerinden ne olursa olsun
 inanıyoruz ki, sen Allah'ın peygamberi ve bir
 mukaddesisin. Bu nedenle, Yahudiye ve İsrail
 adına senden rica ediyorum ki, Allah aşkına
 bize Mesih'in ne şekilde geleceğini anlatasın."

İsa cevap verdi:

"Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve
 diridir ki, Allah, babamız İbrahim'e;
'Senin soyundan yeryüzünün tüm kabilelerini
 kutsayacağım.' diye va'd etmişse de, ben
 yeryüzünün tüm kabilelerinin beklediği Mesih
 değilim. Fakat, Allah beni dünyadan çekip
 alınca, şeytan dinsizleri benim Allah ve Allah'ın
 oğlu olduğuma inandırarak, bu lânetli fitneyi
 yeniden çıkaracak, bu şekilde sözlerim ve  
 akidem öylesine tahrif edilecek ki, ortada
 otuz mü'min ya kalacak, ya kalmayacak.
 Bunun üzerine Allah dünyaya acıyacak ve
 herşeyi kendisi için yaratmış olduğu Elçisi'ni
 gönderecek; O güneyden kuvvetle gelecek,
 putatapıcılarla birlikte putları yok edecek;
 şeytan'dan insanlar üzerindeki egemenliğini
 alacak. Yanında, kendisine inanacak olanların
 kurtuluşu için Allah'ın merhametini getirecektir.  
 Onun sözlerine inanacak olanlara ne mutlu."

"Muhammed; O'nun kutlu adıdır."

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

KENDİNİ YAKMAK/YAS TUTMAK/YASLANMAK..

Her şey bütünü ile, tüm olup-bitenleri ile
bize ait/zatî ve effective çevrimdir ve de
zimmetimizdedir.

Öge/Member'nin küme genel bilgi içeriği/secer'i
bilinçaltı'nda sıkıştırılmış formüller/hard-disc
olarak saklıdır/Karine.

Öge, programının içeriği kapsamında ve vakti
geldikçe uygun olan olaylar/Vakıa ile Tesadüf
olarak yüz yüze gelecektir/Kendi ile yüzleşme.

Önemli olan husus şudur:
Tesadüf; Öge'nin bilgisi bağlamında ve bilgisine
uygun bir kabullenme/TEVEKKÜL ile Tefrik/Keşif
edilip, saptandığında -ki ZİKİR olarak da ifade edilebilinir-

o takdirde maksat hasıl olacak,
Tesadüf bir YASLANMA/İMAN değerine doğru ivme
kazanacaktır.

Böyle bir "İLKE" ile yola çıkışın nihayetinde
Öge üzerinde bir ışık/hüzmesi/Gen Binit ortaya
çıkacak ve Mevcudad'dan akan bu enerji/Yanma
ile ATKÖSTEĞİ/8 çözülecek, "SIÇRAMA/REFAH/FEHM

gerçekleşecektir.


 KUR'AN
 HİCR: 15/51-56


 Onlara İbrahim'in misafirlerinden bahset.

 Hani onun yanına girmişlerdi de "SELÂM" demişlerdi.
 O da "Biz sizden korkuyoruz!" diye konuşmuştu.

"Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz."
 dediler.

 Dedi:

"İhtiyarlık/kiber/atbinme yakama yapıştıktan
 sonra mı bana müjde veriyorsunuz!
 Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?"

 Dediler:

"Hakk'a dayanarak müjdeledik sana,
 sakın ümitsizliğe/Yeis'e düşenlerden olma."

 Dedi:

"Sapıtmışlardan başka kim ümit keser/Mey'us
 olur Rabbinin rahmetinden!"

 

..
 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

DRAVİD DİLLERİ / DRAVIDIAN LANGUAGES

Güney Asya'da konuşulan ve 23 dilden oluşan dil
ailesi. En önemlileri; Tamil, Kannada, Malayalam,
Telegu, Gondi, Kurukh ve Tulu dilleridir.

Dravid dilleri yaygınlıkla Hindistan Cumhuriyetinde,
Sri Lanka, Güneydoğu Asya, Afrika ve Pakistan'da
konuşulur.

İsa'dan önceki döneme değin uzanan edebiyatları,
yazı sistemleri vardır. Coğrafi yaygınlık açısından
önde gelen Tamil dili, Hindistan'da sadece, Sanskrit
diliyle bir tutulabilecek zengin edebiyata sahiptir.

Dravid dilleri, Hint-Avrupa ailesinden ya da başka
dillerle kanıtlanabilir bir bağlantısı bulunmayan ayrı
bir aile olarak kalmıştır. Bağımsız bir aile olduğu ilk
kez 1816'da kabul edilmiştir.

