Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Mutsuz Evlilikler Diyarı


Misafir gelincik

Önerilen İletiler

Bir pazar günüydü...Çoğu insan gibi evimde eşim ve çocuğumla güzel bir pazar günü geçirmeyi planlıyordum...Telefonum çaldı. Arayan 45 yaşlarında bir bayandı. Sesinden çok üzgün olduğu ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı açıkça anlaşılıyordu..."Tunç Bey bu gün mutlaka sizinle görüşmeliyim. Aksi taktirde eşime ya da kendime zarar vermekten korkuyorum" ifadesi üzerine onunla görüşmeyi kabul ettim. Öğleden sonrası için randevulaştık. Görüştüğümüzde o kadar karmaşık duygular içindeydi ki...Hayal kırıklığı, öfke, sevgi, kırgınlık, incinmişlik...Hepsi iç içe girmişti. Ağlayarak anlatmaya başladı. 20 yıllık güzel bir evlilikleri olduğunu, kendisini eşine ve 2 çocuğuna adadığını, onların her şeyiyle bu güne kadar ilgilendiğini, deyim yerindeyse saçını süpürge ettiğini ancak bir kaç gün önce eşini başka bir kadınla birlikte yakaladığını söyledi. Adeta tüm dünyası başına yıkılmıştı. Hayatı, insanları ve sahip olduğu bütün değerleri sorgulamasına yol açmıştı böyle bir travma yaşaması. Hayat ne, evlilik ne, çocuk sahibi olmak ne? Tüm bu sorular zihninde uçuşuyordu. Onu uzun uzun dinledikten sonra ilk sözüm şu oldu: "GERÇEKLERİN DÜNYASINA HOŞ GELDİNİZ"

 

Mutsuz evlilikler diyarı burası. Birbirlerine dokunacak kadar yakın ama hiç bir şey paylaşamayacak kadar uzak olan çiftlerin diyarı. İletişimi, paylaşımı çoktan yitirmiş ancak toplumsal bir şablon olarak evliliklerini devam ettirmeyi seçmiş, korkularıyla yüzleşemeyen insanların diyarı. Ve bunun bedelini ruh sağlıklarını kaybetmiş, mutsuz, kendini gerçekleştirmekten uzak insanlar olarak ödeyenlerin diyarı. Çocuklar var diye, bu saatten sonra kiminle nasıl birlikte olurum diye, kurdukları düzen bozulmasın diye, aileler ne der diye, dul bir kadın damgası yerim diye ve daha bir çok korkuyla mutsuz evlilikler yıllarca sürer gider. Kendisini yıllarca hiç bir şey sorgulamadan, kendisini de unutarak eşlerine adayan ve bunun bedelini korkunç bir hayal kırıklığıyla ödeyenlerin diyarı.

 

İnsanların evliliklerinde bu kadar mutsuz olmalarının nedenleri üzerine mesleki yaşamım boyunca uzun süre düşündüm. Sorun neredeydi? Ailelerde mi? Toplumda mı? Kültürde mi? Yoksa insanların kendisinde miydi? Bu, yanıtlanması en zor sorulardan biriydi benim için…;;Yıllarca aile-ilişki danışmanlığı için bana başvuran bireylerin genel bir analizini yaptığımda ilişkilerdeki mutsuzluğu tek ve genel bir faktörle açıklamak nerdeyse imkansız. Bir çok faktör var ve her mutsuz ilişkide bir başka faktörün ağır bastığını görüyorum.

 

