Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Devlet ve Karşıtları


bozan

Önerilen İletiler

Dil bilimcilerin soruşturmalarından başlayalım, zira ağır bir husus, evvela açalım sonradan kapanacaktır.

 

Devlet kelimesi köken olarak Baht, şans, talih manalarına gelmekte. Zira devlet baht gibidir devele eder, döner de durur, bazen birinin başında bazen bir digerinin.

Devlet bununla birlikte bir de herkesin başına konmuyor ve çatışma burada başlıyor. Devletsizler devletlilerle devlet mücadelesine giriyor. Şimdilerde bu devlet mücadelesinin adı özgürlük mücadelesi olmuş. Devletle girdiği silahlı mücadeleyi de barış için yaptıklarını ilam etmektedirler.

 

Barış elçileri, özgürlük müptelaları Devletle ilgisi olan şahıs ve kurumlara silah sıkınca bunun adı hakikatte terörden başka bir şey ifade etmemekte. Ve likin burada daha da vahimi sıkılan kurşulanlara sahip çıkan bölükler ve onların gayr-i makbul nedenleri.

mabadi var.

 

Bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

önemli olan yöntem değil amaçtır.

 

bir hareketin amacı önemlidir. siyasal amaçlar için şiddet kullanmak. her zaman hainlik olsaydı.

 

Bir örgüt ülkenin bir kısmını ülkeden ayrımak için silah kullanıyorsa o haindir.

 

Ancak durum her zaman böyle olmaz. mesela. Meşrutiyet ilan edilmeden önce. manastır ve selanikte, ittihatçılar osmanlı devletinin bir çok paşası ve yöneticisini öldürdüler ihanet içinde olduklarını düşünerek.

Bab-ı ali baskınında Enver ve arkadaşları harbiye nazırını öldürdü. İttihatçılar teröristmiydi, hayır ülkeyi yönettiler ondan sonra.

 

Atatürk ve arkadaşları, haklarında idam kararı verildikten sonra, anadoluda osmanlı devletini temsil eden valileri kaldırdılar çatıştılar, Osmanlı devleti tarafından anadoluya gönderilen Kuvay-ı İnzibatiye adlı askeri birimle Atatürk ün adamalrı arasında egede azmı çatışma oldu.

 

dediğim gibi önemli olan amaçlardır araçlar değil. Devleti yönetenlerin, devleti ve ülekyi tehlikeye soktuğu durumlarda, develte hakim olanllara karşı silah kullanmak, dünyada yüzlerce kez görülmüş durumlardır.

 

Yoksa birileri osmanlı devleti sevri kabul etti diye sesini çıkarmazdı .

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

cryano cok guzel demis . Ben de hizimi aldim .... ha tek bir sey.....

Serv'e imza atan Vahdettin yetkisiz imza atmistir. bir tek parlimento olmadan onun imzasi o gunun kanunlarina gore gecerli degildi. Memleketini dusmana veren devlet devlet olmadigi icin ve isgal oldugu icin Istiklal Savasi......tobe tobe..... elim varmiyor yazmaya....DEGILDIR. Tarih de bu olayi Ulkelerin gibtasi ile kaydetmistir. Neredeyse tarihimizi degistirecekler.....sanki neyse...!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Bozan bey,

 

İnan ne demek istediğini, çıkarımını anlamış değilim. Senin yazdıklarına istinaden kimi cevaplar yazılmış ama kasdettiğinin bu olduğunu sanmıyorum.

 

Devleti kelime itibarıyla açıklamışsın ama "silahlı mücadele" devlete karşı değil rejime karşı yapılır.

Sonuçta devlet bir mekanizmadır bir sistemdir. Halkın, Sosyal hizmetlerini, güvenliğini, ülkenin alt yapısını düzenler ve koordinasyonunu yapar.

 

Mevcut rejim sürdüğü sürece rejimi korur ama rejim değişirsede devlet sürer. Devletin tasviyesi, bugünkü anlamda olmaz. Örneği yoktur. Sadece "anarşizm" denilen bir görüş, rejiminde "devlet" mekanizmasına yer vermez. Bunun dışında hiç bir rejim yokki, sistem kurmasın.

 

Mücadele edilen, rejimdir. Osmanlı yıkılıp, Cumhuriyet ilanından sonra da devlet sürmüştür.

Rejim, rejimler değişebilir. Bu ikisi çok farklı kavramlardır.

Devlet mekanizmasının yeri belirlenebilir ve değişebilir. Kimi ülke, bizde de olduğu gibi, genel ağırlığı belediyelere verir. Devleti temsil eden kurumlar değişmez. Hangi ülke, hangi rejim olursa olsun bu işler.

 

Sizin ifadenizden ben aslında, rejim düşmanlarını, demokrasi ve cumhuriyet düşmanlarını ve bölücü akımları kasdettiğinizi anlıyorum..

 

Bilmem yanılıyor muyum ?

 

SaNTo...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dil bilimcilerin soruşturmalarından başlayalım, zira ağır bir husus, evvela açalım sonradan kapanacaktır.

 

Devlet kelimesi köken olarak Baht, şans, talih manalarına gelmekte. Zira devlet baht gibidir devele eder, döner de durur, bazen birinin başında bazen bir digerinin.

Devlet bununla birlikte bir de herkesin başına konmuyor ve çatışma burada başlıyor. Devletsizler devletlilerle devlet mücadelesine giriyor. Şimdilerde bu devlet mücadelesinin adı özgürlük mücadelesi olmuş. Devletle girdiği silahlı mücadeleyi de barış için yaptıklarını ilam etmektedirler.

 

Barış elçileri, özgürlük müptelaları Devletle ilgisi olan şahıs ve kurumlara silah sıkınca bunun adı hakikatte terörden başka bir şey ifade etmemekte. Ve likin burada daha da vahimi sıkılan kurşulanlara sahip çıkan bölükler ve onların gayr-i makbul nedenleri.

mabadi var.

 

Bozan

 

inanın burası sizin yorumlarınız olmadan öylesine sıkıcı ki iyi ki varsınız :)

 

gene dayanamamışsınız özgürlük mücadelesi verenler diyorsunuz barış elçileri diyorsunuz diyorsunuzda diyorsunuz....

