Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

'Resmi raporlarda Dersim katliamı: 13 bin kişi öldürüldü'


Taner Bayram

Önerilen İletiler

Tengeriin boşig, aydınlatıcı yanıtın için teşekkürler. benim söyleyeceklerimi çok güzel ifade etmişsin, benim ayrıca yanıtıma gerek kalmamış. Ama buna rağmen:

Korku,korku ve yine korku.

İlla korkmamız gerektiğinde ısrar var. :D Boşuna heves... Hiç heveslenmemenizi tekrar önemle tavsiye ediyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkes, farklılıklarını yaşatmak ve ilerletmek hakkına doğal olarak sahiptir;

Fakat insanların, ortak değerleri de yaşatmak ve ilerletmek gereksinimleri vardır toplumsallaşmaları ve uyumları için...

Ve toplumsallaşmayı önemsiyorsanız, önemli olan da budur...

 

Benim, benim ırkımdan olmayanlar ile konuşabileceğim tek şey ve oluşturabileceğim tek kimlik,

O kimse ile olan ortaklıklarımızdan ibarettir...

smile.gifSiz, farklılıklarınızı, beni tanımlamak için kullandığınız sürece,

Benimle ortak bir paydada buluşamazsınız...

Ben de sizi, farklılıklarınız ile tanımladığım sürece,

Sizinle ortak bir değerde buluşamam...

 

Benim tek korkum, ortak paydaların yitirilmesidir...

Zira bunun sonucu, farklılıkların önem kazanması olacaktır...

Farklılıklar;

Irkçılığı ve Şeriatçılığı getirir...

 

Tanımlamalar farklılığın olmazsa olmazıdır.Siz Türk,ben Kürt'tüm.Bu da bir tanımdır aslında.Kırmızı ile belirginleştirdiğim cümleleri gelin beraber okuyalım.İlk cümlenizde "farklılıkları yaşatma ve ilertmek" hakkından bahsederken;ikinci cümlede "beni farklılığımla tanımlamak ortak paydayı yok saymaktır" anlamında bir cümle kullanmışsınız.

 

Öncelikle benim hayatımın en özel yerinde Türk'ler var.Arkadaşım,canım dediğim insan bir Türk'tür.Ortak paydamız ne benim Kürt olmam ne de arkadaşımın Türk olması;bizi buluşturan faklılığımza rağmen ortak olan insani duygular.Farklılıklarımız ise bizi zenginleştiren birer motif.

 

Az önce tek kelime Kürtçe bilmeyen arkadaşım bana Kürtçe bir şarkı dinletti.Benim Kürt olmam yada farklı bir etnikten olmam neden onu yada beni rahatız etmiyor!

 

Çünkü biz "insan" da buluşmayı çok iyi beceriyoruz.

 

Farklılıklar renk getirir;ayrılık değil.

 

Ayrılığı getiren farklılıklarımız değil;nemalananların kirli hesabına ... eden zihniyetlerdir.

 

Ortak payda insan;ortak çıkar bu ülke.Bunun ötesi var mı!

 

 

 

 

biggrin.giftongue.gif

 

İtiraf ediyorum;bu cevabı gördüğüm andan beri gülüyorum.smile.gif Çok tatlı bir yanıt;doğruluğunu es geçtim.

 

 

Tengeriin boşig, aydınlatıcı yanıtın için teşekkürler. benim söyleyeceklerimi çok güzel ifade etmişsin, benim ayrıca yanıtıma gerek kalmamış. Ama buna rağmen:

 

İlla korkmamız gerektiğinde ısrar var. biggrin.gif Boşuna heves... Hiç heveslenmemenizi tekrar önemle tavsiye ediyorum...

 

Bir de sizden dinleseydim şu korku müptelası Maviyi.Tavsiyeniz dikkatte alınacaktır;korkularınız alındığı gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanımlamalar farklılığın olmazsa olmazıdır.Siz Türk,ben Kürt'tüm.Bu da bir tanımdır aslında.Kırmızı ile belirginleştirdiğim cümleleri gelin beraber okuyalım.İlk cümlenizde "farklılıkları yaşatma ve ilertmek" hakkından bahsederken;ikinci cümlede "beni farklılığımla tanımlamak ortak paydayı yok saymaktır" anlamında bir cümle kullanmışsınız.

 

Öncelikle benim hayatımın en özel yerinde Türk'ler var.Arkadaşım,canım dediğim insan bir Türk'tür.Ortak paydamız ne benim Kürt olmam ne de arkadaşımın Türk olması;bizi buluşturan faklılığımza rağmen ortak olan insani duygular.Farklılıklarımız ise bizi zenginleştiren birer motif.

 

Az önce tek kelime Kürtçe bilmeyen arkadaşım bana Kürtçe bir şarkı dinletti.Benim Kürt olmam yada farklı bir etnikten olmam neden onu yada beni rahatız etmiyor!

 

Çünkü biz "insan" da buluşmayı çok iyi beceriyoruz.

 

Farklılıklar renk getirir;ayrılık değil.

 

Ayrılığı getiren farklılıklarımız değil;nemalananların kirli hesabına ... eden zihniyetlerdir.

 

Ortak payda insan;ortak çıkar bu ülke.Bunun ötesi var mı!

 

Mavi,

Farklılıklardan kıl kapıyor değilim asla...

 

Çok net bir olay anlatayım ve aslında yaşamımın bir parçası bu;

Bir kaç arkadaş... çok sıkı dost ve çalışma arkadaşı düşünün...

Birisi Panteist, biri Deist, diğeri sağlam bir Sünni, ötekisi bir Şii/Caferi, ikisi de Alevi...

Birisi benden çok daha katı bir Ulusalcı, diğerinin sevgilisi bile anadan-babadan temelli Kürt, diğeri Azeri, ötekisi Türkmen, ikisi de karadenizli...

Ales sınavındaki mantık sorusu gibi oldu değil mi?

Bilin bakalım, bu denklemdekilerden hangisinin evi kırmızı boyalı? :P

 

 

Sabah akşam birlikteler...

Aynı odada çalışıyorlar ve çoğu zaman aynı evde kalıyorlar...

