Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AÇILIM VE SONRASI!


ilker01

Önerilen İletiler

Cok kültürlülük (Multiculti)küresel sermayenin kendi cikarlari dogrultusunda dünyayi yeniden yapilandirarak kendileri icin acik bir pazara dönüstürmeyi hedefleyen Batili cokuluslu küresel sermayenin gelistirdigi,ulus devletleri etniklik temelinde bölmeye yönelik sistemli bir akimin adidir.

Cok Kültürlülügün harket noktasi,"COK KÜLTÜRLÜLÜGÜ"bölünmesi hedeflenen ülkeye bir zenginlik olarak empoze ederek benimsetmek,cok kültürlülügü resmi bir devlket politikasi haline dönüstürülmesini saglamak bu sekilde etnik gruplar tahrik edilerek bu ülkenin ulusal direncini zayiflatmak,ülkenin bölünmesine icten zemin hazirlamaktir.

Ekonomik oldugu kadar,cok sayida uluslararasi örgütüyle,dev bir sivil güc olan COK ULUSLU KÜRESEL SERMAYE ulus devletleri etniklik temelinde bölme hedefini gerceklestirebilmek icin bir yandan bütünüyle kendi güdümünde ki DÜNYA BANKASI,IMF,DÜNYA TICARET ÖRGÜTÜ ve benzeri kuruluslar vasitasiyla ücüncü dünya ülkelerini borclandirarak,ekonomilerini denetleyerek,sömürerek kendine bagimli kilarken,diger yandan emrinde olan güclü medya imparatorlugu,besledigi cok sayida etkin ulusal ve uluslararasi sivil toplum örgütü,stratejik kuruluslar,isbirlikci aydinlar,medya mensuplari,yüksek düzeyde bürokratlar,hatta hükümetler kisi ve kuruluslar vasitasiyla COK KÜLTÜRCÜLÜGÜ,ülkeleri etniklik temelinde bölme stratejisinin etkin bir yöntemi olarak uygulamaktadir.

Cok uluslu küresel sermayenin Türkiye'yi bölmek icin kullandigi uluslararasi kuruluslarin basinda AVRUPA BIRLIGI gelir.Cok kültürcülük stratejisi Avrupa Birligi vasitasiyla uygulanmaktadir.AB'nin her konuda oldugu gibi Türkiye'ye karsi cifte standartciligini,iki yüzlülügünü,ard niyetini görmek icin COK KÜLTÜRLÜLÜGÜN AB ÜLKELERINDE nasil anlasilip COK KÜLTÜRCÜLÜGE nasil bakildigina bakmak yeterlidir.

 

Saniliyormu ki AB'nin Türkiye'ye dayatmalari gercekten Türkiye'den istenen demokrasi icinmidir?Saniliyormu ki icimizdeki Atatürk karsitlarinin demokrasi yaygaralarinin gercek amaci Türkiyede demokrasi olmasimidir?Hayir hicbiri degil;Indirin Atatürk'ün resimlerini diyenlerle Atatürk despottu diyenler ayni hedefe yürüyenlerdir yani üniter yapinin ortadan kalkmasi icin ilk hedef Atatürk'ü ortadan kaldirmak gerekir.Atatürk demek demokrasi ve bagimsizlik demektir.

Kürt acilimi bir bölünme hareketidir,bunu kültürel haklar diye basite indirgeyemeyiz.Türkiye'de herkes kendi öz kültürünü yasamaktadir.Bunlarin birlesmesinden ulusal bir kültür olusmustur.Bakiniz folklor,bakiniz mutfak zenginligi,bakiniz giyim kusam ve daha bircok farkli kültürel nüanslarla bezenmis olan Türkiye bir kültür cennetidir.Bu cenneti Kürt Kültürü Laz kültürü vs diye etnik alana tasimak bu ülkeye ve bu insanlara yapilacak en büyük kötülüktür.Bu kötülügün tetikcileri olan Gül ve Erdogan talimatlarla bu yola adim atmis isimlerdir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben DTP esbaskani Ahmet Türk'ün asagidaki aciklamasini cok mantikli buluyorum. Terörü sona erdirmek icin gereken her seyin yapilmasi düsüncesindeyim. Terörün bitmesi icin sadece iyi niyetli cagrilar yapmak yetmiyor, son 25 yilda bu cagrilar defalarca yapildi. Gidilsin teröristler ile konusunda denilmiyor, ama hic yok saydigin birilerinden nasil silahi birakmasini bekleyeceksinki?

 

"PKK İLE MÜZAKERE ETMEDEN NASIL SİLAH BIRAKTIRIRSINIZ?

03:33 28 Ağustos 2009

 

DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, “Biz Başbakan gitsin Abdullah Öcalan’la görüşsün demiyoruz ama elinde silah olan kesimi, PKK’yi ikna etmeden, müzakere etmeden nasıl silah bıraktırırsınız? ‘Siz şöyle yaparsanız PKK silah bırakır’a bizim gücümüz yetmez. Ben böyle bir şey söylesem, PKK ‘buyurun gidin siz çözün diyecek” dedi.

Ahmet Türk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı açıklamanın ardından Başbakan Erdoğan’ın da aynı çizgideki söylemlerini değerlendirdi.

‘Üniter yapı’ vurgusuna değinen Türk, “Bir bütün olarak DTP, AKP, Öcalan bu sorunun üniter yapının içerisinde çözülebileceğini defalarca ifade ettik” dedi. Kürtleri inkar eden bir mantığın her zaman karşısında olduklarını belirten Türk şunları söyledi: “Günümüz dünyasında farklı kimliklerin, kültürlerin sorunlarının zaman zaman üniter yapı içinde de çözüm bulduğunu görüyoruz. İspanya 17 bölgeye ayrılmış, ayrılırken Katalan halkının özgürlükleri güvenceye alınmış. Ama İspanya hala bir üniter devlet. Biz meseleye halkların ve kardeşliğin kucaklaşması olarak bakıyoruz. Federal bir çözümü gündeme getirmiyoruz. Bir halk varsa elbette farklılıkları içselleştiren bir mantıkla yaklaşılması gerekir. Şimdi polemikler yaratmaya gerek yok.”

 

DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün değerlendirmesi:

Silah benim elimde değil ki: “PKK silahı bıraksın diyorlar. Gidin ikna edin, müzakere edin silah bırakması için. Silah benim elimde değil ki. Toplumsal uzlaşıyı sağlamak için elinde silah olan kesimi ikna etmeden, müzakere etmeden nasıl silah bıraktırırsınız? Yani hem silah bırak diyorsunuz PKK’ye hem ‘hayır sen yoksun’. Biz tabi ki hükümet gitsin, Başbakan gitsin Öcalan’la konuşsun demiyoruz. Ama ikna edilmeden projeler üzerinde düşünceler konuşulmadan nasıl olacak? Yok saymakla nasıl olacak? Biz siyasi partiyiz, elimizde silah yok. Otuz yıllık bir hareket varsa, o hareket bu ülkede silahı elinde tutmuşsa, ikna edilmeden silahları nasıl bıraktıracaksınız?

