Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Mineu


arman

Önerilen İletiler

  • Cevaplar 223
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

  • 2 hafta sonra...

iyi bayramlar mineu , Bayramda baklavaları hazırladın mı , Baklava yemeğe geleceğim bak

 

Minecim iyi bayramlar canım

 

 

biras geç gördüm kusura bakmayın :( murticim ve sarı şekerim ikinizinde geçmiş bayramı mübarek olsun ;)

murti bayramda 1 tepsi baklava hali hazırda bekledi ama pek gelenimis olmayınca karı-koca tatlı canavarı olarak yedik :(:D:lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

biras geç gördüm kusura bakmayın :( murticim ve sarı şekerim ikinizinde geçmiş bayramı mübarek olsun ;)

murti bayramda 1 tepsi baklava hali hazırda bekledi ama pek gelenimis olmayınca karı-koca tatlı canavarı olarak yedik :(:D:lol:

 

Tüh bee :stuart: Kaçırdık tatlıları bekledim davet edersin diye ama :( etmedinki davetsiz de gelinmezki dimi ! Mineu'cum:D :lol:

O yediğin tatlıların gözü arkada kalmıştır .Bağıra bağıra gitti tatlılar :lol::lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

insanlara karşı saygı ve sevgisinden ödün vermeyen hoş sohbetinden haz aldığım kesinlikle kırılması ve üzülmesini istemediğim bir arkadaşım mineu :)

onun hiçbirzaman karşısındaki insanı rencide edecek ve üzecek bir davranışta bulunduğunu görmedim

çizgisi hep aynı ve eminimkide öyle kalacak

yüzünde gülücük kalbinde sevgi hiç eksik olmaz inşallah arkadasım :)

 

Sevgi ve saygılarımla mineu :):clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.

Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,

yüreğindeki duruluğa demiş ki suya:

Gel sevdalım ol,hayatıma anlam veren mucizem ol...

 

Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş;

Yüreğim sana armağan...

Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...

 

Zamanla su, buhar olmaya,ateş, kül olmaya başlamış.Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de

alıp gitmiş uzak diyarlara su...

 

Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...

Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu Bir gün gelmiş, suya varmış yolu Bakmış o duru gözlerine suyun,

biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış;aşkın bazen gitmek olduğunu.

Ama gitmenin yitirmek olmadığını....

Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

 

İşte o zamandan beridir ki:Ateş sudan,

su ateşten kaçar olmuş..Ateşin yüreğini sadece su, Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş...

 

Anı defterini hiç karalamamışım ben senin mine abla..:huh::blushing:

Seni sevdiğimi biliyorsun ama dimi..:hug::wub:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar

bırakılmasaydı eğer.

 

Dayanılması o kadar da zor değildir,

büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

 

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

 

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

 

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

 

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

 

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı

belki de,

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

 

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece

sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

 

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır

yaralamasaydı eğer.

 

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

 

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

 

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

 

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

 

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

 

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

 

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

 

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

 

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

 

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

 

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir

ayrılık gizlendiğine

belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci

dereceden failidir"

denmeseydi eğer.

 

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

 

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle

avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

 

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini

tutmak isterse...

 

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim

uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık

etmiş olmasalardı eğer!!

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öğrenmek için sabır gerekir,zaman gerekir.Tecrübelileri izlemek gerekir.Zaman kişiye göre kısalabilir ama,öğrenmenin esası değişmez..

 

İşte aşağıda yazacağım bu hikayede konu,öğrenmenin değişmeyen esasıdır..

 

Genç bir adam,değerli taşlara ilgi duyduğundan,bu işi yapmaya karar vermiş.

 

__Bu işi yapacaksam,değerli bir ustadan ders almalıyım..Diye düşünerek,o çevredeki en ünlü mücevher ustasını bulmuş ve yanına gitmiş.Usta bir süre sonra onu kabul etmiş..

 

__Anlat bakalım,seni dinliyorum..Demiş.Genç adam heyecanla;Bu işe gönül verdiğini,iyi bir mücevherci,taş ustası olmak istediğini anlatmış.Sükunet içersinde genç adamı dinleyen usta,hiçbir şey demeden gencin eline bir değerli taş koymuş ve;

 

__Bu taş YEŞİM taşıdır.Şimdi avucunu kapa ve 1 sene boyunca sakın ha açma.1 sene sonra yine gel..Demiş.

 

Genç adamın şaşkın bakışları altında yerinden kalkarak,odayı terketmiş.Evine dönen genç,merakla bekleyen anne babasına durumu anlatmış ve anlam veremediği bu duruma;

 

__Ya 1 sene nasıl böyle dururum,hem bana çok soğuk davrandı hem de böyle anlamsız,gereksiz birşey yaptırdı.Ustalık kaprisi buysa bari baştan yapmasaydı.. diye söylenmiş.Ama elini açmamış..

