Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!


mavi olmayan gökyüzü

Önerilen İletiler

Habil yaptığının bedelini tüm kendisini örnek alanlarla birlikte ödeyecektir. Dikkat et de onun safında yer alma.

İşte bu, dogmanın insanlık dışı ve tüyler ürperten, kin ve nefret dolu dışa vurumu...

 

Bir efsaneye bile dayanabilerek insanları tehdit edebilmek. İnsanlığın düşmanı işte bu dogmadır.

 

Ha yani, ergenekon davası da "sizi gidi bir kurtun peşine düşer çıkarsınız gelirsiniz ha?" davası öyle mi? :lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

demirefe

İşte bu, dogmanın insanlık dışı ve tüyler ürperten, kin ve nefret dolu dışa vurumu...

 

Bir efsaneye bile dayanabilerek insanları tehdit edebilmek. İnsanlığın düşmanı işte bu dogmadır.

 

Ha yani, ergenekon davası da "sizi gidi bir kurtun peşine düşer çıkarsınız gelirsiniz ha?" davası öyle mi?

 

İnsanlar içinde en korkunç olanı körükörüne birşeye bağlananlardır. Bu tip insanlar hiçbir şeyi gerçeği ile görmez ve duymazlar. Var olanlar onların anladığı şekildedir ve bunda şeytani bir ısrarcılık içindedir. Siz ne derseniz deyin onlar kendi istedikleri gibi anlayacaktır.

 

Yukarıdaki yazar gibi. Ona paragrafımın ne anlama geleceğini izah edecek değilim, çünkü bu zaman kaybı olacaktır. Ölüm öncesi stres bozukluğu yaşayan Laik teyzeler gibi asla dediğimi umursamayacaktır. Bir kalemde üç kitapta da yer alan bir hadiseyi efsane olarak nitelendirebilecektir. Bunu yaparken sosyolojik verileri bir anda çürüttüğünü, ne kadar bilim ve felsefe insanının emeğini çöpe attığını fark etmeyecektir. Kendini bir kere mazlum statüsüne indirgemiş ya, elma dersem de anlamayacak armut desem de.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Demokratikleşme, hukuk devleti alalaması altında vatandaşın aldatılmasına Hayır.

-Tek adam sultasına, parti diktasına gidişe Hayır.

-Yargının yürütmenin denetimine tümüyle girmesine Hayır.

-Yargının siyasallaşmasına Hayır.

-Siyasal görevli yargıçların varlığına Hayır.

-Tarikat, cemaat egemenliğine Hayır.

-Tarikat, cemaat destekli sivil ve askeri bürokrasiye Hayır.

-Ayrımcılığa ve dışlanmaya Hayır.

-Yandaş kollamaya, yandaş oligarşisine Hayır.

-Partizan kamu görevlilerine Hayır.

-Kamu kaynaklarını yandaş, besleme medyaya aktarmaya Hayır.

-Yalaka beslemeye Hayır.

-Özelleştirme yaftası altında kamu mallarının peşkeşine Hayır.

-Yandaş sarı sendikacılığa Hayır.

-Dış güçlerle işbirlikçiliğine Hayır.

-Cumhuriyetin geri kalan eserlerinin de yıkılmasını önlemek için Hayır.

-Vatandaşın hak ve hürriyetlerini korumak için Hayır.

-Haksızlığa, yolsuzluğa Hayır.

-Din, inanç istismarına Hayır.

-Kamu kaynaklarının kişisel çıkarlar için kullanılmasına Hayır.

-12 Eylül ürünü olup, 12 Eylül’e karşıymış gibi görüntü verenlere Hayır.

-Ülkenin geleceğini, ülkenin bağımsızlığını, kişisel hakları güvence altına almak için Hayır.

Saygılar... :)

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yok yani, bu adamlar bir tek "madem 12 eylül karşıtı paketiniz, YÖK niye yerinde duruyor?" sorusunu cevaplayabilseler, öpüp başıma koyacağım da, tam bir iflas! Tek söyledikleri:

 

"Savunulacak yanı yok, ama olsun, siz yine de evet deyin!" :lol:

 

Şu sözü de çok tuttum:

 

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidir." Erich Fromm. :iyi:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Magdurlari oynayarak iktidar olma yetenegine sahip insanlar bence tehlikeli olanlardir.Iste basbakan Tayyip Erdogan bunlardan biridir.Aglayarak sizlayarak iktidar oldu,pesinden aynen kendisi gibi aglayanlar geldi.Saf milletim sandi ki bunlar gercekten masum insanlar.Saf milletim hala öyle saniyor.Bilmez ki dün isgal gücleriyle birlik olup Kuvayi Milliye'ye karsi savas acan agalar beyler,satilmis sadrazam ve padisahlarda bunlarin aynisiydi.Babiali'de aynen bugünkü YANDAS MEDYA gibi bir ihanet basini vardi o günlerde.Padisahim sen cok yasa diyen ve "YUNAN ASKERINE KIM ATES ACARSA KAFIRDIR"diye fetva veren din adamlari.Bu ülke bu insanlari gördü yasadi simdide AKP'yi ve onun etrafini cevreleyen cikar cevreleri ve yandaslarini yasiyor.Tarih tekerrürden ibarettir.Evet dün Türkiye satilmisti bugünde satilmaktadir ve bu satisin hukuki yönüde referandumla garanti edilmek istenmektedir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

demirefe

 

İnsanlar içinde en korkunç olanı körükörüne birşeye bağlananlardır. Bu tip insanlar hiçbir şeyi gerçeği ile görmez ve duymazlar.

 

Bu kriterlere siz mi yoksa biz mi uyuyoruz? Hakimleri ve savcıları atayan kurumun başında bakan ve müsteşarı var, bunlar bu anayasa değişikliğinde kaldırılıyor mu? 12 Eylül den kimse kalmadı 27 Nisan la niye hesaplaşmıyorlar? Körükörüne AKP ye bağlı olan siz misiniz, biz miyiz? Bu platformda hayır diyenlerin profilini bir inceleyin CHP, MHP, HEPAR, DP geniş bir yelpaze var ve aynı şeyleri savunuyorlar. Sizce bu insanları bir araya getiren nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Bir başbakan sahneye çıkıp soytarılık yapsa yarım dakika beceremez, foyası ortaya çıkar. Ama bir soytarı kimseye hissettirmeden yıllarca başbakan koltuğunda oturabilir..”

Peter Ustinov

 

Bazılarını ise at bile iki dakika sırtında tutmaya tahammül edemez, yere çarpar, ayağını da üzerine basar, geçer gider.

 

Doğa en büyük öğretmendir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Ergenekonun Kafası Bayağı Karışıkmış(!)

 

 

 

Referandum öncesi ilan edilen ateşkes,

 

bir çok kişinin kafasını karıştıracağa benzer.

 

Belki de kafası karışık olan, Ergenekon’un kendisidir.