Fakat hiçbir zaman bu farklılıklarından ve tercihlerinden dolayı çok küçük bir tartışma dahi yaşamadılar...

Çünkü birbirlerini farklılıkları ile tanımlamadılar...

Ortak paydaları ile birleştiler...

 

Birinin farklılığı, diğerine yabancı geliyor kimi zaman...

Kimi zaman da sempatik ve öğrenmeye değer buluyorlar...

Bazen birbirlerine şaka konusu bile yapıyorlar...

Fakat hiçbir zaman birbirlerini "Ben bu'yum, sen şu'sun" diyerek ayırmıyorlar...

 

Bakın;

Kendinizi, farklılığınız ile kimliklendirmeniz başkadır...

Farklı kökeninizi koruyarak ve sahip çıkarak, başkalarınınkine de saygı duyarak, onlar ile ortak kaygılarınızda birleşmeniz başkadır...

 

Benim yaşadıklarımdan anladığım şudur ki;

Kendinizi ve farklılığınızı koruyabilerek; fakat diğer insanlar ile ortak kaygılarınız üzerinden bütünleştiğinizde,

Sizin farklılığınız, o insanlar için bir değer olarak ortaya çıkıyor;

Ve siz, sizden farklı olmalarına rağmen onların farklılıklarını,

Onlarda, onlardan farklı olmanıza rağmen sizin farklılığınızı

Korumak ve sahiplenmek hassasiyetinde yüreklilikle ve samimiyetle bulunuyorlar...

Ben en sağlam dostlarımı, bu günümde ve geçmişimde böyle kazandım...

 

En eski dostlarımı da,

Birşeyleri bildiğimizi sandığımız bilmez dönemlerimizde, birbirimizi farklılıklarımız ile tanımladığımız

Ve sonunda ister istemez kendi farklılıklarımızın derdine düştüğümüz ya da düştüğümüzü sandığımız dönemimizde kaybettim...

 

Kendinizi illa ki farklılıklarınız ile kimliklendirdiğinizde,

Diğeri kendisine şunu soruyor;

"Sen kendini ayrı tutuyorsan, ben seni niçin sahipleneyim?"

 

Bu konuda aslına bakarsanız çok farklı düşündüğümüzü sanmıyorum

Ya da öyle bir izlenim edindim, bilmiyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mavi,

Farklılıklardan kıl kapıyor değilim asla...

 

Çok net bir olay anlatayım ve aslında yaşamımın bir parçası bu;

Bir kaç arkadaş... çok sıkı dost ve çalışma arkadaşı düşünün...

Birisi Panteist, biri Deist, diğeri sağlam bir Sünni, ötekisi bir Şii/Caferi, ikisi de Alevi...

Birisi benden çok daha katı bir Ulusalcı, diğerinin sevgilisi bile anadan-babadan temelli Kürt, diğeri Azeri, ötekisi Türkmen, ikisi de karadenizli...

Ales sınavındaki mantık sorusu gibi oldu değil mi?

.

.

 

üstüne yazacak bir cümle kuramadım

harikasın

clover.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mavi,

Farklılıklardan kıl kapıyor değilim asla...

.

.

.

Bu konuda aslına bakarsanız çok farklı düşündüğümüzü sanmıyorum

Ya da öyle bir izlenim edindim, bilmiyorum...

 

Bizim demek istediğimizde aşağı yukarı bu zaten sayın Boşig,ben 10 yıldan uzun bir süredir batıda yaşıyorum,bir sürü farklı etnik ve dini gruptan arkadaşım var ve hiçbiriyle sen Türksün,ben Kürdüm,o arap,o göçmen,abaza vs.vs. konumuz olmuyor,ortak paydamız aynı ülkenin vatandaşı olmamız ve ortak dilimizde Türkçedir,bunun içindirki her fırsatta tekrarlıyorum (Türkçe mutlaka her bireye öğretilmelidir,eğitim dili Türkçe olmalıdır çünkü bizi bir arada tutmanın anayolu ortak bir geçmiş ve gelecek bilincinin oluşmasıdır,ancak buradaki ince bir çizgi var,buda farklılıklarımızı muhafaza ederek bunu yapabilmek,ve devletin bütün birey ve topluluklara eşit mesafede olması,bir Kürdün Kürtçe müzik dinlemesi,Kürd halkının geçmişi ve dili üzerine üniversitelerde araştırmalar yapılması,cadde,sokak,mahhalle,köy,il,ilçe isimlerinin geri verilmesi bu ülkeyi bölmez,aksine devletin kendi özlüğüne saygı duyduğunu gören bir birey devletine daha çok bağlanacaktır,develeti bir baba olarak düşünün,bütün çocuklarına eşit mesafede olmassa,bir çocuğunu diğerinden ayırırsa ayrılan çocuğun psikolojisi ne olur? Buda öyle birşeydir işte,devlet hepimizin babasıdır ve hepimize eşit mesafede olmak zorundadır....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn.mavi.. :)

 

Egemen..sadece Kürtleremi kendini Kürt diye tanımlayanlaramı egemen.. :)

 

Sn.Ali01.. :)

 

T.C Devletinin GÜCÜNÜ ulularım ve o GÜCE güç katan bir unsurum.. :) VATANSIZ(Haymatlos)değilim.. :)

 

Bu ululama sorgulanamazlığı, eleştirilemezliği getirir. Ondan sonra sağda solda "insan hakları(doğal haklara dayanır)", "akılcılık(devlet akılla sorgulanabilir bir varlıktır)" gibi ifadeleri kullanmanızın bir anlamı kalmaz. Otoritenin varlığını değil ululanmasını dile getirdiğimi iyi görmelisiniz. Otoriteyi ululamayan, onu sorgulayabilen insanlar vatansız olmazlar!