İkna etmeye bizim gücümüz yetmez: Ben bir gerçeği ortaya koyuyorum. Biz bildiğimizi yaparız diyorsanız yapın o zaman, kimsenin bir şey dediği yok. Bizim gücümüz yetmez. Ben PKK’nin sorumluluğunu alabilir miyim? ‘Siz şöyle yaparsanız PKK silah bırakır’ diyebilir miyim. Benim ona gücüm yetmez. Ben böyle bir şey söylesem PKK buyurun gidin siz çözün diyecek.”

Sürecin önünü tıkamaya yönelik çaba var: “Bu sürecin önünü tıkamaya yönelik ciddi bir çaba olduğunu görüyoruz. Birilerinin siyasetinin sonu olur onun farkındayız. Zaten bu işlerin kolay olmadığını, meşakkatli olduğunu geçmişte de söyledik. Kolay bir iş değildir. Umudumuz sonuç alıcı olunmasıdır. Ama bir tartışma sürecinden sonra belki bugün olmaz ama mutlaka bir gün Türkiye’nin gündemine yine oturacak, yine çözüm arayışları gündeme gelecektir.”

 

‘KÖTÜ TEPKİLER YOKTU AMA...’

CHP ve MHP kışkırtarak sürece ket vurdu: “Bunu çok iyi görüyorum; Kürt aileleri, oğlumun birisi gitti birisi daha gitmesin diye çaba gösteriyor. Tabi ki evlatlarımızın acısı çok büyüktür. Ama bütün annelerin evlatları var. O evlatların bir daha ölmemesi için asker aileleri de bunları düşünmeli, görmeli. Hassas olmaları gerekiyor.

Çözüm, açılım tartışmaları yapıldığı zaman böyle bir tepki yoktu. Ama Türkiye’de bazı kesimler, bazı aileleri örgütleyerek bu sürecin başarısız olması konusunda çaba gösteriyor. Tartışmaların en yoğun olduğu bir dönemde bir tepki yoktu, büyük bir destek vardı. Ama CHP ve MHP’nin kışkırtmaları, örgütlemeleri sonucunda farklı sesler çıktı.”

CHP ve MHP misyonları bitecek diye korkuyorlar: “Kürt açılımı konusunda iktidara sert suçlamalarda bulunan CHP ve MHP için ‘Kürt sorununun çözümü durumunda misyonlarının biteceğini görüyorlar. Sorunun çözülmesi bunların işlevsiz kalması ve günümüz dünyasında hiçbir rolü olmamasına yol açacak. Çatışmalı süreç olduğu zaman ve çözümsüzlük ortamında ancak kendilerini yaşatabiliyorlar. Şu soruyu sormak istiyorum; sorunlu ülkelerin neresinde sorunlar müzakere edilmeden çözülmüştür?” Anka

 

‘İdam polemiği seviyesiz’

AKP ile MHP arasında yaşanan idam polemiğine de değinen DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk şunları söyledi:

“Şimdi bu işin ciddiyetiyle bağdaşmayan bir yaklaşım biçimidir. Sizi ihanetle suçlayanlarla idam polemiği yapmayı seviyesiz bir tartışma olarak görüyoruz. Bu sorunun barışçı yöntemlerle çözümünü esas alan yaklaşımı gösterirseniz Türkiye’deki bütün hassasiyetleri dikkate almanız gerekir demiştik. Tabi ki Türk halkının da Kürt halkının da hassasiyetleri var. Ama kendini savunurken ‘Niye idam etmediniz?’ diye bir yaklaşım sergilemek gelecekle ilgili umutlu bakışları ortadan kaldırır. ‘Asacak tabure yok muydu?’ gibi bir yaklaşımla nasıl bu açılım konusunda ikna edici olursunuz?”

 

‘Bu kızıl elmacı söylemi’

Ahmet Türk CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ‘ikinci dil olmaz’ şeklindeki yaklaşımıyla ilgili de değerlendirmede bulundu. CHP’nin hak ve özgürlüklere karşı tavır koyduğunu belirten Türk şunları söyledi: “CHP asimilasyoncu ve resmi ideolojik politikaların olduğu gibi sürmesi konusunda ısrarlı. Yani darbe anayasasını savunan, onun değişmesine karşı çıkan bir duruşu sergiliyor. Demokrasiye ve hukuk devletine karşı bir duruş gösteriyor. Bu mantıkla olaya bakanlarla neyin tartışmasını yapacaksınız. Baykal ‘bir af olabilir’ diyor ama ‘hak ve özgürlüklere karşıyım’ diyor. Eğer bir dil varsa, kültür varsa, bir Bulgaristan Türkü’nün haklarını savunuyorsanız, ülkenizdeki farklılıklara karşı bu kadar katı ve acımasız bir tavır, milliyetçi ve ırkçı bir tavır içindeyseniz bunun demokratiklikle ilgisi yok.”"

-http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1251419603&year=2009&month=08&day=28-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Size "Kimlikleşme"den söz ediyorum...

Sanırım anlatamadım...

.

.

.

Tamam her seyi anladinda dostum, bir etnik kökenlinin kültürünü gelistirmesi ve korumasi neden anti-demokratik bir tum oluyor? Anlayamadigim nokta da bu. Tabiiki bir etnik-kökenli kendi etnigini digerininkinden üstün görürse bu irkciliktir ve demokratik degildir. Ama bir Kürt vatandasinin ben Kürtüm, dilim Kürtce demesi neden etnik-milliyetcilik oluyormus?

Mesela sen veya ben gerekli yerlerde ve zamanlarda Türk oldugumuzu ve dilimizin de türkce oldugunu söylemiyormuyuz? tabiiki söylüyoruz ve bana göre gayet dogal bir sey.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tamam her seyi anladinda dostum, bir etnik kökenlinin kültürünü gelistirmesi ve korumasi neden anti-demokratik bir tum oluyor? Anlayamadigim nokta da bu. Tabiiki bir etnik-kökenli kendi etnigini digerininkinden üstün görürse bu irkciliktir ve demokratik degildir. Ama bir Kürt vatandasinin ben Kürtüm, dilim Kürtce demesi neden etnik-milliyetcilik oluyormus?

