Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Öykülerimiz


Efendi Türkler

Önerilen İletiler

UÇMA ZAMANI

 

 

Kantarcı Hasan bir fabrikada işçi olarak çalışan, fabri-kaya hammadde getiren kamyonları boş ve dolu olarak tartan, fişlerini düzenleyen, vardiyada kapı giriş ve çıkışları-nı kontrol eden, kendi halinde uysal bir insandı.

Kimseye zararı yok gibi görünse de, fabrikada faaliyet gösteren sendikalardan sağ görüşlü olanında yerini alır, işlerini kimseye çaktırmadan yürütürdü.

İşveren, Hasanın bu durumunu bildiği için; sol görüşlü sendikayla ilgili işittiği bir haberi ilk kez Hasan’dan duyardı. Hasan hiçbir sendikal faaliyete katılmaz, işveren ne hak verirse ona razı olurdu.

Hacı Murat zengin bir çiftçiydi. Babadan kalma büyük tarlaları, meralarda otlanan büyükbaş hayvanları, iki katlı konağı ve kendine hizmet eden uşakları vardı.

Günlük namazlarını kaçırmazdı. Camiye gittiğinde, aca-ba camiye kimler geldi, kimler gelmedi diye, şöyle bir ca-miyi gözleriyle tarar, gelmeyenlerden hesap sormak için isimlerini kafasının bir köşesine yazardı.

Dinin gereklerini yerine getiren, babadan aldığı şıhlığını devam ettiren Hacı Murat; her yıl otobüs kiralar, Hac faraziyesini yerine getirecekler ve Umreye gidecekler için turlar düzenlerdi. Bunlardan para kazandığını gizler, her şeyi ‘Allah rızası için’ yaptığını söylerdi.

Hacca gidenlerden müridi olmayanlar, daha sonra Hacı Murat’ın ‘müritleri arasında’ yerlerini alırlardı. Bunların ha-yır duaları, Hacı Murat’a yeterdi.

Hacı Murat'ın kendisi de belki yirminin üzerinde hacı olmuştu. Allah'ın kendisini ‘erdirmişlik mertebesine’ çıkar-dığını söyler, bunu da kendisine neredeyse taparcasına inanan Kantarcı Hasan’a tasdik ettirirdi.

İki katlı evinin üst katında Cuma akşamları zikir toplan-tıları düzenler, hacca gittiği günlerle ilgili anılarını ve ol-mamış mucizevi birtakım olayları olmuş gibi anlatır, sonra da Kantarcı Hasan’a:

“ -Öyle değil mi? Hasan efendi “ diye sorar Hasan efen-dide:

“ -Öyle oldu “ diye tasdik ederdi. Ayrıca camiye namaz kılmaya gitmemiş müritlerini uyarır, cehennemde hak ettik-leri günahlarını bildirir, 'tövbe' kendisini Allah yerine koyar-dı.

Zikir toplantılarının birinde Hilmi dayının oğlu Çakır’a:

“ -Çakır seni Kâbe'de tavaf ederken gördüm, bu senede seni götüreceğim hacca” demişti de Kendisini erişmişlik mertebesine çıkaran Hacı Murat’ın ellerini öpmüştü. Anla-yacağınız ağaların kimisini rüyasında hacda, kimisini cami-ye yardım ederken, kimilerini de gökyüzünde meleklerle uçarken görmüştür. Hacı Murat’ın müritleri, kapı girişindeki masanın üzerine kimi yumurta, kimi tereyağı, kimi tavuk getirir, hediyelerini bırakan ikinci kattaki zikir odasına çı-kardı.

Hacı Murat para babalarını hacca götürmek için sıraya koymuştu. Her müridi de kendisine ermiş gözüyle baktı-ğından, zikir toplantıları da tıka basa kalabalık olurdu.

