Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.


DİPNOT

Önerilen İletiler

Hiçlik; fikri bilimde yok peki, ne patladı derselermiş? verilebilecek tek cevap "MADDE" (OLACAKMIŞ) onada peki, yanlız anlayamadığım olay "BİG BANG" tan sonra ( Enbiya-30.

PEKİ, hakkı inkara şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin [başlangıçta] bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?).Evrenin;(Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47). Genişlemesi esnasında -

 

( Fussilet;

11. Ve O, [sadece] duman halinde olan göklere şekil verdi; onlara ve arza, ?İkiniz de isteyerek yahut istemeden [varlık alanına] gelin!? diye buyurdu. İkisi birden: ?Peki, boyun eğerek geliriz!? dediler.

12. Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi. Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları emniyetli kıldık: İşte bu, Kudret Sahibi ve Her şeyi Bilen'in takdiridir. ) Demek, " BİG BANG PATLADIKTAN SONRA, GENİŞLEYEN GÖKTE, DUMAN HALİNDE OLAN GÖKLERE (YARATMA,NEBULA,GALAKSİ,OLUŞUMU) NERESİ BİLİME TERS"...

 

Farkındaysanız ayetlerin Bing Bang'i ispatlamaktan uzak olduğuna ilişkin bir başlangıcı var tartışmanın.Üzerini çizmek istediğim nokta da herşeyin başlangıcının Allah'ın istemesi ve ''Ol!'' demesine dayandırılmasıyla bilimsel gelişmelerin bununla bağdaştırılıp Kuran'ın müthiş apaçık bilgilere sahip olduğu yönünde ispatlar getirilme çabalarının tıkanacağına yönelik gerçektir.İnancın dönüp dolaşıp geleceği nokta ''Allah öyle istedi,öyle oldu.'' noktasıdır.Bilimden azıcık anlayan birisi inancın bilimin dışına çıkmak zorunda olduğunu da rahatlıkla anlayabilir.Ayrıca kimse de kalkıp ''Kuran'da geçen her cümle bilime terstir.'' gibi bir çabanın içine girmiyor.İspata yönelik beyhude çabalara tepki veriliyor işin özünde.

 

Burada başka bir iletimde sorduklarımı hatırlatmakta fayda görüyorum...

 

Madde; nasıl oluşmuştur,kendi oluşumunun sebebi yine kendisimidir, (yani ilk başlangıcı)...

Madde; canlımıdır (düşünce,bilinç,irade'si) varmıdır..

Madde; eğer cansız, ise kendi içinde var olan (İnsan,hayvan) gibi Mahlukat nasıl oluşmuştur..

Madde; eğer canlı ise (İrade, bilinç) sahibi olması ile bir " Külli irade" sahibi olması gerekir'ki Madde;( boşlukta yer kaplayan (hacim), kütlesi, eylemsizliği olan tanecikli yapılara denir.) dolayısı ile "CANSIZDIR"...

Şimdi; bilimin, hiç bir şeyin yoktan varolabileceğini kabul etmediği, dolayısı ile,Bilimin kabul ettiği ilkelere göre,varolan birşey yok olmaz. O zaman şu soruyu sormak hakkımız, "KAİNAT (MADDE) NASIL OLUŞMUŞTUR YANİ;NASIL VARDIR"...

EVRENDEKİ; ENERJİNİN KAYNAĞI NEDİR (KENDİ,KENDİSİNİN,NEDENİMİDİR) YOKTAN VAR OLMADI İSE,NASIL VAR OLDU...

Sadece bir TÜR ENERJİ???? BAŞKA TÜR ENERJİYE DÖNÜŞÜR, BİLİMSEL OLARAK BU DÖNÜŞEN ENERJİNİN İLK KAYNAĞI NEDİR...

Eğer bilim "BİG BANG" diyorsa, ve "KUR'AN" ı tasdik ediyorsa "BİLİMSEL RAHİPLİK,KİŞİYİ İSTEMEZÜK SINIFINA SOKAR"

Ve samimi olmaz...

 

Siz maddeyle ilgili bunları sorarken kendi inancınızda Allah'ı yetkin ve tam olarak tanımlayabiliyor musunuz?Daha kavramların başında herşeyi Allah'ın yaratmış olduğu ve ilmine kimsenin ulaşamayacağı kabul edilerek hem felsefe hem bilim kısırlaştırılmıştır dinde.Başlangıç,hiçlik,varlık,ezelilik,ebedilik,herşey işin en başında Allah'a havale edilerek kestirilip atılmıştır.İnançlar kuşkunun yok edilmeye çalışılmasını ve imanı temel alarak,oluşa,canlıya,enerjiye yönelik ne açıklamaktadır?Hiçbir şey.Allah'ın herşeyi tasarlayıp da yarattığına ilişkin işin içine bilimin katılması çabası dönüp dolaşıp zaten işin özünün Allah'da saklı olduğuna varacağından sonuç olarak Allah'ın muradının dışında hiçbir şeyi açıklamaz,açıklayamayacağını da açıkça kabul eder.Böyle olunca bilimin özü duman olur gider.İnanca göre,Adem ve Havva'nın Cennet'den neden kovulduğunu,bilgi ağacını düşünün etraflıca.

 

Ayrıca sizce canlı ile madde başka başka şeyler midir?Maddenin bir enerji şekli olduğu ve neyi algılıyorsak onu kesin bir şekilde kabul ediyor olmanın nesi inananları rahatsız etsin?Varlığın öncesine dair inançların ancak tahminden ibaret olduğunu itiraf etmemek gayrisamimidir.Bilim ile rahiplik kadar birbirine zıt iki kavram daha arasanız bulamazsınız.

 

Tekrar belirteyim,bilim en başta hiçlikten birşeyin varoluş bulabileceğini,varolan birşeyin ise tamamen yokolabileceğini reddeder,ama inanç ille de Allah dışındaki varlığın bir zamanlar olmadığını,yaratıldığını savunur.Yani bu konuda inananlarla inanmayanlar temelde zıtlaşır,ayrılırlar.Kalkıp da ''Öyleyse maddenin kaynağı nedir,nasıl varoldu?'' sorusu ancak hiçlikten birşeyin çıkıp varolabileceğine inananların muhatap olacağı bir sorudur.İnanmayanlar da çıkıp ''Siz Allah'ın ezeli ebedi olduğuna gayet güzel inanıyorsunuz.Böyle bir varlığın olabileceğini kabul ederken neden enerjinin ezeli ebedi olabileceğine bu kadar tepki gösteriyorsunuz? deme hakkına sahiptir.Yani ''Madde-enerji neden yaratılmış olmak zorundadır?'' Cevap ''Allah öyle istemiş.'' olacaksa hiç konuşmamak daha iyidir.Bilimin işi sürekli araştırmaktır.Hop deyince birşeylerin bulunup ispatlanacağı,her yolun Allah'a varacağı düşüncesi dinlerin argümanları içerisindedir.Bir türlü anlaşılmak istenmeyen noktalardan birisidir bu.

 

Sonra; Termodinamiğin birinci yasası, evrendeki (tecrit edilmiş bir sistemdeki) toplam enerjinin her zaman aynı olduğunu söyler. 19. yüzyılda bu yasa ?enerjinin korunumu yasası? ve ?maddenin korunumu yasası? olarak, enerjinin ve maddenin ayrı ayrı ele alınmalarıyla ifade ediliyordu. ( DİKKAT 19. YÜZYIL)...

Termodinamiğin ikinci yasası (entropi) dir, burada "ENTROPİ" hakkında uzun yazmayacağım ama anlayan,anlar...

 

Bir kere bilim herşeyin sürekli yeniden yaratıldığı ve birşeylerin de yokolduğu,hiçlik olduğu fikrini tümüyle reddettikten sonra ispat peşinde koşan inananlar açısından termodinamik yasalarına sarılmanın da esasında bir anlamı kalmamaktadır.Enerji de deseniz madde de deseniz önemli olan bunların bir şekilde algılanıyor oluşlarıdır.''Bilimin işime gelen kısmına bakarım.'' gibi bir anlayış din kitaplarını bilime bulaştırmanın dürüst bir taktiği olamaz.

 

Şimdi siz termodinamiğin ikinci yasasını öne sürerken birinci yasasını kabul etmiyor musunuz yani?Birinci yasanın dediği şudur: 'Evrendeki tüm madde ve enerjinin toplamı sabittir ve o ne yaratılabilir ne de yokedilebilir.Özünü, aslını değiştiremez ancak şekil değiştirebilir.''Bu bilimsel olarak kabul ediliyorsa bunun din açısından ne anlama geldiğini açıklamaya gerek yoktur zaten.Ayrıca ikinci yasanın kabul edilmesinde etkili olan nedir?Herhalde biliyorsunuz,ikinci yasa enerjinin dışarısıyla herhangi bir ilişkisinin olmadığı ölçekler için geçerli sayılır.Canlı dışarıdan enerji sağlar mı sağlamaz mı,önemli olan budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Farkındaysanız ayetlerin Bing Bang'i ispatlamaktan uzak olduğuna ilişkin bir başlangıcı var tartışmanın

 

 

Farkında değilim, Ayetler'den hangisinin Big Bagn'a ters düştüğünü sizin yazmanız gerekir, veya ispattan uzak, olduğunu...

KUR'AN'ın bilimsel verilerle uyuşması, müthiş ve apaçık delillere (bilgi) sahip olması niye rahatsızlık sebebi oluyor, mesela; şimdi yazacağım Ayet'teki bilgiye bilim ne zaman ulaşmış; ;(Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47). Sonra sizin yazdığınız ( Ayrıca kimse de kalkıp ''Kuran'da geçen her cümle bilime terstir.'' gibi bir çabanın içine girmiyor..İspata yönelik beyhude çabalara tepki veriliyor işin özünde.) "NEDEN"...

İnanç, bilimin (teknolojik) bulduğu,daha sonra,daha gelişmişine ulaşacağı (değişebilir) icatların üzerine bodoslama atlamaz,İnanç değişmez gerçek olan, (KUR'AN'ın) (O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?-Enbiya 30.) Big Bang'lada teyid edilen fizik kanunlarını öne çıkarır, buda ispata yönelik beyhude bir çaba değil gerçeğin ta kendisidir...

 

Siz maddeyle ilgili bunları sorarken kendi inancınızda Allah'ı yetkin ve tam olarak tanımlayabiliyor musunuz?Daha kavramların başında herşeyi Allah'ın yaratmış olduğu ve ilmine kimsenin ulaşamayacağı kabul edilerek hem felsefe hem bilim kısırlaştırılmıştır dinde.

 

Sizde burada "MADDE" yi her şeye yetkin bir duruma sokmuş olmakla, cansız bir oluşumun,bu kadar muhteşem bir olayı "KAİNAT VE İNSAN" nasıl tasarlayıp,düzenlediğini " "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir."prensibince bilinci, olmayan,ve cansız olan madde'nin bir yaratıcısı olması gerekir oda "ALLAH c.c." tır, mantıken,üstelik kainat,ve içindeki "İLİM'LE" beraber yaratan o çünkü...

 

 

dinde.Başlangıç,hiçlik,varlık,ezelilik,ebedilik,herşey işin en başında Allah'a havale edilerek kestirilip atılmıştır

 

Cansız,Bilinçsiz madde'yemi atıf

yapılsa, idi...

 

İnançlar kuşkunun yok edilmeye çalışılmasını ve imanı temel alarak,oluşa,canlıya,enerjiye yönelik ne açıklamaktadır

 

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? ) -Enbiya,30.

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47),

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır... (En'am Suresi, 101).

Ünlü bir teorik fizik profesörü olan Paul Davies, Big Bang sonrasındaki genişleme hızının ne kadar "hassas ayarlanmış" olduğunu hesaplamış ve inanılmaz bir sonuca ulaşmıştır. Davies'e göre, Big Bang'in ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda bile farklı olsaydı, hayata imkan sağlayacak bir yıldız tipi oluşamaz ve evrende canlılık ortaya çıkamazdı.

Stephen Hawking ise, Zamanın Kısa Tarihi isimli kitabında genişleme hızındaki dengeyi şöyle açıklar:

Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi.

Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.

Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

(Müminun Suresi, 12-14)

Alıntıladığım Ayet mealleri gerekli açıklamayı yapıyor, (enerji ve İnsan yaratılışını,bilim adamı destekli) materyalist düşüncenin açıklaması ne?...

 

 

Adem ve Havva'nın Cennet'den neden kovulduğunu,bilgi ağacını düşünün etraflıca

 

Adem ve Havva'ya İnanan, İnsanlar İman ediyor (KUR'AN'I BİLGİ) tamam.Materyalist düşüncenin,ileri sürdüğü (karşı düşünce ne) ve İnanırlığı şimdi ulaştığımız 21.

yüzyıl bilgi çağında (tesadüfen'mi acaba) ne dersiniz...

 

 

 

Ayrıca sizce canlı ile madde başka başka şeyler midir?Maddenin bir enerji şekli olduğu ve neyi algılıyorsak onu kesin bir şekilde kabul ediyor olmanın nesi inananları rahatsız etsin?Varlığın öncesine dair inançların ancak tahminden ibaret olduğunu itiraf etmemek gayrisamimidir.Bilim ile rahiplik kadar birbirine zıt iki kavram daha arasanız bulamazsınız.

 

Matematikte eksi sayıların bulunması, geometride soyut uzayların olduğunu ve fizikte de antimadde denen eksi bir maddenin var olduğunu bildiriyordu. Örneğin, Kuantum teorisyenlerinden Schrödinger'in denklemlerinin artılı çözümünden başka eksili çözüm verdiğini gören Dirac eksi yüklü elektronun bir de artı yüklüsünün (pozitron) olduğunu göstermiştir.

Evrende her şey matematiktir ve sayılara dayanır ve matematiğin var dediği her şey, eninde sonunda bulunur (mesela Antimaddenin bulunuşu).

Takyonlar bu soyut âlemin yapıtaşı anlamındadır. Yani, evrenimizi kuantlar/sicimler; soyut evreni de takyonlar kurmaktadır.

Takyonlar ışıktan milyonlarca kez hızlıdırlar. Işık hızına indiklerinde takyon olmaktan çıkar ve kaybolurlar.

 

Takyonlar aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların boyutudur ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler.

Kısaca...

 

Tekrar belirteyim,bilim en başta hiçlikten birşeyin varoluş bulabileceğini,varolan birşeyin ise tamamen yokolabileceğini reddeder,ama inanç ille de Allah dışındaki varlığın bir zamanlar olmadığını,yaratıldığını savunur.Yani bu konuda inananlarla inanmayanlar temelde zıtlaşır,ayrılırlar.Kalkıp da ''Öyleyse maddenin kaynağı nedir,nasıl varoldu?'' sorusu ancak hiçlikten birşeyin çıkıp varolabileceğine inananların muhatap olacağı bir sorudur.İnanmayanlar da çıkıp ''Siz Allah'ın ezeli ebedi olduğuna gayet güzel inanıyorsunuz.Böyle bir varlığın olabileceğini kabul ederken neden enerjinin ezeli ebedi olabileceğine bu kadar tepki gösteriyorsunuz? deme hakkına sahiptir.Yani ''Madde-enerji neden yaratılmış olmak zorundadır?'' Cevap ''Allah öyle istemiş.'' olacaksa hiç konuşmamak daha iyidir.Bilimin işi sürekli araştırmaktır.Hop deyince birşeylerin bulunup ispatlanacağı,her yolun Allah'a varacağı düşüncesi dinlerin argümanları içerisindedir.Bir türlü anlaşılmak istenmeyen noktalardan birisidir bu.

 

Yaklaşık 1400 yıldan beri Evren’in genişlediğini ve tüm Evren’in bitişikken birbirinden ayrıldığını Kuran’dan başka hiç kimse ve hiçbir kaynak ortaya koymamıştır. İşte Eski Yunan, işte Ortaçağ, işte Kant, işte Kopernik… ve işte Kur’an.

1. Evren yoktan yaratılmıştır, madde ezeli değildir ve bir başlangıcı vardır.

2. Evren’in yaratılışı belli aşamaların gerçekleşmesiyle, aşamalı gelişmeci bir süreç takip edilerek gerçekleşmiştir.

3. Evren amaçsal olarak yaratılmış ve tasarımlanmıştır.

4. Evren’in bir başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Günü gelince Evren, kıyamet sürecini yaşayacaktır.

Big Bang’den önce madde ve maddenin hareketi yoktu. Oysa zaman maddeye ve maddenin hareketlerine göre vardır. Dolayısıyla zamanda, madde de Big Bang ile birlikte yaratılmıştır. Yapılan çalışmalarda zamanın Evren’in başlangıcı ile var olduğu matematiksel olarak ispatlanmıştır. (Oxford Üniversitesi, Roger Penrose ve Stephen Hawking)

Big Bang’den sonra Evren sürekli genişlediğinden alçak düzey fon radyasyonu her yerde olmalıydı. Evren’in genel dinamik genişlemesiyle bu radyasyon her yana yayılmak zorundaydı. 1965’de tam beklenen özelliklere sahip ve Evren’in her tarafından gelmekte olan radyasyon iki araştırmacı olan Arno Penzias ve Robert Wilson tarafından bulundu. Penzias ve Wilson bu keşifleri ile Nobel ödülünü aldılar.

 

 

Bir kere bilim herşeyin sürekli yeniden yaratıldığı ve birşeylerin de yokolduğu,hiçlik olduğu fikrini tümüyle reddettikten sonra ispat peşinde koşan inananlar açısından termodinamik yasalarına sarılmanın da esasında bir anlamı kalmamaktadır.Enerji de deseniz madde de deseniz önemli olan bunların bir şekilde algılanıyor oluşlarıdır.''Bilimin işime gelen kısmına bakarım.'' gibi bir anlayış din kitaplarını bilime bulaştırmanın dürüst bir taktiği olamaz.

 

Şimdi siz termodinamiğin ikinci yasasını öne sürerken birinci yasasını kabul etmiyor musunuz yani?Birinci yasanın dediği şudur: 'Evrendeki tüm madde ve enerjinin toplamı sabittir ve o ne yaratılabilir ne de yokedilebilir.Özünü, aslını değiştiremez ancak şekil değiştirebilir.''Bu bilimsel olarak kabul ediliyorsa bunun din açısından ne anlama geldiğini açıklamaya gerek yoktur zaten.Ayrıca ikinci yasanın kabul edilmesinde etkili olan nedir?Herhalde biliyorsunuz,ikinci yasa enerjinin dışarısıyla herhangi bir ilişkisinin olmadığı ölçekler için geçerli sayılır.Canlı dışarıdan enerji sağlar mı sağlamaz mı,önemli olan budur.

 

1. Evrendeki ısı akışı, tek yönlüdür ve bu akış geri çevrilemez (Termodinamiğin ikinci kanunu).

2. Buna göre evrende bir gün termodinamik denge oluşacak ve “ısı ölümü” yaşanacaktır. Kısacası evren ebedî değildir, evrenin bir sonu vardır.

3. Şayet evren sonsuzdan (ezel) beri var olsaydı, aradan geçen zamanda evren çoktan termodinamik dengeye gelip “ısı ölümü”nü yaşıyor olacaktı. Şu halde ölümlü bir evren, sonsuzdan beri var olamaz.

4. Evren sonsuzdan beri var olamıyorsa, evrenin bir başlangıcı var demektir. Bu başlangıç durumundaki evren, düşük entropili bir halden yüksek entropili duruma doğru gitmektedir. Entropinin sürekli olarak artıp hiç azalmaması, evrenin başlangıcının çok düşük entropili olduğunu gösterir.[Caner Taslaman Big Bang ve Tanrı, s. 67-68]

Şimdi; Sayın 'Artropod' Baştan beri seviyeli tartıştığınızdan dolayı size teşekkür eder,saygılar sunarım ve ,durumun bu olduğunu belirtir,yaşamınızda başarılar dilerim...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Big Bang Teorisi ile ''Göklerle(7 kat gök içerisine metafizik anlamlar da dahildir) yerin bitişikken ayrılması.'' ifadesi bağdaştırılıp bunun apaçık gerçeğin ispatı olduğunu söylemek,patlamayla tamamen aynı tutmak benim nezdimde açık bir önkabullü ve zorlama yorumdur,ama inanan birisi ister istemez buna meyledecektir,bunda da anormal bir durum yok,sonuçta inanç bir yoldur,destek aranması ve daha da sağlamlaştırılmak istenmesi doğaldır.Görünen o ki ''Neyin apaçık gerçek'' olduğu üzerinde kavramsal bir ayrılığımız var.Bu ayrışma bazen ateistlerin ve inananların kendi aralarında da yaşanabilen bir durum.

 

Ben Kaf 38 ve Bakara 117 üzerinde durmuştum ve yaratma süreci ile düzenlemenin birbirinin içinde kullanıldığına kanaat getirmiştim.Ayrıca yaratmak sözcüğünün Kuran'da her zaman yoktan varetmek anlamında kullanıldığını da düşünmüyorum,belki de bu ayrı bir tartışma konusu olabilecek nitelikte.Ayrıca Fussilet 10-11-12'de ise yine Big Bang'e dair açık işaretler görmemekteyim:

 

''10- O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.

11- Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin." dedi. Her ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler.

12- Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.''

 

Burada yerin yaratılıp düzenlenmesinden sonra bile göğün (ya da göklerin) henüz duman halinde oluşunu ve yedi gök olarak (ki burada yedinin astronomi açısından neyi temsil ettiği de halen muammadır) düzenlenmesinin apaçık şekilde Big Bang ile bağdaştırılamayacağını düşünüyorum.Özet olarak bu konuda bu şekilde düşünmekteyim.

 

Madde konusuna ise enerjinin biçimleri ve algılanışı temelinde bakıyorum.Evrendeki düzene mükemmel bir tasarım gözüyle bakmamaktayım.Madde-enerji kendisinin nedeni olamayacağı savunuluyorsa Allah'ın kendi kendisinin nedeni olabilmesi de anlaşılamaz,sadece inanılır,mantığın dışındadır,gözüyle bakarım.Olaya canlı-cansız ayrımı olarak değil,enerjinin biçimleri ve edinilme yolları bağlamında bakıyorum.Ayrıca inancı da inançsızlığı da açık şekilde meşrulaştıracak herhangi bir formül olduğuna inanmıyorum.Bu,kişilerin sezgi ve analiz gücüne kalmış birşeydir.

 

Hassas ayar,mükemmel düzen konusunda da forumda birkaç kez verdiğim bir örnek vardır: Gökadaların çarpışması.Olmuş birşeyi zaten olması istenmiş olarak yorumlamakla ilgili bir sorun olarak görüyorum hassas ayar iddialarını.Bu iddialarla ancak şu noktaya varılır ki,Allah bu ayarları istediği bir süre için kuruyor ama korumuyor,dengeyi hep dağılmaya bırakıyor,insanlar da göreceli olarak belli bir süre ile sınırlı olarak bunun mükemmel olduğunu düşünüyorlar.Yani herşey Allah'ın bir planı olduğuna bağlanıyor.Sonuçta Allah'ın ne zaman ne isteyeceğini bir insanın kestirebileceğine ihtimal verilmediğinden dolayı,yaptığı düşünülen her iş mükemmel olarak kabullenilecektir.Adem-Havva-Bilgi Ağacı örneğini vermemi de bununla ilişkilendirebilirim.

 

Takyonlar konusu matematik anlamda farazi olarak ortaya çıkarılmış bir konu olarak henüz bilimsel olma aşamasında değildir.Kaldı ki bunları soyut alem,melekler gibi bir yoruma çekmek yine belli bir niyet çerçevesinde ispatdışı,tahmini bir görüştür.Öte yandan,aslına bakarsak matematik de bilimlerde o kadar çok noktalarda sıkışıp yeni şeyler farzetmek durumunda kalır ki,herşeyin matematiksel olarak ispatlanabileceği görüşü de çoğu zaman anlamsız kalmaktadır.İhtiyaçtan doğmuş olması tüm varsayımlarının gerçeği yansıtacağı anlamına gelmez.