Mesela sen veya ben gerekli yerlerde ve zamanlarda Türk oldugumuzu ve dilimizin de türkce oldugunu söylemiyormuyuz? tabiiki söylüyoruz ve bana göre gayet dogal bir sey.

Ulusalmücadele, işte her şeyi tam anlamamışsın ne yazık ki...

Oldukça özetleyeyim, çünkü yeterli açıklamayı yukarıda yaptım...

 

Bir kimsenin, etnik-kökenine has kültürünü geliştirmesi ve çocuklarına öğretmesi en doğal hakkıdır...

Bu konuda anlaşıyoruz sanırım öyle değil mi?

Evet dediğini var sayarak devam ediyorum...

 

Eğer bir kimse Etnik-Kökenini bir "Kimlik" olarak tanımlarsa, bu Etnik-Milliyetçiliktir / Irkçılıktır...

 

Neden böyledir?

 

Çünkü "Kimlik" dediğimiz kavram ve "Kimlikleşme" dediğimiz süreç, bireylerin toplumsallaşmasının yarattığı bir olgudur.

Siz, içinde bulunduğunuz ve sizin de birlikte yaşama azminde olduğunuz o toplumun, bireylerini tanımlamak üzere kullandığı kimliği benimsediğiniz sürece o topluma iyesinizdir.

 

Peki bir toplum, bireylerini nasıl tanımlar?

Her toplumda Etnik ve Dini farklılıklar vardır, bu yüzden modern dönemde Etnik ve Dini bağları aşan bir Kimlikleşme meydana getirilmiştir.

Bu toplumsal bağ "Ulus" olarak tanımlanır.

Yani "Ulus" dediğimiz bağ, sizin Etnik ve Dini kökeninizden daha üst bir düzeyde;

Sizinle aynı topraklarda yaşayan ama sizinle aynı etnik kökenden ve aynı dini kökenden olmayan diğer bir birey ile ortak bağınızı tanımlar ve adlandırır.

 

Bu ortak bağ açısından Etnik kökenin ve Dini kökenin Kimlikleşmede hiçbir etkisi yoktur;

Çünkü Ulusal Kimlik, farklı etnik ve dini kökenden insanları bir arada tutan bir kimliktir.

 

İşte eğer bir birey çıkıp, etnik kökenini kendi "Kimliği" olarak tanımlamak isterse,

Aynı etnik kökenden olmayan başka bir fert ile arasındaki bağı koparmaktadır ve daha özele indirgemektedir.

Örneğin siz kimliğinizi "Kürt" olarak tanımladığınızda,

Sizin beni "Ne" olarak algıladığınız sorunu ortaya çıkar...

Eğer kendinizi "Kürt" olarak kimlikleştirme kaygısında iseniz

Bana, benim hangi kökenden olduğum kaygısını da taşıyrak yaklaşıyorsunuzdur.

 

Çünkü daha önce de söylediğim gibi Kimlik, sizin içerisinde bulunduğunuz toplumun diğer bireyleri ile olan bağınızı tanımlar...

Eğer Etnik kökeninizi kimlik olarak seçiyorsanız, toplumla olan bağınızda etnik kökeninizi temel alıyorsunuzdur...

Eğer Ulusal bağı seçiyorsanız kimlik olarak; Din ve Etnik Köken farklılığını aşmışsınızdır...

 

İşte bu açıdan;

Etnik Kültürünü yaşatma azminde olan bir kimse elbette ki Irkçı değildir;

Etnik Kültürünü yaşatma azmi, doğal bir çabadır...

Ancak Etnik Kökenini bir Kimlik olarak edinme çabası Irkçılıktır, Etnik-Milliyetçilliktir...

 

Ben kendi kökenimi Türkmen olarak tanımlıyorum,

Ki zaten "Anadolu Türkü" diye bir Irk yoktur...

Ulusum ise "Türk Ulusu"dur.

Çünkü "Türk" adı, bir Ulus adı olmasını sağlayacak tarihsel süreci yaşayabildiği için;

Özellikle Anadolu'da Irk Adı anlamından sıyrılıp,

"Ulus Adı" anlamına bürünmüştür.

Benim Türklüğüm yalnızca bundan ibarettir.

Dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı bir Kürt'te en az benim kadar Türktür...

Bir Çerkez ve Rum'da aynıdır...

 

Türk adı Toplumsal ve Hukuki olarak bir Ulus adıdır.

Örneğin Özbekler, Kazaklar, Azeriler, Yörükler/Türkmenler, Uygurlar vs kendilerini "Türk" olarak tanımlamazlar,

Saydığım adlarla tanımlarlar...

 

Ancak Kürt adı bir Ulus adı olabilecek tarihsel süreci yaşamamıştır ve bir Etnik-Köken adı olarak kalmıştır.

İşte bu yüzden "Ben Kürtüm" demek ile "Ben Türküm" demek aynı ve eş değildir.

"Ben Kürtüm" dediğinizde Etnik-Kökeninizi söylemiş olursunuz.

"Ben Türküm" dediğinizde Ulusal Kimliğinizi dile getirmiş olursunuz.

 

Bir kimse elbette ki "Ben Kürtüm" diyebilir, bu onun Etnik-Kökenidir, kimse karşı çıkamaz.

Ancak bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı kimse "Ben Kürtüm" sözcüğünü bir Kimlik olarak dile getiremez.

Çünkü Kürtlük bir kimlik değil, bir Etnik-Kökendir.

 

Şimdi, bu söylediklerimi anlamlandırabildiniz mi bilemiyorum...

Ancak eğer "Ulus" kavramına ve "Ulusal Bağ"a karşı iseniz;

Ve sizden başka karşı olan varsa;

Etnik ve Dini farklılıkları aşan ve tarih içerisinde Ulus adından daha modern bir kavram olarak kendisini gerçekleştiren bir Toplumsallaşma Bağı'nı tanımlayan kavramın varlığını bilen varsa lütfen söylesin ve anlatsın...

Ben şimdiye kadar "Ulusal Bağ"dan daha modern bir Toplumsal Bağ tanımlayabilen hiçbir kimseye ve kurama rastlamadım.

Ha ama eğer varsa ve ben haberdar değilsem, öğretildiği takdirde onu benimserim...

Ancak eğer yok ise, ulusal bağı reddeden bir kimse mutlaka daha ilkel bir toplumsallaşma çeşidini benimsiyordur:

Din ya da Etnik-Kökeni kimlikleştirmeye dayalı olarak...

 

Umarım bu sefer anlatabilmişimdir.

