Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DARBENIN ADI BALYOZ


dominik

Önerilen İletiler

Biz burada hukuk konuşuyorsak, söylediklerim geçerli...

 

Başka şeyler konuşanların içlerinde kalmış hınçları, bastırılmış öfkeleri ve kapatılmamış hesapları ile uğraşamayız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 102
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

 

Bütün generaller biz oynamıyoruz,alın siz oynayın birazda askercilik..deyiverseler.. :D ve birer gün arayla istifa edip evlerine dönseler.. :D

 

Sahi neler olur acaba bu durumda..hiç bu olasılığı düşünen varmı.. :D

 

2003den bu güne gelsin o TARAF,sız gazetenin muhabiride bu gün ORDU ne planlar yapıyormuş açıklasın cd yada dvd,ler ile.. :D görelim bizde vatansever DELİKANLIYI.. :D madem bu kadar kolay ulaşabiliyor bu darbe planlarına,buyursun.. :D ne yani bu gün ORDU sanki istirahatemi çekildi,hiçmi plan yapmıyorlar..durup durup TURŞU olmuş sadece sansasyon yaratma amaçlı, darbe mağduriyetini gündemden hiç düşürmeyen tırışkadan nağmeleri yazıp çiziyorlar..biz o ahmet Altan denilen bol sakallının babasını iyi biliriz..en iyi postal boyacısı, cilacısıdır.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Simdi objektif olduklarini iddia edenlere bakalim bir:

 

..."Rifat Hisarciklioglu'nun,basin toplantisindan bahsetmisler"madem ki bahsediyorsunuz o zaman ya hepsini yazin ya da isinize geleni yazarak TARAF denilen gazeteyi savunmayin.Taraf'in bugüne kadar iddia ettigi hicbirseyin asli cikmadi.Ama konu bu degil,konu 'RIFAT HISARCIKLIOGLU'NUN BASIN TOPLANTISI'dir.Rifat Hisarciklioglu,darbe yanlis olmadigini darbe yapanlarin vatan haini oldugunu söyledi,dogrudur,Aynen öyle söyledi.Yalniz Rifat Hisarciklioglu TARAF'i savunmadi ya ne yapti:Önce Taraf'in kendisine atmis oldugu bu camur icin hukuki yola basvurup TARAF hakkinda suc duyurusunda bulundu ve sonra da basin toplantisi yapti ve aynen söyle söyledi:

 

..."Haysiyet cellatlari hakkinda hukuki yola basvurdum.Taraf'in muhabiri,Rifat Hisarcikliogluna aynen sunlari söyledi:Sayin Hisarciklioglu,siz bu konusmanizda Taraf gazetesini kastettiniz,biz ne yaptikki oldu.Demek ki Hisarciklioglu.tasi gedigine oturtmustu.Ayni anda da TARAF'in yol arkadasi yani Fetullah Gülen'in medyasi olan ZAMAN muhabiri de söz alip,ezilip büzülerek birseyler mirildandi.Iste bu gazetelerin gercek yüzleri budur.CIA ve Gülen cemaaatinden finansal destek görüp,serefli insanlara ve serefli Türk Ordusuna camur atma cüreti.

 

Sirasi gelmisken baska bir ayrintidan bahsedeyim:

 

Polisin yaptigi, El Kaide operasyonlarinda yakalananlardan biride "VAKIT"gazetesinden bir köse yazari,adi Mustafa Kaplan.Asker düsmanlari muhakkak bu ismi tanirlar.Ne ilginc degil mi,Türk Ordusuna saldiran gazetenin bir yazari 14 yasindaki kiza tacizden icerde bir digeride,El Kaide üyesi.Yani Taraf aslinda acele ediyor,cünkü darbeye gerek kalmadan bu adamlar zaten tutuklaniyor teker teker,hemde polis tarafindan,bakalim ki Sayin Ahmet Altan ve ortaklarina sira ne zaman gelecek.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Medyada ağızlardaki baklalar yavaş yavaş çıkmaya başlıyor.

 

Silahlı Kuvvetler zaman tünelinden çıkamıyormuş, adada kalan, savaşın bittiğini bilmeyen asker gibiymiş, komünizm tehdidi kalkmış, soğuk savaş bitmiş, vs...

 

Bu nasıl bir hayal dünyasında yaşamak, bu nasıl bir herkesi kendi zeka düzeyinde zannetmektir, benim aklım almıyor. Böyle bir asker tasavvuru, nasıl sığ ve yoz bir zihinde canlanabilir, ben buna inanamıyorum. Yok, ağzı iki laf yapabilen, iki kelimeyi bir araya getirip cümle kurabilen insanlar böylesine sığ olamaz! Bu işin altında başka nedenler var!

 

Bunlara kalsa ülke ABD ve Sovyet emperyalizmleri arasında mengeneye sıkıştırılmış midye gibi ezilmeli, asker "bana vazife değil" diye seyre bakmalıydı. Bu kalemşörler kim yeni efendileri olursa ona koşa koşa hizmete yetişirler nasılsa, onlar için efendilerinin kim olacağı farketmez. Onlar için tapılacak iki şey vardır: Reyting ve para...

 

Dünyada kiraların bu kadar ucuz olduğu bir ikinci ülke var mı, çok merak etmekteyim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DTP'nin bile teklif edemedigi seyi,Ahmet Altan dün gazetesinin basliginda teklif ediyordu:"ASKERLIK KALDIRILSIN"!

 

Düsünebiliyormusunuz,nasil bir mantikla hareket ediyorlar.Askerlik kaldirilsin,Sevr geri getirilsin.Atatürk'ün adi silinsin.Kardes Yunanli tekrar Izmir'e ayak bassin.Yeminle söyleyebilirm ki bunlar ellerine cicek alip Yunanli kardeslerini Kordon boyunda karsilamaya giderler.Kendi askerine,kendi milletine,kendi tarihine bu denli düsman olanlarin Ali Kemal'den,Peyami Sefa'dan ne farki olabilir ki?

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ordunun plan tatbikatlarını belgeden sayıp, halkı galeyana getirenler, planlı bir şekilde orduya saldıran düzencilere ne diyecekler? Plansa orduya saldıranlarınki de plan. Copy paste darbe hikayeleri üreten gazete müsfettelerinin, TSK’yı yıpratma planları tıkır tıkır işliyor ve kaynak göstermeden bastıkları haberler tel tel dökülüyor. Bu demokrasi bizimde, bu ordu bizim değil mi? Ordunun demokrasiye saldıracağını varsayıp, barut fıçısına dönenler, ordu planlı bir şekilde yıpratılırken niye susuyorlar?

 

Daha geçen gün foruma atılan, şehidimizin tabutundaki bayrak haberinin birinci ağızdan yalanlamasını ekledim. Bu son darbe hikayesi de birçok çelişki ile dolu. Planların sahibi olduğu iddia edilen komutan saatlerce canlı yayında bekledi, Taraftan birileri ile konuşmak ve yüzleşmek için. Ne gelen vardı ne giden. Taraf gazetesi bastığı ve yalan olduğu kanıtlanan birçok haberle, TSK’yı yıpratmayı misyon edindiğini çoktan kanıtladı. Eğer yalan haber basıyorsanız, bu iftiraya girer ve bunu organize bir şekilde yapıyorsanız bu daha büyük bir suçtur. Demokrasiyi diline dolamakla demokrat, taksimde cuntacı baro diye pankart açmakla hukuk sevdalısı olunmuyor maalesef. Daha suç kanıtlanmamış, delillerin güvenilirliği bile belli değil iken, ülkenin omurgası orduyu yargısız infaz ederek, demokrasi, özgürlük ve hukuk savunulamaz. Ne acıdır ki, şüphelerle birilerini ipe götürecek bir düzen kurmak isteyenler, bugün meydanlarda demokrasi ve hukuk isterük diye ciğerlerini parçalamaktadır. Demokrasiyi ve hukuku bundan ibaret sanan bir topluluk, hayalini kurduğu kendine göre adil düzende bir birey olmak yerine, baskın devletlerin büyük projelerinde, bilinci ipotekli bir piyon olmaktan öteye gidemez. Darbeler bu ülkeye her zaman zarar vermiştir ama ipleri Amerika’nın elinde bir hükümetten fazla değil. Hissedilen bu tepkiler, ordumuzu emperyalist devletlerin önüne bir av gibi koymak isteyenlerin planlarına duyulan tarifsiz öfkedir. Afganistan’da, Irak’ta binlerce masum sivilin kanına giren, demokrasiyi gökten B2'lerle indiren bir devletin, araştırmayan, sorgulamayan Türk gençlerinin diline doladığı demokrasi sevdası artık haddinden fazla sırıtmaya başladı. Sevin, sevilin ama bu işe her şeyden önce vatanınızdan ve onu var eden değerlerden başlayın. Seksen darbesinde sağa 5, sola 15 tarife uygulayan da TSK idi, bugün alçakça saldırılarla tasfiye edilmeye çalışılan da yine aynı TSK. Gelin görün kü, liboş aydınlar önderliğinde orduya karşı açılan bu savaşta, TSK ya ilk sahip çıkan o 15 lik tarifeden bedel ödeyen sol kesimdir. Vatanı sevmek işte böyle bir fedakarlık gerektirir. Federal büroların kozmik odalarında şekillenen, bilmem ne hoca efendilerin dergahında dikte ettirilen, hangi TARAFtan oldukları çok açık gazetelerde çarşaf çarşaf basılan demokrasiyi sevmeye benzemez.

