Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ne kadar vaktimiz var..


Dayı

Önerilen İletiler

 

Gizleyecek saklayacak bir şeyleri olanlar,ikinci gündemleri olanlar..bu gezegendeki en sıkıntılı insanlardır.. :sweatingbullets:

 

Birde şunu düşünüyorum zaman zaman..Allahın bir adıda Elalem olmasın.. :D

 

Elalem ne der..elalem görmesin..elalem içine çıkılacak..vs..vs..uzar gider..kim bu elalem..korkarız çekiniriz yada elalem görsün diye her türlü taklayı atar şaklabanlık yaparız.. :D sahi kim bu elalem.. :unsure:

dayı bu..aklına geleni yazıyor.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgi Nedir

 

Sevgiye dair ne cok sey soylendi binlerce yildir . Ne cok sey yasadi insanoglu sevdaya dair. Garip olan suki herkes kendi sevdasini yasadi Ve sevi diye kendi yuregini tarif etti.........

 

SEVGI Once "ben" yeri ne "sen" diye bilmek . Kendinden once onu, onun mutlugunu dusune bilmektir. Onun yaninda huzur bulmak, guven duymak, Her ne olursa olsun yaninda olacagini seni sevecegini bilierek "kendin" olmaktir.............

 

 

Sadakat, vefa, bagliliktir , sorumluluk , ozveri, sevkattir.

 

Anlayis, hosgoru, sabirdir. Tutku, cesaret, risktir.

 

Bakmak, dokunmak , soylemektir . Yasatmak, yasamak goze almaktir.

 

Umuttur, soluktur, hayattir. Bir bedende butun olmak , birlikte cogalmaktir.

 

Yureginle gulumseye bilmek , Insan olabilmektir.

 

Alinti kimden unuttum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Gizleyecek saklayacak bir şeyleri olanlar,ikinci gündemleri olanlar..bu gezegendeki en sıkıntılı insanlardır.. :sweatingbullets:

 

Birde şunu düşünüyorum zaman zaman..Allahın bir adıda Elalem olmasın.. :D

 

Elalem ne der..elalem görmesin..elalem içine çıkılacak..vs..vs..uzar gider..kim bu elalem..korkarız çekiniriz yada elalem görsün diye her türlü taklayı atar şaklabanlık yaparız.. :D sahi kim bu elalem.. :unsure:

dayı bu..aklına geleni yazıyor.. :D

 

Kimdir elalem?

 

Sizin hatalarınızı,kayıplarınızı,mutsuzluklarınızı görmek için pusuda bekleyen, gördüğü an da da kıs kıs gülen,ellerini mutlulukla oğuşturan insan kılığına bürünmüş şeytandır bence...

 

Bazen komşunuz, bazen arkadaşınız, bazen de çok acıdır maalesef akrabanız(ki bu türlere akbaba diyorum ben)kısacası dört duvarınız dışında ki herkesdir elalem :)

 

Burayı okumak istersiniz belki Dayı :)

 

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?autocom=blog&blogid=635&showentry=4819

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Birde El-Alem var.. :)

 

Gelir cenazenizi kaldırır..gelir cemiyetinizi düğününüzü yapar..başınıza bir kaza gelse yine ilk o El-Alem koşar.. :D

 

 

Radya.. :)

 

Bu Elalemi daha dikkatli gözlemle..davranışları sürekli değişebiliyor.. :D

 

 

Not:Blogtaki yazılarınızı okumaya vakit bulamadım henüz.. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Birde El-Alem var.. :)

 

Gelir cenazenizi kaldırır..gelir cemiyetinizi düğününüzü yapar..başınıza bir kaza gelse yine ilk o El-Alem koşar.. :D

 

 

 

Çok şükür,çok şükür var Dayı :)

 

Ne demek istediğinizi anladım sanırım :blushing:

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Bu gezegenden bir ayrılış var ise,bu gezegendeki Anılarımızın güzel olmasına bakalım..çünki bu ayrılış bizi nereye götürecekse orada bu anılar ile yaşayacağız..ona göre.. :D El-Alem ile ilişkilerimizin sonuçları bizim güzel anılarımız olacak.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu gezegenden bir ayrılış var ise,bu gezegendeki Anılarımızın güzel olmasına bakalım..çünki bu ayrılış bizi nereye götürecekse orada bu anılar ile yaşayacağız..ona göre.. :D El-Alem ile ilişkilerimizin sonuçları bizim güzel anılarımız olacak.. :D

 

Bayramda güzel anılarınıza yenilerini eklemeniz dileğimle :)

 

Bayramınız mübarek olsun Dayı :flowers:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Bu gün doğanlar dahil yüz yıl sonra hiç birimiz olmayacağız bu gezegende..bütün yüzler farklı olacak..değişecek..bu değişim süregelen ve sürüp gidecek olan DEĞİŞİM.. :)

 

Sadece yüzler değil düşüncelerde değişiyor..mutlak doğru,mevcut olan maddenin sürekli değiştiğinden şudur,yada bu mutlak doğrudur diyemiyoruz.. :)

 

Fakat değişmeyen bir şey var..madde değil çünki.. :D

 

Yaşamın dinamiği SEVGİ.. :clover::)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...
  • 2 ay sonra...