Tarih: Düzenleyen: ali0_1
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

PKK çözümsüzlüğün adresidir, öncelikle kendi yöresinin halkına zarar vermiştir. Ne yöntem ne içerik olarak doğru dürüst bir iş yaptığı söylenebilir. Ama bu PKK nın da öncesine dayanan sorunları "buharlaştırmanın" meşruiyet gerekçesi olamaz. Söylediğimiz budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizim demek istediğimizde aşağı yukarı bu zaten sayın Boşig,ben 10 yıldan uzun bir süredir batıda yaşıyorum,bir sürü farklı etnik ve dini gruptan arkadaşım var ve hiçbiriyle sen Türksün,ben Kürdüm,o arap,o göçmen,abaza vs.vs. konumuz olmuyor,ortak paydamız aynı ülkenin vatandaşı olmamız ve ortak dilimizde Türkçedir,bunun içindirki her fırsatta tekrarlıyorum (Türkçe mutlaka her bireye öğretilmelidir,eğitim dili Türkçe olmalıdır çünkü bizi bir arada tutmanın anayolu ortak bir geçmiş ve gelecek bilincinin oluşmasıdır,ancak buradaki ince bir çizgi var,buda farklılıklarımızı muhafaza ederek bunu yapabilmek,ve devletin bütün birey ve topluluklara eşit mesafede olması,bir Kürdün Kürtçe müzik dinlemesi,Kürd halkının geçmişi ve dili üzerine üniversitelerde araştırmalar yapılması,cadde,sokak,mahhalle,köy,il,ilçe isimlerinin geri verilmesi bu ülkeyi bölmez,aksine devletin kendi özlüğüne saygı duyduğunu gören bir birey devletine daha çok bağlanacaktır,develeti bir baba olarak düşünün,bütün çocuklarına eşit mesafede olmassa,bir çocuğunu diğerinden ayırırsa ayrılan çocuğun psikolojisi ne olur? Buda öyle birşeydir işte,devlet hepimizin babasıdır ve hepimize eşit mesafede olmak zorundadır....

 

Biji,

Bu söylediklerini elbette ki destekliyorum ve bunların, böyle olması gerektiğini her zaman da dile getirdim...

Farklılıkların muhafaza edilmesi konusunu zaten eleştiremiyorum, katılmamak mümkün değil...

 

Ben, farklılıkların kimlik olarak atanmasının, insanların birbirlerinden farklılıklarını, ayrılık/başkalık/ötekilik olarak algılayacaklarını ve toplumsal olarak birbirlerine başkalaşacaklarını düşünüyorum.

Çünkü birlikte yaşama azminde olan toplumlar, her zaman için, onları bir arada tutan ortak paydaları kimlik olarak edinmişlerdir.

Tarihsel ve toplumsal gerçekliği budur:

Kimi toplumlar, birlikteliklerini dine dayandırmışlar, dinsel kimlik ile birlikte din toplumlarını oluşturmuşlardır ve o dinden olmayanları ötelemişlerdir.

Kimi toplumlar, birlikteliklerini kana dayandırmışlar, aşiret kimliği ile birlikte klan/aşiret toplumlarını oluşturmuşlardır ve o klan/aşiretten olmayanları ötelemişlerdir.

Kimi toplumlar, birlikteliklerini ekonomik eşit paylaşıma dayandırmışlar, komünist/yoldaş kimliği ile birlikte komünal örgütlenmeleri kurmuşlardır ve o yapıdan olmayanı ötelemişlerdir.

Kimi toplumlar, birlikteliklerini monarşiye dayandırmışlar ve tebaa kimliği ile birlikte imparatorluğa bağlı örgütlenmeleri oluşturmuşlardır ve o yapıdan olmayanı ötelemişlerdir.

 

Ben ve benim gibi düşündüğünü bildiğim Ulusalcı kesim;

Etnik kökeni, dili, dini ne kadar farklı olursa olsun, ortak değerleri bulunan toplumu "Ulus" olarak tanımlar.

Ulus Kimliği dediğimiz şey de, bu farklı dinden, dilden, ırktan olan kimselerin ortak değerlerinden daha fazlası değildir.

Şu da bir gerçeklik ve özeleştiridir ki;

Tüm diğer yapılar gibi Ulus yapısı da, bu yapıyı benimsemeyeni öteler...

 

Her zaman dediğim gibi;

Ulus Yapısı da birgün, iç dinamikleri tükendiğinde ya da daha modern ve daha üst bir toplumsallaşma biçimi geliştiğinde ortadan kalkabilir

Ve bir Devrimci olarak o yeni ve modern yapıyı da seve seve kabullenirim...

Fakat şu an ne yazık ki daha çağdaş bir model gelişmiş bulunmamaktadır...

Keşke gelişmiş olsa da;

Nasıl ki farklı din, dil ve ırktan kimseler Ulus Birlikteliğinde bulunabiliyor iseler,

Aynı zamanda farklı din, dil, ırk ve Ulus'tan kimseler de birlikte bir toplumu oluşturabilseler

Ve Ulus Farklılığı da ortadan kalksa...

 

Bugün için;

Kimin Ulus tanımını hangi ırkçı amaçları doğrultusunda kullandığını umursamıyorum.

ABD, Irak'ı demokrasiyi kullanarak işgal etti diye demokrasiden nasıl ki vazgeçmeyeceksem,

O kavramın gerçek ve tarihsel ifadesinden de vazgeçmem.

 

Sizin de çizdiğiniz çerçeveye ek olarak, kimsenin farklılıklarının yok edilmemesi koşulunu da ekleyerek söylediklerinize katılıyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Boşig;

Türkiyede Ulus devlet anlayışı ırki olarak uygulandı sizin demek istediğiniz ulusallık şeklinde uygulanmadı ve belkide bu yüzden bu sorun bu kadar büyüdü,zaten Türk ve Kürt halkları birlikte yaşama iradesini ortaya koydular yıllardır,ancak sorun şuki Türk halkı Kürt halkıyla empati yapamıyor ve kendini bu devletin sahibi,Kürtleri ise yanaşma gibi görüyor,bunun suçlusuda kesinlikle Türk halkı değil,resmi ideolojidir....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi ordan bakınca dikkat çekmeye çalışan çocuğa benziyor olabilirim ama gelinen noktada şunları söylemeden geçemeyeceğim:

 

Bakınız onca başlıktaki tartışmanın ardından iki insan farklı yollardan da olsa bir yere ulaştı, o yerde nasıl durdukları bile en azından şimdilik önemli değil, bir araya gelmeleri dikkat etmemiz gereken.

