Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?


Dogrucudavut

Önerilen İletiler

Artık Ergenekon’u ben de yazabilirim!

 

Soner Yalçın

24.08.2008 Hürriyet

 

Henüz ortada ne Susurluk vardı ne de Ergenekon. Ne "Yeşil" biliniyordu ne de JİTEM. PKK itirafçıları daha ortaya dökülmemişlerdi. Faili meçhul cinayetlerin ardı arkası kesilmiyordu.

 

Tam o günlerde, bugün artık adını herkesin bildiği bir subayla tanıştım; Binbaşı Ahmet Cem Ersever... Ersever’i öldürenler nüfus cüzdanını bana gönderdi; ölüm sırası bendeydi. Bugün, avazı çıktığı kadar bağıranların o gün sesleri hiç çıkmıyordu. Evet, geliniz Ergenekon’u bir de benden dinleyiniz; çünkü kafanızı çok karıştırdılar.

 

ERGENEKON soruşturması/davası konusunda son günlerde ortalık biraz sakinleşti; "kayıkçı kavgası" bitti gibi.

 

Eee artık Türkiye’nin bu sözde derin gündemi hakkında birkaç söz edebilirim. Sanıyorum bu konuda bir şeyler söyleyecek kadar bu konuyla ilgili haberler, kitaplar yazmış ender gazetecilerden biriyim.

 

Önce "Binbaşı Ersever’in İtirafları" adlı kitabımı yazdım. Yıl: 1993.

 

Binbaşı Ahmet Cem Ersever ile 7 Haziran 1993’te tanıştım.

 

Ersever’in cesedinin bulunduğu 4 Kasım tarihine kadar geçen beş aylık sürede çeşitli görüşmeler yaptım. Bunların çoğu yazılmamak üzereydi.

 

JİTEM’i, JİTEM’in neden ve nasıl kurulduğunu, ilk komutanının kim olduğunu; "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım’ı, Vedat Aydın’dan Musa Anter’e kadar nice yargısız infazın nasıl yapıldığını, PKK itirafçılarının kimler olduğunu, bunların hangi cinayetlerde kullanıldığını Binbaşı Ersever anlattı.

 

İlk kez bir subay, Güneydoğu’daki hukuk dışı hareketler konusunda, kontrgerilla hakkında konuşmuştu. Ve çok şey biliyordu. Ersever’i hep şaşırarak dinledim.

 

Zamanla Ersever’le görüşmemizi birileri öğrendi. Ve daha fazla konuşmaması için onu öldürdüler. Nüfus cüzdanını beyaz bir zarf içinde bana gönderdiler. Zarfta başka hiçbir şey yoktu.

 

Sonra birileri bazı gazeteleri arayarak, "Sıra Soner’de" diye telefon ettiler.

 

Kaçtım, kayboldum.

 

Ve o kaçak günlerde Ersever’in bana anlattıklarının hepsini "Binbaşı Ersever’in İtirafları" adlı kitapta yazdım.

 

Ersever’e yazmayacağıma söz vermiştim ama artık yazmak zorundaydım. Belki bu yazdıklarım sonucu katillerinin bulunacağına inanıyordum. Ne safmışım o yıllar! Neyse.

 

Ersever’in anlattıkları, bugün konuşulan Ergenekon soruşturmasından daha değerli bilgiler içeriyordu. Ancak "Binbaşı Ersever’in İtirafları" kitabı hiçbir gazetede, dergide, TV’de haber ol(a)madı.

 

Bir Binbaşı elleri ayakları bağlanıp, kafasına sıkılan iki kurşunla infaz edilip Ankara’nın çıkışına bırakılıyor ve kimsenin bu cinayetle ilgili sesi çıkmıyordu!

 

Oysa, Türkiye’de o tarihe kadar tam 20 yıldır kontrgerilla konusu tartışılıyordu.

 

İlk kez içeriden biri, kontrgerilla faaliyetini ayrıntılarıyla açıklıyordu. Yapılanların kanunsuz olduğu ortadaydı. Ama kimsenin sesi çıkmıyordu.

 

Çünkü terör herkesi esir almıştı. Sanılıyordu ki, terörle mücadelede her yol mübahtı!

 

O yıllar, 1990’lı yılların başında Güneydoğu’da oluk oluk kan akıyordu. Faili meçhul cinayetlerde büyük artış vardı. Herkes canından bezmişti ve kimsenin aklına hukuk gelmiyordu.

 

Sadece Güneydoğu’da değildi bu kanunsuz hareketler. Dev-Sol gibi sol örgütlerin İstanbul-Ankara’daki hücre evlerine yapılan baskınlarda teslim olanlar bile infaz ediliyordu. Yargısız infazlar dönemi başlamıştı.

 

Devletin bir bölümü, terörü böyle bitireceğine inanıyordu.

 

Susurluk’a uzanan kanlı yol işte böyle oluşturuldu.

 

Susurluk’a uzanıyor

 

Daha Susurluk meselesi ortaya çıkmamıştı.

 

Ama Susurluk çetesi ardı ardına cinayetler işliyordu. Yöntemleri aynıydı; polis yeleği giyip "biz polisiz" deyip kişileri evlerinden, işyerlerinden, araçlarından indirip götürüyor ve infaz ediyordu.

 

Bu yöntemi ilk Güneydoğu’da denemişler; SP Şırnak il yöneticisi İbrahim Sarıca, HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın, ÖZDEP Erzincan İl Başkanı Cemal Akar, ANAP Varto İlçe Başkanı Kerim Geldi ve niceleri aynı yöntemlerle öldürüldü.

 

O günlerde Başbakan Tansu Çiller’in ilginç bir demeci oldu.

 

Çiller, 4 Kasım 1993’te İstanbul’daki Holiday Inn Oteli’nde basın mensuplarına şöyle konuştu: "Türkiye, milis hareketi niteliğine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketiyle karşı karşıyadır. PKK’nın haraç aldığı işadamları ve sanatçılarının isimlerini biliyoruz, hesap soracağız."

 

PKK’ya yardım eden 67 Kürt işadamı ve sanatçısının bulunduğu bir listeden bahsediliyordu.

 

Listenin ilk başında Behçet Cantürk vardı.

 

Ve Behçet Cantürk 14 Ocak 1994’te İstanbul’da evine giderken, polis yeleği giymiş kişiler tarafından otomobilinden indirilerek bilinmeyen bir yere götürüldü. Bir gün sonra cesedi bulundu.

 

Behçet Cantürk’ü diğer cinayetler takip etti: Fevzi Aslan, Salih Aslan, Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay, Sefa Erciyes, Yusuf Ekinci, Namık Erdoğan, Medet Serhat, Faik Candan gibi Kürtler, İstanbul ve Ankara’da kaçırılıp öldürüldü.

 

Haziran 1996 tarihinde, "Behçet Cantürk’ün Anıları" adlı kitabımı çıkardım. Daha Susurluk’taki o malum kaza olmamıştı. Devleti çıplak görmüştüm.

 

Ne yalan söyleyeyim, çok korktum.

 

İtalyan gladiosunu ortaya çıkaran Savcı Fellice Casson’un bir lafı vardır: "Gladioyu keşfettikten sonra ondan örgüt elemanlarının haricinde haberdar olan tek kişinin kendin olduğunu bilmek, bunun neticesinde de seni her an öldürebileceklerini düşünmek korkunç bir duygu."

 

Korktum ama yine de Susurluk Çetesi’nin cinayetlerini ve yöntemlerini, "Behçet Cantürk’ün Anıları" kitabımda yazdım.

 

Aslında ortada pek de gizli saklı bir durum yoktu. Cinayetlerin görgü tanıkları, Susurluk Çetesi’nin infaz timlerinin robot resimlerini bile çizdirmişti. Dava dosyalarında birçok ayrıntı vardı. Ama bunların üstüne gidecek ne bir siyasi güç ne de yargı vardı.