 

Sayın demokrasi sevici arkadaşlar! Bir darbe planı da Sayın Yılmaz Beyden. Hürriyet’ten Yılmaz Özdil’in yazısına bir göz atın ve eğer bulabilirseniz, bu planları yapan generaller hangi mahkemelerde yargılanmış kaç yıl hapis yemiş onu da ekleyin lütfen size zahmet. Başkasına iş yüklemek adetim değildir ama ben maalesef bulamadım…

 

“Al sana darbe planı

 

Darbe kabinesi açıklandı.

4’ü ölü.

Beni de askerci diye yazmışlar ama, o tarihte ben işsizdim aslında iyi mi... Mesela, darbe kapsamında bombalandığı öne sürülen HSBC havaya uçtuğunda, 2’si listede bulunan 3 arkadaşımla tavla oynuyordum... Hesapta işimiz askere destek vermek ama, işimiz yok! Dolayısıyla, kendimizi faydalandıracaktık da, nasıl faydalandıralım birader?

 

Neyse, boş verin... Hadi gelin, bir darbe planını da ben açıklayayım!

Kod adı, “yarından sonra”...

 

Anayasa lağvedilecek.

Parlamento lağvedilecek.

Sıkıyönetim ilan edilecek.

Hazine, orduya bağlanacak.

Polis, ordunun emrine girecek.

Sivil yargı rafa kaldırılacak.

Yargılamaları asker yapacak.

Şüphe, tutuklama için yeterli...

Zorunlu göç emri verilebilecek.

Gerekirse mülklere el konulacak.

İstihbarat Bakanlığı kurulacak.

Devlet dairelerindeki tüm verilerin yanı sıra, vatandaşlara ait adresler, telefon numaraları, kredi kartı, banka bilgileri tek elde toplanacak. İç karışıklıkları bastırmak için “özel tümen” oluşturulacak. Önce plastik mermi, yetersiz kalırsa gerçek mermiyle, vur emri verilecek. İki milyon kişinin tıkılacağı kamplar inşa edilecek. Şehirlerde yemek dağıtımını ordu yapacak.

 

Ulusal güvenlik senaryosu bu.

 

ABD’nin.

 

Senaryo diyoruz ama, 2007’de yasalaştı. Yukarıda yazdıklarım sadece bir bölümü, basına yansıyanlar... Gizli tutulan “kozmik” bölümleri hâlâ tartışılıyor.

Belgeseli bile yapıldı.

 

Demem o ki.

Ulusal güvenlik senaryolarını “darbe planı” diye ahaliye kakalamaya çalışan “iliştirilmiş” gazeteciler, Buş’u Buş’una kendilerini yormasınlar...

Taaa Washington’a kadar yolunuz var, yürüyün, anca gidersiniz!”

 

Yılmaz ÖZDİL - Hürriyet

23 Ocak 2010

Kaynak: -http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13561133.asp?yazarid=249&gid=61-

İkinci darbe planı da benden. Adı “ Darbeli Matkap” ve şuan plan sadece isimden ibaret ama merak etmeyin, bu planlara prim yaptıran isimleri. Benimkinin de oldukça yaratıcı olduğunu düşünüyorum. İsim tutsun da, gerisini birkaç aydın, copy – paste ile doldurur zaten birkaç güne, merak etmeyin…

 

Saygılarımla,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DTP'nin bile teklif edemedigi seyi,Ahmet Altan dün gazetesinin basliginda teklif ediyordu:"ASKERLIK KALDIRILSIN"!

 

Düsünebiliyormusunuz,nasil bir mantikla hareket ediyorlar.Askerlik kaldirilsin,Sevr geri getirilsin.Atatürk'ün adi silinsin.Kardes Yunanli tekrar Izmir'e ayak bassin.Yeminle söyleyebilirm ki bunlar ellerine cicek alip Yunanli kardeslerini Kordon boyunda karsilamaya giderler.Kendi askerine,kendi milletine,kendi tarihine bu denli düsman olanlarin Ali Kemal'den,Peyami Sefa'dan ne farki olabilir ki?

 

 

saygilarla

Hala korku ve düsmanlik senaryolariyla ayakta kalmanin hesabi yapiliyor. Askerlik kalksindiyenler derhal Yunanli kardeslerini kordon boyunda karsilarlarmis. Bunun ismi sadece nefret, düsmanlik ve korku senaryosudur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Balyoz gibi sorular

 

Genelkurmay’ın açıklamaları medyayı tatmin etmediği gibi kafaları karıştırdı. Haberlerde ve köşe yazılarında Genelkurmay’ın cevap vermesi istenen sorular ardı ardına sıralandı.

 

Genelkurmay’ın Balyoz Planı’yla ilgili internet sitesi ve ‘İhtiyaç Hali’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında iki açıklaması ile bazı gazetelerin Ankara temsilcilerine yapılan bilgilendirme medyayı tatmin etmediği gibi birçok soruyu da beraberinde getirdi. Gazete ve TV haberleri ile köşe yazarlarının sütunlarında Genelkurmay’a onlarca soru yöneltildi. İşte o sorular:

 

İSMİ DEĞİŞİK OLSA DA PLAN VAR MI?

 

• Genelkurmay Taraf’ın yayımladığı ‘Balyoz Güvenlik Harekât Planı’ belgelerin Genelkurmay Başkanlığı’nın 2003-2006 Tatbikat Programı’nda bulunan ve 1. Ordu Komutanlığı tarafından 5-7 Mart 2003 arasında icra edilen Plan Semineri’ne ilişkin olduğunu söyledi. Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Metin Gürak ise önceki gün “Balyoz isimli bir planımız yok” dedi.

 

• Balyoz Planı ya da ismi değişik olsa da savaş oyunları seminerinde “Hükümeti devirmek için, cami bombalamak, şehit sayısını artırmak, ekonomik kriz çıkarmak, gazetecileri tutuklamak, darbe hükümetini belirlemek” gibi unsurları içeren bir senaryo oynandı mı oynanmadı mı?

 

PLANDAKİ İÇ TEHDİT AK PARTİ Mİ?

 

• Genelkurmay ilk açıklamasında “Plan Semineri’nin gayesi, dış tehdide ilişkin olarak hazırlanan Harekât Planları’nı geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamaktır” dedi. Balyoz Planı’ndaki eylemler hangi dış tehdidin unsuru?

 

• Genelkurmay açıklamasında “Plan Semineri’nin, Ordu Geri Bölge Emniyeti ve savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi halinde uygulanan sıkıyönetim konuları üzerinde de durulmuştur” denildi. ‘Plan seminerinde bahsi geçen iç tehdit AK Parti hükümeti mi? (Radikal)

 

GENELKURMAY HAKİME GÜVENMİYOR MU?