 

Kendimizi bilmek?..evet..herkese yalan söyleyip kandırabiliriz fakat KENDİMİZİ asla..içimizdeki öfke kin nefret arzular ve şevhetin çıkış noktası KENDİMİZİZ,fakat hep dışımızda bir yerlerde ararız sebeplerini..hep bir kabahatli buluruz ve rahatlatırız KENDİMİZİ..suistimal ederiz yani kendimizi..zor iş bu KENDİMİZİ tanıyabilmek,kendimizle tanış olup tokalaşabilmek.. :)

 

 

Ne kadar dönüyoruz kendi içimizde ki BEN'e ve ne kadar tanıyoruz onu...

 

Mesela hiç sordunuz mu kendinize günahtan korkuyormuyum veya neden korkuyorum.

 

Cehennem nedir sizce,gerçektende zebanilerin olduğu sıcak bir yer mi!

 

Kendi içimizde olmasın o cehennem,günaha düşdüğümüzde bizi için için yakan şey olabilir mi cehennem ateşi...

 

Sanırım ben en çok KENDİ içimde ki tanrıdan ve onun cehenneminden korkuyorum!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Dünyaya bak!..

 

Sonra daralt pencereyi; yaşadığın ülkeye..

 

Ve şehrine...Sonra evine..

 

Daha daralt -ya da genişlet kâinat kadar -

 

İçine, SANA bak!..

 

Ne görüyorsun?..

 

Kesmekeş, bin çeşit huzursuzluk, gözyaşı, ızdırap..mı?..

 

Öyleyse düşün; Neden?..

 

Neyi kaybetti ki insan?..

 

Ve.. neyin sancısında?..

 

Ya da neyi bulamıyor ki?..

 

O'nu mu?..

 

Cevaplar, bin gizemli sır içinde..

 

Arala perdeleri.. Ötene, ötelere bak!..

 

Bil ki O;

 

Sana senden de yakın..

 

Sana en Sevgili..

 

En merhametli..

 

O, Sen bıraksan da seni,

 

Seni asla bırakmayandır..

 

Kulak versen mahlûkâta;

 

O akışa, O çağrışa, O yanışa....

 

Başın döner, mest olursun O'nu tesbihlerinden..

 

Yani?..

 

Yani; O daima hazır ve nâzır..

 

Gâib olan SEN sin...

 

O hep SEN de.. SENİNLE..

 

Göremesen de aslında sen de maddeten, her an O'nunlasın,

 

Zerrelerinin tek tek sehâdetiyle...

 

Öyleyse?..

 

Sorgula içini!...

 

Sen! Sen nerdesin?..

 

Bir sen vardır sende, senden içeru..

 

İşte anla;

 

Ayrı düşünce "Sen"den, Sen "O"ndan ayrı düştün!

 

Nerdesin!?..

 

Ara Seni..

 

Bil ki; Seni bulduğunda O'na kavuşacaksın...

 

Bil ki; O'nu bulmanın yolu, Seni aramaktır.

 

Durma! Çok geç olmadan ARA Seni....

 

Ki, O'nu bulasın..Âleme sultan olasın..

 

Ve...

 

Ol cümlesi, su sırdandır;

 

Kim ki kendini bildi, işte o Rabbini bildi.

 

 

Ayşe Reşad

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Didem abla,benim ölmek için daha 40 yıl vaktim var zanımca :unsure::D:lol: dünyaya bakmasam ;)

 

Ne kadar yaşadığın önemli değil ki mavicim.Hayatı iliklerinle hissederek yaşamak önemli olan...Neden var olduğunun bilincinde olup yaşamak,içindeki sevgiyi bulup dışarıya yayarak yaşamak... :D

 

 

Dünya'ya bak...Sen kaparsan gözlerini,ben kaparsam.... -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne kadar yaşadığın önemli değil ki mavicim.Hayatı iliklerinle hissederek yaşamak önemli olan...Neden var olduğunun bilincinde olup yaşamak,içindeki sevgiyi bulup dışarıya yayarak yaşamak... :D