 

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle olay, ''Kürtlere hak tanıma olayı'' değil, tüm dünyada özellikle son 30-40 senede siyaset felsefesine girmiş olan ''Demokratik Ulus Devleti'' kavramının, ülkemize adapte edilmesi sorunu olmalıdır.Yani, ''Açılım'' denen sürecin, Ulus-Devlet yapısı içinde bir takım bireysel özgürlüklerin genişletilmesi şeklinde algılanması gereklidir ama belki de bu yapılırken ülke içindeki Kürtler gibi, bir etnik gruba özgü gibi gösterilmesi olayın baştan yanlış bir şekilde etnik milliyetçilik bazında tartışılmasına yol açmıştır. Yani, tartışmalar bazılarınca ısrarla yanlış bir eksende sürdürülmektedir.

 

Öte yandan, Kürtler açısından, terörün gölgesinde sağlıklı bir demokrasinin olabilmesi mümkün değildir. Çünkü, mantıken, etnik milliyetçilik temelli bir terör mutlaka antitezinin varlık nedeni olur ya da varolanı daha da besler. Bu durumda, demokratikleşmeye karşı çıkan unsurların da eline koz verilir ve buna bağlı olarak toplumsal gerginlik ve muhalefetin artmasına neden olunur. Kürtler açısından yıllardır yaşanan durum budur. Üstelik, bu durum, yıllardır Kürtlerin yanında aynı zamanda ülkemizdeki Kürtlerden farklı etnik kökene sahip vatandaşlarımızın da bu özgürleşmeden yararlanmasını geciktirmiştir ve halen de bu nedenle geciktirmektedir. Yani, demokratikleşmenin önündeki en büyük engel PKK terörüdür.

 

Bu bağlamda, ''PKK silah bırakırsa bunun karşılığında demokratikleşme olacak'' söylemi tam da ''PKK Kürtlerin haklarını almasını sağlayan,özgürlük savaşçısı bir örgüt'' algısı yaratmamak için gerekli bir söylemdir. Çünkü, normalde mantıken bu söylemin, bu özgürlükleri gerçekten talep eden insanların teröre desteğini kesmelerine hatta terör örgütüne eylem yapmaması için baskı yapmalarına yol açması beklenir. Ama, böyle olmuyor. Çünkü, PKK ve DTP’nin karşı propogandası bunu engelliyor.

 

''PKK terörü Kürt Sorununun sonucudur'' şeklindeki PKK çıkışlı slogan, yani; terörün sebebini demokratikleşmemeye bağlamak terörü meşrulaştırmak anlamına gelir. Oysa, terörün sebebi bireysel özgürlüklerin genişletilmiş olmaması olamaz. Ya da bu basitçe bir Spartaküs isyanı değildir. Terörün etnik-ayrılıkçı milliyetçilik ve ekonomik sebepleri dışında gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir uluslararası boyutu da vardır. 80 sonrası dil, kaset, CD, kitap, miting vs. yasağı, Diyarbakır cezaevi gibi son derece yanlış ve insanlık dışı uygulamalar, terörün sebebi değil, terörün kendisini meşrulaştırmak için propoganda amacıyla kullandığı argümanlar olmuşlardır.

 

Yapılacak olan şey, 1 Şubat 1998 tarihinde resmen yürürlüğe giren Avrupa Konseyi'nin etnik azınlıkların korunmasına ilişkin Çerçeve Sözleşmesi kapsamında Kürtlere ve diğer farklı etnik kökenli vatandaşlarımıza azınlık gözüyle bakan ve bu şekilde bize dayatan AB'nin bile resmi olmayan azınlıklar konusunda net belirleyemediği ölçütlerini, tamamen üye ülkelerin siyasi, sosyolojik, tarihsel, coğrafi, stratejik durumlarına göre kendilerine bıraktığı bireysel özgürlüklerin genişletilmesi konusunun, kendi ülkemiz koşullarında, bölünmeye yol açmayacak şekilde yeniden düzenlenip, genişletilmesidir. Bu da sadece Kürtlerin değil, ülkemizdeki bir çok farklı etnik kökenli vatandaşımızın yani total olarak tüm Türk milletinin yararına olacaktır. Ancak, bunların sağlıklı bir ortamda tartışılarak yapılabilmesi yine PKK terörünün en azından marjinalleştirilmesine bağlıdır.

 

PKK bitirilmeden veya marjinalleştirilmeden, sağlıklı bir şey yapılamaz öncelik bu, ancak bu demek değildir ki şu anda çağdaş ve objektif olma koşuluyla eğitim vermeyelim. Tabii ki, güvenlik tedbirleri ve operasyonları ile birlikte, eğitimin de paralel yürütülmesi gerekir ve bu sadece yöre halkına verilecek eğitimle sınırlandırılacak bir şey de değil tabii ki. Elbette, uç noktada görev yapan askere de yani alt kademeye, erlere vs. verilecek bu eğitim, polise de, hukuk ve yetki dışı davranışlarını engelleme amaçlı... Ancak bunların olabilmesi için insanımızın bilinçlenmesi, bakış açısını değiştirmesi gerekir, bu bir süreçtir, emek ister, iyi niyet ister. Bunun için de topyekün bir eğitim seferberliği gerekir. Bu da Ulusalcı, çağdaş bir devlet içerisinde olabilir ancak ve bunun sağlanması da tabii ki dirayetli bir hükümetle olur.

 

Bu noktada, ülkemizde, demokrasinin tüm kural, kurum ve araçları ile yerleşmesini sağlamanın tek yolu, '' Katılımcı Demokrasi '' nin geliştirilmesinin olduğunu da vurgulamak gerekir. Yani; tüm partilerde var olan '' Lider Sultası ''nın ve '' Delege Sistemi ''nin, tabanlarından gelen baskılarla kırılması konusu her şeyden önemlidir. Demokrasi için verilmesi gereken asıl mücadele alanı burada olmalıdır.

 

Bu yolla yani partilere üye olmanın kolaylaştırılması ve her üyenin parti yönetim ve kararlarına direk müdahalesinin mümkün olması ile, her parti, üyelerinin istekleri doğrultusunda politika üretebilir. Bu da, sağlıklı bir demokrasinin yolunu açar ve hiçbir dini ve etnik grubun -şiddet yoluyla demokrasinin ve laikliğin ortadan kaldırılması dışında- isteklerinin demokrasi çerçevesinde dile getirilememesi ve mutabakat durumunda uygulanamaması gibi durumların kendiliğinden ortadan kaldırılması anlamına gelir ki bu yolla herkes eşit bireysel hak ve özgürlüklere sahip olabilir. Tüm dünyada geçerli olan sistem budur. Ve bu şekilde, bence asıl odaklanılması gereken gerçeklik olan ''ekmek ve enmek kavgası''nın daha etkin bir biçimde yapılması emek sömürüsünün önüne geçilebilmesi mümkün olur.