 

• Seminerde subaylar dış tehditten kurtulma planlarıyla birlikte hükümeti değiştirip yeni hükümet kurma gibi sıkıyönetim senaryosunu da konuşup belge ve raporlarına yansıttı mı?’ (Radikal)

 

• Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, Kozmik Oda’daki incelemeyi gerekçe göstererek “Devlet sırrı deşifre olduğu için buradaki planları iptal ediyoruz” dedi. TSK, hakime güvenmiyor mu? O plânları gören askerî personel bir hâkimden daha mı güvenilir? (Zaman)

 

ORDU HALKINI DÜŞMAN GÖRÜR MÜ?

 

• Genelkurmay yaptığı açıklama ile Balyoz Planı’nı sahiplenip savundu. Şimdi İlker Başbuğ’a sormak istiyorum o binlerce sayfalık seminer belgelerini okudunuz mu? Savunduğunuz o belgeleri sahiplenerek, o seminerde işlenen suçları da sahiplendiğinizin farkında mısınız? (Taraf)

 

• Bir ordu kendi halkına karşı tatbikat düzenleme hakkını kendinde nasıl görür? Halk, aleyhine tatbikat düzenlenecek düşman mıdır? (Star)

 

• Kimisi ‘niçin şimdi yayımlandı?’ diyor. Üç hafta önce yayımlansa veya beş ay sonra yayımlansa ne değişecek? Sorulacak soru, bu tür ‘Plan Seminerleri’nin nasıl yapılabildiği? (Radikal)

 

GERÇEK Mİ SORUŞTURMASI AÇILACAK MI?

 

• Genelkurmay bazı gazetecilere yaptığı bilgilendirmede “Plan ve raporları imha edildi. Bizde böyle bir doküman yok” denildi. Genelkurmay, imha edilen ve kendilerinde hiçbir kaydı olmayan bir planın içeriğini yalanlayabilir mi?

 

• Genelkurmay bazı gazetecilere yaptığı bilgilendirmede “Böyle bir plan ve seminerle ilgili bir emir yok. Buna rağmen yapıldı ise bu o planı yapan ve konuşanları bağlar. Bu konuda kimseye kefil değiliz” diyor. Genelkurmay, bu açıklamaları kameralar ve gazeteciler karşısında yapmıyor?

 

• Genelkurmay “Seminerde bu plan konuşuldu mu” soruşturması açacak mı?

 

‘Kozmik Oda’ imhadan önce mühürlenmeli

 

Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu’nun, Seferberlik Tetkik Kurulu’nda hakimin incelediği planların hepsinin devlet sırrı niteliği kaybolduğu için imha edileceği” açıklaması hukukçuların tepkisini çekti. İncelenen belgelerin delil olup olmayacağına bizzat yapan hakimin karar vereceğini belirten emekli Cumhuriyet başsavcısı Petek, Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’yi kozmik odayı dava sonuçlandırılıncaya kadar belge asıllarının muhafazası için koruma altına almaya çağırdı.

 

SAVCI HARAKETE GEÇMEZSE SUÇ İŞLER

 

Belgelerin imha edilmesinin delillerin karartılması anlamına geleceğini belirten Petek, “Belgelerin imha edilmesi soruşturma devam etmekte iken delillerin yok edilmesi anlamına gelir. Delillerin yok edileceği basın önünde söylendiğinden inceleme yapılan suç konusu belgelerin imhasının önlenmesi gerekir. Hıfzı Çubuklu’nun açıklamasından sonra savcının hemen harekete geçmesi yargıla sonuna kadar belge asıllarının muhafazası yönünde karar aldırması gerekir. Suç oluşturması muhtemel delillerin imhası, kaybolması ve karartılmasını önlemek ve gerekli tedbirleri almak savcının görevidir. Yapmaması görevi ihmal oluşturur” diye konuştu.

 

HIFZI ÇUBUKLU GİZLİLİĞİ İHLAL ETTİ

 

Çubuklu’nun “kozmik büroda yapılan aramalar sonucunda bir şey bulunamadığı” açıklamasına da tepki gösteren eski Başsavcı Petek “Çubuklu’nun söylemi hem soruşturmanın gizliliğini ihlaldir hem de adil yargılamayı etkilemeye teşebbüstür” dedi. • LÜTFİ KAPLAN

 

Kaynak: -http://www.stargazete.com/politika/balyoz-gibi-sorular-haber-240042.htm-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Balyoz kozmik odada gizlendi

Taraf - Istanbul - 24.01.2010

 

Genelkurmay Başkanlığı, Selimiye Kışlası’ndaki plan semineri hakkında bilgilerinin olmadığını açıkladı. Oysa, o toplantının yazılı ve elektronik kayıtları arşivlenerek kozmik odada saklandı

 

Genelkurmay Başkanlığı, Selimiye Kışlası’nda 5-7 Mart 2003 tarihlerinde yapılan plan seminerlerinde değerlendirilen Balyoz Harekât Güvenlik Planı’yla ilgili olarak, “Bizim sistemimiz içinde böyle bir bilgi yok” açıklaması yaptı. Genelkurmay’a göre “harp oyunu” oynanan o plan seminerlerinden geriye herhangi bir belge kalmamış. Genelkurmay, o seminerlerde nelerin konuşulduğunu ve nelerin kararlaştırıldığını da bilmiyor. Değerlendirilen konuların özetini içeren sonuç raporu ise, Genelkurmay arşivlerinde dört yıl bekletildikten sonra imha edilmiş...

 

Islak imzalı ‘saklayın’ talimatı

Oysa Taraf’ın elindeki belgeler, hazırlıkları inceden inceye planlanan bu plan seminerinin kayıtlarının, gizlilik derecesi yüksek olan diğer askerî belgeler gibi “Kozmik”te koruma altına alındığını gösteriyor. Birinci Ordu Komutanlığı Harekât Başkanı Kurmay Albay Süha Tahyeri’nin ıslak imzalı talimatına göre, Selimiye Kışlası’nda düzenlenen ‘rütin’ plan seminerinin yazılı ve sesli kayıtları, kozmikte saklandı. Albay Süha Tanyeri’nin plan seminerinin arşivlenerek kozmikte saklanması için gönderdiği 11 Mart 2003 tarihli, dört maddeden oluşan “Gizli” ibareli talimatı aynen şöyle:

 

»1 “ 1’inci Or. K.lığı Plan semineri 05-07 Mart 2003 tarihleri arasında icra edilmiştir.

»2 Plan semineri icrası kapsamında yapılan tüm hazırlıklar arşivlenmek maksadıyla CD’lere kopyalanarak Kozmik’te saklanacaktır.

 

»3 Plan semineri ile ilgili bilgiler bilgisayar ortamında ve evrak olarak Kozmik haricinde bulundurulmayacak (menfi), bilgisayarda bulunan konu ile ilgili bilgiler silinecektir.

»4 Belirtilen işlemin yapılarak, sonucunun 14 Mart 2003 tarihine kadar 1’inci Ordu Komutanlığı’nda bulundurulmasını...”

 

Bilgisayar kopyaları silindi

Albay Süha Tanyeri’nin emrinin yerine getirildiğini gösteren cevap yazısı ise 14 Mart 2003 tarihli. Üçüncü Kolordu Komutanlığı’nda görevli Kurmay Başkanı Vekili Albay A. Turgut Değerli imzasıyla Birinci Ordu Komutanlığı’na gönderilen yazının konu başlığında, “Plan Semineri ile ilgili bilgilerin Arşivlenerek Kozmik’te Saklanması” yazıyor. İki maddelik o kısa yazıda şunlar belirtiliyor:

 

»1 “1’inci Ordu Komutanlığı’nda 05-07 Mart 2003’te icra edilen Plan Seminerine ait tüm yazılı ve elektronik yazılar toplanarak arşivlenmek üzere Kozmik’e teslim edilmiştir.

»2 Plan Semineri ile ilgili hiçbir evrak ve dokümanın Kozmik haricinde bulundurulmadığı ve bilgisayar ortamında bulunan dosyaların silindiğini, arz ederim.”

