Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2011 Nietzche'nin aşağıdaki sözleri sorulan soruya verilecek yanıtlardan biri olabilir. 'Kanı’nın, 'inanma' nın psikolojisinde bir adım daha. Kanılar doğruluğun yalanlardan daha büyük düşmanları olmasın sakın, sorusunu göze alıp ortaya atışım, epeydir. Bu kez de karar verici soruyu soruyorum: “yalan ile kanı arasında herhangi bir karşıtlık var mı?” Bütün dünya olduğuna inanıyor; ama bütün dünya daha nelere inanmıyor ki! Her bir kanının, kendi tarihi, ilk biçimleri, denemeli yanılmalı kavranmaları vardır. Önceleri uzun bir süre hiç de kani değilken, sonradan, daha da uzun bir sure pek de kani olmayan bir hale, en sonunda da kani haline gelir. Acaba kanının bu ilk kuluçkalık biçimleri arasında yalan da yok muydu? Bu arada gerekli olan da yalnızca kişilerin değişmesiydi: Babada henüz yalan olan, oğulda kanı haline gelirdi. Yalan dediğim de şudur: kişinin, gördüğü bir şeyi görmemiş olmayı istemesi, gördüğü bir şeyi öyle görmemiş olmayı istemesi: yalanın tanık önünde ya da tanıksız olması önemli değildir. En yaygın yalan, kişinin kendi kendine söylediği yalandır; başkalarına yalan söylemek, göreceli olarak ender bir durumdur. Şimdi, bu görmüş olduğunu görmemiş olmayı istemek, onu öyle görmemiş olmayı istemek, herhangi bir anlamda yan tutmanın neredeyse ilk koşuludur: yan tutan insan, zorunlukla yalancı hale gelir. DECCAL, Friedrich Nietzsche, bölüm 55, s. 84-86 Sözleri o kadar açık ki yorum getirilmesine bile gerek olmadığını düşünüyorum… Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.