Φ asterix Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2005 BEKLEYİŞ gül diyorum yoksul acıların gölgesinde güllerin solsun istemiyorum ay diyorum sonra ay n'olur bir vaktinde gecenin yaraların açsın istemiyorum hangi sevda vurmuş seni hangi delikanlı gönlüne salvo bakışlarla... soramam zeytin karası gözlerini yoluma yatırma dayanamam. Nevzat Çelik Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir şevval Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2005 ŞAFAK TÜRKÜSÜ Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma anne Ağlama Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim şafak bekledim Uzarken ellerim Kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterken delice Bugün görüş günü Günlerden salı Islak Sarı bir yağmur Ülkemin neresine bakarsa ay Orada yitik bir anne ağlıyor Sen aralıyorsun yağmuru Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini Sonra bir umut koşuyorsun Yüreğin avcunda ısırırken çırpıntı gözlerini (ah verebilseydim keşke yüreği avcunda koşan herbir anneye tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan koşma anne birdenbire batacak olan düş denizinde yarattığın umut sandalıdır oysa benim için gece ışık hızıyla koşan kısa ve soğuk bir zamandır bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak uykusuz yorgun ve korkak sanırım baytardı yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor boşver hipokrat amca üzülme ne olur sen de anne sen de üzülme hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim korkak kahraman gecelerimi düşlerimle sınırsız diretmişliğimle genç şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine usulca açılıverdi yanağımda tomurcuk pir sultan'ı düşün anne şeyh bedrettin'i börklüce'yi torlak kemal'i düşün anne hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın deniz'i düşün anne her mayıs şafağında uzun uzun döverken darağaçlarını ve o şafaktan doğma onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları insanları düşün anne düşün ki yüreğin sallansın düşün ki o an güneşli güzel günlere inanan mutlu bir yusufçuk havalansın sıcak omuzlar değerken omzuma buz üstünde yürüdüm yıllar boyu bayraklar ve türkülerle kopunca memelerinden o mükemmel yaşama kurşunlar sıktılar alnıma açık alanlarda ağır kartalların konup kalktığı yalçın kayalardan biriydim ölüp dirildim yeniden güneşli güneşsiz akşamlarda mutlu yarınlar adına özgürlük adına ekmek adına üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin dirilip dönmesin diye hiroşimalar tahtadan atların boynuna çıplak ölümlerle yatmasın diye çocuklar aç gözlerle bakmasın diye çocuklar kardeşlik adına havadaki kuş denizdeki balık adına yürüdüm yıllar boyu dönüp bakmadım arkama ıraktı gözlerim çok ırak izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda kalsa da silinir gider yalnızca bir ağıt gibi çakılır ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer tören adımlarıyla ölmek ne garip şey anne kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum bütün gözler üstümde sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun masa üstünde üşüyen bir sigara yanında küçücük bir cam bardak içinde rengi bu gecenin cılız titrek bir kibrit kağıt kalem sandalye geride flu yağlı büküm büküm bir ip ve çingene kuralına uygun değişmez dekoru mudur idam mahkumunun kırılacak cammışım gibi davranıyorlar yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün oysa birazdan boynumu kıracaklar pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün ben ölümü asıl az ötede titreyen çingenenin kara killi ellerinde gördüm anladım ki küllenen sigaradır soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm yani benim güzel annem alacaşafağında ülkemin yıldız uçurmak varken oturup yıldızlar içinde kendi buruk kanımı içtim ne garip duygu şu ölmek öptüğüm kızlar geliyor aklıma bir açıklaması vardır elbet giderken darağacına geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem bağışla beni güzel annem oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana elleri değsin istemedim gözleri değsin istemedim ağlayıp koklayacaktın belki bir ömür taşıyacaktın koynunda usul adımlarla yürüdüm ömrümü karşımda kurum kurum-laşan darağacı (tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan ökse de olsa dört bir yanı) birdenbire acıdı boynum gelecekler var birbiri ardınca genç yakışıklı ne olur işçi kadınım az yumuşak dik şu kefenin yakasını yaşamak ağrısı asıldı boynuma oysa türkü tadında yaşamak isterdim çiçekleri kokmak ırmakları akmak yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak su başlarında aylak sektirmek kavalımı sonra bir çocuğun afacan bacaklarında anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim o güzel günleri görenler arasında bir soluk ben de yaşamak isterdim bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden öperken siya-u jakond'u tebessümünden işte o an saçlarından yakalamak dolunayı bir de yirmibeş kilometreden görebilmek nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı ölmek ne garip şey anne bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı sedef kakmalı bir kutu içinde vermek isterdim çocukların ellerine sonra sonra benim güzel annem damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza künyemi okudular suçumuz malum gecenin kıyısında durmuşum kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum koşun çocuklar çocuklar koşun sabah üstüme üstüme geliyor yanlış mı duydum yoksa erkenci bir horoz mu ötüyor keskin bir acı bilenmiş gitgide yaklaşıyor sonum iri sözlerim yoktu söyleyecek usulca baktım yüzlerine bin yıllık iskeletleri çatırdayarak göçtü ayaklarının dibine korkutamadılar beni anne avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran darağacı bir zaman rüzgarda saçını tarayan telli kavak değil mi boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi söyle anne o çingene bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan bağıra çağıra geçen bohçacı kadını sevmedi mi çılgınca kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda işkenceler zindanlar hücreler savunmak yok mutlu tok bir yaşamı açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren mideme karşı kısacası bir çiçeği düşünürken ürpermek yok gülmek umut etmek özlemek ya da mektup beklemek gözleri yatırıp ıraklara ölmek ne garip şey anne artık duvarları kanatırcasına tırnağımla şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım baba olamayacağım örneğin toprak olmak ne garip şey anne ceplerimde el yerine balyoz taşırken korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini ve yüreğimin ırmakları taştı taşacakken ölmek ne garip şey anne uçurumlar ki sende büyür dağdır ki sende göçer ben yaprak derim çiçek derim çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim gül yanaklı çocuğa benzer yine de oğlunu yitirmek kimbilir ne garip şey anne beni burada arama anne kapıda adımı sorma saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama kırıldıysa düş evinin kapısı bütün kırık kapıların çağrılışıyım kızların yanaklarında çukurlaşan biten başlayan aşkların ortasındayım her kavgada ölen benim bayrak tutan çarpışan her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni özlem benim kavga benim aşk benim bekle beni anne bir sabah çıkagelirim bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak öylece kalkar uykudan şalterler dişleyip tükürmeden sigaralarını türkü tadında giyinirken işçiler bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını adı başka sesi başka nice yaşıtım koynunda çiçekler çiçekler içinde bir ülke getirirler başlarını koymak için yorgun dizine sen hazır tut dizini anne o mükemmel güne Nevzat ÇELİK Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Güz sarı yaprakları ağaçların kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor ta buradan duyuluyor gürültüsü kalbimde dehşetli bir keder üşüyor kuru yaprakları