 

Dünya'ya bak...Sen kaparsan gözlerini,ben kaparsam.... -_-

Neden varolduğumuzun da bir önemi yok bence! Öyle yada böyle varız. Esas önemli olan bu hayattaki en anlamlı edinilebilecek amacın mutluluk olması. Herkesin bunun bilincine varmasını sağlamak ana ilke. İşte o zaman Dünya pembeleşir. Bunu dini ahlaki kurallara bağlı kalmak gibi ezberci bir anlayışla yapmak yerine, daha doğru olanı bilinçle aynı noktaya gelmekte. Aklı olan mutlu olmaya ve yaymaya çalımalı işin özeti :D

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

erolgunaydin.jpg

 

 

"İnsanlar hayatımın en büyük serveti. Bütün gezdiğim yerdeki insanlara hep sevgiyle baktım, onlardan da sevgi gördüm. Kimseye kızamadım, herkese hak verdim.

 

Belki bu sevgi dağıtımı beni çok mutlu ediyor. Bu sevgiyle belki bana hayat verdiler, nefes aldırdılar. Her zaman gülüyorum, gülümsüyorum. N'apayım..."

 

 

Erol Günaydın

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

Alışverişe gitme üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırıma oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları tüm içtenliğiyle evine davet etti.

 

“Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız” dedi. “Lütfen içeri gelin, size yiyecek bir şeyler hazırlayayım.”

 

Üç yaşında biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olup olmadığını söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı.

 

“Eşiniz evde değilse bizde bu daveti kabul edemeyiz.”dedi akşam eşi geldiğinde karşı kaldırımdaki yaşlı adamlarla geçen konuşmayı anlattı. "Senin evde olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler" dedi. Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının eşi üzüldü. "Bir bakıversene dışarı", dedi. "Hâlâ oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve."

 

Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki bembeyaz sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. "Eşim geldi, şimdi evde" dedi ve onlara davetini yineledi; "Yemeğimizi birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize?"

 

Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi; "Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz", dedi ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı; "Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, zenginliktir. Bu yanımda oturan arkadaşımın adı başarı, benim adım ise sevgidir.

 

Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu "Şimdi evinize gidin ve eşinizle baş başa verip, bir karara varın", dedi. "İçimizden sadece birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin, kararınızı bize bildirin."

 

Kadın, sevginin önerisini eşine anlattığında, adam sevinçten göklere fırladı. "Aman ne güzel, ne güzel", dedi. "Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden zenginliği davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur."

 

Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi. "Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?", dedi.

 

Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına, içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi; "En doğru karar, sevgiyi davet etmek değil midir?", dedi. "Düşünsenize, evimiz bir anda sevgiye kavuşacak"

 

Gelinin bu önerisi, kayınpederin de, kayınvalidenin de çok hoşlarına gitti. "Tamam, en doğru karar bu olacak" dediler. Sevgiyi davet edelim..."

 

Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu; "İçinizde hanginiz sevgiydi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun..."

 

Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve sevginin arkasından, onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, zenginlikle başarıya sordu; "Siz niçin geliyorsunuz? Ben yalnız sevgiyi davet etmiştim."

 

Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler; "Eğer içimizden yalnız zenginliği ya da başarıyı davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda bekleyecektik. Fakat siz sevgiyi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize."

 

Ve kadının "niçin?" diye sormasını beklemeden, zenginlik ve başarı sözlerini şöyle sürdürdüler; "Çünkü sevginin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman, onun yanında oluruz..

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Sevmeyi Bilmek

 

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, rededilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.’’

W. Shakespeare

 

Bir ninniyi kıskandıracak kadar güzel sesiyle çakıl taşları arasından sızıp gelen su, çimenler, dağ çiçekleri, ceylanlar, kuşlar, denizler, yeni doğmuş süt kokan bebekler, güller, toprak, rüzgarda nazlı nazlı devinen yapraklar, ağaçlar, kısacası her şey. Ne yana baksam her şey bana insanları anlatır. İnsanların inceliğini, duyarlılığını, insancıllığını, sevecenliğini ululuğunu, yaratıcılığını, sanatçılığını.

 

Dünyada bunca yıkım, kıyım,zulüm,ihanet ve kötülükler olmasına rağmen, yine de insanlar hakkında kötü düşünemiyorum. İnsanları öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, zarif incelikli düşünüyorumki, onları güneş gibi sıcak, toprak kadar vefalı, su kadar temiz, çimenler gibi zarif, ceylanlar kadar güzel, kuşlar gibi özgür ve verimli bir toprak kadar ağır ve olgun düşlüyorum.

