Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2005 AŞK İSE DONUK.. Aşk donuklaşmış, Pencereler yağmura hapsolmuş, Uzaklardaki sesin, ya da yanıbaşımdaki sesin Yağmuru bölüyor, Belki beni çağırıyor, belki katı ruhumu, Sarhoşluk bu olsa gerek, Ya da okyanusun dibi gibi birşey, Tek fark aşk donuklaşmış... AHMET TELLİ Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2005 Sen Sen: Çamlı dağlardan ağaran şafak... Sen: Duru göllerin nilüferisin. Sen: Engin ovada sararan başak... Sen: Umut kaynağı, alın terisin. Sen: Gökte yıldızsın, uykularda düş... Sen: Yeşil ekinsin, sen beyaz gümüş.. Sen: Mavi denizsin sise bürünmüş... Sen: Sevda sırrının düğümlerisin. Sen: Her güzelliğin canlı sergisi Sen: Kalp yarasının em'i, sargısı... Sen: Benim dileğim, Hakk'ın vergisi.. Sen: Gönlümde saplı aşk hançerisin. Sen: Koyu gölgesin yaz sıcağında Sen: Olgun meyvesin dal kucağında Sen: Korsun, alevsin aşk ocağında Sen: Gadir Allah'ın şaheserisin. Sen: 'Ben'sin, gel gör ki ben 'sen' değilim Sen: Benim düşüncem, ruhum ve dilim Sen: Benim gözlerim, ayağım, elim... Emin ol, sen bana benden berisin. Abdurrahim Karakoç Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 YOL Bir gün bile uzak olma gün uzun Gün uzun anlatamayacağım kadar Trenler bir yerlerde uyuduğunda İnsanlar garlarda nasıl beklerse, öyle beklerim seni Bir saat bile gitme gidersen uykusuzluk Damla damla birikir o saatte Ve bir evi arayan bütün duman Yitik yüreğimi öldürmeye gelir belki de Kırılmasın kumun üstünde görüntün Göz kapakların bensiz uçmasın Bir dakika bile gitme sevdiğim Bir an bile uzaklaşsan Dünyayı dolaşırım yalvarmak için sana Ya dön ya da bırak öleyim diye Pablo Neruda Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 HER ŞEY SENDE GİZLİ Yerin seni çektiği kadar ağırsın.. Kanatların çırpındığı kadar hafif... Kalbinin attığı kadar canlısın. Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin. Nefret ettiklerin kadar kötü... Ne renk olursa olsun kaşın gözün... Karşıdakinin gördüğüdür rengin. Yaşadıklarını kar sayma... Yaşadığın kadar yakınsın sonuna... Ne kadar yaşarsan yaşa... Sevdiğin kadardır ömrün. Gülebildiğin kadar mutlusun... Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin. Güneşin doğuşundadır sana verdiğin değer... Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın... Bir gün yalan söyleyeceksen eğer... Bırak karşındakine sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiye duyulan hasret... Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın. Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak... Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın. Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü... Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin. İşte budur hayat. İşte budur yaşamak. Bunu hatırladığın kadar yaşarsın. Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün. Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutursun. Çiçek sulandığı kadar güzeldir. Kuşlar ötebildiği kadar sevimli.. Bebek ağladığı kadar bebektir. Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin... Ve bunu da öğren sevdiğin kadar sevilirsin... CAN YÜCEL Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 BİR AKŞAMÜSTÜDÜR Bir akşamüstüdür şarabî Bahçeler ve dağlar üzre hükümran; Tam dünyayı dolaşmak saatindesin. Ay ışığı su içer birazdan. Kızarmış kalçalarını çanlar Alabildiğine vurur. Sen çocuk tulumunda Matbaa mürekkebi Rüsva olmuş ellerinin emeği, Manşetlerde kilometre kilometre yalan Sallanır durur. Bir akşamüstüdür katil, muhteşem Alıp götürmüşler dost dediğini Almış rüzgârlar içini, Ümide benzer, sevdaya benzer... Soğuk bir namludur kör ve pusuda Ense kökünde zulüm, Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur Burnun dibine hürriyet. Seviyorum mümkün değil; Aranızda kurşun, yasak bölge var Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel Kanunu yapanlar ihtiyar. AHMED ARİF Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 ZEYNEP BENI BEKLE zeynep beni bekle / gece ağaçlarına yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı yalnızlığını mutlaka değiştireceğim