 

Iddialar şöyleydi:

 

AKP Ordunun vesayetini kırmak için yeni paket hazırladı,

 

Ergenekon da bu süreci baltalamak için PKK’yi harekete geçirdi.

 

Referandum öncesi yaratılacak kaos ortamıyla bu süreç sabote edilecekti.

 

Zira ilan edilen „Demokratik Özerklik’’ de bu planın bir parçasıydı.

 

Boykotun amacı da Kürtlere hak kazandırmak değil,

 

derin devletle ittifak halinde AKP’nin önünü kesmekti.

 

 

 

Bu senaryoya göre derin güçler düğmeye bastı,

 

Öcalan emir verdi,

 

dağdakiler de vurmaya başladı..

 

Her şey tıpa tıp senaryoya uygundu(!)

 

Peki ne değişti de ateşkes ilan edildi?

 

Referandumun çatışmasızlık ortamında geçmesini sağlamaya kim karar verdi?

 

 

 

Referandumu sabote etmeyi,

 

böylelikle „demokratik açılımların’’ önünü kesmeyi

 

kendisine amaç edinmiş Ergenekona ne oldu da çark etti?

 

Hangi kafa karışıklığıyla Öcalan’a

 

Ve Kandildeki merkeze ateşkes kararı aldırdı(!?)

 

 

 

Son ateşkes, bir çok yanlış algıyı düzeltmeye de olanak sunacak sanırım.

 

Hiç bir şeyin dar paradigmalarla değerlendirilmemesi gerektiğini gösterdi.

 

Ergenekon hala aynı Ergenekon olduğuna göre,

 

referandumu sabote etmeye devam ettiğine göre,

 

başlatılan eylemliliklerin ve

 

ateşkesin arkasında daha farklı bir gerekçe aramak gerekmiyor mu?

 

649 Sivil kuruluşun ‘’Silahları susturun’’ çağrısına olumlu yanıt verildi.

 

Peki devlet, yani iktidardaki Ergenekon nasıl karşılık verecek?

 

Bunu hep birlikte göreceğiz.

 

Sanırım operasyonlara devam denilecek.

 

 

 

Boykotun Anlamı

 

 

 

Burada Boykot tavrının ana nedeni de daha bir netleşiyor.

 

Amaç, (varsa) gelişmelerin önünü tıkamak değil,

 

tasfiye siyasetini etkisiz kılmak

 

ve Kürtlerin bir taraf olarak duruşlarını sergilemektir.

 

‘’Yetmez ama, Evet’’ teki eksiklik burada.

 

Kürt halkının kimi arzularını dillendirmeleri güzel bir nokta,

 

ama bazı olası gelişmeler adına,

 

kendini bir taraf olarak ortaya koyma yerine,

 

pratikte destekçi olma sözkonusu değil mi?

 

Referandumda ‘’Evet’’ çıkması durumunda, bu

 

Kürtlerin siyasal, hukuksal yaşamında nasıl bir değişiklik yaratacak?

 

Üstelik siyasal ürünlerini daha çok AKP’nin toplayacağı ortadayken.

 

 

 

Bana öyle geliyor ki,

 

ateşkesin perde arkasındaki mimarı AKP.

 

Bu, her iki taraf için de

 

zamanın ruhunun gerektirdiği bir siyaset;

 

Güdümlü, ya da direktife dayalı değil,

 

günün ihtiyacına,

 

eşyanın tabiatına uygun görüldüğü içindir.

 

Meydan muharebesi yapan orduların,

 

verdikleri günbatımı molası gibidir.

 

Karayılan zaten bir anlaşmanın olduğunu belirtiyor.

 

Başbakanın danışmanı Doç.Dr. Yalçın Akdoğan da birşeyler ima ediyor:

 

‘’ Elbette devletin ilgili kuruluşlarının

 

devletin cezaevinde kalan bir mahkumla

 

ister istemez bir diyaloğu olacaktır’’.

 

Son açıklama da bizzat Devlet Başkanı Abdulah Gül’den:

 

Terörle sadece silahla mücadele edilmez,

 

yeri geldiğinde diplomasi,

 

yeri geldiğinde TSK devreye girer..

 

Aynı düşünce öteki tarafta da(Beriki taraf da diyebiliriz) hakim galiba.

 

Yeri geldiğinde diplomasi,

 

yeri geldiğinde de HPG devreye giriyor.

 

 

 

AKP Neden Okun Ucunda?

 

 

 

AKP’nin sürekli okun ucunda tutulması,

 

„Muhalif’’ Kürt kesimlerince yanlış yorumlanıyor bence.

 

Bu daha çok Ergenekonla işbirliği diye yorumlanıyor.

 

AKP okun ucunda kalmaya devam edecek anlaşılan.

 

Ancak derin güçler istedi/istiyor diye değil,

 

hükümet olduğu için.

 

Geçmişte de hep böyle olmadı mı?

 

Kim hükümetteyse, onlar „hedef tahtası’’na oturtulmadı mı?

 

Bu bazen Özal olmuştur, bazen Demirel;

 

Bazen Çiller, bazen Mesut Yılmaz;

 

Bazen Ecevit, bazen Erbakan..

 

Bugün de Erdoğan.

 

Yarın öbürgün kim hükümet olursa,

 

devletin resmi yürütmesinin/siyasetinin sözcüsü olursa,

 

siyasal hedefin ve eleştirilerin odağına oturacak.

 

Yani hükümet karşıtlığı, ordu destekçiliği değil,

 

bu aslında Orduya/devlete hükümet üzerinden siyasal vuruştur.

 

 

 

AKP Ordu İlişkisi

 

 

 

AKP ile Ordu ilişkisi ve

 

Yüksek Askeri Şura’da yaşananlar neydi peki?

 

Devler içinde çatışmalı odaklar var tabii.

 

Ancak „Orduya posta koyma’’nın ötesinde bir şey yok.

 

Kavga “Senin generalin mi seçilsin, benimkisi mi’’ kavgasıydı.

 

Peki Başbakan Ordunun önerdiği generale neden Karşıydı?

 

Cumhurbaşkanı Gül’ün eşinin elini türbanlıdır diye sıkmadığı için!

 

Hayr-ü Nisa hanıma karşı saygısızlıktı bu tabii.

 

Tabii bir de Tayyibin ayağını kaydırıp kırmaya kalkışmıştı.

 

Ve bu yüzden cezalandırılması gerekiyordu.

 

Neticede Erdoğan’ın dediği oldu.

 

Ama neyin karşılığında?

 

Haklarında tutuklama emri çıkartılan ‘’Balyozcu’’

 

generaller hakkındaki emir kaldırıldı.

 

Yapılan Genel Kurmayla bir pazarlıktı.

 

Çıkara dayalı alışveriş de diye biliriz buna.

 

‘’Orduya posta koyma’’nın tüm hikayesi bu işte.

 

 

 

Yeni Paketle AYM/HSYK’de ne Değişecek?