 

peki size bir şey sormak istiyorum bu anlatımlarınızdan gene hedefi solculara doğrulttuğunuz apaçık belli bunu anladık da

 

devlet içinde devlet olanlar var bide devletin silahıyla devletin verdiği en özel kimliklerle haraç toplayan kaçakçılık yapan uyuçturucu satan bunlar devletin güvenililirliğine zarar vermiyormu sizce

 

bu çetelere nasıl bakarsınız bide unutmadan bu çetelerin yakın olduğu görüşün sol olmadığı kesin bunada bir derinlik katarsanız çok sevinirim

 

ne dersiniz ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onlar devet anlayışı; ya TANRIKRALIN KUTSAL DEVLETİ, ya da DERİN DEVLET.

Onlar için DEVLET bir araç değil, gerçek bir amaçtır.

 

Yani onlar için devlet, halkının mutluluğu için var olan ve çalışan, halkına eşit, adil ve insanca bir yaşam sağlayan bir organisazyonlar bütünü değildir.

Onların zihninyetinde ki devlet anlayışı, insanın insanca yaşamasının bir aracı olmayıp, devlet başlı başına bir amaç ve birer nesne durumunda algılanan insan ise, bu kutsanmış amacın basit bir aracıdır.

 

Ha bunun dışında onlar için bir diğer devlet anlaşıyıda,;

Derin ve kirli ilşkiler ağıyla örülü, MAFYACI-ÇETECİ-KARA PARACI her türlü gayrimeşru çıkar ve rant organizasyonu olan ve CIA tarafından inşa edilen SUSURLUK DA ve ŞEMDİNLİ DE iyice su yüzüne çıkan, ancak birtürlü üzerine gidilemeyen meşhur DERİN DEVLETTİR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devlet Karşıtlığı Psikolojik Hastalıktır... İşte Nedenleri ;

 

1. Zürriyetten kaynaklanan nedenler ( Soldancasıyla Kalıtımsal ) ; Kuyucu Murat Paşa merhumla ilgili dikkat çekici bir hadise anlatılır evrakı tarihte. Paşa merhum İsyancıların peşinde at üstünde bir pir-i natuvan olarak Anadoluya süvar olduğunda bir bölük eşkıya ile karşılaşır, eşkıyalar öldürükten sonra bir de bu bölükle hareket eden bir çocuk bulunur paşa emri dahilindeki asakire bu çocuğu da güzelleyin der. fakat asker çocouğu güzellemekten imtina eder. Bunun üzerine Paşa merhum kendi kılıcıyla çocuğu güzeller. Kendisine sorulduğunda meseleyi şöyle izah eder. Bu çocuğun babası asi idi. imdi biz bu çocuğun babası insanları öldürmesin için onu güzelledik ve bu çocuk bu olayı bizzat yaşadı ileride bu çocuk da insanları isyana sürüklemesin için onu da güzellememiz iktiza etti, böylece fitneyi ortadan kaldırdık buyurdu. Emrindekiler derhal uzak görüşlü Paşanı9n elini öpüverdi. Görüldüğü gibi Devlete karşı gelme bir zürri hastalıktır. Diğer nedenlerden devam etmek ümidiyle...

 

Bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bugün türkiye bu şekilde değilde komünizm ile yönetiliyor olsaydı acaba sizde bir devlet karşıtı olmazmıydınız? bu, soldancılarla (bu saçma terimde neyse böölee) alakalı bir durum değil, bireylerin yönetimi kendilerine uygun bulup bulmadıkları sorunudur...

 

PKK yı kastediyorsun sanırım postundaki bazı yerlerde,ama aklının bi köşesine yazman gereken birşey var:

 

PKK KOMÜNİST BİR ÖRGÜT DEĞİL KÜRT FAŞİSTİDİR...

kurulma amacı hernekadar materyalizme dayandırılsada zaman içinde bu amaç saptırılmış ve kürt hakları derken bölücülüğe kaymıştır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bugün türkiye bu şekilde değilde komünizm ile yönetiliyor olsaydı acaba sizde bir devlet karşıtı olmazmıydınız? bu, soldancılarla (bu saçma terimde neyse böölee) alakalı bir durum değil, bireylerin yönetimi kendilerine uygun bulup bulmadıkları sorunudur...

 

PKK yı kastediyorsun sanırım postundaki bazı yerlerde,ama aklının bi köşesine yazman gereken birşey var:

 

PKK KOMÜNİST BİR ÖRGÜT DEĞİL KÜRT FAŞİSTİDİR...

kurulma amacı hernekadar materyalizme dayandırılsada zaman içinde bu amaç saptırılmış ve kürt hakları derken bölücülüğe kaymıştır...

 

+1

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Zıplayan Dana

Ne kadar güzel herkesin yazdıklarının altına bir şeyler karalamak...

Bayağı zevkli oluyor...Kendini alim gibi hissediyorsun...

 

Tek tek eleştirmeye bir şeyler eklemeye başlayayım yine...

Dil bilimcilerin soruşturmalarından başlayalım, zira ağır bir husus, evvela açalım sonradan kapanacaktır.

 

Devlet kelimesi köken olarak Baht, şans, talih manalarına gelmekte. Zira devlet baht gibidir devele eder, döner de durur, bazen birinin başında bazen bir digerinin.

Devlet bununla birlikte bir de herkesin başına konmuyor ve çatışma burada başlıyor. Devletsizler devletlilerle devlet mücadelesine giriyor. Şimdilerde bu devlet mücadelesinin adı özgürlük mücadelesi olmuş. Devletle girdiği silahlı mücadeleyi de barış için yaptıklarını ilam etmektedirler.

Yukarıdaki yazıda,linguistikten girilmiş süsü verilmiş ama burada bir kaza olmuş;çünkü etimolojik açıklama yapılmış başlangıçta ve geçersiz bir açıklama olmuş.