ağaçların kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor içerde vakitsiz basıyor keder gözlerimi kapatıp seni düşündüm seni su başında bir karaca gibi en güzel yüzünü verirken suya bir tüfeğin aynasında gördüm tam altı bahar altı koca kış kesik bir dal gibi titredim kıyasıya bir tüfeğin aynasında gördüm seni en güzel yüzünü verirken suya içerde vakitsiz basıyor keder yasak bir kitap gibi yakılmayıp bu güz de sensizliğe mahkum edilirsem eğer hasretin beni duman edecek içimde seni sevmek telaşı alıp başını gidecek alıp başını gidecek seni sevmek telaşı her kuleden uzanıp açıp her mazgalı karınlık bir kuyu gibi bakacak düşman gözü ve ben duyarak hissederek bu gözü yasak bir ıslık kıvırıp dudaklarımın ucuna delip de geçemezsem güzü kırlangıçlar uykumu basacak gizlerme vuracak kanatlarında uçurdukları ayın çıplak ve ölü yüzü kırlangıçlar uykumu basacak gözlerim deli deli bakacak üçe beşe çıkacak nöbetçi sayısı yasak bir ıslık dudaklarımı yakacak felaketim olacak felaketim olacak biliyorum bu vakitli vakitsiz bastıran keder bu kalbime sürtünen cehennem telaşı voltamın ucunda savrulan bu sapsarı hüzün bu senin tüfeklerin menziline düşen güzelim yüzün ülkemin yüzü kentlerin dağların yüzü bu işkence bu ayrılık bu zulüm sonra bu diz boyu yaprak ölüsü göçüp giden bu kuşlar.. ağlamak ayıp değil işin kötüsü alaca bulaca yürüyor üstüme bulut gözlerime değerse duramam sevgilim sevgilim ellerimi tut. Nevzat Çelik Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 sınanıyoruz kaçınılmaz ayrılıklarda bak son demde yakaranı tanrı bağışlasın bırak okşadım tenini kırıldı bir kez yasak bıçak kanımı akansın olası mı seni unutmak seni sevdalar yontusu seni aşk yaratısı sana çoğaldım elbet bitecek yaşamak ağrısı Nevzat Çelik - Yaşamak ağrısı'ndan... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 MÜMKÜNÜM YOK Yusuf'a plastik tadında yediğim içtiğim yaz kış gözlerimi örseliyor duvar paslanıyor demir gelip boyuyorlar hep aynı renkte ölemem beton tuttu ayaklarım dışarda kar karın altında toprak nasıl hasretim bir kuşun kanatları geçiyor üzerimden bin kanat bakıyorum parmaklığa aklı gidiyor nöbetçinin kırk yıllık yoldan tanırım ben soğukları ama asıl baharların erbabıyım yine yorgun argın aşacak dağları yine kapıma yıkılacak karanfil elleriyle koymuş gibi bulacaklar badem mi olur erik mi çağla mı kendi dalından asacaklar baharı kaç yıl oldu alışamadım mümkünüm yok bu kez firarım aklı gidiyor nöbetçinin tüfek tüfek kalıyor tezkeresi yakın hırsla parmaklarını sayıyor göz gez arpacık bakıyor fena bakıyor gece dehşetli uzuyor duvarı iniyorum toprağa basmalıyım bir kuşu uçmalıyım deli esmeli poyraz bir dal parçası azbiraz mutlak duvarı aşmalı yoksa duramam gövdemi mıhlasalar bahara kalamam mümkünüm yok bu kez firarım hırsla parmaklarını sayıyor baştan sayıyor tezkeresi yakın düşleri kayıyor apansız bin basamak nöbetçi kulesi yapayalnız ağzında uçurumun apansız kar etmiyor parka ah ne çocukça ıslık beter üşüyor tetik otomatiğe düşüyor ben bahara kalamam ay batarken şafak şafak açarken yaban süseni ben yalnayak fırlıyorum duvarın dibinden bir ses canavarlaşacak ardımdan döne döne sırtımı yakacak ciğerimi bulacak beni toprağa yıkacak vu-ra-cak mümkünü yok bir ödül bir tezkere alacak karaköy'de bir orospuyla yatacak kaç bahar büyüğüm ondan onda hiç bahar açmayacak mümkünüm yok bu kez firarım Nevzat Çelik Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 NE FAYDA «Telden Demirden geçsen Mapusu delsen Ne fayda!» I yüreklerimizi gencecik çıkarıp verebilseydik üşümezdi göğsümüzde biber gibi bir uçurum II tam da yakalamışken doğanın gizini bir bir vururken emperyalizmi toprak ananın geniş kalçalarında neden kalktın soframızdan ENVER USTA günü akşam etmek sana yakışır mı yakışır mı sana upuzun yatmak biz yaştakileri ustasız bırakmaz adam sen de yatarsan yat biz dik durdukça sen ölsen NE FAYDA! Nevzat Çelik Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.