bir yaprak halinde süzülüp saçlarına eski teşrinalerden / kederli kırmızı zeynep beni bekle mutlaka döneceğim söyle kim önleyebilir buluşmamızı geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman benim şiir kitaplarından sızan aydınlık elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman pancurların çarpıldığı lodos geceleri rüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık her akşam koridordaki ayak sesleri yanlış çaldığını zannettiğin telefon zeynep beni bekle mutlaka geleceğim hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son pikapta eminağa acemaşirân saz semaisi sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da saatı durmamalı ufak sorumlulukların resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi bak mektuplar birikmiş yine masamda fakülteler açılacak bak bugün yarın zeynep beni bekle mutlaka geleceğim başladığımız filmi birlikte bitireceğiz kim ne derse desin içimde delice bir his Atilla iLHAN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 DÜN AİLEMİZDEKİ SON 1.KUŞAK MÜBADİLİ,SEVGİLİ BÜYÜK BÜYÜK HALAMIZI KAYBETTİK O KADAR YAŞLI VE HASTAYDI Kİ... ŞİMDİ HERKES ŞAŞKIN...ÜZÜLMEYİ BİLE BECEREMİYORUZ BU ŞİİRİ OKUYUNCA AKLIMA O GELDİ,UZUN ÖMRÜ BOYUNCA ÖZLEDİKLERİ, YAŞADIKLARI VE 90 KUSUR YILA SIĞAN KOCAMAN BİR HAYAT..( O 80 OLDUĞUNU İDDİA EDERDİ ) GÖÇ Ayrılırken turuncu pancurlarını aralık bıraktığımız ev yıllarca o açık pencereden girip çıkacak çocukluk arkadaşın güvercinler anıların karanlık odalarına. Arkanızdan bir kova suyla sizi uğurlayan komşunuz her akşam tencereyi hızla maltıza vuracak arka bahçede bir daha hiç karşılaşmayacağınızı unutmak için, sırtını denize çevirmiş, gözleri dağlarda. Cevat Çapan ΠΡΟΣΦΥΓΙΑ Σπίτι που τα πορτοκαλιά παντζούρια του φεύγοντας αφήσατε μισάνοιχτα για χρόνια από εκείνο το ανοιχτό παράθυρο θα μπαινοβγαίνουν περιστέρια στων αναμνήσεων τα σκοτεινά δωμάτια του παιδικού σου φίλου. Ο γείτονάς σας που ξοπίσω σας μ’ έναν ουβά ερό σας κατευόδωσε στην ψησταριά γοργά θα βάζει το τσικάλι κάθε βράδυ στον πίσω ον μπαχτσέ, για να ξεχάσει πως ποτέ πια δε θα ξανανταμώσετε, γύρισε την πλάτη του τη θάλασσα τα μάτια στα βουνά. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 zeyno başınız sağolsun gerçekten güzel şiirmiş bu arada Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 TEŞEKKÜR EDERİM ARKADAŞIM Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 SENİ SEVMEK Ey insan ! Ey güzel insan! Seni sevmek, balığı Urfa'da avlamaktır. Balıklı gölde, yasak olduğu için güzeldir. Ey insan , ey güzel insan! Seni sevmek, Munzur dağlarında kınalı keklik avıdır Hani keklikler yorulur da kara düşünce kalkamaz İşte o zaman vurmak kolaydır... Ey insan , ey güzel insan! Seni sevmek, yedisinde bir çocuğun, günlük gelirine konmaktır Alaca şafakta çıkmıştır işe, Simidinin yarısını satmıştır, Yüreği küçülmüştür elleri büyüdükçe... Ey insan ey güzel insan! Seni sevmek, bir trencinin tren altında kalması gibidir, Hani çığlığı düdük sesine , Hasreti raylara takılı kalır... Ey insan ey güzel insan! Seni sevmek, kaşarlanmış bir celladın, kendini asması gibidir. Hani asılı cesedine bakıp hem güler hem ağlarlar ya Oysa bir avuç gözyaşıdır astıkları bedeninden arta kalan... Ey insan ey güzel insan! Seni sevmek, zordur, çelişkidir, ölümle yaşamın kardeşçe birliğidir, Ölünün mezarını görüp ölümden vazgeçmesi gibidir... Buna rağmen seni seviyorum, Ama anlarsan seviyorum, Anlamazsan geberiyorum... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Kuzey Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Bu bölümün başlığının "Günün Şiiri" yerine "Günün deneme yazısı" ya da "Düz yazılar" olarak değiştirilmesi daha mı uygun olur acaba diye düşünüyorum. