Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİPNOT'lar...


DİPNOT

Önerilen İletiler

O türküyü kim söyledi?..

 

 

ZÜLFÜ Livaneli, “AKP’nin her söylediğine gözü kapalı karşı mı çıkmamız gerekir” diye soruyordu üç gün önce...

Hâşâ...

 

Ben bu soruyu aydınların geçiş dönemlerinden tanırım, iyi bir sorudur. Ve aydın yanıtını kendisi verir:

 

“Hayır...”

 

Nitekim Zülfü Livaneli köşesinde, “Sağcı parti (AKP) evrensel insan hakları boyutunda bir çözüm getirmeye çalışıyor, kan dursun diyor” diyerek yanıtını veriyor aslında.

 

*

 

Livaneli “Sağcı partinin getirmek istediği evrensel insan hakları boyutundaki o çözümün” bir tek satırını biliyorsa bize de söyleyebilir mi?..

 

İktidar tüm ısrarlara rağmen “açılımını” açmıyor çünkü...

 

Bilen yok...

 

Apo dahi hücresinden “yol haritasını” açıkladı. Ama AKP “açılımını” bir türlü söylemiyor...

 

Peki, Zülfü Livaneli nereden biliyor çözümün “evrensel insan hakları boyutunda bir çözüm” olduğunu?..

*

 

Pekiii...

 

Evrensel insan hakları “hukuk” içermez mi?..

 

İçerirse; binlerce insanın ölümünden sorumlu bulunup cezaevinde ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiş birisi, devleti nasıl parmağında oynatabiliyor?..

 

Ya da evrensel insan haklarının içinde “demokrasi” yok mudur?..

Varsa; Türkiye bilmediği bir şeyi tartışmıyor mu, toplumdan saklanarak, kapalı kapılar arkasında, gizli, esrarengiz...

 

Peki evrensel insan haklarının içinde biraz olsun “insana saygı” bulunmaz mı?..

 

Bulunursa; namus-şeref yemini edip devletten maaş alanlar, devletin ordusuna kurşun sıkanları hâlâ terörist saymıyorlar... Ve ülkenin Başbakan’ı onlarla görüşürken “Başbakan” olmaktan bir saatliğine çıkıveriyor...

 

*

 

Zülfü Livaneli, cumhuriyet devrimlerini silen AKP’yi “İyi şeyler de yapıyor” diye destekleyebilir artık...

 

Ama kim söyledi o türküleri?..

 

Gençlerimizin ellerinde “aydınlık” adına yakılmış mumlarla ve çığlıklarla katıldıkları o türküler kimindi?..

 

Bizim evde durmadan çalan o kırkbeşlik...

 

Kimdi o?..

 

 

 

 

 

 

 

 

78772979.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaralı duygular...

 

 

DÜN Zülfü Livaneli aradı.

 

“En sevdiğim yazardan, tüm duygularını paylaştığım insandan böyle bir yazıyı hak etmedim” dedi...

Doğrusu canım sıkıldı...

 

O öğrenci evindeki kırkbeşlik dönmeye başladı kafamın içinde...

 

Bir an için yazı yazmayı bırakmayı düşündüm.

 

Bu pis siyasi çekişmelerin ortasında, bu kirli ikiyüzlülüklerin arasında... Biz de, doğuda bir köy duvarının dibinde taş oynayan küçük Kürt kızıyla aynı şeyi paylaşıyorduk aslında:

 

Bu kirli oyunların kurbanı olmayı...

*

 

Zülfü Livaneli telefonda, “Seninle aynı duyguları, aynı düşünceleri her zaman paylaştım. AKP’nin karşı çıktığım ve karşı çıkmaya devam edeceğim birçok temel politikası var. Ama iyi bir şey yapılacaksa sırf yapandan dolayı niye engel olalım dedim. Peki asıl bunları yapması gereken CHP niye yapmıyor dedim yazımda. Sen cümlemin tamamını almamışsın. O türküleri söylemeye devam edeceğim. Çünkü laiklikten, Mustafa Kemal aydınlığından, demokrasiden yanayım. Son nefesime kadar da böyle kalacağım” dedi.

 

Ben de ona, sadece benim değil, tüm Türkiye’nin bunu böyle algıladığını söyledim.

 

Sabahtan beri gökten yağan okur mesajlarını ona kanıt gösterdim; “Bir tek olsun haksızsın mesajı yok” dedim.

 

O zaman Livaneli, “Belki ben yeterince anlatamadım” diyerek

bana hak verdi.