Devletliler-Devletsizler çatışması çok hoş olmuş.Yani buradaki kişi bir bakıma Devletin birilerinin malı olduğunu kabul etmiş gibidir.Ben de sadece şunu ekleyeceğim,o da Birileri denilen kişilerin bir "zümre" olduğudur.Talih kuşu misali de konması ilginç geldi,bahtınıza artık...Şanslı tarafta doğarsanız DEVLER-SEVER;aksi halde ise DEVLET-DÜŞMANI oluyorsunuz...

Enterasan belirlemeler...

 

 

 

önemli olan yöntem değil amaçtır.

 

bir hareketin amacı önemlidir. siyasal amaçlar için şiddet kullanmak. her zaman hainlik olsaydı.

 

Bir örgüt ülkenin bir kısmını ülkeden ayrımak için silah kullanıyorsa o haindir.

 

Ancak durum her zaman böyle olmaz. mesela. Meşrutiyet ilan edilmeden önce. manastır ve selanikte, ittihatçılar osmanlı devletinin bir çok paşası ve yöneticisini öldürdüler ihanet içinde olduklarını düşünerek.

Bab-ı ali baskınında Enver ve arkadaşları harbiye nazırını öldürdü. İttihatçılar teröristmiydi, hayır ülkeyi yönettiler ondan sonra.

CYRANO her zaman ilginç belirlemelerde bulunuyor ve aynı zamanda saçma oluyor bu belirlemeler...

Yöntemin önemli olmadığından dem vurup amacı yüceltiyor...Machiavellist bir açıklama olmuş.Amaca ulaşmak için her yol mübahtır demek gibi bir şey demeye çalışmış ve her zamanki gibi dili dönmediği için diyememiş.

Sonra da "ayırmak" gibi bir ibare koymuş.Bu daha da ilginç.Devlet aygıtını ele geçirince "hain" olmuyorsun ama bir kısmını ele geçirince ya da geçirmeye çalışınca "hain" oluyorsun.Yani tamamını alman gerekiyor hain olmaman için.Eğer PKK,tüm Devleti alırsa hain olmaz demek bu...Kısmen doğru,şöyle ki: Eğer Devleti ele geçirirsen,tüm yasalar ve kurumlar eline geçer ve istediğini değişterebilirsin.Her şey senin eline geçer...

İstemeden de olsa doğru yere parmak basılmış.

 

 

 

 

Devleti kelime itibarıyla açıklamışsın ama "silahlı mücadele" devlete karşı değil rejime karşı yapılır.

Sonuçta devlet bir mekanizmadır bir sistemdir. Halkın, Sosyal hizmetlerini, güvenliğini, ülkenin alt yapısını düzenler ve koordinasyonunu yapar.

 

Mevcut rejim sürdüğü sürece rejimi korur ama rejim değişirsede devlet sürer. Devletin tasviyesi, bugünkü anlamda olmaz. Örneği yoktur. Sadece "anarşizm" denilen bir görüş, rejiminde "devlet" mekanizmasına yer vermez. Bunun dışında hiç bir rejim yokki, sistem kurmasın.

 

Mücadele edilen, rejimdir. Osmanlı yıkılıp, Cumhuriyet ilanından sonra da devlet sürmüştür.

Rejim, rejimler değişebilir. Bu ikisi çok farklı kavramlardır.

Santo ise "rejim"den dem vurmuş...

Demek daha önce Devlete karşı silahlı mücadele duymadın kardeş..

Kızıl Ordu'nun kime karşı savaştığını anımsıyor musun?Ya da İran Devrim'i sana bir şey hatırlatıyor mu?

Devletin sürme zorunluluğu yoktur...Eğer,Devlet'i ele geçirirsen buna "İHTİLAL" diyorlar;Devlet'i yıkıp yerine başka bir sistem getirirsen buna da "DEVRİM" diyorlar.Bunun üzerne iyi okumalar dilerim.

 

 

 

Onlar devet anlayışı; ya TANRIKRALIN KUTSAL DEVLETİ, ya da DERİN DEVLET.

Onlar için DEVLET bir araç değil, gerçek bir amaçtır.

 

Yani onlar için devlet, halkının mutluluğu için var olan ve çalışan, halkına eşit, adil ve insanca bir yaşam sağlayan bir organisazyonlar bütünü değildir.

Onların zihninyetinde ki devlet anlayışı, insanın insanca yaşamasının bir aracı olmayıp, devlet başlı başına bir amaç ve birer nesne durumunda algılanan insan ise, bu kutsanmış amacın basit bir aracıdır.

Bu arkadaş ise "derin devlet" mevzusuna takmış ...

Ama bilinmelidir ki her Devlet'in derin bir kısmı vardır.Bu bir tür korunma şeklidir.Demokratik de olsa Cumhuriyet de olsa başka bir şey de olsa bu kaçınılmazdır.Devlet'in tanımında bile bu kendini belli ettirir.Kendi varlığını korumak için her şeyi "düşman" görebilir ve onu yok etmek için harekete geçer.

Diyeceklerim bu kadar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar özgürlük için savaşman için özgürlüğünün olmaması gerekir.Ezildiğini,özgür olmadığını,itildiğini kaklıldığını söyleyen bazı çakallar söylediklerine kendileride ne kadar inanmasa da yanlarındaki saz arkadaşlarıyla(batı devletleri), yıllardır yaptıkları probaganda ve baskılarla bizi esnettikçe esnettiler.Üstün medeniyetler muahsırına ulaşmanın yolunun batıyı taklit etmekten geçtiğini sanan teslimiyetçi zihniyetlerin son AB kavşağında bize çaktığı voleden sonra,artık vatan hainliği son trend!! oldu.Çıkarılan yasalarla güvenlik kuvvetleri etksiz hale getirildi,adalet sistemi çözüldü vs.Bir söz vardır adaletin bittiği yerde anarşi başlar diye.Bugün anarşi başlamıyorsa Türk milletinin sağ duyusu ve özverisi nedeniyledir bunu bilelim.Gelelim derin devlete;sevgili arkdaşım bugun dunyada devleti derin olmıyan hiçbir ülke yoktur bilirsin.Derinlikler değişir o kadar ama vardır ve olmalıdır.Belki bazı odaklar ellerindek gücü kendi çıkarlarına kullanmışlardır ama şu da bir geçektir ki;o anki koşul ve şarta göre de develet böyle olmasını dilemiştir.Peki ya bizim için ne fedakarlıklar,ne kahramanlıklar yaptıklarını biliyormuyuz,vatanı uğruna kendni ateşe atan sonrada vatanına ay-yıldızlı tabutlarda dönen ve sessiz sedasız gömülen kahramanları dualarımızda anıyormuyuz.Rejime ve sisteme karşı silahlı eyleme geçen her unsura karsı devlet gereken önlemi derinlerden almıştır alacaktır.Hakkari ve Şemdinli olaylarıni medyanın fiyasko nitelemesinin ötesinde,askerin vermek istediği bir mesaj vardı ki pek tartışılmadı nede olsa mesaj adrese ulaşmıştı gerci.Herneyse bugün bu konulardan daha mühimi vardır ki;şehirlerdeki PKK terörürdür.

