Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AB ve karşıtlığı...


SaNTo

Önerilen İletiler

Dostlar,

 

Avrupa Birliği karşıtlığı ülkemizde özellikle "entellektüel kesimde" ve "aydın-öğrenci kesimde" karşıtlık bulmaktadır. Aynı, Kıbrıs'ta çözüm karşıtlığının bu kesimlerce "tavır" olarak benimsenmesi gibi..

Oysa ki daha alt eğitim seviyesindeki ve daha aşağı ekonomik katmanlardaki halk kitlelerince Avrupa Birliği yanlısı tavır ve "dış politik sorunlarımızda" çözüm bulunması yanlılığı ağır basmaktadır.

Gerçekten ilginç bir parametredir bu..

 

Avrupa Birliği karşıtları, çoğu çift pasaportlu zaten orada yaşayabilen veya ekonomik durumu oraya istediği zaman seyahati olanaklı kılan veya "üniversite" biter bitmez oraya kapağı atmak isteyen kesimlerden oluşmaktadır. Bu kesim, aynı zamanda Dış politik konularda "uzlaşmaz" tavır izlenmesini istemektedir. Oysa ki içten içe Türkiye’ den de en umutsuz kesimdir..

 

Büyük halk kitleleri ise, zaten uzak bir "hayal" olan Avrupa Birliği yanlısıdır. Nedenlerini iyi düşünmek gerekir ülkemizde. Bunun "sosyolojik analizini" umarım gerçek anlamda bir üniversite yapar ve yayınlar.

Üst düzey gelir grubu, Avrupa Birliği karşıtlığını savunurken veya Dış politikada çözümsüzlük yanlısı "şahin" politika izlerken, Imparatorluk çocukları olmanın güvenci ve gücünü içinde hissetmektedir. Gerçekten bunu destekleyen bir sosyal hayatı, cebinde renk renk kredi kartları, güzel marka arabası ve iyi bir semtte evi vardır.

 

Ülkenin, şu an ki yasaları ve sistemi onu beslemektedir.

Soyulan, halkın cebinden çıkan paralar, kara para ve yarattıkları ek iş imkanları onun, çok dolaylı da olsa, sosyal sınıfına hizmet etmektedir. Borsa kuruluşları, şık gece kulüpleri, restoranlar, cafe ve barlar, temiz ve güvenli gıda satan büyük marketler, bu sınıfın hizmetindedir.

 

Oysa ki bu ülkenin çoğunluğunu oluşturun "sosyal kesim" Pakistan vatandaşlarıyla aynı ekonomik gelire sahiptir. Geçimi zordur, kaçak veya “tapu tahsis belgeli” yapılarda yaşar, gerçek anlamda "sigorta kapsayan" işi olmadığı gibi olanlarda - geçici işçi- kapsamında, "garantisiz" çalışmaktadır.

Gelecek garantisi yoktur. "Imparatorluk çocuğu" hissi taşımaz, Lumpen - arabesk alt kültürdür. Dini duyguları ağır basar. Töre ve Aşiret kökenlidir. Kan davalarından bıktığından - Ülkeler arası ilişkilerimizde de - barışçı ve çözümcü politikayı "içgüdüsel" olarak -bilinçsizce- destekler.

 

Açık pazarlardan aldığı ucuz ürünlerin, kimi ne kadar zehirlediği ülkemizde bilinmediğinden, bu kesimdeki hastalık ve ölümlerin neden kaynaklandığı istatistiki bir veri değildir.

 

Bu sosyal sınıf basit bir gözlükle "tahlil" yapmaktadır Avrupa Birliği için..Onun Almanya'da yaşayan "Dayıları" köşeyi dönmüştür. Sosyal güvencelere sahip, kaliteli bir yaşam sürmektedir. Aynı koşulları bu sosyal sınıfta istemektedir. Ondan, Avrupa Birliğine evet demektedirler. Bu olmazsa, bu sosyal kesimin istediği hiç kuşkusuz "daha radikal bir seçenek" olacaktır. İsmi ne olursa olsun –bu yeni radikal tutum- diğer üst sosyal yapıyı elbetteki huzurla uyutmayacaktır ! Diğer yoksul ülkelerde olduğu gibi..

 

Imparatorluğu yıkıp, eşit "yurttaşlardan" oluşan bir Cumhuriyet kuran toplum, gelir dağılımdaki ve yaşam kalitesi standartında ki böyle bir farklılığa asla –sonsuza kadar- tahammül göstermeyecektir. Bu çok açıktır. Bu yeni radikal değişim, açıktır ki bir “sol” kökenli harekette olmayacaktır.

 

Gerçek tehlikeyi iyi irdelemek zorundayız. Bir yanda "milli değerlerimizden" ve "ulusal onurumuzdan" ödün vermeyiz diyen cebi renk renk- kredi kartı dolu kesim..

 

Diğer yanda, askerde gerçek anlamda savaşan, gazi ve şehitler veren, cebinde çorba parası çıkmayan, geleceğe umutsuz bakan, lumpen bir çoğunluk..

 

Bu ülkede, ya ekonomimizi ve üretimimizi, bilimsel bir sisteme bağlayıp yasalarımızı Avrupa Birliği içinde entegre edeceğiz. Bilimsel üretim ve düşünce tarzını benimseyeceğiz. Renkli kredi kartlarından, ağır vergilere geçeceğiz. Sosyal olarak denge sağlanacak ve bu eşitlik bir "milli değerci refah sınıfı" nın canını çok yakacaktır..

 

Yada, şimdi olduğu gibi kendimizi akıntıya bırakacağız. Böyle gelmiş böyle gider diyeceğiz..Umacağız ki en alttakiler "tevekküllerinden" hiç vazgeçmesinler..Bizde Akmerkezde taksitli alış-verişin keyfini sürelim uzun süre..

 

Selamlar,

 

SaNTo...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 71
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

tarafları eksik koymuşsun snato AB konusunda taraflar bu kadar değil.

 

yoksul kitle AB yanlısıdır çünkü kafalarında tasavvur ettikleri şey AB ülkelerindeki refah seviyesidir. Serbest dolaşım hakkıdır, Emeğin uluslararsılığı hakkıdır. Dha doğrusu onlara böyle sunulmaktadır. Normal olanı bir porjenin olumlu ve olumsuz yanları bir arada sunulur değil mi.

 

senin adından bahsetmediğin bir kesim daha vardır avrupa birliğine karşı olan. bunlar ne kaba milliyetçilikle, nede doğuculukla buna karşı çıkarlar. bunlar AB nin çözümlemesini yaparak karşı çıkarlar.

 

Gazeteler Uyum yasalarında siyasi reformlar dışında konualrdan bahysetmezken. bunlar Şekere, Tütüne koyulan kotanın ne anlama geldiğini araştırırlar. İthal malların gümrüğü düşürülürken, ihraç edilen mallara ithalda düşürülen kadar ek gümrük uygulamasını avrpa birliğinin araştırırlar. Avrupa Ordusunda türkyienin rolune ilişkin konuları ele alırlar. AB liderlerinin, Genç Nüfus ve asker gücü söylemelrinin ne demek olduğunu araştırırlar. Avrupa Ordusunun Komuta kademesinde Türkiyenin söz sahibi olmayacağının taahüt altına alınmasının ne demek olduğunu araştırırlar ( bu maddenin türkçesinin ne olduğunun bilmem farkındamısın). Uyum yasalarının ekonomi kaleminde, Duyun-u Umumiye tarzı maddelerin nasıl kabuledildiğini araştırırlar. 60 yaş ortalaması olan ülkede 65 yaş emekliğinin ne demek olduğunu sorarlar. Kokoreçle bilmem neyle işin magaziniyle uğraşmazlar.

 

merak ettiğim şey uyum yasalarını, okuyup okumadığın. AB şartları ekonomide var olandan ileri bir refahı mı vaadediyor sence daha beterini mi?

 

Avrupabirliği üyesi ülkelerdeki işçi kesimlerinin AB den ayrılma taleplerinin sebeplerini biliyor musun ? AB yasalarıyla 20 yıl önce sahip oldukalrı hakları ve ekonomik refahı kaybetmeye başladıklarını, Büyük grevlerin başlamakta olduğunu ?

 

Avrupa Birliğinin Kültür ve toplum yaşamı konusunda yarattığı tablonun kültürlerarası kaynaşma veya sınırların kalması aksine. Avrupanın gitgide ırkçılaştığının farkında mısın?

