Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Cemal Süreya (1931-1990)


Legendary

Önerilen İletiler

36692816.jpg

 

Cemal Süreya (1931-1990)

 

1931'de Erzincan'da doğdu. 9 Ocak 1990'da İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Cemalettin Seber. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi. Maliye Bakanlığı'nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik görevleri yaptı. 1982'de müşavir maliye müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960'ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-1981 arası iki sayı daha çıkardı. 1978'de Kültür Bakanlığı'nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yaptı. Emekliliğinden sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı.

 

Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı. Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık ve Yeni Ulus gazeteleri ile Yazko Somut ve 2000'e Doğru dergilerinde köşe yazıları yazdı. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılır.

 

Şiire lise yıllarında aruz denemeleriyle başladı. İlk şiiri "Şarkısı-Beyaz" Ocak 1953'te Mülkiye dergisinde yayınlandı. 1950'lerin başlarında gelişen ikinci yeni hareketine katılmakla birlikte, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi. Karşı çıktığı geleneğin diri değerlerinden yararlandı. Şiirde erotizmi canlandırırken, toplumsal değerlere uzak düşmedi. Şiirin "anayasaya aykırı" olduğunu, doğanın ahlakı kovduğu yerde ve yasadışı olduğunu savundu. Bu görüş onu şiirde öyküden kaçınmaya, çarpıcı, yoğun imge adacıklarından oluşan bir söz sanatına yöneltti. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sordu. Denemelerinde de başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğledi.

 

Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü konuldu.

 

ESERLERİ

 

ŞİİR

Üvercinka (1958)

Göçebe (1965)

Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)

Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984)

Sıcak Nal ve Güz Bitiği (1988)

Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s. 1995)

 

DÜZYAZI

Şapkam Dolu Çiçekle (1976)

Günübirlik (1982)

Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s. 1998)

99 Yüz (1991)

999. Gün / Üstü Kalsın (1991)

Folklor Şiire Düşman (1992)

Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik'in yeni basımı: 1992)

Aydınlık Yazıları / Paçal (1992)

Oluşum'da Cemal Süreya (1992)

Papirüs'ten Başyazılar (1992)

Günler (999. Gün'ün genişletilmiş basımı 1996)

Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar 1997)

Toplu Yazılar 1 (Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar 2000)

 

ANTOLOJİ

Mülkiyeli Şairler

100 Aşk Şiiri

 

ÖDÜLLERİ

 

1959 Yeditepe Şiir Armağanı

1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü

1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü

 

Türk Dili ve Edebiyatı

 

İNSAN GİBİ

 

 

Yaşadım, Tanrım,

Yarım ve uluorta,

Bir dahaki hayatta,

Varsa öyle bir hayat,

Şiir yazar mıydım,

Bilmiyorum.

 

Ama kadınlar, Tanrım,

Öyle sevdim ki onları,

Gelecek sefer

Dünyaya

Kadın olarak gelirsem,

Eşcinsel olurum.

 

ADAM

 

Adam şapkasına rastladı sokakta

Kimbilir kimin şapkası

Adam ne yapıp yapıp hatırladı

Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz

Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar

Bir kadın kimbilir kimin karısı

Adam ne yapıp yapıp hatırladı.

 

Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda

Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı

Adam bulut gibiydi, hatırladı

Adamın ayaklarının altında

Yıldızların yıldız olduğu vardı

Adam yıldızlara basa basa yürüdü

Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.

 

AŞK

 

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git

Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.

Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin

Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık

Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı

Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü

Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti

Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz

Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu

Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı

İstanbullar

Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların

dünyaların

Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek

Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken

Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti

Çünkü iki kişiydik

 

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya

Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız

Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu

İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük

Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde

Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra

Sonrası iyilik güzellik.

 

BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ

 

Şimdi

utançtır tanelenen

sarışın çocukların başaklarında.

 

Ovadan

gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan

çeviriyor o küçücük güneşimizi.

 

Taşarak evlerden taraçalardan

gelip sesime yerleşiyor.

 

Sesimin esnek baldıranı

sesimin alaca baldıranı.

 

Ve kuşlara doğru

fildişi: rüzgarın tavrı.

Dağ: güneş iskeleti.

 

Tahta heykeller arasında

denizin yavrusu kocaman.

 

Kan görüyorum taş görüyorum

bütün heykeller arasında

karabasan ılık acemi

- uykusuzluğun sütlü inciri -

kovanlara sızmıyor.

 

Annem çok küçükken öldü

beni öp, sonra doğur beni.