 

*

 

Ben anladım aslında:

 

Ozan iyimserliği ile yazar alınganlığı çatışmıştı...

 

Oysa muhatabımız siyasette duygular yoktu...

 

Ne “eğil salkım söğüt” eğilir... Ne satırların arasına giren küçük kız taş oynar doğuda bir duvarın dibinde...

 

Pis ortamın pası-kiri, yaklaşan her hoşgörüyü, her iyimserliği böyle kirletiyordu sadece...

 

Kendini, sevenlerine belki de yeniden anlatmak Zülfü Livaneli’ye düşer...

 

Ben ise yeniden buldum kırkbeşliği, özenle, elimi sürmeden, dirseğimle tozunu sildim, taktım makineye...

 

Döndü kırkbeşlik...

 

Onlara sözümüz var; çocuklarımıza aydınlık bir dünya bırakmak için didinirken, vurulan-yaralanan duygularımıza yandım bu kez...

 

78772979.gif

 

:clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİZ...

 

Acılarımızı paylaşan, sevinçlerimizi çoğaltan bizdik...

Bizdik Diyarbakır cezaevinde, Eskişehir’de, Aydın’da...

12 Mart’ta ve 12 Eylül’de Türk-Kürt ayrımı yapılmadan işkencelerde ölen, zindanlara atılan...

Kıyımlarda yanan bizdik, şafaklarda boğulan, Manisa’da 14 yaşında tutuklanıp Buca cezaevine konulan...

Anneydik, babaydık, kardeştik ve bizdik aynı yolun yolcuları olan...

Nasır tutmuş yüreklere, askeri ve sivil faşizme, şoven milliyetçiliğe, etnik ayrımcılığa karşı direnen...

Bizdik Nâzım’ın Ahmet Arif’in Kemal Burkay’ın, Ataol Behramoğlu’nun şiirleriyle beslenen...

Bizdik Orhan Kemal’in, Yaşar Kemal’in romanlarıyla gençlik yıllarımızı geçiren...

Şimdi sahneye konulan bir kirli oyunu seyrederken birbirimize düşüyoruz...

Emek-sermaye çelişkisini, sosyalizmi, halkların kardeşliğini unutup birbirimizi yiyoruz...

Kendi düşüncelerimizi bir kenara itip, din bezirgânlarının, dönek solcuların, eski faşistlerin, satılmışların tezgâhına geliyoruz.

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİZ...

 

Acılarımızı paylaşan, sevinçlerimizi çoğaltan bizdik...

Bizdik Diyarbakır cezaevinde, Eskişehir’de, Aydın’da...

12 Mart’ta ve 12 Eylül’de Türk-Kürt ayrımı yapılmadan işkencelerde ölen, zindanlara atılan...

Kıyımlarda yanan bizdik, şafaklarda boğulan, Manisa’da 14 yaşında tutuklanıp Buca cezaevine konulan...

Anneydik, babaydık, kardeştik ve bizdik aynı yolun yolcuları olan...

Nasır tutmuş yüreklere, askeri ve sivil faşizme, şoven milliyetçiliğe, etnik ayrımcılığa karşı direnen...

Bizdik Nâzım’ın Ahmet Arif’in Kemal Burkay’ın, Ataol Behramoğlu’nun şiirleriyle beslenen...

Bizdik Orhan Kemal’in, Yaşar Kemal’in romanlarıyla gençlik yıllarımızı geçiren...

Şimdi sahneye konulan bir kirli oyunu seyrederken birbirimize düşüyoruz...

Emek-sermaye çelişkisini, sosyalizmi, halkların kardeşliğini unutup birbirimizi yiyoruz...

Kendi düşüncelerimizi bir kenara itip, din bezirgânlarının, dönek solcuların, eski faşistlerin, satılmışların tezgâhına geliyoruz.

 

Saygılar...

DİPNOT...

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zeynep’in okulu...

 

 

ZEYNEP’in okulunu yıktılar.

 

 

Bu yazıya başlarken, gözümün önüne Abant Gölü kıyısındaki o küçük kız geliyor. Bowling oynamıştık. Deliğini bulamayıp Zafer’le topu karpuz gibi kucağımıza aldığımızda bizi ti’ye alıyor, peşinden kıkır kıkır gülüyordu...

 

Bir süre sonra Zeynep melek olup uçtu.

 

Zafer Mutlu çok ağladı bebeğinin arkasından. Sonra hiç olmazsa onun anılarını yaşatmak için o okulu kurdu.