 

Avrupa birliği karşıtları için söylediklerine gelince:

 

bana hangi avrupa birliği karşıtı toplantıya katıldığını ve gerek konuşanların gerek dinelyenlerin o saydığın gibi kimseler olduğunu söyler misin. Ben bir avrupa birliği karşıtıyım. ve ben avrupa birliği hakkında uyum yasaları hakkında ve anlaşmalar hakkında bilgilere sahibim. ama sen farazi şeylerde genel geçer söylemlerle konuşuyorsun. Eminim ki, Avrupa Birliği hakkıdna bu güne kadar hiç bir dosyayı ya da araştıramyı okumammışsın, uyum yasalarınıda öyle. Senin kafandaki avrupa birliği karşıtları imajı yakıştırma, dediğim gibi ben bir avrupa birliği karşıtıyım. sen bu gün avruap birliğinde gördüğün ve bize sağlyacağı pozitif gelişmeleri göster bende negatifleri.

 

Avrupa Birliğinin sihirli değnek gibi refah getireceğini sananlar, Ya ekonomi hakkında hiç bir şey bilmiyordur. ya da emperyalizm denen kurum hakkında hiç bir fikri yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Cyrano,

 

Öncelikle bir şeye taraf olan kadar, karşıtı da olmalı ki daha doğru sonuca varılabilsin.

Fikir üretmek ve tartışmak doğruya daha çabuk götürür bizleri.

 

Öncelikle AB uyum yasaları sürecini mümkün olduğunca takip ettim ve halen etmekteyim. Çünkü bu gerçekten bir “medeniyetler” projesidir ve ülkem adına beni heyecanlandırmakta,

gururlandırmaktadır.

 

Suriye ve Iran bile Türkiye’nin katılımı bizim hayatımızı değiştirecek, Avrupa’ya komşu olacağız mutluluğundadır.

 

Yalnız, AB uyum yasalarını ben sana “nacizane” tekrar okumanı tavsiye edeceğim. Tarımsal ve ekonomik planlama açısından anlamadığın şeyler olduğu açıktır. Kota olayı, kontrollü tarım, üretimde fizibilite ve doğru kaynak kullanımında AB başarısız, bizimse başarılı olduğumuz gibi bir yargın var.

 

Tarımsal üretimimiz, iç Anadolu topraklarının, sadece “buğday” tarımı yapılması yüzünden çölleştiği, hele üstünden uçakla geçsen ay yüzeyinde ki “krater” tabakaları gibi

çatlakları görsen. Tek ağaç tek yeşillik kalmamış.Buğday en basit ve en kolay yetişen tarımsal üründür.

 

Ülkemiz her yıl kullanımından ve sattığından fazlasını üretip, köylü şakşakçısı hükümetler tarafından, oy uğruna, taban fiyatla desteklenmiş – ki bu dünya borsalarının hep çok üstünde olmuştur – sonuçta çölleşmiş bir toprak, değişen bir iklim olarak faturası şimdi önümüze gelmiştir. Hem bu destekleme alımları bizim vergilerimizden çıkmıştır hem de ülke topraklarımızı çölleştirip erezyona uğramasına neden olmuştur.

 

Bizde, devletin tüm ısrarlarına rağmen, toprağı dinlendirip, verimini arttıracak bir soya ekimi

bile köylülere, zahmetli geldiğinden yaptırılamamıştır.

 

Plansızlık, hayatımızın her alanında olduğu gibi tarım üretimi ve sanayi üretiminde de hakimdir. Uluslar arası hiçbir tarım borsasıyla bizim ürünlerimiz –fındık hariç- ne yazık ki değerlendirilememektedir.

 

Şimdi AB’nin üretim planlamasına, biz plansız üretimimizi savunup, aman bize AB kotalarla dayatma yapıyor diyemeyiz.

 

Şapkamızı önümüze koyup gerçeğimizle yüzleşmeliyiz. Osmanlıdan beri ne yazık ki ülkemiz, ne ekonomisini, ne vergi sistemini ne de üretimini planlamayı başaramamıştır.

İsviçre gibi olsak, belki bende AB’ye girmeyelim ne gerek vara katılabilirdim. Yalnız gene de bence Isviçre için bile AB eninde sonunda bir gereklilik olacak ve girecektir. Göreceksiniz..

 

AB ordusuna karşı olsak da olmasak da bu gelecekte olacaktır. AB artık Amerikan güdümlü NATO gibi bir kuruluşu istemediğini deklare etmiştir.

Biz NATO üyesi bir ülke olarak, NATO dağıldıktan sonra, ordumuzun sürekli caydırıcı rol oynaması, önemli stratejik yerimiz dolayısıyla bu AB ordusuna katılacağız.

Buradaki yetki ve sorumluluğumuz NATO’dakinden az olmayacaktır.

 

Bugün Afganistan’ın en önemli, BM sivil yetkili makamında Hikmet Çetin oturmaktadır. Bir türktür.Dünya Bankasında Derviş oturmaktadır. O da bir türktür.

 

Yalnız benim tercihim, Hikmet Çetinlerin, Dervişlerin, eserleri 40 ayrı dile çevrilmiş Orhan Pamukların çoğalması, uluslar arası başarılara imza atan, Nobel ödülleri alan bilim adamalarına sahip, evrensel kültüre sahip, çağdaş, aydınlık, özgür bir Türkiye’den yana. Geleceği aydınlık en azından umutları olan bir Türkiye’den yana.

 

Sınırları kapalı, içe dönük bir toplum olmak da elbet bir tercihtir.

 

 

SaNTo...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

santo, kotaları savunup buğday üretimini örnek vermen ilginç, zira mevzu bahis konusu olan buğday değil, şeker ve tütün, yani türkiyenin avrupa tarımcılığında, liderler arasında olduğu iki ürün. uluslararası tarım borsasında türk tütünü ve şeker pancarının yeri konusunda nereden böyle bir bilgi okudun anlamadım ama. Türkiye tütü nve şekerde en çok ihracat yapan ülkelerden birisiydi. taki kotalara kadar. tütüne ve şekere koyulan kotaların planlamayla falan hiç bir ilgisi yoktur. çünkü bu iki mamulde bu güen kadar ıskarta vermemiştir. Tütün daha tarladayken ekspertizler tarafından tümü satın alınırdı.

 

tekrar ediyorum, türkiyeye giren malların gümrük oranını düşürüp, ihraç olunan malların gümrüğünü arttırmanın pozitif tarafı nedir.

 

ve neden acaba Avrupa işçisi Avrupa birliği konusunda senin gibi düşünmemekte, ve işçi temsilcileri avrupa birliğinden ayrılma fikirlerini dile getirmektedir. sen avrupa anayasasının türkyie yüzünden mi reddedildiğini sanıyorsun referandumla.

 

ve nasıl oluyor da bu Seni heyecanlandıran "Avrupa Medeniyet" kültürünün avrupada yarattığı Irkçı avrupadır.

 

Avrupa ordusunda, yetkimizin oalcağı hangi anlaşmada belitilmektedir.

 