 

 

 

Yeni Peketle AYM ve HSYK demokratikleştiriliyor mu?

 

Eğer Anayasa Mahkemesi Parlamentonun aldığı kararları,

 

içeriğinden ötürü veto edebiliyorsa,

 

üye sayısı ve seçilme biçimleri ne olursa olsun,

 

demoklesin kılıcı olmaya devam edecek.

 

Normalde sadece yasaların usulüne göre,

 

yani prosedürün takip edilip edilmediğini

 

kontrol etme hakkı olmalı.

 

Oysa son paketin bazı maddelerini veto etti

 

hükümet de çaresiz seyretti.

 

Yani isteseydi paketi komple de red edebilirdi.

 

 

 

Kaldı ki, sayısal açıdan da yeni düzenleme anti demokratik.

 

Eskiden üye sayısı 15’ti(11 Asil, 4 yedek).

 

Hepsi Cumhurbaşkanı tarafından seçilirdi.

 

Yeni düzenlemede ise üye sayısı 17 asile yükseltiliyor.

 

14 tanesi Cumhurbaşkanı tarafından,

 

3 tanesi de Parlamento tarafından seçilecek.

 

İşte ‘’Anayasa Mahkemesi vesayeti kalkıyor’’ dedikleri bu!

 

 

 

HSYK’de ise üye sayısı 7’den 22’ye çıkartılıyor.

 

4 üye Cumhurbaşkanı tarafından,

 

7 üye yüksek yargı ve siyasal kanat temsilcileri arasından,

 

1 üye Adalet Akademisi tarafından,

 

10 üye Kürsü hakim ve savcılar arasından.

 

Yeni olan şu, sadece yüksek yargıdan değil,

 

Kürsü hakim ve savcılarının da kurula girme fırsatı bulmaları.

 

Ancak hakim ve savcıların nasıl sıkı bir denetimle alındıklarına bakıldığında,

 

bunun özde pek bir değişiklik sağlamayacağını söyleyebiliriz.

 

Anayasanın temel ilkeleri ve kanunlar değişmediği sürece,

 

bir iki tane iyi niyetli hukukçunun kurula sızması bir şey sağlamaz.

 

 

 

Özlem ve Gerçek

 

 

 

Ama kimi siyasetçi ve yazarımız,

 

kendi isteklerini, yüreklerinde yer alan taleplerini

 

Anayasa paketine mal etmek istiyorlar.

 

Sanki evet çıkarsa, „Vay Jitemin, Ergenekonun haline!’’

 

Sanıyorlar ki, bu paket hukuksuzluğa son verecek,

 

„İlahi adalet’’ yerini bulacak, memleket ‚’Aden Bahçesi’’ olacak..

 

 

 

Anayasa Değişikliği Nereye Dayanıyor?

 

 

 

Peki nereden çıktı bu değişiklik meselesi?

 

Referanduma ilişkin kimi temel noktaları ele alalım.

 

Önce Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkinin

 

14 Ağustos 2010’da yazdığı bir yazısına değinelim.

 

Yetkin, Yabancı ülke kuruluşlarına verilen brifingte

 

başbakan Tayyip Erdoğan ile

 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in ağzından

 

„Değişikliğin bir AK Parti projesi olmadığını’’ aktarıyor.

 

Yetkin bu noktanın basın tarafından işlenmediğinden yakınıyor.

 

Kürt çevreleri bunu acaba dikkate alıyorlar mı?

 

„Değişiklik olsun da, kimin yaptığı önemli değil’’ dediklerini duyuyorum.

 

Doğru, bir değişiklik var. Ama nasıl bir değişiklik?

 

 

 

Kırmızı Kitapçık

 

 

 

Geçen hafta basına yansıyan başka bir haberle bağlantı kuralım.

 

Siyaset Belgesi olarak bilinen Kırmızı kitapçık değişiyormuş.

 

Kırmızı Kitapcığın Türkiye’nin gizli/esas Anayasası olduğunu biliyoruz.

 

Yeni Anayasa değişiklik paketi, görünürdeki Anayasanın,

 

öngörülen gizli Anayasayla uyumlu hale getirilmesidir aslında.

 

Eskiyen politikalar, yenileriyle değiştiriliyor.

 

Sadece siyasi değil, askeri, ekonomik, kültürel, v.d

 

konseptler de bu gizli Anayasa tarafından belirlenir.

 

Gizli Anayasa değişikliği henüz tüm boyutlarıyla yansımış değil.

 

Bilinen iki-üç nokta var:

 

a) Kürtler ve PKK hakkında hiç bir değişiklik yok

 

B) İrtica tehlikesi kavramı kaldırılıyor.

 

Bunun yerine „Dini alet olarak kullananlar’’ hedefe konuluyor.

 

c) Hiç bir komşu ülke tehdit kapsamı içinde değerlendirilmiyor.

 

Bundan çıkan sonuç ne?

 

Türk devletinin hem içte, hem de dışta bir tek düşmanı kalıyor:

 

O da Kürt Halkı..

 

Referanduma sunulan asıl paket, aslında bu gizli pakettir.

 

Kırmızı Kitapçığı tastik ettirmek istiyorlar.

 

Hem de demokrasi, anti-darbe, anti-faşizmle örtülmüş olarak.

 

Bunun dışındaki kimi sosyal, ekonomik açılımlar,

 

devletin günlük ihtiyaçları ve AB üyeliğine yöneliktir.

 

 

 

Böl, Yönet Siyaseti

 

 

 

Devlet her zamanki siyasetini ustaca ortaya koyuyor:

 

Böl ve yönet politikası.

 

Tekrarlana tekrarlana gına getiren bir ifade aslında.

 

Buna rağmen yeterince bilince çıkartılmış mı?

 

Evet demek zor.

 

Hala kısır döngüler, çelişkiler devam ediyor.

 

Kürtler adeta ikiye ayrılmış.

 

Devlet de ayrılığı derinleştirmeye çalışıyor.

 

Büyüğüne vur, küçüğü (dolaylı)kolla siyaseti’ni yürütüyor.

 

Sanatçı ve siyasetçilerin ülkeye daveti bu zihniyetin ürünü.

 

Biliyoruz ki özünde hepsine karşıt,

 

Ama zamanın ruhunu iyi kullanmak istiyor.

 

Bu konuda devletle hükümet el ele.

 

Aralarında kimi çelişkiler olmakla birlikte.

 

 

 

Tarihi Arka Plan

 

 

 

Kürt siyaseti bu çelişkileri mi esas almalı,

 

yoksa tarihsel tecrübeleri mi?

 

Tarihten ders çıkarabiliyor muyuz?

 

TC’nin kuruluş öncesi sürecine bir bakalım.

 

Sultanın temsilcisi olarak Anadoluya giden Mustafa Kemal

 

İstanbul’a başkaldırdı, liderliğe oynadı.

 

İstanbul ile Anadolu arasında çelişki başladı.

 

Kürtlerin tavrı nasıldı?