 

Her önüne gelene ustasını çekiştiriyor ama yinede avucunu açmıyormuş.Gece yarı uyanık şekilde yatıyormuşki taş avucundan düşmesin.Her işini tek elle yapmaya başlamış aynı nedenle.1 sene böyle büyük bir çabayla geçmiş ve gün gelmiş..

 

Ustasının yanına heyecanla gitmiş,birsüre sonra ustası onu kabul etmiş,genç adam heyecanla:

 

__Dediğini yerine getirdim usta,elimi hiç açmadım taş burada..Demiş.Elini uzatarak avucunu açmış,taşı göstermiş..Usta sakin bir sesle:

 

__Şimdi sana bir taş daha vereceğim ve bu taşıda 1 sene boyunca elinde taşıyacaksın..Demiş.Bunu duyan genç adamın sakinliği yerini öfkeye bırakmış ve bağırıp çağırmaya başlamış.Yaşlı ustayı bunaklıkla,hiçbirşey bilmemekle suçlamış.Kendinden yardım isteyen birine bukadar eziyet etmesinin delilik olduğunu söylemiş.Hastasın sen demiş..

 

O böyle bağırıp,hakaretler ederken,usta sessizce eline taşı sıkıştırıvermiş.Öfkeden yüzü kıpkırmızı olan genç taşı hissedince susmuş....Taşı biraz daha sıkmış ve:

 

__BU TAŞ YEŞİM TAŞI DEĞİL Kİ USTA..Demiş..

 

Evet hikayemiz burada bitiyor..:)

 

Anladık demi ne anlatılmak istenildiğini..;)

Taşın değerinden önemlidir,dokunduğumuzu hissedebiliyor olmak..

Ve hatırladık değil mi..

Herbirimizin ellerinde değerli taşlar var..

Aman!! Sakın açmayın ha süreler dolmadan

Benim de açmadığımı biliyorsunuz

Düşmeyesiniz diye avuçlarımdan.. :wub::hug::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

küçük prensten küçük bir bölüm..umarım sizde benim kadar çok seversiniz... :)

 

 

 

“Günaydın” dedi tilki.

 

“Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi.

 

“Buradayım! Elma ağacının altında.”

 

“Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.”

 

“Ben bir tilkiyim.”

 

“Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.

 

 

 

 

 

“Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”

 

“Buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. Ama biraz düşündükten sonra: ”Evcil ne demek?” diye sordu.

 

“Anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?”

 

“İnsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?”

 

“İnsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. Tam bir baş belasıdırlar. Bir de tavuk yetiştirirler. Tüm işleri bundan ibarettir. Sen de mi tavuk arıyorsun?”

 

“Hayır, ben arkadaş arıyorum. Ama ‘evcil’ ne demek?”

 

“Bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘Bağ kurmak’ anlamına gelir.”

 

“Bağ kurmak mı?”

 

 

 

“Evet. Örneğin, den benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duymuyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak Sen benim için tek ve işsiz olacaksın, ben de senin için.”

 

“Anlamaya başlıyorum” dedi küçük prens. “Bir çiçek var. Sanırım o beni evcilleştirdi.”

 

“Olabilir. Dünyada her şey mümkündür.” dedi tilki.

 

“Ama bu çiçek dünyada değil.”

 

Tilki şaşırmıştı. “Başka bir gezegende mi?”

 

“Evet.”

 

“Peki orada avcılar da var mı?”

 

“Hayır, yok.”

 

“Bu çok ilginç. Peki ya tavuklar?”

 

“Hayır. Tavuklar da yok.”

 

“Eh, hiçbir yer mükemmel değildir” dedi tilki içini çekerek. Sonra kendini anlatmaya başladı:

 

“Yaşamım çok monotondur. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni.

 

 

 

Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. Buna üzülüyorum. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.

 

Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.

 

“Senden rica ediyorum. Lütfen beni evcilleştir!” dedi.

 

“Elbette” dedi küçük prens. “Ama pek fazla vaktim yok. Yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”

 

“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”

 

“Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.

 

“Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”

 

Ertesi gün küçük prens yine geldi.

 

“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim.

 

 

 

 

 

Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın gelenekleri olmalıdır.

 

“Gelenek nedir?”

