Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bunun Bir AnLamI oLmasI GerekMiyor...


Önerilen İletiler

gecenin yarısı oturduğunda masanın başına,

çöker yorgunluk...

karşında boş bir sandalye

ve dolu bir kadeh rakı...

içindeki boşluktan aşağı düşmemek için,
aklının önüne alkolden duvarlar örmeye başlarsın...

içindeki boşluktan aşağı düşmemek için,
aklının önüne alkolden duvarlar örmeye başlarsın...
biriktirdiklerin zorlar seni,

zamanında söylenmemiş sevgi sözlerin,
en zayıf yerinden yakalar
sesini çıkaramaz
çaresizliğini meze yapar
yutkunamazsın...

bir terkediş daha batar gözlerinin içine
açamazsın..
açsan
kapanmaz yaraların
kaçsan
nereye kadar?
o alkol de bitecek işte!
ayılacaksın yine

ertesi gece yine
boş bir sandalye karşısında oturup
başlayacaksın yazmaya:
bugünde ölmedim ama,
sen yaşadım sanma!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kırılganlıklarımızı özenle saklar,
farkettikçe
görmezden gelmeyi de öğrendik biz...
daha iyi oyuncular olamadık belki

öfke kontrolündeki başarısızlıklarımız,
kıskançlık nöbetleri olarak
yaraladı ruhlarımızı
kim daha çok sevdi'yi yarıştırırken

umrumuzda olmayanları sıraladık...
sonra
umurumuzda değildi artık
'biz'...

 

sen ve ben denklemini bir türlü eşitleyememiştik...
bilinmeyenlerin yerine ne koyduysak,
ikimizden birini siliyordu...

belki de bu yüzden,
susmak,
en acısız ayrılık yoluydu...

 

bir şehir dökülür bu gece
ellerine gözlerine hüzün
okudukların benim değil,
yazdıklarım ütopyasında bir sevdanın
akıl almaz gerçekliğin...

 

metalik bir tad damağında
sanki az önce namlusunu çıkarmışsın ağzından
ayrılığın soğuk şakasının
eskisi gibi olmaz
seviyormuş gibi dokunmaların

 

naif bir ürkeklikle geldim sana
günahlarımı çıkarırken bir bir
aklımın dehlizlerinden
korkmuyordum
anlardın beni
yargılamadan...

 

kimsenin inanmadığı hayallerim vardı benim
kendimin bile
belki de bu yüzden
en önce sen
uzaklaştın benden...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bazen bir kadının kokusunu alıyorum
aklıma yazılmamış satırlar düşüyor
geçer diyorum
ve bir kadeh daha dolduruyorum
sadece geçiştiriliyor...

 

 

kül tablasında yanarken bırakılmış
bir bardak çay şekeri atılmış ama
karıştırılmamış
ansızın bir haber gelmiş
durmuş zaman

başka bir gerçekliğe sığınırken
bir düş
yoldan geçen insanların
yüzleriyle boyanmış
tam alışıyorken
bu hayata
aklına gelmiş
sigaran

neyse'lerine yenisini eklemişsin...
durduğu yerde zamanı
yakalayamışsın
teninde gri lekeler
soluksuz çıktığın merdivenler

intikamını almaya başladığında bedeninden
ne çok 'keşke'ler
dilinin ucuna gelirde
yediremezsin kendine
ve susmak!
tek zırhındır artık

acımasızca akıp giden zamandan değil belki
ama bulduğunda canını yakacak
cevaplardan korur seni...

 

kültablasında
yarım bırakılmış

kendi kendine sönen bir sigara kadar
tek başımayım şimdi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bazen genizini yakar ya alkol

gözünden yaş gelir

azalsın diye acısı

bir yudum daha içersin...

 

her defasında
daha fazla kırılamam sanıyor insan
işte tamda o anda
soluğunu kesiyor
daha büyük bir acı

yutkunamıyorsun
oysa bir saniye dayansan alışacaksın belki
göğsünü yırtıyor sancısı
zaman duruyor
anlayamıyorsun

sorular ve cevapların altında kalıyorsun
bir şehir,cehenneme bürünüyor
gece zebanileri pençelerini geçiriyor ruhuna
sadece tamam diyorsun

tamam!
bu işkence
bu ses
kırılışı direncinin
bu yorgunluk
ellerin titrer boşluklarda
bu çılgınlık!