 

Birinci Ordu Harekât Başkanı Kurmay Albay Süha Tanyeri ile Üçüncü Kolordu Komutanlığı’nda görevli Kurmay Albay A. Turgut Değerli arasında geçen bu yazışma, plan semineri kayıtlarının Kozmik’te arşivlendiğini gösteriyor. Genelkurmay Karargâhı’nın, geçen yedi yılın ardından bu belgelerin varlığından haberdar olmadığını iddia etmesi ise başka bir vahametin işareti.

 

Kaynak: -http://www.taraf.com.tr/haber/46702.htm-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İkinci Kardak krizi

 

Balyoz Harekât Planı’ndaki ses kayıtlarına göre Tuğgeneral Yurdaer Olcan, “milli birlik için” Yunanistan’a karşı düşük yoğunluklu çatışmaların planlanmasını teklif ediyor

 

Genelkurmay’ın “bilgimiz dahilinde yapıldı” dediği 5-7 Mart 2003 tarihli 1. Ordu’daki plan seminerinde üzerinde durulan senaryolardan biri akla Kardak Krizi’ni getiriyor. Plan seminerinin 175 sayfalık ses kayıt dökümlerinde Tuğgeneral Yurdaer Olcan birinci öncelikli olarak gördüğü iç tehdidin halledilmesi, ülke içinde milli mutabakatın sağlanması için Yunanistan’a karşı düşük yoğunluklu çatışmaların planlanmasını teklif ediyor.

 

Basını da kullanalım

Dönemin 1. Zırhlı Tugay Komutanı olan Olcan’ın

teklifi şöyle: “İç tehdidin birinci öncelikli hal edilmesi gereken bir tehdit olduğunu düşünmekle birlikte bence komutanım iç tehdidin çözülmesi, ülke içerisinde özellikle vatandaşlar arasında birlik, beraberlik dayanışma duygusunu da artırması bakımından küçük çaplı düşük yoğunluklu çatışmalarla Yunanistan’ın psikolojik destek sağlaması amaçlı -yoksa oradaki mil kararının çözülmesi zor bir konu büyük bir çaplı harekât veya siyasi çalışmalar gerektiriyor- bu nedenle komutanım, Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri’nden hatta sınırda küçük çaplı olayların gerekirse basını da kullanarak halkın bir amaç birliği etrafında toplanmasının sağlanmasına fayda sağlayacağını, siyasi tedbirleri de alarak iç tehdidin öncelikle ve yurt sathında giderilmesinin sağlanmasını müteakiben uzun vadede komutanım, Güneydoğu, Kuzey Irak meselesinin halledilme-sinin uygun olacağını düşünüyorum. Arz ederim.”

 

Kuzey Evros kriz planı

Seminerin 3. gününde bizzat dönemin 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan tarafından bu teklif dile getiriliyor ve tartışmaya açılıyor.

 

Doğan’ın teklifi Yunanistan’ın Türkiye sınırındaki Kuzey Evros’un bir kısmına Türk ordusunun girip suni bir kriz çıkartması.

 

Doğan şöyle diyor: “Bunun dışında diğer bir harekât tarzı da tabii Hava Kuvvetleri’nin tahsisi sureti ile bölgeye yeterli hava gücünün tahsisi sureti ile iç güvenlikte eş zamanlı sınırlı kuvvetlerle Sulucadere Tarafeyni, Kızıldere güneyinde belli bir dar alanda Yukarı Kuzey Evros diyeceğimiz bölgenin ele geçirilmesi sureti ile her iki harekât tarzını yani hem iç güvenliği hem bunu yapabileceğimiz konusunda bir görüş belirdi. Bu harekât tarzımızın da aynı zamanda içte, dışa karşı bir harekat olacağı için milli birlik ve beraberliğin sağlanmasına bir katkı sağlayabileceği düşünceleri belirtildi.”

 

Gökçeada’yı nasıl Rumsuzlaştırdık

Aynı neminerde Plan Harekât Şube Müdürü Albay Tuncay olarak adı verilen bir subay tarafından yapılan sunum ise Gökçeada’dan Rumların nasıl sistematik bir plan içinde göçe zorlandığını ortaya koyuyor. Tuncay’ın sözleri Gökçeada’ya ilişkin anlatılan 1965’te kurulan Açık Cezaevi’ne gelen mahkûmların tacizleri sonucu Rumların göçe zorlandığı iddialarını doğrular nitelikte: “Şimdi burada çok mahrem çok gizli şeyleri de ne yapıcağız görüşeceğiz. Zaten öyle yani plan çalışmasının ana amacı bu. İlk kapsamda buradaki Rumları Gökçeada’dan göçertmek için jandarma komando birliği gönderdik. Bölgeye açık hapishane yaptık. Bölge içerisinde bunun sonuçları da önemli işte miktarda göç oldu. Adım adım sanıyorum devlet kuruluşlarında bölgede bir işte açık cezaevinde bazı şeyler yapıldı bazı ekimler dikimler falan filan. Bunun ortaya saldığı bazı konular bunu tartışmıyorum. O zamanki şartlar içerisinde şimdi böyle bir şey yapmak olanak dışı ama o zamanki Türk Yunan ilişkileri çerçevesinde böyle bir şey yapılma zarureti çıkmış onlara da Batı Trakya’daki uygulamalara karşı. Sonra kuvveti çekince de bölgeye komando birliği koyduk.”

 

Kaynak: -http://www.taraf.com.tr/haber/46700.htm-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya arkadaşlar, biz de bazı Pentagon senaryolarını, New Ottoman planlarını, Kürdistan haritalarını, yani böyle bir sürü think-tank senaryo çalışmalarını çok okuduk, yazdık, yorumladık ama hiç böyle ortalığı ayağa kaldırıp davul zurna çalmadık, bir şeyimizde boncuk bulmuş gibi terelelli oynamadık yahu!

 

Senaryo olduktan sonra, oturur yazarsın, Marslılar dünyayı işgale girişince atıyorum Japonlar veya Çinlileri filan Marslı işbirlikçisi gösterirsin, Çinlileri hidrojen bombalarıyla yok etmekten başka çare olmadığını belirtir, hatta yok edersin... Senaryo bunlar yahu! Think-tank, stratejik araştırma ve planlama... Endüstride ar-ge neyse stratejide think-tank odur. Vazgeçilemez, yapılmasa da olur denemez! Pentagon ve tüm diğer belli başlı başkentler her allahın günü yapsın da bizim elimiz armut mu toplasın, nedir yani?

 

Bu tür stratejik çalışmalarda kod adı filan kullanılmaz, güncel isimler neyse onlar kullanılır. Çünkü zaten bunlar komuoyuna açıklansın diye yapılmıyor, gizli ibareli dosyalardır. Yani örneğin Pentagon istemez ki Kürdistan kurulması ile ilgili bir think-tank çalışması Türkiye'ye sızdırılsın! Bu yüzden gizli ibarelidir yani, bir şey olacağı, mahkemeye filan verileceği için değil! Diplomatik soğuk etkiler yaratmasın diye!

 

Bunlar işi iyiden abarttı. Olayı toplu linç kampanyasına, kin ve nefret cinnetine dönüştürmek için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Yani ben çok yakın geçmişte söylemiştim: Şimdi arasam bulur çıkarırım bu forumdan:

 

Ordunun itibarını aşındırmak için yardıma çağırmadıkları bir çekirge saldırısı, bir karınca istilası ve bir de Genelkurmay'a düşecek bir meteor kaldı! Yapabilseler bunları da yapacaklar! Hatta bunların olması için belki kırk gece dua seansları düzenliyor da olabilirler! Bu seanslara Atlantik ötesinden himmet ve roketleme takviyesi de eminim yapılıyor ve uzaya üfleniyordur!

 

Bakın hiç bir dış işgal, iç desteksiz olmaz. Fatih İstanbul'u alırken bile "Türk sarığını Latin şapkasına tercih ederiz" diyen Ortodoks halkın desteğini almıştı. Sovyetler Afganistan'a komünist devrimcileri korumak için girmişti. ABD Irak'a Saddam muhaliflerinin desteği ile girdi. Yekten, ortada fol yok yumurta yokken lambadak girilmez bir ülkeye. Yine ABD Sırbistan'a Boşnakları korumak için girdi. Yani orada bir destek, bir yandaş illa ki olacaktır.

