Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Canraşit

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3.345
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    49

İletiler gönderen: Canraşit

  1. Milliyet

    < Ar milla ͭ ملّة → millet

    Tarihçe (En eski kaynak)

    "millet, kavmiyet" [ Kamus-ı Türki (1900) ]

    Kelime Kökeni

    Arapça millat ملّة  sözcüğünden türetilmiştir. Daha fazla bilgi için millet maddesine bakınız.

    Ek Açıklamalar

    19. yy sonlarında Fransızca nation/nationalité kavramının karşılığını millet sözcüğünün geleneksel anlamından ayırd etmek için türetilmiş bir sözcüktür. Kamus-u Türki'ye göre kelimenin kendisi müvelled olup “kavmiyet” anlamında kullanımı galattır.

    http://www.etimolojiturkce.com/kelime/milliyet
    
  2. Millet

    ~ Ar milla ͭ ملّة [#mll mr.] din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat ~ Aram məllā מלא dil (language) < Aram #mll מלל konuşmak

    Tarihçe (En eski kaynak)

    "din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat" [ Atebet-ül Hakayık (1300 yılından önce) ]
    "ümmet, kavim, cemaat" [ Ahmet Vefik Paşa, Lugat-ı Osmani (1876) ]

    Kelime Kökeni

    Arapça mll kökünden gelen millat ملّة "din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Aramice/Süryanice məllā מלא "dil (language)" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Aramice/Süryanice #mll מלל "konuşmak" kökünden türetilmiştir.

    Ek Açıklamalar

    Sözcüğün özgün anlamı muhtemelen “aynı dili konuşanlar” olduğu halde “aynı dini töreye bağlı olanlar” anlamı ağır basmış ve Türkçede 19. yy sonuna dek bu anlamda kullanılmıştır. Fransızca nation karşılığı olan yeni anlamı Türkçede türemiş ve Türkçeden modern Arap dillerine aktarılmıştır.

    http://www.etimolojiturkce.com/kelime/millet
    
  3. Millete mensup olanın Milliyeti olur. Olmaz denmesi kavramların anlam ve içeriğinin yanlış bilinmesinden ve Türkçe dil bilgisi eksikliğindendir.

     

    Milliyet, Millete mensubiyetin ifadesidir. Tam Türkçeleri, Ulus ve Ulusallıktır. Her ulusa mensup olanın bir Ulusallığı olur. " Senin Ulusallığın nedir " sorusunun karşılığı " şu Ulustanım "dır.

     

    Tıpkı Cumhur ile Cumhuriyet farkı gibi. Biri halkı diğeri halka aitliği anlatır. Halk ve Halksallık.

  4. Hem dini hem de milliyeti icerir.

     

    Milleti içerir, yanlış tanımla " milliyeti ", yani etnik Türk'ü içermez. Zira Anadolu'da etnik Türk diye bir kavram yoktur. Türk demek Osmanlı'da Anadolu'lu Müslüman demekti. 24 Anayasası ve Laiklikle birlikte anlam genişlemesine uğratılarak tüm inanç ve inançsızlıkları kapsayan bir kavram haline getirildi. Yani, Lozan'da Müslim - Gayri Müslim ayrımı varken ve Müslim Türk demek iken, sonradan her vatandaş olanın adı Türk oldu. Yani bu tanımın içerisine aslında Ermeni ve Rumlar da girer. Anlaşma ile sağlanan dinsel azınlık statüleri, onların tabi oldukları hukuk açısından bir fark yaratmaz. Tabii teorik olarak.

  5. Zaman gazetesi her zaman olduğu gibi anlamsız ve gereksiz çiziktirmelerde bulunmuş. Atatürk hiç kimsenin bilmediği bir konuyu kafasından icat edecek değil. Bir insanlık kültür birikimi var ve insanlık deneyimi, tarih var. 

     

    Elbette, mesela Atatürk'ün " hayatta en hakiki mürşit ilimdir " sözü de aslında Halife Ali'ye aitmiş. Yalnızca " Hayatta "kısmı Atatürk'ün ilavesi imiş. Tabii burada H. Ali'nin kastettiği " ilim " ile Atatürk'ün kastettiği " ilim " arasında anlam farkı vardır belki, belki de kesin vardır, o ayrı.