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Bu bölümün başlığının "Günün Şiiri" yerine "Günün deneme yazısı" ya da "Düz yazılar" olarak değiştirilmesi daha mı uygun olur acaba diye düşünüyorum. neden öyle düşündüğünü de yazarmısın deneme yazısı veya düz yazı ben hiç göremedim de ondan soruyorum Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 EVVEL ZAMAN ŞAİRLERİ NECATİGİL Sokaktan eve taşırdı İncecik kırgın bir aşkı EDİP CANSEVER Mendilinde kan sesleri De bıraktı Edip Abi TURGUT UYAR En güzel ona uyardı Büyük Saat, erken durdu Kayayı Delen İncir'in Yurduydu onun da yurdu CEMAL SÜREYYA Çiçek dolu şapkasıyla Hep güvertede oturdu Ölümünden sonra bile Cıgarası yandı durdu CAHİT KÜLEBİ Mavi bir türkü söyledi Bergüzâr oldu Külebi NÂZIM Yeryüzüne bir kez gelir Adı Nâzım olan şiir AHMET UYSAL Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Kuzey Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 KONUŞSAM SESSİZLİK SUSSAM AYRILIK resmin rehindir gurbetimde gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana... ve akşam, bir kez daha saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara “bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır” çekmiyorsun! akarsuları imrendiren yüzün de sabahçı kahveler de biliyor görüşmeyeli yorgunum yıkık kentler kanadı sevinçlerimle görüşmeyeli ya sen nasılsın adım, adresim durur mu defterinde? şimdi siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim beynimde iklimsiz papatyalar ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum konuşsam: sessizlik/gitsem: ayrılık sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara gurbetini rehnetme özlemimde… YILMAZ ODABAŞI Sevgili Tania, örnek olarak yukarıdaki şiiri(!) alıyorum. Tesadüfen... Çünkü, burada şiir özelliğini taşıyan pek fazla bir yazı göremedim. Ben şiirde kafiyeye biraz daha saygı duyan birisi olsam da, serbest nazımla yazılmış şiirlerde en azından bir ahenk, mısralarda bir yumuşaklık ve akıcılık ararım doğrusu. Şimdi yukarıdaki şiirde satırları kaldır ve cümleleri peşi sıra düz yazı şeklinde birleştir ve bir daha oku. O zaman herhangi bir kompozeden veya düz yazıdan bir farkı kalmadığını göreceksin. Mesela, Attila İlhan'ın Üçüncü Şahsın Şiiri beni rahatsız etmez. Gerçekten şiir gibi şiirdir. Ya da ne bileyim Edgar Allen Poe'nun Annabel Lee'si. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 saygı duyarım düşüncene sevgili kuzey tabii herkesin bakış açısı farklıdır sen dediğin gibi seversin şiirleri ben de bu türlü ama bak şööle yapalım bence sen de istediğin gibi bi başlık açabilirsin nasıl özelliklerde olmasını da yazarsın not düşersin altına veya hangi şairlerden olması gerektiğini de yazarsın arkadaşlar ona göre yazar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Sevgili Tania, örnek olarak yukarıdaki şiiri(!) alıyorum. Tesadüfen... Çünkü, burada şiir özelliğini taşıyan pek fazla bir yazı göremedim. Ben şiirde kafiyeye biraz daha saygı duyan birisi olsam da, serbest nazımla yazılmış şiirlerde en azından bir ahenk, mısralarda bir yumuşaklık ve akıcılık ararım doğrusu. Şimdi yukarıdaki şiirde satırları kaldır ve cümleleri peşi sıra düz yazı şeklinde birleştir ve bir daha oku. O zaman herhangi bir kompozeden veya düz yazıdan bir farkı kalmadığını göreceksin. Mesela, Attila İlhan'ın Üçüncü Şahsın Şiiri beni rahatsız etmez. Gerçekten şiir gibi şiirdir. Ya da ne bileyim Edgar Allen Poe'nun Annabel Lee'si. birilerini helede yazarları eleştirmen için öncelikle senin şiir yazıyor olman gerekmez mi yada bu işten çok iyi anlıyor olman...kaldiki bu eleştirdiğin kişide yılmaz odabaşı.... alttaki şiiri bir oku istersen ve şiir nasıl yazılır gör.... illada güzellik yakalamak için kafiye olması gerekmez. sevgiler.... AŞK BİZE KÜSTÜ (3942 Hit) I biz bu kentlere sığdık da bu kentler bize sığmadı âsiya ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında arttıkça yalnız, sustukça silik... ay ışığı gölgeleri büyüttü son kuşlar da vuruldular dağlarda yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin çağın vebalı gövdesinde bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık kaldık... kırık bardaklar gibi içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi... II düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda ve daha eskimemiş tüfeklerle ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın ömrünü **** bir bebek gibi bırakmanın bulvarlara bozgunlara ve yanlış yalan aşklara; bir bedeli bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların... biz