 

O yüzden, hiç "kendi halkına karşı plan yapılır mı?" filan demeyin. Bu ülkede de "AB mandasını, Türk egemenliğine tercih ederiz" diyenler var mı yok mu? "Atatürk'ü sevmem, Humeyni'yi severim" diyenler var mı yok mu?

 

Bu think-tank, bu senaryo, bu stratejik araştırma arkadaşım! Hiç kusura bakmayın! Her olasılığa açık olmak zorundadır. Yazamazsınız, çizemezsiniz, tasarlayamaz, planlayamazsınız diye bir kayıtlama olmaz! Adı üstünde stratejik araştırma, senaryo!

 

Ha, ama bunlar açıklanmaz, gizlidir, gizliliği de suç filan olduğundan değil... Böyle bulunca bir şeyinde boncuk bulmuş gibi göklere zıplasınlar diye de değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kürt isyanlarinin amaclarini acikliyoruz,dis güclerin Türkiye üzerindeki kirli emellerini ve Türkiye'de onlarin taseronlugunu kimlerin yaptigini isim ve belgelerle yaziyoruz;Bunlarin hicbirisi gecerli degil ama,Taraf,Star,Yeni Safak,Zaman,Vakit vs.gibi CIA VE Fetulahci medyanin yazdiklari ve yaptiklari iftiralar gecerli.Nedne gecerli oluyorun tek cevabi:TSK düsmanligini bu medya üzerinden devam ettirip tatmin olmak.

 

Dünyanin hicbir ülkesinde, o ülkenin serefli bir gazetecisi,"BIZIM ORDUMUZ OLAY CIKARIP FILAN ÜLKEYLE HARP EDECEKTI"diye ahlak disi bir iftirada bulunmaz ve hicbir ahlakli insanda bunlara inanmaz.

 

Siyasi ve Mezhepsel ideolojilerin pencesinde olanlardan uzak durmak gerekir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani bir de medya kalemşörleri türlü gülünç ve kendi düzeylerini gösteren yorumlar yapmaz mı, yok asker adada kalmış ve savaşın bittiğini bilmeyen asker gibiymiş, bilmem ne... :D

 

Bunu söyleyen medya baronları asıl kendilerinin dünyadan, dünyada yapılan stratejik araştırmalardan tümüyle habersiz, ayakta uyuyor olduklarının farkında değilseler eğer, ya olağanüstü zeka yoksunudurlar, ki bu olamaz, o halde aslında uyumuyor, uyutma misyonlarını ifa etmekteler... Aldıkları ücret karşılığında...

 

Asker neyin bitmiş, neyin bitmemiş olduğunun çoook ama çok iyi farkında, merak buyurmasınlar.

 

Şundan emin olun: Kuvayı Milliyeyi mücadeleden vazgeçirmek ve Atatürk'ü yok etmek için bu derece büyük güçler seferber olmamıştı. Daha kötüsü, halk bu kadar uyutulmuş ve bilinçsiz değildi...

 

Kesinlikle emin olun ki durum o günlerden daha vahimdir. O zaman ne yapsalar yok edemedikleri bir Atatürk liderliği vardı en azından. Bu karizma ile başa çıkmak imkansızdı. Atatürk her konuştuğu, her görüştüğü kişiyi derhal kendine bağlıyordu, kim olursa olsun. O kişi hemen Atatürk için ölmeye hazır hale geliyordu. Artık böyle kişilikler gelmiyor dünyaya...

 

Bu söylediğimi Atatürk'ü görmüş bir kişi ile konuştuğunuz anda anlarsınız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Bu gün başbakan diyorki..bunlar gerçek..yani senaryo değil..gizli saklı yapılanlar bu gün ortaya çıkıyor saklayamazlar falan..yine bu gün zaman gazetesi manşetten diyorki..dün madımakı yakanlar bu gün camide bombalar.. :D

 

ASKER OCAĞI değil adeta fitne yuvası..terör ve karışıklığın kozmik odası..hemde elemanların tümü akademik kartvizit sahibi,kurmay yani.. B)

 

ORDUYA toz kondurmayacağız elbet..o toz bizim kaldırdığımız toz..sizin kaldırdığınız toz(siz derken TARAF olup Orduyu tuu kaka ilan edenler lavğ edelim diyebilenler).. B)

 

Ayrıca bu ORDU İran devrim muhafızları ordusu değil,saddamın tek mermi atmadan teslim olan toplamalardan kurulu ordusu değil..bu ORDU T.C ORDUSU,dur..Cumhuriyeti kuran KURUM,dur..şimdide kurduğunu korumak ve kollamakla meşkuldür..yerseniz.. :D yemesseniz HAMDOLSUN deyip kalkarsınız sofradan.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yine bu gün zaman gazetesi manşetten diyorki..dün madımakı yakanlar bu gün camide bombalar.. :D

:lol: Zaman yolcularının lafı dönüp dolaşıp buraya getireceklerinden öyle emindim ki, hiç şaşırmadım...

 

Zaman yolculuğu yapıp Habil ve Sezar suikastlerini de aydınlatacaklarından da artık şüphe duymayacağım neredeyse!

 

Dogmatikler için hiç tahmin edilemeyecek bir davranış şekli değil. Çünkü dogma şeytan diye hayali bir varlık icat eder, tüm kötülükleri, tüm olumsuzlukları bu atamaya yükler. Tüm nefretini de her olumsuzluğun kaynağı, ta kendisi olarak gördüğü, zihninde büyüttüğü bu kavrama yöneltir.

 

Bu zihin yapısı artık bir daha kolay kolay nedensellik karmaşasını çözümleme çabasına girmez, analiz yeteneği körelir. İşin kolayını bulmuştur nasılsa, aklından geçen her şey ya şeytanın üflemesi, ya meleğin ilhamıdır, başka bir şey düşünemez.

 

Bu dogmatik zihin yapısının bir yenilik üretmesi neredeyse olanaksızdır. Şeytan-melek çemberinden döner durur.

 

Hani hacının aklına hac yolunda türlü düşünceler geliyormuş da şeytanı suçlaya suçlaya en sonunda şeytan dayanamamış ya... :D Bilirsiniz fıkrayı...

 

Bakla ağızlardan çıkmaya başladı. Ergenekon da fasa fiso olacak, o da anılmaz olacak yakında, tüm suçlamalar direk doğrudan ordunun kendisine yöneltilmeye başlanacak. Ergenekon zaten geçici bir bahaneydi. Önce "amacımız ordunun içindeki darbecileri temizleyip orduyu aklamak" diye tuzak söylemlerle işe başladılar. Zaten içlerinde tutamıyorlar, zaman zaman taşıp kabarıyor: "Ordu yeniçeri olmuş, lağvedilmeli" diyorlar. Bunun Türkçesi "iç savaş çıksın artık" dır. Çünkü yeniçeri nasıl lağvedildi biliyoruz, kışlaları topa tutuldu, kaçanlar orda burda yakalanıp öldürüldü. (Sakın birisi kalkıp yeniçerinin lağvı iyi mi kötü mü oldu tartışması açmasın, buradaki konu bu değil elbette!)

 

Onun da Türkçesi: "Artık bölünme gerçekleşsin" dir. Onun da Türkçesi: "Sevr yeterince ertelendi, artık hayata geçsin" dir. Onun da Türkçesi: "Bir Kürdistan, bir de şeriat devleti kurulsun, federasyona gitsinler" dir. "Geriye küçük bir laik Kemalist devlet çok diretirse, kalırsa kalsın, nasılsa artık esamesi okunmaz."

 

Daha başka çıkan baklalar da var ağızlardan. Eee, başbakanın söylediği gibi hiç bir şey gizli kalmıyor! "Bakın Çekoslavakya ne güzel hır gür olmadan kuzu kuzu ayrıldı, Çekler yoluna, Slovaklar yoluna! bakın ne güzel anlaşarak boşandılar! Bakın ne cici oldu! Güzel güzel boşanmayı kabul etmezseniz, şiddetli geçimsizlikten başkaları gelir boşar!"