Ya güller, gülleri anlatacak kelime bulamıyorum, o üstün gururlu, minnet nedir bilmeyen, kendinden güzelliğinden emin, güller bana daima genç kızları hatırlatır. İnce, hassas, kızararak bakan, soluveren, hemencecik küsen, kırılan, tatlı bir söze gülümseyişe hemen açıveren yüreğini. Güllerki her yaprağı binbir mana binbir renk, ahenk ve ifade dolu.

 

Savaşlar, silahlar, ölümler, iftiralar, intikamlar, açlık, sefalet,ilkel ırkçılık,dini bağnazlıklar, kan, kin, nefret, bütün bunlar beni hayal kırıklığına uğratsa da; her şeye rağmen insanları güzel düşlemekten kendimi alamıyorum. Çünkü insanları yeryüzünün en değerli varlığı olarak görüyorum. Vicdan, adalet, merhamet ve sevginin, insanı insan eden ögelerin en başında geldiğini unutmayarak yaşıyorum. İnsanı insan eden bir diğer öğe ise bilinç ve düşüncedir, duyguysa olaylar karşısında ve yaşamda insanın yaşadığı acı ve sevinçtir. İyilik, dostluk, güzellik, adaletli ve vicdanlı olmak salt insana özgü bir olgudur. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Aydınlık ve karanlık nasıl biribirinin zıddıysa, iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik de biribirinin zıddıdır. Ama evrende her şey iç içedir ve beraber yaşar. Karanlık, kötülük, çirkinlik nasılki körlüğü, cehaleti, zulmü, haksızlığı, adeletsizliği, vicdansızlığı, sevgisizliği, hoşgörüsüzlüğü temsil ediyorsa. Aydınlık,iyilik, güzellik de, bilgiyi,doğruyu, dostluğu, merhameti, dürüstlüğü, adaleti ve vicdanı temsil eder. Unutmayalımki, tabiatı güneş aydınlatır, insanı da bilgi. Bilgi eğer iyinin ve vicdanın hızmetinde ise hakça paylaşım ve adalet olur. Yoksa, haksızlık, vicdansızlık, zulüm ortaya çıkar.

 

Yirmibirinci yüzyılda hala insanın inancına, diline, kültürüne,bilincine, düşüncelerine, görüşüne ket vurarak, baskı uygulayarak hakaret ederek bir yere varmaya çalışan sırtlanları anlamaktan güçlük çekiyorum. Tertemiz bir suyu bulandırmak ne kadar kolaysa, bir insanı dininden, inancından, renginden, dilinden,tipinden dünya, görüşünden dolayı, hor görmek,küçük düşürmek, aşağılamak, iftira atmak da belki o kadar kolaydır.

Önemli olan yaşamayı bilmek ve yaşarken de paylaşmayı, dünyada her insanın yaşam hakkına saygı duymayı, insanları anlamayı ve en önemlisi de hoşgörüyle bakmayı savunmak ve sevmesini bilmek. Her şey son derece hassas ve basit. Zor görünse de. İnsanları diğer canlılardan ayıran özellikler de bunlar olsa gerek…

 

Ama sırtlanlar gün aydınlığını sevmez. Güzellikler onların meselesi değildir. Onların gülistanı çirkinliklerdir. Nefrettir, kindir, düşmanlıklardır. Onların hiç kimseye merhameti, sevgisi, saygısı olmaz, hatta kendilerine bile. Yürekleri, beyinleri, kan kin nefretle doludur. Erdemleri namusları bacakları arasındadır,namusları kadar beyinleri ve yürekleride kirlidirler.

 

Bence bu dünyada ihtiyacını duyduğumuz ve muhtaç olduğumuz en önemli şey sevgi, dostluk ve hoşgörüdür. Küçücük bir tebesüm ve tatlı dil, karşımızdakine verebileceğimiz en güzel hediyedir, unutmayalım. İnsanlar sevmeli, şartlar ne olursa olsun insanlar sevmesini bilmeli. Hayata hoşgörü ile bakılınca olaylara pek çok şey yumuşuyor. Bunu hepimizde biliyoruz mutlaka, ama yinede söylemeliyiz biribirimize, hatırlatmalıyız. Çünkü yaşamın tadı ayrıntılarda gizlidir, yaşamak sevmektir, hissetmektir, anlamaktır.