gözlerin kararır
teslim olurken
ölmek bile o an
ölmekken
erkekçe
izin vermez
hayata baglar seni
ayağa kalkmak istersin
dizlerinin üzerinde

bir köpek gibi sürünürken
koparıp atar
kirli siyah yalanları
düşüşünü izler
bir anlık tatmini için
hayatını siker atar
gıkın çıkmaz...

nasıl acınası
nasıl rezilce
üzerinde takım elbisen
içinde fahişe ruhun
ırzına geçerken
dudaklarını ısırıp
bitsin artık derken
bitsin...

bana ne yaptın?
neden?
bunu niye yaptın?
mutlumusun?
değilsen
söyleme sakın!
yok yere harcandığımı
bilmiyeyim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir insanın canını gerçekten yakmak istiyorsanız,

kaybetmesi kaçınılmazken,

ona umut verin...

 

en çok canımı ne sıkıyor biliyormusun sevgili?

mutsuzsun,

ve ben bunun bile nedeni değilim...

 

bugünlerde içinde olduğum beden

öyle dar geliyor ki,

belki de bu yüzden

heryerim ağrıyarak uyanıyorum

uykumdan...

 

saat ondan sonra içki satışı yasaklandığından beri

içki tüketimini arttıran yalnızca ben miyim?

bir çeşit satış taktiğimiydi bu yasak?

 

lan antibiyotik ilaç verirde alkol alamam diye

hasta olunca doktora gitmiyorum ben!

benimle alkolün zararlarını tartışma istersen!

 

senin palto giyip yüzünü şalınla kapattığın resmine bakıp

ayak bileğinin şeklini hayal etmiş adamım ben!

hayal gücümü sınama istersen!

 

son kullanma tarihim çok kısıtlı bir süre benim...

ağzımı açınca hemen tüketmen gerekiyor!

 

sen bir de seni sevdikten sonra gör beni...

öyle güzel susuyorum ki,

doyamıyorsun yalnızlığa...

 

hassiktirrr!

kulanılabileceği en iyi yerde kullanıldı az önce!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir sakarlık parmaklarımın ucunda

gittiğinden beri neye dokunsam

kırılıyor...

ne yazsam
üzerinde durduğu gibi güzel durmuyor
satırlarımda
sonra siliyorum
anlamak
bu acıyı hafifletmiyor...

 

doldurduğum her kadeh
yaktığım her sigara
uykusuzluk
küfürle başlamak uyanınca
uyumak bu kadar zor değildi
saçmalamak
tanımadığım insanlara

 

şehrim istanbul
kalbim ankara
yükselenim sevda
aklım fikrim
yokluğunda...

 

birlikte savrulamadık
başına buyruk bir iklimin
tahmin edilemez
etkileri tenindeki
tenimdeki
boşluğun
yazmakla geçmez...

 

ne gidebildik kendi yolumuza
ne cevaplarıyla yetindik
sorularımızın
yine de bulup birbirimizi
seviştik
her gece
ezberledik
göremediklerimizi

 

kaç gece birlikte uyuduk
hep tek başımıza uyandık
kaç gece dokunduk
başka kimsenin dokunmadığı yerlerimize...

 

şimdi bu ürperti
bu sarılmak yastığına duygusu
bu bir filmi birlikte izlemek varken
o filmi aklında tutup
bir daha rastlamamak kaygısı

 

nasıl da her kıvrımını bedeninin bilip
hiç görememek...
yaktığım ateşin sıcaklığını iliklerimde hissedip
hiç ısınamamak...

 

senin beklentilerin
benim bağlanmakla ilgili sorunlarım
çözeriz sanmıştık
attığımız düğümler
boğazımıza takılırken
nefessiz kalmıştık...

 

şimdi ne sen mutlusun
ne de ben mutluymuş gibi yapıp
gülümseyebiliyorum
gözlerimizde donmuş renkleri hayatın
her  gün
iki mutsuz uyanıyoruz

 

nereye kadar tutup kendimizi,
diğerimizi merak etmiyormuş gibi yapıp
yaşıyormuş rolünü oynamaya
devam edeceğiz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet

bildiğin gibiyim

hala aynı kelimelere

farklı anlamlar yüklemek telaşındayım...

 

ve evet biliyorum

buraya geldigin anda

ilk önce

ben ne yazmışım diye bakıyorsun...

 

biliyorum

vazgeçmedin benden

sadece

uzak durmayı öğreniyorsun...