 

Kuran'ın bilimsel gerçekleri iddiasında da Antik Yunan,Roma,Mısır gibi çok önceden beri tarihte bilimsel atılımlarda öncülük yapmış medeniyetlere haksızlık yapmamak gerekir.Kuran'ın direk ona indirildiğine inanılan zatın ve ondan sonra asırlarca gelip geçen ilimle uğraşan sayısız kişinin nasıl olup da dünyanın geoid şeklinde olup Güneş'in etrafında döndüğünü açık seçik ortaya koyamadıkları düşünüldüğünde olay biraz çıkmaza giriyor gibi.Kuran'ın kesin bilimsel gerçekler ortaya çıkarıldıktan sonra zaten bunu önceden bildirdiği iddiası gibi örneğin Herakleitos'un sözleri belli bir niyet doğrultusunda öyle bir yorumlanabilir ki,Herakleitos'un da bir zamanlar mucizevi bir şahsiyet olduğu,değeri bilinememiş peygambervari biri olduğu savunulabilir.

 

Entropi yasalarıyla ilgili özet olarak diyebileceklerim ise ;birinci yasanın ayetlerdeki her an yaratma,yoktan varetme ve yoketme eyleminin sürüyor olmasına ters düştüğü,ikinci yasanın ise mükemmel bir düzenle bağdaşmadığı ve özünde enerjinin yer değiştirmesi ile yaşam döngüsünde bir varlığın ölmesinin bir diğerinin yaşamasının gereği olduğuna ilişkin olarak yorumlanmaya uygun olduğunu düşünüyorum.

 

Velhasıl,bilimin gelişen özelliğinin dinlerin kitaplarındaki ifadelerin açık seçik ispatlanarak Allah inancının zaferini kesin bir şekilde ilan edebileceği görüşünü sağlam bulmuyorum.Yani iman esasları Allah'ın emirlerinin dışına çıkmamaksa,dinlere göre ispat ve aşikar gerçeklik kavramının bu iman esaslarının özüne tam uyum sağlayamayacağını düşünüyorum.Belli olmaz,yarın öbür gün çok farklı teoriler gerçek diye sunularak popüler hale gelebilir.Tecrübeler bunu göstermiştir.Kelimeler lastik gibidir,birçok yöne çekilip birçok bilimsel teoriye uydurulabilir.Önemli olan bilimsel gelişmelerin öncülüğünü yapabilmektir.Evrim düşüncesinin ahlaksızlıkla ilişkilendirilmesi ya da materyalist olmayanın bilim üretemeyeceği gibi uç yaklaşımların ise tepkisel olmaktan öte bir anlamları yoktur.İnananın da inanmayanın da bilimde buluşabilmesi gereken çok nokta vardır aslında,teorik bir inanç tartışması ise en sağlıklı şekilde felsefi planda yapılır düşüncesindeyim.Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“İddialı” iddiaları mutlaka incelerim. Kafama bir konunun takılması ve “acaba” işareti kalmasından hiç hoşlanmam. O yüzden Kuran’da bilimsel atıflar olduğu iddiasını da ayrıntılı inceledim. Böyle bir şey kesinlikle yoktur, Kuran bilime yüzseksen derece aykırı ayetlerle doludur. Bir tek “göğün genişlemesi” ifadesinde bir isabet kaydetmiş gibi görünüyor, ama falcının bile yüz atmasyonundan biri tesadüfen tutabilir. Bu ifadenin de bulutların büyüyüp yayılmasını gözlemlemekten filan kaynaklandığı düşünülmelidir. Ya da sürekli artan melek nüfusu için ek katlar çıkılması filan gibi düşünülmüş olmalı. Öyle ya, yeryüzünde doğup ölen insanlar arttıkça ruhları ve ruh işleriyle ilgilenen melekler de artacak! Sözkonusu ayet ancak bu tür düşüncelerden kaynaklanmış olabilir…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“İddialı” iddiaları mutlaka incelerim. Kafama bir konunun takılması ve “acaba” işareti kalmasından hiç hoşlanmam. O yüzden Kuran’da bilimsel atıflar olduğu iddiasını da ayrıntılı inceledim. Böyle bir şey kesinlikle yoktur, Kuran bilime yüzseksen derece aykırı ayetlerle doludur. Bir tek “göğün genişlemesi” ifadesinde bir isabet kaydetmiş gibi görünüyor, ama falcının bile yüz atmasyonundan biri tesadüfen tutabilir. Bu ifadenin de bulutların büyüyüp yayılmasını gözlemlemekten filan kaynaklandığı düşünülmelidir. Ya da sürekli artan melek nüfusu için ek katlar çıkılması filan gibi düşünülmüş olmalı. Öyle ya, yeryüzünde doğup ölen insanlar arttıkça ruhları ve ruh işleriyle ilgilenen melekler de artacak! Sözkonusu ayet ancak bu tür düşüncelerden kaynaklanmış olabilir…

 

:thumbsup:

 

Allah ile Aldatmak kitabında sıkça değinilen bir kelime...

 

Hiçbir kitle, aldatılmak istemeden aldatılamaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yaşar nuride bizi Allah ile aldatabilir

yaşar nurinin dogrular için başvuru kaynagı nedir?

 

yani yaşar nuri kendisini hangi kaynaklar ile dogrulamaktadır.

bu önemli..

bir arkadaş bizi aydınlatsa iyi olur.

yaşar nuriyi okumuş bir arkadaş olacakdır tabi.

 

yaşar hocada bizi Allah ile aldatmış olabilir, bunu bilmemiz lazım..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yaşar nuride bizi Allah ile aldatabilir

yaşar nurinin dogrular için başvuru kaynagı nedir?

 

yani yaşar nuri kendisini hangi kaynaklar ile dogrulamaktadır.

bu önemli..

bir arkadaş bizi aydınlatsa iyi olur.

yaşar nuriyi okumuş bir arkadaş olacakdır tabi.

 

yaşar hocada bizi Allah ile aldatmış olabilir, bunu bilmemiz lazım..

Ben yapayim o isi.

Yasar Nuri nin dogrulugu surdan bellidirki Allahin dinini öcü dini yapmadan anlatmaktadir yani kadini öcü yapmadan kadini Allahi zalim yapmadan anlatmaktadir.Iste dogruluga belge budur.Allahi zalim gösterenlerin anlattiklarida hurafedir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yaşar nuride bizi Allah ile aldatabilir

yaşar nurinin dogrular için başvuru kaynagı nedir?

 

yani yaşar nuri kendisini hangi kaynaklar ile dogrulamaktadır.

bu önemli..

bir arkadaş bizi aydınlatsa iyi olur.

yaşar nuriyi okumuş bir arkadaş olacakdır tabi.

 

yaşar hocada bizi Allah ile aldatmış olabilir, bunu bilmemiz lazım..

 

Sevgili arkadaşım...

“Türbancılık altında tarikatçılık,

Kürt şovenciliği,

ordu düşmanlığı;

Türk düşmanlığı.

Kadro ve zihniyet tarikatçıların güdümünde bir dinci parti;

Amerikan kucağında büyütülen finansözlüğünü CIA tarafından yürütülen Fethullahçılık vb..

Bir zümre ülkeyi kangrene çevirirken...

Tüm bunların dışında olan yaşar hoca gibi din ile yoğrulmuş birinin;

dinin anlamsızlığnı,

yetersiziliğini,

eksikliğini,

yanlış yorumlarını bir bir önümüze koyan birinide her vatandaş gibi biraz olsun kulak vermek görevdir diye düşünüyorum...

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben yapayim o isi.

Yasar Nuri nin dogrulugu surdan bellidirki Allahin dinini öcü dini yapmadan anlatmaktadir yani kadini öcü yapmadan kadini Allahi zalim yapmadan anlatmaktadir.Iste dogruluga belge budur.Allahi zalim gösterenlerin anlattiklarida hurafedir.

 

 

saygilarla

 

burada hiç bir kanıt yok arkadaşım

dogru sen istedin diye dogru olmaz..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili arkadaşım...

“Türbancılık altında tarikatçılık,

Kürt şovenciliği,

ordu düşmanlığı;

Türk düşmanlığı.

Kadro ve zihniyet tarikatçıların güdümünde bir dinci parti;

Amerikan kucağında büyütülen finansözlüğünü CIA tarafından yürütülen Fethullahçılık vb..

Bir zümre ülkeyi kangrene çevirirken...

Tüm bunların dışında olan yaşar hoca gibi din ile yoğrulmuş birinin;

dinin anlamsızlığnı,

yetersiziliğini,

eksikliğini,

yanlış yorumlarını bir bir önümüze koyan birinide her vatandaş gibi biraz olsun kulak vermek görevdir diye düşünüyorum...

Saygılar..

 

biz yaşar hocanın kaynagını soruyoruz

masal anlatmayın

kendinize göre konuşuyorsunuz

yaşar hocadan bir alıntı falan beklerdim

ama boşuna beklerim galiba...

 

yaşar hoca şurda, şu ayetlere dayanarak, şu sahih hadisden yola çıkarak şu hükmü vermişdir vb.

yani size yolda gösteriyorum daha ne yapayım..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yani size yolda gösteriyorum daha ne yapayım..

 

Bakın ben size daha iyi bir yol öneriyorum...

Yaşar Nuri Öztürk'ün 'ALLAH İLE ALDATMAK' kitabını okuyun diyorum...

 

Yayın Yılı: 2008

398 sayfa

3. Hm. Kağıt

13,5x21 cm

Karton Kapak

ISBN:9756779484

Dili: TÜRKÇE

 

Kolay gelsin...

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın ben size daha iyi bir yol öneriyorum...

Yaşar Nuri Öztürk'ün 'ALLAH İLE ALDATMAK' kitabını okuyun diyorum...

 

Yayın Yılı: 2008

398 sayfa

3. Hm. Kağıt

13,5x21 cm

Karton Kapak

ISBN:9756779484

Dili: TÜRKÇE

 

Kolay gelsin...

 

Saygılar...

 

yaşar nuri bana göre modern bir samiridir.

hem haddinden fazla kitap okudum, tavsiyen için sagol

yaşar nuri Kemaist İlahiyat inşasında aktif rol alan bir adamdır

detaya girmiyom, ama isterseniz girerim

 

ama bunlar benim demek istediklerimi karşılamıyor.

 

bu kitapda yaşar nurinin beni aldatmayacagı ne malum

ben yaşar nurinin dogru söyledigini nereden anlıyacagım?

yoksa yaşara iman etmem mi lazım, sorgusuz sualsiz

yani yaşar nurinin dogru söylediginin garantisi kim ve ne olacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? ) -Enbiya,30.

 

Günümüz bilimi, bütün kâinatin büyük bir patlamayla meydana geldigini kabul etmektedir. Big Bang Teorisi olarak anilan bu görüse göre, bundan 12-15 milyar yil önce gerçeklesen Büyük Patlamanin ardindan çok yogun miktarda toz bulutlari açiga çikmistir. Milyarlarca seneyle ifade edilebilecek zaman dilimleri içinde bu gaz ve toz bulutlari belli yerlerde yogunlasmaya, büzüs-meye ve yogunlasmanin çok güçlü oldugu yerlerde kendi etraflarinda dönmeye baslamislardir. Bu yogunlasmalar ve dönüsler sonucu uzayin derinliklerinde milyarlarca galaksi ve yildiz sistem-leri meydana gelmistir.