lütfen farazi genel geçer flu söylemelri bir kenara bırakalım. avrupa birliği bir efsane değil. bir anlaşmalar bütünüdür. anlaşmalardan ibarettir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AB Anayasa’sının temel'i kapitalizmi yeniden tahkim etmektir, bunun için de kapitalizmin restorasyonunu ön planda tutar, sosyal politikanın konusu olan şeyler ise vitrinin süsleri olup, halkı “ikna” edecek ama hayata geçirilmede en son göz önünde tutulacak düzenlemelerdir. Nitekim, Bolkestein Yönergesi olarak bilinen hukuksal düzenleme de bunun açık kanıtından başka bir şey değildir. bu yönerge iç pazarda hizmetleri düzenler .Böyle olduğu için de AB sevdalısı aymazlar için iyi bir uyarı. Zira, bu yönerge, AB içinde hizmet sunumunu tamamen serbestleştirmeyi hedeflemekte. Bu yönerge, Avrupa Birliği’nde hizmet sunacak şirketlerin kuruldukları ülkenin yasalarına tabi olmayı öngörmektedir. Yani Anayasa’nın özüne uygun olarak kapitalizmin gereklerinin yerine getirilmesi için düzenlemeler yapmaktadır. Bizim aymaz AB yandaşlarımız da bunu fark etmiş olmalılar ki,bu girişimle sosyal standartların ve vergilerin düşük olduğu ülkelerde özellikle yeni üye olan 10 ülkede kurulacak ya da diğer ülkelerden bu ülkelere kaydırılacak şirketler, AB’nin neresinde faaliyet gösterirlerse göstersinler kuruldukları ülkenin yasalarına tabi olacaklar demekte. ki bize de bu AB yandaşlarına Günaydın demek düşer. Peki, AB’ye üye olan bu 10 ülke niçin üye oldu? Yatırımları çekmek için mi? AB’ye üyeliğe destek veren bu 10 ülkenin halkının temel nedenlerinden biri neydi? Bir iş ve daha yüksek ücret ve haklar mı (HaniAB’ye girersek bizim geri ülkemiz daha da ileri gider savınıza uygun olarak)? Türkiye AB’ye niye üye olmak istemektedir? Yatırımları kendine çekmek için mi? İş ve daha yüksek ücret ve sosyal haklar mı? O zaman söyleyin, yoksulun mu, zenginlerin mi yandaşısınız? Emeğin Avrupası projesinde bu yoksul ülkelerin de zenginleşerek diğerlerini yakalaması, geri sosyal hakların daha da yükseltilmesi gibi eşitlikçi bir düşünceniz yok mu? Ha, siz, diğer 10 ülkeye ve bizde de zengin AB üyesi ülkelerdeki hakların aynen verilmesini istiyorsunuz, öyle mi? Yani ne diyim. AB’nin ideologları AB karşıtlarından daha akıllı ve zekimi.Kapitalizm kendisini restore edip, AB Anayasası’nda belirtildiği gibi rekabet gücü yüksek bir AB oluşturmaya çalışırken yapılacak olanlar tam da bu yönergedeki düzenlemeler gibi olacaktır. Yoksa gariban 10 ülkenin emekçilerinin ve Türkiye’li AB yandaşlarının düşündükleri ve diledikleri gibi diğer zengin AB üyesi ülkelerin düzeyindeki gibi olmayacaktır. Bu diyalektiğe de aykırıdır.buna uyanmış olan AB’nin zengin ülkelerinin işçileri ve temsilciliğini yapan emperyalist sendikaları, bu yönergenin yasalaşması halinde “AB sosyal standartlarında ‘dibe doğru yarış’ başlayacağını ve Avrupa’nın Amerikalılaşacağını vurguladılar hep. Daha uyanık olanlar ise AB Anayasası’nı anlamadıklarını görmekle birlikte, bu düzenlemeyi Anayasa ile birlikte tartıştılar. yönerge neden AB Anayasası ile uyumluydu. Bu Yönerge, Avrupa Konseyi’nin Lizbon’da alınan kararlar çerçevesinde ekonomik reformları hayata geçirerek AB’yi 2010 yılında dünyanın en dinamik ve en rekabet edilebilir ekonomisini oluşturmayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmak için liberalizmin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını ve bunun hukukunun oluşturulmasını öngörüyor. Kuşkusuz, bu hedef ve öngörülerde ne Emeğin Avrupası, ne Sosyal Avrupa var. ki herzaman da öyle olacak. AB tarafından yapılmaya çalışılan, bütün bunlara düşman “dünyanın rekabet gücü yüksek, dinamik ekonomisi”dir. Bu nedenle, AB ye hayır da hayır.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avrupa ile Amerika’yı bir tutamazsınız.

 

AB süreci, iki taraf içinde sıkıntılı, kırgınlıklar ve karşılıklı sıkıntılarla dolu. Cyrano’nun belirttiği tütün ve şeker pancar kotalarını savunmuyorum, mevcut her haksızlık elbette ki giderilmeli, serbest rekabet ve ticaret koşulları içinde karşılıklı adımlar atılabilmelidir. Ama kestirip atmadan.. Baştan önyargılı davranmadan..

 

Toplumlar, öncelikle kendi rahat ve huzurlarının peşindedirler.. Avrupa’nın küçük ve zengin ülkeleri, büyük ve emperial ülkeler önderliğinde oluşturdukları bu birlikle kuşkusuz ekonomik ve sosyal kayıplara uğramışlardır. Bunun yanında, güçlü bir birliğin “etkin” üyeleri olmuşlardır.

 

İşte “birlik” büyüsü buradadır. Aynı, tek tek kırılgan olan çöplerin bir arada kırılmaması gibi..

 

Bugün Avrupa anayasasına “gündelik” menfaatleri uğruna hayır diyen Avrupa halkları acaba uzun vade geleceklerini ipotek altına aldırmış olmuyorlar mı.. ve acaba, böyle bir bölgesel güç birliğinin oluşmaması için, bunda herhangi bir “gizli kamuoyu” oluşturulması gibi bir “komplo teorisi” kurmak çok mu hatalı olur.

 

Avrupa Birliği Anayasasına hayır çıkması, böyle bir birliğin, Türkiye ile varacağı güçlü pozisyona engel olunmaya çalışılması, dünyada hangi güçlerin işine gelmektedir.

Avrupa dışında kalmış bir Türkiye kimlerin işine yarar ? Türkiye, bu birlik içine girerse, bugün ABD’nin rahatlıkla “at oynattığı” yerlere komşu Avrupa toprakları demek olacaktır. Avrupa’ya komşu topraklarda da bu kültürün rüzgarları esecektir kuşkusuz..

 

Amerika ile Avrupa’nın büyük bir mantık farklılığı vardır. Amerika kıtası güneyi boylu boyunca, ABD’nin tarih boyu iç savaşlar çıkardığı, dikta rejimlerini körüklediği sürecin yıkımıyla perişan olmuş, fakirleşmiş ve ekonomik olarak çökmüştür. ABD ile aynı kıtaya düşme “şansızlığını” yaşamışlardır. Amerika’nın Ortadoğu politikası da genelde bu merkezde olmuştur.

 

Avrupa ise, en küçük, savunmasız ülkelerin bile korunduğu, zenginleştiği ve –kıta dahili- herkesin ilerlemesi “mantalitesi” ile hareket etmiş ve buna paralel bir birlik oluşturmuştur.

 

Alt kültürlerde farklıdır zaten. Amerikan halkı “hazır yemek” “hızlı yemek” ülkesi, gökdelenlerin, büyük arabaların ülkesidir.

 

Avrupa ise “çeşitli mutfaklardan” oluşan “uzun yemekler” kıtası, ailelerin yaşadığı apartman daireleri ve “eski şehirlerden” oluştuğundan –parka uygun- küçük arabalar, kıtasıdır.

 

Biri parasına “tanrı Amerikayı korusun” yazar. Öteli “liberte-egalite-fraternite” (özgürlük, eşitlik, kardeşlik).

 

Biri suçluları elektriğe oturtur. Ötekinde “idam” kalkmıştır.

 

Biri “texas” tan sığır çobanını başına getirir.Öteki Vaclav Havel gibi yazarı cumhurbaşkanı seçer..

 

 

Birinde iş başarısı ve kariyeri 5 yılda yeni bir yere “zıplamaktır” .. Ötekinde o kurumdan emekli olmak..

 

Birinde sokakta “karton kutuda” yaşayan “kendi vatandaşları” vardır. Ötekinde göçmenler için “sosyal konutlar”.

 

Birinde eyalet yıldızları, ötekinde İsmet İnönü’nün itirazı üzerine, kuruluş aşamasında öngörülmüş “haç” sembolü değiştirilerek, oranı birebir alınmış “Türk bayrağı yıldızları”

 

Tarih süreci kesintilerle, patlamalarla, çatlamalarla da olsa, medeniyet hep ileri gitmiştir.

Evrim süreci ileriyedir. Kültürel olarak da, medeniyet olarak da hep ileri gider..

Kulisler, “komplolar” hep olagelmiştir. Olacaktır da..ama tarihsel sürece etkisi olmaz bu aksamaların..İskenderiye kütüphanesi kaç defa yakılmıştır. İnsanlık basılı en büyük eserlerini yitirmiştir. Büyük kayıptır..Ama kültürler yok olmamış ileriye akmıştır..

 

Göreceksiniz; Türkiye, Avrupa Birliğinin tam ve etkin üyesi olacaktır. Kıta Avrupası dünyanın en büyük “kültürel” gücünü yaratacaktır. Kültür dinamiği karşısında, kimsenin uçağı, bombası fayda etmeyecektir. Bu kültür değişimi kuşkusuz Amerika kıtasını da etkileyecek, onlarında “sosyalleşmesine” zemin hazırlayacaktır..

 

Dünyada denge şarttır. Ben fakirlere kapımı kapatır, zengin ve rahat yaşarım diyemezsiniz.. Kapılar artık aşılmaz değildir. Ülkemizin, Avrupa birliğine üyeliğinin de ötesinde, tüm dünyaya yayılacak kalkınma ve zenginleşmenin sağlanması şarttır.

 

Medeniyet ve insanlığın kaybettiği hiçbir “savaş” olmamıştır.

 

Santo…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

santo farazi ve ajitetij şeylerle konuşmamayı ummuştum. ama aksi oldu.