 

Sonuç olarak, tüm kurum, kural ve araçları ile işletilebilen sağlıklı bir demokrasi içerisinde insanların bireysel/kültürel özgürleşmeleri ile birlikte ekonomik yönden de özgürleşmelerinin, kısaca insanca yaşayabilmelerinin yolu açılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarih 30 Ağustos. Zafer Bayramımız.

Haber yüreğimize ateş gibi düştü.

Şemdinli'de 4 Şehit!

 

Eşbaşkan, uzatılan mikrofonlara şunları söyledi:

“Şemdinli’deki olay, süreci bombalayan terörist saldırıdır”, "Olay süreci baltalamaya yönelik terörist bir adımdır."

 

Ben sana o baltadan söz edeyim sevgili arkadaşım.

30 yıldır 30.000 insanı kadın-erkek-çoluk-çocuk demeden katleden caniler sanki bir sürece girmişler de, süreci aksatan birileri varmış! Onlardan birileri de süreci bombalamışlarmış.

Ne süreci ki bu? Ne zamandan beri süre gelen bir iştir bu?

Eşbaşkan bu noktayı açıkladı da esasen. "Yılbaşından önce bu işi bitirmeliyiz" dedi.

Süreç belli demek ki. Başı da belli, sonu da hatta.

Amerikan projesi değil diye ekliyor Eşbaşkan. Başka şeyler de söylüyor hatta arkasından.

Ancak namus, şeref gibi ulvi kavramlar yakışmayan ağızlarda değerini de kaybediyor bir yandan.

 

O duyduğun balta, budur sevgili arkadaşım.

Ve biz bu baltanın sapı değiliz.

"Yurtta barış, dünyada barış"a inandık elbet. Ancak biz egemen bir devletin milletiyiz, atasının dedesinin ve 30000 günahsızın can hesabını bilen, dostu düşmanı ayıran evlatlarız.

Neymiş, baltaymış.

 

Bizde o baltaya göre sap yok kardeşim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eşbaşkan, uzatılan mikrofonlara şunları söyledi:

“Şemdinli’deki olay, süreci bombalayan terörist saldırıdır”, "Olay süreci baltalamaya yönelik terörist bir adımdır."

 

Ben ''Eşbaşkan''ın söylediğini tercüme edeyim:

 

Hani onlardan sürekli istenen terörle/PKK ile arasına mesafe koyma olayı var ya, işte bu vatandaş sözüm ona onu yapıyor kendince.

 

Hani bir de BOP'un ''Eşbaşkan''ı var ya, hani ne yaptı etti, sözüm ona ''Ergenekon''u PKK'ya bağladı ya, bütün melanetleri ''Ergenekon'' yapmıştı ya, işte ''Süreç'' gereği sen sağ ben selamet, hepsi sütten çıkmış ak kaşık oluverdi kolayca.

 

Amerikan projesi değil diye ekliyor Eşbaşkan.

 

Obama TBMM'de sinyali vermedi mi ? PKK marjinalleşecek demedi mi?

 

''Süreç'' denilen şey, Irak İşgali ile zaten başlamıştı.

 

Amerikan planı değilmiş!! Buna gerçekten inanan var mı acaba ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarih 30 Ağustos. Zafer Bayramımız.

 

30 Ağustos deyince...

Birşeyi baylaşmanın yerinde olduğunu düşündüm...

Nemi?...

Şunu...

Eğer 30 Ağustosta Türk ordusu yenilse ve Yunan işgali gerçekleşse ne olurdu:)

Evet ne olurdu...

Şu!...

Trakya Yunanlılara ve Bulgarlara verilecekti. Çanakkale uluslararası bir komisyonun kontrolünde olacaktı. İstanbulolasılıkla Rus, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunanlı ve Ermenilerin ortakidaresinde bir uluslararası dünya kenti olacaktı. Adalarla birlikte Ege kıyıları, İzmir de dahil büyük Yunanistan’ın parçası olacaktı. Muğla’dan Mersin’e Akdeniz kıyıları Roma mirasçısı İtalyan krallığının sömürgesi olacak, Adana’dan Mardin’e iller Fransız sömürgesi Suriye’ye katılacaktı. Bu büyük Suriye Ortaçağ Kilikya Ermeni Devleti sınırlarına kadar uzanacaktı.

 

Bugün belediye başkanları Kürt kökenli olan illerde, Kuzey Irak’la birlikte, Amerikan mandası altında bir Kürt devleti kurulacaktı. 1917’de Karabekir’in yeniden ele geçirdiği Vilayeti Şarkiye, Sıvas’a ve belki Kayseri’ye kadar uzanan bir Ermeni devleti olacaktı. Trabzon merkezli bir Pontus Rum bölgesi, belki Yunanistan’a bağlı olarak kurulacaktı.

 

Sevr Antlaşması’nda sınırları gösterilen Osmanlı İmparatorluğu Halife-i Müslimin’inidaresi altında Ürdün ya da Irak devleti gibi bir sömürge olacaktı.Merkezi Bursa ya da Konya olabilirdi. Bu Osmanlı Devleti Amerikanmandası altında ormancılık, hamsicilik ve madencilikle geçinecekti.Kıyıların Türkleri bu kırpılmış İç Anadolu’ya göç edecekler, kalanlar da Rusya’da, Bulgaristan’da ve Yunanistan’da yaşayan Türkler gibi ikinci sınıf vatandaş olarak yaşayacaklardı.

 

İstanbul’un Türkleri de kıyılardaki gibi İç Anadolu’yagöç edecekler, kalanlar İngiliz, Fransız, Rus, Yunan vatandaşıolacaklardı. Büyük camiler müze olacak, bazıları da kiliselerevakfedilecekti. Bunların gerçek olma potansiyeli Sevr Antlaşmasımetninde kayıtlıdır. Halife-i Müslimin’in Bursa sarayında ikamet-i şahanesi, bu coğrafi perspektifte devam edecekti. Bugün Türkiye’de Osmanlı’ya geri dönmek isteyen aklı evveller var. onların geri dönmek istedikleri çağ, Kanuni çağı değil, Bursa Osmanlı Devleti olabilir. Bu geçmişin Batılı önerileri yalan ve dolanla halkın bilincinden silinmemelidir.

 

Bence bu bağlamda ileri gerikonuşanlar, söylemlerini kendi çöplüklerine gömmelidirler.”

 

Saygılar...

 

DİPNOT...

Tarih: Düzenleyen: DİPNOT
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

30 Ağustos deyince...

Birşeyi baylaşmanın yerinde olduğunu düşündüm...

Nemi?...

Şunu...