 

Para, para, para

 

Terörle mücadele maksadıyla yola çıkan Susurluk Çetesi, Kürt işadamlarının infaz edilmesi sürecinde parayla tanıştılar. Öldürülmekten korkan herkes, canını kurtarabilmek için oluk oluk para dağıtıyordu.

 

Terörün finans kaynağı silah kaçakçılığı ve uyuşturucudan elde edilen paraların büyüklüğü, bu sözde idealist çetenin aklını başından aldı.

 

Para için "kumarhaneler kralı" Ömer Lütfi Topal öldürüldü.

 

Ve artık bir büyük oyun sahneleniyordu; önde terörle mücadele görüntüsü vardı; arkada para paylaşımı.

 

İşin içine para girince çete elemanları birbirine düştü.

 

Bir taraf Tarık Ümit’i yok ederken, diğer taraf "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım’ın başına bela oldu.

 

Çete içindeki kavga kamuoyunda, "İkinci MİT Raporu" olarak bilinen raporun ortaya çıkmasına neden oldu. Rapor basında elden ele dolaşmaya başladı. Kimse yazmaya cesaret edemedi. Aydınlık Dergisi, 21 Eylül 1996 tarihinde raporu kamuoyuna açıkladı. Rapor yalanlandı. Meselenin üstü bir kez daha örtüldü.

 

3 Kasım 1996’daki Susurluk’taki trafik kazası, raporu doğruladı.

 

Yaranın irini akmaya başladı. Basın kararlılıkla olayın üzerine gitti.

 

Biz de Doğan Yurdakul ile birlikte "Reis, Gladio’nun Türk Tetikçisi: Abdullah Çatlı" ve "Bay Pipo, Sıradışı Bir MİT Görevlisi: Hiram Abas" kitaplarını yazdık.

 

Sonra ne oldu; Refah Partisi-DYP koalisyon hükümeti, Susurluk’u "fasa fiso" ilan etti. Basının gayretlerine rağmen Susurluk’un üzeri örtüldü.

 

Aradan yıllar geçti...

 

Ergenekon soruşturması patlak verdi.

 

Evet, üzerine dört kitap yazdığım Ergenekon meselesi konusunda bir şeyler söyleyebilirim artık.

 

Ergenekon’u doğru okuma kılavuzu

 

ERGENEKON aslında Susurluk’tur.

 

Peki, Susurluk gladio mudur?

 

Bu soru kafaları çok karıştırıyor. Bu nedenle önce gladio nedir ona bakalım:

 

Gladioyu II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte CIA ile anlaşan eski Naziler kurdu. Hedefi komünist örgütlerdi.

 

Ve her NATO ülkesinde bir gladio teşkilatı kuruldu.

 

Türkiye, soğuk savaşın başladığı iki kutuplu dünyada safını Batı olarak belirledi.

 

NATO’ya girdi. Ordusunu, istihbaratını ve bürokrasini ABD’ye teslim etti.

 

Türkiye’nin hedefinde bir tek güç vardı; Sovyetler Birliği ve sözde "uzantısı" içerideki komünistler. CIA ve dolayısıyla gladionun yardımlarıyla solculara karşıt sivil örgütler meydana getirildi; Komünizmle Mücadele Derneği, İlim Yayma Cemiyeti gibi.

 

Türkiye’de sol kitleselleştikçe karşısına bu kez inanmış idealist ülkücüler çıkarıldı. Komando kampları kurulmaya başlandı.

 

Türkiye siyasal cinayetlere sahne oldu. İlginçtir, öldürülen ilk 10 kişinin hepsi solcuydu. Öldürülen ilk 100 kişinin 76’sı da solcuydu.

 

Birileri halkı ve vatanı için ölüme koşan idealist gençlerini kışkırtmak için elinden geleni yaptı. Toplumda saygı gören isimler öldürülmeye başlandı. Ardından kitlesel katliamlar geldi; K.Maraş, Çorum gibi.

 

Toplum, akan kanlarla askeri darbeye mecbur edilmek isteniyordu. Zaten 12 Eylül 1980’de darbe yapanlar açıklamışlardı: "Durumun olgunlaşmasını iki yıl bekledik!"

 

Bugün artık ortaya çıkmıştır ki, Türkiye’deki bu katliamların sorumlusu CIA/Gladio güdümündeki örgütlerdi.

 

CIA, Türkiye’yi sola teslim etmek istemiyordu.

 

Bunun dış politik nedenleri de vardı: ABD’nin bugün nasıl "Büyük Ortadoğu Projesi" varsa, 1970’li yıllarda da "Yeşil Kuşak Projesi" vardı. CIA’nın planına göre Sovyetler Birliği; Türkiye, İran, Pakistan, Afganistan gibi Müslüman ülkelerle çevrilecek ve bunlar içerideki Müslümanları etkileyerek Sovyetler Birliği’ni yıkıma yol açacak büyük ayaklanmalara neden olacaklardı.

 

Ancak CIA’nın isteği gerçekleşmedi: İran’da ABD karşıtı İslam Devrimi oldu; Sovyetler Birliği Afganistan’a girdi. Mısır, Irak, Suriye’de ABD karşıtı Baas hareketleri güçlüydü; iktidardaydı.

 

ABD Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamazdı.12 Eylül askeri darbesine giden kanlı yolları gladio/kontrgerilla döşedi.

 

Ve...

 

1989’da Berlin Duvarı yıkıldı. Doğu Bloku çöktü. Sovyetler Birliği dağıldı.

 

Avrupa’daki gladiolar bir bir ortaya çıktı: Batı Almanya’daki adı "Sword"; Avusturya’da "Schwert"; İngiltere’de "Secret British Netword Revealed"; Belçika’da "Bdra8"; Hollanda’da "Command"; İsviçre’de "P:26" ve "P27"; Yunanistan’da "Sheepskin" idi. Fransa’daki adı Teoman’ın şarkısının adıydı: "Rüzgárgülü!"

 

Neo-Ergenekoncular

 

Hepsi komünist hareketlere karşı gizlice görev yapmıştı. İlginçtir, sadece Türkiye’deki gladio açığa çıkarılmadı.

 

Gladio, kontrgerilla ya da Ergenekon adı ne idiyse, bugün kamuoyunun kafasını karıştırmaya devam ediyor.

 

Elinizde kaba bir şablonunuz varsa; kontrgerillanın/Ergenekoncuların, gladio olduğundan emin olabilirsiniz. "Dün öyleydi ve bugün ortaya çıkan çeteler bunun uzantısıdır" kolaycılığı sizi yanıltır.

 

Bakınız: Soğuk savaş döneminde öyleydi. 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde CIA-Gladio vardı. ABD’nin hedefi-amacı belliydi.

 

Peki, bugünkü Ergenekon’un altında/arkasında CIA olabilir mi?

 

Sorunun yanıtını soru ile vermemiz gerekiyor: ABD’nin bölgedeki Kürt politikası belli; AKP’ye bakışı belli; Yeni Dünya Düzeni’nin hedefi belli; diğer yanda Ergenekoncuların da sözde hedefleri belli; o halde?

 

Üstelik Ergenekon’a karşı savaş açan dinci-liberal takımının ABD-AB ilişkileri de malum.

 

Gladio bugün; Ergenekoncuların mı, yoksa güya Ergenekonculara savaş açmış gibi görünüp Kemalist Cumhuriyet’i yıkmayı amaçlayan Neo-Ergenekoncuların mı arkasında? Sorunun yanıtını "Gladionun Babası" ABD’nin dış politikalarına bakarak yanıtlayabilirsiniz.

 

Bugün ortaya çıkarılan Ergenekon’un gladio olduğunu söylemek zor. Ancak gladiodan kötü bir anlayışı devraldığını söylemek zorundayız.

 

Peki, bugün ortaya çıkan Ergenekon nedir?

 

Ergenekon devlet içindeki çetedir. Yereldir; yani uluslararası bağlantıları yoktur.