 

AB anayasası güvenlik kaygıları yüzünden değil. AB nin avrupa işçi kesiminde yarattığı rahatsızlıktan dolayı reddedilmiştir.

 

ilk mesajında AB'ye karşı olanlar için yaptığın tanıma bak sonra düşün neden peki AB ülkeleri vatandaşları arasında bu birliğe karşı olanalrın sayısı her geçen gün artıyor. bu birlik AB üyesi ülkelerde işçileri neden rahatsız ediyor.

 

ekonomik yatpırımları sadece şeker ve tütün kotlarından ibaret mi sanıyorsun. bilinçli oalrak gündeme hiç getirilmeyen. milliyetçi olduğunu söyleyen partielrin sırf siyasi yaptırımlarla ilgilenip ekonomik yaptırımlar konusunda ağzını açmayan. gazetelerin ve tv lerin daha çok işin magazin kısmıyla ilgilendikleri kokoreç vs. bir gündemdir AB konusu.

 

"Aradan geçen süre içinde Türkiye'nin önüne sürekli yeni koşullar konurken, bu koşulların ne oranda yerine getirildiğini saptamak üzere "ilerleme" raporları hazırlandı.

Yüzlerce sayfalık bu raporların içeriği konusunda, halkımızın, son derece sistemli bir şekilde, yanlış bilgilendirildiğini saptamak durumundayız.

Türkiye'deki militan AB'ciler, bu raporlarda neredeyse sadece insan haklarından ve demokrasiden söz edildiği izlenimini yaratmaya çalıştılar. Türkiye'nin AB üyeliğine taraftar olmakla birlikte daha sıkı bir şekilde pazarlık yapılmasını isteyerek "onurlu üyelik"ten söz edenler ise, meseleyi "azınlık hakları" tartışmalarına indirgeyerek, aynı yanılsamanın güç kazanmasına yardımcı oldular.

Oysa gerek Kopenhag Kriterleri'nin ağırlıklı bölümü, gerekse AB tarafından hazırlanan Türkiye raporlarındaki en uzun bölümler, başta "serbest piyasa" kurallarının mutlak olarak benimsenmesi olmak üzere iktisadi dayatmalar içeriyor. Örneğin, milyonlarca tarım emekçisini sefalete itecek olan "tarım reformu"nun ardında AB'nin bulunduğundan neredeyse hiç söz edilmiyor.

Diğer taraftan, insan hakları ve demokrasi ile ilgili tartışmalar da, yanıltıcı biçimlerde yürütülüyor. AB'nin kendi insan hakları ve demokrasi sicili üzerinde hiç durulmazken, Türkiye'ye yönelik dayatmalardaki seçmecilik de tartışma konusu yapılmıyor.

Bir emperyalist birlik olarak AB'nin askeri hedefleri ve bu hedeflerle bağlantılı olarak Türkiye'ye verilecek görevlerden de hiç söz edilmiyor.

Kısacası, halkımız yanlış yönlendiriliyor.

Aslında, yalnızca halkımızın değil, konu hakkında daha derin bilgi sahibi olması beklenebilecek olan kesimlerin de ciddi yanılgılar içinde olduklarını görebiliyoruz. AB'ye üyelik sürecinin ülkemiz için bir ilerleme yolu olduğuna inananlar arasında dürüstlüklerinden şüphe edilmeyecek aydınların, sendikacıların ve akademisyenlerin de bulunabilmesi, Avrupa Birliği hakkındaki temel gerçekleri tartışma gündemine sokmanın çok yakıcı bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor"*

 

*Avrupa Birliğini İzleme raporu

 

sence bu raporu hazırlayanlar. senin tnaımına uyan AB karşıtları mı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cyrano, planlı ekonomi elbette kimi kesimin işine gelmez. Toprak reformu da. Sen bir birliğe giriyorsan, herkesin uyduğu genel kurallarına uymak zorundasın.

Şimdi sen, “golf kulübe” üye olup, oraya atla girmezsin. O zaman sen gidip, atlı kulübüne üye olacaksın kardeşim.

 

İnsanların olduğu her yerde şikayetçi olanda olur, memnun olanda elbette. Yalnız, şimdi bizim bu konuyu senle uzatmamamızın hiçbir anlamı yok ki “serbest piyasa kuralları” dayatıyor demişsin AB için, bence bu zaten ekonominin olmazsa olmazıdır. Bizim bakış farkımız, daha ekonomiye bakış temellerinden farklı AB’den önce.

 

Girmek istemediğin topluluğun ortalama GSMH 22.000 usd iken bizim 3.500 usd. Yani bizim işçi, köylü, memur velhasılı 6 tane vatandaşımız omuz omuza verip çalışsa ancak adamların biri kadar gelir elde edebiliyor. Bir de buna gelir dağılımındaki adaletsiz uçurumu ekle bakalım ! Milyonlarca insanımızın yıllık geliri 1.000 usd nin bile altında.

 

Ülkemiz ne yazık ki, ne demiryolu döşeyebilmiş ne de yol yapabilmiş topraklarına. Kar yağar, doğuda yüzlerce köyle irtibat kesilir hala kış boyu. Ne şehrin şehir, ne köyün köy. Yediğin

gıdaların hali meydanda, bütün hallerin meyva,sebze,et , balık etc. dökülüyor. En ufak bir hijyen denetimi mevcut değildir. Devlet hasteneleri, devlet okulları tıkış tıkış. Kalifiye elemanın yok. Doğu ve Güneydoğu’nun halini mi konuşalım senle. Yoksa şekerpancarıyla tütünü mü ?

 

Sokaktaki tinerci çocukları mı konuşalım senle, ülkenin erezyona uğrayan çölleşen topraklarını mı yoksa AB’ye girdiğimizde Türkiye’ye ayrılacak 400 milyar euroluk kalkınma bütçesini mi ?

 

Bize şiddetle karşı çıkan Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, sonraki beyanını mı ? Türkiye’yi destekleyenler ellerini cebine atıp bu 400 milyar euro’yu çıkarsınlar bakalım demiştir.

 

Bizim sırf genel altyapı maliyetimiz AB’ye 400 milyar euro’dur !

 

Bak şimdi sana tavsiyem, biraz güney Avrupa ülkeleri Italya, Ispanya, Portekiz ve Yunanistan’ın AB’ye girmeden önceki ekonomik değerlerine ve girdikten sonraki durumlarına bak. Bu sanırım, daha net bir perspektif çizer kafanda.

 

Ben ailemden dolayı, bir AB üyesi vatandaşlığı da taşıyorum aynı zamanda. Orda da uzunsüre yaşadım ama doğma büyüme buralıyım. Türküm yani. Yalnız, onurlu olmak, “fakir ama onurlu genç” eski Türk filmlerinde vardır.

Sözünde durmak, ticarette çeklerini ödemek, kredi kartlarını ödemek, taksitlerini, faturalarını yatırmak, namusunla geçinmek, dürüstçe aileni geçindirmek, kimseye muhtaç olmamak için para gereklidir hayatta. Hayatın “reel gerçeği” bunun üzerine kurulmuştur.

Gerisi eskilerin tabiriyle “laf-ı güzaf” dır.

 

Yoksulluk ve geri kalmışlık, zamanla bizde daha çok değer yitimi getirecektir.

Bugün, aydınlanmanın bir maliyeti vardır. Kız çocuklarının okutulmasının, erkeklerin, kadınlarını ve kızlarını dövmemesinin bir maliyeti vardır. Bunun sosyal altyapısını kurmanın bir maliyeti vardır.

 

Amerika’ya ve Avrupa’ya kaybettiğimiz beyin göçü ve kalifiye elemanları tutabilmenin bir bedeli vardır.

 

Ama anlıyorum ki sen bu durumumuzdan memnunsun. Avrupa Birliği senin için anlamsızdır.

Tarım kesimi ve kotalar açısından endişelerin var. Avrupalı değiliz ve olmamalıyız diyorsun

zaten Avrupa’ya gitmek isteyenler bir turla da vize alabilirse gidebilir, bu birlik bizi bağlamamalı diyorsun. Bu da senin görüşün elbetteki saygı duyuyorum.

 

 

SaNTo…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

işte olay burada.

 

sende AB yi sihirli değnek sananlardansın. Yoksulluğun ekonomik geriliğin çözümü nasıl AB oluyor. ne bağlamda ne alaka.

 

ben tasvirimi yapmışsın. Avrupalı olmak AB üyesi olmak demek mi. AB üyesi olamdan avrupalı olunamıyor mu?

 

sonra hem avrupa birliği planlı ekonomi getirecek diyorsun hem serbest piyasa dayatması yaptığını kabul ediyorsun. ekonomi bilgini bilmiyorum ama, bunların ikisinin bir arada olduğu bir piyasa olmamıştır şu ana kadar.