Eğer 30 Ağustosta Türk ordusu yenilse ve Yunan işgali gerçekleşse ne olurdu:)

Evet ne olurdu...

Şu!...

Trakya Yunanlılara ve Bulgarlara verilecekti. Çanakkale uluslararası bir komisyonun kontrolünde olacaktı. İstanbulolasılıkla Rus, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunanlı ve Ermenilerin ortakidaresinde bir uluslararası dünya kenti olacaktı. Adalarla birlikte Ege kıyıları, İzmir de dahil büyük Yunanistan’ın parçası olacaktı. Muğla’dan Mersin’e Akdeniz kıyıları Roma mirasçısı İtalyan krallığının sömürgesi olacak, Adana’dan Mardin’e iller Fransız sömürgesi Suriye’ye katılacaktı. Bu büyük Suriye Ortaçağ Kilikya Ermeni Devleti sınırlarına kadar uzanacaktı.

 

 

 

Bugün belediye başkanları Kürt kökenli olan illerde, Kuzey Irak’la birlikte, Amerikan mandası altında bir Kürt devleti kurulacaktı. 1917’de Karabekir’in yeniden ele geçirdiği Vilayeti Şarkiye, Sıvas’a ve belki Kayseri’ye kadar uzanan bir Ermeni devleti olacaktı. Trabzon merkezli bir Pontus Rum bölgesi, belki Yunanistan’a bağlı olarak kurulacaktı.

 

Sevr Antlaşması’nda sınırları gösterilen Osmanlı İmparatorluğu Halife-i Müslimin’inidaresi altında Ürdün ya da Irak devleti gibi bir sömürge olacaktı.Merkezi Bursa ya da Konya olabilirdi. Bu Osmanlı Devleti Amerikanmandası altında ormancılık, hamsicilik ve madencilikle geçinecekti.Kıyıların Türkleri bu kırpılmış İç Anadolu’ya göç edecekler, kalanlar da Rusya’da, Bulgaristan’da ve Yunanistan’da yaşayan Türkler gibi ikinci sınıf vatandaş olarak yaşayacaklardı.

 

İstanbul’un Türkleri de kıyılardaki gibi İç Anadolu’yagöç edecekler, kalanlar İngiliz, Fransız, Rus, Yunan vatandaşıolacaklardı. Büyük camiler müze olacak, bazıları da kiliselerevakfedilecekti. Bunların gerçek olma potansiyeli Sevr Antlaşmasımetninde kayıtlıdır. Halife-i Müslimin’in Bursa sarayında ikamet-i şahanesi, bu coğrafi perspektifte devam edecekti. Bugün Türkiye’de Osmanlı’ya geri dönmek isteyen aklı evveller var. onların geri dönmek istedikleri çağ, Kanuni çağı değil, Bursa Osmanlı Devleti olabilir. Bu geçmişin Batılı önerileri yalan ve dolanla halkın bilincinden silinmemelidir.

 

Bence bu bağlamda ileri gerikonuşanlar, söylemlerini kendi çöplüklerine gömmelidirler.”

 

Saygılar...

 

DİPNOT...

 

bkz. Osmanlı Cumhuriyeti :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kürtler ? PKK'nın yasal alandaki sözcüsü DTP kürt seçmenin sadece %20 sinin oyunu alabilen bir parti. Teröre karşı savaş veren ordumuzdaki kürt vatandaşlarımızın sayısı teröristlerin elli katı. Kürt korucular, polisler. Haa pardon sadece DTP'ye oy veren ve PKK'yı destekleyenler kürttü dimi. Onu her seferinde unutuyorum ben.

 

Ben ne DTP'ye oy verdim ne de PKK'yı desteklerim.Özür dilerim,sizin için Kürt olmak sadece kuzu olmaktı değil mi.Ben de bunu unutmuşum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben ne DTP'ye oy verdim ne de PKK'yı desteklerim.Özür dilerim,sizin için Kürt olmak sadece kuzu olmaktı değil mi.Ben de bunu unutmuşum.

 

AKP'ye, CHP'ye ve hatta MHP'ye oy veren ve hatta parti teşkilatlarında, devlette çeşitli kademelerde görevli milyonlarca Kürt kökenli, sizce ''Kuzu'' mudur, sayın Mavi ? Örneğin, CHP İstanbul İl Başkanı Kürt kökenli Gürsel Tekin kuzu mu ? :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben ne DTP'ye oy verdim ne de PKK'yı desteklerim.Özür dilerim,sizin için Kürt olmak sadece kuzu olmaktı değil mi.Ben de bunu unutmuşum.

 

Sana DTP'ye oy verdin ya da PKK'yı destekliyorsun diyen mi var ? "Kürtler" olarak DTP ve PKK'yı baz alan yoruma cevap olarak yazılmıştır bu ileti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP'ye, CHP'ye ve hatta MHP'ye oy veren ve hatta parti teşkilatlarında, devlette çeşitli kademelerde görevli milyonlarca Kürt kökenli, sizce ''Kuzu'' mudur, sayın Mavi ? Örneğin, CHP İstanbul İl Başkanı Kürt kökenli Gürsel Tekin kuzu mu ? :)

 

Sizce ben "kuzu" derken demek istediğinizi mi kastettim?

 

 

Sana DTP'ye oy verdin ya da PKK'yı destekliyorsun diyen mi var ? "Kürtler" olarak DTP ve PKK'yı baz alan yoruma cevap olarak yazılmıştır bu ileti.

 

Özür dilerim,galiba biraz olayı kişiselleştirdim.Bu tepkim size değil,yazdığım her iletiye PKK yahut DTP ile yanıt verenleredir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizi rahatsız eden sizin okuduğunuz gazeteler değil,okuduğunuz iftira yüklü haberleri gerçekmiş gib anlatmanızdır..

 

Bizi ilgilendirmez sizin ne okuduğunuz. Fakat buradan paylaştığınız asılsız haberler ne okuduğunuzu eleveriyor.

 

Ayrıca diyarbakırda güvenlik güçlerinin öldürdüğü 14 çocuğun olayını açarmısınız Yani anlamadım neden ve nerede bu 14 çocuk öldürüldü gerkçe neydi ?

 

Ben 1985 doğumluyum,çok da büyük değilim.Üzerimize sıkılan kurşunları,sabaha kadar süren çatışmaları,dakka başı patlayan silahları çok iyi hatırlıyorum; diyorsunuz.

 

Daha önce ığdıda doğup büyüdüğünüzü ,göreviniz icabı ise diyarbakırı tanıdığınızı söylemiştiniz ...Iğdırda böyle durumların olmadığını söylediğimde ise ''Diyarbakır'da yaşanan olaylardan bahsediyorum''diyorsunuz..