ALLAH’ı, bir saati yapıp, onu kendi haline bırakan bir ustaya benzetmek yanlış olur. Saat bir kez yapıldıktan sonra hep aynı hareketi tekrarlar. Oysa Big Bang göstermiştir ki evrenin birbirine denk tek bir anı yoktur, evren sürekli genişleyerek değişmektedir ve evrenin her aşaması birbirinden farklıdır. Birbirlerinden farklı tüm aşamalar ise bilinçli bir şekilde düzenlenmiştir. Bu, ALLAH’ın evreni yaratıp bırakmadığını, evrenin her aşamasına hakim olduğunu ve her aşamasından haberdar olduğunu gösterir. İzafiyet teorisi bu sorunun çözümünü daha iyi anlamamızı sağlamıştır. İzafiyet teorisine göre zaman izafidir, mutlak bir kavram değildir. Buna göre evrenin başlangıcı ile evrenin herhangi bir aşamasındaki milyarlarca sene arasındaki fark önemsizdir. Örneğin Dünya’mızın yaratılışını sağlayacak şekilde ALLAH ın Big Bang’i baştan ayarladığını söylemekle, Big Bang’den on milyar yıl sonra ALLAH’ın müdahale ederek Dünya’yı yarattığını söylemek arasında ciddi bir fark kalmamıştır. İzafiyet teorisi bambaşka bir boyutta on milyar yılın önemsiz olabileceğini göstermiştir, aradaki milyarlarca yıl önemsizleştiğinde ise ortada sorun kalmamaktadır. "Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47).Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar.Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Genişleyen Evrende Süpernova,Nebula,Galaksiler,oluşması ve Big Bang teorisi, evrenin çok yoğun ve çok sıcak bir tekillikten meydana geldiğini, evrenin sürekli genişlediğini ve bu genişlemedeki farklı aşamalarda atom-altı dünyadan birinci, ikinci ve üçüncü dönem yıldızlara kadar tüm oluşumların gerçekleştiğini göstermiştir. Evrenin birbirinden farklı tüm aşamalarında çok kritik değerler seçilmiştir. Evrenin varlığı da, galaksilerin varlığı da, canlıların varlığı da, insanların varlığı da bu kritik değerlere bağlıdır.Şimdi bundan sonra Big bang'la, yer'in Düzenlenmesi sırasında,"gök"ün duman halinde oluşunu,bağdaştırmamak kişinin sorunu.

 

 

 

1- Evrenin başı bir tekilliktir. Bu tekillikte bütün maddenin tek bir noktada olması, evrendeki birliğin sırf bir delili değil aynı zamanda evrendeki birliğin gerçekleşmesidir.

 

2- Evrenin farklı bölgelerinin tek bir noktadan çıkması ve bu farklı bölgelerde aynı fiziksel kanunların gözlemlenmesi de birliğin delilidir. Eğer evrende farklı iradelerin tasarımı olsaydı bu birlik sağlanamazdı. İzafiyet teorisi de madde-uzay ve zamanın birbirine bağlı olduğunu ve birbirini etkilediğini göstererek, evrende birbirinden kopuk hiçbir şeyin olamayacağını ortaya koymuştur.

 

3- Evrenin geliştirilmiş teleskoplarla gözlenmesi ve “Fraunhofer çizgileri” gibi bilimsel keşifler sayesinde, evrenin tümünün aynı ham maddeden (atomlardan, özellikle hidrojen ve helyum atomlarından) yaratıldığını öğrendik. Big Bang, bu ham maddenin, tüm evrenin beraberce geçirdiği süreçler ile oluştuğunu göstermektedir. Ham maddedeki birlik, evrendeki ve onun Yaratıcı’sındaki Bir’liği göstermektedir.

 

4- Big Bang, evrendeki tüm maddenin yaratılış anını ve evrenin düşük entropili başlangıcını göstermektedir. Termodinamiğin birinci yasası maddenin ve enerjinin korunması yasasıdır. Buna göre evren içinde madde ve enerji yok olamaz ve yoktan var olamaz. Buna göre evrendeki madde ve enerji bir anda, düşük bir entropiyle yaratılmıştır. Tek bir anda yaratılış ve bu durumun korunması tek bir Yaratıcı’yı gösterir. Birbirinden bağımsız iradelerin tek bir andaki harekette buluşmaları beklenemez.

 

5- Big Bang patlaması eğer daha hızlı olsaydı tüm madde dağılacak ve evren oluşamayacaktı, eğer bu patlama daha yavaş olsaydı tüm madde çekim gücünün etkisiyle çökecekti. Bu da evrenin tümünün tek bir Yaratıcı İrade ile yaratıldığını gösterir. Çünkü bu kritik hızın sağlanması ancak evrenin tümüne hükmedilmesine, evrendeki madde yoğunluğu ve patlama şiddeti gibi tüm kritik verilerin gözetilmesine bağlıdır.

Caner Taslaman.

 

 

Takyonlar, soyut kütleye ne anlam verilebileceğinin araştırılması sırasında, soyut kütlenin matematik analizine girildi.Araştırmacıların ekip başı olan Oreste Myron BİLANİUK ilk defa soyut kütleye Tachyon ismini verdi. Bilaniuk 1940'lı yıllarda önce soyut kütlenin matematiksel analizini ve Sommerfeldt'in formüllerini ilerletti.Bilaniuk'un kurmuş olduğu soyut kütle teorisini Feinberg hemen geniş kullanım alanlarına uyguluyordu.Bilaniuk sommerfedt'en devraldığı ve takyon teoremi ismini verdiği ''Soyut kütle'' matematiksel olarakta tamamlanmıştı. Geinberg takyonların kütle doğasını, Feinberg ise sonsuz enerji doğalarını açıkladı.Feinberg enerjinin ölçülebilir bir nicelik olması bakımından, bir enerji durumundan öteki enerji durumuna aradaki hilbert uzayını (Işık hızı duvarını) aşarak geçebileceğini (Sıra izlemeden, sıçrayarak) gösterdi.Cerenkov, Einsteinin ''Bir ışık kaynağı, ışığın kendisinden bile hızlı olsa yinede ışığın hızı aynıdır.'' aksiyomunu Feinberg formülleri ile birleştirerek iki sonoç buldu. İlki takyonları bir ışımaya neden olduğunu buldu.(Cerenkov ışıması)Aynı zamanda özel bir ışık türü olduğunu gösterdi.İkincisi ise şudur.Öz kütlesi sıfır, enerjisi sonsuz olan takyonlar. Öz kütlesi sonsuz ve fakat enerjileri sıfır olan bir takyon ailesi.Öte yandan Feinberg ise, takyon enerjisi bulgularını ele alarak takyonların sonsuz enerji özelliklerini,Levitasyon denen ters çekim özelliğini ve negatif hilbert uzayında, zamanın reel olup ters aktığını ve zamanın nedenselliğini bozduğunu, cerenkov ışınlarının yüksek alanlarda canlılardaki Kirlian ışıması adıyla ışıdığını, öte yanda ise ışımayan takyon türünün zaman ışıması olarak kendini gösterdiğini buldu.Uzun lafın kısası "TAKYON VAR" ve labaratuar deneyleride olmuş...

Kısaca...

Herakleitos'un; İnsanlar, mücizevi bir şahsiyet olmadığını zaten bilir dolayısı ile kısır bir düşünce. "DİN" İnsanları illa,inanacaksın diye zorlamaz "akıl ve irade'si"ile şeçim yapmasını ister buradan hareketle, İNSANIN; Madde, ve Enerji ile arasındaki fark ortaya çıkar. Madde ve Enerji,bilinçsiz,iradesiz,yaratıldığı şekilde,kendilerine yüklenilen görevleri yerine getirir.Yaratılan, her an yaratılan, herşey herşeye bağlı olarak yaratılan kâinattaki her bir varlık, bu göz ile bakıldığında, bambaşka bir mânâ kazanır. Atomdan galaksilere, enzimlerden insan vücuduna kadar herşey, ama herşey, karmaşık ama düzenli, intizamlı, çok çeşitli ama birlik içinde; parça parça ama yekvücut görüntüsü ile, Yaratanın vasıflarını bildirir. Hepsi, bir ağızdan Yaratanı bildirir ve aynı zamanda tesadüfü, şirki, tabiatı, hayatı kör tesadüfler ile açıklayan evrimci anlayışı tard eder.Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrenin birbirinden farklı tüm aşamalarında çok kritik değerler seçilmiştir. Evrenin varlığı da, galaksilerin varlığı da, canlıların varlığı da, insanların varlığı da bu kritik değerlere bağlıdır.Şimdi bundan sonra Big bang'la, yer'in Düzenlenmesi sırasında,"gök"ün duman halinde oluşunu,bağdaştırmamak kişinin sorunu.

 

Ayetleri yeterince analiz ettik.Big Bang'in Kuran'ın apaçık ispatı olması iddiasını yorumladık ve mükemmel düzenin oluşun göreceli ve sınırlı dengesiyle ilintili olduğunu düşündüğümü belirttim.Teorilerin ne dediği de ayetler de ortada.Kişisel sorunlar değil mantıki sorunlar önemli olan.Herhangi bir cümlenin onlarca yorumunu yapmak mümkündür.Yorum zaten kişisel birşey.Apaçıklık ise apayrı.

 

Herakleitos'un; İnsanlar, mücizevi bir şahsiyet olmadığını zaten bilir dolayısı ile kısır bir düşünce. "DİN" İnsanları illa,inanacaksın diye zorlamaz "akıl ve irade'si"ile şeçim yapmasını ister buradan hareketle, İNSANIN; Madde, ve Enerji ile arasındaki fark ortaya çıkar. Madde ve Enerji,bilinçsiz,iradesiz,yaratıldığı şekilde,kendilerine yüklenilen görevleri yerine getirir.Yaratılan, her an yaratılan, herşey herşeye bağlı olarak yaratılan kâinattaki her bir varlık, bu göz ile bakıldığında, bambaşka bir mânâ kazanır. Atomdan galaksilere, enzimlerden insan vücuduna kadar herşey, ama herşey, karmaşık ama düzenli, intizamlı, çok çeşitli ama birlik içinde; parça parça ama yekvücut görüntüsü ile, Yaratanın vasıflarını bildirir. Hepsi, bir ağızdan Yaratanı bildirir ve aynı zamanda tesadüfü, şirki, tabiatı, hayatı kör tesadüfler ile açıklayan evrimci anlayışı tard eder.Saygılar...

 

Herakleitos'un insanların gözünde mucizevi bir şahsiyet olamamasının gerekçesi kendisini peygamber ilan etmemiş olması olabilir.Milyarlarca insan İsa'ya da inanıyor ama öyle bir tarihi şahsiyetin yaşadığına dair en büyük tarihçilerin dahi en küçük bir belge,ispat getirememiş olması İsa'yı mucizevi kılan etkenlerden olsa gerek.İnanca göre herşey bir yaratanın vasıflarını bildiriyor ise çürümek,ölmek gerçeği,doğadaki acımasızlık,canlıların birbirini yemesi,zehirlemesi gerçeği de herhalde İblis'in vasıflarını gösteriyor.Evrimci anlayışa göre güçlü olanlar veya güç birliği sağlayıp da doğaya en iyi ayak uyduranlar hayatta kalır.Basit bir tesadüfi anlayıştan ibaret değildir.Herşeyi açıkladığını da iddia etmez zaten.Bilim sabır gerektirir.Din ise insanları inanacaksın diye zorlamasa dahi inanmayanların en nihayetinde sonsuza kadar yanacağını iddia eder.Altyapısına bakıldığında,tehditsiz din olmaz.Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Aslında Ayetlerin yeterince analiz edilmesi ve big bang ile ilintilenmesi (veya ilintilenmemesi) olayı (sizin yorumunuz) kişisel bir şey ve kişiyi bağlar. Buradan hareketle sizin yazdığınız ( Madde konusuna ise enerjinin biçimleri ve algılanışı temelinde bakıyorum.Evrendeki düzene mükemmel bir tasarım gözüyle bakmamaktayım.) ve big bang, bağlantısını (ayetler bazında) kabul etmemektesiniz,buradan, Görüldüğü gibi teizm kendi dışındaki tüm fikir sistemleriyle en önemli çatışkısı olan evrenin yaratıldığı,başlangıcı olduğu fikri, 19. yüzyıldan önce felsefi argümanlarla tartışılmıştır. Fakat ilk olarak entropi yasasının keşfi ile doğa bilimlerinin yasalarının da bu tartışmanın içine girmesi mümkün olmuştur. Üstelik bu öyle bir yasadır ki, teist-ateist hemen hemen bütün bilim adamlarının üzerinde uzlaştığı ve evrenin en temel yasası olarak görülen bir yasadır. Bu yasa evrenin bir başlangıcı olmasını gerektirir ve başlangıcı olan evren artık her şeyin açıklaması olarak görülemez; o artık, kendi dışında bir açıklamaya gereksinim duyar. İslam, kelam ve felsefe tarihinde “hudus” delili olarak da bilinen bu delili şu şekilde gösterebiliriz:" 1- Her başlangıcı olanın bir sebebe ihtiyacı vardır,2- Evrenin bir başlangıcı vardır,3- O halde evrenin kendi dışında bir sebebi vardır.Burada da kritik madde “hudus” delilindeki gibi “evrenin bir başlangıcı vardır” diyen maddedir. Bu delillerin ilk ifade edilişi bin yıl kadar öncesine gitse de, entropi yasası kritik 2. maddeyi doğrulayarak, bu delillere, felsefi akıl yürütmeler yanında bilimsel destek kazandırmıştır. Entropi yasasının keşfinden sonraki bulgular ise bu felsefi argümantasyonlara ilave bilimsel dayanaklar olmuştur. 1920’li yıllarda ortaya konan Big Bang (Büyük Patlama) teorisi ile evrenin bir başlangıcı olduğu fikri yeni bilimsel destek elde etti.1922 yılında Alexander Freidmann, Einstein’ın formüllerinden yola çıkarak, evrenin genişlemesi gerektiğini ortaya koydu,Yani ( O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? ) -Enbiya,30.)- VE (Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47), Uyarınca,teorilerin ve Ayetlerin ne dediği ortaya çıkıyor,dolayısı ile Evren Mükemmel bir tasarım,üstelik Ayet ve teori birlikteliği gösteriyor 21. yüzyıl bilgi çağında ve "mantıkı" olarak.