 

“Bu da çok sık unutulan bir şeydir” dedi tilki. “Bir günü diğer günlerden, bir saati diğer saatlerden ayıran şeydir. Örneğin, şu benim avcıların da gelenekleri vardır. Perşembeleri kızlarla dansa giderler. Bu yüzden de Perşembe benim için harika bir gündür. Üzüm bağlarına kadar yürüyebilirim. Ama avcılar dansa herhangi bir gün gitseydi, benim için hiçbir günün özelliği olmayacaktı ve asla tatil yapamayacaktım.”

 

Böylelikle küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. Ve ayrılma vakti geldiğinde “Ah! Sanırım ağlayacağım” dedi tilki.

 

“Bu senin hatan” dedi küçük prens. “Ben sana zarar vermek istemedim. Seni evcilleştirmemi sen istedim.

 

“Doğru, haklısın” dedi tilki.

 

“Ama ağlayacağını söyledin!”

 

“Evet, öyle.”

 

“O halde bunun sana hiçbir yararı olmadı.”

 

“Hayır, oldu. Buğday tarlalarının rengini gördükçe seni hatırlayacağım. Şimdi git ve güllere bir kez daha bak. O zaman kendi gülünün evrende eşsiz ve tek olduğunu anlayacaksın. Sonra bana veda etmek için buraya geri döndüğünde, sana hediye olarak bir sır vereceğim.”

 

Küçük prens güllere bir kez daha bakmaya gitti.

 

“Hiçbiriniz benim gülüm gibi değilsiniz. Çünkü henüz hiçbiriniz evcilleşmediniz. Ve siz de hiç kimseyi evcilleştirmediniz” dedi onlara. “Siz tıpkı tilkinin benimle karşılaşmadan önceki hali gibisiniz. Dünyadaki binlerce tilkiden yalnızca biriydi o. Ama ben onunla dost oldum ve şimdi artık o özel bir tilki.”

 

Güller bu duyduklarına çok bozuldular.

 

“Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. Ve bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.”

 

Bunları söyledikten sonra tilkinin yanına döndü.

 

“Elveda” dedi.

 

“Elveda” dedi tilki de. “Ve işte sırrım: Bu çok basit. İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.”

 

“Temel olan şeyi gözler göremez” diye tekrarladı küçük prens. Öğrendiğinden emin olmak istiyordu.

 

“Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi küçük prens.

 

“İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun.

 

“Gülüme karşı sorumluyum” diye tekrarladı küçük prens, öğrendiğinden emin olmak için. Sonra yoluna devam etti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

insanlara karşı saygı ve sevgisinden ödün vermeyen hoş sohbetinden haz aldığım kesinlikle kırılması ve üzülmesini istemediğim bir arkadaşım mineu :)

onun hiçbirzaman karşısındaki insanı rencide edecek ve üzecek bir davranışta bulunduğunu görmedim

çizgisi hep aynı ve eminimkide öyle kalacak

yüzünde gülücük kalbinde sevgi hiç eksik olmaz inşallah arkadasım :)

 

Sevgi ve saygılarımla mineu :):clover:

 

çok teşekkür ederim siyah amcam , duygular karşılıklı -_-:):clover:

sevgi ve saygılar benden ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mineu sende kayboldun gittin gerçi belki giriyorsundur ama karşılaşamıyoruz ! galiba . kendine iyi bakkk.....! Sevgiler :clover::clover::clover:

 

Unutmadan bu bayramda tatlıları aman şişleri hazırla tamam mı ? :grin::laughing::clover:

 

kaybolmadım murticim buralardayım aslında ama çok yoğun oluyorum bazen foruma girmeye vakit bulamıyorum :(

ya da girdiğim zamanlar seninle karşılaşamıyoruz :(

tamam bu bayram da şişler,kavurmalar hazırlıycam ;):)

sende kendine iyi bak arkadaşım :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.

Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,

yüreğindeki duruluğa demiş ki suya:

Gel sevdalım ol,hayatıma anlam veren mucizem ol...

 

Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş;

Yüreğim sana armağan...

Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...

 

Zamanla su, buhar olmaya,ateş, kül olmaya başlamış.Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de

alıp gitmiş uzak diyarlara su...

 

Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...

Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu Bir gün gelmiş, suya varmış yolu Bakmış o duru gözlerine suyun,

biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış;aşkın bazen gitmek olduğunu.

Ama gitmenin yitirmek olmadığını....

Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

 

İşte o zamandan beridir ki:Ateş sudan,

su ateşten kaçar olmuş..Ateşin yüreğini sadece su, Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş...

 

Anı defterini hiç karalamamışım ben senin mine abla..:huh::blushing:

Seni sevdiğimi biliyorsun ama dimi..:hug::wub:

 

hikaye çok güzeldi tatlım :hug:

biliyorum yeşimcim ;) bende seni seviyorum :):wub:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öğrenmek için sabır gerekir,zaman gerekir.Tecrübelileri izlemek gerekir.Zaman kişiye göre kısalabilir ama,öğrenmenin esası değişmez..