 

Bakınız: PKK terör örgütüne karşı Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir mücadele vermektedir. Ancak terör örgütüyle mücadelede, kendini herkesten çok "kahraman" ve "milliyetçi" gören bazı kişiler hukuk dışı yollara sapmışlardır. Ergenekon, devlet içinde çeteleşmiş ve kişisel çıkar peşinde olan mafyadır.

 

Neo-Ergenekoncular aksi görüştedir. Onlara göre, Ergenekon salt bir çete değil, bir devlet örgütlenmesidir. Kanunsuzluğunu TSK’dan aldığı güçle yapmaktadır. Amacı darbe yaparak AKP’yi yıkmaktır. Devletle, TSK ile hesaplaşmadan bu sorunun ortadan kalkamayacağı görüşündedirler.

 

Siz hangi gruba dahilsiniz!

 

Şaka bir yana, Türkiye’de yıllardır yapılan ilkel soruşturma Ergenekon’da da karşımıza çıktı: Delilden sonuca gidileceğine, sonuçtan delile gidildi.

 

Daha soruşturma aşamasında, ortada kamuoyunu ikna edecek bir delil bile yokken; yıllarca kontrgerillayla mücadele edenler-kontrgerillanın hedefi olan aydınlar, gazeteciler, akademisyenler "Ergenekoncu" olarak kamuoyu önüne çıkarıldı.

 

Cumhuriyet mitinglerine katılanlar, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği darbeci yapıldı! Türkiye’deki tüm AKP muhaliflerine "Ergenekon Çetesi" yaftası vuruldu.

 

Yandaş medyanın hukuku hiçe sayan fütursuz yayınları çok kişiyi rahatsız etti.

 

Aslında bu çevrelerin amacı, Ergenekon’u aydınlatmak değildi. Ergenekon sadece araçtı. Amaç, ulus devleti yıkıp "renkli devrimin" yolunu açmaktı.

 

Ergenekoncuların aksine Neo-Ergenekoncular yerel değildir.

 

Neyse. Artık hukuksal süreç başladı.

 

Türkiye çete kamburundan kurtulmalıdır. Umarız dava terörün, siyasetin ve Neo-Ergenekoncuların gölgesinde kalmaz.

 

Çünkü hukuk bir gün herkese lazım olacaktır.

 

Evet, anlaşılan, yeni gladonun (dolayısıyla CIA'nın ) planları sistematik biçimde hayata geçiriliyor. Bize de sadece "Ergenekon Destanı" adlı uzun soluklu diziyi seyrederek oyalanmak kalıyor!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Artık Ergenekon?u ben de yazabilirim!

 

Soner Yalçın

24.08.2008 Hürriyet

.

.

.

Çünkü hukuk bir gün herkese lazım olacaktır.

 

Bu kitabı okuduktan sonra vay demiştim;ne ülke ama!Altını çizdiklerim tartışılır,doğru ve yanlışlığı ile...ama diğer ifadeler ne kadar da sağlam bir pencerede olayı anlamaya çalışırsak o kadar sağlam çıkarımlarda bulunacağımızı net gösteriyor.

 

Erganekon hayal ürünü değil,şu an suçlananların hepsi asıl suçlu değil,masum mu....? oda değil.Yalnız asıl sistemin taşıyıcıları hala dışarda!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kitabı okuduktan sonra vay demiştim;ne ülke ama!Altını çizdiklerim tartışılır,doğru ve yanlışlığı ile...ama diğer ifadeler ne kadar da sağlam bir pencerede olayı anlamaya çalışırsak o kadar sağlam çıkarımlarda bulunacağımızı net gösteriyor.

 

Erganekon hayal ürünü değil,şu an suçlananların hepsi asıl suçlu değil,masum mu....? oda değil.Yalnız asıl sistemin taşıyıcıları hala dışarda!

 

Evet, bu Egrenekon efsanesinin, siyasi bir sindirme operasyonu olduğu çok açık ve asıl ergenekoncular yine işlerine devam ediyor. Bazıları da AKP hükümetini mafyayla uğraşan İtalyan savcı Di Pietro mertebesine çıkarıveriyor. Böyle görmek işlerine geliyor çünkü.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet, bu Egrenekon efsanesinin, siyasi bir sindirme operasyonu olduğu çok açık ve asıl ergenekoncular yine işlerine devam ediyor. Bazıları da AKP hükümetini mafyayla uğraşan İtalyan savcı Di Pietro mertebesine çıkarıveriyor. Böyle görmek işlerine geliyor çünkü.

 

AKP ben bu konuda,olaya yaklaşımı açısından samimi bulmuyorum.O çıkarı varsa oradadır;siyasi anlayışımız çıkara dayanınca böyle oluyor :excl: yalnız bunu baştan beri hayal ürünü olarak görenleri,tüm olanlara tanıklık yapmakla yetinenleri de samimi bulmuyorum.Bence de asıl suçlular dışarda.Ve yazdıklarınız;teşekkür ederim sevgili arkadaşım...dürüst düşündüğün için!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP ben bu konuda,olaya yaklaşımı açısından samimi bulmuyorum.O çıkarı varsa oradadır;siyasi anlayışımız çıkara dayanınca böyle oluyor :excl: yalnız bunu baştan beri hayal ürünü olarak görenleri,tüm olanlara tanıklık yapmakla yetinenleri de samimi bulmuyorum.Bence de asıl suçlular dışarda.Ve yazdıklarınız;teşekkür ederim sevgili arkadaşım...dürüst düşündüğün için!

 

Rica ederim, o sizin kendi dürüstüğünüz arkadaşım :)

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Soner Yalcin ilginc ve guzel bir yazi yazmis paylastin icin Tesekkur ederim.

Ikinize katiliyorum suclu'lar halen serbeste , yakalanmadilar.

Ama halen bu Ergenekonlar tam kim oluyorlar anlamadim acikcasi.

 

 

Ve CIA le olan bolum ilgimi cok cekti zaten ABD ile AB nin birkere de isimleri gecmese sasiririm.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon sadece bır senaryodur,Ergenekonla amaclanan hedefler var.Bakın Denız Fenerı yolsuzlugunda AKP,RTÜK baskanı ve Kanal 7 resmen suclanmıstır.Özellıkle basbakan bu yolsuzlugun ıcersınde veya hamısıdır.Hanı nerede bizim savcı pıetrolarımız Ergenekona savcı olan basbakan nerededir.Kendı adalet bakanı *bana ne yav* dıyor!******,Ergenekon ıcın 8-9 dalga yapanlar nerede?Suc sabıt,suclu sabıt ama tık yok.Ergenekonda suc ve suclu bıle sabıt degılken adamlar 1 yıldan fazladır ıcerdeler.Iste AKP nın adaletı müslümanlıgı bukadar.

 

 

saygılarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ama halen bu Ergenekonlar tam kim oluyorlar anlamadim acikcasi.

 

 

Valla sevgili angel bu Ergenekonlar kim biz de tam anlamadık

 

ama Allah göstermesin bire gün başına bir iş gelirse (ne bileyim kapkaç falan gibi-özellikle şu aralar) hiç düşünmeden "ulusalcılar çantamı kaptııııı" diye bağırabilirsin. kesin birileri yakalanır, hiç şüphen olmasın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Valla sevgili angel bu Ergenekonlar kim biz de tam anlamadık

 

ama Allah göstermesin bire gün başına bir iş gelirse (ne bileyim kapkaç falan gibi-özellikle şu aralar) hiç düşünmeden "ulusalcılar çantamı kaptııııı" diye bağırabilirsin. kesin birileri yakalanır, hiç şüphen olmasın.

 

:D insallah kapti kactilara yakalanmam ama olursa hic dusunmeden bagririm bakalim birisini yakalarlar mi .

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon,kim midir?

 

Başbakanımızın savcı ,muhalefetimizin avukat olduğu bir illegal örgüttür.