 

ve hala aynı şey. AB ye karşı olanları kafanda kategorize ettiğin bölüm milliyetçilik

 

insan hakları ve AB, dünyada isnan hakları konusunda sicili en kirli ve karnalık olan ülkeler AB nin liderleri durumundaki ülkeler. ve İngiltere örneğindeo lduğu gibi terör tehdidini hissettiği an ortada ne İnsan Hakları kalıyor ne bir şey. masumalr silahla kafasından vuruluyor polis tarafından göz altı süresi 24 güne çıkıyor, Irkçılar asyalıalrı linç ediyor sokak ortasında. bu sade iki bomba patladığında olan bir durum. birde türkiyedeki terör seviyesinde bir terörü düşün AB ülkeleri türkiyedekinin kaç katı sert bir yönetim sergiler.

 

İspanya, bask konusunda Türkiye'nin Kürt konusunda gösterdiği toleransın onda birini gösterdi mi. İspanya'da bask taraftarı yasal parti kaldı mı. en son batasuna kapatıldı. Fransanın kültürlerin kaynaşmasına bakışı nedir ?

 

Avrupa'nın ki köpeksiz köçyde değneksiz dolaşmaktır. yani iç karışıklık olmadığı durumalrda herkesi nsan haklarına saygılıdır. ama en ufak bir karışıklıkta Fransanın Belediye başkanına OHAL ilan etme yetkisi vermesi ya da ingiltere deki anti terör yasası gibi. İnsan hakları beyannamesini sildirip yeniden yazdıracak ihlallerden çekinmez.

 

ne ekonomik gelişim ne de insan hakları konusunda AB yi örnek almak, yapılacak en kötü hatadır. ki bazı tipelr vardır. her lafın başında insna haklarına AB yi örnek gösterirler ama ingiltere ve fransada ki uyuglamlar konusunda ağızlarını açmazlar.

 

Ha bu arada Türkyiede gözaltı süresi 24 gün değil 24 saat. ve OHAL ilan etme yetkisi ise belediye başkanlarında değil bakanlar kurulundadır. hemde 30 bin kişinin can verdiği çatışma ortamına rağmen.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Planlı ekonomi, bir birliğin olmazsa olmazıdır.

Çünkü ne üretip ne satabileceğini, iç ve dış Pazar dengelerini daima kontrol altında tutmak demektir. Serbest piyasa ekonomisi ile üretim kontrolü arasında ne gibi bir çelişki gördüğünü anlamış değilim.

 

İnsan haklarına gelince, bu bakışına tek bir açıklama ile yanıt vermek istiyorum. Çünkü tek tek münferit olayları yazmak bizi “takım taraftarları” gibi ama siz şu maçta böyle yapmıştınız kısırlığına sürükler. Yaşadığımız dönem ne yazık ki, her kesimden insanların daha radikalleştiği, daha hoşgörüsüz olduğu ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı bir dönemdir.

İnsanlık, belli dönemlerde buna saplanmış ama insanlık tarihinin evrensel oluşumu, bu süreci daima yok etmeyi başarmıştır. Çünkü evrensel dünya kültüründe, her toplumun taşı vardır.

 

İngiltere’nin sömürgeciliği ve despot tavrını, İspanya’nın Catalan’lara uyguladığı ayrımcılığı

kendi filmlerinde bugün izleyebilirsin. Kendi yönetmenleri tarafından dile getirilir veya sorunla ilgili kitapları bu ülkede bulabilirsin. Bu sorunu her yerde konuşabilirsin. TV’ler dahil. İşi eyleme ve şiddete dökmediğin sürece sorun yoktur. Yasalar “eylem” oluştuğunda devreye girer.

 

Şimdi bizde durum farklıdır. Sorunu, halen hassas noktalara çekiyorsun. Ben bu noktadan sonra çok detaya girmek istemiyorum. Halen o derece özgürleştiğimiz kanısında değilim.

İşte, ünlü yazarımızın bir beyanından dolayı yaşadıkları ortadadır. Daha dün kör bir gazeteciyi, bilmem kaç yıl hapse mahkum etmişlerdi. Yani dostum, anlayacağın bu yazdıklarına sen inanıyorsan sorun yoktur diyorum.

 

OHAL ilan etme yetkisinin belediyelerde olması, o sistemin daha lokalleşmesi ve demokratik olasındandır. Merkezi idareler, daima totaliter rejimlerin sistemidir. Bütün ülke yönetimini tek merkeze bağlayan hiçbir demokratik ülke yoktur.

 

Bizde gözaltı süresinin 24 saat olması elbet çok güzel bir durumdur. Yalnız, terör durumlarında zafiyet oluşturacağından daha uzun olsa belki daha iyidir.

İleri gittiğimiz her nokta bizim için gurur vericidir. Sonuçta aynı kaderin insanlarıyız.

 

http://europa.eu.int vakit bulursan bu siteyi incele. Dört katılımcı ülke arasında bizde varız sitede.

Bilmiyorum, abartılı belki ama bu sitede ay yıldızlı bayrağımızı görmek bana gurur veriyor.

 

 

SaNTo…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

OHAL ilan etme yetkisinin belediyelerde olması demokrasinin tescili değil katlidir.

 

Planlı ekonomi denen şeyin ne olduğunu sanırım bilmiyorsun. Planlı ekonomi sosyalsit sistemlere özgür bir ekonomik modeldir . AB ye özgü değil.

 

Senin O "hassas" noktalar dediğin noktaalar bu işin özüdür. Ben tarihten bahsetmiyorum ingilterenin niye sömürgeci tarihi var dmeiyorum. ben bu günden bahsediyorum, Avrupa da ki bu günkü ırkçılıktan bahsediyorum. tıpkı tarih boyu olduğu gibi yine ırkçılığın merkezi avrupadır.

 

Senin hala nası lbir sihirli değnek sandığını AB yi anlıyamıyorum ama. gördüğüm kadarıyal hala işin magazin kısımlarıyla uğraşıyorsun. farkındaysan ben maddi şeylerden sen ajitasyonalrdan bahsediyorsun. ben yine ajitasyondan uzak durup net konuşacağım.

 

1- Avrupa insan hakları konusunda ne geçmişinde ne de bu gün temiz bir sicile sahip değildir, Mesela üyelerinden birinin ırak ta şlediği insanlık suçuna seyirci kalmaktadır. İngiltere ve Fransada yürürlüğe sokulan ve türkiye yasalarındaki maddeler için insna hakkı ihlali olan maddelerin daha ağırını yasalarına sokmalarına sesini çıkarmamaktadır.

 

Yugoslavya'Nın parçalanması sürecinde aktif oalrak rol oynamış ve düzenlenen operasyonlarda Avrupa Ordusu binlerce sivili katletmiştir.

 

2- AB'nin Adalet anlayışı Sadece "Güçlülerin Adaleti" nden ibarettir. İran'a uranyum zenginleştirme programı için yaptırımı tartışırken. İran'ın İsrailin nükleer tesislerinide denetleyin programımızı durduralım önerisine cevap biel vermeyip. bu güen kadar İsrailin nükleer faaliyetleri konusunda ağzını açmamıştır.

 

ABD nin Suriye'yi yalnızlaştırma çabalarına destek vermiş, ve onunla diplomatik ilişki kurmaktan kaçınmıştır. Hiç bir AB yöneticisi . Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sezer kadar Adaletli bir tavır gösterememiştir Suriye'ye karşı.

 

Kıbrıs konusunda yıllarca kuzeydeki türkleri çözümsüzlüğün baş mimarı oalrak görmüş. Ama BM nin hazırladığı çözüm tasarısını Türk tarafı kabul edip Rum lar reddettiği halde tıpkı bir iki yüzlülükle rumları kabul etmiş ve yine türklere çözüm için çaba harcayın diye akıl vermiştir.

 

Kendi ortak yasalarıyla Terörist oalrak kabul etikelri bir örgüte bağlı Televizyon Kanalının şiddet çağrıalrı ve propagandası yapan yayınlarını engellememiş, ve kendi organları tarafından raporlarla bu durum tespit edildiği halde. dosyayı yakar top gibi makamlar arasında dolandırmıştır.

 

3- Ekonomik anlamda tam bir dayatmacıdır. Türkiyenin tarım sahasında en ço kstan ülkeler listesinde olduğu ve sıfır ıskartayla üretim yaptığı, Tütün ve Şekere kota koyulmasını istemiş, ve binelrce tarım emekçisini işinden ekmeğinden etmiştir.