‘’ Bir kızılderili dede ile torunu evlerinin önünde oturmuş, biraz ötede boğuşan biri siyah digeri beyaz iki köpeği seyrediyorlarmış. Torunu sormuş: - Neden iki tane köpek besliyorsun? - Onlar benim için iki simgedir evlat demiş, iyilik ve kötülüğün simgesi... İyilik ve kötülük de içimizde böyle sürekli mücadele eder durur. – Peki, sence hangisi kazanır mücadeleyi? diye sorar. Bilge reis derin derin gülümser ve derki, hangisi mi evlat? ben hangisini daha iyi beslersem o...’’

 

Sevgi, insanlara bağışladığımız bir duygu, bir armağan. Bu yüzden bazen tek taraflı da olabiliyor ve bu yüzden bunu hiç tanımadığımız insanlara da bahşedebiliyoruz.

Severek yaşamak güzeldir, severek yaşamanın güzelliğini ve önemini farkedenler de güzeldir… Dünyada bir şey olabilmenin ötesinde çok daha önemli bir şey var aslında; insan olabilmek. İnsan olabilmenin koşulu ise tek; yüreğinde sevgi taşıyabilmek. Yoksa kim olduğumuz, nereden geldiğimiz, hangi ülkenin pasaportunda adımızın yazılı olduğunun ne önemi var. Bu dünyada sadece insan değil miyiz.

 

Herman Hesse diyor ki,‘’Ben vatanseverim ama, önce insanım. Her ikisinin bir arada yürümediği yerde daima insana hak veririm’’ Başkalarının hep ayrılan yanlarını değil, birazda ortak yanları ortaya çıkarılmaya çalışılmalı, sonradan yaratılan ve dayatılan dil, mezhep, ırk, tarikat, kültür, bölgecilik şeyhlik aşiretcilik gibi kavramlar yüzünden ve o kavramların kutsanmasından çıkan savaşlara, katliamlara, haksızlıklara karşı durulması gerekmiyor mu? İnsanlığın ortak değerleri olan hoşgörü, sevgi, saygı, barış, özgürlük, bireysel hak, adalet gibi evrensel değerlere inanmakta kimin ne zararı olabilir, insani duygulardan yoksun ve insanlıktan nasibini alamamış sırtlanlardan başka.

 

Yılgınlıkların yorgunlukların damarlarımızda dolaşıyor olması bizi bıktırmamalı ve de ilgilendirmemeli. Bize yüreğimiz gerekli, sevgiyi görmek ve duvarını örmek için. Korkmadan, yılmadan bozgunlardan ve sevgiyi kirleten yozluklardan.

Düşüncelerimiz, yargılarımız, önyargılarımız; ne kadar barajlar, dalkıranlar inşa etsede o yakıcı yıldırımların beynimize ulaşmaması için, ne kadar tarihsel, kültürel ideolojik gündelik paratonerimiz olsa da, bir yerden sonra, en azından şöyle kendi yüreğimizle başbaşa kaldığımızda , eminim anlarız. Eminim anlarız, bir kez olsun, biz de yürekten o soruları sorarsak kendimize, sormak durumunda kaldığımızı tahayyül edersek hiç olmazsa.

 

Yaşama dair.

‘’Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için yaratılmıştır…

Düşünmeye zaman ayırın, başarının bedeli budur…

Sevmeye zaman ayırın, güçlü olmanın kaynağı budur…

Etrafınıza bakmaya zaman ayırın,günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır…

Terbiyeli olmaya zaman ayırın, insan olabilmenin sembolü budur’’…

Goethe

 

Anlatacak bir şeylerin varsa yarınlara

Okunmamış bir kitap

Söylenmemis bir söz

Yapılmamış bir resim gibi

Sevgi üstüne, barış üstüne, kardeşlik üstüne

Durma kardeşim.

 

Bir gül yaprağının ürpertisini duyabiliyorsan yüreğinde

Yaşamın güzelliğini, sevmenin inceliğini kavrayabiliyorsan

Ve varabiliyorsan dostluklarin yüceliğine

Korkma hiç bir yıkımdan, yüreğini ortaya koy

Çünkü sen insansın

 

Yeni bir şeyler bul kardeşim, yeni şeyler

Yeni güzellikler, yeni sözler, yeni sesler

Yazılmamış bir şiir

Takılmamış bir ad

Yakılmamış bir türkü

Yaşanmamış bir sevda gibi

 

Nuri Can

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

SEVEN ÖLMEZ

 

Bir gün yüksek bir yere çıkıp konuşmaya başladım.

Doğumdan, yaşamdan, sevgiden, ölümden söz ettim.

Sevgi, sevmek sizin elinizdedir.

Oysa öbürleri elinizde değildir, dedim..

Doğmamak, ölmemek sizin elinizde değildir, dedim.

Sevgisiz yaşamak yaşamamaktır dedim.