 

okuduğun her kelimeden
yeni kurgular üretip
ne yaşadığımı merak ediyorsun
sormak yerine...

 

çünkü sorarsan eğer
yeniden aşık olacaksın bana
tutamayıp kendini
kaybolacaksın girdabımda

 

yeniden
ayağa kalkacak gücün yok
teslim olursan bana
gidemeyeceksin...

 

bir gece ansızın
veda bile etmeden
gittiğin gibi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sırtı dönük yalnızlık
soğuk bir yatakta
dokunsan
hayaller üşüşür aklına
dokunmasan
sabah olabildiğince uzak durur senden
gecenin karasında..

 

yorgunluk geçer,
boş vakitlerin artar,
beklentilerin azalırken...
amaçlarının boşluğu karşısında
açarsın gözlerini
nereye kadar?

günler gecelere
geceler alkol şişelerine boşalır...
anlık orgazmlarla uyuştururken bedenini,
ayıldığında
yazmak ayrılığı
içini kanatır...

 

itiraf etmek zor olduğu için mi kendine,
yüzleşmekten kaçtığın için mi şimdi,
kendini sıradan zevklere veriyorsun?

dokunmak yetmiyor artık sana,
sıradan bir sevdanın heyecanına ortak olamıyorsun.
bu boşluk,
kaç kadın daha atsan içine
dolduramıyorsun...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ne hayaller kurmuştuk yıllar önce,

şimdi neresine düştük kurduklarımızın?

hangi hayatı yaşadık?

istediğimiz hangisiydi...

yaşıyoruz diye şükür mü etmeliyiz?

ne kadarı doğruydu seçimlerimizin?

ödediğimiz bedeller,

mutsuzluğumuzla ölçülebilir mi?

kimleri kandırdık kendimizden başka?

kimleri üzdük...

kaç insan hayatını değiştirdi,

bizi tanıdıktan sonra?

kaç insan yoluna devam etti?

hiç olmamışız gibi...

o sihrin gerçek olamayacağını bile bile

inanmak için zorlamadık mı?

kendimizi...

anı yaşayabiliyorduk biz,

zevkini çıkartırken,

şimdi ne değişti ruhumuzda?

aynı heyecanlar

yetmiyorken...

ne değişti?

sen ve ben mi?

biz,

zaman aşımından geçersiz mi sayıldı?

özür dilerim!

senden asla vazgeçmem deyipte,

yıllar sonra

anımsayamadıklarımdan...

özür dilerim,

heyecandan uyuyamadığım gecelerin,

unuttuğum faillerinden....

özür dilerim,

genç tutamadığım için,

kayıp gitti sözlerim,

ellerimden...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bazen
sadece kabullenirsin...
canın çok yanar,
uyanmak istemezsin,
geçmeyecek gibi
nefesin bogazını yakar
dursun istersin
bıraksın seni

durmadan yakalarından tutup seni
sarsan eller
başından gitsin istersin
durmadan aynı sözleri tekrarlayan
kara kuzgunlar

 

teslim oldum! yetmiyor mu? dersin
daha ne istiyor?
geceleri uykularıma
ipotek koyanlar...
neresine imza atıyorduk?
bu feragatnamenin?

 

adalet istemiyorum!
en ağır cezayı verin bana
yeter ki bitsin artık...
kabulleniyorum
yazmayacağım artık,
gittiğini satırlarıma...

 

kimseye şikayet etmeyeceğim,
isyankarlık bana göre değil.
şimdi vadesini doldurmuş bir ihtiyar gibi
rahat bırakın beni

 

bazen
sadece kabullenirsin,
her bedele razı
artık uyumak istersin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

neler oldu biliyormusun..

özlemek neydi biliyormusun...

deniz kenarında...

önce uzaklara dalıp

arkanda şehir..

sonra gökyüzüne bakıp

gözlerini kapatıp...

sonra başını indirip gözlerini açınca

belki dünya değişmiştir deyi seni aramaktı...

sen yoksun..ben "yoksun"...

 

geçmişe dalıp,
mısralar çıkarıyorum...
vurgun yemek,
göze alınabilir bir risk değil mi?
değmez mi?
yoksa o kapı,
hiç açılmamalı mı?

 

sevda büyük diye mi?

acıda büyük...

 

kokun üstümden gitmesin diye olduğum yere yığılmıştım!

adını neden söyleyemediğimi hiç öğrenemedim,

neden öğretmedin?

ve hiçkimseye "gözlerin ey yar, benim evimdir" dememiştim...

g ö z l e r i n..nerde?