Hacı Murat altı kız ve bir erkek çocuğu babası idi. İki hanımı vardı. Tabi ikincisi kuma. İlk karısından altı kızı olunca, ‘bana bir erkek evlat vermedin’ diye karısının üstü-ne birde kuma getirmişti. Halbuki Hacı Murat, çocuğu ol-mayan hanımlara, okuyup üflediğinden çoğunu çocuk sahi-bi yaptığına inandırmıştı da ününe ün katmıştı. İlk karısı:

“ -Mademki çocuğu olmayanları çocuk sahabı yapıyon, o zaman bana da bir erkek çocuğu yaptırsaydın” demişti de:

“ -Sus lan garı, sus kafir olacan, o Allah'ın işi. Senin ço-cuğun yok mu da bunu söylüyon?” deyip işi geçiştirmişti.

Hacı murat’ın kumadan da bir erkek çocuğu olmuştu. Erkek olduğu için de hanımının ısrarı ile üniversiteye gön-dermişti. Kızlarının hepsi hem ilkokulu hem de kuran kurs-larını bitirmişlerdi. 'Kız kısmının okuması günahtı.' Onun için hiçbirini yüksek okula göndermemişti. Hepsini de ufak yaşta evlendirmiş, her kızını evlendirdikçe de:

" -Soframızdan bir gursak daha eksildi" diye Yüce Rab- bine şükrederdi. Böyle şükrettiği zaman da hanımıyla baş-lardı münakaşaya. Öyle ya kendisine bir erkek evlat verme-yen hanımı bu söze kızmasında ne yapsındı? Avrat kızdık-ça Hacı Murat üstüne, üstüne gider, Bundan da ikinci avrat pek hoşlanırdı. Hacı Murat:

" -Gız gısmını istiyeni olunca hemen vereceen. Yoğsam dedikodusu çıkar, everemen elinde kalır" derdi.

Hacı Murat’ın oğlu ile arası pek iyi değildi. Oğlu İstan-bul’ a gittiğinde bir ‘oh’ çeker:

“ -Çok şükür veletten kurtuldum" derdi. Çünkü oğlu:

" -Baba yaptığınız zikirlerle içinizi temizleyemezsiniz. Fakir, zengin demeden aldığın hediyeler hep haramdır. İnsanları kandırıp hacca götürüyorsun, paralarını alıyorsun. İnsanlar yanında bedava çalışıyor." Oğlunun böyle konuş-malarına sinirlenen Hacı Murat:

" -Sen garışma benim işime" deyip oğlunun üzerine yü-rüdüğünde de kavgalarını annesi zor ayırırdı. Ne yapabilirdi ki kadıncağız; bir tarafta kocası, diğer tarafta oğlu. İki arada bir derede kalırdı. Tabi ki buna da kız anası sevinir ‘oh’ çekerdi. Hacı Murat da:

" -Ah ne ettim de oğlanı Mühendislik mektebine verdim. İmam Hatibe gitseydi, oradan da ilahiyata. Orayı bitirince de benim işlerime yardımcı olsaydı; mühendislikten daha iyi para gazanmaz mıydı? Ah ne ettim de muhtarın sözünü dinnemedim. O dememiş miydi: ‘Bi mühendisliğe ver bak, o çocuk senin başına ne işler açar’ Muhtar temelli haklıydı." Her oğlu geldiğinde Hacı Murat’ın yarası tazelenirdi.

Hacı Murat’ın her Cuma akşamı evinin üst katında dü-zenlediği zikir toplantılarına, fabrikada işçi olarak çalışan Kantarcı Hasan’da katılırdı. Hani şu fabrikaya hammadde taşıyan kamyonları tartan Hasan.

Hasan dini bütün bir insandı. Fabrikada işverenin gözü kulağı, tarikatta da Hacı Murat’ın. Fabrikada işverenin kur-durttuğu sarı sendikaya üyedir. İşçiden yana olan ve işçi haklarını savunan sendika da Hasan’a göre ‘gominist sen-dika olduğu’ için bir sürü işçi faaliyetlerini işverene bildirir-di.

Kantarcı Hasan Hacı Murat'ında en inançlı müritlerin-dendi. Hacı Murat ‘öl’ dese canını verirdi. Hacı Murat bunu bildiği için de gel, git işlerinden tut da; kendi yalanlarını mü-ritlerinin yanında doğrulatmaya kadar, her işte Hasan’ı kul-lanırdı. Hasan şıhhının ermişliğini her tarafta yayar, şıhhı da Hasan’ı ödüllendirirdi. Ödüllendirmekte müritlerinden gelen nevalelerden ezilen, bozulanlar olduğu zaman Ha-san’a verirdi. Hasan'da Şıhhının kendisini düşünmesine karşı ona layık olmaya çalışırdı.