  6. Adalet insanlığın temelidir

    Yani İnsan olan adil olur anlamında kullanılabilir. Burada hemen yine adaletin ölçüsü neye göre / kime göre sorusu devreye girse de genel anlamda bu ifade doğru olacaktır, tıpkı devletin temelinin adalet olması gerektiği, adalet yoksa devletin çökeceği gibi, bu söze göre de adil değilse insanın insanlığı da çökecek demektir.

  7. Sonuycta I.Marsi DEVLETI MILLI POLITIK OLAN SADECE HAKIM VE USTUN MILLIYETI TEMSIL EDEN bir devletin marsi degil mi?

    Neymiş o hakim ve üstün milliyet ?

     

    Ayrıca, Millet sözcüğü, her millet için, her zaman Etnik Millet anlamında kullanılamadığı için, Milliyet = Etnisite değildir.

  8. Evet, Türk Ermenisi Hrant Dink Ermeni olduğu için bir Türk tarafından  öldürüldü.

     

    Evet, bu kadar önemsenmesinin nedeni bir Türk tarafından öldürülmesi.

     

    Evet, diplomatlar bu ülkenin şehitleridir, değerleridir.

     

    Evet, diplomatlar Türk oldukları için Ermeni Teröristler tarafından öldürüldü.

     

    Şu halde, genel olarak Hrant'ı öldüren Türk'ün terörist olduğu kabul edilirse, genel olarak Türk halkında Ermeni düşmanlığı olmadığı ispatlanırsa Hrant'ın ölümü bu kadar önemle anılmaz. Ama ne böyle bir kabul var ne de düşmanlığın olmadığının emaresi, maalesef...

     

    Diğer taraftan, İstiklal Marşına Irkçı denmesi doğru değildir, Ermeni trajedisine Soykırım denmesi doğru değildir. Ama bu fikirlerin beyanı demokrasilerde fikir düzeyinde kaldıkça vatana ihanet ve suç da olmamalıdır.

     

    Aynı zamanda, beyan edenlerin bu gibi fikirlerine katılmamak, Hrant'ın Ermeni olduğu için öldürülmesini kınamamak için mazeret olamaz. Zira, Orhan Pamuk ve bu gibi fikirleri dillendiren ister solcu ister sağcı bir çok Türk hala hayatta ama Hrant Dink değil...

  9. Peki Kurtulus savasi donemindeki Ermeni sorunu, yani Sevr'in ermenilere tanindigi topraklarin elklerinden alinmasi...

     

    Gerçekte hiçbir insan topluluğunun sahibi olduğu bir toprak olamaz. Tarihsel süreçte her topluluk başka toplulukların yerleştiği topraklar işgal etmiştir. Dolayısıyla, burada güç söz konusudur. Gücü olan toprağa sahip çıkmıştır. Anlaşmalarla toprak sahibi olunur ancak, bu toprak savunulmuş ve isgal edilmişse veya bu toprağı savunacak güç varsa.

  10. Tamam da,37 diplomatimizin öldürülmesini hangi kategoriye koyacagiz.Intikam kategorisimi yoksa Ermeni irkciligi mi?Peki bu diplomatlarinda anilmasi neden düsünülmez,Hrant'i ananlar acaba bu 37 diplomatida anmayi düsünürler mi yoksa onlar nasil olsa Türktü ne gerek var mi derler?Hani yani 37 diplomati anmak kimsenin aklina gelmezken Hrant'in anilmasi neden bu kadar önemseniyor. Ermeni kökenli oldugu icin mi Türkler tarafindan öldürüldügü icin mi?

     

    Şimdi efendim, buna benzer mantık şudur : Sivasta Aleviler öldürüldüğü için anılıyor da, Başbağlar da Sünniler öldürüldü onun için anılmıyor şeklinde.

     

    Bu mantık, Sivas Katliamını ananlara karşı, kimse savunmadığı, herkesin onun bir katliam olduğu konusunda hem fikir olduğu, mazeret öne sürmediği, haklı çıkarmaya çalışmadığı, lanetlediği Başbağlar katliamını öne sürenlerin mantığıdır. İşte Başbağlar katliamını yapanların bir terör örgütü olan PKK'ya mensup olması gibi ASALA da bir terör örgütüdür ve sempatizanları dışında kimse kalkıp 37 diplomatın öldürülmesini / şehit edilmesini savunmaya kalkmaz.