En eski edebi yapıtları İÖ y. 3. ve 2. yüzyıla ait olan
Tamil Dili'nın, bazı yöresel lehçeleri ve Brahmanlar
ile Brahman olmayanların konuştuğu iki toplumsal
lehçesi vardır. Ayrıca resmi yazı ile günlük konuşma
dilleri de ayrışmıştır.

Diğer Dravid dillerinde de böylesi farklı ayrışmaları
görebiliriz.

Günümüzde ise Dravid Dilleri çoğunlukla Hindistan'ın
güneyinde konuşulmaktaysa da, bu dili konuşanların
eskiden çok daha geniş bir alana yayıldıkları kesindir.
Hint-Ari/Aryan dillerindeki, bilinen en eski yapıt olan
Rig Veda' da, Dravid dillerinin özelliklerine rastlanır.
Dravid dillerine ait diğer ilk kayıtlarına, Sanskrit ve

Yunan-Lâtin metinlerinde de tesadüf edilmektedir.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

CÂSİYE / ZAMAN / DEHR..

 

KUR'AN
CÂSİYE: 45/24

Ve kâlû mâ hiye illâ hayâtün eddünyâ
nemûtü ve nahyâ
ve mâ yühlikünâ illeddehr,
ve ma lehüm bizâlike
min 'ılm'in hüm illâ ye'zunnûn


**********

"Hem dediler ki o hayat sırf bizim dünya
  hayatımızdan ıbarettir ölürüz ve yaşarız
  ve bizi ancak dehir/zaman helâk eder,"
 
  Halbuki buna dâir bir ilimleri yoktur,
  onlar sâde zannederler

*Elmalılı H. Yazır

 

** **

Dakı eyittiler:

"Degül ol, illâ yakın dirliğümüz; ölürüz dakı dirilirüz.
 Ya'nî bir nicemüz ölür, bir nicemüz dirilür.
 Dakı helâk eylemez bizi illâ rûzigâr."

 Dakı yokdur anlarun, şuna hiç bilmek; degül anlar,
 illâ gümen eylerler.     

*Muhammed Bin Hamza

 

** **

The Kneeling:

"And they say:
 
 There is naught but our life of the world;
 we die and we live, 
 and naught destroyeth us save time."

 when they have no  knowledge whatsoever
 of (all) that; they do but guess.
   
*M. Pickthall

 

** **

İngilizce çeviriye bir yorum:

Câsiye/The Kneeling= Diz çökmüş/oyalanan

Knee: diz, mafsal, büküm,
          karakteristik eğride değişimin en fazla
          olduğu bölge/türev

Ling: oyalanmak, gitmemek, gitme vaktini
          uzatmak, kolay kolay geçememek


** **

 

Ve dediler ki:
(örfî rivayetleri kabul edenler/tesir alamayanlar,)

"Gördün mü!
 Biliyoruz işte bizde, burada hiçbir şey yok!/Vanity!
 Ancak/ama hiç olmazsa yaşamımızı/ömrümüzü bu
 dünya imkânlarından faydalanarak sürdürüyoruz.
 Deneyimler/experience yaşar ve
 pratikler/practices yaparız.
 Ve bu arada türlü olaylarla da yüz yüze geliriz.
 Ve hayat enerjisini/LIVE,
 bu güncel yaşamda/LIFE,
 elde etmeye çalışırız.
 Ve bu 'hiçliktir, değersiz bir yaşam şeklidir' dediğin
 eylem tarzımız, bizi tüketecek olan törel anlayıştan,
 ölüm ve cehennem şartlarından/doğum ve ölümün
 döngüsünden kurtulmak için zaman kazandırabilir,
 böylece kendimizi aşar, yükselmeyi başarabiliriz.."

 

Onlar bu konuda hiçbir bilgiye sahip değil ve onlar
kendilerine verilmiş imkânlar içerisinde zamanı ve
ne olduğunu, gerektiğinde nasıl kullanılacağını,
kaburgayı/havvayı farkedemiyorlar/mevcudatın
kâinat üzerindeki etkilerini anlamıyorlar/knowledge.

Ancak bu kabulleri yüzünden, inançları doğrultusunda
var güçleri ile olabildiğince çalışıyorlar ve eskiyorlar.
Ama bütün bildikleri varsayımdan/tahminden/zann'dan
öteye geçmeyen bir dışa bakıştır/afakî bir akıl yoludur
ve enfüsten/iç alemden de bilgileri yoktur.
Bu küstahlıktır, ahlâksızca zamanı harcamaktır.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.