 

BU BİZİMKİ

Yıkıcı bir aşk bu,

Yıkıyor milletin ortasına

Tutku yükünü. Bölücü bir aşk,

Ekmeği suyu bölüyor

Günde üç öğün. Hain bir aşk bu,

Sizin eve hırsız girer

size=4>Onunkine polis. Yasadışı bir aşk ,

Evlenmeyi

Hiç mi hiç düşünmüyor. Soyguncu bir aşk bu,

En sıradan ezgilerden

Sevinçler devşiriyor. Kökü dışarda bir aşk,

Dante ile Beatrice'inkine

Fena öykünüyor İşgalci bir aşk bu,

Samanlık sevişenin diyor

Başka şey demiyor.

 

CİGARAYI ATTIM DENİZE

 

Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüyoruz

Gökyüzünün o meşhur maviliğinde

Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla

Bir akdeniz şehri çıkabilir içinde

Alıp yaracak olsa yüreğini

Şimdi bir güvercinin

 

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak

Önünde durulacak tam elinden tutulacak

Hangi bir elinden güzelim hangi bir

Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz

Öbür elinde yetişkin bir günışığı

Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük

Çalışan insanlar için akşamlara kadar

Toz duman içinde

Bir elinde de boyuna ekmek kesiyorsun

 

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen

Bir bulut geçiyorsa onu görürdük

Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu

Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu

Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına

Bir cıgara atmışsak denize

Sabaha kadar yandı durdu

 

FOTOĞRAF

Durakta üç kişi

Adam kadın ve çocuk

 

Adamın elleri ceplerinde

Kadın çocuğun elini tutmuş

 

Adam hüzünlü

Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü

 

Kadın güzel

Güzel anılar gibi güzel

 

Çocuk

Güzel anılar gibi hüzünlü

Hüzünlü şarkılar gibi güzel

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GÖÇEBE

 

Sen sık sık gülen gülerken de

Sevecen bir Akdeniz çizgisini

Sol yanına ağzının

İliştiren çocuk özenle

Yabana mı atıyorum yani seni

Yabana mı atıyorum saat altı buçukları

Çocuk ve Allah'ın en eski baskısını

Değil, değil bunların biri

Gözlerimin gemileri kuş istiyor

Açılıp kapandıkça sevdam

Kapanıp açılıyor bir mavi

Şahmaran süt istiyor kefeninden

Üç aylık ölmüş çocukların

Kerem ile Arzu geliyor Aslı ile Kanber

Ay kana kana batıyor

 

Ay kana kana batıyor

Eşkiyalar gecenin yangınını izliyor uzakta

Kargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir

otobüsteyim

Jandarma daima nesirde kalacaktır

Eşkiyalar silahlarını çapraz astıkça türkülerine

Ve bu dağlar böyle eşkiya güzelliği taşıdıkça

Patronun karısını zimmetine geçirip

Amasya'dan Kars'a kaçmakta olan sayman yardımcısıyla

Alevilikten konuşuyoruz uzun süre

Yanımdaki hep bir gazetede Marilym Monroe'nun

resimlerine bakıyor

Marilyn Monroe öldü diyorum ona

Ölümü siyah bir kakül gibi alnına düşürmesini bildi

Şimdiyse Cennette Nietzsche'nin metresi olması gerekir

Bunları diyorum daha ne varsa diyorum

İşte hiçbir sebep olmadığını sevişmemeye

İşte çocukluğumdan beri içimde bir önsezi olduğunu

Bunun bir gün birine rastlamak gibi bir şey olduğunu

Belki de bir günler bunun için

Aydın'da

bulunduğumu

Zaten nedense hep bir şehirden bir şehre yolcu

olduğumu

İşte eflatun kakalı çocuklar olduğunu Kütahya'da

Ankara'da dokunak Yozgat'ta becerik olduğunu

Van'da güreşçi develer gibi süslediklerini kamyonları

İstanbul'da minarelerin lirik olduğunu köprülerinse

dialektik

Acemi bir bulut bozuyor bütün görüntüyü eski bir şarkı

gibi

Bu şarkıyı ne zaman duysam aklıma

Sinirli bir elin uysal bir bardağa

Çok yukardan döktüğü bir içki gelir

Sonsuz ve olağanüstü bir bira

Köpüklene köpüklene biçimlendirir

Soyunarak ağlayan bir kadını

Acı bilincinde sonrasızlığın

Ama bırakalım bırakalım bunları

Yoldan piyade erleri geçiyor tahta bavullarıyla ve

büyük yakalarıyla

Ve faytoncular görüyorum

Yere basışlarındaki ağırlığı azaltmak için

Tanrısal bıyıklarıyla durumlarını paraşütlendiren

 