Gasp,kapkaç,hırsızlık ve organize suç unsurlarının %70'i kürt kökenliler tarafından yapılmaktadır ve Ankara Emniyet Müd. ve MİT'in iç işleri bakanlığına geçtiğimiz mayıs ayında verdiği raporda bu suçların artmasının PKK'nın yeni stratejisi oldugu acık ve net olarak açığa vurulmustur.Türk ve kürtleri birbirine düşüremeyen hainler Türklerde öfke ve kin oluşturmak için yeni bir oyun bulmuslar meğersem.Ancak bu ve buna benzer probagandalarıyla(bayrak yakma gibi) amaçlarına dogru emin adımlarla gidiyorlar gibi gözüküyor.90 larda tetörün en yoğun olduğu dönemlerde bile hiçbir Türk,Kürt komşusuna yada arkadasına ayrımcılık yapmamıs ve terörden onları sorumlu tutmamıştır ancak bugün olay cok farklılaşmış,bilgilere göre Türkler pazarlarda,bakkallarda Türklerden alışveriş yapmaya özen gösterir olmuşlar.Bunun refleksif bir tepki haline geldiği gözlenmekte ve yavaş yavaş devletin izni dahilinde;yoğrula yoğrula istenen kıvama gelmeye başladığımız gözlemlenmektedir.Tespitler şunu göstermektedir ki iki etnik grup artık birbirine eski hoşgörüyü ve dayanışmayı gösteremiyor.

Kısaca önümüzdeki 5 yıl pek parlak görünmüyor diyebiliriz ve eklemeliyiz;devletimiz kötü şartlara karşı hazırlıklarını yapıyor peki ya millet olarak biz???

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neden "devlet karsiti" olunur?

 

- Devlet rahatsiz etmeye, yuk olmaya ve hizmet vermemeye basladigi zaman...

 

Neden "devlet karsiti" olunur?

 

- Devlet yabanci, isgalci ve dusman oldugu zaman...

 

Ayni soruya Turk'un ve Kurd'un verecegi cevap ayridir... Bu farkin var oldugunu anlamak ve buna dikkat etmek onemlidir cunku yapilmadi mi hata yapilmis olur. En onemlisi de Kurtlere haksizlik yapilmis olur, ki bu da arzu etmediginiz bir seydir sanirim. Cunku artik YOK ETMEKTEN ve YOK ETMEYE CALISMAKTAN bikmis olmaniz lazim.

 

Yukardaki fark cercevesinde Turk'un gorevi kendi devleti uzerinde hakimiyet kurmak, Kurd'un gorevi de Turk devletini Kurdistan'dan cikarmaktir.

 

Bunun altini cizdikten sonra genel anlamda devlet-toplum iliskisine deginmek istiyorum, ki son derece onemli bir konu olarak goruyorum. Sosyal ve siyasal bilimlerdeki anlayis su: devlet; toplum tarafindan ve bir antlasma sonucu ortaya cikakirilmis bir arac. Insanlar ortak ve guvenli bir yasam surdurebilmeleri icin TARAFSIZ bir otoriteye ihtiyac duydular ve devleti kurdular. Bundan cikan en onemli sonuc da su: devletin sahibi toplumdur, tersi degil. Patron olan toplumdur, devlet degil.

 

Peki devlet kendini patron yerine koyarsa? Sorun cikar... Sorun cikmali...

 

Peki insanlar sorun cikarmayacak kadar aptallasmissa? Sorun cikaracaklar mutlaka vardir...

 

Devlet insanlarin mutlulugu icin calisan bir hizmetci olmaktan cikip dar, karanlik ve megalomanyak bir grubun cikarlarini savunan bir aygit olmaya basladiginda ona karsi cikmak her bireyin gorevidir.

 

Turk devleti boyle bir devlet. Farkli sebeplerden dolayi olsa bile, hem Turk, hem de Kurd'un gorevi bu devletin suratina tukurmektir.

 

Bozo Avdan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devlet karşıtlığının nedenleri II

 

Benmerkezci düşünce / bencillik / Üstünlük halet-i ruhiyesi

 

Soldanların ısrarla anlamak istemediği ehemmiyetli bir sebeptir. Burada asıl oğlan, kahraman ( Soldanlarca bu kapı yalnızca ve hep Yılmaz Güney'e ( Ki insan katletmiştir ) çıkar, kendi ihtirasları uğruna, bencil düşüncesi uğruna binlerce insanın hayatının sönmesine neden olur. Bunun bir örneği de 80'lerde Türkiyede yaşanmıştır. Köpek ( asıl oğlan, Soldan bir zırh giyip ) kendi ihtirasları uğruna binlerce insanın hayatının sönmesine neden olmuştur. Burada Köpek kendisi için insanları helak ederken elbette Anarşist ya da Engelist bir saf dil değildi. Devletin ortadan kalmaklığını değil kendisinin devlet olmasını arzuluyordu.

 

Neticede Köpek Devlet karşıtlığının ilk ve ikinci nedenini haiz olduğundan insanların yaşamını alt üst etti. Bu biraz da Mel gibsınınpeşinden binlerce iskoçu ölüme götürdüğü filime de benzer.