 

Üç kesim vardı:

 

Birinciler Osmanlı yönetiminden yanaydı.

 

İslam çatısı altında Kürt haklarının elde edileceğine inanıyorlardı.

 

İkinci kesim Mustafa Kemal’den yanaydı.

 

M. Kemal’in Osmanlı zulüm sistemini yıkıp,

 

Kürtlere de haklarını vereceklerine inanırlardı.

 

(Bugünkü AKP’ye yaklaşım, 1920’lerde kimi Kürt ileri gelenlerinin

 

kemalistlere yaklaşımıyla paralellik gösteriyor.

 

Biraz yakınma var, ama ciddi eleştiriden kaçınılıyor,

 

hatta adım atacağı beklentisiyle biraz pohpohlanıyor.)

 

Üçüncü kesim ise her iki tarafa da kuşkuyla bakanlardı.

 

Bu üçüncü kesim kemalistlere kısmen yakın olsalarda taraf tutmadı.

 

M. Kemal Osmanlı sistemini tasfiye etti.

 

Ama bu Kürtlere ne kazandırdı?

 

Eski zulüm kalelerini yıktı, yerine daha modern olanlarını kurdu.

 

Demirden, çelikten kaleler. Ki bugüne kadar devam etmekteler.

 

 

 

Bugün aynı lafları duyar gibi oluyorum.

 

Eski duvarların yıkılması, en azından gedik açılması iyidir deniliyor,

 

kimin yıktığı önemli değil deniliyor.

 

Duvarı kim yıkıyor?

 

Devlet yıkıyor.

 

Neden yıkıyor?

 

Etrafımızda daha sağlam bir duvar örmek için.

 

Bizzat devletin yıktığı duvarda „gedik açma’’ çabası neye yarar?

 

Geçmişteki tüm Kürt direnişlerine baktığımızda,

 

büyük çoğunluğunun hem Osmanlı’ya hem M. Kemal’e

 

kuşkuyla bakanlar tarafından yürütüldüğünü görürüz.

 

Bunların başında AZADİ örgütünün kurucusu Cıbranlı Xalit Beg,

 

Xoybun’un kurucularından Celadet Bedirxan ve arkadaşları gelirdi.

 

 

 

Çelişkilerden Yararlanmak mı?

 

 

 

Çelişkilerden yararlanma adına taraf tutmak,

 

onlara endekslenmek, daha baştan yenilgiyi hazırlamaktır.

 

Çünkü eninde sonunda bir taraf üstün gelecek ve seni tasfiye edecek.

 

Çelişik taraflar özdeştir.

 

Hangisini desteklesen, aynı kapıya çıkar.

 

Çelişkileri derinleştirmenin en iyi yolu bağımsız bir duruş sergilemektir.

 

Kendi siyaset planını hazırlayıp, öz gücüne dayanmaktır.

 

„Boykot’’ tavrına bu yönüyle önem veriyorum.

 

Boykot BDP’nin tekelinde bir tavır değildir.

 

Sırf onlar savunuyor diye karşı çıkmamak gerek.

 

 

 

Paradıgmalar Savaşı

 

 

 

Bu noktada „Paradigmalar savaşı’’ gündeme giriyor.

 

Senaryolarla gerçekleri bir birinden ayırt etmesini bilmek,

 

kalıpsal düşünce tarzlarını, önyargıları kafalardan silmek gerek.

 

Doğruya doğru, yanlışa yanlış demesini esas almak gerek.

 

Oysa Kürt siyasal çevrelerinde egemen olan yaklaşım,

 

‘’küçük grup sosyolojisi’’dir.

 

Benim grubum ne diyor, benim takımım ne diyor,

 

en önemlisi de, diğer grubun yaklaşımına nasıl çelme takarım,

 

düşüncesi hakim. Bir birlerine teğet geçmek,

 

bir birlerini anlamamak için kulak tıkayıp konuşmak,

 

en geçerli metod. Herkesin doğruları var, bu normal.

 

Ama monologa değil, diyaloga dayanmalı tartışmalar.

 

Ben kendi payıma değişik fikirlere değer veririm,

 

Doğru bulmasam da, kendilerini özgürce ifade etmelerinden yanayım.

 

Eleştiri ile suçlamayı ayırd etmek gerek.

 

Kürt entellektüel dünyasında kalıplaşma o kadar yoğun ki,

 

değişim ufukta gözükmüyor.

 

 

 

Demokratik Özerk Kürdistan

 

 

 

Son gelişme de Özerk Demokratik Kürdistan’la ilgili.

 

Kimisi buna kulaklarını tıkıyor, yani sağırları oynuyor.

 

Kimisi talebin yerinde ama, zamansız olduğunu belirtiyor.

 

Bu şık tartışılabilir.

 

Kimileri de Özerkliğin önünde bulunan ‘’Demokratik’’

 

kavramına kafayı takmış.

 

Özerklik, otonomi, muhtariyet neyse de,

 

‘’Demokratiklik’’ nereden çıktı,

 

Daha önce ‘’Demokratik Özerklik’’ kavramına rastlamadım, deniliyor.

 

Bununla anlatılmak istenen,

 

çalışmaların yeterince demokratik yürütülmediğine dairse,

 

üstünde durmaya değer tabii ki.

 

Ama, dikkatimi çeken şey, özle değil, biçimle uğraşılması.

 

Diyarbakırın göbeğinde halkın desteğini arkasına almış bir kurum

 

karar alıyor, Kürtler için küçümsenmeyecek adımlar atıyor,

 

‘’Bizim Kürtler’’ bırakın destek vermeyi,

 

baltalamak, boşa çıkartmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

 

Küçük bir Anayasa değişikliğine,

 

‘’Kim yaparsa yapsın, varsın karşıtlarımız olsun’’,

 

deyip desteklerken, Özerk Kürdistan’a burun kıvırabiliyorlar.

 

Kürt halkına zırnık bile vermeyen Anayasaya,

 

‘’Yetmez ama, evet’’ diyenler,

 

Neden ‘’Demokratik Özerk Kürdistan’’ için de

 

Aynı belgiyi yükseltmiyorlar?

