Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

sınav


angelflower

Önerilen İletiler

David o gün çok yoğundu, seçim kampanyaları devam

ediyordu. Aceleyle çevirdiği telefonda karşısına çıkan şarkı

gibi bir sesle karşılaşınca şaşırdı. Özür dileyip kapattı.

Ama o hoş ses, aklından çıkmıyordu. Ertesi gün sabah

erkenden o numarayı aradı. Telefon çalarken,

kalbi çok hızlı çarpıyordu. Evet karşısında yine o tatlı

ses vardı. Kendisini tanıttı, konuşmaya başladılar.

Konuştukça kızdan daha da etkileniyordu.

 

Günler geçti. Hergün onunla konuşuyordu, onun sesini

duymadan güne başlayamıyordu. Kızgın olduğunda

sakinleştiriyor, üzgünken neşelendiriyor, monoton

günlerde yeni heyecanlar aşılıyordu.

O soğuk kış günleri bu sıcacık sesle ısınmış ve

bahar gelmişti. Bu arada seçim kampanyaları da

çetin bir şekilde devam ediyordu.

 

Bu arada aklından ve kalbinden çıkaramadığı

o kızla evlenmeliyim diye düşünmeye başladı.

Bu, kampanyası için de olumlu olurdu. Danışmanı

başının etini yiyordu "Evlenirsen raitingin 10 puan artar"

diye... Şu ana kadar bu konuyu pek ciddi düşünmemişti.

Neden olmasın dedi ve hızla telefonu çevirdi. Hiç nefes

almadan evlenmek istediğini söyledi, kampanyasını anlattı,

hayallerinden bahsetti, seçimden sonra Karayiplerde bir

balayından bile bahsetti. Onun çoşkusu genç kıza da

geçmişti. Ama bir anda sessizleşti ve mırıltılı bir sesle

"henüz beni görmediniz ya beğenmezseniz." dedi.

David "bu kadar güzel bir sesin ve kalbin sahibi

çirkin olamaz herhalde" dedi. Bu arada eski neşesini ve

çoşkusunu kaybetmişti. O zaman yarın buluşalım dedi.

 

Buluşacakları yeri konuştular. Ertesi gün David

heyecanla buluşacakları yere geldi. Biraz sonra uzaktan

yanında köpeği ile güzel bir kız geliyordu. Acaba o mu

diye düşündü. Ama parkın o kısmındaki tek kişi

olmasına rağmen ona bakmıyordu. Uzaklara çok

uzaklara bakıyordu. Sanırım o değil dedi. Kızın gözlerinde

güneş gözlükleri vardı. Kızın gözlerinin ne renk olduğunu

düşünmeden edemedi. Kız, David ile telefondaki

meleğin buluşacağı havuzun yanına kadar geldi.

O da ne? Elinde bir beyaz baston vardı.

 

David şaşkınlıkla ona bakakaldı. Bu o telefonlarda

konuştuğu meleğiydi. Ama o kördü. Ne yapmalıyım

diye düşündü. Kaçıp gitmeli mi? Herşeye rağmen

elini tutup konuşmalı ve onunla evlenmeli miydi?

David yutkundu ve birkaç adım atıp, kızın yanından

geçip sessizce gitti. Parkın dışına çıktığında son

birkez dönüp kıza baktı. Kız hâlâ uzaklara doğru

bakıyor, köpeğiyle konuşuyor ve David 'i bekliyordu.

David, günlerce onu bekleyen kızın hayalini

unutamadı. Sürekli doğruyu yaptığına kendini

inandırmaya çalışıyordu. Bazen eli telefona gidiyor,

"O gün işim çıktı, gelemedim." deyip, herşeye

yeniden başlamayı düşünüyordu.

 

Günler geçti ve seçimler sonuçlandı. David seçimleri

kaybetti. New Jersey valisi olamamıştı. Yine

avukatlığa devam etmeye başladı. Noel

hazırlıklarının devam ettiği o öğlen, sekreteri içeri

girerek, davanın 25 dk sonra olacağını hatırlattı.

Hızla hazırlandı. Çantasını alıp adliyeye gitti.

Yerine geçti oturdu. Önemli bir tecavüz davası

görülüyordu ve sanığı David savunacaktı, işi zordu.

Biraz sonra karşı taraf ve hakim de yerlerini almıştı.

David, ilk tanığa sorusunu sordu. Moralinin bozulmaması

için karşı tarafın avukatına dönüp bakmamıştı bile.

İkinci tanık ile ilgili notlarına bakarken, yüksek topuklu

bir ayakkabı sesi duydu. Karşı tarafın avukatı tanığın

yanına gidiyordu. Avukat konuşmaya başladı. Bu ses

çok sert, acımasız ama bir o kadar da tanıdık geldi.

 

Başını kaldırdı daha bir dikkatle baktı. O sırada

saçlarını sımsıkı topuz yapmış, menekşe gözlü,

dudakları bir çizgi gibi kapalı avukatla gözgöze geldi.

İşte o anda gözlerinde birden başka bir görüntü

canlandı. Çağlayan gibi omuzlarından aşağı sarkan sarı

saçlar, her an gülmeye hazır yürek şeklinde dudaklar,

melek gibi bir yüz ve güzel bir vücut. Bu, o parktaki

kız olabilir miydi..? Yoksa halisülasyonlar mı görmeye

başlamıştı. 2 saat sonra dava bittiğinde hiç bir şey

hatırlamıyordu. Yanından hızla geçen avukatın peşinden

koşup bahçede yakaladı. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki,

o menekşe göze, ta gözbebeklerinin içine kadar

sımsıcak bir şekilde baktı, o çizgi halindeki dudaklar

güller gibi açarak gülümsedi ve şarkı gibi melodik bir

ses duyuldu. "Merhaba, o gün parkta sana şaka yapmak

istemiştim... Herşeye rağmen beni isteseydin, cesurca

yanıma gelip bana telefondaki meleğim demiş

olsaydın. Ya da, 1-2 saniye daha bekleyebilseydin...

Oraya sana evet demek için gelmiştim. Oysa sen,

kendi kalbini sınavdan geçirdin ve başarısız

oldun. Bu arada, sürekli aradığın ya da, parktaki

günden sonra hiç aramadığın telefon, ofisimdeki direkt

telefondu." dedi ve telefondaki melek yürüyüp gitti...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.