Gene öyle bir Cuma akşamı, Kantarcı Hasan zikir top-lantısı için Hacı Murat’ın evine gelmiş, belki otuz, belki kırk kişi toplanmışlardı. Akşam namazlarını kıldılar, sohbetlerini yaptılar, tespihlerini çektiler, gülsuları döküldü. Hacı Murat yağ yakan müritlerinden birkaçına methiyeler düzdü.

Dualar okunmaya başlandı. Çoğu Arapça bilmeyen mü-ritler, kutsal saydıkları Arapça sözlerin tesirine kapılmış olmanın verdiği şartlanma ile ve Kantarcı Hasan’ın kafasını sağa, sola sallamasıyla başlayan, ellerini önce dizlerine, sonra da göğüslerine vurarak: yavaş yavaş “Huuuu Allah Huuuuu allah” sözlerinin daha sonra hızlı bir şekilde,

" -Hu Allah, Hu Allah, La ilahe illallah, Hu Allah, Hu Al-lah! La ilahe illallah" diyerek dövünmeleri aralıksız sürme-ye başlar. Bu işin komutunu sanki Kantarcı Hasan vermiş-tir. Zikre ilk o başlar, sonra diğer müritler onu takip eder. İki eller önce göğüslere, sonra dizlere vurularak:

" -Hu Allah’ ve ‘La ilahe illallah"lar gitgide hızlanır. Hacı Murat', verilen paraların camilere, kuran kurslarına ve yok-sullara gittiğini söylediğinden daha bir şevkle kafalar salla-nıp, daha bir başka dizler dövülmektedir. 'Hu Allah ,Hu Allah' demelerinin kendilerinde bıraktığı hazla dizler üzerin-de yerde hareket etmelerde başlamıştır artık. Hem dövü-nürler hem de dizler üzerinde zıplayarak hareket edip, oda-nın içersinde daire çizerek dönmeye, kafalarını bazen sağa, sola, bazen de yukarı ,aşağı döndürerek sallamaya başlamışlardır. Her müridin alınlarından terler, saralı hasta-lar gibi ağızlarından köpükler gelmektedir sanki. İşte tam bu sırada nereden geldiğini bilemedikleri gaipten bir ses gelir:

“ -Uçuuun! uçun, uçma zamanınız geldi!”

Hacı Murat o kadar zikir toplantısı düzenlemiş hayatın-da böyle bir ‘ses’ işitmemişti. Erişmişliğinin Müritleri tarafın-dan da duyulmasının bir ‘an’ıydı bu. İçinde duyduğu haz tarif edilemezdi. ‘Ses’e pür dikkat kesilmiş müritlerine döne-rek:

” -Görüyonuz canlarım, bu emir hepimize. Şükürler ol-sun ya Rabb’im bize bu günleri de gösterdin!” deyip ar-dından da:

“ -Hepiniz benim söylediğimi tekrar edeceksiniz” Yük-sek bir sesle ve hep bir ağızdan:

” -Şeytaniysen defol git, rahmaniysen bir daha söyle!”

Biraz duraksayıp zikirlerine tekrar başlarlar. Gene kafalar sallanır, dizler dövülür, alınlarından terler akmaya başlar. Hacı Murat’ın bir kulağı gelecek ikinci sestedir. ‘Huuuu Allah, Huuu Allah’ diye bitkinliklerinin son radde-sindeyken, gaipten gelen o ses gene duyulur:

“ -Uçuuun, uçun! Uçma zamanınız geldi uçuuunn!” Gene hep bir ağızdan:

” -Şeytaniysen defol git, rahmaniysen bir daha söyle” derler. Bir iki dakika soluklanıp, sessizliği dinlerler, tekrar Kantarcı Hasan’ın başlamasıyla zikir devam eder. Allah'ın hakkının ‘üç’ olacağını düşünmektedir Hacı Murat, onun için üçüncüde artık uçacaklardır. Gene kendilerinden ge-çerler, başlar öne, arkaya, sağa, sola sallanır:

" -Huuu Allah, Hu Allah!" derler bir taraftan da, sesleri artık daha görkemli, daha tok ve kalındır. Gecenin karanlı-ğından gelecek bir ses kendilerine cennetin kapılarını aça-caktır. Gene müritlerin kendilerinden geçtiği bir andır . Ga-ipten beklenen o ses gelir:

“ -Uçuuun uçun, uçma zamanınız geldiii, uçuuun uçun!” diyen ses biter bitmez; başta Hacı Murat olmak üze-re Bütün müritler kendilerini, pencereleri açıp ikinci kattan aşağı, boşluğa bırakırlar. Kiminin kolu kırılır, kiminin başı yarılır. Tabi hepsi yere çakılırlar.

Bu olay Hacı Murat’ın erişmişliğini ve müritlerin kendisi-ne olan inancını biraz sarsmıştır ama sonunda geç de olsa gene müritlerini kandırıp kendi düzenini devam ettire-cektir.

Kafası ve kolu kırılanlardan biride Kantarcı Hasan’dır. Kantarcı Hasan’ın adı Fabrikada; 'Uç Baba Hasan'a çık-mıştır. Hacı Murat da birçok insanı umreye ve hacca gö-türmüştür. Kafalarının yarılmaları, kol ve bacakların kırılma-ları unutulmuştur. Zaman her şeyin ilacıdır. Geriye yalnız gaipten gelen bir ‘ses’ vardır herkesin dilinde.

Hacı Murat’ın oğlu üniversiteyi bitirmiş, Başkentte devlet kademesinde Müsteşarlığa kadar yükselmiştir. Hacı Murat kız çocuklarından sonra oğlundan da torun sahibi olmuştur. Oğlu her ne kadar, babası Şıh da olsa babasını ziyarete gelmektedir. Gene böyle izinli günlerinden birinde babasını ziyarete geldiğinde, Babasının elini öper ve hoş beşten sonra Babasına:

“ -Baba kızmayacağına söz ver sana bir şey söyleye-ceğim.” der Babası da:

“ -Söz kızmayacağım” der. Oğlu:

" -Hani geçmişte bir zikir olayınız vardı ya; İşte o gaip-ten geldi dediğiniz sözleri ben söylemiştim tavan arasında-ki bir budak deliğinden sizlere.” Babası:

“ -Olum çarpılırsın, o ses Cenabı Hak tarafından gelen bir sestir“ deyip inanmak istememiştir oğluna. Oğlu yemin billah eder ki:

" -Ben söyledim; uçuuun , uçun ,uçma zamanınız geldi” diye ben bağırdım. Düşünsene bir, Üniversite son sınıftay-dım. Çok yalvardım baba bu işleri bırak diye , izinli gelmiş-tim. Gene zikir toplantıları yapıyordun.”

Hacı Murat biraz inanır gibi olmuşsa da oğluna:

“ -Benim yanımda söyledin sakın başkalarının yanında söyleme” diye oğlunu tembih eder. Oğlu da:

“ -Söz söylemeyeceğim ama sen de bana bir söz ver bakalım.”

" -Neymiş bakalım vereceğim söz?”

“ -Bu tarikat toplantılarını bırakacaksın, bak senin müs-teşar bir oğlun var, yaptıklarınla beni küçük düşürme” der. Oğlu devamla babasına:

“ -Keşke yerin göğün dua ile durmadığını bir anlayabil-seniz, keşke dua ile yağmurun yağmadığını , keşke eriş-mişlik diye bir şeyin olmadığını bir anlayabilseniz” der ba-basına.

Hacı Murat zikir toplantılarını bırakır, Zaten yaşı da ol-dukça ilerlemiştir. Müritlerinden biri Hacı Murat’ın kendisi-ne el verdiğini söyleyerek tarikat işini devam ettirir ama artık yaşlılığını bahane ederek Hacı Murat her şeyden elini eteğini çekmiştir.

Bu 'uçma zamanı' sırrı da baba ile oğul arasında birbir-lerine verdikleri söze göre hayatlarının sonuna kadar gizli kalacaktır.A.C

 

________________

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.