 

Tüm eksikliğine rağmen,

 

Kimin tarafından talep edilmiş olursa olsun,

 

Diyorum ki, yetmez ama,

*******

 

 

Cemal Özçelik

 

25.08.2010

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Paket neresinden incelenirse incelensin Demokratik degildir.12 Eylül'cülerle hesaplasacagiz yalanlari ile milyonlarin kandirilabildfigi bir ülkedeyiz maalesef.Yap bir paket basina sonuna ALLAHIN ismin ver olsun bitsin al sana demokrat Anayasa.Eger bu iktidar demokrasiye darbeye bu kadar sevdali olsaydi darbe anayasasiyla iktidara gelip 8 yildir ülkeyi babalarinin ciftligine döndüremezdi.Ama bu ayrintilari kavrayabilmek biraz zeka isidir.Darbecilere madalya tak sonra da darbeye karsiyiz diye milleti meydanlarda uyut.EVET i savunanlarin hicbir gercek argümani olmadigini yazdiklariyla anlamak cok kolay,cünkü onlarin yazdigi her kelime Erdogan'dan kopyalanmistir.Yani kendi el ve kafa ürünü degildir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Paket neresinden incelenirse incelensin Demokratik degildir.12 Eylül'cülerle hesaplasacagiz yalanlari ile milyonlarin kandirilabildfigi bir ülkedeyiz maalesef.Yap bir paket basina sonuna ALLAHIN ismin ver olsun bitsin al sana demokrat Anayasa.Eger bu iktidar demokrasiye darbeye bu kadar sevdali olsaydi darbe anayasasiyla iktidara gelip 8 yildir ülkeyi babalarinin ciftligine döndüremezdi.Ama bu ayrintilari kavrayabilmek biraz zeka isidir.Darbecilere madalya tak sonra da darbeye karsiyiz diye milleti meydanlarda uyut.EVET i savunanlarin hicbir gercek argümani olmadigini yazdiklariyla anlamak cok kolay,cünkü onlarin yazdigi her kelime Erdogan'dan kopyalanmistir.Yani kendi el ve kafa ürünü degildir.

 

saygilarla

Sizce demokratik bir anayasanin icerigi nasil olmali sayin politika? DEmokratiklikten bhsediyorsunuz ama icini hicmi hic doldurmuyorsunuz. Anlatinda neymis bir demokratik anayasa bizde ögrenelim. Yazmis oldugunuz yorumlari okudugumda demokrasiye saygili oldugunuz konusunda büyük süphelerim var. En azindan sizi daha dogru anlama acisindan demokrasiden ne anladiginizi ve demokratik bir anayasanin iceriginin ne olmasi gerektigini bizlere anlatmaniz gerekli. Umarim bir aciklama gelir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle en önemli nokta 26 maddenin tek bir oylamayla referanduma sunulması. Belki ben 20 tane maddeye evet demek istiyorum, ama 6 tanesinin ülkenin zararına olacağına inanıyorum? Hükümet bana bir iki ucu boklu sopa veriyor bu şekilde oylama yaparak. 6 tane potansiyel zararlı maddeyi reddetmek uğruna 20 tane olumlu maddeden feragat edebilir miyim? Bir vatandaş olarak bana yapılan şey büyük bir haksızlık gibi görünüyor bana.

CHP Venedik komisyonunun yayınladığı “seçimlerde uyulması önerilen prensipler” olarak çevrilebilecek “The Code of Good practice” dokümanını kaynak göstererek, bu kadar çok değişikliğin tek bir oy hakkıyla oylamaya sunulmasının ahlaki olmadığını belirtmiş. Açıkçası aramama rağmen sözkonusu maddeyi ben bulamadım, ama pratikte doğru bir noktaya değinmişler. “Paket programı al ya da alma” şeklindeki oylama, demokratik bir yaklaşım değil gibi geliyor bana.

Gözüme çarpan maddeler şu şekilde (Kararmilletin.com sitesindeki halleriyle – yeni eklenen kısımları italik olarak belirttim):

 

Madde 10 :

“Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”

“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.”

“Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

 

Halihazırdaki maddeye eklenen kısım bu. Çok güzel, ama zaten pratikte bu grupların haklarını 10. maddeye aykırı bulup Anayasa Mahkemesine dava açan kimse var mıdır bilemiyorum. Mantığım muhtemelen olmadığını söylüyor.

 

Madde 20

Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

 

Bu da çok güzel, lakin zaten bu maddenin ilk cümlesi bu sonradan eklenen kısmın ilk cümlesini gereksiz kılmıyor mu? Sonradan gelen cümleler de “biz bunu korumadık, sizi fişledik ama isterseniz bunu değiştirebilirsiniz” manasına geliyor gibi görünüyor bana. Beni en başta doğru ya da yanlış bir şekilde fişleyen ve profilleyen – yani özel hayatımın gizliliğini umursamayan bir otoritenin sırf ben istiyorum diye bilgilerimde değişiklik yapacağına nasıl inanabilirim ki? Aynı maddede “kimsenin üstü hakim kararı olmadan aranamaz” gibi bir ifade de geçiyor. Ayrıca son yıllarda sürüyle dinlenme izlenme vakası oldu ve özel hayata dair bilgiler gazetelerde yayınlandı, tvlerde konuşuldu. Anayasanın bu maddesinin şimdiki haliyle hükümeti özel hayatın gizliliği ilkesini korumaktan nasıl alıkoyduğunu anlayabilmiş değilim. Ortada ya bir beceriksizlik ya da ikiyüzlülük var.

 

Madde 23

Eski hali : Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir

Yeni hali: Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.

 

Sanıyorum burada askerlikten bahsediyor. Erkekler asker kaçağı vs ise yurt dışına çıkması engellenebiliyordu. Şimdi ise yurt dışına çıkışta asker kaçağı olup olmadığına bakılmayacak benim anladığım kadarıyla. Bu maddede bir çelişki var. Eğer sen tüm erkeklerin (sağlık açısından uygun olduğu sürece) askerlik yapmasını şart koşuyorsan, o zaman askerden kaçmak için yurt dışı seçeneğini kullanmak isteyenlerin de önüne geçmen gerekir. Zira yurt dışına kaçmak ile atıyorum polis/asker taramalarından kaçmaya çalışmak arasında bence bir fark yoktur. Parası olan yurt dışına kaçabilir, parası olmayan yakalanıp askere gönderiliri demekten farklı olmuyor bu. Bu madde beni fena halde kıllandırıyor zira cemaatçilerin özellikle Amerika’da bağlantıları ve kaynakları olduğu herkesin malumu. Silahlı Kuvvetler’e katılmak istemeyen bir cemaatçi için yurt dışına kaçmak çocuk oyuncağı. Bu madde sadece ve özellikle bu sebeple konmuş gibi geliyor bana. Oğlu askerlik yapmayan bir başbakanın hükümetinden beklenebilecek bir şey tabi.

 

Madde 41

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.

 

Bu madde devlete çocuk istismarlarını önleme konusunda daha önce var olmayan nasıl bir güç veriyor anlayabilmiş değilim. Kanunun eski halinin istismarları önleme açısından bir eksiği olduğunu düşünmüyorum:

 

Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.

 

Bu madde ya benim göremediğim derin bir anlam taşıyor ve devlete şu anda sahip olmadığı bir yetkinlik/güç veriyor ya da tamamen laf salatası bir değişiklik. Maddenin şu andaki hali sokaklarda yaşayan binlerce, belki yüz binlerce çocukla, aileleri ya da çocuk esirgeme kurumlarında, cemaat okulları ve kurslarında, ışık evlerinde istismar edilen çocukları korumayan, ya da koruyamayan devletin önünde nasıl bir engel de üstteki değişikliğe ihtiyaç duyulmuş açıkçası merak ediyorum. Sanki bu madde de esas önemli maddeleri kabul etmemiz için konulmuş maddelerden birisi.