 

Halbuki yukarıda bu güzel örneği veren iki forumdaşın diğer iletilerinden okuyabildiklerime dayanarak şunu da söyleyebilirim ki zaten iletilerce buradaki düşünceleri çerçevesinde farklı konulara dair düşüncelerini paylaşıyorlardı. Şurada söylediklerine farklı yazılarından yapılacak alıntılarla ulaşabiliriz.

 

Demek ki "birlikte yaşamak" için öncelikle birbirimizi iyi anlamamız gerekiyor.

 

Türkiye'de bu konuda çok aşama kaydedildi, yeterli olmasa da aşama kaydedildi. Yeterli değil çünkü hala bazı duvarlarımız tüm katılığıyla engellemeye devam ediyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi ordan bakınca dikkat çekmeye çalışan çocuğa benziyor olabilirim ama gelinen noktada şunları söylemeden geçemeyeceğim:

 

Bakınız onca başlıktaki tartışmanın ardından iki insan farklı yollardan da olsa bir yere ulaştı, o yerde nasıl durdukları bile en azından şimdilik önemli değil, bir araya gelmeleri dikkat etmemiz gereken.

 

Halbuki yukarıda bu güzel örneği veren iki forumdaşın diğer iletilerinden okuyabildiklerime dayanarak şunu da söyleyebilirim ki zaten iletilerce buradaki düşünceleri çerçevesinde farklı konulara dair düşüncelerini paylaşıyorlardı. Şurada söylediklerine farklı yazılarından yapılacak alıntılarla ulaşabiliriz.

 

Demek ki "birlikte yaşamak" için öncelikle birbirimizi iyi anlamamız gerekiyor.

 

Türkiye'de bu konuda çok aşama kaydedildi, yeterli olmasa da aşama kaydedildi. Yeterli değil çünkü hala bazı duvarlarımız tüm katılığıyla engellemeye devam ediyor.

İnsanlar ne kadar farklı düşünme potansiyeline sahipse,

O kadar da benzer düşünme olanağına sahiptirler diye düşünüyorum...

 

Yeter ki duygular, sömürü aracı olarak kullanılmasın

Ve etik çerçeveden uzaklaşılmasın...

 

Bunu, tartışma arkadaşlarımızı hedef alarak söylemiyorum kesinlikle...

 

Kesimlerin, kendilerine temsilci olarak benimsedikleri yapıları iyi okumaları lazım.

Örneğin DTP bunun en güzel örneğidir bence.

Geçende İzmir'e geldiler ve haklı ya da haksız bir şekilde protesto edildiler.

Buna değinmiyorum;

Fakat şu dikkatimi çekti ki,

Ahmet Türk çıktı ve bu protestoların ve şiddetin "Kürtlere Yönelik" olduğunu üzerine basa basa söyledi.

Daha sonra da o protestoları gerçekleştirenleri "Bölücü" olarak lanse etti.

 

O protestoları gerçekleştirenler ne Kürtlere düşmandılar,

Ne de Bölücü idiler...

DTP'nin üzerinde çakılı duran PKK ve ayrıştırmacılık misyonuna karşıydılar...

 

Fakat Ahmet Türk niçin illa ki "Kürtlere Düşmanlık Beslenerek" yapıldığı üzerine politika yapıyor?

 

Birlikte yaşamak için, bizi temsil ettiğiniz söylediğimiz kesimlerin söylemlerindeki satır aralarına da bakmak lazım

Ve ona göre bir hassasiyet geliştirmek gerek diye düşünüyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

PKK nın Avrasya-Ortadoğu-Balkanlar ve Akdeniz üzerinden Uluslararası Uyuşturucu Endüstrisinin taşeronluğunu ve taşıyıcılığını yaptığını algılayamayan kafalarla...daha dün Türkiye'ye gelen FBI Başkanının işlevini öngöremeyen ''boşuna tartışıcılar' la neyi konuşacağız?...

 

ABD nin patronajlığında kotarılan Ortadoğu Şeytan Üçgeninde...Türkler+Kürtler+Yahudiler bağlaşıklığına giden yol anlaşılmadıkça...burada neyi tartışacağız?....

 

Türkiyenin Ulus Devlet yapısının İç Kürtler kullanılarak çözülmek istendiğini....ama Dış Kürtlerle kankalık yoluna gidildiğini neden irdelemez bu....bağıranlar?...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tartışıyorsunuz işte. Onlar her kimse açıkça yazmaktan çekiniyor olsanız da onlara sesleniyorsunuz işte.

 

Korkmayın. Bu zararlı bir şey değil. Birlikte yaşadığınız insanlara derdinizi anlatmak istemeniz en doğal ihtiyacınız.

 

Önemli olansa biraz da onları anlamaya çalışmak.

 

Öyle ya birbirini anlayabilmek tek kişilik bir eylem değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türk halkı Kürt halkıyla empati yapamıyor ve kendini bu devletin sahibi,Kürtleri ise yanaşma gibi görüyor

 

Bunları nerden çıkarıyorsunuz, anlamak mümkün değil. Bire kere Türk halkı ve Kürt halkı diye iki ayrı halk yok. Bunu size Çekoslavakyalaştırma sürecinin mimarlarının beslemesi taşeronlar empoze ediyor. Çıkıp size “sizler ikinci sınıf vatandaşlarsınız, sizi biz bundan kurtaracağız” diyor, siz de bunu yiyorsunuz. “İn ordan, ne ikinci sınıfı? Sen ne hakla bize hakaret ediyorsun?” demiyorsunuz.

 

Düşünmüyorsunuz ki, yasalarda böyle bir şey yazmıyor. Kimsenin kafa kağıdına bir ayrım belirtilmiyor, kimsenin kafa kağıdına bakılıp “hmmmm. Bu hakka sen sahip değilsin” diye bir şey denmiyor.