 

MHP'nin tepkisiz,DTP nin yerini belirleyemediği iddianamelere sıkışıp kalmış bir arapsaçıdır...dedim,demeye devam edeceğim...

 

Ergenekon;bu ülkenin iç hesaplaşmasıdır,çıkar çatışmasıdır!

 

AKP,kim midir?

 

Deniz Feneri ile çalkalanan,muhalefetten yoksun bir siyasi anlayışın bugüne taşıdığı bir ''DURMAK YOK YOLA DEVAM EFSANESİ''dir.

 

ve tüm bunlar bu iken,halkım ezilen,sömürülen,yok sayılan ve uyutulandır;uyanmamayı tercih edendir.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon,kim midir?

 

Başbakanımızın savcı ,muhalefetimizin avukat olduğu bir illegal örgüttür.

 

MHP'nin tepkisiz,DTP nin yerini belirleyemediği iddianamelere sıkışıp kalmış bir arapsaçıdır...dedim,demeye devam edeceğim...

 

Ergenekon;bu ülkenin iç hesaplaşmasıdır,çıkar çatışmasıdır!

 

AKP,kim midir?

 

Deniz Feneri ile çalkalanan,muhalefetten yoksun bir siyasi anlayışın bugüne taşıdığı bir ''DURMAK YOK YOLA DEVAM EFSANESİ''dir.

 

ve tüm bunlar bu iken,halkım ezilen,sömürülen,yok sayılan ve uyutulandır;uyanmamayı tercih edendir.

 

O zaman sende iddia sahibisin o zaman burasida mahkeme anlat bakalim bir bir sucladigin kisiler neler yapmis şööyleee güzel güzel anlat.. bir bir isim isim..

 

en ufak ayrintisina kadar.

 

Not: Başbakanızın sahte Savci oldugu tespit edilmis.. Alman savci olaya el koydu bundanda haberin olsun.

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akp Amerika'nın ve Avrupa'nın kısaca dünyayı sömüren güçlerin Türkiye'deki piyonudur.

 

Ergenekon ise ellerine tutuşturulan bir senaryo bugüne kadar Türkiye'de kendi işledikleri cinayetleri ve yaptıkları katliyamları bu oyunu bozması muhtemel antiemperyalist kişilerin üstüne yıkmak senaryonun bir parçası.

 

Böylelikle Türkiye'de tek güvenilirliğin Akp'de olduğu duygusu aşılanmak isteniyor. Diğerleri Susurlukçu, Ergenekoncu, Gladyocu falancı filancı oluyor...

 

Ancak aklı başında insanlar biraz düşününce olayın basit ama etkili bir dümen olduğunu anlıyor... Akp görevini (!) yapıyor ************!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O zaman sende iddia sahibisin o zaman burasida mahkeme anlat bakalim bir bir sucladigin kisiler neler yapmis şööyleee güzel güzel anlat.. bir bir isim isim..

 

en ufak ayrintisina kadar.

 

Not: Başbakanızın sahte Savci oldugu tespit edilmis.. Alman savci olaya el koydu bundanda haberin olsun.

 

:shuriken:

 

Ben kimsenin ne avukatı ne de savcısıyım.Ne AKP ne de CHP beni ilgilendirmiyor;birbirinden farklı olmayanların birbirine benzeyen isimleri...

 

Ergenekon'a gelince,soruyorum size;

 

Veli Küçük masum mu?

 

Doğu Perinçek masum mu?

 

Sizler ''ulusalcılık=ergenekon'' dediğiniz sürece bunu hayal ürünü olarak göreceksiniz,biraz kavramlara dikkat!

 

Ben de merakla takip ediyorum;siyaseti savcılık,avukatlık ile çıkılmaz hale getirenlere...yine de haberdar ettiğiniz için teşekkür ederim.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akp Amerika'nın ve Avrupa'nın kısaca dünyayı sömüren güçlerin Türkiye'deki piyonudur.

 

Ergenekon ise ellerine tutuşturulan bir senaryo bugüne kadar Türkiye'de kendi işledikleri cinayetleri ve yaptıkları katliyamları bu oyunu bozması muhtemel antiemperyalist kişilerin üstüne yıkmak senaryonun bir parçası.

 

Böylelikle Türkiye'de tek güvenilirliğin Akp'de olduğu duygusu aşılanmak isteniyor. Diğerleri Susurlukçu, Ergenekoncu, Gladyocu falancı filancı oluyor...

 

Ancak aklı başında insanlar biraz düşününce olayın basit ama etkili bir dümen olduğunu anlıyor... Akp görevini (!) yapıyor ************!!!

 

Budur. :thumbsup: Ben böyle net ifade etmeyi becerememiştim. Tebrikler! :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Doğruyu net ve objektif görmekte zorlanmayan Doğrucudavut ve Sardunyam'ın yazıları insana umut aşılıyor. Demek gerçekçi ve objektif insanlarımız da var.

 

Ne "derin devlet diye bir şey yoktur" diyerek, ne "vardır ama daima doğru işler yapmışlardır" diyerek fakat ne de Ergenekon adına ortaya atılan şişirme, yanlı ve maksatlı, Atatürkçü, cumhuriyetçi, ulusalcı AKP muhaliflerini sindirmeye yönelik iddialara inanarak bu işi doğru değerlendirebiliriz.

 

Fakat şu var ki, Ergenekon bahanesiyle muhalifleri sindirme ve kamuoyunu yanıltma çabaları, derin devletin yaptıklarını aratmaz bir vehamete ulaşmıştır. Kamuoyuna resmen hayalet taşlatıyorlar. Var, taş atılıp ürkütülecek kurbağalar gerçekten var ama, bunların yaygarası o kurbağalarınkini geçti. Resmen bir kamuoyu yanıltma ve uyutma kampanyasına dönüştü.

"AKP'ye güven, gerisini merak etme sen, oyunu bize ver, sonra uyu uyu yat uyu, biz hallederiz evelallah!!!"

 

Daha vahim diyorum, çünkü arkasında AB gücü de olan, PKK tezleri ile dinci tezleri senteze ve ortak Cumhuriyet düşmanlığına götüren, bu ülkeyi parçalanmaya ve kaosa götürebilecek fitiller ateşlenmeye çalışılıyor. Çok azı bilinçli, ama çoğu bu propagandalara kapılarak bilinçsizce, din ve anti milliyetçilik adına iyi bir şey yaptıklarını zannederek, "kızlar başörtüyle üniversiteye girebilecek... Halkların kardeşliği..." gibi safça düşüncelerle bu yaygaraya katılıyorlar. Dindarını da, Kürdünü de, bu ülke vatandaşı herkesi de ateşe sürükleme amaçlı arka plan oyununu göremiyorlar.

 

Bu oyuna gelen bir üçüncü kesim de eski solcu, yeni liberal kesimden bazıları. Hepsi değil. Zaten tüm dindarların da, tüm Kürtlerin de bu oyuna geldiklerini iddia etmek haksızlık olur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Ulusalci sn Yalcin Kücük'ü iyi taniyalim.

"Doğu Perinçek'in Öcalan'a gül verirken çekilen fotoğrafı çok tartışılmıştı... Şimdi de Yalçın Küçük çok tartışılacak... 'Ulusalcılık ve Kemalizm fetvaları' veren Yalçın Küçük öyle laflar etmiş ki... İşte okuyanları şok eden ifadeler...

 

Bu günlerde televizyon televizyon dolaşıp kafasında Atatürk?ün kalpağıyla ulusalcılık ve Kemalizm fetvaları veren Yalçın Küçük?ü de tartışmaya açma zamanı geldi ve hatta neredeyse geçiyor. Hayır, söylediklerini ciddiye aldığımızdan değil; onu ciddiye alan Kemalist ******* uyarmak istiyoruz.

 

Buyurun, Yalçın hocanızın 1993 yılında Abdullah Öcalan ile yaptığı söyleşinin sonucunda ?Dirilişin Öyküsü? adıyla yayımlanan kitabında Öcalan?a sorduğu sorulardan bir demet. Hoca?nın Kemalizm ve Türklük hakkındaki görüşlerine bayılacaksınız.