Atılan imzanın ya da bize verilen evlilik cüzdanının ilişkinin devamlılığı ve kalitesi açısından hiçbir faydası olmadığını danışanlarıma da sürekli belirtmekteyim. İlişkinin devamlılığını ve kalitesini sağlayan temel faktörler paylaşımlarımız ve aramızdaki iletişim, sevgi ve güvendir. Her insan ilişkisinde karşısındaki insanın hayatının merkezinde olduğunu hissetmek ister. Onun için anlamlı, özel, vazgeçilmez, değerli, eşsiz olduğunu hissetmek ister. Aslına bakarsanız tüm çatışmaların kaynağında da bu duyguların hissedilememesi yatmaktadır. Bazı çiftler (özellikle de erkekler) evlilik cüzdanını ya da atılan imzayı ilişkinin bir anlamda tapusu gibi algılama yanlışına düşerek ilişkinin sürekli ilgi ve çaba isteyen, beslenmesi gereken bir organizma olduğu gerçeğine gözlerini kapatmaktadırlar. Evet, ilişkilerimiz tıpkı yaşayan bir organizma gibidirler. Bir bebek gibi, bir çiçek gibi beslenmeye, bakıma, ilgiye ve sevgiye muhtaçtırlar ve ancak bu şekilde gelişip büyüyebilir ve güçlenebilirler. Beklentilerimiz ve ihtiyaçlarımız sürekli kendisini yeniler. Birkaç yıl önceki ilişkiye bakışımızla, beklentilerimizle ve ihtiyaçlarımızla şu ankiler farklılık gösterebilirler. Ve birkaç yıl sonrakiler de bu günkünden farklılık gösterebilir. Çünkü sürekli bir değişim içindeyiz ve biz değişip geliştikçe ilişkiden beklentilerimiz de değişecektir. Bu değişime uyum sağlayabilmek için çiftlerin arasındaki bağlar sıkı örülmüş olmalı, paylaşımlar ve iletişim hastalıklı olmamalıdır.

 

Kendilerini ve ilişkilerini beslemeyi unutmuş bir çok çiftin evliliklerini toplumsal bir şablon, görev gibi sürdürdüklerini görmekteyim. Dışarıdan bakıldığında evi olan, arabası olan, çocukları ve meslekleri olan mükemmel evli çiftler, ancak içeriden baktığınızda aralarındaki paylaşımlar azalmış, iletişimsizliğin en üst seviyede olduğu, “keşke evli olmasaydım” duygularıyla yanıp tutuşan bireyler görürsünüz. Birbirlerini aldatan, dışarıda kendilerine yeni yaşam alanları açarak evliliklerindeki mutsuzluğu ve doyumsuzluğu örtmeye çalışan, kendisini işine ya da çocuklarına adayan bireyler görürsünüz. Ve böylece yıllar akıp geçer. Sonra da her iki taraf da yaşamlarını değiştirmek ve bir şeylere başlamak için çok geç olduğu duygularıyla mutsuz evliliklerini ve düzenlerini devam ettirmeyi seçerler.

 

 

Ne istiyoruz? Neden evleniyoruz?

 

Mutlu, sağlıklı, huzurlu bir yaşam sürdürmek için, destek almak ve destek vermek için, hayata karşı daha güçlü durmak için, bir aile olmak için, hayata dair iyi, kötü, güzel, çirkin her şeyi paylaşmak için evlenmeliyiz..Dahası, toplumun ve geleneksel kültürün bir dayatması olarak, artık yaşımız geldi diye değil; bir insanla güzel ve sağlam bir ilişkimiz olduğu için, onu sevdiğimiz ve ona tam güvenimiz olduğu için evlenmeliyiz. Oysa insanların çoğu toplumun, kültürün ve ailelerinin baskısına dayanamayarak evlenmektedirler. Mutsuzluk kaynaklarından en önemlisi budur. Sonrasında aileler devreye girerler, uygun bir kız ya da oğlan bulunur, ailelerin belirlediği kriterler gözden geçirilir ve evliliğe adım atılır. Oysa kadın da erkekte birbirlerini gerçek anlamda tanımamaktadırlar. Gençliğin vermiş olduğu deneyimsizlik, coşku ve ailelerini mutlu etmenin heyecanıyla evliliğe adım atarlar. Sonrasında her şey tıpkı sürpriz yumurta gibi (içinden ne çıkacağını asla bilemezsiniz) tek tek açığa çıkar. Eğer açığa çıkan kişilik özellikleri ve beklentiler arasında uyum varsa çift mutlu olur. Ancak çoğu zaman uyum değil uyumsuzluk açığa çıkar. Sonrasında birbirini değiştirme çabaları, gereksiz binlerce tartışma ilişkiye hâkim olur. İlişki adeta egoların savaşına dönüşür, bir tür güç mücadelesi, rekabet alanı, savaş alanı olur. İşte bu noktadan itibaren ilişki yavaş yavaş erimeye ve bitmeye başlar. Hiçbir ayrılık “BEN GELİYORUM” demez. Yıllar içinde alttan alttan sinsice ve yavaş yavaş ilerler. Ancak çoğu çift bunu fark edemez. Sonra eşinin son bir ay içinde ne kadar değiştiğinden söz ederler. Oysa eşlerinin değişimi yıllar önce başlamıştır. Ancak bu değişim yüzeye yeni çıkmaktadır ve yeni fark edilmektedir. Aralarında gerçek bir iletişim ve paylaşım olmayan çiftler bunu asla fark edemezler. Sonrasında ayrılıklar, gözyaşları, hayal kırıklıkları ve daha birçok olumsuz duygu yaşanır.