 

benimle oyna..ama benimle değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bozulur büyüsü...

çok film izlemekten oluyor bunlar,

karıştırıyorsun birbirine,

gerçeğin rotasından çıkamıyorsun işte...

olmak istediklerinden uzakta,
olduğundan fazlası değilsin işte!
ne kadar uğraşsanda
aynı şehrin sokaklarında uyanacaksın...

aynı insanlarla gözgöze gelip,
aynı yalnızlıkla yol alacaksın.
kimi sevdiğin değilde,
kimin tarafından sevilmediğin,
yakacak canını...

 

çok çalışacaksın belki,
çok uğraşacaksın kaybetmemek için,
bir gün sakındıkların ağır gelince ruhuna
kabullenmeyi de öğreneceksin...

 

vazgeçmeyi öğrendiğin gibi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

seninle her seviştiğimde,

biraz daha uzaklaşıyorum senden...

biraz daha siliniyor teninin,
aklımın üzerindeki gölgesi.
yazılmadık ayrıntın kalmıyor
kaybolamıyorum artık
tanıdık geliyor

hayalini kurduklarım...

 

seninle her seviştiğimde,
tadın ezberimde sanki,
nerene dokunsam,
tutuşacaksın,
nereni öpsem,
kararacak gözlerin,
biliyorum...

bilmek ürkütüyor beni...
tenin tenime değdiğinde,
çarpmayacak sanki kalbim,
o ilk gün,
eline dokunduğumdaki gibi...

durmayacak sanki dünya
ağır çekimde sesler uğuldamayacak kulaklarımda
nefesim tıkanmayacak
korkmayacağım hatta,
dokunduğumda
incinirsin diye

 

seninle her seviştiğimde
sıradanlaşıyor dünya.
yazdığım her kelime
havada asılı kalıyor sanki
her orgazm çığlığın
içimdeki çocuğu korkutuyor

büyüyüp adam oluyorum kollarında
ama susuyor içimdek şair
bırakıyor elinden kalemi
yazamıyorum artık
yazmak,
kalıyor,
ilk öptüğüm yerde seni

 

tükenirken kollarında,
içinde,
yığılıp kalırken üzerine,
tenine bıraktığım her nefes
titretirken seni
uzaklaşıyorum yanından

bir uykusuzluk daha ekleniyor
eskilerinin yanına,
bir sakinlik ruhuma,
beklemediğim,
sanki az önce,
öpmemişim gibi seni

bir alışkanlık hali
şehvetin parmakları dolaşıyor aklımda,
sözlerim daha cürretkar belki,
ama saf değil artık,

özlemek,
yokluğunun ilk gecesinde,
kültablalarını doldurdu...
beklemek,
sığmadı içime,
ve sevişmek,
geçirmiyor artık
sana susuzluğumu...

yazmak hafifletmiyor...
diğer kadınlar gibi oluyorsun her dokunduğumda,
biraz daha,
diniyor tenimin ağrısı,
küserken içimdeki şair

benim yazdığım kadın,
bu değildi!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

eğer okunurken nasıl göründüğünü biliyorsan,

yazarken istediğini gösterirsin...

 

belkide evlilik,

birbirine güvenmeyen insanların,

birbrilerini yasalarla güvence altına alması gibi bişidir sadece...

 

ne zamandır hayatındayım senin?
ya sen ne zamandır icimdesin?
gördüğüm her boşluğa seni koyuyorum,
hiçte sırıtmıyor gibisin...

 

yanımda olmanın her haline kafiyeler uyduruyorum

bu kadarmı hazırdın bana

ben mi bu kadar bekliyordum seni

şimdiye kadar neredeydin?

anlamlandıramadığım bir düzgünlük var aslında

hani bazen herşey yolunda gider

kolayına gelir insanın

şüpheye düşer

bu kadar güzel olmasından

oradasın d'mi?

çünkü her satırımda öpüyorum seni...

 

yarın ne yapacaksın?

ölesiye merak ediyorum

aslında bilmek istediğim,

yarınki hayatının neresinde ben olacağım?

sabah kalkacaksın,

yürüyeceksin belki,

sonra kursa gideceksin,

belki eve gelip birşeler yapacaksın,

belki nete gireceksin,

belki hiçbiri...

sıradan bir akşam üstü ziyareti, birileri gelecek.

sonra...

neresinde kalacağım bunların?

yada kalmayacağım...