 

*

 

Sadece İstanbul’da kaç yüz kaçak tarikat okulu var, kaç yüz kaçak dergâh var, kaç kaçak kurs var, sayısını bilemeyiz.

 

Tümünü görmezlikten geliyorlar...

 

İstanbul’un dört bir yanına “Müslüman mahalleleri” kurdular, tümü orman arazileri üzerinde ve kaçak...

 

Ama Milli Emlak ile anlaşma yaparak, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ruhsat alarak kurulmuş Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı’nın okulunu bir sabahın karanlığında gelip yerle bir ettiler.

Zeynep’in okulunu yıktılar...

 

*

 

Bu yıkım sanki sıradan gibi gelse de, Türkiye’de nelerin olduğunu anlatır bize.

 

Tarikat şıhlarının en olmadık yerlere gömülmesi için toplanıp kararname çıkartan AKP kabinesinin ve Başbakan’ın, bir koca vakıf okulunun yıkılmasından haberleri yok muydu sanıyorsunuz?..

 

Zafer Mutlu’nun yönetimindeki Vatan Gazetesi’nin biat etmemesinin de ötesinde, Türkiye’yi her gün biraz daha ele geçiren baskı-korku rejiminin binlerce yıkımından sadece birisidir bu...

 

Kendisine boyun eğmeyenlere verilen, ama sizin umursamadığınız cezalardan sadece bir teki...

 

Sindirme-yok etme politikalarının bir küçük ucu...

 

Giderek dozunu arttıran faşizmin, sizin göremediğiniz bir yanı...

 

*

 

Her şey bir yana...

 

Bir an için okuyup, büyüyüp, çağdaş Türkiye’nin çağdaş bir genç kızı olarak ülkesi için çalışma hayalleri olan Zeynep’i düşünün...

 

Onun yarım kalmış hayallerini, geride kalan yaşıtlarına yaşatmak için kurulmuş okulunu, intikam duygularıyla yıkanları hâlâ görmüyorsanız, hâlâ tanımıyorsanız, hâlâ anlamadıysanız...

 

Biz ne yapabiliriz...

 

Bir gün benzer bir ulusal enkazın karşısında kaldığınızda, belki hatırlarsınız; Zeynep’in okulunu...

 

 

 

 

78772979.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP tarih yazmış...

 

Evet, ortaçağ tarihini!

 

Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöllerin günlüğünden:

 

Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı...” wink.gif

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR MUHASEBE...

Cumhuriyet tarihinde altmış hükümet gelmiş, geçecek…1923’ten bugüne dek altmış hükümet ve 26 Başbakan…Gelip de gitmeyen o kadar çok Başbakanlarla, gelip de gitmeyen o kadar çok iş yapmayanlarla dolu bir Cumhuriyet tarihi var ki, bugünkü halimiz bunun göstergesi değil mi?...

 

Aaa bu arada...

Altmış birincisi ne olur, kim olur?

Gidişata bakılırsa ha Ali Veli ha Veli Ali!...

 

Saygılar...

DİPNOT...

Tarih: Düzenleyen: DİPNOT
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Barış sadece savaş olmaması değildir. İnsanların polisten, askerden, iktidardan, adaletsizlikten, eşitsizlikten, din ve cemaat baskılarından korkmamasıdır. Barış sosyal adalet düzenidir. Aç, yoksul, işsiz kalmamaktır. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar!” derler ki doğrudur. Barış, fırından çıkmış taze ekmektir, çocukların korkudan altına işememesidir.

 

 

b-263570-zeytin_dal%C4%B1.jpg

 

1 Eylül Dünya Barış Gününüz kutlu olsun...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...

Bugün:

“Hamas terör örgütü değildir!”

“Kudüs’ün kaderi İstanbul’un kaderinden, Gazze’nin kaderi Ankara’nın kaderinden; Ramallah’ın, Refah’ın, Hanyunus’un, Beytüllahim’in kaderi Konya’nın kaderinden ayrı değildir!”

diyen RECEP BEY, yarın da;

PKK terör örgütü değildir!”

“Türk bayrağı Filistin bayrağından; Atatürk Yaser Arafat’tan farklı değildir”

derse şaşıracak mısınız?

Sizi bilmem ama, ben asla şaşırmayacağım!

Çünkü...