 

Mabadi var. ( ah vakitsizlik )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neticede Köpek Devlet karşıtlığının ilk ve ikinci nedenini haiz olduğundan insanların yaşamını alt üst etti. Bu biraz da Mel gibsınınpeşinden binlerce iskoçu ölüme götürdüğü filime de benzer.

 

Mabadi var. ( ah vakitsizlik )

 

 

Türk Sineması'nın son otuz yılda gerçekleştirdiği en önemli

filmleri yapmış, yapıtları toplu gösterilerle dünyanın dört köşesinde sürekli

gösterilmiş ve Paris'te ünlü Chailot Sarayı'ndaki Sinema Müzesi'nin giriş

kapısını fotograflarıyla süslemiş 1981 yılında çekilen Yol filmiyle , Cannes Film Festivali'nde Altın

Palmiye kazanmış bir insana köpek diyorsun sen.Peki sen bu yakıştırmayı yaparken kendinide terazinin diğer tarafına koymayı düşündünmü.

Şimdi ben burada bildiğim bütün hakaretleri tek tek yazardım herşeyi göze alarak ki YILMAZ'a sarf ettiğin hakarettende daha güzel

otururdu senin üzerine ama

yok yapmam tabe tarih ve insanlar nasılsa sen ve senin gibi yobazları haksız çıkarıyor emin ol..

 

Yılmaz Güney, aydın kimliğinin sorumluluğunu taşımış ve bedelini

ödemekten kaçınmamıştır.

 

 

12 eylül darbesine gelince

 

Bundan tam 15 yıl önce, 12 Eylül 1980 günü, oligarşinin askeri darbesi gerçekleşmişti. Ve yıllar süren bir terör dönemi böylece başlamıştı.

Bu öylesine bir terör dönemiydi ki, üç milyonu aşkın kişi gözaltına alınmış, sorgulanmış, işkence görmüştür. Aynı dönem içersinde 650 bin kişi tutuklanmış, değişik sürelerle cezaevlerinde tutsak edilmişlerdir. Yetmişe yakın idam cezası infaz edilmiş ve yüzlerce kişi işkencelerde, operasyonlarda katledilmiştir. Kitlesel tutuklamalar birbirini izlemiş, askeri yönetimin onaylamadığı her türlü politik ilişki ve düşünce, en acımasızca ezilmeye çalışılmıştır. Sözcüğün tam anmamıyla, kadro pasifikasyonu kitle pasifikasyonuyla bütünleştirilmiş ve en geniş ölçekte depolitizasyona, yani kitlelerin politikadan uzaklaştırılmasına yönelinmiştir. 24 Ocak 1980 günü Demirel'in azınlık hükümeti tarafından ilan edilen ekonomik kararlar, tüm yönleriyle uygulamaya sokulmuş ve dünya ekonomik buhranının ülkemize yansıyan boyutları kitlelerin sırtına acımasızca yüklenmiştir.

Böylece, bir yandan geniş ölçekli bir pasifikasyon ve depolitizasyon uygulamaları sürdürülürken, diğer yandan IMF'nin ekonomik reçeteleri en uç noktalara kadar uygulanılmıştır.

İşte, aradan geçen 15 yıla rağmen, toplumun bir türlü üzerinden atamadığı tüm ilişki ve çelişkiler, 12 Eylül döneminin uygulamalarının bütünsel sonuçları olarak ortaya çıkmaktadır.

Ülke tarihinin en geniş terör uygulamasının gerçekleştiği 12 Eylül döneminin izlerinin günümüzde bile silinememiş olması, hatta yarattığı toplumsal, siyasal, ekonomik tahribatların etkisinin bile azaltılamamış olması en açık olgu durumundadır.

80 darbesi sonrası üniversitelerde sistemin istediği tip insanların yetiştirilmesi için yök kuruldu. Önce üniversitelerden ilerici öğretim üyelerini temizleme işine girişti. Yerlerine 80'lerin moda ideoloji neo liberal politikalara hayran hocalar bulundu. Sadece hocalar değil, derslerin içeriği ve kitaplar da neo liberal politikalara uygun hale getirildi. İnsanlar politikadan uzaklaştırıldı. Aslında amaç, politikasızlığın politikasını yapmaktı. Üniversitelerin sermaye merkezi olması iyice hız kazandı. Harçlarla eğitimin özelleştirilmesi için adımlar atıldı. Geçen yıl ve bu yıl harçlar 6 katına çıkıyor söylentilerinin bir amacı da, insanları buna yavaş yavaş alıştırmak değil midir?

 

 

Bu arada o yıllarda yaşamak isterdim doğrusu....

 

 

Kolay Gelsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devlet karşıtlığının nedenleri II

 

Benmerkezci düşünce / bencillik / Üstünlük halet-i ruhiyesi

 

Soldanların ısrarla anlamak istemediği ehemmiyetli bir sebeptir. Burada asıl oğlan, kahraman ( Soldanlarca bu kapı yalnızca ve hep Yılmaz Güney'e ( Ki insan katletmiştir ) çıkar, kendi ihtirasları uğruna, bencil düşüncesi uğruna binlerce insanın hayatının sönmesine neden olur. Bunun bir örneği de 80'lerde Türkiyede yaşanmıştır. Köpek ( asıl oğlan, Soldan bir zırh giyip ) kendi ihtirasları uğruna binlerce insanın hayatının sönmesine neden olmuştur. Burada Köpek kendisi için insanları helak ederken elbette Anarşist ya da Engelist bir saf dil değildi. Devletin ortadan kalmaklığını değil kendisinin devlet olmasını arzuluyordu.

 

Neticede Köpek Devlet karşıtlığının ilk ve ikinci nedenini haiz olduğundan insanların yaşamını alt üst etti. Bu biraz da Mel gibsınınpeşinden binlerce iskoçu ölüme götürdüğü filime de benzer.