Sizin yazdığınız( Yorum zaten kişisel birşey.Apaçıklık ise apayrı.) Haklısınız...

 

Eğer ( Herakleitos) kendisini peygamber ilan etse idi takipçisi ne kadar olurdu şüpheli, ve Herakleitos'unda yazdığı kitaplar var,heykeli var vs vs gerçek kabul ediyoruz. Hz "İSA a.s." vaz ettiği "İNCİL" var, Arkadaşlar var (anlattıkları,var) üstelik hırıstiyanlar tarafından yapılan heykelleri var,ve en önemlisi, Herakleitos,yunan, Hz İsa yunanlılar tarafından (bizans) kabul ediliyor. Din; İnsanlara, sonsuz "CENNET" te vaad, eder ve İnsanın "AKLINI VE İRADESİNİ" kullanmasını ister. Saygılar...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hz İsa yunanlılar tarafından (bizans) kabul ediliyor.

Bizanslılara Yunan mı dediniz!?b-61923-kahkaha_tan_smiley.gifb-61923-kahkaha_tan_smiley.gifb-61923-kahkaha_tan_smiley.gif

 

Filozof Tsang dedi ki: "Yetenekli olan insanlar, olmayanlara soru sorabilir. Çok seyi olanlar, hiçbir şeyi olmayanlara soru sorabilir. Bir şeyi olan kimse, hiçbir şeyi yokmuş gibi davranır. Dolu bir şeyi boş kabul eder. Suçu oldugu halde savaşıma girişmez."

 

Bilmediği halde konuşmak, bilmeyenlere ait bir davranıştır.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Aslında Ayetlerin yeterince analiz edilmesi ve big bang ile ilintilenmesi (veya ilintilenmemesi) olayı (sizin yorumunuz) kişisel bir şey ve kişiyi bağlar.

.

.

.

Eğer ( Herakleitos) kendisini peygamber ilan etse idi takipçisi ne kadar olurdu şüpheli, ve Herakleitos'unda yazdığı kitaplar var,heykeli var vs vs gerçek kabul ediyoruz. Hz "İSA a.s." vaz ettiği "İNCİL" var, Arkadaşlar var (anlattıkları,var) üstelik hırıstiyanlar tarafından yapılan heykelleri var,ve en önemlisi, Herakleitos,yunan, Hz İsa yunanlılar tarafından (bizans) kabul ediliyor. Din; İnsanlara, sonsuz "CENNET" te vaad, eder ve İnsanın "AKLINI VE İRADESİNİ" kullanmasını ister. Saygılar...

 

 

Biliyoruz ki Büyük Patlama'nın sadece bir kez gerçekleştiği,bunun da yoktan varedildiği,bir yaratıcısı olmak zorunda olduğu bilimsel değil,tamamen yorumsaldır.Bunu inananlar da bilmektedir.Çünkü bilim hiçlik gibi bir kavramla uğraşmaz.Entropi de uğraşmaz.Olgulara bakar.''İşte bu yasalar da Allah böyle yarattığı,böyle istediği için böyle olmuştur.'' diye anlatacak bir adamın bilimle ilişkisi kendi inancın menfaatiyle orantılıdır.Bunu ancak bilimin dışına çıkıp felsefe ve inanç alanında savunabilir.Anlatmak istediğim bu.Entropinin birinci yasasının da neye nasıl aykırı olduğunu tekrar tekrar yazmam gereksiz.

 

Ayrıca inciller yaşadığı iddia edilen İsa zamanında yazılmamıştır.Hiçbir şey yazdırmadığı,kabul edilen bir durum.''Niye kendisi birşey yazdırmamıştır da güya etrafındaki yakınları sözlerini ezberleyip ayrı ayrı inciller yazmıştır?'' deyince başlıyorsunuz masal dinlemeye.Her birisi kendisini aziz ilan eden,Tanrı'dan ilham aldığına etrafını inandıran uyanıklar da cabası.Baştanaşağı herşey rivayettir ve incillerde yazanlar hıristiyanlar tarafından öyle bir pazarlanmıştır ki,takipçileri bunları tartışmasız tarihi gerçekler olarak bellemiştir.Gerçekte en ufak bir temeli yoktur.''Hani nerede İsa'nın incili?'' dendiğinde susmaktan başka birşey yapamazlar.Tarihsel Mitraizm gerçeği midelerini bulandırır ama temelsiz uydurma iddialarla işi yokuşa sürmeye kalkarlar.Paulus gibi adamların kafadan atma hikayelerini,Mesih'in dünyaya gelip krallık kuracağı safsatalarını politik misyonerlik ve türlü dalaveralarla başka din mensuplarına bile yutturmayı başarma aşamasındalar.E tabi ki Herakleitos dürüst olayım derken bunca sahtekarlığı yapamaz ve peşinden insanları koşturamazdı.Zira felsefe insan yığınlarına bilgiye yönelmenin,bilgi sevgisinin iyi birşey olduğunu,gerçek kurtarıcı olduğunu vaadeder.Cennet ve Cehennem,ayartma ve tehdit ise yığınları daha çok etkilediğinden dünyada felsefeyle ilgilenen çok az kişi olmasına rağmen,bir dine mensup olanlar sayısal olarak çok ezici bir çoğunluğa sahiptir.Dinlerin kurucuları işini bilir.İnsan daha neyin ne olduğunu bilmeden,küçücük çocukken bilimle felsefeyle tanışmadan dinle tanıştırılır.Bundan sonra inançtan,ötelerdeki sanal ödül ve cezadan soyutlanmış bir düşünce yapısı ne derece mümkün olabilir,dünyanın genelinde bilim ve felsefeye duyulan saygı ve verilen önemin içler acısı halinden bu çıkarılabilir.Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında Yaşar Nuri Öztürk'ün şüphesiz sosyal adalet ile ilgili çok isabetli saptamaları var.Fakat siyasi kimliğinin bence halen üstünde olan ilahiyat profesörü kimliği İslam'ın çok farklı bir yorumuna yönelmiş durumda.

 

Gerçekten de Muhammed Allah ile aldatanların en üst derecesindeki kişidir.Yaşar Nuri Öztürk ise bunu ola ki anlasa dahi dini kimliğini bir tarafa bırakamayacağından İslam'ın apayrı ve ''Gerçek İslam'' diye meşrulaştırılmaya ve gerçeğin özü olarak gösterilmeye yönelinen bir yorumuna girişmektedir.İlahiyat profesörlerinin tefsirlerine bakalım.Bir ayeti birinin tefsirinde okuyorsunuz,ötekinin tefsirine geçiyorsunuz,sanki o ayet değil başka bir ayet.Bu kadar afaki,keyfi yorumlarla zaten ortada gerçek islam dedikleri şey de buharlaşmış oluyor.Böyle olunca da hepsi de kendi yorumlarını gerçek islam diye pazarlıyor.Gerçek islam Muhammed'in 40 yaşından sonra efsunlandığını,büyük adam olduğunu iddia ederek yarım yamalak dilbilgisiyle söyledikleri ve çocukluk ve gençliğinde yapamadıklarını o yaştan sonra ne yaparsam kardır anlayışıyla yapmaya girişmesidir,tabi aynı zamanda bunun getirdiği sonuçlardır.Bugün lafı edilen 'Gerçek İslam' iddiasının içi boştur.Dinler dürüstlüğü emrediyor,din adamları dürüstlüğü yüceltiyorsa,önce kendi dinlerinin koskoca bir yalan olduğunu itiraf etmelidirler.

Lokman Sûresinin 33 . Ayetinde

Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın.

"Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın."

"Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın!"

 

Sizin bu renklerdirdiğim sözleriniz,Kuran mucizesinin ta kendisidir. Kuran dünyalık bir insan sözü değildir çünkü. Kuran,her kişinin kalbinde,kalbine göre şekil bulur,kiminin imanı artar,kimi ateist olur,değil mi? Yaşar Nuri nin bu kitabını ,aldığım diğer iki Kitabın(Musa'nın Çocukları ve İblisin Kıblesi) önceliği ilkesinde bu ay alamadım,ama savunduğu şey ya da Kitabının başlığı ,Kuran'ın bence en önemli ayetindendir en az her ayet kadar.Bu ayet bi çokları kadar hep aklımda dolaşır.

 

Muhammed ile ilgili düşüncelerinize gelince,ne hayatını okudum,ne hadisleri okurum ne de hadislere inanırım, öyle ki dini günlerde ekran karşısında Habib kelimesi geçse,zıp zıp zıplarım.Ya da sen olmasaydın alemler falan.. Ben Kuran'ın ve diğer Kutsal Kitaplarımızın ,yüzde yüz dünyadan bir insanın sözü olmadığına kalben imanlıyım,bütün benliğimle şahidim,hayatımda ki Allahımın varlığını hissedişimden eminliğim ile imanlıyım,aklımın almadığı metafiziksel olgular adına imanlıyım,hayatımı şekillendiren ve iman nasip eden Rabbim adına izin verdiği kadarıyla imanlıyım.Ve ben Muhammed i ,Kuran'ın anlattığı oranda,İncil in kurtarıcı olarak vurguladığı oranda tanırım bilirim.. Ve ben O nu en az diğer Peygamberlerimiz kadar severim.Onların ağır koşullarına,hallerine içim acır,bende sadece sevgi ve merhamet uyandırır Rabbimin O güzel kulları..onlardaki şefkat akar sanki içime.Onların yaşadığı zorluğun çok azına bile dayanamayacak oluşum çarpar yüzüme..

 

Ama yine de sizi de anlıyorum elbet,

 

Bakara(*) Sûresinin 44 . Ayetinde

Siz Kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?

 

diyen Rabbimin bu sözü sürekli tokat gibi çarparken her günümde,bu sözü unutan nice müslüman varken,sanırım kıyıdan köşeden bir yerlerden hep haklı kalacaksınız.Kendi adıma konuşacak olursam,ben kötüyüm,nefsim kötü,düşüncelerim,beynimin bir taraflarında hep kötüye eğilim var,ben yeterince iyi bir kul olamıyorum,ama dinimin çok güzel,Kitabımın( Bakara Sûresi 136 Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” )

çok yüce olduğunu biliyorum..Rabbim yoluna iletsin,o yolda sabit kılsın ve bu canı O nun dini üzerine alsın..Amin..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biliyoruz ki Büyük Patlama'nın sadece bir kez gerçekleştiği,bunun da yoktan varedildiği,bir yaratıcısı olmak zorunda olduğu bilimsel değil,tamamen yorumsaldır

 

Big Bang ve delilleri, yanlız bilim adamlarını yazarak belirteceğim; " Einstein,Hawking,Edwin Hubble,Lemaitre,Robert Dicke,

Penzias ve Wilson,John Mather...