 

Evet, utanmadan sıkılmadan, artık açıktan ortalıkta dolaşan laflar bunlar! Bol dolarlar karşılığı rapor yazdırılan koca proflar bu lafları ediyor! Kimse de demiyor ki "ne boşanması arkadaşım, herkes herkesle boşanmaya kalksa, dünya Atina Isparta şehir devletlerine, derebeylikler çağına geri döner! Etnik mi kalmış, ırk mı kalmış, tüm insanlar kaynaşmış, iç içe girmiş. Nasıl boşanacaksın, çocukları nasıl paylaşacaksın, hepsi melez, sen neden bahsettiğini bir durup düşünüyor musun?"

 

Yahu, şehir devletlere bölünse yine iyi, şehirler bile yirmi gettoya bölünür yahu!

 

Yani bir tarihe atama yapılıp bir "Türk" adlandırması yapılması etrafında bunca kıyamet! Bunun iyi niyetle bağdaşır hiç bir yanı yoktur... Morklar gelip Bizansı yenip kursalar da Morkiye olsaydı yahu, ne çıkardı? Bin türlü layığınıza kavuşun e mi!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

konuya 2 dakikalığına maydanoz olup kaçayım :)

 

Eğer bizim böyle her planı programı ıvırı zıvırı ortada olan bir ordumuz varsa baştan ayvayı yemişiz zaten :D

 

her işi darbe planı olan bir ordumuz varsa o zman o AYVA biz oluyoruz

 

ha bide benim bildiğim ordu DARBE yapmak isterse oturup plan mlan yapmaz ertesi gün sabah namazının ardından cami hoparlöründen duyarız darbeyi :P:D

 

yok işin kötüsü zorla DARBE yaptırtacaklar adamlara :stuart::lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Dünyanin hicbir ülkesinde, o ülkenin serefli bir gazetecisi,"BIZIM ORDUMUZ OLAY CIKARIP FILAN ÜLKEYLE HARP EDECEKTI"diye ahlak disi bir iftirada bulunmaz ve hicbir ahlakli insanda bunlara inanmaz.

 

Lütfen ordusu cuntacilik yapipta vea yapma pilanini bilipte yazmayan bir ülkenin gazetecisini söylermisiniz burada? Yani hangi ülkenin benzeri bizim ülke gibide oradaki "serefli" gazeteciler sirf dis dünyaya iyi görünmek icin ordularinin pisliklerini aciga cikartmamislar? Varsa böyle bir örnek gösterin, yoksa varmis gibi yorum yapmayin lütfen.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Balyoz kozmik odada

 

O dönem Albay olan Tanyeri ile Değerli’nin Mart 2003 tarihli ‘kozmik saklama’ yazışmaları Balyoz Planı’nın bir örneğinin kozmik odada bekletildiğini ortaya çıkardı

 

Genelkurmay, 1. Ordu’da 5-7 Mart 2003’te yapılan plan seminerinin bütün belgelerinin kendisine gönderilmediğini ve 2007’de imha edildiğini açıklamıştı. O dönemde kurmay albay olan Süha Tanyeri ile Turgut Değerli’nin Mart 2003 tarihli kozmik saklama yazışmalarını ele geçiren Taraf, Genelkurmay açıklamasının gerçeği yansıtmadığını iddia etti. Oysa Taraf’ın elindeki belgeler, Balyoz planına dair bütün belgelerin yazılı ve sesli kayıtlarının kozmik odada saklandığını ortaya çıkardı. İşte o belgelerdeki yazışma: 

 

1. Ordu Harekat Başkanı Kurmay Albay Tanyeri: Plan semineri kapsamında yapılan hazırlıklar CD’lere kopyalanarak Kozmik’te saklanacaktır. Bilgisayardaki ilgili tüm bilgiler silinecektir. (11.03.2003)

 

3. Kolordu Kurmay Başkan Vekili Albay Değerli: (Tanyerine cevaben) Plan seminerine ait tüm yazılı ve elektronik yazılar arşivlenmek üzere Kozmik’e teslim edilmiştir. (14.03.2003)

 

‘Kozmik’te sakla’ emri 2003’te verilmiş

 

Albay Süha Tanyeri’nin plan seminerinin arşivlenerek kozmikte saklanması için gönderdiği 11 Mart 2003 tarihli, “Gizli” ibareli talimatı aynen şöyle:

 

1 - Birinci Or. K.lığı Plan semineri 05-07 Mart 2003 arasında icra edilmiştir.

 

2 - Plan semineri icrası kapsamındaki hazırlıklar arşivlenmek maksadıyla CD’lere kopyalanarak Kozmik’te saklanacaktır.

 

3 - Plan semineri ile ilgili bilgiler bilgisayar ortamında ve evrak olarak Kozmik haricinde bulundurulmayacak (menfi), bilgisayarda bulunan konu ile ilgili bilgiler silinecektir.

 

Ergenekon’un eklerine girdi

 

Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 No´lu DVD´de de izine rastlanan Balyoz Planı’na, Ergenekon´un 3´üncü iddianamesinin ek klasörlerinde yer verildi. Akşam’ın haberine göre plan, ´Balyoz Hrk. P1.EK-G Mu Eki isimli klasör içerisinde bulunan belgeler ´Özel Kuvvetler Komutanlığı´ başlığı ile yazılmış ´Çok Gizli´ adıyla klasörlere girdi. Ancak, belgelerin içeriği klasörlere konulmadı ve mahkemeye gönderildi. Ek klasörlerde ‘Balyoz’ başlığı altında 16 dosya yer alıyor. 51 nolu DVD´de sadece Balyoz yer almıyor. Çoğu, ´Özel Kuvvetler Komutanlığı´ başlığı altında ´Altay, Atak, Barbaros, Alev, Fişek, Acar, Doğan, İsrail ve dindar memurlar adlı başka dosyalar da yer alıyor.

 

‘Bilgilere göre Balyoz doğru’

 

Emekli Yarbay ve 19-20. dönem Milletvekili Tevfik Diker, darbecilerin, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral Hilmi Özkök’ü bir şekilde tasfiye etmeden başaramayacaklarını bildikleri için ilk hedefte onu etkisizleştirmekle işe başladıklarına dikkat çekti. “Özkök tasfiye edilseydi, darbe kesin yapılacaktı” diyen Diker, Balyoz planına ilişkin belgelerin de kendisine ulaşan bazı bilgilere göre doğru olduğunu vurguladı. • CİHAN

 

Kaynak: -http://www.stargazete.com/politika/balyoz-kozmik-odada-haber-240188.htm-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Darbenin orduda tasfiye planları

 

Balyoz Planı’nda imzası olan Orgeneral Çetin Doğan, darbeden sonra Birinci Ordu’dan atılmasını istediği subayları tek tek belirledi. Listede 823 muvazzaf var

 

Dönemin Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan 5 -7 Mart 2003 tarihleri arasında yapılan Selimiye Kışlası’ndaki plan seminerini kapatırken sözlerine şöyle başladı:

 

“Arkadaşlar bu plan seminerini, 1.Konjonktürel gelişmelere göre dikkatlerimizi nerelerde yoğunlaştırmamız gerektiğini ortaya koymak için yaptığımı herhalde hepiniz anlamışsınızdır. Yani buradaki Yunanistan meselesi tali bir meseledir… Söylediğimiz her söz, atacağımız her adım evvela laik demokratik cumhuriyetin korunması ve kollanılması, kollanması için olmalıdır. Laik demokratik cumhuriyetten daha üstün, bundan daha büyük tehlikemiz yok mevcut durum içerisinde… Kuzey Irak’ta olsun, Yunanistan’la olsun nerede olursa olsun dışarıya yönelik hudutlarımız ötesinde meydana gelebilecek tehdit hiçbir zaman içeride irticanın yaratacağı tehditten, irticanın baş kaldırması, ayaklanması ile ortaya çıkacak tehlikeden daha büyük olamaz. Bu tehlikenin bertaraf edilmesi sağlam bir bünyeye, Atatürkçü bir yapıya ordunun Türk ulusunun kavuşması her türlü tehdidi ve engeli karşılamasına yetecektir.”