 

Mabadi var. ( ah vakitsizlik )

 

öncelikle haddinizi bilin solu benimsememeniz bu çirkin ifadeleri kullanma hakkını size vermez

 

eleştirininde bi adabı vardır daha ahlaklı daha bilimsel ve maddi temellere dayanan kelimeler seçilerek eleştiri yapılır aksi çirkin bir karalamadır

 

Yılmaz Güney ve onun şahsında küfür ettiğiniz solcular Türkiye'de egemen güçlere karşı toplumsal

 

muhalafetin sesiydi öncüsüydü bunu bedelinide çok ağır ödediler

 

işkencelerden geçirildiler asıldılar kaybedildiler sürüldüler ve bugün bu ülkenin demokrasiye geçişinin

 

önündeki en büyük engellerden biride darbecilerin hala yargılanmamış olmasıdır

 

eğer bir dönemi eleştirecekseniz sorgulayacaksanız objektif olacaksınız önce

 

yasakları savunarak yasaklara karşı mücadele edenleri küçültmek aşağılamak ve sözüm ona eğlenmek sizin

 

haddinize değildir

 

12 eylülle başlayan sürecin hakimiyeti bugün hala tüm kurumlarıyla mevcuttur ve bu tasfiye edilmeden bu

 

ülkede hiç kimse demokrasiden ve aydınlanmadan bahsedemez

 

yazıkki bu ülkenin 80 darbesi gibi bir karasından siz sadece cımbızla Yılmaz Güneyi ve solcuları çekip

 

almışsınız yazık diyorum çok yazık eğer birgün bu ülkedede tıpkı Yunanistanda olduğu gibi darbeciler

 

yargılanırsa sizin gibiler kafasını hangi kuma sokacak çok merak ediyorum..

 

ve Yılmaz Güney'in sözleriyle bitirmek isterim derki kendisi "dostta duysun düşmanda birgün mutlaka ama mutlaka biz kazanacağız" :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Zıplayan Dana

Devlet karşıtlığının nedenleri II

 

Benmerkezci düşünce / bencillik / Üstünlük halet-i ruhiyesi

 

Soldanların ısrarla anlamak istemediği ehemmiyetli bir sebeptir. Burada asıl oğlan, kahraman ( Soldanlarca bu kapı yalnızca ve hep Yılmaz Güney'e ( Ki insan katletmiştir ) çıkar, kendi ihtirasları uğruna, bencil düşüncesi uğruna binlerce insanın hayatının sönmesine neden olur. Bunun bir örneği de 80'lerde Türkiyede yaşanmıştır. Köpek ( asıl oğlan, Soldan bir zırh giyip ) kendi ihtirasları uğruna binlerce insanın hayatının sönmesine neden olmuştur. Burada Köpek kendisi için insanları helak ederken elbette Anarşist ya da Engelist bir saf dil değildi. Devletin ortadan kalmaklığını değil kendisinin devlet olmasını arzuluyordu.

 

Neticede Köpek Devlet karşıtlığının ilk ve ikinci nedenini haiz olduğundan insanların yaşamını alt üst etti. Bu biraz da Mel gibsınınpeşinden binlerce iskoçu ölüme götürdüğü filime de benzer.

 

Mabadi var. ( ah vakitsizlik )

Ben çok sevdim bu eleştirme işini...

Bu arkadaş hakikaten ilginç ve psikanaliz olarak incelenmeye alınmalı...

Ama bir o kadar da eğlenceli bir kişilik ...

Da ben bu açıklamalardan "köpek" kelimesine takıldım...Nereden geldi bu kelime onu anlamadım?

Yılmaz Güney'in insan katletiği doğrudur.Bu binlerce insan öldürülmesini anlayamadım.

 

Devlet üzerine bende "abi"lerimden öğrendiklerimi diyeyim bari...

Asıl burada önemli olan şey "baba" kavramıdır.Çocuk daha küçük yaşta "baba" kelimesi ile haşır-neşir ve de ona itaat eder,bu "baba"sı olmayanlar için de aynıdır.Burada önemli olan kavramın kendisidir.Daha ileri dönemlerde çocuk bu "baba"yı kendine eş görür;çünkü kendisi de bir bakıma "baba"dır,bunun artık farkındadır.Ve bu durumda "baba" ile aynı oranda güçlü bir şey arar...Kudret ve sonradan yapılan şeydir bu...:"DEVLET"

Artık "baba" yerine "Devlet" geçer ve birey bu şeyi yüceltir...Aslında açıklanınca bütün kudreti yok olan bir kurumdur "Devlet"...Her "baba" ölümlü olduğu gibi her "devlet" de ölümlüdür ve birey bunu idrak eder.İşte sorunda burada başlıyor...Bazılarımız bunu ezeli-ebedi olarak görüyoruz ama böyle bir varlık hele de sonradan yapılmış bir varlık yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Acil yanıt.. Üzgünüm ya okumuyorsunuz ya da okuduğunuzu anlamıyorsunuz. İyi okuyun Köpek göndermesi Yılmaz Güneye değildir. Ve onsan sonra tekrar değerlendirin. Ayrıca Sol ile Soldan arasındaki farkı da anlamak için önceki yazılarımıza bakmanız icap eder.

 

Saygılarımla, Bozan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Acil yanıt.. Üzgünüm ya okumuyorsunuz ya da okuduğunuzu anlamıyorsunuz. İyi okuyun Köpek göndermesi Yılmaz Güneye değildir. Ve onsan sonra tekrar değerlendirin. Ayrıca Sol ile Soldan arasındaki farkı da anlamak için önceki yazılarımıza bakmanız icap eder.

 

Saygılarımla, Bozan.

 

Yazdıklarınızın açıklamasını yapmak bize değil size düşer... Küçük kelime oyunları yapmayın ne anlatmak istediğinizi yazında hep beraber görelim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zıplayan Dana yazmış ;

Santo ise "rejim"den dem vurmuş...

Demek daha önce Devlete karşı silahlı mücadele duymadın kardeş..

Kızıl Ordu'nun kime karşı savaştığını anımsıyor musun?Ya da İran Devrim'i sana bir şey hatırlatıyor mu?