 

Eğer uygulamada yanlışlık, ayrım varsa, bunu düzeltmek o size ikinci sınıf vatandaş olduğunuzu söyleyen kişinin görevi yasaları düzgün, hakça uygulamak. Çünkü yürütme, o. Size diyebiliyor mu: “Bakın şu yasada sizin ikinci sınıf olduğunuz yazıyor. O yüzden yasayı uygulamak zorunda kalıyorum.” Hayır, diyemiyor. Dediği şu: “Ülkeye Türkiye, halkına Türk halkı dendiği zaman Kürtler dışlanıyor.” Bunun böyle olmadığını elli kere söyledik. Türk bir ırk, bir etnik değil, sadece bir atamadır. Bu ülkede etnik anlamda Türk diye bir şey yoktur, olsa etraf çekik gözlü, çıkık elmacık kemikli insanlarla dolu olurdu diyoruz. Bu Türk ayrı, Kürt ayrı etniktir söylemi, Çekoslavakya’yı Çeklerle Slovaklara ayırma isteği söylemidir.

 

Bu bir atama yahu, sadece tarihe yapılan bir atama! Bir bu mu gözünüze battı, ne diyim artık ben size? Böyle yapay bir sorun olamaz yahu! Bir tarihsel atama etrafında bu kadar bir bardak suda koparılan fırtına misali yaygara koparılmaz artık! Yemin ediyorum, benim genetiğimde bir tane bile Türk kromozomu değil, molekülü bile yoktur. Irksal olarak Türklükle en küçük alakam yoktur. Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türküm diyorum ve hiç de gocunmuyorum. Yani öyle tuzum kuru filan da değil, son derece düşük bir maaşa talim ediyorum. Zekat verseniz geçer. Bunu açıklamak bile abes ama, öyle bir şartlanma oluştu ki, “haaa, bunun tuzu kuru. Bağırmadığına göre!” gibilerden bir önyargı oluştu.

 

Bakın: Doğu’ya yatırım gitmediyse, götürecek olan yürütmedir. Fabrika açılmadıysa açacak olan yürütmedir. Yol yapılmadı, okul yapılmadıysa, yapacak olan yürütmedir. Kalkınmadıysa, kalkınması için gerekli önlemleri alacak olan yürütmedir. Yürütme bunları yapar. “Siz ey ikinci sınıf vatandaşlarım” diye nutuk çekip ne idüğü belirsiz, ipi sapı dışardan, emperyalist güdümlü ayaklara yatmaz!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Korkmayın.

 

Artık şu “korkmayın” lafından gıcık kaptığım kadar hiçbir laftan gıcık kapmıyorum. Sanki bana şöyle demek istiyorlar gibi geliyor:

 

“Korkmayın, korkmayın. Şeriatı gümbür gümbür getiriyoruz, ama korkmayın. Elinizi kolunuzu kesecek, taşlayacak değiliz. Sadece hak edenlere yapacağız bunları. Hak etmezseniz korkmanıza gerek yok!” (Eh, kimse hak etmediğini bulmazmış zaten. Bu mantıkla herkes her şeyi hak eder. Başına mı geldi? Eee, hikmeti ilahi, vardır bir hak ettiğin deyip oturacaksın. Hikmetinden sual olmaz!)

 

“Korkmayın, korkmayın. Türkiye’yi eyaletlere böleceğiz, ama eyaletler bağımsızlık ilan etmeye kalkarlarsa hadlerini bildiririz. Kimse devleti aliyeyi bölemez. Biz zorla birleştiririz geri, korkmayın!” (Şunu baştan hiç bölmeseniz?)

 

“Korkmayın, korkmayın. Herkesi dinleyecek, yetmeyecek gözetleyecek, polis devleti kuracak ve tuvalete sağ ayakla, camiye sol ayakla adım atsanız, sol elinizle ağzınıza leblebi bile atsanız, pisuvara hacet etseniz haberimiz olacak. Ama bu, günaha girmemeniz ve öte tarafta yanmamanız için, sizin yararınıza, korkmayın!” (E tabii, bizim aklımız ermiyor. Alemin akıllısı bunlar.)

 

Bir “korkmayın” muhabbetidir gidiyor. Yahu korkan filan yok, korkmayın! Yedi düvelden korkmamışız, taşeronlardan mı korkacağız? Ağababaları, patronları gelsin. Onlarla asıl hesabımız. Irak’ı, Çekoslavakya’yı, böldükleri gibi, Azerbaycan’ı, Gürcistan’ı, Çeçenistan’ı, Afganistan’ı işgal ettikleri gibi gelip bileklerinin zoruyla bölsünler, taşeron kullanmasınlar. Biz buradayız ve sabırsızlıkla asıl ağababaların ortaya çıkmasını bekliyoruz.

 

Bu ağababalar için gözünün üstünde çok kaşı olanın, az olandan ayrı devlet kurması gereklidir. Her allahın günü berikinin kaş ormanını görmeye katlanmak zorunda değildir. Ama aynı şey kendi emperyal imparatorlukları için söz konusu olduğunda, kıllarını koparttırmazlar.

 

Korkmayın, korkmuyoruz. Taşeronlar değil, ağababaları gelsin. Hazırız…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İletişimin "birlikte yaşamak" için ne kadar önemli olduğundan bahsediyoruz; gelen bir yanıta da meselelerin "cesurca" tartışılmasında korkulacak, çekinilecek bir şey olmadığını söyledikten sonra lafımızın "bir kelimesi"(abartmıyorum, ilgili iletide göreceğiniz üzere bir kelimeme söylemek istediğimle uzaktan yakından alakası olmayan bir yanıt verilmiştir) alınıyor ve biz insanları tehlikelere karşı "yatıştıran" ilan ediliyoruz!

 

İletişim!

 

Olsun, benim hala ümidim var; umarım bu alakasız cevabı yazan forumdaş da bir kez daha yazılanları okur ve iyice düşünür. Çünkü ben o korkmayınız lafını kendisinin "uyutuluyoruz" diye bir düşüncesi varsa bunu da ortaya koyabilmesini kapsayacak şekilde söyledim.