 

Türkiye'ye giren malların gümrüğünü azaltıp. Türkiye'nin ihraç ettiği mallara çift gümrükleme oranlarını yükseltmiş böylece türkiyenin ihracat hacmini küçültmüştür.

 

4- Bir arada yaşam ilkesini hep ihlal etmiştir. torpaklarında bulunan yabancı kökenlilere karşı girişilen eylemlere ve yapılan propagandalara seyrici kalmıştır. Kendi yasalarıyla ırkçılık kati olarak yasaklanmışken ırkçı faaliyet gösteren partilere karşı önlem almamış ve yaptırım uygulamamıştır.

 

Göçmen kamplarının basılması, ortadoğu ve asya kökenlilere karşı şiddet eylemler, linçler gibi konularda AB nin aldığı hiç bir önlem yoktur. Dahası bu türk eylemelre maruz kalan kimseleri apar topar sınır dışı etmektedir.

 

AB nin de niteliği bellidir AB cilerinde.

 

"Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla

yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir". Mustafa Kemal Atatürk

 

tarih yine böyle bir hadiseyi kaydetmiyecektir. NATO ya üye olurken sıralanan gerekçeler de bunlardı. Küçük Amerika olacaktık, NATO'ya üye olunca. olduk mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanırım şöyle bir kavram kargaşası yaşıyoruz ; “Planlı ekonomi” ve “ekonomide planlama”.

Bugün gelişmiş bütün ülkeler ekonomisini planlar. DPT Türkiye’de bu amaçla, batılı ülkelerden adapte edilerek kurulmuş, devletin en temel ve en yetkin kurumudur.

 

Her ülke, sosyalist olsun olmasın, üretimlerini verimli hale getirip, ülke refahını arttırmak için

ekonomisini planlar.

 

Bugün ırkçılık her ülkenin temel problemidir ki, gözündeki merteği görmeyenlerden olmamanı diliyorum. Ülkemizde “etnik milliyetçiliğin” tehlikeli boyutta olmadığını söylemek, bana inandırıcı gelmiyor. Daha dün Trabzon’dan tut da Diyarbakır’a kadar birbirlerine karşı bilenmiş halk kitlelerinin ürkütücü tepkilerini açıkça gördük.

En basit spor karşılaşmaları bile, biranda ırkçı gösterilere sahne olabiliyor.

 

1- Bizimde yıllardır savunduğumuz iç güvenlik hususu, buna bağlı olarak bundan ağzı yanan Avrupa ülkelerinin de nihayet akıllarını başlarına getirmiştir. Yugoslavya parçalanma sürecinde en aktif rol oynayan unsur, birincisi Maraşel Tito’nun ölümü ikincisi, Rusya destekli, faşist Sırp kasapların giriştiği insanlık dışı katliamdır.Burada, Avrupa Ordusu diye bir güç olmamıştır. Çünkü böyle bir ordu yoktur.Müdahale eden BM’e ait birliklerdir. Nihai sonucu alan, soykırıma son vermiş müdahaleyi ise ABD ordusu yapmıştır.

 

2- İran’ın mevcut rejimi ve politikası bellidir. Düne kadar, bize şeriat ihracı yapan İran’dır.

Suriye’nin terör örgütüne yıllar boyu yardım ve yataklığını ne çabuk unutmuşsun.

Hele Irak’ın başındaki Saddam’ın Türkiye’yi hedef görüp saldırı tehdide çoktan unutuldu zaten. Bugün bizim basın bile, bir soytarı diktatörü “yarı kahraman” yaptı.

Güneydoğu bölgesindeki vatandaşların, o dönem yaşadığı saldırı tehdidini, Nato’nun, Saddam’ın Scud füzelerini engellemek için sınırlarımıza yerleştirdiği, bu füzeleri havada imha eden patriotları..

 

Şimdi yarı aydınlarımız, Hizbullahçı İran’ın, 30.000 vatandaşımızın ölümüne mal olmuş “daha düne kadar” bir terör örgütü yatakçısı, Hatay’ı kendi haritasında gösteren, aramızda hala su problemi olan Suriye’nin ve bize açıkça saldırma tehdidinde bulunmuş Saddam’ın

şak şakçısı olmuştur.

 

Elbette ben kinlerin ve düşmanlıkların devamından yana değilim ama bunları, daha dün yaşadıklarımızı unutup, en son savaşımızı 1918’de sonlandırdığımız böylesi bir Avrupa düşmanlığını anlamakta zorluk çekiyorum.

 

Daima medeniyetle, parlamenter demokratik sistemlerle birliktelik, politik beraberlik, güç birliği oluşturmak, totaliter, antidemokratik, despot idarelerle birlikteliği savunmaktan akılcıdır.

 

Kıbrıs konusunda adımlar, şurada tüm “vatan hainliği” suçlamalarına karşın, bugünkü iktidar sayesinde atılmış adımlardır. İlk defa BM nezdinde akılcı tutum izlenmiş ve bunun meyvaları alınmaya başlanmıştır.

 

3- Hayalciliği bırakmak gerekir. Bugün ticaretimizin (sanayi,ihracat ve turizm gelirlerimiz) zaten %60’ını Avrupa ile yapmaktayız. Bugün en değerli şey sermayedir. Çünkü, yatırımın üç faktörü olan, iş güçü, hammadde, sermayeden bugün en değerlisi sermayedir. Diğer birlikteliklerden söz etmek, diğer olası alternatifler veya ekonomik yalnızlık, sermaye noksanı ülkemizin, daha gelecek yıllarını aynı düzeyde devamını getirir ki zaten mevcut durumumuz

çok iyi olsa, bu tip oluşumları konuşmak bile gereksiz olurdu.

 

4- Nankör olmamak lazımdır. Bugün sırf Almanya’da 2.5 milyona yakın yurttaşımız, ekmeğini kazanmakta, diğer bir o kadar yurttaşımızda diğer Avrupa ülkelerine dağılmış olarak ekmeğini kazanmakta, bunların yaptığı yatırımlar, ülkemize geri dönüşü olan, dolaylı bir gelirde sağlamaktadır. Bunca insanımızın işgücü, beyin göçü, Avrupa’ya akmıştır.

 

Mutsuz olsalar, sıkıntı duysalar geri dönerlerdi ki, bugün oralarda, eğitimli olanları, Belediye parlamentolarından, AB parlamentosuna kadar, kendilerine önemli yerler bulmuşlardır.

Oralarda, her tür devlet kademesinde ayrımsız çalışmakta, rütbeli polis, asker, devlet memuru olabilmekte, özgürce seçimlere girebilmektedirler.

 

Bizde yaşayan bir yabancının, polis, asker, devlet görevlisi olabilmesi halen mümkün değildir.

 

Nato ekonomik bir topluluk değil, bir askeri birliktir. AB ise ekonomik temelli, bir “medeniyetler projesidir”.

 

Aslında neyi tartışıyoruz ki bugün AB’ye girsek ve kapılar açılıp, vize engeli kalksa milyonlarca yurttaşımız hemen göçerler.

İnsan, ekmek ve umut beslediği yere göçer. Kimse özvatanını macera uğruna terk etmez.

 

Hayatın reel gerçeklerinden kopuk, kafamızdaki imajlara göre konuşmak ayrı şey,

Yaşamın gerçekleri apayrı şey.

 

SaNTo…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

santo hala işin ajitasyon kısmındasın.

 

söyler misin türkiyedeki hizbullahla İran hizbullah'ı arasıdna ne gibi bir bağ kurdun, İran hizbullah'ı lübnan toprakları dışında hiç bir yerde faaliyet göstermeyen, israil unsuru hedeflere lübnan ve israil dışında hiç bir notkada saldırmayan bir örgüt.

 

Almanyada 2,5 milyon insanımız ekmeğini kazanmakta diyorsun, peki o 2,5 milyon insanımız olamsa 60 lı yılalrda gidenelr olmasa Almanya bu gücünde mi olacaktı. sen ekonomide iş gücünün ne ifade ettiğini biliyor musun. Fabrikalar "ekmek dağıtılan kapı" değil insanların emeğini satıp karşılığında para aldıkalrı yerdir, yani kismenin kismeye bir lütfu ihsanı yoktru oralarda. İş gücü "ekmek yiyenler" değildir, iş gücü üretimin temel öğesidir. Onlar nankörlük yapmasın. Genç nüfusunun yüzde seksenini kaybetmiş almanya'ya türkiyeden giden iş gücünün katkısı nedir ?.

 

bana Türkiye'Nin batının Irak'a koyduğu ticaret ambargosuna katılması yüzünden uğradığı net zararı yazar mısın buraya. bu mikltarın o tarihten beri IMF den aldığımız borçların kaç katı olduğunuda.