 

Defterleri dürülmeli

Doğan daha sonra sözü ordu içinde irticaya bulaşmış personele getirdi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Zaman zaman ordudan atılıyor çünkü irtica bulaşmış oluyor. Nasıl oluyor ki modern çağdaş bir kurum, kurum içerisinde bulunan insanlar bunların fetvalarına kanarak, bunların efsanelerine kanarak aydınlık çağdaş yoldan çıkıyorlar; ama bir gerçek bu. O halde evvela Silahlı Kuvvetler içindeki bünyesel sağlamlığını korumak durumundadır. Buna bulaşmış, irticaya bulaşmış insanların uslanması ve fikir değiştirmesi olanağının olmadığı birçok örnekleriyle sabittir ve o yüzden de bunların defterleri mutlaka evvela ilk adım olarak dürülmeli, ordu bünyesi sağlam bir hale getirilmelidir. Bunun ötesinde böyle bir olay olduğu zaman çünkü içimizden çıkacak çatlaklıkların, tereddütlerin maliyeti çok çok daha büyük olacaktır. Kendi içimizde kendimizle savaşmak zorunda kalacağız. Bunun önlenilmesi için evvela ordu bünyesinin sağlamlaştırılması lazım.”

 

Çetin Doğan’ın bir kere bulaşmış olan bir daha uslanmayacağı için “ilk adım olarak” yapılmasını istediği “irticacı subayların defterinin dürülmesi” için seminerden daha önce hazırlıklara başladığı anlaşılıyor.

 

“Listeler hazırlansın” talimatı

Aralık 2002 tarihinde Mart 2003’teki seminer hazırlıklarının da gözden geçirildiği Aylık Karargâh Koordinasyon Toplantısı’nda yaptığı konuşmada (Konuşma metninin yer aldığı 1708- 1b-02lId.Ks. (633) sayılı ve bir Kurmay Albay imzalı resmi Karargah İçi Mütalaa belgesi Taraf’ta) irticai ve bölücü personelin tespitiyle ilgili Personel Başkanlığı ve İstihbarat Başkanlığı’nın verdiği emrin yerine getirilmesini istiyor. Doğan o konuşmasında seminerdeki konuşmalarından daha açık konuşuyor:

 

“Silahlı kuvvetler olarak biz siyasetin dışındayız. Siyasetin dışında olmak Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel ilkelerinin örselenmesine, göz ardı edilmesine göz yumarız anlamına gelmez. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tarihi misyonu kendisine verilen tarihi görevi bu devletin kurucusu olma, tarihi Kemalist çizgisini her zaman muhafaza etmek zorundadır. O nedenle hem Personel Başkanlığı’ndan hem de İstihbarat Başkanlığı’ndan yayımlanan emrin bir paragrafı da aynen girmiştir. Öncelikle kategorili personelle ilgili düşüncelerimi söyleyeyim: İçimizde şimdiye kadar barınmayanlar Meclis’e taşınmıştır. Bu meydan okumadır. Bu meydan okumaya karşı biz geri adım atmayız. Ve bundan sonra da yine içimizde olabilecekler, var olanlar takip ettiğimiz insanlar vardır. Kategorili personelin pervasızca biraz daha cesaretlenmiş olmaları Silahlı Kuvvetler içersinde bunlara daha fazla hiçbir suretle yer vermeme ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.”

 

Üç albay, 66 binbaşı, yüzlerce yüzbaşı

Doğan’ın bu emirleri doğrultusunda dönemin Birinci Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı bir Kurmay Albay tarafından hazırlanan “1 nci or. Bölgesinde ilişiği kesilmesi teklif edilen personel listesi” adlı resmi belge içinde irticacı ve bölücü olarak fişlenmiş 823 muvazzaf subay ve astsubayın adı var. Bu belge Birinci Ordu Komutanlığı’nın 5-7 Mart 2003 tarihindeki seminer için hazırladığı Plan –Çalışması- 2003 adlı dokümanın eklerinde yer alıyor.

Sadece Birinci Ordu’nun baktığı Marmara Bölgesi’ndeki illerdeki askeri tesislerde görev yapan albay, binbaşı, yüzbaşıları kapsayan listede subayların isimleri, görev yaptıkları yerlerin yanına niye fişlendikleri yazılmış. Bu subaylardan 3’ü albay, 66’sı binbaşı, gerisi yüzbaşı ve teğmenlerden oluşuyor.

 

Doğan’ın ilk adım olarak tasfiye edilmesini istediği personelden irticacı olduğu düşünülenler için “eşi çağdışı kıyafet giyiyor”, “mesai saatleri içinde namaz kılıyor”, “irticai eğilimleri mevcuttur”, “siyasal İslami görüşleri benimser ve destekler” türü ibareler kullanılmış.

Bazı subaylar için “Kürt milliyetçiliği yapar”, “Bölücü örgütlerle ilişkisi var” denilirken, bazı subayların ordudan tasfiye gerekçesi de bunun tam tersi: “Aşırı milliyetçi partiyle ilişkili” “Sakıncalı, şüpheli” gibi fişlemelerin yanısıra listede isminin yanına “takipte” notu konulmuş subaylar da var.

 

İstanbul’u ev ev arayamayız

5-7 Mart 2003 tarihli seminerin sonunda Çetin Doğan’ın yaptığı konuşma, konuşulanın bir savaş oyunundan daha fazlası olduğunu ortaya koyuyor. İşte ses kayıtları Taraf’ın elinde olan o konuşmadan bazı bölümler:

 

“İstanbul bölgesi ki bu bölge tabi yakın mücavir bölgedeki hassas bölgeler olarak Sakarya ve Kocaeli bölgesi çok önemlidir ve burada adeta kurtarılmış bölgeler vardır. Nasıl doğuda iç tehdidin çok büyük, bölücü tehdidin çok büyük olduğu dönemlerde kurtarılmış bölgeler varsa ortaçağ karanlığı içinde bir yaşam tekkeler, zaviyeler, gece toplantıları, gündüz toplantıları, kıraat etmeler devam etmektedir. Ve bunlar çığ gibi büyümektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapıtaşı olan Silahlı Kuvvetlerin aşındırılması ve temellerinin yıkılmasına sebep olacağını asla unutmayalım. Ve bu yüzden de biz istihbaratımızı kendi bölgemizde garnizon komutanları, tali bölge komutanları, Emasya komutanları kendi bölgelerindeki iç geliş-meyle ilgili bilgileri, belgeleri toparlamaya devam edecektir. Buradaki yerel yönetimleri tanıma için yerel yönetimleri ve daha yakından bunları anlamak ve bir sorumlulu-ğun üstlenilmesi durumunda halkın yaşam- ını, bütün sorumluluklarını, günlük yaşamını yürütme erkini de silahlı kuvvetler üstleneceği için şu anda doğal afetler koordinasyon merkezleri ve yaptığımız tatbikatların büyük yararı olacağına inanıyorum ve karşımızdaki çalışan insanları daha iyi yakından tanıyacağız ve herhangi bir durumda da bunlarla işbirliği, kimlerle yapabiliriz kimleri tasfiye etmemiz gerektiğini anlayacağız.

Bu kadar büyümüş bir metropolün (İstanbul) teker teker ev ev aranması mümkün değildir. Eskiden yaptığımız uygulamalarda da elle tutulur gerçek anlamda bir sonuç da alınmamıştır… Bu onun için de bölgedeki sıkıyönetim planlamalarını yeni baştan daha belki radikal tertip ve tedbirlerle ama yeterli gücü bölgede bulundurarak, bundan amaç şu; bütün güçleri kullanmak değil varlığıyla caydırıcılık esastır.

 

Kaynak: -http://www.taraf.com.tr/haber/46706.htm-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Balyoz'u ele veren el yazısı

Darbe planının koordinatörü olduğu anlaşılan Albay Tanyeri'nin iki ayrı el yazısı notu Balyoz'u ele veriyor...

 

Mart 2003'te 1. Ordu'nun Harekât Başkanı olan Süha Tanyeri'nin el yazısı seminer notlarında 'AKP'nin iktidara gelişini Hitler'inkine benzeten e-mail kampanyası yapalım' gibi öneriler var.