Devletin sürme zorunluluğu yoktur...Eğer,Devlet'i ele geçirirsen buna "İHTİLAL" diyorlar;Devlet'i yıkıp yerine başka bir sistem getirirsen buna da "DEVRİM" diyorlar.Bunun üzerne iyi okumalar dilerim.

 

Silahlı mücadele, Yönetime veya mevcut rejime karşı olur - devlete değil. Devlet mekanizması, bir araba gibi sürücüsüne hizmet eden bir mekanizmadır. Mevcut rejimin korunması için sistemi işletir. Yöneten, "direksiyondaki" değişirse, onun istediği şekilde yoluna devam eder.

 

Ne Kızılordu, ne de İran devrimi, devlete karşı olmamış, mevcut rejime karşı olmuştur. Devlete karşı olması için, devlet sistemini reddeden "anarşist bir devrim" olması gerekirdi.

İkiside, rejimi değiştirmişler ama devleti ve bürokrasi çarklarını aynen kullanmışlardır. Bu sefer "devlet mekanizması" tüm kurum ve kuruluşlarıyla, mevcut rejimin, korunması ve sürdürülmesine koşullanır.

 

Bolşevik Devriminin ilk yılları, yönetimdeki Bolşevik bakanların, devlet bürokrasisinden yakınmalarıyla doludur.

 

İhtilal gene devlete karşı olmaz. Hükümete karşı yapılır. Yani "hükmeden" kesime karşı. Yönetim ele geçirilir ve devletin çarklarında "hükmedenler" değişir.

 

Bence bunun üzerinde sende biraz oku...

 

 

SaNTo...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Zıplayan Dana

Zıplayan Dana yazmış ;

Santo ise "rejim"den dem vurmuş...

Demek daha önce Devlete karşı silahlı mücadele duymadın kardeş..

Kızıl Ordu'nun kime karşı savaştığını anımsıyor musun?Ya da İran Devrim'i sana bir şey hatırlatıyor mu?

Devletin sürme zorunluluğu yoktur...Eğer,Devlet'i ele geçirirsen buna "İHTİLAL" diyorlar;Devlet'i yıkıp yerine başka bir sistem getirirsen buna da "DEVRİM" diyorlar.Bunun üzerne iyi okumalar dilerim.

 

Silahlı mücadele, Yönetime veya mevcut rejime karşı olur - devlete değil. Devlet mekanizması, bir araba gibi sürücüsüne hizmet eden bir mekanizmadır. Mevcut rejimin korunması için sistemi işletir. Yöneten, "direksiyondaki" değişirse, onun istediği şekilde yoluna devam eder.

 

Ne Kızılordu, ne de İran devrimi, devlete karşı olmamış, mevcut rejime karşı olmuştur. Devlete karşı olması için, devlet sistemini reddeden "anarşist bir devrim" olması gerekirdi.

İkiside, rejimi değiştirmişler ama devleti ve bürokrasi çarklarını aynen kullanmışlardır. Bu sefer "devlet mekanizması" tüm kurum ve kuruluşlarıyla, mevcut rejimin, korunması ve sürdürülmesine koşullanır.

 

 

İhtilal gene devlete karşı olmaz. Hükümete karşı yapılır. Yani "hükmeden" kesime karşı. Yönetim ele geçirilir ve devletin çarklarında "hükmedenler" değişir.

Sanırım Devlet ile Rejim ayrımını tam kavrayamamışsın arkadaşım...Dilimin döndüğünce anlatmaya çalışayım basit bir şekilde...

Öncelikle Devlet bir aygıtır: kurumları ve yapıları ile bir aygıt...Yani askeri,diplomasi,medya,okul gibi kurumları olan büyük ve insanın belki de yapabileceği en büyük organizasyon.Sanırım bu konu anlaşılmıştır.

Rejim ise bir devletin yönetim şekliyle ilgilidir.Yani o devletin hangi zümre,kuvvet yada bileşke tarafından yönetildiğini bize açıklar.

Örneklemelere başvuralım: Türkiye Cumhuriyeti bir "devlet"tir;tüm yapıları ile bir devlettir.Ama yönetiliş biçimi yani "rejim"i Cumhiriyettir.Sanırım anlaşılmayan bir şey kalmadı ki aşağıdaki örnekler daha yardımcı olacaktır sana.

 

Gelelim Kızılordu ve İran Devrimi konularına...

Kızılordu,Devlete karşı savaşmıştır...Yani kurumları ile yok etmek istediği bir yapıya karşı bir savaş...Bu Çarlık Rusya'sı dediğimiz yapıdır bu.Bu yapıyı bütün kurumlarıyla yoketmişlerdir hatta.

Zira İran Devrimi de öyle...Şah Devlet'ini yıkan bir devrimdir bu.Bu da devlet'e karşı bir savaştır.

Bu ikisinin ortak tarafı aynı zamanda "rejim"i de değiştirmiş olmalarıdır.

Ayrıca bu yukarıda bahsettiğim Kızılordu devrimi bir "anarşist" devrim olamaz,çünkü zat-ı muhteremler Marxist'tirler.Marxistler de "anarşist" devrim yapmazlar,ters olur...Aykırı,absürd olur...

Ama amaç nihayi olarak devlet aygıtını yok etmek ve devletsiz kalma olduğundan bu tür yanlışlara varabiliyor insanlar...Normaldir, okumak ve anlamak zor zanaat...

 

Diğer durumda ise,sadece hükümet'e karşı bir hareket vardır.Varolan hükümeti beğenmezler ve o hükümeti değiştirip sadece kurumların ve yapıların başındakiler değişir.Kenan Evren hazretlerinin yaptığı işte budur.Buna ise ihtilal deniliyor kardeş.Ya da darbe...Hakikaten darbedir bence...

 

Sonuç olarak,Rus bolşeviklerinin yakınmalarını ben de duydum,ya da okudum diyelim biz...Ama sonuç değişmemiş,demek ki sızlanmak yetmiyormuş.Çaba ve değişim yaratmak gerekiyormuş.Ama başta bir Stalin Ekolü olunca ve parsayı kapmak güzel olunca bazıları için sonuç hüsran olmuştur.