Tarih: Düzenleyen: ali0_1
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eee, bu işler böyledir ali kardeş... Geçen yılki kurbanda "venhar" üzerine bir yazı yazmıştım. Bu bir tek kelime yüzünden her sene toplu hayvan kıyımı ritüelleri yaşanıyor. Baksan, koskoca bir dinin kitabında ilgili tek emir var: "Venhar!"

 

"Anaa! (venhar) yazıyor!" Yurraa... Kan kıyamet, işkembe sakatat otoyolda, dereler kıpkırmızı! Ne o? "Venhar" dedi diye!

 

İşi biraz daha ciddi ele alırsak: Eleştirilerin hedefinin sen olmadığın açık. Çünkü dikkat edersen söze "sanki" diye başlıyorum. Senin bir kelimen üzerinden seni değil, bir yönelimi, bir eğilimi ve bir yaklaşımı eleştiriyorum. Ama yine de özür dilerim, kişiselleştirmişim gibi görüntü verdiysem.

 

Tabii burada yıllardır tartıştığımız için senli benli hitap ettim, umarım sakıncası yoktur. Tekrar vurgulayayım: Bu bazen yanlış anlaşılıyor. Ben burada kişileri asla değil, eğilimleri, toplumsal yanılgı ve empozeleri eleştiriyorum. Sizleri olsa olsa bu empozelere kapılmakla eleştiririm, işin özünü görmeye davet ederim. Bundan artık söz kaçırmışsam klavyemden istemeden, tekrar özürü borç bilirim. İnsanlık halidir, bazen öfkeye kapıldığımız oluyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İletişimin "birlikte yaşamak" için ne kadar önemli olduğundan bahsediyoruz; gelen bir yanıta da meselelerin "cesurca" tartışılmasında korkulacak, çekinilecek bir şey olmadığını söyledikten sonra lafımızın "bir kelimesi"(abartmıyorum, ilgili iletide göreceğiniz üzere bir kelimeme söylemek istediğimle uzaktan yakından alakası olmayan bir yanıt verilmiştir) alınıyor ve biz insanları tehlikelere karşı "yatıştıran" ilan ediliyoruz!

 

İletişim!

 

Olsun, benim hala ümidim var; umarım bu alakasız cevabı yazan forumdaş da bir kez daha yazılanları okur ve iyice düşünür. Çünkü ben o korkmayınız lafını kendisinin "uyutuluyoruz" diye bir düşüncesi varsa bunu da ortaya koyabilmesini kapsayacak şekilde söyledim.

Ali, kusura bakmayın ama DemirEfe 10 numara bir yazı yazmış açıkçası...

DemirEfe'yi her zaman severim ama en çok da sinirlendiği :) zaman severim;

Çünkü her mükemmel söylemleri arasından en mükemmellerini o zaman söylüyor...

 

Valla ben, kime ve neye hitap ettiği ya da hangi ifadeden hareket ettiği noktasına takılmayarak,

DemirEfe'yi yazdıklarının netliğinden ötürü tebrik ediyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu ısrarlı bir şekilde sürekli belli bir mecraya sokulmaya çalışılıyor.

.

.

.

Öymen'in sözlerinin her kelimesinin altına imzamı atıyorum. Son derece yerinde sözlerdir...

 

 

clover.gif

 

İnsanlarda içgüdü yoktur, içgüdüsel davranışlar vardır...

Bunun nedeni, irademizin ve irademize dayalı seçme özgürlüğümüzün olmasıdır...

.

.

.

 

clover.gif

 

Mavi,

.

.

.

Ya da öyle bir izlenim edindim, bilmiyorum...

 

clover.gif

 

 

Bunları nerden çıkarıyorsunuz, anlamak mümkün değil. Bire kere Türk halkı ve Kürt halkı diye iki ayrı halk yok. Bunu size .

.

.

ayaklara yatmaz!

 

clover.gif

 

Artık şu “korkmayın” lafından gıcık kaptığım kadar hiçbir laftan gıcık kapmıyorum. Sanki bana şöyle demek istiyorlar gibi geliyor:

.

.

.

 

Korkmayın, korkmuyoruz. Taşeronlar değil, ağababaları gelsin. Hazırız…

 

 

clover.gif

 

Bunların üzerine yazacak laf bulamadım... Çiçekle idare edin... Ellerinize sağlık helal olsun

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eee, bu işler böyledir ali kardeş... Geçen yılki kurbanda "venhar" üzerine bir yazı yazmıştım. Bu bir tek kelime yüzünden her sene toplu hayvan kıyımı ritüelleri yaşanıyor. Baksan, koskoca bir dinin kitabında ilgili tek emir var: "Venhar!"

 

"Anaa! (venhar) yazıyor!" Yurraa... Kan kıyamet, işkembe sakatat otoyolda, dereler kıpkırmızı! Ne o? "Venhar" dedi diye!

 

İşi biraz daha ciddi ele alırsak: Eleştirilerin hedefinin sen olmadığın açık. Çünkü dikkat edersen söze "sanki" diye başlıyorum. Senin bir kelimen üzerinden seni değil, bir yönelimi, bir eğilimi ve bir yaklaşımı eleştiriyorum. Ama yine de özür dilerim, kişiselleştirmişim gibi görüntü verdiysem.

 

Tabii burada yıllardır tartıştığımız için senli benli hitap ettim, umarım sakıncası yoktur. Tekrar vurgulayayım: Bu bazen yanlış anlaşılıyor. Ben burada kişileri asla değil, eğilimleri, toplumsal yanılgı ve empozeleri eleştiriyorum. Sizleri olsa olsa bu empozelere kapılmakla eleştiririm, işin özünü görmeye davet ederim. Bundan artık söz kaçırmışsam klavyemden istemeden, tekrar özürü borç bilirim. İnsanlık halidir, bazen öfkeye kapıldığımız oluyor...

 

Düzeltme yapılmış olması yeterlidir benim için, teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O söz alkış için söylenmemiş, buradan da anlıyoruz tartışmaya nasıl yaklaşıldığını. Vatandaş acı bir gerçeğe parmak basıyor. Bir zamanlar "Kürt" denilen insanlar "birilerinin keyfince" dağlı Türk ilan edilip aşağılanmışsa ve bunu günlük hayatta farketmek için "irkilmek" gerekmişse burada alkışlanacak herhangi birisi yoktur. Ezen, ezilmiş ve ne olduğundan habersiz insanlardan hiçbirisi alkışlanmaz.