Kars'tayım bu ne biçim Kars bir kenarda

Pekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin

üstünde

Kars kalesi yükseliyor

Gökyüzünü Ankara kalesine göre daha soyut ve daha

elverişli bir şekilde

Hırpalayan bu kale de olmasa

N'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa

Kuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk

 

Biliyorsun ben hangi şehirdeysem

Yalnızlığın başkenti orası

 

Bir de yine sevgili çocuk

Biliyorsun kişi tutkularıyla

Yalnızlığını adlandırıyor o kadar

 

Arkada bir su devrile devrile akıyor

Rastgele bir ağaca soruyorum

Bir şey var sanki onu soruyorum

Değil orda diyor belki biraz daha ilerde

Tanrı meleğini ağırlamaya çalışan

Ataerkil bir aile gözümü alıyor

 

Dedelerin yüzlerinde erozyon

Silip götürmüş bütün evetleri

 

Annelerinse ağızlarında hiyeroglif

Babalarınsa ağustoslar atasözleri

 

Amcalarınsa avdan boş dönüyor elleri

Teyzelerse elleriyle yargılıyor gök güzelliğini

 

Ablalarınsa boyunları soru işareti

Ağabeylerse utançlarından emrah

 

Sıralanmışlar su boylarına

Bıçakla soyuyorlar kelimeleri

 

Ya suya giden küçük kızlar

Onlar

Tıpkı o kuşlar gibi

Uçan daha bir süre

Sonra da vurulduktan

 

Bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiiri

 

Ey şiir arayıcısı ey esrik kişi

Şu son dönemecini de aşınca gecenin

Doğacak gün artık gündüze ilişkin değil

Bu ağartı ancak yürekle karşılabilir

Bütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil

Tutsaksan ellerini sıvışır gibi zincirlerinden

Ve balyozla vursalar mısralarına

Soylu bir demir sesi yükselir

Soylu büyük ve mavi bir demir sesi

 

Ellerim egece yatısına çağrılmış

Ve

Teleşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi

 

Yüzüm giyotine abone

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

flowers5.jpg

 

Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı...

Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.

Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya

Manzaraysa ayrılığa sıfır!

İşte her şey hazır..

Acılarımla iki lafın belini kırdık...

Yokluğunda bir kuş sütü eksik..

Yalnızlığım ve ben...

Seni çok bekledik...

 

Cemal Süreya

 

SAYGI VE SEVGİ İLE

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Radya... Güller güzel, sen güllerden güzel... smile.png

 

 

AMA SENİN

Daha nen olayım isterdin,

Onursuzunum senin!

 

CEMAL SÜREYA

 

 

BİLİYORUM SANA GİDEN

 

Biliyorum sana giden yollar kapalı

Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

 

Ne kadar yakından ve arada uçurum;

İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

 

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm

Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

 

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım

Ben artık adam olmam bu derde düşeli

 

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya

Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

 

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi

Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

 

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;

Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

 

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor

Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

 

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;

Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

 

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım

Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

 

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;

Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

 

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,

Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

 

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,

Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

 

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu

Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

 

CEMAL SÜREYA

 

HÜZNÜN KUŞLARI

 

ben bütün hüzünleri denemişim kendimde

canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını

bir bir denemişim bütün kelimeleri

yeni sözler buldum seni görmeyeli

 

kuliste yarasını saran soytarı gibi

seni görmeyeli

kasketim eğip üstüne acılarımın

sen yüzüne sürgün olduğum kadın

kardeşim olan gözlerini unutmadım

çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat

 

sen tutar kendini incecik sevdirirdin

bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa

şanssızım diyemem kendi payıma

hain bir aşk bu kökü dışarda

olur böyle şeyler ara sıra

olur ara sıra

 

CEMAL SÜREYA

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...
  • 2 ay sonra...

Perdeli

Mutluluk, 
Diyordu adam, 
Her konuda 
Tekrara düşecek kadar 
Rahat olmak. 



Rahatsın, 
Diyordu kadın, 
Ama o sırada 
Birdenbire 
Odayı 
Sözgelimi 
Brezilya'ya 
Çevirir 
Bir çiçek. 


İyi niyetlidir musluk, 
Diyordu adam, 
Yüzüne çarptığın 
Ve içtiğin su 
Aynı serinliktedir. 



Mutluluk mu, 
Diyordu kadın, 
Mutluluk: 
Açan tütün 
Körelten tütün. 

Cemal Süreyya

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.