Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

dâüssılâ makâmı..


Misafir isimsizuye

Önerilen İletiler

I.

 

Ey gökte öyle tay tay gezinen Çoban Yıldızı!..

beni bu gece şâirlikten azlet..

bu gece bir damla içmedim/içemedim,

yazacak cesâretim yok,

tüm haklarımı nöbetçi şâire devrettim..

varsın bu gece de o eylesin biraz gönlünü..

 

az ilerde;

Yalnızistan’a sapan yolun bitişiğinde,

ay ışığı rölyefleriyle pembe ve turuncu yüzlü denizkızları,

sana selâm verip eğiliyor,

suyun üzerinden karanfillerimi topluyor;

çalıların arasına karışıp onları seyrediyorum..

 

gece;

ağır ağır yükselen bir su gibi,

efkârım içinde beni boğmaya hazırlanıyor..

yabânî patikalarıma akan göz yaşlarım,

adam boyu korkular besliyor..

korkularım bir çekiç,

Ege’nin sularına kederimi çakıyor..

vurgun yemiş hayâllerim,

hâl-i pür melâlîyle bir çalım atıyor;

yüzüme biriktirdiğim beş karışlık sigara dumanı içinde ben,

gecemin üstüne kapaklanan sise karışıyorum..

 

Gabrielle Colette:

‘Şehrimin tüm duvarları yıkılıyor,

mâsûmîyet şimdi taşların altında’ demişti;

onu anlayabiliyorum..

 

II.

 

Ey gökte öyle kalabalıklaşan Çoban Yıldızı!..

çimen kokusunu içime çekmeyeli çok olmuş,

evet evet, ayda hiç olmazsa bir gece, beni şâirlikten azât et..

gökte yıldızlar,

yerde erguvanlar,

havada kırlangıçlar bana eşlik etsin..

ben gelmeden,

göz dağından dönen haberci güvercinlerini yolla çayıra,

zakkum yüzbaşıya tekmil vererek kuzuları uyarsın;

bütün ölüler gibi hareketsiz

ve bütün ölüler gibi sarı ve soluk yüzlü kasabın elindeki satırı anlatsın..

 

insan bir yakınının öldüğünü kabûl edebilmek için,

onun bu sarı ve soluk yüzüne mutlakâ bakmalıymış,

yoksa tüm hayâtı yolunu beklemekle geçermiş..

sen,

târihin şanlı tanığı Çoban Yıldızı!..

Îsâ’nın çarmıhta yüzü nasıldı,

bize anlatsana..

 

III.

 

gecenin bir vakti;

balıkçı gemilerinden birine atlayıp,

Hera’nın tapınağına doğru açılıyorum..

bir vakit sonra,

Phasiene’de karaya çıkıyorum..

yalın ayak kalbur zaman yürüyor,

ay ışığında gölgemi dinliyorum..

zaman artık yok,

mekân ise geçmiş rıhtımlarıma demirlemiş bir gemi,

hızla su alıyor..

ve tüm adalelerimle kaskatı kesiliyorum..

 

tapınağın önüne geldiğimde,

Yalnızistanlı bir bilge karşılıyor beni..

–Καλως ηρθατε, diyor tok bir sesle

–Ευχαριστω, karşılığını veriyorum..

bana kendisini tanıtıyor,

adı Ηανοιξη..

iki bin sekiz yüz elli altı yıldır,

tapınağın başrâhipliğini yapıyormuş Ηανοιξη..

içeriye;

dev kanatlı simurg kuşlarının koruduğu Hera heykelinin önüne geçiyoruz,

bana Homeros’un tragedyalarını anlatıyor,

ben

ve gökte yıldızlar

ve yerde erguvanlar

ve havada kırlangıçlar, Başrâhip Ηανοιξη’yi dinliyoruz..

ve eşlik ediyor Râhip Τοфθινοπωρο;

Ege’nin dalga seslerine akort ettiği buzikisiyle,

kıyıya çarpan dalga seslerinden ritimleriyle..

 

on sekiz dalga beresi sonra;

güneş henüz tapınağa vurmamışken,

dışarıda;

sunağın hemen yanında,

Emilia beliriyor..

Hera’ya armağanlar sunarak,

ondan İago’yu diliyor..

Desdemona içinse artık çok geç,

Othello’nun da eli kulağında..

 

Emilia’nın hemen ardından,

Karyotakis beliriyor yine aynı yerde..

diademasını Naksos’ta bırakmış,

belli ki kendisini daha güçlü hissediyor..

Johannes’in kıskançlık çemberine dolanmış ayakları,

geri geri gidiyor şimdi;

oturup bir köşesinde Aspro’nun,

Megisti’ye baka baka ağlıyor,

sonra da amansız bir kürekçi kavgasına tutuşuyor..

 

umut bu,

yeri yurdu olmaz..

sâhibi bulunmaz;

o şimdi her yerde ve hiçbir yerdedir

ve herkesin ve hiç kimsenindir..

 

güneş,

nazlı bir sevgili gibi açıyor tellerini..

ve ben

ve gökte yıldızlar

ve yerde erguvanlar

ve havada kırlangıçlar,

Başrâhip Ηανοιξη ile Râhip Τοфθινοπωρο’ya teşekkür ederek ayrılıyoruz tapınaktan..

 

IV.

 

sen,

tüm sevişlerimin demirbaşı Çoban Yıldızı..

sana minnettârım..

sen öğrettin bana şiir yazmayı,

şiirlerimle insanlığa yeni bir dünyâ sunmayı

ve şiirlerime uygun makamlar yaratmayı..

bilirsin;

müzikte her makam bir derde devâ;

misâl: rast makâmı havâle ve felce,

bûselik makâmı bel ağrılarına,

hicaz makâmı böbrek hastalıklarına..

lâkin bunlar eski dünyânın makamları,

benim şiirlerime uygun düşmez..

fakat ben çok yoruldum,

artık bu yüreği taşıyamıyorum..

yeni makamlar duymak,

yeni makamlara ses vermek beni bitiriyor;

senden bir süre izin istiyorum,

kendimi Τοфθινοπωρο’nun hüzünlü nâğmelerinde,

Ηανοιξη’nin anlattığı öykülerde yeniden yaratmaya gidiyorum..

 

duyuyor musun,

şimdi de dâüssılâ makâmından bir şiir besteledim;

senin için..

bak, iyi dinle:

 

gitti gider garibim, şol değe tırmığa;

sel gider garibim, kalırım bir başıma..

kum gider garibim, kireçsuyu akar musluklardan;

can gider garibim, bayrak olur kalanlara..

 

27.07.07

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.