 

?Sizi çok sağlıklı, çok da güzelleşmiş gördüm. Bütün bu gürültülere, savaşa rağmen herhalde içiniz rahat olmalı. Gerçekten sizi çok iyi gördüm.? (s.10)

 

?Sevgili Başkanım, ... Mücadele sürüyor, savaş devam ediyor. Ama, geçen yaz hem Halkın Emek Birliği için hem de Bochum?daki Uluslararası Festival için gittiğimde şunları söyledim: ?Harran?ın altında kanallar açılıyor, üstü yeşerecek. Bu güzel ama PKK ve özellikle lideri APO Kürt insanının başında gül bahçesi açtırıyor? dedim.? (s.10)

 

?A.Ö. Evet, o cümleniz hayli anlamlı geldi. Ayrıca şöyle de yazmıştınız: ?Apo kardeşim Kürdistan insanının beynine bir buldozer gibi giriyor ve orada gül bahçesi kuruyor, bin gül açıyor.? (s.10)

 

?Ben de yazdığım kitapta ?Kürt başkaldırısı Bedirhan isminde bir prensle başladı, orada yoksul bir Kürt çocuğunun liderliğine geldi, şimdi halk emekçi bir Kürdün liderliğinde büyüyor? diyorum.? (s.28 )

 

?Efendim, PKK?nin Kürtlüğe bakışı, diğer ulusal hareketlerden ve bir de diğer Kürt hareketlerinden farklıdır. ... Yani sizin yönetiminizdeki PKK?nin Kürtlüğe bakışı, diğer bütün ulusal hareketlerden farklıdır. Kemal Paşa?da Türklüğü abartma var. Veya abartma denmese bile, en azından olduğu haliyle kabul etme, dönüştürmeme var. Benim PKK?de gördüğüm, devlet mahkemelerinde, panellerde de söylediğim nokta, ?PKK ve lideri Abdullah Öcalan Kürtlüğü değiştirerek yükseltmek istiyor. Bu yüzden de çok eleştiriyor? ifadesidir. Bu sizin önemli bir ayrılık noktanızdır. Ve her zaman bunun övgüyle kaydedilmesi lazımdır.? (s.104)

 

?Peki sevgili Başkanım, ... bana göre de 1920?de Kemal Paşa, o lider kadrosu içinde en geride olan insandı, ama çeşitli nedenlerle başkanlığı aldı. Ve sonunda 1925-26?lardan sonra ve 1930?lu yıllarda Kemalizm denilen yüzeysel, bir zaman için işleyen bir sistemi ortaya koydu ve bir müddet için Kürtlüğün üstünü örttü. ... Şimdi buraya geldiğimizde bu Kemalizm?in bana göre arabesk bir yanı vardı. Arabeskten kastım şu: Arap dünyasında her şey yüzeyseldir, bütün figürler derinliği olmayan figürlerdir. Kemalizm?i de felsefi anlamda belki arabesk bir ideoloji olarak düşünebiliriz. ... Ben PKK?ye ve sizin hareketinize baktığımda bunun birçok özelliğini görüyorum. Sizin deyiminizle dağılan bitmek üzere olan Kürd?ün yükselmesi ve rönesansında, eğer görünebilirse, bir anlamda insanlık bayrağını eline alışını görüyorum. Diğer bir yanı, bölge insanına yönelik bir başlangıç olarak görüyorum.? (s.106)

 

?Cumhuriyet 1920?lerde kuruldu, hangi tehditlerle karşılaştı? 1945?de Sovyet tehdidiyle karşılaştığı iddia edilir. ... Bu, ABD?nin kucağına gitmek için Kemalizm?in uydurduğu, abarttığı bir tehdittir. Yine 1960?lardaki 27 Mayıs çıkışını Kemalizm?in kendi içindeki yenilenmesi olarak düşünebiliriz. ... Şimdi bütün bunların ötesinde benim görebildiğim PKK?nin bu devleti sarsan bir yanı var. Çünkü bu, sadece şu anda egemenliği altında olan Kürdistan?da sarsmıyor. Genelkurmay Başkanı, diğerleri, bu sarsıntının İzmir?de Konya?da, Bursa?da, İstanbul?da hissedilmesinden korkar oldular.? (s.108)

 

?Muğlâk dediğiniz zaman benim aklıma Kemalizm gelir. ?Sol muğlâktır? derseniz, halen Kemalisttirler derim.? (s.108)

 

?Çünkü yaşadığımız şu anda, Türk kimliği gittikçe kaybediliyor. ... Kürtlüğün yükseldiği kimliğini bulduğu noktasıdır. Türklük ise kimliğini hızla kaybediyor. Türk olarak hiç bir şey kalmıyor. Hep taklitçi! Kemal Paşa Fransızları taklit etti. Şimdiki yönetimde de her şey Amerikan taklidi oluyor. İnsanlar, kadınlar, sevinmeleri, ağlamaları, her şey taklitçi, Türk kimliği gidiyor. Ve müthiş bir fahişelik yer ediniyor. Türkiye?de en fazla vergiyi bir kerhaneci kadın ödüyor. Vehbi Koç?ların Sabancı?ların, en büyük zenginlerin hiç bir değeri kalmadı. Bakın büyük bir kontrast. Yani ben Türklüğümden artık utanç duyuyorum. ?Kardeşlik? diyorsunuz. Kürtler o kadar yükselecek, Türkler yerin dibine girecek! Ne kardeşliği olabilir bu?? (s.110)

 

Elbette Yalçın hoca da değişmiştir. Buna inanıyoruz da, bunlar değişme tekelini de ellerinde bulunduruyorlar. Onlara göre herkes değişebilir ama AKP?liler asla. Onların gizli ajandası var."

 

Kaynak : - -http://www.nasname.com/tr/566.html-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Agir Abad : Perinçek ve Öcalan aslında kimdir?

 

 

Soner Yalçının makalesini okuyunca anladım ki, önümüzde çok uzun süreçlerin karanlık geçeceğidir. Öcalan’ı eleştiriyoruz! Bazı kürdler kızıyor! Perincek ve Ergenekon ile bağlantılı denildiğinde, hem Türkler, hem de Kürdler kızıyor? En iyisi bizden değil gerçek ağızlardan bunların kim olduğunu öğrenelim…

 

Kimin eli, kimin cebinde olduğunu anladığımız an ve kabullendiğimiz de, O zaman kimin ne söylediği önem kazanacaktır.

 

Perincek ve Öcalan’ı Türkler kadar, Kürdlerde tanıdığı anda ‘’Kral çıplak’’ ve değişimler hızla başlayacaktır.

 

Soner Yalçının makalesini okuyunca anladım ki, önümüzde çok uzun süreçlerin karanlık geçeceğidir. Öcalan’ı eleştiriyoruz! Bazı kürdler kızıyor! Pericek ve Ergenekon ile bağlantılı denildiğinde, hem Türkler, hem de Kürdler kızıyor?

 

En iyisi bizden değil gerçek ağızlardan bunların kim olduğunu öğrenelim…

 

 

Doğu Perinçek’in zikzaklarla dolu hayatı! Solcu mu sağcı mı? PKK'lı mı PKK düşmanı mı? Doğu Perinçek kimdir?

 

Soner Yalçın'ın yazısı: Bir dönem Doğu Perinçek'in çıkardığı 2000'e Doğru dergisinde de çalışan Hürriyet Yazarı Soner Yalçın geçmişteki bir yazısında Doğu Perinçek’i böyle analiz etti…

 

 

DOĞU PERİNÇEK ASLINDA KİMDİR?

Doğu Perinçek gençliğinde sağcıydı.

Babası Sadık Perinçek Süleyman Demirel'in sağ koluydu.

Yani, Perinçek 'dün dündür bugün ise bugün' çizgisine sahip politik bir gelenekten gelmektedir.