 

Madde 53

Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.

Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

 

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.

 

Bu maddeyi AKP memurlara toplu sözleşme hakkı tanıyacağız diye tanıtıyor. Ancak çok önemli bir nokta var o da “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu” kısmı. Madde basitçe diyor ki, memurlar ve idare anlaşamazsa olayı Hakem Kuruluna taşırlar ve bu kurulun kararı kesindir (yargıya taşınamaz). Diğer bir deyişle idare memura şartları kabul ettiremezse, hakem kurulu ettirir ve onların sözü son sözdür. Hakem kurulunu kim kuruyor? Hükümet. Yani aslında değişen hiç bir şey yok. Memurlar işçilerinki gibi bir toplu sözleşme hakkına sahip değiller, göstermelik bir kurul oluşturuluyor sadece. Teoride kurulun tarafsız olması gerekir elbette, ama pratikte ne olacağını kestirmek çok zor değil.

 

Madde 54′ten çıkarılan paragraflar:

Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddî zarardan sendika sorumludur.

Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz.

 

Yani siyasi amaçlı grev de yapılabilir, siyasi amaçlı grev yapan işçiler işyerine zarar verirlerse maddi zararı karşılamak zorunda bırakılmazlar. AKP bunu “grev hakkının önündeki engel” olarak gösteriyor. Ne alaka? İşçiler özlük hakları için grev yapmalıdır, siyasi görüşlerini iş ortamına taşımamalıdırlar. Bence kanunun eski hali daha doğru. Bu durum işverenlerin işe birisini alırken siyasi görüşlerini de araştırmaları için sebep veriyor. Eğer bir çalışan X bir partiye üye ise işveren “bu adam siyasi sebeplerle işyerinde grev yapabilir, grev organize edebilir, ben de kanunen hiç bir şey yapamam, ayrıca grev sırasında hır gür çıkarsa işyerime zarar gelirse masraf benim cebimden çıkar” diye düşünerek mümkün mertebe apolitik insanları işe almaya çalışacaktır. Şimdiki durumda işverenler için bir çalışanın politik aktifliği potansiyel bir tehdit değildir. Çalışan siyaseti işyerine getiremiyor şimdiki kanunda. Ancak değişiklik buna olanak tanıyor. Yani hükümet gizli bir el yardımıyla siyasi olarak aktif vatandaşların iş bulma ve hayatlarını kazanma haklarının altını oymaya çalışıyor gibi görünüyor. Belki paranoyakça düşünüyorum ama gayet olasılık dahilinde bir şey bu.

 

Madde 129

Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.

 

Memurların aldıkları disiplin cezalarına yargı yolu ile itiraz hakkı açtığı söyleniyor, ancak benim bildiğim kadarıyla zaten bu pratikte uygulanan bir şey. CHP’nin sitesindeki “neden hayır” broşüründe ilgili maddenin, 2003 yılında mecliste kabul edilen Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni haklar sözleşmesi ile iç hukukun bir parçası haline gelen “adil yargılanma hakkı” kapsamında olduğunu ve zaten pratikte disiplin cezası alan memurların bunu yargıya taşıyabildikleri belirtilmiş. Çok da elzem bir değişiklik değil.

 

Madde 145

Yeni hali özetle diyor ki, Askeri Mahkemeler askerlerin askerlikle ilgili konularına bakacak. Siviller Savaş hali haricinde (Devletin güvenliğiyle ilgili konular dahil) sivil mahkemelerde yargılanacak.

 

Bu madde bence iyi bir değişiklik. Evet demek istediğim bir madde bu.

 

Madde 146

Özet: 11 olan Anayasa Mahkemesi üye sayısı 17′ye çıkarılıyor.

 

En çok yaygara koparan maddelerden birisi bu. Mevcut durumda tüm üyeleri Cumhurbaşkanı seçiyor, ve şimdiki Anayasa mahkemesi üyelerinin 5 tanesini Abdullah Gül seçti. YEni halinde üyelerin bir kısmını Meclis oylaması belirleyecek. Değişiklik teoride kötü değil, ancak muhalefetin karşı çıktığı şey şu: “şimdi bu rakamı 11′den 17′ye çıkarırsak, AKP yine kendi yandaşlarından oluşan 6 yeni üye seçecek, ve Anayasa Mahkemesinden istediği kararı çıkartabilecek. Buna ileride açılabilecek Yüce Divan davaları da dahil. “

Pragmatik düşünelim – Anayasa mahkemesi üye sayısını 11′den 17ye çıkarmak için iyi bir sebep var mı? Ben açıkçası göremiyorum. Peki atamaları Cumhurbaşkanı’na ek olarak meclis oylamasına sunmak için iyi bir sebep var mı? Aslında var, demokratik bir seçim olacak nihayetinde. Muhalefetin endişesi haklı mı? Evet haklı, zira AKP an itibariyle 336 milletvekiline sahip, bu da salt çoğunluk sağlamak için ilk değil ikinci tur oylamayı beklemek dışında yapması gereken bir şey yok (ilk turda 2/3 çoğunluk gerekiyor, eğer o olmazsa 2. turda salt çoğunluk aranıyor). Yani AKP için yeni üyeleri istediği kişilerden ataması çocuk oyuncağı. Aynı türden bir değişiklik Hakimler ve Savcılar yüksek kurulu için de düşünülüyor:

 

Madde 159

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmi iki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.

 

Halihazırda üye sayısı Başkan (Adalet Bakanı) dahil 7. Kanunun yeni hali teoride kötü değil, sadece Cumhurbaşkanı’nın atayacağı isimler değil, İdari ve Adli hakim ve Savcıların seçeceği (ki yeni kurulun yarısını yargıçlar ve savcılar oylama yaparak kendileri seçiyor) isimlerden oluşacak. Cumhurbaşkanı’nın atayacağı üye sayısı 4. Hakimler ve savcıların seçeceği üye sayısı 11. Geri kalan üyeler Yargıtay, Danıştay, Adalet Akademisi arasından seçiliyorlar. Bu madde de evet diyebileceğim bir madde. Ancak muhalefetin endişesini yine haklı buluyorum. Eğer AKP söylendiği gibi kendi yandaşlarını hakim ve savcı olarak atarsa memlekette zaten ağır aksak işleyen adalet bu sefer belli bir zümrenin tarafına kayabilir. Cemaatlerin nasıl işlediğini az çok bildiğimiz için bence bu da çok yüksek olasılık. Ayrıca AKP mevcut durumun işleyişi nasıl baltaladığını anlatma zahmetine girmemiş. Değişiklik niye gerekli? Var olan sistemdeki eksiklik ne ki 7 kişiden 22ye çıkarıyoruz üye sayısını? Bu belli değil.

 

Geçiçi madde 15

Özetle 12 Eylül darbesini yapanların yargıdan kurtulmasını sağlayan madde kaldırılacak.