 

Burada PKK ya övgü değil "PKK sına da onu ortaya çıkaran koşulları hazırlayanlara da" yergi var!

 

Maalesef sözcüğünün anlamını da iyi bilmek gerekir!

 

Alkisliyorum sizi bu yorumunuz icin!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mavi,

...

Kendinizi ve farklılığınızı koruyabilerek; fakat diğer insanlar ile ortak kaygılarınız üzerinden bütünleştiğinizde,

Sizin farklılığınız, o insanlar için bir değer olarak ortaya çıkıyor;

Ve siz, sizden farklı olmalarına rağmen onların farklılıklarını,

Onlarda, onlardan farklı olmanıza rağmen sizin farklılığınızı

Korumak ve sahiplenmek hassasiyetinde yüreklilikle ve samimiyetle bulunuyorlar...

...

 

Ben farklı birşey söylemiyorum.Sorun şu;neden farklılıklar söz konusu olunca ortak paydadan değil de farklının korkularından bahsedilir.

 

Neden farklı olana kendimiz kadar sahip çıkamıyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben farklı birşey söylemiyorum.Sorun şu;neden farklılıklar söz konusu olunca ortak paydadan değil de farklının korkularından bahsedilir.

 

Neden farklı olana kendimiz kadar sahip çıkamıyoruz.

 

"Nereden biliyorsun sahip çıkmadığımı?" diyeceğim;

Fakat diyeceksiniz ki:

"Ee bir tek sen! hani diğerleri!"

 

Ben hangi kültür için ne çaba sarfettim...

Bunu dile getirmeyi yakıştıramıyorum...

 

Ama var hocam, diğerleri de var...

 

Kürtler dışlanıyor mu?

Farklılıkları dışlanıyor mu ya da gerçekte ne kadar farklılar?

Benim hayatım boyunca gittiğim hiçbir düğünde, hem de tek bir tane bile Kürt'ün olmadığı hemen her düğünde, Kürtlere has yörelerin halaylarının oynanmadığı tek bir düğün görmedim...

Bu sahip çıkmak değilse, başka bir isim bulamadım ben...

Yemeklerinden tutun, giyim-kuşamına kadar...

Boynuna poşu da bağlıyor bu toplum,

Ayağına şalvar da giyiyor istediği zaman...

Bir Laz'ın nasıl şive komiğini yapıyorsa,

Bir Yörük'ünkini de yapıyor, bir Kürt'ünkini de...

Daha bir çok örnek verebilirim ancak ayırt edemedim, gerçekte hangisi Kürtlerin kültürü, hangisi onlardan ayrı...

O kadar kaynaşmış; hangi farklılığı! farklı göreceğim!?

 

Sorun Kürtlerin dışlanması ya da farklılıklarının dışlanması değil...

Sorun;

Kürtlerin kendilerini dışlaması ve ötelemesi...

Kendilerini farklı görmeleri...

Farklılıkları, kimlik haline getirme kaygısı, elbette ki, birisini diğerine ötekileştirir...

 

Salt toplumsal bir gerçeklik vardır;

Siz, kendinizi o toplumun tümüne ötekileştiriyorsanız,

O toplum sizi benimsemez...

 

Siz "Ulus Toplum"a bir öcü gibi bakıyor olabilirsiniz...

Fakat ben hayatımda Makedon'unu da, Çerkez'ini de, Kürt'ünü de, Laz'ını da, Arap'ını da, Fars'ını da, Boşnak'ını da, Arnavut'unu da, Zaza'sını da, Türkmen'ini de tanıdım...

Alevi'sini de, Sünni'sini de, Şafii'sini de Caferi'sini de bildim...

Hepsi arasında Kürtlerin hepsi bile değil, ancak en fazla... en fazla yarısı kadarı kompleksli...

Yani "aman da bu Ulus-devlet bizi yok edecek!" kaygısı...

Size göre, birbirlerine uyum sağlayan "Kürt Olmayanlar";

"Benliğini koruyamamış, asimile olmuş zavallılar!"...

O aralarındaki büyük farklılıklara, coğrafyalara, kültürlere ve anlayışlara karşın uyum sağlayabilmiş çoğunluğa uyum sağlayamayan Kürtler ise

"Benliklerini korumuş, haysiyetli kesim!"...

 

Farklılıklara neden sahip çıkılmadığı sorusunu yanıtlamaya şuradan başlayın isterseniz;

"Bu ülkede, farklı etnik guruplardaki her kesim, birbirlerine kenetlenebilirken ve bundan kaygı-korku duymazken,

Neden Kürtler'e kenetlenemiyorlar?"

 

Hakikaten;

Kürtler, yaratılıştan "Lanetli" ya da Yahudiler gibi "Seçilmiş/Kutsanmış" bir halk mı da,

Herkes onlara bir kin besliyor!?

 

Yoksa Kürtler kendilerini ötekileştiriyor

Ve diğerlerinin, onları benimsemesinin önüne set mi çekiyorlar?

 

Ben eğer azıcık da olsa bu işlere biraz kafa yoruyorsam,

Tek diyeceğim şudur ki;

Kitlelerin toplumsal örgütlenmeleri ve kültürleri,

Diğerleri ile olan sorunlarını ya da uyumlarını en iyi biçimde ortaya koyan tek nesnel veridir...

 

Ve ben toplumları ya da kitleleri ele alırken,

Bir Toplum Bilimci olarak;

O kitlenin toplumsal örgütlenmesini hala nasıl gerçekleştiriyor olduğuna,

Var olan kültürünün niteliklerine,

Kimin neye uyum gösterip gösteremediğine,

Hangisinin statükocu, hangisinin devinime ayak uydurabildiğine-iç dinamiklerine bakarım...

 

Bakın, bu toplum;

Kafkaslarda eziyet çeken Çeçenler ve Çerkezler için kaygı duydu, tepki gösterdi...