Aydınlık'ın PKK ile ilişkisine de bu oportünizm hakim olmuştur.

 

1) Aydınlık hareketi, PKK ile mücadele etti. Bu uğurda Aydınlıkçılar canlarını verdiler.

 

2) 12 Eylül 1980'den sonra Aydınlık hareketi özeleştiri yaptı. PKK'ya yakınlaştı.

 

Bu yakınlık öylesine sıcak diyaloglara döküldü ki, Aydınlıkçılar yayın organları 2000'e Doğru'da, 'gerillalar komutan kaçırdı' gibi propaganda kokan yalan haberler bile yaptılar.

 

Ödüllerini de aldılar: Öcalan başta Doğu Perinçek olmak üzere üç Aydınlıkcı'nın SHP listesinden TBMM'ye girmesini teklif etti. Ancak Perinçek daha çok milletvekili istedi. Anlaşamadılar.

 

3) 1990 yılların ikinci yarısından sonra Aydınlık ile PKK arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı.

 

4) Son yıllarda Aydınlık, PKK'ya tıpkı 1970'li yıllarda olduğu gibi savaş açtı.

 

Şimdi gelelim meselenin Uğur Mumcu'yla ilişkisine: Uğur Mumcu öldürülmeden önce 'Öcalan-MİT' ilişkisini araştırıyordu. O dönemde Perinçek, Öcalan'a Bekaa'da kırmızı karanfil veriyordu.

 

Mumcu, Öcalan MİT ilişkisi konusunda Cumhuriyet'te bazı makaleler yazdı.

 

Mumcu'nun, Öcalan'la ilgili yazdıklarına en büyük tepki kimden geldi dersiniz; Doğu Perin çek’ten!

 

Yayın organı 2000'e Doğru dergisinde Mumcu'yu, CIA-MOSSAD ajanlığı ile itham etti. Perinçek'i bu kadar öfkelendiren neydi biliyor musunuz?

 

Mumcu'ya göre Öcalan Aydınlık'ın (o dönemdeki adı şafak'tı) bildirilerini dağıtırken, yakalanmış ve bu dönemde MİT tarafından 'devşirilmişti'.

 

Uzatmayalım, gelelim bugüne:

 

Doğu Perinçek ve Aydınlıkcılar, Mumcu'nun doğru yazdığını söylüyorlar. Aydınlık'ın son sayısında Uğur Mumcu'ya övgüler düzüyorlar!

 

Rahmetli Mumcu, Perinçek ile aynı çizgide buluşmaktan memnun mudur bilenmez.

 

Bilinen; Mumcu’nun yaşadığında, 'Öcalan'ın MİT ile ilişkisi neden Aydınlıkcıları rahatsız ediyor? Sorusuna yanıt bulamadığıdır.

 

Sahi 1990'lı yılların başında Öcalan'ın istihbarat ilişkilerinden rahatsız olan Aydınlık bugün neden 'PKK'yı MİT kurdu' diye haber yapmaktadır.

 

Siz siz olun Perinçek'in ne dediğine değil, ne demediğine bakın!

 

PERİNÇEK'İN 2000'E DOĞRU DERGİSİNDEN BİRKAÇ BAŞLIK

 

2000'e Doğru Dergisi PKK'nın yayın organı mıydı?

 

Öyle olmadığını söyleyeceksiniz.

 

Peki, neden PKK'nın 'psikolojik harp merkezi' gibi çalıştınız?

 

Sadece soruyoruz: 2000'e Doğru Dergisi'nde bu haberleri neden yaptınız?

 

—Türk askerleri Cudi de kimyasal silah kullanıyor (23.Temmuz 1989)

 

-PKK ordulaşıyor: Doktor Baran, komando taburuna meydan okuyor: ‘Gelin buradayız’ diyor. Karakol komutanı erzaklarını PKK ile paylaşıyor.(6 Ağustos 1989)

 

-‘Dağlarda Gerilla barınmayasın’ diye Ordu, orman yakıyor (3 Eylül 1989)

 

-Öldürülen PKK gerillaları efsaneleşiyor, kimse öldüklerine inanmıyor. ( 24 Eylül 1989)

 

-PKK kamp komutanları anlatıyor: Hedefimiz çocuklar değil (3 Aralık 1989)

 

-Nusaybin'de Kürt intifadası ( 18 Mart 1990)

 

-Gerillalar Onbaşı'yı dağa kaldırdı (1 Nisan 1990)

 

-Hakkâri’nin küçük generalleri ( 21 Mayıs 1990)

 

Bu haberlerin yanı sıra 2000'e Doğru'da, Abdullah Öcalan tıpkı Atatürk'ün Kocatepe'deki fotoğrafına benzetilerek dağda çekilmiş fotoğrafına yer verildi.(22 Ekim 1989)

 

Ayrıca bugün medyanın gündeminde olan PKK'lı Yücel Halis cezaevinde olduğu 1991 yılında, 2000'e Doğru aracılığıyla dağdaki teröristlere mesajlar gönderdi. ( 1 Eylül 1991)

 

Uzatmayalım bu durum 20 Ekim 1991 seçimleri öncesine kadar devam etti.

 

Dergi o dönem Kürtlerin partisi HEP ile ittifak yapabilmek için kolları sıvadı ve haber yapmaya başladı:Taban birlik istiyor v.s..

 

Kaynak: -http://www.nasname.com/tr/1115.html-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Günay Aslan...Bir dönem Sosyalist Parti’nin merkez yöneticilerinden ve Van İl Başkanıydı. Aynı zamanda ‘2000’e Doğru’ dergisinin bölge temsilcisi, Doğu Perinçek’in yakın dava arkadaşlarındandı. PKK’nın yayın organı MED TV’de yayınlanan ‘Panel’ isimli programda Yalçın Küçük’ün partneriydi.

 

Günay Aslan...Bir dönem Sosyalist Parti’nin merkez yöneticilerinden ve Van İl Başkanıydı. Aynı zamanda ‘2000’e Doğru’ dergisinin bölge temsilcisi, Doğu Perinçek’in yakın dava arkadaşlarındandı. PKK’nın yayın organı MED TV’de yayınlanan ‘Panel’ isimli programda Yalçın Küçük’ün partneriydi.

 

Hem Perinçek’i hem Küçük’ü yakından tanıyor. İkisiyle de periyodik olarak ‘kader arkadaşlığı’ yapmış biri.

 

Şimdi Köln’de yaşıyor, kendini ‘Gazeteci-Yazar ve Politik Mülteci’ olarak tanıtıyor. Kendi ismini taşıyan Web sayfasında yazmaya devam ediyor.

 

Aslan, Şemdin Sakık’ın mektubu üzerinden Abdullah Öcalan, Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük arasındaki ilişkileri anlatan 8 Ekim tarihli yazım üzerine kendi Web sayfasında ‘Şamil Tayyar’a Açık Mektup’ yayınlamış.

 

O yazıdaki iddiaları üç başlıkta toplayıp hem şahsıma yönelik eleştirilerini sıralamış hem yeni bilgiler vermiş. Küfür, hakaret ve iftira olmadığı sürece her türlü eleştiriye açık olduğumuzu daha önce belirtmiştik.

 

İlkinden başlayalım. Şöyle diyor: ‘Doğu Perinçek Bekaa’ya gittiğinde ben 2000’e Doğru Dergisi çalışanı ve Sosyalist Parti yöneticisiydim... (Öcalan’ın) Perinçek’le görüşmesinde yanlarında eski politikacı Ömer Özerturgut vardır.’

 

Yani, Şemdin Sakık’ın ‘Öcalan’la Perinçek baş başa görüştü’ iddiasının doğru olmadığını söylüyor. Bana sorarsanız, bu ayrıntı çok mu önemli, bence değil.