 

Suriye ve iranı teröre geçmişte ülkemizdeki teröre destek verdikelri için onalra karşı yapılan politikaları desteklemekten bahsediyorsun. biraz izan bu konuda Avrupa'nın yaptıklarının yanında, İran ve Suriye melek gibi kalır. zira askerlerimizi şehit ya da gazi yapan mayınların hiç birini suriye üretmiyordu iranda. İtalyan ve fransız mayınlarıydı bunlşar onlarca yıldır. Türkyie karşıtı televizyonlar iran ya da suriyeden yayın yapmadı. iran ve suriyede PKK'ya bağlı dernekler, kuruluşlar yok. Bu gün PKK açık ve aleni şekilde Avrupa devletlerindeki merkezlerinden yönetilmektedir, ve herkesin gözünün önünde. kendi gözündeki merteği görmemekte işte budur.

 

Avrupayla savaşımız en son 1918 de olmadı, bu kadar mı yabancısın türk tarihine, Kurtuluşl savaşını asyalıalra karşı mı verdik Afrikalıalra karşı mı?.

 

İran ve suriyeyle savaşlarımız ise yüzyıllarca öncesindedir. bizim avrupayla savaşımız tarihte mi kaldı. Enosis Kıbrısta türk köylerini basıp isnanları boğazlarken. Müdahele ederse, Türkiyeye karşı silah kullanacağını açık açık söyelyen avrupa'yla mı bizim savaşımız çok eskide kaldı. İngilizlerin Şeyh Sait'i örgütleyip Cumhuriyete karşı ayaklandırması bu damı 1918 de kaldı. İtalya'Nın 40 larda egede türkiyeden torpak talep etmesi ?

 

Türkiyede de yabancı kökenlide olsa vile bir kimse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçtikten sorna askerde olabilir, memurda, milletvekilide.

 

Kıbrıs konusundaki meyveleri söyler misin. bana. Rum kesiminin Tüm Kıbrısın tek ve meşru hüküemti oalrak AB ye alınması mı "meyve " oluyor. doğru bak bu diğer hiç bir hüküemt zamanıdna yapılamamıştı.

 

AB medeniyetler projesi falan değildir. AB nin kuruluş amaçları, gayesi bellidir. Hiç bir uluslarası ittifak "Medeniyetler Projesi" olsun diye kurulmaz, İttifaklar güç için kurulur hakimiyet için kurulur. Haydi medneiyeleri buluşturlarım kültürleri kaynaştıralım diye İttifak kurulduğu görülmemiştir.

 

AB temelleri, projesi binelrce yıl önce atılan klasik Roma-Germen ittifakıdır. bu tarihte bir çok kez denenmiştir, AB projesidnen önce Hitler ve Mussolini tarafından denenmiş savaşın kaybıyla başarısızlığa uğramıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir ajitasyon yapan varsa o da sensin bu konuda.

 

Türke türk propagandası yapmak, sığ milliyetçilik edebiyatına sığınmak artık kimsenin yemediği ürünler arasındadır. Son seçimler bunun yazılı belgesidir ki YSK' dan yazılı olarakta sonuçları elde edebilrisin.

 

1- İran’ın, Türkiye’ye yaptığı devrim ihracını nerdeyse İran Hükümeti kabul etti sen kabul etmedin. Bir çok aydınımızın “seri katil” sistemiyle C4 patlayıcıyla katledilmiştir. İran destekli olduğu emniyet güçlerince de doğrulanmıştır.

 

2- 5 milyarlık dünyada en önemli yatırım gücünü sermaye oluşturur. Asla iş gücü değil. Adam senden almasa, elini öpenden işçi bulur. Şu anda ülkemizin en büyük derdi işsizliktir.

Laf bile “yediğin ekmeğe nankörlük etmedir”. Senin dediğinin bir mantığı yok sığ milliyetçilikten başka..

 

3- Irak’a koyulan ambargo sınır güvenliği ve dikta rejimli, Türkiye düşmanı bir yönetimin çökertilmesi amacı taşımaktaydı ki şu an bu ambargo kalkmıştır. Halen eski yönetimin destekçileri teröristlerin boğazını kestiği, şehit türk şöförleri, kelle koltukta çalışmaktadır.

 

4- İtalyan mayınları tamamen bir provokasyondur. Rus malı Kalaşnikov silahlar, Amerikan malı roketler kullanan terör örgütü, bu silahları diğer terör örgütleri gibi, Afganistan, Pakistan ve Ortadoğulu silah aracılarından temin etmektedir. Bunların rahat ve özgürce satıldığı, açık pazarlar mevcuttur. Bu seni, ondan hiç hayrete veya nefrete düşürmesin. Berlusconi oturup terör örgütlerine mayın satmaz. Ne İtalya, ne Rusya, ne Amerika yeri geldiğinde kendilerini de vuran silah sanayilerini kapatmaz sende terör var diye.

 

5-Avrupa, PKK yı terör listesine almış ve tüm bürolarını kapatmıştır. O birlikte ki her ülkenin bize sempatisi elbette ki yoktur. Bunu da açıkça, bizi istemediklerini beyan ederek söylüyorlar zaten ama bizimde birlikteki ülkelerin hepsine sempatimiz yoktur..

Her şey ülkelerarası diplomaside karşılıklıdır.

 

6- Kurtuluş Savaşı, 1. Dünya Savaşının devamıdır. Bu savaş sonucu işgale karşı ve mevcut yönetimin değişimi temelli olarak doğmuştur. Cumhuriyetimiz elbette bu savaşın uzantısında kurulmuştur. Kurtuluş Savaşımız 1922’de filen son bulmuştur. 1. Dünya Savaşını genel ifade içinde kullanmıştım.

 

7- Bak ne güzel yazmışsın 40’larda Italya’nın toprak talebini de 2. Dünya Savaşında birbirini kesmiş Avrupa sonuçta böyle bir medeniyetler birliği çıkarmıştır. Kimse bu benim “kanlım” zihniyeti gütmeden, ortak menfaatler ve değerlerde birleşmeyi başarmıştır. Sen “bunlar bizim kanlımız” zihniyetiyle zaten AB’yi bırak evrensel kültürün bireyi bile olamazsın.

 

Bugün bindiğin arabadan, evde kullandığın en basit mutfak aletine, hayatını kurtaran ilaçlara, antibiyotiklere kadar, o “nefret” beslediğin medeniyetin ürünlerini kullanıyorsun. Şu an bize bu iletişim teknolojisini sunmuş olan o medeniyetdir. Bu Ajitasyon mu ? Tamam olsun.

 

Ya sen bu medeniyetin insanısındır yada değilsindir. Ya uzaya açılan pencereden bakarsın, iletişim dünyasına ayak uydurmaya çalışırsın, yada kendi aşiretinde kan davanı güdersin.

 

 

SaNTo…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

santo bu yaptığın çirkin bir şey. avrupa birliğien karşı olanalrı ve nedne karşı olduğunuda açıkça ve ayrıntıalrıyla söyleyenelre karşı cevap vermek yerine onları

sığ milliyetçi vs statülerine sokamya çalışmak. ben sana avrupa medeniyetinden nefret ediyorum dedim mi.

benimkisi sığ millyetçilik değildir, mantıklı bakıştır, bilismel bakıştır.

 

avrupa birliğini "medeniyetler buluşması", kültürler kaynaşması falan sanmak ise, mantık değil, kraldan çok kralcılıktır sadece.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

medeniyetler projesi diyince, güzel ve oldukça manalı bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim

 

Medeniyetler buluşması

Almanya’nın Başbakanı Schröder beyefendiyle salona girdiğinde fonda Mozart çalıyordu.

Mozart eşliğinde iftar açılınca bunun adı da medeniyetler buluşması oluyordu!

Beyaz örtülü masaların üzerinde zeytin, hurma...

Eller duaya kalkmış...

Fonda Mozart çalıyor.

Salondakiler hep bir ağızdan haykırıyor: “Amin!”

Medeniyetler buluştu!

Gerçi bu bir buluşmadan çok veda ziyareti.

Çünkü Alman Başbakan Schröder görevi Merkel’e devrediyor.

Bizimkilere göre ise bu bir buluşma oluyor!

Dolayısıyla, Schröder de medeniyet!

Ama aksilik şu ki, Schröder tam medeniyetleri buluşturacakken gidiyor!

Bu durumda haliyle insan merak ediyor:

Şimdi biz medeniyetle buluştuk mu, bulaşamadık mı?

Medeniyete eriştik mi, yoksa veda mı ettik?

Görünüşe bakılırsa tam buluşurken veda ettik!

Sevinsek mi üzülsek mi?