2001′de Amerika’da “BOP EŞ BAŞKANI” olduğunu açıklayan,

2003′de ABD’NİN IRAK İŞGALİNE ve ANADOLU’DAN IRAK’A SEVKİYAT YAPMA İSTEĞİNE yeşil ışık yakan,

2004′te ve 2005′de YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ alan,

2008′de ERGENEKON TERTİBİYLE yurtseverlerini tasviye eden,

2009′da KÜRT AÇILIMI’YLA, “TERÖRLE MÜCADELE” YERİNE “TERÖRLE MÜZAKERE” SÜRECİNİ başlatan,

2010′da BAŞKANLIK SİSTEMİ’Nİ TARTIŞMAYA açan,

2010′da MAVİ MARMARA OLAYI SONRASINDA İSRAİL’E BAĞIRIP ÇAĞIRARAK 2. KEZ (ilki One Minute Olayı) ARAP DÜNYASI’NDA KAHRAMANLIĞINA soyunan birinin amacı başka ne olabilrki...

...

Saygılar...

Gözlem...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilirsiniz...

Osmanlı’nın çöküş döneminin “İslamcılık” aldatmacasını,

ABD’nin ve AB’nin güdümünde

Ilımlı İslam”,

BOB Eşbaşkanlığı”,

Medeniyetler İttifakı gibi aldatıcı kılıflar altında üstlenip, son olarak

Gazze’ye yardım aldatmacası olarak sahneleyince,

dünyanın Türkiye Cumhuriyeti’ni Arap ülkelerinin güçsüz ve derbeder durumunda bir devlet gibi algılamasına bir kez daha neden olmuştur.

İslamcılık ve Turancılık için Mustafa Kemal’in koyduğu tanının bugün de ne denli doğru ve güncel değerde olduğu yeniden, ama ulusumuz ve devletimiz için utanç ve üzüntü verici bir biçimde anlaşılıyor.

Mustafa Kemal Atatürk, İslamcı ve Turancı politikacılar için şu nitelemeyi yapmıştı:

“Büyük ve boş hayaller ardından koşup yapamayacağı şeyleri yaparmış gibi görünen yalancılar.”

 

Saygılar...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Tamam İsrail’in yaptığı terör!

Peki PKK’nın yaptığı terör değil mi?

Daha yakın zamanda İskenderun’da 6 askerimiz daha şehit edildi.

Soruyorum; vatan görevi yapan gencecik fidanlara, nöbet değişimi esnasında pusu kurup ölüm kusanların yaptığı terör değil midir?

Öyle ise dün İsrail saldırısı için meydan organizasyonları yapan o sözde İslamcı örgütler, bir kez olsun PKK alçaklığı için neden aynı şeyi yapmazlar?

Bu grupların PKK’yı tel’in için bir miting ya da etkinlik yaptığını hiç duyanınız, göreniniz oldu mu?

Lafı dolandırmadan söyleyeceğim, bu sözde dinci güruh için Gazze’de ölen bir Hamasçı, PKK’nın şehit ettiği Mehmetçikten bin kere mukaddes ve makbûldür.

Öyle çünkü, Hamas güya Allah yolunun mücahidi, Mehmetçik ise kafir(!) devletin askeri!

...

Saygılar...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'de hükümetin terörist olarak görmeyi reddettiği ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile aralarında arabuluculuk yapmayı teklif ettiği Hamas, Mısır'dan başka bir arabulucu kabul etmediklerini açıkladı.

 

Mısırlı bir diplomat da, Başbakan Erdoğan’ın Hamas’la El Fetih arasında arabulucuk yapma arzusu için “Başkaları da denedi ama bir şey değişmedi” yorumunu yaptı...:)

 

Saygılar...

 

DİPNOT....

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Lafı dolandırmadan söyleyeceğim, bu sözde dinci güruh için Gazze’de ölen bir Hamasçı, PKK’nın şehit ettiği Mehmetçikten bin kere mukaddes ve makbûldür.

Öyle çünkü, Hamas güya Allah yolunun mücahidi, Mehmetçik ise kafir(!) devletin askeri!

...

Saygılar...

DİPNOT...

 

 

Acı ama gerçek!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 ay sonra...

Tuz da Dayanamadı!

 

Abdullah Gül, Çankaya’ya çıktığında, hakkındaki, “belgede sahtecilik”le bağlantılı olarak açılmış ünlü “Kayıp Trilyon Davası” sürüyordu.

Ayrıca Gül’ün daha önce de bir davadan hükme bağlanmış (sabıka) durumu da olmuştu.