 

seni aklımın neresine koymalıyım emin değilim aslında

sanki yıllarıdr içimdesin de,

ben görmezden geldim...

oysa bugüne dek yazmadığım her satırı,

sana biriktirdim ben...

şimdi hangisini önce yazsam kararsızlığında,

hiçbirşey söyleyemiyorum...

 

birazdan uyuyacaksın değil mi?

aklını sarıp kelimelerime,

bense tutunup sana,

kendi ütopyamda,

başka bir şehrin ikliminde

seni özleyeceğim...

sonra dönüp hayatıma bıraktığım yerden,

devam edeceğim sıradan yaşantıma...

her dokunuşun mavi bir pelerin vermiyor olsa da omuzlarıma,

her kelimen başka bir umudun yelkenine nefes oluyor...

üstüme alınıyorum yaptıklarını,

söylediklerini içime...

abartıyorsamda mahsuru yok,

uzun zamandır hiç bu kadar güzel olmamıştı,

taşıyamayacağı anlamlar yüklemek,

yorgun kelimelere...


 

bir türlü öptürmeyen tuhaf kadın'a...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sana çok gördüğüm zamanımı,
gecelere mi harcıyorum?

yalnızlığımın nedenini,
ah'ına mı yoruyorum?

şimdi sen hayatın telaşına düşmüşken,
ben tahayyüller meclisinde,
kendimi mi avutuyorum?

her sabah üzerine ne giyeceğini düşünürken,
ben senin heyecanına vuruluyordum.
hangimiz yanlış yapıyordu?

 

en sevdiğim uykumun yarısında kalkıp,
sersemce yürümeye çalışırken,
nereye?
diye sorduğunda,
kendime gelip,
yanına!
diyordum...

 

anlamıyordun...
az sonra uyanacağını bilen bir aptaldım ben,
rüya görürken...
bu yüzden
biraz ağzım bozuk
her yeni sabaha...

 

kaç sigara söndürüldü,
gecenin koyusunda,
balkon köşelerinde,
kokusu sinmesin diye
uyuduğun odalara,
uyanma diye sen,
dumanı
soğuğa üflendi.

 

şimdi 'nerdesin?'ler,
sabah anımsanmayacak...
gün boyu,
yorulacak bedenler,
gece
alkol hükmünde,
ayıklığın zehri karışmayacak,
'yoksun'larla

 

kimse inanmayacak,
kabul edilesi bir son değildi bu,
sürdürülmesi daha zor,
hangimiz daha çabuk yoruldu?

 

alışkanlıklarım duruyormu hala?
odada ışık olmadan uyuyabiliyormusun mesela?

diğer yarısı boş bir yatakta...

 

tuhaf...
nasıl da dönüyor dünya,
nasıl da insanlar birşey olmamış gibi,
işlerine gidiyorlar...
benim gibi....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sonra gözlerini kaldırıp karşına bakıyorsun,

sallanıyor sanki koca ev,

anlıyorsun,

olmuşsun...

bir gülümseme yayılıyor dudaklarına..

 

sonra ağız dolusu küfür ediyorsun,

anlayan anlıyor,

anlamayan,

kimin sikinde?

 

sonra yağmurun sesi yankılanıyor,

yalnızlığında,

buna da şükür diyorsun,

üşümüyorum ya!

soğuktan titriyorsun oysa,

 

çaktırma!
sen yıkıldım demeden,
inanmıyor kimse
yıkıldığına...

 

yalnızlığımdan naklen bildiriyorum!
bu benim tercihim...
sevdalanmayı bilirim,
istediğim,
arada bir uğrasın,
sevdiğim...

 

tahmin bile edemezsiniz,
ne kadınlar sevdim ben,
kokuları tenimde saklı,
isimlerini unuttum...
ne zaman sevişsek,
bulur yolunu ellerim...

 

aklınız almaz,
nasıl da terkedildim.
cevapsız çağrılarım,
çağırdıklarım,
korkar benden,
rüyalarına girerim diye,

 

kınından zamansız çekilmiş,
bıçak gibiyim...
saplansam ayrı dert,
saplanmasam,
sen okur içlenirsin,
ben yazar,
şair olurum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

blöf yaptığımı göremeyecek kadar kaptırmıştın kendini,
beni aldatma zevkine...