Çünkü Türkiye'de, Kafkaslarda yaşayanlar kadar Çeçen ve Çerkez var ve Ulusallaşabilmişler, ortak duyguları geliştirmişler...

 

Balkanlarda eziyet çeken Boşnaklar, Makedonlar, Arnavutlar için kaygı duydu, tepki gösterdi...

Çünkü Türkiye'de, Balkanlarda yaşayanlar kadar Boşnak, Makedon ve Arnavut var ve Ulusallaşabilmişler, ortak duyguları geliştirebilmişler...

 

Musul-Kerkük'de eziyet çeken Türkmenler için kaygı duydu, tepki gösterdi...

Çünkü Türkiye'de, Musul-Kerkük'te yaşayanlardan daha fazla Türkmen var ve Ulusallaşabilmişler, ortak duyguları geliştirebilmişler...

 

Bağdat'ta, Filistin'de eziyet çeken Araplar için kaygı duydu, tepki gösterdi...

Çünkü Türkiye'de, Bağdat'ta ve Filistin'de yaşayanlardan neredeyse daha çok Arap var ve Ulusallaşabilmişler, ortak duyguları geliştirebilmişler...

 

Afganistan'da eziyet çeken Afganlar için kaygı duydu, tepki gösterdi...

Çünkü Türkiye'de, Afganistan'da yaşayanlar kadar Afganlı da var...

 

 

Fakat bu toplum, yeri geldiğinden Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu'da öldürülen Kürtler için de hassas olabiliyor;

Ancak ne yazık ki diğerlerine ve daha doğrusu birbirlerine gösterdikleri hassasiyet kadar yoğun olamıyor bu...

Neden?

Yani o kitlelerin tümü birbirine kenetlenebilirken,

Kürtlere o kadar da kenetlenememelerinin nedeni nedir?

Kürtlerden nefret etmeleri mi?

Yoksa Kürtlerin, onlara uyum sağlamak niyetinde olmamaları mı?

Kürtlerin, kendilerini ayrıştırmaları mı?

Kürtlerin, kendilerini ötekileştirmeleri mi?

 

Ya hu, bir sürü entik-ad sayın Anadolu'da...

Hepsi çok büyük oranda Ulusallığı bir ortak payda olarak benimseyebilmiştir...

Hem de etnik kaygılar duymadan...

Uyum sağlamışlardır...

 

Bundan kaygı duyanlar sadece Kürtler olmuştur...

Neden?

 

Kürtler ceylan, diğerleri aslan mı?

Doğal düşman mı bunlar?

Hayır...

 

Ortak paydalarını değil de

Farklılıklarını kimlik olarak edinme peşindeki her toplum,

İçinde-ortasında bulunduğu diğer kitlelerce dışlanmıştır her zaman...

 

Kürtler, diğer kitlelerin farklılıklarından hareket ettiği,

Onları umursamadığı

ve diğer kitlelerin ortak kaygılarından hareket etmeyip

Kendi farklılıklarını onlara gerek kültürel ve gerek siyasi olarak dikte etmek,

bu farklılıkların "ille de var olduğunu" kafalarına çakmak istedikçe,

Bu toplum tarafından benimsenememelerinden çok daha bir başka gerçeklik ile

Hiçbir zaman karşılaşılamayacaktır...

 

Toplumları Ulus yapan şey, ortak kaygılarıdır...

Sorun, Kürtlerin bu ortak kaygıları ne kadar önemsedikleri

Ve neyi bu kaygıların üstün tutup tutmadıkları ile ilgilidir...

 

Sorun,

Kürtlerin, diğer etnik-kitleler ile uyum içerisinde yaşamayı

Gerçekte ne kadar isteyip istemedikleridir...

 

Ben, bir ortamda bulunup da, herkeste olumsuz bir izlenim bıraktığımda

Önce şu soruyu sorarım:

"Acaba bu insanlarda neden kötü bir izlenim bıraktım?"

 

Fakat bazıları şöyle sorar:

"Bu insanlarda yanlış olan ne var ki, bende hepsi birden kötü izlenim bıraktılar?"

 

Sorun;

Kendimize hangi soruyu sorabildiğimizdir...

 

Sözün özüne gelirsek sayın bayan...

İnsanların (Kürt Olmayanların), diğer insanların (Kürtlerin) farklılıklarına

Kendileri kadar sahip çıkamamalarının nedeni;

Kürtlerin, diğer insanlar (Kürt Olmayanlar) ile ortak bir paydada buluşmak niyetini yerleştiren-özümseten bir kültüre

ya da toplumsal örgütlenmeye sahip olmayışları olabilir (mi acaba?)...

 

Bunlar benim "Öznel" düşüncelerimdir...

Bugüne değin gördüğüm bir takım yaşantılardan ve bilgilerden hareketle oluşturulmuştur elbette (her insanın düşüncesi gibi)...

Göreceli, değişken ya da eksik ve kusurlu yanları elbette olabilir;

Polemik yaratmak yerine, bu kusurlu yanları giderilmeye çalışılırsa daha verimli olur diye düşünüyorum...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

topluluklara eşit mesafede olması,bir Kürdün Kürtçe müzik dinlemesi,Kürd halkının geçmişi ve dili üzerine üniversitelerde araştırmalar yapılması,cadde,sokak,mahhalle,köy,il,ilçe isimlerinin geri verilmesi bu ülkeyi bölmez,aksine devletin kendi özlüğüne saygı duyduğunu gören bir birey devletine daha çok bağlanacaktır,develeti bir baba olarak düşünün,bütün çocuklarına eşit mesafede olmassa,bir çocuğunu diğerinden ayırırsa ayrılan çocuğun psikolojisi ne olur? Buda öyle birşeydir işte,devlet hepimizin babasıdır ve hepimize eşit mesafede olmak zorundadır....

 

 

Madde birrrrr !!!

 

Kürtçe diye bir dil yoktur.

 

madde ikiiii !!!!

 

kürt olarak adlandırılan farisi aşiretlerini anadoluya Yavuz Türkleri katletmek için getirmiştir. anadoludaki yerleşim yerleri Türkün malı olmasından isim gibi abuk istekler olmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.