 

İşte aşağıda yazacağım bu hikayede konu,öğrenmenin değişmeyen esasıdır..

 

Genç bir adam,değerli taşlara ilgi duyduğundan,bu işi yapmaya karar vermiş.

 

__Bu işi yapacaksam,değerli bir ustadan ders almalıyım..Diye düşünerek,o çevredeki en ünlü mücevher ustasını bulmuş ve yanına gitmiş.Usta bir süre sonra onu kabul etmiş..

 

__Anlat bakalım,seni dinliyorum..Demiş.Genç adam heyecanla;Bu işe gönül verdiğini,iyi bir mücevherci,taş ustası olmak istediğini anlatmış.Sükunet içersinde genç adamı dinleyen usta,hiçbir şey demeden gencin eline bir değerli taş koymuş ve;

 

__Bu taş YEŞİM taşıdır.Şimdi avucunu kapa ve 1 sene boyunca sakın ha açma.1 sene sonra yine gel..Demiş.

 

Genç adamın şaşkın bakışları altında yerinden kalkarak,odayı terketmiş.Evine dönen genç,merakla bekleyen anne babasına durumu anlatmış ve anlam veremediği bu duruma;

 

__Ya 1 sene nasıl böyle dururum,hem bana çok soğuk davrandı hem de böyle anlamsız,gereksiz birşey yaptırdı.Ustalık kaprisi buysa bari baştan yapmasaydı.. diye söylenmiş.Ama elini açmamış..

 

Her önüne gelene ustasını çekiştiriyor ama yinede avucunu açmıyormuş.Gece yarı uyanık şekilde yatıyormuşki taş avucundan düşmesin.Her işini tek elle yapmaya başlamış aynı nedenle.1 sene böyle büyük bir çabayla geçmiş ve gün gelmiş..

 

Ustasının yanına heyecanla gitmiş,birsüre sonra ustası onu kabul etmiş,genç adam heyecanla:

 

__Dediğini yerine getirdim usta,elimi hiç açmadım taş burada..Demiş.Elini uzatarak avucunu açmış,taşı göstermiş..Usta sakin bir sesle:

 

__Şimdi sana bir taş daha vereceğim ve bu taşıda 1 sene boyunca elinde taşıyacaksın..Demiş.Bunu duyan genç adamın sakinliği yerini öfkeye bırakmış ve bağırıp çağırmaya başlamış.Yaşlı ustayı bunaklıkla,hiçbirşey bilmemekle suçlamış.Kendinden yardım isteyen birine bukadar eziyet etmesinin delilik olduğunu söylemiş.Hastasın sen demiş..

 

O böyle bağırıp,hakaretler ederken,usta sessizce eline taşı sıkıştırıvermiş.Öfkeden yüzü kıpkırmızı olan genç taşı hissedince susmuş....Taşı biraz daha sıkmış ve:

 

__BU TAŞ YEŞİM TAŞI DEĞİL Kİ USTA..Demiş..

 

Evet hikayemiz burada bitiyor..:)

 

Anladık demi ne anlatılmak istenildiğini..;)

Taşın değerinden önemlidir,dokunduğumuzu hissedebiliyor olmak..

Ve hatırladık değil mi..

Herbirimizin ellerinde değerli taşlar var..

Aman!! Sakın açmayın ha süreler dolmadan

Benim de açmadığımı biliyorsunuz

Düşmeyesiniz diye avuçlarımdan.. :wub::hug::clover:

 

tşk ederim tauruscum :wub: hikaye çok güzeldi ;) değer görmek ve değer vermek çok güzel duygular -_- iyi ki varsın :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne gariptir şu ayrılık günleri

Bir dosttan da, düşmandan da ayrılsan

Nedense bir tuhaf oluyor insan

 

Derin bir sızı giriyor içeri

Son bir defa bakarken caddelere

Dükkanlara, evlere, kahvelere

 

Hatıra yüklü kervanlar geçiyor

Dolu dolu gözlerinin önünden

Bu son yadigar mı bir ayrılık gününden

 

Ne unutulmaz zamanlar geçiyor

Ağır ağır biz farkında değilken

Gökler masmavi, yaprak yemyeşilken

 

Sen istediğin kadar unutulmaz de

Bu son dakika, bu vakitsiz yağmur

Unutulur, azizim unutulur

 

Başka ne yapılır böyle bir günde

Kapanan bavul, çivilenen sandık

Ve sonra kuru bir 'Allaha ısmarladık!'

 

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

 

:hug::wub::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.