İnsan nasıl üzülmesin ki, tam medeniyeti bulmuşken...

Hazır medeniyet ayağına kadar gelmişken onu kaybet...

Sonra bir daha başka bir medeniyet gelene kadar sabret!

Bu medeniyet de tuhaf bir şey doğrusu!

Çöldeki serap misali.

Çölde serap bir görünüp bir kayboluyor.

Bizim medeniyet de tam buluşurken veda ediyor!

***

Yine de çok üzülmenin alemi yok.

Çünkü biz bu sıralar medeniyetle mütemadiyen buluşuyoruz.

Daha önce Bush BOP için geldiğinde de bizim medya “Medeniyetler Buluşuyor” diye manşetler atmıştı.

Fakat nasıl medeniyetse İstanbul’un caddeleri, sokakları kapatılmış, halkın medeniyete yaklaşması yasaklanmıştı!

Bir başka deyişle medeniyet halktan saklanmıştı!

Gerçi medeniyet yalnız bizimle buluşmuyordu.

O sırada Irak’ı bombalıyordu!

Ama belli ki medeniyet bizi kafaya takmıştı.

Daha geçen günlerde Hatay’da medeniyetle bir kez daha buluşmuştu.

Gerçi medeniyet buluşmasına gelen bir yabancı profesörün cüzdanı binanın bahçesinde çalınmıştı, ama olsun.

Bizim kapkaççılar, cepçiler, yankesiciler medeniyetle bulaşmamış olsa da, medeniyetin cüzdanı onlarla buluşmuştu!

Yine başefendi İsrailli medeniyet Ofer ile ilk buluştuğunda Kuşadası elden gitti.

İkinci buluşmada Tüpraş’ın hisseleri...

Üçüncü buluşmada Galata medeniyete kurban verildi!

En son Dubai medeniyetiyle buluştuğunda İstanbul’un göbeği hediye edildi!

Bizde böyle pazarlamacı yönetim, böyle güzel bir ülke, medeniyette de böyle bir yalayıp yutma iştahı varken belli ki medeniyet peşimizi bırakmayacak.

Medeniyetle buluşa buluşa .................... kalmayacak!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eleştirel gözle olaylara yaklaşmak, elbette sağlıklıdır. Katılmamak mümkün değil.

 

Yalnız, ortak noktalar ve mütabakatlar olmazsa, "kör gözüm parmağına" siz şuna şunu yaptınız, biz ona bunu yapmadık zihniyeti sonsuza kadar sürecek polemiklerden başka bir zemin yaratmayacaktır.

 

Tavır, herkese karşı tavır, size geri dönen bir "bumerang"dır.

 

Sonuçta aynı dünyada yaşayan insanlarız. Değil elbet, olumsuzluklara, yanlışlara "eyvallah" olmaz.

Yalnız, herkes kötü, bizden gayrı.. Bu da değil.

 

"bir insanı sevmekle -anlamakla-, başlayacak herşey" Belki de, bu sofrada biz diyeceğiz "bu böyle olmaz"ı ama önce o sofrada olmakla başlar bu.

 

Yoksa, fare dağa küsmüş.. konumundan ötesi olmuyor. Bu da hayatın gerçeğidir.

 

SaNTo...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

iyide sofra değil leş başıysa o mecburmuyuz o sofrada olmaya. bu mandacılık merakı nedir ben anlamıyorum ya. hayır var mı tarihte gerçekten bu türk birlikelre katıalrak gelişmiş refah ülkesi olmuş bir millet.

 

AB üyesi ülkeler AB kurulmadan öncede güçlüydü zengindi AB onlara bir şey katmadı ki.

 

ha şu mantığa bak aaa AB üyesi ülkeler güçlü ve zengin bizde üye olunca öyle olucaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ispanya, Portekiz ve Yunanistan ekonomilerini iyi incele. AB öncesi durumları ve sonrasına bak. 1970'de biz ekonomik olarak bu ülkelerin önündeydik.

 

Mevcut, eski doğu blokundan girecek olanların, kalkınma projelerini ve AB'nin bunlara ayrıdığı fonları incele. Ben hepsini eski dönemde de, bugünde işim gereği ziyaret ettim. Havacılık sektöründe çalışıyorum. Eski yapılarına göre bir -iki yıl içindeki ilerlemeleri inanılmaz..

 

Bugün GSMH'dan tutda gelişmişlik, eğitim, sağlık koşulları, demiryolu ve asfalt yol uzunlukları, şehirleşme, üretim değerleri, cari bütçe her konuda bize fark atmış durumdalardır.

 

Sen, Avrupa toprağı olmanın ne demek olduğunu, olunca veya olamayınca daha net göreceksin.

Tabi, "atgözlükleriyle" bakmaya devam etmezsen. Mandacılık, bugün atgözlüğüyle yaşama bakmaktır.

 

Eğer biz, bu birliğin dışında kalırsak, ki - bu da mümkündür - kendi çocukların, orada yaşamak istediklerinde, umarım, kendi ülkemizin "gelişmişlik çıtasını" bu derece düşük tuttuğuna üzülmezsin.

 

Hayatın gerçekleri, hayali kahramanlıklarla ileri gitmeyi sağlamıyor. Ekonomi dünyada bir bütündür.

Zaten bugün, bizde hayatın gerçeği, eğitimli kesimin, AB'ye karşı olmasıdır. İlk yazımı tekrar okursanız konunun çıkış noktasını daha iyi anlarsınız. Belki, gün gelecek, AB ile iplerimiz tamamen kopacak çünkü, mevcut hükümet dışında herkes karşıdır.

 

Umarım, sizler "muhalafet" ettiğiniz bu birlik yerine, halka ekonomik ve sosyal refahi getirecek programı sunabilirsiniz. Yok sunamazsanız, gelecekte halk size alternatifini zaten sunar. Sizde buna uymaya mecbur kalırsınız.

 

SaNTo...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ajitasyonlar dışıdna AB üyeliğinin en gibi alternatif modeli vardır :)

 

at gözlüğüne sahip olan sensin, AB yi sihirli değnek sananda. biz karşı çıkış sebeplerimizi tek tek açıkalyarak sunuyoruz. ajitasyon yapmıyoruz.

 

ispanya ve portekiz AB üyesi oalrak değil diktatörlük rejimlerini yıkarak geliştiler. flu yalanalrı bırakalım. 1970 lerde o üç ülkeyle Türkiye'yi kıyasla nasıl bizim ekonomimiz onalrın önündeydi ya :) kişi başıan düşen GSMH leri oranla bakalım. temel gıda maddelerinin piyasada olmadığı 70 ler türkiyesinde ekonomimiz ispanya portekiz ve yunanistan'ın önündeydi he.

 

şimdi soru sorucam ajitasyonu bırakarak cevap vereceksin o doğu bloku ülkelerinde ab ye yeni katılanlar. beş yıl önceki işsizlik oranı nedir şimdi nedir ?.kişi başıan düşen GSMH beş yıl önce nedir şimdi nedir. Sen işin gereği o ülkelere gittiğidne maliye bakanları seni ağırlayıp kalkınma porjeleriyle ilgili birifing mi veriyor sana :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir ülkenin Havaalanından o ülkenin "teknik rontgenini" elde edersiniz. Havacılık teknolojisi, bugün en açık göstergedir gelişime. Elbette, maliye bakanları beni ağarlamıyor.. :D

Demek istediğim, mesleğim çok ülkeyi gezip, mukayese şansını bire bir vermektedir. Yerinde görmeden, farkları anlayamazsınız.

 

Üretimimiz, halen Portekiz ve Yunanistan'ın çok üzerindedir. 1970'lerde biz Ispanya dahil onlardan ilerdeydik.

 

Eski Doğu Bloku ülkelerinden, AB ye katılımı kesinleşenlerin tümünde GSMH artmıştır.

 

Bunların verilerini sana bildireceğim gerçi hiçbir şey değiştirmeyecek ya neyse.. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben o verileri merakla bekliyorum. ayrıca iddia sahibininde bu verilere zaten sahi olmasını beklerdim. eğer ajitasyon yapmıyorsa. veremiyeceğin zaman söyle ben vereyim :)

 

ayrıca bir ülkenin havacılık teknolojisine bakıp değerlendiriyorsuz öyle mi. ya santo gerçekten komiksin be :) o halde kazakistan ingilterenin kat bek at önünde bir ülke he gelişmişlik konusunda zira balkonur üssünü düşünürsek :)

 

bende dış ticarette çalışıyorum bak ya biz yanlış yapıyormuşuz rakamlara bakarak tespitler yaparak. hava alanalrına bakıp anlaşılıyormuş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.