Darısı gelecek kuşakların başına...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Zıplayan Dana,

 

Bu konuda seninle absürt bir tartışmaya girmek gerçekten istemiyorum. Bilginede saygım var ne derece

"aşağılar" bir edayla bunu paylaşsanda.

 

Yalnız bu konuda gerçekten ikna olmadım.

 

Hiç bir muhalif grup veya güç, "devleti yıkacağız" diyerek yola çıkmamıştır ki.

Ya "rejimi değiştireceğiz" veya "yönetime geçeceğiz" diyerek yola çıkar ihtilalciler. Sorun devletle değil, yönetenler ve sistemledir.

 

Çok da önemli değil, rejim-devlet ayrımı ama bana terminolojik ve yapısal olarak, hala edici gelmedi yazdıkların.

 

Belkide dediğin gibi "okumak ve anlamak zor zenaat"..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Zıplayan Dana

 

Hiç bir muhalif grup veya güç, "devleti yıkacağız" diyerek yola çıkmamıştır ki.

Ya "rejimi değiştireceğiz" veya "yönetime geçeceğiz" diyerek yola çıkar ihtilalciler. Sorun devletle değil, yönetenler ve sistemledir.

 

Güzel arkadaşım...

Bak kendin daha önce demiştin ama şimdi görmezden geliyorsun.

ANARŞİSTLER,muhalif bir gruptur ve bu grupların amaçları var olan devleti tüm kurumları ile yok etmektir.

Zira MARXİSTLER'in de nihayi amaçları devleti ve kurumlarını yok etmektir ama daha ileri tarihe atarlar bunu...

Bu kesimler Devleti ve yıkacağız diye yola çıkarlar.Sanırım anlaşılır oldu bu sefer.

 

Terminolojiden ne anladığını bilmiyorum.Ben "dil" olarak çeviriyorum bunu.Son derece alt-düzeyde bir anlatımım oldu.Bence bir daha okusan daha iyi olur.Daha nasıl anlatayım bilemiyorum?Sen en iyisi neresini anlamadın söyle ben oradan tekrar alayım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve Salis.

 

Devlet karşıtlığının birinci ve ikinci nedenlerini misalleri ile izah ettik. Birinci nedenimiz Irsi bir nedene dayanıyordu. ( Soldancası kalıtsal ). İkinci nedenimiz kişinin halet-i ruhiyesi ile ilgiliydi. Yabanileşme, yabanlılaşma. Bu kişinin etrafından da etkilenerek ( Soldanca Çevresel ) kendi yaşadığı topluma yabanlılaşmasını içerir. Bunun en bariz örneğini Sanatta müşahade edebiliriz. Devlet karşıtı kümelenmeler daha ziyade toplumla barışık olmayan Sanat dallarının iflah olmaz takipçileridir. İran’daki Türkmen Devletini yıkan geri zekalılar ( Şah dönemi ) bu toplumu Bale ve Opera ile inkişaf ettirecekleri zehabıyla yıllarca halkı maymuna çevirdiler. Maymunluk burada tam olarak mukallitlik anlamındadır. Mukallitler kendileri değil başkalarının suretinde farklı içeriklerdir.

İran Maymunlarına ( Zoolojik değil, Sosyolojik bir tür ) dünyanın farklı merkezlerinde de rastlanabilir elbette. Neticede Türk devletini yıkan Maymunlar başka bir fürs düşünce tarafından kendilerini de yıktılar.

Mabadi var, Bozan saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Zıplayan Dana

Normaldir, okumak ve anlamak zor zanaat...

 

Habire "anlamak" üzerine laflar ettiğimi farkettim.Bir 78'liler Vakfı yöneticisi abimiz var.Çok güzel hikayeler anlatırlar ama hakikaten güzel hikayeler.Ben de inatla bu 78'lileri anlamıyorum.Ama bu kuşak olarak adlandırılan 78'liler değil anlamadığım;78 doğumlu olanları anlamıyorum...Çok ilginçler...bir hikaye anlatmışlardı bana "anlamak" ile ilgili 78 kuşağındaki abilerim,şimdi de bir albümün kapağında gördüm.Hikaye şöyle:

 

"Vaktiyle dört kelebek ıssız maviliklerde uçuyorlarmış,birden gözlerine mavi gökyüzünü delen yoğun bir duman ve dumanın altında parlayan bir nesne ilişmiş.

 

Önce birinci kelebek yenememiş merakını;aşağıdaki nesneye doğru alçalmış bir süre,sonra geri gelmiş ve arkadaşlarına heyacanla anlatmış: 'aşağıdaki nesne her ne ise dumanı zehirli ve yoğun' demiş.Bunun üzerine ikinci kelebek ayrılmış yanlarından ve aşağıya gitmiş.Bir süre sonra o da dönmüş.Ve aşağıdaki şeyin sadece duman olmadığını aynı zamanda inanılmaz parlak bir nesne olduğunu söylemiş.Bu heyacanı biraz daha artırmış ki üçüncü kelebek hızla yönelmiş aşağıya.Bir süre sonra bitkin bir şekilde geri dönmüş ve heyacanla 'aşağıdaki şey her neyse dumanı olan,parlak ve sıcak bir şey' demiş.Ve dördüncü kelebek,sessiz ve mağrur bir şekilde ve usuldan süzülmüş aşağıya,yani her neyse aşağıdaki nesne,tam ortasına,kalbine...Dördüncü kelebek,aşağıdaki nesnenin ne olduğunu öğrenmiş öğrenmesine ama kimseye anlatamamış...Dördüncü kelebeğin hissettiklerini kimse öğrenememiş...

 

Mesele dördüncü kelebeği anlayabilmekte,mesele ateşi hissedebilmekte,o kadar çok arkadaşımız dördüncü kelebek olup ve öyle güzel öyküler bıraktılar ki bize..."

 

Hikaye bu...Artık bundan sonrası okuyana ve okuyanın neyi nereye koyacağına bağlı.

"Anlamak" o kadar da kolay değilmiş...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.