 

Neden görüştükleri konusundaki tezi ise şöyle: ‘Perinçek, Türk Sosyalist hareketiyle Kürt özgürlük mücadelesinin Sosyalist Parti’de birleşmesini istiyordu. Bu gerçekleşmedi. Sonra da herkes kendi yoluna gitti.’

 

Buradaki ayrıntı dikkat çekicidir. Günümüzün sıkı kuvvacısı ve Ergenekon sanığı Perinçek’in o yıllarda PKK ile ‘ittifak’ çabası içinde olduğunun itirafı kayda alınmalıdır.

 

Aslan, Perinçek’in ‘Öcalan’a İmralı’dan sonra mesafeli durmaya başladığı’ iddiasına karşı çıkarken, aksine destekleyici açıklamalar yaptığını belirtiyor. Ayrıca JİTEM’in ilk kez 2000’e Doğru Dergisi tarafından deşifre edildiğini anlatıyor.

 

Burada bir miktar haklılık payı var. JİTEM’le ilgili kimi yayınların o tarihlerde sözkonusu dergide yayınlandığı doğrudur. Aynı yayınlar doğrultusunda Ergenekon sanığı Adnan Akfırat’ın hazırladığı ‘Eşref Bitlis Suikastı’ kitabı, önemli bir çalışmadır.

 

Unutulmamalı ki, Susurluk skandalından sonra ‘JİTEM yoktur. Ergenekon vardır, tüm faili meçhul cinayetleri Ergenekon işledi’ diyen emekli Deniz Binbaşı Erol Mütercimler’in röportajlarını 1997’de yayınlayan da 11 yıl sonra ‘Ergenekon palavrası’ diye başlık atan da aynı dergidir.

 

‘Küçük beni aradı’

 

Gelelim, Şemdin Sakık’ın mektubunda yer verdiği, ‘Abdullah Öcalan’a suikast girişimini Yalçın Küçük ve Mesut Yılmaz önledi’ iddiasına...

 

Günay Aslan, iddia için ‘doğrudur’ deyip ekliyor: ‘Bu haberi PKK’ya benim aracılığımla (Yalçın Küçük) iletmiştir. O tarihte MED TV’de her hafta Yalçın Hoca’yla birlikte Öcalan’ın da katıldığı Panel adlı tartışma programı yapıyorduk. Hoca bir gün beni Fransa’dan aradı, ‘Çok acil Apo kardeşimle görüşmem gerekir, ona suikast yapılacağını öğrendim’ dedi. Ben de hemen örgütün Avrupa yöneticisini arayıp haber verdim. Onlar irtibata geçtiler.’

 

Sonra?

 

Şöyle devam ediyor: ‘Hocayla Brüksel’de bir araya geldik. Olayı sordum, Tansu Çiller’i kasten ‘Bu kadın çılgın, bu kadın memleketimizi felakete sürükleyecek, bunlar halkımız üzerinde kanlı oyunlar tezgahlıyorlar, oyunu bozduk’ dedi.’

 

Küçük Yalçın, bu bilgiye nasıl ulaşmış olabilir?

 

‘Kesin bir bilgim yok’ diyen Aslan, şu değerlendirmeyi yapıyor: ‘Eski MİT’çi Mehmet Eymür bu bilginin Genelkurmay’dan sızdırıldığını iddia ediyor. Ama eğer bu bilgi sizin de iddia ettiğiniz gibi Yalçın Hoca’ya Mesut Yılmaz’dan gelmişse bence Türkiye bugün Yılmaz’a teşekkür borçludur. Siz ya da bu tür şeyleri yazanlar farkında olmayabilir ancak, Öcalan’ın öldürülmesinin Türkiye için, Türkler ve Kürtler için ne tür sonuçlar doğuracağını bilenler iyi bilir.’

 

Aslan, ihbarcı konusunda bilgi sahibi olmadığını belirtmekle birlikte ‘Genelkurmay’ ve ‘Mesut Yılmaz’ arasında gidip geldiği anlaşılıyor. Mektubun ilerleyen bölümünde kanaatlerini açıklarken ‘Bence Mesut Yılmaz’ demekten kendini alamıyor.

 

O bölümü okuyalım: ‘Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde sonuçlarının kestirilmesi mümkün olmayan iki talimat vermiştir. Bunlardan biri Öcalan’a suikast, diğeri İran’a hava saldırısıdır. İlkini bence Mesut Yılmaz, ikincisini ise son anda dönemin Cumhurbaşkanı Demirel önlemiştir.’

 

Bu gelişmede devlet içi çatışmaların önemli rol oynadığını öne süren Aslan, ‘Öcalan suikastini de İran operasyonunu da daha bilmediğimiz birçok şeyi de bunların çatışması engelledi.’

 

‘Küçük devlet sözcüsüydü’

 

8 Ekim tarihli yazımda; Abdullah Öcalan’a atfen Mesut Yılmaz ve Yalçın Küçük’e ithamda bulunmayı doğru saymadığımı yazmıştım ama gelişmeler gösteriyor ki, olayın çap büyüklüğü kanaatlerimizin dalga boyunu aşmış vaziyette.

 

Ayrıca Yalçın Küçük, hem MED TV hem Hulki Cevizoğlu’nun sunduğu Ceviz Kabuğu programında mesaj trafiğindeki rolünü anlatmış!

 

Küçük’ün hem PKK’nın yayın organı hem Ulusalcıların simge programının ortak paydası haline gelmesi ayrı bir tartışma konusudur.

 

Ancak Aslan’ın mektubun son bölümünde yer verdiği şu analiz dikkatle okunmalıdır: ‘Perinçek ideolojik sapkınlığı yüzünden JİTEM’le aynı dalga boyuna geldi. Yalçın Küçük’ün devlet içindeki bir kesimin sözcüsü olduğu biliniyordu. Öcalan bunu dün de söylüyordu, bugün avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde de söylüyor. Bu durum, karşı tarafla bir kanalı açık tutma, ilişkilenme veya yönlendirme amacıyla yapılan ve benzeri çok olayda örneklerine rastladığımız bir durumdur.’

 

Yani Aslan’a göre; Perinçek ve Küçük, Öcalan için ‘karşı tarafla (devlet) kanalı açık tutma aracı’ndan ibaretti.

 

Kimin kimi kullandığı konusunda Aslan’la aynı kanaatte değilim. Hatta bu şahısların aynı yolun yolcuları olduklarını düşünüyorum.

 

İmralı-Silivri hattı asla yabana atılmamalıdır.

 

star

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Ergenekon kapsaminda bu gün gene yeni isimler tutuklandi, iclerinde o meshur Yalcin hocada var, hani düne kadar Apo'ya sayin baskanim diye hitap eden ve en büyük ögürlükcü lider olarak tanimlayan ve simdilerde en keskin türkcülük ve atatürkcülük yapan. O kendisini birde sosyalist aydin olarak tanimliyor. Yalcin Kücük sosyalist ise Devlet Bahceli de en büyük devrimcidir derim.

 

"Ergenekon soruşturması kapsamında yürütülen son operasyon bu sabah saat 07.00'de ilk olarak Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün Ankara ve İstanbul'da bulunan evlerine yapılan polis baskınıyla başladı. 6 ayrı ilde eşzamanlı gerçekleştirilen operasyonda 37 kişi gözaltına alındı. Şu saatlerde de Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun Ankara'daki evinde arama yapılıyor."

 

Haberin tümü: -http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10722983.asp?gid=229-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon kapsaminda bu gün gene yeni isimler tutuklandi, iclerinde o meshur Yalcin hocada var, hani düne kadar Apo'ya sayin baskanim diye hitap eden ve en büyük ögürlükcü lider olarak tanimlayan ve simdilerde en keskin türkcülük ve atatürkcülük yapan. O kendisini birde sosyalist aydin olarak tanimliyor. Yalcin Kücük sosyalist ise Devlet Bahceli de en büyük devrimcidir derim.