Gerçekten de mühendislik harikası uydular, elektronik mucizesi bilgisayarlar, matematiğin yüksek uygulamaları birleşmiş ve hepsi beraber Big Bang’e destek vermiştir. Evrendeki tablo artık daha evvel hiç olmadığı kadar anlaşılırdır. Galaksilerin oluşumu için olması gereken küçük sıcaklık dalgalanmalarının bulunmasını, belki de bu dalgalanmaların olması gerektiğini ortaya koyanlar bile ummuyorlardı. Kozmik fon radyasyonunun olması gerektiğini teorik olarak ilk ortaya atan “alfa-beta-gama” tezi tarihteki seçkin yerini almıştır. Penzias ve Wilson 1965’teki buluşları nedeniyle 1987’de Nobel ödülünü aldılar. Kozmik fon radyasyonunu ölçmek için milyonlarca dolar harcanarak uzaya gönderilen COBE uydusu “fosil radyasyonu” çok duyarlı bir şekilde, sıcaklığıyla, çok küçük dalgalanmalarıyla ölçtü. Bazı fizikçiler bu ölçümü tüm zamanların en büyük buluşu olarak değerlendirdiler. Kozmik fon radyasyonunun bulunması ve bu radyasyonun incelenmesi Big Bang açısından çok önemlidir. Fakat kozmik fon radyasyonunun bize sunacağı daha başka deliller de olacaktır.

Kısaca...

 

Çünkü bilim hiçlik gibi bir kavramla uğraşmaz.Entropi de uğraşmaz.Olgulara bakar.

 

 

Ayrıca entropi yasası, Big Bang’e alternatif olarak sunulan teorilerin yanlışlığını da göstermekte yararlı olmuştur. Evrendeki entropinin miktarını göstermekte kullanılan ölçüt fotonların (ışığın en küçük birimleri) sayısını, baryonların (atomun proton, nötron parçacıkları) sayısına bölmektir. Kozmik fon radyasyonuna bu işlemi uygularsak baryon başına 10 -10 luk bir entropi elde ederiz. Bu kadar yüksek bir entropi miktarı Durağan Durum (Steady-State) teorisi ile açıklanamaz, buna karşı evrenin yüksek sıcaklıkta bir başlangıcını öngören Big Bang teorisi ile bu yüksek entropi miktarı uyumludur.

 

''İşte bu yasalar da Allah böyle yarattığı,böyle istediği için böyle olmuştur.'' diye anlatacak bir adamın bilimle ilişkisi kendi inancın menfaatiyle orantılıdır.Bunu ancak bilimin dışına çıkıp felsefe ve inanç alanında savunabilir.Anlatmak istediğim bu.Entropinin birinci yasasının da neye nasıl aykırı olduğunu tekrar tekrar yazmam gereksiz.

 

“Evrenin bir sonu olduğu fikrine, sadece sonsuz hayata beslenen ümidin yerini, zamanda sürekli ilerleme fikriyle, acınası bir ikame girişiminde bulunan modern felsefe tahammül edemez… Modern felsefe, termodinamiğin ikinci kanunu altında enkaza dönmüştür; duruma tahammülsüzlük yaklaşımına ve bu tuzağın altında, acınası bir şekilde kıvranmasına, şaşmamak lazım.William Inge.

 

Öbür yazdıklarınız "Sizin şahsi (kişisel)"yorumlarınız ve sizi bağlar...

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında Yaşar Nuri Öztürk'ün şüphesiz sosyal adalet ile ilgili çok isabetli saptamaları var.Fakat siyasi kimliğinin bence halen üstünde olan ilahiyat profesörü kimliği İslam'ın çok farklı bir yorumuna yönelmiş durumda.

 

Gerçekten de Muhammed Allah ile aldatanların en üst derecesindeki kişidir.Yaşar Nuri Öztürk ise bunu ola ki anlasa dahi dini kimliğini bir tarafa bırakamayacağından İslam'ın apayrı ve ''Gerçek İslam'' diye meşrulaştırılmaya ve gerçeğin özü olarak gösterilmeye yönelinen bir yorumuna girişmektedir.İlahiyat profesörlerinin tefsirlerine bakalım.Bir ayeti birinin tefsirinde okuyorsunuz,ötekinin tefsirine geçiyorsunuz,sanki o ayet değil başka bir ayet.Bu kadar afaki,keyfi yorumlarla zaten ortada gerçek islam dedikleri şey de buharlaşmış oluyor.Böyle olunca da hepsi de kendi yorumlarını gerçek islam diye pazarlıyor.

 

Gerçek islam Muhammed'in 40 yaşından sonra efsunlandığını,büyük adam olduğunu iddia ederek yarım yamalak dilbilgisiyle söyledikleri ve çocukluk ve gençliğinde yapamadıklarını o yaştan sonra ne yaparsam kardır anlayışıyla yapmaya girişmesidir,tabi aynı zamanda bunun getirdiği sonuçlardır.Bugün lafı edilen 'Gerçek İslam' iddiasının içi boştur.Dinler dürüstlüğü emrediyor,din adamları dürüstlüğü yüceltiyorsa,önce kendi dinlerinin koskoca bir yalan olduğunu itiraf etmelidirler.

Sayin Artropod,sizi elestirecegim icin önceden affinizi rica ederim.

Insan inanmayabilir inkarda edebilir bunlar o kisiye ait kisisel özgürlüklerdir,Sizin icinde bu gecerlidir,yani sizde inanip inanmamakta özgürsünüz,bence özgür olmadiginiz daha dogrusu kisisel özgürlük sinirlarinizi asan alan milyonlarca insanin inandigi bir inanca "koskoca bir yalan" yakistirmasini yapmaniz ve bunuda din adamlarinin ilan etmesini istemenizdir.Bu topic dini konulara ait degil ama mademki baslanmis bende birkac satirla görüsümü belirtmek istedim.

**********Eger insan haklarina saygiliysak o zaman herkesin inancinada saygida kusur etmemeliyiz.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizin bu renklerdirdiğim sözleriniz,Kuran mucizesinin ta kendisidir. Kuran dünyalık bir insan sözü değildir çünkü. Kuran,her kişinin kalbinde,kalbine göre şekil bulur,kiminin imanı artar,kimi ateist olur,değil mi? Yaşar Nuri nin bu kitabını ,aldığım diğer iki Kitabın(Musa'nın Çocukları ve İblisin Kıblesi) önceliği ilkesinde bu ay alamadım,ama savunduğu şey ya da Kitabının başlığı ,Kuran'ın bence en önemli ayetindendir en az her ayet kadar.Bu ayet bi çokları kadar hep aklımda dolaşır.

 

Saygıdeğer ftoyd,size göre ben şimdi farkında olmadan o ifadelerimle bir Kuran mucizesine işaret ettiysem,bunu aynı zamanda ateizmin bir mucizesi olarak yorumlamama izin verir misiniz? :)

 

Yaşar Nuri Öztürk ile sizin fikirleriniz arasında belki hıristiyan misyonerliği ve diğer iki dine bakış farkı ayrıntıları dışında bir paralellik olduğu anlaşılıyor.Ben de 90'lı yıllardan beri Öztürk'ü sürekli takip ederim,dini açıdan bire bin katan uydurmacıların hep karşısında olmuştur.Ama bence onun da sizin gibi özünde deist olması,yani olur ya,kitapları gün gelip tümden reddetse dahi mutlak iyi ve üstün sevgisiyle herşeyi kuşatan bir Yaratıcı'ya inancının herhangi bir zarar görmeyecek olması kuvvetle muhtemeldir.Aslına bakarsak ''Tek kaynak Kuran'dır.'' düşüncesinin de özünde yatanın ''Tek kaynak mutlak güç sahibi Yaratıcı'mdır.'' düşüncesi olması doğaldır ki inanç kitaplara sıkıştırılmasın.Ne dersiniz,sizin açınızdan bu görüş kabullenilir midir?

 

Muhammed ile ilgili düşüncelerinize gelince,ne hayatını okudum,ne hadisleri okurum ne de hadislere inanırım, öyle ki dini günlerde ekran karşısında Habib kelimesi geçse,zıp zıp zıplarım.Ya da sen olmasaydın alemler falan.. Ben Kuran'ın ve diğer Kutsal Kitaplarımızın ,yüzde yüz dünyadan bir insanın sözü olmadığına kalben imanlıyım,bütün benliğimle şahidim,hayatımda ki Allahımın varlığını hissedişimden eminliğim ile imanlıyım,aklımın almadığı metafiziksel olgular adına imanlıyım,hayatımı şekillendiren ve iman nasip eden Rabbim adına izin verdiği kadarıyla imanlıyım.Ve ben Muhammed i ,Kuran'ın anlattığı oranda,İncil in kurtarıcı olarak vurguladığı oranda tanırım bilirim.. Ve ben O nu en az diğer Peygamberlerimiz kadar severim.Onların ağır koşullarına,hallerine içim acır,bende sadece sevgi ve merhamet uyandırır Rabbimin O güzel kulları..onlardaki şefkat akar sanki içime.Onların yaşadığı zorluğun çok azına bile dayanamayacak oluşum çarpar yüzüme..

 

Yine de en azından hayatını okusanız birşey kaybetmezsiniz herhalde.Bilemiyorum,belki de gereksiz bir kafa karışıklığı yaşama riskine karşın,kuşku olasılığını altetmek açısından okumuyor ve imana daha sıkı sarılma yoluna gidiyorsunuzdur.Gerçi forumda inanmayanların yazdıklarını sürekli okuyorsunuz,galiba bu zaten imana daha da sıkı sarılmanızın bir faktörü oluyor.İnanan birisi kendisinin inanmayanlarla da imtihan edildiğini düşünür.Bunun yadırganacak bir durumu yok sizin açınızdan düşününce.Ama benim gibilerin değişmedikleri takdirde çatır çatır yanacağına inanıyorsunuz,değil mi,hadi hadi söyleyin :)

 

Ama yine de sizi de anlıyorum elbet,

 

Bakara(*) Sûresinin 44 . Ayetinde

Siz Kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?

 

diyen Rabbimin bu sözü sürekli tokat gibi çarparken her günümde,bu sözü unutan nice müslüman varken,sanırım kıyıdan köşeden bir yerlerden hep haklı kalacaksınız.Kendi adıma konuşacak olursam,ben kötüyüm,nefsim kötü,düşüncelerim,beynimin bir taraflarında hep kötüye eğilim var,ben yeterince iyi bir kul olamıyorum,ama dinimin çok güzel,Kitabımın( Bakara Sûresi 136 Deyin ki: ?Biz Allah?a, bize indirilene (Kur?an?a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa?ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab?lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.? )

çok yüce olduğunu biliyorum..Rabbim yoluna iletsin,o yolda sabit kılsın ve bu canı O nun dini üzerine alsın..Amin..

 

İnandıkları halde yanlış yolda olanların ne şekilde ıslah edilebileceğini düşünüyorsunuz peki?Siz bir bayansınız ve dinde halen bayanların doğru düzgün bir kendini ifade etme imkanları dahi yok,öyle değil mi?Düşünsenize,bir yere girseniz,10 tane erkek ilahiyatçı arasında konuşmak isteseniz ne kadar ciddiye alacaklar anlatmak istediklerinizi?Onların kalıplarına uymadığınızda size acaba ateistlerin gösterdikleri kadar saygı gösterirler mi?Camilerdeki konumunuzu nasıl değiştirebileceksiniz?Fikirlerinizi savunmak için ne tür araçlar ve olanaklar bırakılmış durumda size?

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçek islam Muhammed'in 40 yaşından sonra efsunlandığını,büyük adam olduğunu iddia ederek yarım yamalak dilbilgisiyle söyledikleri ve çocukluk ve gençliğinde yapamadıklarını o yaştan sonra ne yaparsam kardır anlayışıyla yapmaya girişmesidir,tabi aynı zamanda bunun getirdiği sonuçlardır.Bugün lafı edilen 'Gerçek İslam' iddiasının içi boştur.Dinler dürüstlüğü emrediyor,din adamları dürüstlüğü yüceltiyorsa,önce kendi dinlerinin koskoca bir yalan olduğunu itiraf etmelidirler.