Ben birşey anlamdım..

 

Bunun cevabını merakla bekliyorum sevgili mavi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dostum,siz bana zulmü mü kıyaslayın diyorsunuz!O zaman başım gözüm üstüne...

 

Dil yasaklandı,köyler yasaklandı...Yahu ben 1985 doğumluyum,çok da büyük değilim.Üzerimize sıkılan kurşunları,sabaha kadar süren çatışmaları,dakka başı patlayan silahları çok iyi hatırlıyorum;ben buna zulüm derim.siz?

 

Sn mavi diyarbakırda öldürülen 14 çocuğun hakkınadaki konuyu biraz açarmısınız.

Ayrıca sizin çok büyük olmadığınız dönemde üzerinizden sıkılan kurşun,sabaha kadar süren çatışma ve dakka başı patlayan silahler neredeydi.

 

Diyarbakırmı ığdırmı?

Daha önceki yazınızda siz ığdırda doğup büyüdüğünüzü ,Diyerbakırı ise 5 yıldır tanıdığınızı 1 yıl kadığınızı yazmıştınız.

 

Ben ığdırda böye bir olayların olmadığını söylediğimde ise ığdır değil Diyarbakırdan bahsettiğinizi yazdınız ...

Bu konuyu biraz aöçarmısınız benim kafam karıştı sanırım anlayamadım.

 

oruçlu olmamadnmıdır nedir anlayamadım !

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

SAĞLIK OCAĞINA VE POSTANEYE MOLOTFLU SALDIRI

Edinilen bilgiye göre, akşam saatlerinde bir grup, Bağlar ilçesinde eylem yaptı. Slogan atan kalabalık, Sağlık Ocağı Caddesi üzerinde bulunan 1 NOLU SAĞLIK OCAĞINA MOLOTOF KOKTEYLİ attı. Atılan molotof kokteyli binaya isabet etti.

 

Grup, daha sonra aynı mevkide bulunan postaneye yöneldi.POSTANE binasına atılan molotof kokteyli, nöbetçi kulübesine isabet etti. Bölgeye intikal eden polis ekipleri, grubu dağıtmaya çalıştı.

 

Kalabalık bölgedeki kapalı dükkanlara terör örgütü propagandası içerikli yazılar yazdıktan sonra ara sokaklara kaçtı. Güvenlik güçleri ise, bölgedeki resmi kurumlara yönelik güvenlik tedbirlerini arttırdı.

iha

 

Durum çok vahim SAĞLIK OCAKLARINA,MARKETLERE,POSTANELERE SALDIRMAYA BAŞLADILAR ARTIK.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SAĞLIK OCAĞINA VE POSTANEYE MOLOTFLU SALDIRI

Edinilen bilgiye göre, akşam saatlerinde bir grup, Bağlar ilçesinde eylem yaptı. Slogan atan kalabalık, Sağlık Ocağı Caddesi üzerinde bulunan 1 NOLU SAĞLIK OCAĞINA MOLOTOF KOKTEYLİ attı. Atılan molotof kokteyli binaya isabet etti.

 

Grup, daha sonra aynı mevkide bulunan postaneye yöneldi.POSTANE binasına atılan molotof kokteyli, nöbetçi kulübesine isabet etti. Bölgeye intikal eden polis ekipleri, grubu dağıtmaya çalıştı.

 

Kalabalık bölgedeki kapalı dükkanlara terör örgütü propagandası içerikli yazılar yazdıktan sonra ara sokaklara kaçtı. Güvenlik güçleri ise, bölgedeki resmi kurumlara yönelik güvenlik tedbirlerini arttırdı.

iha

 

Durum çok vahim SAĞLIK OCAKLARINA,MARKETLERE,POSTANELERE SALDIRMAYA BAŞLADILAR ARTIK.

 

 

1 plis olmak üzere 3 plis memuru yaralandı.

 

Masum çocuklar yine masumca ortalığı yağmaladı ve polis ağır yaralı.Polis güç kullanıncada orantısız güç oluyor !

 

Bu çocuklar yarın dağda çıkıp askere hain pusu kuran ***** mayın döşeyenler değilmi, bunların aileleri cani değilmi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çiçek: Kandil’in yüzde 90’ı cezasız inebilir...

Cemil Çiçek'ten şok açıklama

Fikret Bila köşesinde Kürt açılımı sürecinde hazırlanan paketin ayrıntıları ile ilgili olarak Cemil Çiçek'in açıklamalarına yer veriyor.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MGK üyesi bakanlarla ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la görüştükten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de çıktı. Erdoğan, ABD’ye gidecek. Başbakan’ın ABD ziyaretinden sonra açılım süreciyle ilgili bir “paket” açıklaması beklentisi var. Bu beklentiye ilişkin olarak bazı kararların alındığı veya alınacağı yönünde haberler de kamuoyuna yansıyor.

Hükümet bir paket hazırladı mı? Hazırladıysa bu pakette neler var?

 

‘Şapkadan tavşan beklemeyin’

Bu soruyu, dün Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Kurulu Başkanı Cemil Çiçek’e yönelttim. Çiçek, önce bir düzeltme yapma gereğini duyduğunu vurgulayarak şöyle dedi:

“Kimse şapkadan bir tavşan çıkaracağımızı beklemesin. Öyle şapkadan bir paket çıkacak ve bugünden yarına bu sorun çözülecek beklentisine girmesin. Çünkü bu doğru değil. Biz başından beri bir paket beklenmesin, diyoruz. Çünkü olaya bir paket olarak yaklaştığınızda hemen istismar ediliyor. Biz bu bir süreçtir dedik. Bu süreç boyunca da bazı kararlar alınır ve devreye girer, demiştik. Nitekim de öyle oldu ve öyle olacak.”

 

Üç örnek

Çiçek, bu kararlarla ilgili üç örneğe işaret etti:“Bu süreçte Anayasa’nın ilk üç maddesi çerçevesinde her kurum kendi alanında bazı kararlar aldı. Örneğin, RTÜK bir çalışma içinde. TRT’nin yaptığı gibi, özel televizyonların da kesintisiz Kürtçe yayın yapabilmesi için çalışıyor. Bir diğer örnek olarak bir savcımızın verdiği karar gösterilebilir. Siyasi propagandanın Türkçe yapılması gerekir. Kürtçe yapıldı diye açılan soruşturmada bir savcımız TRT 6’nın 24 saat Kürtçe yayın yaptığı günümüzde bu yasağın içeriği boşalmıştır yaklaşımıyla dava açmaya gerek görmedi.