Yaşamak, dedim, ilkin sevgi ile, sevmek ile başlar,

doğumla, doğmakla değil..

Yaşam da sevgisizlikle biter dedim, ölümle, ölmekle değil..

Şimdi sizlere “seven ölmez” diyorum..

Yaşamakla ölmek konularının kavramları arasında sizleri,

kendinizi yeniden gözden geçirmeye

çağırıyorum dedim ve indim.

Dinleyiciler arasında büyük bir kavga çıktı.

Üç kişi öldü. Sordum, soruşturdum.

Ölenlerden biri “evet, seven ölmez” diyenmiş.

Öbürü buna karşı: “hayır, seven de ölür” diyenmiş.

Ya üçüncü ölen? diye sordum.

O mu? dediler, anlattılar.

O, bunların ikisinin arasındaki tartışmanın

sonucunu öğrenmek için bekleyenmiş..

 

Özdemir Asaf (Etika-62)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Sevgiye Yer Kalmadı

 

Erdal Atabek

 

Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır.

Bu sevgiydi ve sevgiye her zaman yer bulunurdu.

Nicedir hayatımızda sevgiye yer bulamadığımızı düşündüm.

 

Bir Polanya filminde Nazi dönemi anlatılıyordu.

Nazi komutanı güzel bir evi komutanlık merkezi yapmıştı.

Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı ve az görünüyordu.

Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı

ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:

- Madam, aşkımız beni zayıf düşürüyor.

- Hayır komutan, sevginiz sizi insan yapıyor.

İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi boşluk kabul etmez.

İçinde sevgiyi barındıramayan insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır.

Nefret etmeden birine kötülük yapamazsınız.

Nefret etmeden birini öldüremezsiniz.

Nefreti içinde barındırmak isteyen insan önce kendisinden nefret etmek zorundadır.

İçinde nefreti yaşatan insan yüreğindeki sevgiyi kovmuştur.

Artık onu bulması çok zordur ve bunun ağır bedelini ödeyecektir.

Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için

çok kötü şeyler yapar.

Acımak sevgi değildir,

üstünlüğün kabulüdür.

Hoşgörü sevgi değildir

istemediğine katlanmaktır.

Bağımlılık sevgi değildir,

gereksinmenin karşılanmasıdır.

Sevgi, değer vermesini bilmektir.

Sevgi, yaşama hakkını kabul etmektir.

Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır.

Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır.

Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır.

Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.

Sevgi, bilinçtir.

Sevgi, insan olmaktır.

Sevgiyi hayatımızdan kovduk

ve yerine parayı koyduk.

Para için yaşıyoruz,

para için eğitim görüyoruz,

para için meslek ediniyoruz,

para için çalışıyoruz,

para için birbirimizi çiğniyoruz,

para için birbirimizi

aldatıyoruz,

para için savaşıyoruz.

 

Sevgiyi hayatımızdan kovduk

ve yerine üstün olmayı koyduk.

Sevgiyi hayatımızdan kovduk

ve nefreti içimize çağırdık.

Birbirimizden nefret ediyoruz

nefretle yaşıyoruz,

nefretle çalışıyoruz,

nefretle dövüşüyoruz,

nefretle öldürüyoruz.

 

Sevginiz olmadıktan sonra daha

çok paranız olsa,

daha üstün olsanız,

daha çok toprağınız,

eviniz arabanız, malınız olsa

ne olur?

Yaşamınızda Sevgi yoksa

hiçbir şeyiniz yok demektir.

Yaşamınız yavan ve anlamsızdır..

Belki de yeniden öğrenmemiz

gereken budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Adamın biri, ıssız bir yolda dalgın dalgın giderken bir çukura yuvarlanmış. Uğraşmış, uğraşmış çıkamayınca, "İmdat!" diye bağırmaya başlamış.

 

Bir doktor geçiyormuş çukurun yanından. Sesleri duyunca, cebinden defterini çıkarmış. Bir reçete yazıp atmış aşağıya ve yürümüş gitmiş.

 

Adam çığlık atmaya devam ederken bir rahip gelmiş çukurun başına.

Aşağıdaki adamı görmüş. O da bir kağıt çıkarmış cebinden. Bir dua yazmış,

çukura atmış, yürümüş gitmiş sonra. Derken bir arkadaşı görünmüş çukurun

başında.

 

"Hey Joe" diye bağırmış çukurun içindeki. "Benim ben...Dışarı çıkmama

yardım eder misin?"

 

Arkadaşı hemen çukura atlamış. "Sen deli misin?" diye çıkışmış imdat

çağıran. "Şimdi ikimiz de çukurdayız."