öyle güveniyordun ki,
seni terketmeyeceğime,
kapıyı dışarıdan çekerken bile,
sanki içerideymişim gibi,
konuşuyordun benimle...

en son ne söyledin hatırlamıyorum,
ama bir 'hoşçakal' bile,
çoktu sana...

 

anılarımı bıraktım o evde,
kabuslarımı ve rüyalarımı...
nasıl vazgectim bilmiyorsun,
sadece ceketini alıp çıkmak,
nasıl birşey,
bilmiyorsun!

 

benden sonra ne yapacaksın,
nasıl canın yanacak,
uzanıp avutamayacağım seni mesela,
çaresizliğin aklını başından alacak,
bilmiyorsun!

 

çok yorulduğunda,
durup soluklanamamak,
tek başınayken,
bir ses aramak boş odalarda,
ağlarken,
sarılıp yastığına
o el olmayacak sırtında!

 

umudu ekip durma aklma,
senden sonra alışkanlığım,
seninle yorgunluğuma değer!
seni bırakırken,
olduğum herşeyden vazgectim ben...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

engel dediklerimiz aklımızın bize oyunlarından ibaret degil mi?

sana açık kapı göstermiyorum...

buraya kadar kendin geldin...

dizlerinin dibinde duruyorum...

nefesin kadar yakın...

sana nasıl kapıyı gösterebilirim ki?

 

direndiğim yerleri anlıyorsun

belki zorlamaman bundan...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir şarkı seç

kulaklarında çınlasın

bırak kendini,

adımların boşluğa atılsın

her attığın adımda elbisendeki çiçekler açsın

bakışlarını bakışlarımın üzerine bırak

bir elim belinde,

diğer elim avucunda,

bedenin salınsın

kendi etrafında dön,

elbisenden renkler etrafımıza dagılsın

saçların yüzüne çarpsın

koluma sarılıp yaklaşırken bedenime

tut kendini

müziğin ritmiyle

uzaklaş benden

her adımın bana doğru,

her adımın benden uzağa

sarılmak isterken sana

kapat gözlerini

sadece çiçekleri düşün

bir kır bahçesinde

yalın ayak toprağa basarken

yeşil çimenler, ıslaklığından belli

nefesim boynunda, rüzgar gibi

ve aç gözlerini

bir elim belinde

diğer elim avucunda

bir adım uzağımda tut kendini

eteğin dönüp kıvrılsın bacaklarına

saçların gözlerinin önünde

aralığından bana bakıyorsun

nefes nefesesin

tutabilirmisin kendini?

müzik içinde yol alırken

bir adım daha atıp

içime girmeden?

bir dizimi yere koyup,

eğilip önünde,

elimi tuttuğun elinden öpüyorum

teşekkür ederim...

bu dansı bana lütfettiğin için...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

nasıl da gelip,
birşey olmamış gibi,
dokunuyorsun tenime...
ve tenim nasıl da hazır,
bekliyor gibi seni,
özlemiş,
teslimiyetinden belli...

 

aklımdan uzak tutmaya çalıştıkça,
içine düşüyorum,
sımsıkı kapıyorsun dudaklarını,
esir etmek istermiş gibi
bedenimi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

git diyorsun bana

ateşini söndür öyle gel

başka bir tende

başka bir bedende kaybol

sonra beni bul

oluyormu öyle?

aklına düşürdüklerin

yazınca geçiyormu

yoksa erteleniyormu

başka gecelere

sustukların büyümüyormu içinde?

neresine saklanıyorsun

geçmişinden biriktirdilerinin

yoksa olmamış gibi kabullenip

aldanıyormusun

aldatıyormusun kendini?

kurallarımız yoktu bizim,

bu yaptığımı hafifletir mi?

çırılçıplak iki yalnız gibi

soyunmuşken birbirimize,

hangi maske saklayabilirdi

şehvetimizi?

 

kızgınlığın

kendine itiraf edemeyip

sustuğun...

bu kadar zormuydu,

bu kadarmı bağlıydın kalıplarına

bana bağlanmamak için

gitmeme izin verdin

ne bekliyordun

bilmiyordum...

bulduğun beklediğinmiydi?

sanmıyorum...

kime oynuyoruz bu çaresizliği,

önce kim vazgeçecek,

önce hangimiz

umrumda değildi diyecek

ve diğeri

inanacak

gitmek için...