Devlet Bakanıyken, “kişisel” harcamalarını “devlet”e ödetmekten “mahkûm” olmuş, cezasını faiziyle ödemişti.

Dava konularının akçe ile ilgili olması da dikkat çekiciydi, kısacası örnek bir yurttaş olmaktan oldukça uzak bir tutum ve durum.

Buna karşın Gül, hiçbir “çekince” duymadan görevi kabullenip Çankaya’ya çıkmıştı.

Üstüne üstlük bu “tür” olumsuzluklarının yanı sıra, Çankaya’yı, daha doğrusu Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini yaratan Atatürke karşıbir duruş da sergiliyordu.

Türkiye’ye en “ağır tahribatı laiklik ilkesi”nin yaptığını söyleyen;

Anayasamızın cumhuriyeti, laikliği tanımlayan, koruyan “ilk üç maddesinin çok ilkel” olduğunu bildiren;

Cumhuriyet döneminin sonunun geldiğini” açıkça ilan eden biriydi A. Gül.

Ama yine de “Laik TC Devleti”nin ve Ankara’nın tepesinde, Çankaya’da oturuyordu.

Çankaya’nın bu durumunu; Türkiye Gençlik Birliği’nin (TGB) kimi yöneticilerinden, kimi öğrenci konseyi başkanlarından oluşan bir grup öğrenciyi, Gülün kabul etmemesinin üzüntüsünü içimden çıkarıp atamadığım için anımsattım.

Çünkü; Gülün sözünü ettiğim durumlarıyla, gençleri kabul etmemesinin “nedeni” arasında bir bağlantı vardı sizlerin de gördüğü gibi.

Bu grup; Gülün seçtiği -bir eli yağda bir eli balda- on bir Öğrenci Konseyibaşkanıyla yapılacak söyleşide; türlü sıkıntıları olan yüz binlerce öğrencinin sorunlarının dile getirilemeyeceğini, dolayısiyle kendilerinin de bir kez dinlenmesini istiyordu.

Ayrıca bu gençlerin, Çankaya’da Cumhurbaşkanı’nca kabullerini engelleyecek bir durumları, görüşleri de yoktu.

Örneğin, poliste bir kayıtları bulunmuyordu; “sabıkalı” değildiler; hiç “mahkûm” olmamışlardı. “TGB” Başkanı İlker Yücelin dediği gibi “temiz”diler.

Yine örneğin, “1923 Devrimi”nin ilkelerine, “laik rejim”e karşı değildiler; tam aksine Atatürke, devrimine, laik çağdaş “Cumhuriyet”e, ülkenin bölünmez bütünlüğüne bağlılıklarını haykırıyorlardı her yerde.

Dolayısiyle bu konuda da, “Atatürkün Çankayası”nda Cumhurbaşkanı’nca kabullerini engelleyecek bir tutumları yoktu.

Ne var ki onların bu durumu, günümüz Çankaya’sı “sakini”nin bu konulardaki görüşüne, yaklaşımına taban tabana zıttı.

Dolayısiyle kabul edilselerdi, öğrencilerden biri şöyle bir soru sorabilirdi Güle: Sincan Mahkemesinin sizin de yargılanabileceğinizi bildiren kararını, “Cumhurbaşkanı makamının zedelenmesinden korkarım!” diye yorumladınız; görevi kabul ederken bu “korku”yu duyumsamadınız mı? Aklanmadan cumhurbaşkanı olmakta hiçbir sakınca görmediniz mi?

Ardından bir başka genç: “Laiklik ilkesine, laik sistem”e tümden karşı olduğunu açıkça ilan eden biri olarak; gerek milletvekili gerek cumhurbaşkanı olduğunuzda, “laik Cumhuriyet ilkeleri”ne “Atatürk ilke ve inkılapları”na bağlı kalacağınıza, milletin, tarihin huzurunda “namus ve şerefiniz” üzerine ant içtiniz; peki nasıl oluyor bu, diye sorsaydı, Gül ne yanıt verirdi dersiniz?

Ah bu çocuklar, bir türlü takıyyeyi öğrenemediler...diye hayıflanarak içinden geçirse de, ne denli bir sıkıntı içinde kalacağını, dahası, ülkede böyle bir tartışmanın da başlamasının korkusunu yaşayacağını kestirmek pek de güç olmasa gerek.

Ne ki bu öğrenci gençlere karşı, bu “utançlı” tutum Çankaya’yla noktalanmaz.