 

Balyoz Harekât Planı'nda dönemin 1. Ordu Harekât Başkanı Kurmay Kıdemli Albay Süha Tanyeri'nin seminerden önce ve seminerde tutmuş olduğu iki ayrı el yazısı notu da var. El yazısı notlan toplam 80 sayfadan oluşuyor. Notlarda darbe öncesi planlar ve sonrasında yapılacaklar yer alıyor.

 

Tanyeri'nin tuttuğu notlarda dikkat çekici bölümlerden biri "3 kasımdan sonra devletin temel niteliklerini dini esaslara göre değiştirmek isteyen var" notu. Bir diğer notta ise "Hitlerin iktidara gelişi e-mail olarak çekilsin" deniyor.

 

Tanyeri'nin "Hitlerle" ilgili tutmuş olduğu notun perde arkasında ise 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan'ın tüm birliklere çekmiş olduğu bir faks notu yatıyor.

 

Hatırlanacağı gibi Aktüel dergisi Doğan'ın 15 Ocak 2003'te birliklere AKP'nin Nazilere benzediğini öne süren binlerce faks çektiğini ortaya çıkarmıştı. Çekilen faksta Almanya'da Nazilerin iktidara gelişiyle ilgili süreç aktarılırken isim verilmeden AKP'nin iktidara gelişiyle Almanya'da yaşananlar birbirine benzetiliyordu. Faks mesajında "Nazilerin yüzde 37.4 ile iktidara geldikten sonra Alman Meclisi Reischtag'ı yakıp darbe yaptıkları ve tüm hak ve özgürlükleri kaldırdığı" ifade ediliyordu. Faksta "Biz halka gerçeği söylemiştik. Sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara başvuracağımızı açıklamıştık. Halk bizi bilerek seçti. Bizi istedi. Bizi yargılayamazsınız" sözleri de yer almıştı. Aktüel'in haberine göre faks aynen şöyle bitiyordu: "İşte böyle. Fakat bu anlatılanların Türkiye ve bizim ülkemizle her hangi bir ilgisi, ilişkisi olabilir mi ki!"

 

Tanyeri, 80 sayfadan oluşan deftere binlerce el notu düşmüş. Notların ilk 10 sayfasında darbe ortamında hangi birliğin ne görev yapacağı, kime bağlı olduğu notlan var. Devamında ise 15. Kolordu'nun 15 Ocak 2001'de yapmış olduğu Egemen Plan Çalışması'nın, Balyoz Planı çerçevesinde Süha Tanyeri tarafından incelendiği ve güncellendiği görülüyor. Tanyeri bu bölüme el yazısıyla şu notu düşmüş: "Egemen Hrk. Planı'nın uygulanmasında karşılaşılacak sorunlar, teklif." Darbe sürecinde İstanbul, İzmit, Adapazarı'nda karşılaşılacak sorunlar da not olarak düşülmüş.

 

Tanyeri'nin 80 sayfadan oluşan el notunun hemen hemen hepsi oldukça dikkat çekici. İşte o binlerce nottan kısa satır başları:

 

"En önemli tehdit iç tehdit"

 

Seminer çalışması sonunda kuvvet durumu, ihtiyaç durumu hesap edilecektir. Yeterli olunacak mı? Bölge bölge incelenmesi gereklidir. Şehir planı bazında incelenmesi gerekebilir. Kuvvet komutanlığının emrini de böylece karşılamış olur.

 

Bazı gelişmeler bizleri ciddi olarak kaygılandırmakta. TC. yapısını değiştirme gayreti vardır. Ancak bütün parlamentoyu bunun için almak doğru değildir. İrticai faaliyette bulunan personel değiştirilebilir. Bunun yerine yeni personel atandırılabilir.

 

Kaynak : -http://www.bugun.com.tr/haber-detay/90972-balyoz-u-ele-veren-el-yazisi-haberi.aspx-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Genelkurmay baskani sayin Basbug bugünkü aciklamasinda vicdandan bahsediyor, Allah Allah diyen ordu camii bombalarmi diye soruyor. Sayin basbug vicdani kimse TSK'den ögrenecek degil. 61, 67, 12 Eylül'de vicdanlar neredeydi? Yoksa vicdan yenimi icat edildi dersiniz?

 

Tüm cuntalarin gelmesinden önce yapilan sabotajlar ve insanlari birbirine kiydirma politikasi aynen camii bombalamasi gibi.Yani amac cuntacilik ise, camii de bombalanir, Cumhuriyet gazeteside bombalatilir, danistayda silahli saldiriya ugratilir, Hirant Dink'te öldürtülür,......

 

Hatirlayin 12 eylülden önce neler yasamisti ülkemiz. Abdi Ipekci'nin katledilisi, yurtsever bir hakimin öldürülüsü, 1 mayis 77 katliami, yüzlerce ögrenci catismalari, Maras ve Corum katliamlari. Bugün hepimiz biliyoruzki bu saydiklarim derin devletin tezgahlariydi ve amac sadece ülkeye cuntanin gelmesinin ortamini yaratmakti. Kendisini gecmiste icinde oldugu cunta eylemlerinden ve uygulamasindan soyutlamayan ve yasananlari kinamayan bir TSK ve onun genelkurmayi hicte inandirici olamiyor. Birde kalkmis vicdandan bahsediyor. 10 binlerce insan 12 eylül fasist cuntasi (TSK) tarafindan öldürüldü, iskencelerden gecirildi, sucsuz yere hapislere atildi, sindirildi,.... Neredeydi o zaman vicdan?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Taraf'tan G.Kurmay'a yanıt

Taraf Gazetesi, Balyoz darbe planı ile ilgili iddialara canlı yayında cevap veriyor.

 

Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'in CNN Türk televizyonunda sunduğu Tecrübe Konuşuyor adlı program bu haftaki yayınını, Taraf Gazetesi'nden yapıyor. Programa Taraf Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur ve Mehmet Baransu canlı yayına konuk olarak katıldı.

 

İşte programdan satır başları:

 

BU BELGELER NEREDEN GELDİ?

 

 

Cengiz Çandar: Bu belgeler Mehmet'e nereden ve kimden geldi?

 

Mehmet Baransu: Bu belgeler bir bavul içinde Taraf'a geldi. 3 kişinin tatile çıkacağı zaman hazırlayacağı bir bavul şeklinde Taraf'a geldi. Bunların içinde orjinal belgeler ve DVD'ler vardı. Bunların nereye geldiğini söylemeyceğim. Haber kaynağım bana bunların taranmış 4 DVD'sini verdi. Bu bavulu getiren kişide bunların orjinal DVD'leri vardı. DVD'lere ekleme yapmak mümkün değil. Çünkü bu eklemeler elektronik olarak saptanabilir. Ben bu CD'leri savcılığın isteği üzerine kendilerine teslim ettim. Süha Tanyeli'nin el yazısı ile yazılmış not defterini gördüm.

 

Cengiz Çandar: Bugün İlker Başbu bu belgeleri sızdıran 9 kişinin tutuklu olduğunu söyledi, sana bunları getiren kişi şu an tutuklu mu?

 

Mehmet Baransu: Bana bu belgeleri getiren kişi henüz tutuklanmadı. Kendisi bana dün belgeler verdi. Çetin Doğan bu ses kayıtlarının arasına ekleme yapıldığını söylemişti. Bu ses kayıtları CD halinde değil, tam 9 tane teyp kaseti. Bunlara ekleme yapılamaz.

 

 

Tecrübe Konuşuyor-2

video için tıklayın

 

Yasemin Çongar: Bu tamamen düzmece bir belgeyse bunu Genelkurmay'ın araştırması gerekir. Bugün İlker Başbuğ'u televizyon izledim. Onun darbeler dönemi kapandı sözlerine inanmak istiyorum. Cidden çok zor durumda, onun bu halini görünce onun durumuna üzülüyorum. Bence burada yük tamamen Genelkurmay'ın üzerinde değil, aslında AKP'de bu işin üzerine bütün gücüyle gitmeli...

 

Kaynak: -http://haber.gazetevatan.com/Taraftan_GKurmaya_yanit/283591/1/Gundem-

 

Isteyen yukarida gösterdigim kaynaktan video olarakta izleyebilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.