 

uyumuyorsun...

aklındaki varlığım

tahminlerimizin ötesinde

az önce hissettiğin,

aşk değilse,

neden şimdi

sana yazıyorum?

neden şimdi,

aklından ne geçiyor diye,

ölesiye merak ediyorum.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hayat böyedir işte,

gün gelir, seviştiğin değilde

sevişmek istedigin kadına yazdırır adama...

 

sonra vicdan azapları başlar,
gecelerine yenisi eklenir
yanındakini değilde
bekledigini özlersin...

 

sanırsın ki dokunsan geçecek,
sonra yalnız uyanırsın
yanında şeftali kokulu bir kadın varken,
sabaha....

 

öpsen silinecek tadı sanırsın
başka bir kadını,
öpersin
geçmez...
kendine ihanetlerin olur,
aldırmazsın
onu kırdığın an
baştan yaşayamazsın

 

ve bu kahrolası gri şehri
bir başkasıya değişemezsin
canın çok yanar belki
özledim
diyemezsin...

 

susarsın sonra
susmak çok bir halta yarıyormuş gibi
bilirsin o'da özler seni
özlemek
dokunmaya yetiyormuş gibi...

 

söversin gelmişine geçmişine
sövmek
çaresizliğini gideriyor sanki
beklersin
beklemek
o kanamayı durdurmuyor belki...

 

sonra o kirli siyah yalanlar gelir aklına
çok bilmek
yalnızlığını gidermiyor...
çok sevmek
hala literatüründe yok tanrının
beni affetmeyecek

 

yoruldum anlıyormusun?
tutunamamaktan bir sözüne
ve durmadan
aynı yerden kırılmaktan....

 

yoruldum
sana bütün bir ömrü taşıyıp
kapında kalmaktan...

 

neyse siktiret...
en güzeli ne biliyormusun sevgili,
en azından birimiz,
uyuyor şimdi....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Büyüklerimiz yasakladıysa doğrudur, bizde kullanmayız diyen insanların seçtiği bir iktidar; sosyal medyaya ve internete sansür uyguluyorsa, bu muhaliflerinin susturmak için değil, yandaşları uyanmasın diyedir...

Sorgulamasınlar, düşünmesinler, bilmesinler diyedir...

 

Korku büyüyor içlerinde. Ellerindeki kemikleşmiş desteği kaybetmek istemiyorlar. Çok fazla hata yapıyorlar artık, yaptıkça gözleri kararıyor... En yakındakileri bile şaşırıyorlar artık, şüpheler büyüyor içlerinde. Bunun farkındalar. Ellerindeki medya, ellerindeki güç, şüphe tohumlarının yeşermesine engel olamıyor. Ellerinden geleni yapıyorlar. Elektrik şalterleri iniyor bürgün, diğer gün adalete saldırı oluyor... Sonra aralarında husumet doğabilecek iki kulüp seçiliyor, tamda Trabzon sınırında, tamda Fenerbahçe otobüsüne ateş ediliyor... Kör göze parmak misali, o kadar bariz oynanıyorki oyunlar.... Neden Beşiktaş, Galatasaray, Bursaspor değil.. Neden Fenerbahçe ve neden Trabzon'da? Ve neden vali ilk açıklamasında, taş attılar diyor, kameralar herşeyi kayıt altın almışken üstelik...

 

Savcımız şehit ediliyor. Yetkililerimiz çok başarılı operasyon için kutlama konuşmaları yapıyor... Neyi kutluyorlar? En kötü polisiye filmlerde bile, rehine operasyonlarında, rehineyi bırak sağ kurtarmak, teröristler öldürülürse bile başarısız kabul edilmiyor mu? Başarı ne aslında? Kimi kurtardık biz? O operasyonda amaç neydi aslında? Hükümeti kurtarmak mı?

 

Operasyondan sonra yapılan konuşmalar suçlamalar... Hiçbirinin inandırıcılığı olmadığı öyle açıktı ki... En büyük destekçileri olan insanların bile içinde şüphe tohumları büyüdü. Ne oluyoruz demeye başladılar... Bu yüzden mi şimdi internete erişim sansürlendi?

Evet bir süre internet kapatılacak, ünkü halkın hafızasının zayıflığına güveniyorlar. Nasıl olsa bunu da unutacaklar diyorlar... Gerçekten unutulacak mı?