 

Ancak bu otomatikman darbecilerin yargılanması manasına gelmiyor zira hukukçuların söylediğine göre sorumluluk bir kere kalktıktan sonra kişi geriye dönük olarak sorumlu tutulamaz. Yani darbecilere yargı yolu açılacak belki, ama yargılanacaklar mı? Hukukçular hayır diyor. Göstermelik bir madde. Anladığım kadarıyla muhalefetin “darbe teşebbüsü yaptığını iddia ettiğiniz adamları içeride tutuyorsunuz ama darbeyi gerçekten yapan insanları yargılamıyorsunuz” eleştirisine bir cevap olması düşünülmüş, ancak pratikte bomboş bir değişiklik gibi görünüyor.

Özetle, AKP’nin yapmak istediği değişikliklerin bir bölümü göstermelik ve mevcut durumdaki eksiklikleri düzeltmeye yönelik değil. Önemli değişiklikleri kabul ettirebilmek için araya eklenmiş “tabak süslemesi” gibi görünüyor. Esas önemli değişiklikler teoride faydalı görünse de AKP’nin bugüne kadar nasıl iş yaptığını 8 yıldır yeterince gördüğümden muhalefetin endişesini ben de taşıyorum. İyi niyetli olduklarına zerre inanmıyorum ve bu sebeplerle referandumda hayır oyu vereceğim.

Umarım bu yazı “hayır da niye hayır?” diye düşünen, sırf AKP olduğu için hayır oyu vermenin doğru olmadığını düşünen ve tereddütte olan ve referandum oylamasında muhalefetin ve hükümetin çingene kavgasını andıran atışmalarından sıkılıp elle tutulur bilgi arayan ve kendi kararını vermeye çalışanlara faydalı olur

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

26 madde... tümünün birden oylanmasi emrediliyor.Emrediliyor diyorum zira,referanduma gidis süresinde ülkede yasannalara baktigimda evet referandumda AKP'nin anayasa degisikligi maddelerinin kabul edilmesi emredilmekte yani dayatilmakta ve yurttaslar TEHDIT edilmektedir.Tehdit edenler sadece basbakan ve bakanlarla sinirli degil,hükümetin VALILERI,BELEDIYE BASKANLARI,EMNIYET YETKILILERI tümüyle bu dayatmanin öncülügünü yapmaktadirlar.Yasak afisler,gizli eller tarafindan asilan pankartlar,Yüksek Secim Kurulu'nun emriyle indirilen muhalefet yani HAYIR sloganlari,gösteriyor ki Türkiye bu referandumdan sonra cok kritik bir dönemece getirilmis olacaktir.Bu kritik dönemecin arkasinda ne oldugunu anlamak icin kahin olman in geregide yoktur.Bu dönemecin arkasinda AKP DIKTASI vardir.Bu dikta ülkeyi sadece fasizme götürmeyecek ayni zamanda diktaci zihniyetin ben yaptim oldu dayatmasi ile ülkenin üniter yapisi degistirilecektir.Bunu rejim degisikligi takip edecektir,rejimin bekcisi oldugunu her firsatta yinelemis olan Ordu ise kuyrugu bacaklarinin arasinda bir kenarda duracaktir.

 

SAHIBI OLMAYAN MILLETLERIN BATMASI HAKTIR...!TÜRK MILLETI SAHIPSIZDIR,SAHIPSIZ BIRAKILMISTIR...!TÜRK MILLETI UYUDUGU SÜRECE MILLET OLMA HAKKINA SAHIP OLAMAYACAKTIR...!

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben şunu söyleyeyim ki bu millete rahat battı. Üç yanımız ateşle, kanla, acıyla çevrili. Kafkasya: İnsanlık dramının en acısı yaşandı. Ruslar Çeçen direnişini kırmak için Grozni kentini öylesine bombaladılar ki, kent yaşanmaz hale geldi, hayalet bir kent oldu. Sonrasında da yıktıkları gibi yeniden yapıp istedikleri adamı yönetime oturttular. Ermeni (değil, aslında Rus) işgalinde Azerilere yapılan zulümlerden çoğumuzun haberi bile yok. Öldürmekle yetinmeyip ölülerini parçaladılar. Yönetimde bir zaaf oldu mu, Kırgızsın Özbeksin diye insanların birbirini nasıl öldürdüğünü daha yeni gördük.

 

Orta Doğu o kadar göz önünde ki, anlatmaya gerek duymuyorum. Balkanlar'da yaşanan acıları, tek örnek olarak Serebzenitza'yı insan olan, insanlığa ait bir nebze duygusu olan unutamaz. Bunlar hiç anlatılmaz. Beni en çok etkileyen, Boşnakları eğitmek ve örgütlemek için oraya giden bir Türk subayının anlattığı olay. Türkiye'den yardım olarak gelen kaşar peynirini paylaşmaları için kadınlara veriyor. Peyniri paylaşıyorlar fakat kadının biri bir pay fazla alıyor. Subay sinirleniyor ve niye hak yediğini soruyor. O kadın cevap vermeden bütün kadınlar birden açıklıyorlar: Mahallede yaşayan bir kimsesiz Sırp kadın varmış. Oğlu komşuları olan Boşnakları öldürüp katliamcı Çetniklere katılmış. Peyniri ona götürecekmiş. Subay hayretle "siz de ona bakıyorsunuz!" diye soruyor. "Oğlunun yaptığı onu suçlu yapmaz" diye cevap veriyorlar.

 

Tüm çevremizde öyle acı dramlar yaşandı ki, binlerce... Biz ise Türk ordusunun gücü ile ortada bir rahat ve huzur adası gibiyiz. Gönder gençleri "şehitler ölmez, vatan bölünmez!" diye bağırarak yolla, al bayrağa sarılı döndüklerinde bir iki kanları yerde kalmayacak nutku çek, tamam. Yine vur patlasın, çal oynasın devam. Genç kızlarını, genç oğlanlarını tanrılara kurban olarak adayıp tanrıların gazabını dindirmek için kesen ilkel kabileler gibiyiz. Kurbanlar kesilip kanları yüzlere sürüldükten sonra tamtamlar ve çığlıklarla eğlenmeye devam! Huzurumuzun güvencesi ordumuzu yıpratmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Bir "filanca subay Alevi mi yoksa Sünni mi" tartışması eksikti, o da eksik kalmadı şükür! Poliste zinhar olmaz da, sünnetli hükümetimiz ve dahi ulemamız hazretlerinin kontrolünde de, hakimlerin dede sözü tutup tutmadıklarını da tartıştık, bir eksiğimiz kalmadı çok şükür!

 

Başımıza gelecek var ve başımıza geleceği bağıra bağıra çağırıyoruz. "Gel bela gel beni bul, ben azdım" çığlıklarımızı sağır sultan bile duydu.