 

Bu canım var oldukça ben Kur'ana tutsağım

Muhammed Mustafa'nın yolundaki toprağım

Benden,başka bir sözü nakledenler olursa

Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım

HZ.MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

 

Hadis.

 

"Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabb'ından naklen anlatıyor: "Allah şöyle buyurdu; 'Ey Ademoğlu, seni kendim için yarattım. Eşyayı da senin için yarattım. O halde kendim için yarattığımı senin için yarattığımın ayarına düşürme."

 

"Ameller; niyetlere göredir"...

 

Tüm sistemler, "İZM" ler, gerçeğin ancak bir parçasını elinde tutar. Gücünü bir öncekinin yanlış ve noksanından alır. Bir kaç parlak sloganla doğru'yu oynamaya çalışır. Genelde her yeni fikir yanlışda olsa bir süre için gerçek gibi görünür. Bu yüzden başlangıçta maya tuttu sanılır. Fakat yapayın ömrü azdır. Bir gözlem doğrular görünürken onu, bir süre sonra bir diğeri yalanlar, bir düşünce desteklerken,bir başkası çürütür. Gerçeğin yanında kısadır "YALANIN" ömrü.. Bir süre sonra bu

yollar fosilleşir. Bir kaç sloganla beliren düşüncenin gerçekte ne olduğu, zaman labaratuarında deneyle doğrulanır...

Küçük şey yoktur...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir kaç soruya cevap 5820203.jpg

Bir kaç soruya cevap

 

 

Allah ile Aldatmak kitabının yarattığı sarsıntı artarak devam ediyor. Ve yüzlerce insan, günlerdir soruyor:

 

 

 

“Allah ile Aldatmak kitabını niçin yazdın? Bizleri ‘Allah’ adına kimler, nasıl aldatıyorlar?”

 

 

 

Bir kere daha cevap vereyim:

 

 

 

‘Türkiye’yi Kemiren İhanet: Allah ile Aldatmak’; asırlarca sürmüş olan ve bugün hâlâ devam eden bir tahribe karşı yazıldı. Başka bir deyimle, Batı’nın, İslam dinini emperyalist bir siyaset aracı olarak kullanmasına ve bu kullanımın Türkiye’de yarattığı tahribata karşı bir uyarı ve bir çıkış yolu olarak yazıldı. Dinimizin adını değiştirerek, Türkiye ve din üzerinde oynanmak istenen oyunları deşifre etmek için yazıldı.

 

 

 

Bu oyunlarda Batı’nın olduğu kadar, onlara boyun eğmeyi kabullenen siyasetçilerimizin de büyük payı var.

 

 

 

Türkiye’de sosyal devleti çöküşün eşiğine getiren ‘sadaka ve iane kültürü’nün baş dayanağı, Allah ile aldatan siyasetlerin dokunulmaz, eleştirilmez tahakküm teolojileridir. Uzun yıllar içinde oluşmuş bu yarı müşrik teolojiye şimdi de Ilımlı İslam adı altında Haçlı emperyalizm destek veriyor.

 

 

 

Allah ile aldatmak, dini; çıkar, baskı, koltuk, egemenlik aracı yaparak kullanan bir sanayi koludur. Bugünkü iktidar ise bu sanayi kolunun saltanat dönemini temsil etmektedir. İşte ben bu kitabı, bu sanayi kolunun sürüklemekte olduğu felakete dikkat çekmek ve insanları uyandırmak için yazdım; özellikle de 3 sınıf aymazı uyandırmak için:

 

 

 

1. Siyasetçiler,

 

2. Aydınlar,

 

3. İş Adamları.

 

 

 

 

 

HARAM KAZANÇ VE RİYAKÂRLIĞA DÜŞMANIM

 

 

 

Benim eserlerimi en az okuyanlar ne yazık ki aydınlar, sonra da iş adamlarıdır. Ben, bilindiği gibi, haram kazanca ve kamu mallarının talanına düşmanım. Bu talana savaş açmış bir adamım. Dolayısıyla, ‘din’ ve ‘Allah’ adına halkın sırtından nasıl servetler yapıldığını halkımız da açıkça görsün, duysun istedim. Bunun peşini bırakmaya da niyetim yok.

 

 

 

Türkiye üzerine oynanan oyunların başında, bir adı da takıyye olan riyakârlığı kurumsallaştırarak, tüm değerleri yok etmek gelir. Kitabımda, Türkiye’de artık kurumsallaşmış olan 'riya’nın ülkeyi ne boyutlara taşıdığını da vurgulamak istedim. Bu riyakârlık saltanatının başında dinci riyakârlık vardır. Bunu Atatürkçü (!) riyakârlık izlemektedir.

 

 

 

Riyakârlığın tarihte en büyük iki düşmanı olan Hz. Muhammed ve Gazi Mustafa Kemal, riyanın aracı ve malzemesi haline getiriliyor. Bu oyun, tarihin en vicdansız oyunlarından biridir; belki de birincisidir. Bu oyuna karşı çıkmayı bir insanlık ve iman borcu saymaktayım.

 

 

 

Hz. Peygamber’in en büyük mucizesi; en berbat putperest kitleyi düzeltmek ve medenileştirmek oldu. Ancak yüzyıllar boyunca art arda gelen hanedanlar sayesinde riya saltanatlaştırıldı, kurumsallaştırıldı. Bir toplumda riyakârlık, üçkağıtçılık, haram kazanç kavramları yerleşip meşrulaşmışsa tüm değerler işe yaramaz hale gelir. Kur’an bunu şöyle ilkeleştirir:

 

 

 

“Yemin olsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan eylemin/üretimin/ibadetin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” (Zümer Suresi, 65)

 

 

 

Kendimizi aldatmayı meziyet saymak gibi saçma bir yola girmek istemiyorsak şunu görmek zorundayız:

 

 

 

Sınırları Balkanlar’dan Arabistan’a uzanan 6.5 asırlık Osmanlı İmparatorluğu’nda toplam 15.000 civarında cami vardı. Türkiye’de bugün yüz bin civarında cami var!

 

 

 

Türkiye’de bütün İslam dünyasının toplamından daha fazla cami olduğunu biliyoruz. Şunu da biliyoruz: Bir tarafta din siyaseti ve ticareti, diğer tarafta, hırsızlık, arsızlık ve canilik almış yürümüş durumda. Türkiye’deki milyar dolarla ifade edilen vurgunlara bir bakın; başlarında dinci vurgunculuğu yani Allah ile Aldatma soygunculuğunu göreceksiniz. İşte Mercümek olayı, Deniz Feneri vurgunu, gurbetçilerin paralarını gasp eden Yimpaşlar, Anadolu halkını soyup perişan eden İhlaslar...

 

 

 

Bu soygunu nasıl başardılar? Allah ile aldatarak. Yani, din üzerinden yürütülen riyakârlığı işleterek. Şirkin en ********* biçimi işte budur.

 

 

 

 

 

ÖLÇÜ HELAL KAZANÇTIR, NAMAZ DEĞİL

 

 

 

Hz. Peygamber bakın ne diyor:

 

 

 

“Bir adamın namazı, niyazı sizi aldatmasın. O adamın dirhem ve dinarla yani para ile olan ilişkisine bakın.”

 

 

 

Bir de şu var: Hepimizin gözleri önünde, Allah ile aldatma talanının öncülüğünü devlet yapıyor. İslamiyet'te din sınıfı yoktur; namaz kıldırana para ödemek yoktur; İslam bunları yasaklamıştır. Gel gör ki, Türkiye’de 2 katrilyon harcamanın yapıldığı bir din sektörü var. Bu saltanat değil de nedir, riya değil de nedir?

 

 

 

Riyakârlığın Türkiye’de maskesini düşüren tek lider Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Bunun içindir ki, İslam dünyasının son yüzyılda en samimi ve güven verici İslamî gelişim ve oluşumları, Mustafa Kemal Atatürk’ün vücut verdiği zihniyetin ürünü olarak Cumhuriyet Türkiyesi'nde gerçekleşmiştir. Atatürk mirasından geriye gidiş, İslam’ın gerçek anlam ve yaşantısından da geriye gidiş olmuştur. Dinin ve dindarlığın yerini Allah ile Aldatma yani dincilik almıştır.

 

 

 

Büyük Atatürk’ün buyurduğu gibi: “Hak olan Kur’an, haksızlığı kabule vasıta yapılmıştır.”

 

 

 

Allah ile Aldatmak kitabımda da sıkça değiniyorum: Hiçbir kitle, aldatılmak istemeden aldatılamaz.

 

 

 

 

 

ATATÜRK’ÜN DİN ANLAYIŞI

 

 

 

Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nı zorluklara göğüs gererek, 3 kuruşa muhtaç bir halkın gayretiyle kazandı. Bu gayretin motor gücü, anti-emperyalist İslam’ın iman çocukları olan Müdafaa-i Hukukçuların, Gazi Mustafa Kemal’in ve Türk halkının zulme karşı direnci ve mücadele azmiydi.

 

 

 

Dine, Kur’an’ın isteği yönünde akılcı bir yaklaşım, toplumsal dirayet, bir tek Atatürk döneminde gerçekleşti. Ölümsüz Gazi, İslam dinini Elmalılı’nın tefsiri olarak önümüze koydu. TBMM’nin kararı ile yayınlanan o büyük tefsirin yayın harcamalarını da kendi kesesinden yaptı. Böylece dünyaya ve milletine gösterdi ki, o tefsirin vücut bulmasında onun gönlünün hasreti de pay sahibidir.

 

 

 

Bütün bunlar unutuldu, bütün bunları yapan lider ‘dine muhalif’ gösterilmeye başlandı. Halk, Haçlı emperyalistlerin fesat propagandalarıyla aldatıldı. Esas bağrına basması gereken önderine kuşku ile bakmaya zorlandı. Tarihin en büyük vicdansızlıklarından biri tam bu noktada işlendi.

 

 

 

Türk halkı, Haçlı emperyalizm tarafından kurulan tuzağa ne yazık ki düştü. Türkiye’de bugün halk, besmeleyi çekip bir çuval kömür verene teslim oluyor. Ciddî bir yozlaşma var. Türkiye’de toplumun temel mutsuzluk ve umutsuzluk sebebi işte bu sosyal kokuşmuşluk, bu nankörlük, bu vurdumduymazlıktır.

 

 

 

Ben, Türk halkının yıllardan beri ilk defa bu kadar mutsuz, umutsuz ve karamsar olduğunu görüyorum; araştırmalar da bunu doğruluyor. Ekonomi yine duraklamaya girdi. Firavun, Karun ruhlu kadrolar Atatürk’ün kurduğu demiryollarını yaymak yerine, çıkar ve oy uğruna, demiryollarını felce uğratıp karayollarına oluk gibi paralar akıttılar. Bütçemizin büyük kısmı işte bu yüzden petrol alımı için dışarı gidiyor.

 

 

 

En güzel sahillerimiz yıllarca kömür depolarıyla doluydu. İktidarlar, saltanatı meşrulaştırdı. Bu ülkenin halkına yaptıkları kötülükler kelimelerle ifade edilemez. Halk da maalesef bunlara alıştı, kabullendi, hesap sormadı, işin kolayına kaçtı.

 

 

 

Halk, şimdi, bu hatalarının faturalarını acı bir kahırla ödüyor.

 

 

 

 

 

ALLAH İLE ALDATMA KİTABININ ARDINDAN NE GELECEK?

 

 

 

‘Kur’an’daki İslam’ benim eserlerim içinde opus magnum (baş eser) sayılırdı. Bana göre hâlâ öyledir. ‘Allah ile Aldatmak’ bir uyarı manifestosu. Ama birçok insan Allah ile Aldatmak kitabını benim ana eserim sayma eğiliminde.

 

 

 

Allah ile aldatmak, on beş yıldır devam eden bir büyük çalışma havuzunun ilk ürünüdür.