Bilindiği gibi Başbakan’ın Erzurum’da, üniversite öğrencileriyle yapacağı toplantıya çağrılmadıkları gibi, Erzurum’a da sokulmadılar.

TGB” ve Öğrenci Kolektifleri üyeleri bu gençlerin, İstanbul’dan yola çıkan otobüslerinin her iki saatte bir polisçe durdurulup, saatlerce sürdürülen kimlik kontrollerini Ulusal Kanalda izlerken, “işkenceye” varan dayanılmaz kertedeki “baskı” karşısında üzüntüden öte, derin bir “utanç” içinde kaldım.

Otobüsler hem bir ilçeye girerken hem de çıkarken durduruluyordu; “hayvan hırsızları”nı ya da “bomba” aramak için...

14” saatlik yolu, “9” kez arabaları durdurulan gençler, “30” saatte aldılar...

Açıkça görülüyor ki, AKP iktidarı, ülkede tuzu bile kokuttu.

Yaratılan bu “koku”da, bu çürümüşlükte “soluksuz” kalmaları için, başta eylemsel direniş olmak üzere bütün yasal haklarımızı kullanmalıyız.

Katılır mısınız?...

hukuk3.jpg

 

Sevgili Meriç Velidedeoğlu'na saygı ve sevgilerimizle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

BM Güvenlik Konseyi emperyal çıkarların hukuk bürosudur...

Geri kalmış bir islam coğrafyası...

Ve o nedenle hedef ortadoğu / Petrol ...

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kapitalizm terörist bir sistemdir.

Çünkü eşitsizliğe ve şiddete dayalı bir sistem...

Bu sistem binlerce Afrikalı halkın yaşayabileceği parayı bir zenginin cebine dolduruyor. İnsanlık suçu işliyor. Kapitalizm insan yaşamını yok ettiği gibi doğaya da hükmediyor.

Öyle bir model yaratmalıyız ki doğaya dönüş yapılmalı.

Felsefemiz bu olmalı.

 

Juan Manuel Sanchez Gordillo

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...

Hukukçu yetiştiriyorsunuz?

Nasıl yetiştiriyorsunuz?

Alelacele açtığınız hukuk fakültelerinde yetiştiriyorsunuz. Nasıl olsa ne laboratuara gerek var ne kitaplığa. Öğretmenin notları ne güne duruyor! Burada öğretim gören insanlar insanı tanımadan insanla ilgili karar verecek durumda buluyorlar kendilerini.

Aynı şey tıpta okuyanlar için de, başka dallarda öğrenim görenler için de geçerlidir. Hastaya herhangi biri olarak değil de falanca kişi olarak bakmak ilkesinden sık sık sözedilir.

Pekiyi, bıçak parası ne oluyor?

Hele hele insanların insanı tanımadan sanatçı olmaları kadar korkunç bir şey olamaz şu yeryüzünde. Kızımız ya da oğlumuz Beethoven’in sonatını çalıyor.

Çalıyor mu sizce?

Kendisine, öğretmenine, annesine bakarsanız çalıyor da öteye bile geçiyor. Konser bile verdi köftehor geçende.

Beethoven’deki duygu ve düşünce gücünü iyiden iyiye algılamadan nasıl yapıyor bu işi?

Sıradan akıl için her şey kolaydır: işte notalar önünde duruyor yavrum, yapacağın şey o notaları çalmaktır, hepsi bu. Çocuk hepsinin bu olmadığını alttan alta sezse de doğrusunun ne olduğunu kolay kolay sezemiyor. Zavallıcık o notaları çaldığı zaman ortaya çıkan sefalet kargaları bile güldürecek cinstendir. Çünkü öğretmen de tanımıyor Beethoven’i, ona da bu gibi şeyleri kimse öğretmemiş. Tiyatrocu Julius Caesar’ı oynuyor ama ne Ortaçağ sonlarının İngiltere’sinden haberi var ne de Roma’dan. Gerek yok aslında. Çünkü öğretmeni de bilmiyor. Oyun ortada işte. Ne yazmışsa Shakespeare onu söyleyeceksin.

...

____ Afşar Timuçin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...
  • 1 ay sonra...

Sakin geçmişin doğmaları fırtınalı bugünler için yetersizdir. Bir durum şartlar zorlaştıkça aşılması zor hale gelebilir. O zaman bir de zorlukların üzerine tırmanarak o durumu aşmalıyız…

 

Abraham Lincoln / 1862 Aralık / Kongrenin ikinci yıllık toplantısında söylemiştir…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.