 

Bizse kendimizi okunmuş, şerbetli, herkese olan bize niye olsun ki? Biz allahın has kuluyuz diye görüyoruz. Neye layıksak layığımızı bulacağızdır, ne diyelim?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biliyoruz;

 

.

.

.

..."

 

neyı sorgulucaksınız ya.adam göz boyayıcı maddelerın arasına yargıyı içeren maddelerı sıkıstırmış,tehlıkeyı görmuyosunuz heralde.yargıyıda kendı kontrolune alacak kı işlerı el altından daha ıyı yurutsun.sayın basbakanımız fakır aılelere yardıma baslamıs,mılletı vuracagı yerı cok ıyı bılıyo.yok ya bızden bıse olmaz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşte bu, dogmanın insanlık dışı ve tüyler ürperten, kin ve nefret dolu dışa vurumu...

 

Bir efsaneye bile dayanabilerek insanları tehdit edebilmek. İnsanlığın düşmanı işte bu dogmadır.

 

Ha yani, ergenekon davası da "sizi gidi bir kurtun peşine düşer çıkarsınız gelirsiniz ha?" davası öyle mi? :lol:

 

yakında ıran gıbı olucaz farkındasınız dımı.polıs devletı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yakında ıran gıbı olucaz farkındasınız dımı.polıs devletı.

 

Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kuruldu fakat henüz ilan edilmedi.Biz dahil bircok ülke Kuzey Irak Kürt Devletine elci atadi.

Türkiye Iran olucak diyorsunuz.Iran olmadigimizla ilgili bir belirtimi var yoksa hala?Türkiye Iran olmustur,adi konmamistir sadece.Bakin basketbol sampiyonasinda ki PONPON KIZLAR'a salvar giydirdiler.Irtica varmi yok mu Türkiye'de,bu örnek yeterli degilmi?Caddelerde kurulan iftar sofralari irticaya belge degil mi?

HAYIR'cilarin dögülmesi,polis tarafindan göz altina alinmasi,Atatürk'cülerin düzmece belgelerle sorgusuz sualsiz zindanlara atilmasi Iran oldugumuzu ispatlamaya yetmiyormu?

TÜRKIYE IRANLASMISTIR SADECE ADI KONULMAMIS, ZAMANI BEKLENMEKTEDIR!!!

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

TÜRK MILLETI UYUDUGU SÜRECE ...

 

Türk Milleti yeni degil son 90 yildir uyuyor ve uyutuluyor hemde her konuda. Halkin bu ülkede hic bir zaman bir degeri olmadigi gibi insanlar sindirilerek, korkutularak her seye amen deme noktasian getirilmistir. Ülkede bosuna "devlete karsi gelinmez" sözler 90 yildir duyulmuyor.

 

Eger amaciniz gercekten insanlarin uyanmasini saglamaksa bu insanlari derin uykudan uyandirmaya calisin derim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yozgatta oruç tutmayan savcıya güzel bir nasihat çekilmiş.

Bu dinin nasil siyasilestiginin güzel bir göstergesidir. Ama diger taraftan 90 yildir Alevilere belirli bölgelerde oruc tutmadiklari icin nasihat cekiliyor. Bu nasihatlar 2000 li yillarin baslarina kadar cok net gözüküyordu. O dönemler kimse elestirmiyordu. Demekki insanin kendi basina gelince hak ve hukuku ariyormus. Kars'ta 1990 yilarda bir ögrencinin oruc tutmadigi icin meydanda satirla kesildigini erken unuttuk galiba.

 

Oruc meselesi sadece AKP döneminde degil her dönem hortlamisti. Lütfen olaylari bir bütün olarak degerlendirelim. Ben böyle söylüyorum diye derhal AKP destekciside oluyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Maşaalllah herkes karşılıklı birbirini uyanmaya çağırıyor, etrafınıza bakıyorsunuz herkes uyanık bir uyuyan sizsiniz.Türkiye uyuyor...Evet Türkiye uyuyor....Uyanıklık ne?:Birinin ideolojik tavrının karşısındaysanız uyuyorsunuzdur, onun düşüncesine katıldığınız andan itibaren gözünüz açılır.

 

Eeee herkes uyanıksa sorun yok.Evet diyenler de hayır diyenler de uyanık oldukları perdeden sesleniyor, ha bir de boykotçular vardı...İçeriğe girmedim kusura bakmayın.laugh.gif

 

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Maşaalllah herkes karşılıklı birbirini uyanmaya çağırıyor, etrafınıza bakıyorsunuz herkes uyanık bir uyuyan sizsiniz.Türkiye uyuyor...Evet Türkiye uyuyor....Uyanıklık ne?:Birinin ideolojik tavrının karşısındaysanız uyuyorsunuzdur, onun düşüncesine katıldığınız andan itibaren gözünüz açılır.

 

Eeee herkes uyanıksa sorun yok.Evet diyenler de hayır diyenler de uyanık oldukları perdeden sesleniyor, ha bir de boykotçular vardı...İçeriğe girmedim kusura bakmayın.laugh.gif

 

 

Muhabbetle...

Uyuyanin malini götürürler, öbür dünya´yi düsünmeden uyarmak güzel sey Sayin FUZULİ

 

Bakin kekeme olduk bende katilayayim gemicikler villalar ya bu nasil is anlamadim ye memet ye

 

Hesap diyorsun öbür tarafa gönder diyebilecek kadar piskinler.. bizde evet diyemiyoruz böyle hesaba Sayin FUZULİ

 

Villa burdaysa gemi burdaysa hesapta burda olmali !!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Uyuyanin malini götürürler, öbür dünya´yi düsünmeden uyarmak güzel sey Sayin FUZULİ

 

Bakin kekeme olduk bende katilayayim gemicikler villalar ya bu nasil is anlamadim ye memet ye

 

Hesap diyorsun öbür tarafa gönder diyebilecek kadar piskinler.. bizde evet diyemiyoruz böyle hesaba Sayin FUZULİ

 

Villa burdaysa gemi burdaysa hesapta burda olmali !!!

 

Evet Sayın Efendi Türkler, sizinki de bir yaklaşım tabi.Gemiciğe bakmaya gerek yok ki, kaşının altında gözün var dolayısıyla hayır diyorum diyenlere de evet bu da bir yaklaşım diyorum.

 

Dediklerinize ''Evet, bunlar doğrudur, yolsuzluk güzeldir, işsizlik güzeldir, kandırılmak, soyulmak güzeldir.'' şeklinde evet diyecek aklı başında adam bulmak zordur.Kimse bunlara evet dediği için referandumda evet demeyecek, bu şakilde bir mantık beklemek zorlama olmaz mı?Şu da zordur Sayın Efendi Türkler:'' Bu adamları ben sevmiyorum, yaptıkları her fiilde başka bir niyet görüyorum, dolayısıyla, paketin içine değil de görünmeyen arka yanını görerek hayır diyorum.''demenin evet demeden daha mantıklı olduğu...

 

Muhabbetle...

 

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.