 

"Doğru," demiş arkadaşı. "İkimiz de çukurdayız. Ama ben bu çukura daha

evvel de düşmüştüm ve nasıl çıkılacağını biliyorum..."

 

Arkadaşını çukurda görür görmez, hemen yanına atlamak...

 

Kaçımız acaba kaç arkadaşımız için çukura atladık hayatta?...

 

Nasihat edip geçmesi kolay. Ama sadece akıl öğretmek, dostluk için yeterli

mi?

 

Çukura atlamak... Hem de tereddüt etmeden, düşünmeden atlamak...

 

 

Uygarlaştıkça uzaklaşıyoruz birbirimizden...

 

Bugünün arkadaşları birlikte eğlenmek için daha çok..

 

Birlikte terlemek, birlikte savaşmak, sırt vermek, omuz vermek gerekince

bakıyorsunuz pek bir yalnızsınız...

 

Toplum geliştikçe toplumsal bağların gevşemesi ne acı bir çelişki...

 

Mutlu olmanın vazgeçilmez şartı sevgi...

 

Peki, beni çukura atlayacak kadar seven kaç kişi var dünyada?...

 

Bu sorunun yanıtı, dünyada niye bu kadar mutsuz insan olduğunu ortaya koymuyor mu?

 

Sevgi sadece hoş bir duygu değil. Birlikte güven getiriyor. Moral getiriyor, güç getiriyor. Başarı getiriyor.Sevgi hayatın ta kendisi... Yaşıyor...Yaşatıyor!...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Bir Tibet manastırında üstatları ile birlikte yaşayan bir grup keşiş ile ilgili eski bir hikaye vardır. Onların yaşamları disiplinli ve adanmış idi ve içinde yaşadıkları atmosfer uyumlu ve huzurlu idi. Uzak köylerden gelen insanlar böyle sevgiyle dolu spiritüel bir ortamın sıcaklığının tadını çıkarmak için manastıra akın ediyorlardı.

 

Sonra bir gün üstat dünyasal formunu terk etti. Önce, keşişler geçmişte yaptıkları gibi devam ettiler, ama bir süre sonra, günlük rutin özellikleri olan disiplin ve adanmada gevşemeler başladı.. Her gün kapıya gelen köylülerin sayısı azalmaya başladı ve yavaş yavaş manastır bir bakımsızlık haline düştü.

 

Kısa süre sonra keşişler aralarında tartışmaya, çekişmeye başladılar, bazıları parmaklarını uzatarak başkalarını suçladı, bazıları da suçluluk ile doldu. Manastır duvarlarındaki enerji düşmanlık ile çatırdadı. Sonunda, kıdemli keşiş artık buna dayanamaz oldu. İki günlük yürüyüş mesafesinde bir münzevi olarak yaşayan spiritüel bir üstat olduğunu duyan keşiş onu aramak için zaman kaybetmeden yola koyuldu. Ormandaki inziva yerinde üstadı bulunca, ona manastırın düştüğü üzücü durumu anlattı ve tavsiye istedi.

 

Üstat gülümsedi. “Aranızda yaşayan, Tanrı’nın Enkarnasyonu olan biri var. Etrafındakiler tarafından saygı görmediği için, kendisini göstermeyecek ve manastır bakımsızlık içinde kalacak.” Bu sözleri söyledikten sonra üstat sessiz kaldı ve başka bir şey söylemedi. Manastıra dönüş yolu boyunca, keşiş kardeşlerinden hangisinin Enkarne Olan olabileceğini merak etti.

 

“Belki o, yemeklerimizi yapan Jaspar kardeştir” dedi yüksek sesle. Ama bir saniye sonra, “Hayır, o olamaz. O pasaklı ve aksi ve yaptığı yemeklerin tadı yok” diye düşündü.

 

Sonra, “Belki bahçıvanımız, Timor kardeştir” diye düşündü. Bu düşünce de çok çabuk inkar edildi. “Şüphesiz” dedi yüksek sesle. “Tanrı tembel değil ve Timor kardeşin yaptığı gibi asla yabani otların marulları yok etmesine izin vermezdi.”

 

Sonunda, kardeşlerinin hepsini ve her birini kusurlar bulup azlederek, kıdemli keşiş hiç kimsenin kalmadığını fark etti. Üstadın söylediği gibi keşişlerden biri olması gerektiğini bilerek, yeni bir fikir ortaya çıkmadan önce buna biraz daha üzüldü. “Bu Kutsal Olan, kendisini gizlemek için kusurlu görünmeyi seçmiş olabilir mi?” diye düşündü. “Tabi ki, olabilirdi! Böyle olmalıydı!”