 

Ellerinden geldiğince, tüm güçleriyle şüphe tohumları yeşermesin diye uğraşıyorlar. Çünkü o tohumlar filizlenip büyümeye başlarsa, yakmak zorunda kalacaklar... Bundan çekinirler mi? Amaçlarına ulaşamayacaklarını anlayınca, bu ülkeyi ateşe atarlar mı? Ülke gerçekten umurlarında mı?

 

Yarın cumhurbaşkanı çıkıp tamam dese, bir hata yaptım halkı ayrıştırdım, yanlış konuştum, bütün halkımdan özür dilerim, bundan sonra hep birlikte bu ülke için çalışalım dese, ben siyaset üstüyüm, anayasa'mızın belirttiği gibi ben tarafsızım dese samimiyetle, çıkıp meydanlarda bir parti için oy istemese, bu halk onun heykelini dikmez mi? Bu halk onu bağrına basmaz mı?

 

Neden peki hergün daha çok gerilip, birbirimize düşman ediliyoruz? Neden insanlarımızın birbirine tahammülü kalmıyor? Bu kadar zor mu, bütünleştirici olmak... Amaç ne? neden yaraları kapatmak yerine sürekli kaşıyıp kanatıyoruz? Ve bunu en yukarıdakiler özellikle yapıyor? Bu hırs niye?

 

Bu gemi batarsa, kim zararlı çıkacak? Kimin yanına kar kalacak? Kim daha çok sevinecek? Kim kaybettiklerinin ardından, daha çok kinlenecek... Bilmiyor muyuz?

 

Bu bir başkanlık seçimi değil... Bu var olmak ve olmamak seçimi...

 

Dün elektrik, bugün internet..Yarın neyi kapatacaklar?

 

Gerçekten onların düşündükleri kadar kolay unutuyor muyuz?

 

Ya çocuklarımıza ne diyeceğiz bir gün?

 

Farkettim ama, elektrikler kesikti çalışmadım mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş




Esen her rüzgar başımı kaldırdığımda,


yüzüme düşen her kar tanesi,


bana beni hissettiriyor...





 


Hele kollarını açıp,


başını yukarı kaldırdığında,


kirpiğine düşen kar tanesi mutluluğunun,


tarifi yok...





 


Şarkı söyleyecek kadar güzel bir sesin olmasada,


bağıra bağıra şarkı söylemenin,


gecenin karanlığında,


tarifi yok...





 


Üşüdüğün halde rüzgarı karşına alıp,


onun üstüne yürümenin,


tarifi yok...





 


birgün sana her şey bedava,


bugün bana her şey tarifsiz...


 





Her zaman yanında olacak biriyle


üstüne yağan karda yürümek,


üsümek


tarifi yok...





 


Tat almayı öğrenmek lazım


bunu öğrenince


içtiğin sudan bile alacağın zevkin,


tarifi yok...


 






















Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kime yazıyoruz bu gece?

kimi yazıyoruz ya da...

sığ düşünceler batağında,

nefes alsak,

dibe iniyoruz...

kımıldamadan dur diyordu birileri,

gözümüzü bile kırpmıyorduk oysa,

biri seslenene kadar...

 

kimi tutuyoruz bu gece?

alkol kokulu satırlara.

uyku kimlere rehnedildi?

hancının keyfi yerinde,

ya yolcu?

yorulmadı mı hala,

sürüklenmekten,

kayalıklar beğen kendine,

sonra hazzına var çığlıklarının.

en son olmaz dediğin...

kimi kandırdın

kendinden başka...

 

sığmadığın dünya neresi?

kimin hayatında dümendin?

kime hayatına yöne verdin...

şimdi ucuz bir riyakarlık,

nasılda köşeye sıkıştıkça

sevdim dediğin

kafiyende süs

yazıp boşaldıktan sonra

titremelerini hangi bedene saracaksın?

 

gözlerindeki dalgınlık,

gülümseye zoluyorsun ya dudaklarını

ellerin geçiştirmek ister gibi

boşlukta sallanıyor

canın nasıl yanmış,

sesin zor çıkıyor...

tahmin edememişmiydin bu yıkımı?

beklememişmiydin

son bir gayretle sokağa atmışsın kendini

ayakların yolu bilmiyor

hangi kapı seni anlar?

hangi insan açılır?

nasılda vazgeçmişsin,

dokunuyorsun ama hissetmiyorsun,

reflekslerden ibaret artık yaşamak

öyle boşalmış ki için,

kim yanına gelse,

gelmese,

kimin umurunda...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.