bu kentlere sığdık aslında bu kentler bize sığmadı âsiya ah son kuşlar da vuruldular dağlarda! III ay ışığı gölgeleri büyüttü mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim geldim... kırık bardaklar gibi içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun sefalet seferlerinin ayazı belki de yalnız geçireceğiz artık kimbilir batan gemiler gibi yiten aşklardan geride kalan her kışı, güzü ve yazı ay ışığı gölgeleri büyüttü ayrılıklar eskidi... biz eskidik aşk bize küstü âsiya... IV belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında sen şarkılarını sesine yasla ve bırak beni de usulca bir apansız yalnızlığa! ay ışığı gölgeleri büyüttü büyüdü ölüm ve biz küçüldük âsiya... YILMAZ ODABAŞI Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2005 SEVDALAR ÇOÇUK KALIR 'Limanda ışıkları izledik ayrı ayrı Karanlıktaydık... Kireç badanalı bir odada Sarılsaydık sımsıkı Kimsenin göremediği Bir yıldız olurduk...' 'Zamanla değişir Büyür insanlar Rüyalar çocuk kalır... Oysa, yaşlanmak vardı seninle Ve paylaşmak tüm yaşamı Sabahı birlikte karşılamak Birlikte yaşamak akşamı... Başaramadım sevdiğim, Bağışla... Sevdalar çocuk kalır...' Suna Tanaltay Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 AŞKTI O Aşktı o! Değiştiren tüm gecelerimi Aşktı o! Beni durup yenileyen Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi Oydu, dolu dizgin gidişime dur diyen Bir bıçağın keskin yüzünde kan lekesiydim Aşktı yine beni yıkayan, arıtan su Böyle ak pak olacağımı bilir miydim? İçimde açmasaydı o sevmek duygusu Ben bir tutsağım şimdi sevgiye, gönüllü Çözmeyin ellerimi, zincirlerim kalsın Görsün prangalarım o doğacak günü Ve bu dünyaya aşk dolu şiirlerim kalsın Seninle her yerde güzel, her zaman yeni İstemem, sensiz hatırlamasınlar beni. ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ VAKANA Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Soluk Soluğa 1 Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı Ama atıldı yine de serüvenlere Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya Durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı. Yangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı - ki onlar daima birer yalnızdılar Nerde doğmuştu ve ne zaman kopup Gitmişti o kentten anımsamıyor artık Hangi sokaktaydı ilk sevgili ve hala Sürüp gider mi ilk öpüşmenin esrikliği Gizlice buluşmaya gelen ve ölürcesine Korkular geçiren o kız nerededir şimdi Sensiz olursam yaşayamam diyen O liseli kız hangi kentte kaldı Ve o sarışın O afeti devran bekler mi hala Atlas yataklara sererek yaşamanın anlamını Üşüten bir acıydı belki her ayrılık Her yolculuk yangınların başladığı yereydi Ama vakti olmadı hesabını tutmaya Aşkların, ayrılıkların ve acıların İstese de kalamazdı vakti gelince Geyik sesleri yankılanınca yamaçlarda Yürek burkulması ve hüzün ve keder Aralıksız doldururdu acıların bohçasını Dudaklarında öpüşlerin gül esmerliği İçinde kıpırdanıp durur ufuk çizgisi Ay bile soğuktur o zaman Bir buz parçasıdır Çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara Ki bir ömrün karşılığıdır serüvenler Biraz da serüvendi yaşamak Belki yatkındı büyük yolculuklara Ki serüvenler daima büyük aşklar Ve büyük yolculuklarla başlar Anıları aşkları ve bir kenti Bırakıp gidebilirdi apansız Apansız başlardı yolculuklar Hangi saatinde olursa günün Ve hep kar yağardı nedense Durmadan kar yağardı yol boyunca Ve nasılsa yok olup giderdi hüzün Kent görünmez olunca arkada Ne bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından Ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun Ne zaman yollara düşse biterdi acılar Gül yüzlü sular fışkırırdı toprağın karnından Kavaklarsa oynak bir çingene kızı Her kıpırdanışında açılıverir uzun ince bacakları Mekan tutmak ve her akşam aynı ufukta Güneşin batışını seyretmek ölümdür biraz Ölümdür biraz hep aynı yatakta Aynı kadınla sevişerek sabaha varmak Kitapları hep aynı raflara sıralamak Aynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz Soluk soluğa yaşamalı insan Her sabah yeni bir şeyler görebilmeli Ve