 

Psk.Tunç TATAKER

psikologum.com

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı çiftler (özellikle de erkekler) evlilik cüzdanını ya da atılan imzayı ilişkinin bir anlamda tapusu gibi algılama yanlışına düşerek ilişkinin sürekli ilgi ve çaba isteyen, beslenmesi gereken bir organizma olduğu gerçeğine gözlerini kapatmaktadırlar.

 

 

Evet bu, erkeklerin hatasıdır.Nasılsa tapusu bende, her an elimin altında .E toplumumuzun gereği olarak ta kuralları erkek koyar.Dışarda ne kadar aydın ,okumuş ,kendini yetiştirmiş görünseler de içerde toplumun kendisine bahşettiği ataerkillik geçerlidir.Yani aydınlık,okumuşluk sıfatı erkekler için sadece dışarıda ve başkaları için geçerlidir.Onlar için iki tip kadın vardır.Eğlenilecek kadın,evlenilecek kadın.Evlendikleri kadının tapusu ellerinde olduğuna göre,geriye gününü gün etmek kalacaktır.Dışarda bunu yapan erkek zaten kendini bir biçimde doyurduğu için ,evdeki kadının da hiç bir önemi yoktur.Eve ekmek getiriyordur.Çocukları ile ilgileniyordur ,bunun dışında daha ne istenebilir ki?

 

Gelelim kadınlara;bana göre kadınların en büyük hatası, evliliği, bir sınıf atlama aracı olarak görmeleridir.Zaten yetiştirilme tarzları da budur.İtaatkar ve herşeye evet diyen bir kadın makbul olan kadındır.İlk başlarda sevgili olurlar,sonra eş,zaman geçtikçe de artık yaşadıkları erkeğin annesi gibi davranmaya başlarlar.Herşeyleri kendileri düşünmek zorundadırlar.Doğal olarak da erkek bir süre sonra bu rahata ve tavıra alışır.Zaten iletişim de iyice zayıfladığından ,çocuklardan başka paylaşak ortak bir konu olmamaktadır.Bu sorumluluğu da kadın daha fazla üstlendiğinden aslında erkeğe çok da fazla bir şey kalmamaktadır.

 

Sonuç olarak seneler böyle geçer ve neden mutsuz olduklarını bile bilmeyen iki insan ömrünün sonuna gelir.Geriye dönüp baktıklarında ise;ellerinde ve kendilerinden kalan sadece ve sadece koca bir HİÇTİR...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

guzel yazıydı semazen eline sağlık..malesef evlılık olsun dıye evlenen ınsan çok..çünkü çevrede çok baskı var özellıkle bayanlara..yaşın geçti evlen vs. gibi..

ben de bu baskıları yaşıyorum ve artık yeter dıyorum ama insanlar anlamıyorlar,işi var efendı neyını beğenmıyorsun mısalı cumleler..toplumun anlayış tarzı bu..efendı işi gucu var daha ne..oysaki bır evlılıkte hayata bakışda uyumun ne kadar önemli olduğunu kımse algılayamıyor..ortak zevkler,uyumlar kişilik benzerlıklerı önemli bir evlılıkte sevgi ve saygının da yanında..

sadece ıyı ınsan dıye aşığım dıye evlılık yurumuyor..ve malesef derdımı anlatamıyorum çevreme -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 14 yıl sonra...

Bence her ilişki bir koça ihtiyaç duyuyor. Bazen biriktire biriktire çözülmez bir düğüm yumağı oluveriyoruz karşımızdakiyle. Sonra neden bitti nasıl bitti anlamadan bitiyor. Halbuki sorun yerine yaşadıkça artan güven, sevgi, iletişim olsa bu kadar çift mutsuz olmazdı. Her şeyin bir çözümü çaresi var. Biz eşimle bibilen. net ten ilişki koçluğu randevusu alıp sorunlarımızı anlatmıştık. Anlatırken fark ettik ki ne kadar farklı düşünmüşüz.Birbirimizi daha iyi anladık. Anladıkça daha iyi anlaştık. Her zaman derim, iyi niyetine güendiğiniz adam kadınla evlelnin gerisi çözülür bir şekilde.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.