 

"Ergenekon soruşturması kapsamında yürütülen son operasyon bu sabah saat 07.00'de ilk olarak Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün Ankara ve İstanbul'da bulunan evlerine yapılan polis baskınıyla başladı. 6 ayrı ilde eşzamanlı gerçekleştirilen operasyonda 37 kişi gözaltına alındı. Şu saatlerde de Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun Ankara'daki evinde arama yapılıyor."

 

Haberin tümü: -http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10722983.asp?gid=229-

 

bugünde çok önemli gelişmeler var,inanın ki ben de artık çok şaşkınım...umarım adalet şaşırmaz yine.Ergenekon mantığı var diyorum,yalnız gözaltına alınlar bu mantığın neresinde,bunu merakla bekliyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bugünde çok önemli gelişmeler var,inanın ki ben de artık çok şaşkınım...umarım adalet şaşırmaz yine.Ergenekon mantığı var diyorum,yalnız gözaltına alınlar bu mantığın neresinde,bunu merakla bekliyorum.

Sn mavi, bugünki haberler de Susurlukcu Ibrahim Sahin'in evinde bulunan harita yardimiyla evinin bahcesinde byagi bir miktarda bombaler ve silahlar bulundu. Tahminimiz yavas yavas dogru cikmaya basladi. Ergenekon aslinda Susurlugun devami. bakiyoruz da bu Türkcüler ülkeyi kaosa götürmek icin tüm cinayaetleri isletmisler, yargitay saldirisindan tutun, Hirant Dink olayina ve Malatya katliamina kadar, hepsinde büyük bir ihtimal bunlarin parmaklari var. Tabii senaryo yazarsan birazda bu senaryonun tutmasi icin bir seyler yapman gerek, onlarda kendi yazdiklari senaryo üzerinden eylemler yaptilar. benim tahminim Ugur Mumcu ve benzeri faili mechulerinde sorumlulari Susurluk ve Ergenekon icerisinden.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok kısaca ifade edeyim: Adı Ergenekon konan bu yapılanmanın iplerini kim çekip oynatıyorduysa, ipleri bırakıp yığılıp kalmasını sağlayan da odur. Artık yaptıracakları görevleri yaptırdılar, ihtiyaçları kalmadı. Kim mi? Saddam'ı gırtlağına kadar silahlandırıp oraya buraya saldırtan, işi bitip hizmetini görünce ipini çeken kim ise, o...

 

Yeni stratejilerin zamanı geldi. Türkiye yavaş yavaş yeni rolüne hazırlanmalı... Düğmeye basıldı. Bu kadar söyleyeyim. Bir taş yine epeyce kuşlar vuruyor. Ilımlı İslam gömleğinin provaları yakında başlar. Ne provası, ne diyorum ben? Provalar bitti, sıra giydirmeye geldi bile! Yaşı kırktan aşağı olanlara ve Türkiye'de yaşayanlara ayet sure ezberlemeye, namaz kılmaya oruç tutmaya ufaktan başlamalarını tavsiye ederim. Sonra zor gelecek.

 

Kürt ayrımı legal temele oturacak ve gerçekleşmeyecek ama, eskisinden çok daha şiddetli baş ağrıtacak, bir. Ilımlı İslam anayasal zemine oturacak, iki...

 

Eee, Hatay ilhak olurken iyiydi de tersi istenince tu kaka mı canım?! Sivil anayasa yapmanın vakti de geldi geçiyor bile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok kısaca ifade edeyim: Adı Ergenekon konan bu yapılanmanın iplerini kim çekip oynatıyorduysa, ipleri bırakıp yığılıp kalmasını sağlayan da odur. Artık yaptıracakları görevleri yaptırdılar, ihtiyaçları kalmadı. Kim mi? Saddam'ı gırtlağına kadar silahlandırıp oraya buraya saldırtan, işi bitip hizmetini görünce ipini çeken kim ise, o...

 

Yeni stratejilerin zamanı geldi. Türkiye yavaş yavaş yeni rolüne hazırlanmalı... Düğmeye basıldı. Bu kadar söyleyeyim. Bir taş yine epeyce kuşlar vuruyor. Ilımlı İslam gömleğinin provaları yakında başlar. Ne provası, ne diyorum ben? Provalar bitti, sıra giydirmeye geldi bile! Yaşı kırktan aşağı olanlara ve Türkiye'de yaşayanlara ayet sure ezberlemeye, namaz kılmaya oruç tutmaya ufaktan başlamalarını tavsiye ederim. Sonra zor gelecek.

 

Kürt ayrımı legal temele oturacak ve gerçekleşmeyecek ama, eskisinden çok daha şiddetli baş ağrıtacak, bir. Ilımlı İslam anayasal zemine oturacak, iki...

 

Eee, Hatay ilhak olurken iyiydi de tersi istenince tu kaka mı canım?! Sivil anayasa yapmanın vakti de geldi geçiyor bile...

Benim sahsi görüsüm, toplumca uyani olup ne eski kontur gerillayi koruyalim nede islamlasmayi kabul edelim. Bunun yolu da olaylara part göz etmeden yaklasmak ve taraf tutmadan tüm olaylarin aciklanmasi icin mücadele etmek. Yoksa bazilarinin su anyaptigi gibi kontur gerilla ile AKP arasinda bize secim sunmalariyla olmaz. Her ikiside birbirinde kötü.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn mavi, bugünki haberler de Susurlukcu Ibrahim Sahin'in evinde bulunan harita yardimiyla evinin bahcesinde byagi bir miktarda bombaler ve silahlar bulundu. Tahminimiz yavas yavas dogru cikmaya basladi. Ergenekon aslinda Susurlugun devami. bakiyoruz da bu Türkcüler ülkeyi kaosa götürmek icin tüm cinayaetleri isletmisler, yargitay saldirisindan tutun, Hirant Dink olayina ve Malatya katliamina kadar, hepsinde büyük bir ihtimal bunlarin parmaklari var. Tabii senaryo yazarsan birazda bu senaryonun tutmasi icin bir seyler yapman gerek, onlarda kendi yazdiklari senaryo üzerinden eylemler yaptilar. benim tahminim Ugur Mumcu ve benzeri faili mechulerinde sorumlulari Susurluk ve Ergenekon icerisinden.

 

Sn.Hepimizin,

 

Benim aklıma takılan bir şey var; şimdi, bu İbrahim Şahin, böyle bir tutuklanma olayı ihtimalini düşünerek o silahların gömüldüğü yeri gösteren krokileri herhangi bir arama ihtimaline karşı evinde bulundurmaması gerekir mantıken. Adam yıllardır bu işin içinde Özel Harp Dairesi Başkan Vekilliği yapmış, bu yolları bilmesi gerek. Yani, pek inandırıcı bulmadım Ayrıca, o gömülen koca, koca silahlar, roket atarlar TVden gördüğümüze göre 2 gündür uğraşıyolar dev makinalarla, kepçelerle, hala da çalışmalar bitmedi. Diyelim ki, bu örgüt var ve bir eylem yapacak, bu silahları çaktırmadan nasıl oradan çıkartacaklardı. Bir türlü mantığım almıyor.

 

Ayrıca, hadi Uğur Mumcu cinayetini ve Danıştay saldırısını geçtim. Hırant Dink cinayetinin, Malatya cinayetinin faturası sonuçta kime kesilmiştir akıllarda mantıken Türkçülere, öyle değil mi ? Bu durumda bu da mantıksız değil mi ? Eğer bu adamlar Türkçü ise neden kendi camiasını suçlayacak bir eylem yapsınlar ki ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim sahsi görüsüm, toplumca uyani olup ne eski kontur gerillayi koruyalim

Hangi kontr gerilla? İpleri bırakıldı, can bile çekişmiyor, yığıldı kaldı. İşi bitti diyorum, anlıyor musunuz? Gladio, kontra, bunlar bitti... "Sahibinin sesi" ipini bıraktı. Sizlere ömür kendileri...

 

Hard disk formatlanıyor, XP kaldırılıp Vista yükleniyor... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.