 

Manastıra ulaşınca, üstadın söylediklerini hemen kardeşlerine anlattı ve hepsi de İlahi Olanın aralarında yaşadığını öğrenince şaşkına döndüler.

 

Her biri, Enkarne Olan Tanrı’nın kendisi olmadığını bildiği için, her biri de kardeşlerini dikkatle incelemeye başladı, hepsi aralarından kimin Kutsal Olan olduğunu belirlemeye çalıştı. Ama hepsi de diğerlerinin hatalarını ve başarısızlıklarını görebiliyordu. Eğer Tanrı aralarında ise, kendisini çok iyi gizliyordu. Enkarne Olan’ı bunlar arasında bulmak zor olacaktı.

 

Birçok tartışmalardan sonra, sonunda birbirlerine karşı nazik ve sevgi dolu olmak için çaba göstermeye karar verdiler, birbirlerine Enkarne Olan’a karşı doğal olarak gösterecekleri saygı ve onur ile davranacaklardı. Eğer Tanrı gizli kalmakta ısrar ederse, o zaman her bir keşişe, o sanki Kutsal Olanmış gibi davranmaktan başka seçenekleri yoktu.

 

Her biri diğerlerinde Tanrı’yı görmeye o kadar yoğunlaşmıştı ki, bir süre sonra kalpleri birbirlerine karşı sevgiyle doldu, onları bağlayan negatifliğin zincirleri kopup gitti. Zaman geçtikçe, Tanrı’yı sadece birbirlerinde değil, herkeste ve her şeyde görmeye başladılar. Günler Onun Kutsal Varlığı ile sevinç içinde, keyifli geçti. Manastır bu sevinci bir deniz feneri gibi yaydı ve kısa süre içinde köylüler geri döndüler, oradaki sevgi ve sadakatın dokunuşunu arayarak daha önceki gibi kapılardan dalga dalga aktılar.

 

Bir süre sonra kıdemli keşiş, verdiği sır için teşekkür etmek üzere üstada bir ziyaret daha yapmaya karar verdi. “Enkarne Olan’ın kimliğini keşfettiniz mi?” diye sordu üstat.

 

“Evet” diye yanıtladı kıdemli keşiş. “Onun hepimizin içinde olduğunu bulduk.”

 

Üstat gülümsedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

 

 

Evrenin tohumu SEVGİ.. :)

 

Çok güzel paylaşımların için teşekkür ederim sevgili Radya.. :):clover:

 

Dün gece nasıl olduysa burada buldum kendimi..unutmuşum bu topici..ve gözyaşlarımı tutamadım..tutmadım..içimdeki sevgi fidanını suladım.. :)

 

:):clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:lol:

 

Sevgi olmasaydı,tüm alemler karanlık kalırdı.Sevdiğimiz için Aydınlık olur etrafımız. Aydın yüzümüzü döneriz hayata.Sevdiğimizden,çocukla çocuk,yaşlı ile yaşlı oluruz. Paylaşırız sevgimizi.Sevdiğimizden,Risk alır nice maceralara atılırız. Hep bu sevdiklerimizledir parçamız. :wub:

 

:clover::clover::clover:

Seni nasıl tarif etsin ki dilim...

Ne sözle anlatılır ,nede görünensin..

Nasıl,nereden başlanır seni anlatmaya..

Ne başı nede sonu olan bir denklemsin..

Dağların zirvesindeki kar gibi soğuksun..

Bazende yanıbaşımdasın tutacakmışım gibi..

Arada uzaklara gidersin,İnadına...

Ama bil ki bir çocuğun,bir Annenin gözlerindesin..

Seni Nasıl tarif etsin ki dilim...

Feryat eden Kalbimin içindesin..

Sevinçli olduğum anda yanımdasın..

Hüzünlendiğimde destek olanda sensin...

Nereye yakarsam, ağlasam seninle deniz olur..

Sarhoşların içtiği şarapta sen varsın..

Bazen bir Gelinin işlediği nakıştasın...

Veya dinlediğim bir yalnızlık şarkısında..

Seni nasıl tarif etsin ki dilim...

Güzellerdeki al dudakta görürüm seni..

Yüzlerdeki o tebessümde durursun..

Bazen çatlak ellerin hamuru olursun..

Rüzgarın mırıltılarla okşadığı saçlarımdasın..

Dalgaların sahilleri okşayışındaki Ahenktesin..

Konuşulan her kelam , her sözün içindesin..

Seni nasıl tarif etsin ki Dilim...

Sen sevgiden başkası değilsin... :lol::lol::lol::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.