Bu da bir uygulamadır. Keza YÖK’ün aldığı karar bir diğer örnektir. Yaşayan Diller Enstitüsü kurulmasını kararlaştırdı. Bütün bunlar süreç içinde alınan kararlardır. Bunların mutlaka bir paket diye numaralandırılıp açıklanması gerekmez. Sürece böyle bakılması gerekir.”

 

‘Kandil’den inebilirler’

Çiçek’e, PKK’nın dağdan indirilmesi için ne gibi kararlar alınabileceğini sordum. Çiçek, bu soruma şu yanıtı verdi:“Şimdi dağdakilerin durumunu incelediğimizde, özellikle Kandil için konuşuyorum, şöyle bir tablo çıkıyor: Bunların üçte biri yabancı uyruklu. Suriyeli var, İranlı var, Avrupa ülkelerinden katılanlar var. Eğer dağda 4500 kişi varsa 1500 Türk vatandaşı değil. Geriye kalanların yüzde 90’ı hatta daha da fazlası ise Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinden yararlanmaya uygun durumda.

Terör örgütü üyesi olmak dışında bir eyleme katılmamışlar. Bu durumda olup da teslim olanlar serbest bırakılıyor. Geçtiğimiz günlerde 13 kişi teslim oldu ve durumu uygun olan 10’u serbest bırakıldı. 221. madde, daha önceki deneyimlerimiz göz önünde tutularak hazırlandı. Buradaki sorun dağdaki insanın bu maddeyi ve getirdiği olanağı bilmemesi. Dağda radyo, televizyon dinleyemiyor.

Bu maddeyi bilmiyor. Ayrıca örgütün baskısı altında. Bu olanağın dağdakilere iletilmesi lazım. Bunu kim yapabilir? Bence öncelikle Kuzey Irak’takiler yapabilir ve onlarla ilişki içinde olan başkaları yapabilir.”

 

Sınır ötesi yetkisi

Çiçek’e, hükümetin sınır ötesi harekât iznini uzatmak için TBMM’ye başvurmayacağı, alfabeye q, w, x harflerinin ekleneceği, Mahmur’un dağıtılacağı, Kürtçenin seçmeli ders olacağı haberlerini sorduğumda ise şu yanıtı verdi:“Bu haberleri ben de okudum. Bunlar bizden çıkmış haberler değil. Oturup bu konularda karar almış değiliz. Bunlar ya tahminen yazılıyor veya sorumluluğu olmayan bazı kişilerden alınan bilgilerle yazılıyor. Bu doğru değil. Kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor ve aşırı beklentilere neden oluyor. Örneğin, sınır ötesi izin tezkeresiyle ilgili olarak yazılanlara bakalım. Bu iznin süresi 17 Ekim’de bitiyor. Biz bir karar vermedik. Öncesinde ayın 29’unda Bakanlar Kurulu var. Orada oturup değerlendiririz. Kaldı ki, bu işin en kolay yönü. İhtiyaç duyulduğunda bu izin her zaman alınır. Ama biz böyle bir karar almışız gibi yazılmış. Diğer konular da öyle. İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay her kesimden görüşler topluyor. Tasnif ediyor.

Ama bunlar henüz ayıklanıp, değerlendirilip bir karara bağlanmış değildir. Tabii hükümetin çalışmaları var. ‘Yola boş heybeyle çıkmış da muhalefet bunu doldursun’ demiyor. Biz, belki sizin görüşleriniz katkı sağlayabilir, belki daha doğru önerileriniz var’ diye görüşmek istiyoruz. Ama karşılık yok. Muhalefete gitmesek, ‘niye gelmedin’ diye eleştiriliyoruz; gitmek isteyince de ‘gelme, niye geliyorsunuz’ deniliyor.

Oysa bu konu, hükümetler üstüdür. Buna bizim çözüm bulmamız gerekiyor. Her politikayı denedik. ‘Kökü kazınacak, bitti, bitiyor’ denildi, ama bitmedi. Artık bu üslubu terk etmemiz lazım. Ortada bir sorun var ve biz bu sorunu başkalarına ciro edemeyiz. Edersek onlar kendi lehlerine çözerler. Bu nedenle bizim çözmemiz gerekiyor.”

alıntı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1 plis olmak üzere 3 plis memuru yaralandı.

 

Masum çocuklar yine masumca ortalığı yağmaladı ve polis ağır yaralı.Polis güç kullanıncada orantısız güç oluyor !

 

Bu çocuklar yarın dağda çıkıp askere hain pusu kuran ***** mayın döşeyenler değilmi, bunların aileleri cani değilmi?

Adana'da markete saldırdılar.güvenlik kamerası kayıtdaydı o sırada.Hani inanmayan arkadaşlar varya o bakımdan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

"Kürt acilimi" nin da aynen "Alevi acilimi" gibi icinin bos oldugu ortaya cikmaya basladi. Terörün önünü kesmek icin daga cikacaklarin cikma sebeblerini ortadan kaldiraklarina tam tersine daha da fazla gencin daga cikmasini gerektirecek operasyonlar yapiyor devlet.

 

Burada AKP'yi elestirenlerin ne kadar haksizlik yaptigini görüyoruz. Kimse korkmasin AKP'de aynen diger iktidarlar gibi ne Kürt acilimi ne de Alevi acilimi yapmak istiyor. Amac insanlari her zamanki gibi aldatmak ve oyalamak.

 

Kürt toplumunda ve Alevi toplumunda sorunlarina cözüm üretilecegine dair bir umut kalmadi. Bu umutsuzlugu son dönemlerdeki aciklamalarindan anliyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Kürt acilimi" nin da aynen "Alevi acilimi" gibi icinin bos oldugu ortaya cikmaya basladi. Terörün önünü kesmek icin daga cikacaklarin cikma sebeblerini ortadan kaldiraklarina tam tersine daha da fazla gencin daga cikmasini gerektirecek operasyonlar yapiyor devlet.

 

Burada AKP'yi elestirenlerin ne kadar haksizlik yaptigini görüyoruz. Kimse korkmasin AKP'de aynen diger iktidarlar gibi ne Kürt acilimi ne de Alevi acilimi yapmak istiyor. Amac insanlari her zamanki gibi aldatmak ve oyalamak.

 

Kürt toplumunda ve Alevi toplumunda sorunlarina cözüm üretilecegine dair bir umut kalmadi. Bu umutsuzlugu son dönemlerdeki aciklamalarindan anliyoruz.

Her seferinde pkk sorununa kürt sorunu diyerek yanınada alakası yokken aleviliği ekleyerek yeniden alevi suni ayrımı yapmaya çalışıyorsunuz.

 

Alevilikle ilgili başlık açın ve tarşın ne alakası var şimdi alevilikle pkk'nın.

 

Aleviler hiç bir zaman pkk ya alet olmamışlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.