cehenneme dönse de bir ömür Mutlaka bir şeyler değişmeli her/gün Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanı Büyük aşklar yolculuklarla başlar ve serüvenciler düşer bu yollara ancak Onlar ki dünyanın son umudu soyları tükenen birer çılgındırlar Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında Ölümle alay ederler sanki Nerde beklenirse ordaydılar bir kez bile gecikmediler ömür boyu Neydi onları ordan oraya savurup duran şey Onları daima yalnız kılan neydi bu yaşam denilen gürültüde Her dilden bir adları vardı onların ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar Sarışındılar belki de esmer ...................AHMET TELLİ......... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ asterix Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Geceleyin karanlıkta Yıldız tuttum gök içinde Işığını sana vurdu Bir gül açtı yüreğinde Ülkü Tamer Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Paylaş Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 ÇİÇEKLERİ UMUDUMUZUN Çok olun, çocuklar, çok olun, yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce. Daha çok olun, daha çok olun, yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun. Bu dünya ne tek tek yaşamakta, bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde, bu dünya ne parada, ne pulda, ne kalleşlikte, ne zulümde. Bu dünya aşkın içinde, alın terinde. Çok olun, çocuklar, çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele, yaşayın dünyayı doya doya, açın kapıları, camları güneşe, ne yeise kapılın, ne korkuya, çok olun, çocuklar, çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele. Mutlu olmak varken bu dünyada, geceler geldi dayandı kapımıza, olduk acımızla sarmaş dolaş, bekledik düşümüzle koyun koyuna. Çok olun, çocuklar, çok olun, yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele, bütün gündüzler sizin olsun, yaşayın dünyayı doya doya. Çocuklar, çiçekleri umudumuzun. A.KADİR Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Hasretinden Prangalar Eskittim Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, ***** yalana. Ard- arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül- gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana... Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamlardan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... bitioum bu cümleye yaa Ahmed Arif Bana siirleri sevdiren can dost güzel insanlara gitsin... ve bir zamanlar burda bu siiri cok sevdigini söyleyen bi abim vardi, birde ona gitsin Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 KALBİM DİNAMİT KUYUSU Beni, gözlerin götürür Gözlerin Aşkla, acıyla... Kuşatmışlar Sesimi, soluğumu Kesilmiş Tuz-ekmek payım Vurgunum Ve darda, Gözaltındayım. Dal, kor keser Penceremde açarsa Kuş, vurulur Üzerimden uçarsa. Ve hal böyle böyle, Yol bu yöndeyken Gelir, Ki her gelişinde Daha da içten Gelir, Soluk soluğa Benim olursun. Amansız sarmasında Kollarımın Esrik, Çığlık çığlığa Erir, kar gibi vücudun... Nicedir, ***** ağzında Bir salgın, Bir deprem gibi künyemiz. Nicedir, Başımıza zindan dünyamız. Biz ki Yarınıyız halkın, Umudu, yüzakıyız, Hıncı, namusu... Şafakları, Taa şafakları Hey canım, Kalbim Dinamit kuyusu... AHMED ARİF Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ focal Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 TEĞET Herkes kırılamaz Bazen ipince dal olmak gerekir Kırılmak için Ama dünya kütüklerin... Ağlayamaz herkes Ağlayabilecek kadar büyümek gerekir Dünya ise küçüklerin... Sevemez herkes Bir orman olmak gerekir sevmek için Bak ki dünya çöllerin... Ve vakur bir damla olmak Dalga için Katılmak okyanusa aşk için, isyan için! Yılmaz Odabaşı Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Ya Sensizlik Ölmekse Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle değildim Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde Sensizligi bu türlü benim kadar kim bilir Akşam karanlıgında herkes gider o gelir En sevdigim çiçekler çürümüş ellerinde Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü. . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.