 

 

 

6500 sayfalık bir havuzdan bahsediyoruz. ‘Allah ile Aldatmak’ bu havuzun ilk eseridir. Bunun ardından (büyük ihtimalle 2009 yılı içinde), hayatımdaki en önemli eserlerimden biri diyebileceğim ‘Türk Bağımsızlık ve Aydınlanma Savaşı’nın Kur’anî Boyutları’ gelecek. Sonraki önemli ürün, ‘Yakın Tarihimizde Molla-Papaz İşbirliği’ni konu eden eser olacak.

 

 

 

Havuzun ana eseri ise büyük olasılıkla 3 ciltte tamamlanacak olan ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İslam ve İslam Dünyası’ olacaktır.

 

 

 

Bu ana eserin tüm dünyada gündeme oturmasını ve büyük uyanışlara vesile olmasını bekliyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Saygıdeğer ftoyd,size göre ben şimdi farkında olmadan o ifadelerimle bir Kuran mucizesine işaret ettiysem,bunu aynı zamanda ateizmin bir mucizesi olarak yorumlamama izin verir misiniz? :)

 

Yaşar Nuri Öztürk ile sizin fikirleriniz arasında belki hıristiyan misyonerliği ve diğer iki dine bakış farkı ayrıntıları dışında bir paralellik olduğu anlaşılıyor.Ben de 90'lı yıllardan beri Öztürk'ü sürekli takip ederim,dini açıdan bire bin katan uydurmacıların hep karşısında olmuştur.Ama bence onun da sizin gibi özünde deist olması,yani olur ya,kitapları gün gelip tümden reddetse dahi mutlak iyi ve üstün sevgisiyle herşeyi kuşatan bir Yaratıcı'ya inancının herhangi bir zarar görmeyecek olması kuvvetle muhtemeldir.Aslına bakarsak ''Tek kaynak Kuran'dır.'' düşüncesinin de özünde yatanın ''Tek kaynak mutlak güç sahibi Yaratıcı'mdır.'' düşüncesi olması doğaldır ki inanç kitaplara sıkıştırılmasın.Ne dersiniz,sizin açınızdan bu görüş kabullenilir midir?

 

Paralellik olup olmadığını bilmem ama(çünkü ne bir kitabını ne de Kuran tefsirini şimdiye kadar okudum), tek kaynak Kuran düşüncesinde olan her müslümanda aynı paralellikleri illaki göreceksinizdir.Bir noktada,çokta farklı insanlar olsak, dinde dikkat çektiğimiz,önemle vurguladığımız her kavramda aynı izler olacaktır.Çünkü Kuranla gelen eğitim demek,Allahtan gelen eğitim demek ki,imanlılarda az biraz aynı işler.Ne zaman ki olay Kuranı aşıp başkalarının Kitaplarıyla din anlamaya varırsa,insan çeşidi kadar mezhep,insan çeşidi kadar farklılıklar ve tamamen uç guruplar oluşmaya başlar.Bırakın müslüman alemini, diğer Kitap ehilleri tam anlamıyla Kitaplarına tutunsalar,yine aramızda fark namına bişey kalmaz.Kurandan kendimce fikir yazan bana,İncil i iyi okuduğunuz anlaşılıyor diyen hristiyanların halleri gibi..

 

 

Yine de en azından hayatını okusanız birşey kaybetmezsiniz herhalde.Bilemiyorum,belki de gereksiz bir kafa karışıklığı yaşama riskine karşın,kuşku olasılığını altetmek açısından okumuyor ve imana daha sıkı sarılma yoluna gidiyorsunuzdur.Gerçi forumda inanmayanların yazdıklarını sürekli okuyorsunuz,galiba bu zaten imana daha da sıkı sarılmanızın bir faktörü oluyor.İnanan birisi kendisinin inanmayanlarla da imtihan edildiğini düşünür.Bunun yadırganacak bir durumu yok sizin açınızdan düşününce.Ama benim gibilerin değişmedikleri takdirde çatır çatır yanacağına inanıyorsunuz,değil mi,hadi hadi söyleyin :)

Sorun kuşku yaratma olasılıkları değil,zamanında Turan Dursun un kitaplarını baş tacı etmiş,bu forumda ve nice yerde ateistlerin fikirlerini gören ben için,şu an imanım ve kuşku duymamla ilgili bir sıkıntım olamaz.Ben bi kere Allah a imanlıyım, ve ben Kitaplarının tümünün ondan olduğuna kalben,tam bir güvenle iman etmişim.İmanımdan sonra hayatıma farklı karışan Rabbimin dostluğuna bu saatten sonra unutup nankör düşersem,vay benim halime ki,Rabbim bana nimetlerini unutturmasın ki,hayatta sayamam.. Ama kafa karışıklığı başka işliyor bu konularda,daha doğrusu kafa kirliliği..Şimdi bi alışveriş merkezinde,mescitte başıma gelen bir olayı anlatayım.Bir bayan,namazımdan sonra ,secdeden kalkarken ayağımı destek alıp denge için biraz kaldırmamdan hareketle,baş parmağım yerden kalkarsa namaz esnasında,namazımın bozulacağına dair bir fikir sundu .. şimdi siz bunun hurafeliğini kavrasanızda,dikkate değer dahi bulmasanızda,namazınızın ortasında her ruku olayında parmağınıza baktığınızda ,bu muhabbeti hatırlamanız ,bana göre vesvesenin en önde gidenidir. Rabbimi tenzih ederken eksik sıfatlardan,kaptırmışken kendimi okuduğum arapça kelimelerin anladığım anlamlarına,ortada bir parmak düşüncesi.Bu korkunçtur bana göre.. Tabi Peygamberimiz döneminde olmayan spiralli kadının elinden yemek yenmez gibi hurafeler,bu gurup gibi takılmıyor çok şükür kafaya,çünkü hurafenin artık aşmış halleri olarak duruyorlar bi taraflarda. Hadi bunları da geçeyim,bırakın başka kitaplarda hurafe yüklenmeyi,sağolsunlar Kuran da bile parantez arası olmayan şeyleri öğretiyorlar bize.Hala hüdhüd olayını Süleyman mesellerini düşününce ya da karıncaları,aklıma Belkıs diye isim takılıyor.Ya da ikindi namazını kaçıran Süleyman ın atlarını kestiği takılıyor,halbu ki başka Kuran da aratmaya kalksam bir yere,foruma aktarayım diye,bi bakıyorum bulamıyorum,e Kuran da okudum,şimdi neden yok,çünkü falancanın mealinde gördün,Kuran ın kendinde aslında yok.Bu yüzden en sade halleriyle ,en öz türkçeyle çevirilere hasret beklemedeyiz ve temkinliyiz..Dil bilimcilerine acilen ihtiyaç duymaktayız,en azından yoğun iş hayatımda bi türlü Arapçayı dil olarak üzerine düşüp öğrenemiyorum çünkü.

 

 

İnandıkları halde yanlış yolda olanların ne şekilde ıslah edilebileceğini düşünüyorsunuz peki?Siz bir bayansınız ve dinde halen bayanların doğru düzgün bir kendini ifade etme imkanları dahi yok,öyle değil mi?Düşünsenize,bir yere girseniz,10 tane erkek ilahiyatçı arasında konuşmak isteseniz ne kadar ciddiye alacaklar anlatmak istediklerinizi?Onların kalıplarına uymadığınızda size acaba ateistlerin gösterdikleri kadar saygı gösterirler mi?Camilerdeki konumunuzu nasıl değiştirebileceksiniz?Fikirlerinizi savunmak için ne tür araçlar ve olanaklar bırakılmış durumda size?

 

Saygılar...

İnandığımız halde yolumuz yanlışsa,Allahın Kitaplarına sıkı sıkıya tutunup,defalarca okumak bizi eğitecektir.Okudukça,kendimizi sorguladıkça,bi bakmışız hatalar git gide azalmış..Bu arada bu anlamda düşünürseniz,ıslah eden sadece Allahtır,kul değil.Kula görev sadece zulmün olduğu noktalarda düşer,bozgunculuğun olduğu noktalarda..

Dinde bayanın ifade imkanı yok demek yanlış bir görüş .Eğer ortamda,dinde ileri gitmiş, hani bizim takva dediğimiz olguda üstün erkekler varsa,haklısınız konuşmak biz bayanlara çok düşmüyor,hatta çoğu konuyu erkeklerimizin bize öğretilerinden öğreniyoruz denilebilir dinlerde.Kutsal Kitaplarda,kadına böyle ortamlarda çokta konuşma hakkı tanınmıyor ve susmak tavsiye ediliyor.Ama unutmayın ki,bizler her ne koşulda olursa olsun,hakkı savunmakla emrolunuyoruz.Yani ortamda dine aykırı bir durum,kendi algımızda din ile Allahın emri ile çelişen bir durum varsa ,bir tartışma esnasında haklı olan karşı taraf ,haksız olan kendi tarafımızdan biri bile olsa,hakkı söylemekle yükümlüyüz.Camilerimizin ya da ilahiyatçılarımızın çoğunda,malesef dinle alakası olamayan hadissel öğretiler ağır bastığından ,bence kadınlı erkekli Kuran yakınen ehline olan ihtiyaç her geçen gün daha bir aciliyet kazanmakta.Fikirlerimi şu anki mevcut haksız durumlarda erkeklere karşı savunabilir,tartışabilirim korkmadan,ama tartıştığım ortama Kuran ehli bir erkek gelip,benim adıma benim savunmamı yaptığında susmayı ve ortamı ona bırakmayı uygun bulurum.Gibi bişey işte,bu konu fazla derin ve anlatımı zayıf kalan bir olgu.Olayın özüyse tamamen biyolojik aslında :)

 

Saygılar..

 

 

Pardon saygı konusunu atlamışım bu arada,bırakın saygıyı dindar olamazsın diye islami bi kaç siteden atıldığım oldu..Hadisleri reddettiğim için ,asla dindar olamazsın diyen nice müslüman çıkar saysak.Ha aynı oranda sizde her ateisti kendiniz kadar saygılı düşünmeyin lütfen.Nice kanalda,bu forumda ki gibi seviyenin korunmadığı nice alanda, normal bizim gibi dindarlara ne yaklaşımlar ne saygısızlıklar gördüm. Onlara bakıp ateist genellemesine mi gideyim,asla.Hele hele arada nice deist var ki,benim için değerlerini anlatamam,Rabbim kalplerini Kurana açsın. Kısacası saygılar bizsel olgular bence. Siz iyisiniz ya da bir Muki iyi ya da bir Demirefe çok değerli ama bu demek değil ki, herkes eşit değerde sizden hareketle.. Tıpkı bizlerden bazılarının iyi olmasının,dinimiz adına oluşmuş kötü önyargıya yetmemesi gibi aynı oranda. Ortada ki felsefe ya da ideoloji ile,insan davranışının sonuçları ayrılmadıkça kafalarda,zaten bölünme ve sürekli savaşlılık hali tüm dünya için kaçınılmaz.Yani siz gibi olmayana dayatma her alanda sıkıntı ve medeniyet karşıtı.Evrensel bir olguya ne zaman ulaşılır,onunda vakti Allah katında..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu arada çatır çatır cızbız olup olmayacağınız kararını Allah verecektir.Siz insan olarak iyi olup olmadığınızın sorgusunda etrafınıza iyi oldukça hele hele ailenize anne babanıza,Rabbimin yolları hiç belli olmaz.Allah seçerse ve kurtarırsa ne mutlu size,Allah daha kötü bir insan olmanıza izin verirse de artık ,sadece elden dua gelir ama ,aması bile Allahın takdirinde..Hüküm O nun,O ne dilerse siz o olacaksınız. Şu anki haliniz kadar. Şöyle söyleyim,zamanında Turan etkili olmsaydı,şimdi ki başımın tacı Kuran olmayacaktı belki..Anlamak için ha deyince olmuyor bu işler,epey hem de epey bir zaman alabiliyor,ama bazende hiç ummadık anda ha deyince oluveriyor.Dedim ya,Allah ın yollarına akıl ermez,O ne dilerse öyle olur..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.