     

    Hrantın, Sivas'ın bu kadar önemsenmesi Hrantı öldürenlerin de, Sivastaki aydınları yakanların da teröristler değil, sivil halkın içinde olanlar olmasıdır. Teröristlerin yolu bellidir ama halkın emperyalizm tarafından dini veya etnik değerler üzerinden yönlendirim ile maşa olarak kullanılamaması için bilinçlendirilmesi şarttır. Bu tür anmalar da bu bilincin yaygınlaşabilmesi için aslında bir fırsattır. Zira, bu tip olaylar hep Türkiye'nin Milli menfaatlerini zedelemiştir netice itibariyle. Aynı zaman da tabii ki insanlığın da...

  11. Bu anlayista, "Adalet milletin temeli" olur, devletin degil. Cunku aksi VATANDASIN YOKLUGU VE DEVLETIN BIR MULKU OLMASIDIR.

     

    Neyin aksi ? MİLLETİN AKSİ DEVLET Mİ ?  Adaletin temeli Devlet olunca vatandaş yok olup, devletin mülkü mü olacak ? Bu devlet demokratik bireyci devlet olamaz mı ? DEMOKRATİK BİREYCİ DEVLETLERDE VATANDAŞ YOK MU, DEVLETİN MÜLKÜ MÜ ?

     

    Bu söz, ZATEN BİREY BİLİNCİ OLMAYAN toplumlarda genel geçer bir sözdür ve BİREY BİLİNCİ OLMAYAN toplumlarda devlet gereklidir, aksi kaba kuvvet üstünlüğüne bağlı zayıfın ezilmesi sonucuna yol açar. Onun için de bu toplumlarda en azından kaba kuvvet tahakkümüne son vermesi açısından ADALET DEVLETİN TEMELİDİR.

     

    HER DEVLETİN ADALET ANLAYIŞI FARKLI OLABİLİR. AMA BUNUN BÖYLE OLMASI DA BU SÖZÜ GEÇERSİZ KILMAZ. Önemli olan, üzerinde mutabık kalınmış veya kabullenilmiş olan adalet anlayışı temelinde ADALETİN UYGULANIP UYGULANMADIĞIDIR. Uygulanmadığı anda Devlet ÇÖKER / ÇÖKERTİLİR.

     

    Ayrıca, Adalet Milletin temeli de olamaz. Çünkü, biz burada her hangi bir insan topluluğu için ( bu kabile olur, ümmet olur, millet olur olur ) adaleti sağlayacak bir KURUMDAN veya AYGITTAN veya KURULDAN söz ediyoruz. Birey bilinci olmadıkça, bir kurum veya aygıt veya kurul, adaleti sağlamak için gerekecektir.

     

    Zira, tekrar ediyorum; bu söz birey ZATEN BİREY BİLİNCİ OLMAYAN toplumlarda genel geçer bir sözdür ve BİREY BİLİNCİ OLMAYAN toplumlarda devlet gereklidir, aksi en basitinden kaba kuvvet üstünlüğüne bağlı zayıfın ezilmesi sonucuna yol açar. 

  12. Bu ülkeye ihanet edenleri bastaci yapma hastaligi sadece iktidarda yok.Hrant Dink'i anma gününde "HEPIMIZ HIRANT'iz"diyenlerde de var.Yetmez ama Evet'cilerin bu anma gününde nasil omuz omuza yürüdüklerini görüyoruz.Yetmez ama Evet'ciler bu ülkede hainleri degilde vatanseverleri tutuklamak icin iktidara omuz verenlerdir.

     

    Efendim, evet, bazıları iktidara destek vermiş olabilir ama bazıları da öyle değildir. Ama " hepimiz Hrantız " diyenler, bunu dedikleri için hain olmazlar. Zira, Soykırım vardır diyenlerin hepsinin hain olması gerekmediği gibi, Hrant da hain değildir. Mesela, bana göre 1915 olayları karşılıklı bir öldürüşmedir, tehcir dahil ölen / öldürülen Ermeniler bakımından da bence soykırım değildir. Hatta Taşnak Ve Hınçak çetelerinin amacı bölgede etnik temizlik yaparak Büyük Ermenistan'ı kurmak olduğundan, bu çetelerin sivil Kürt-Türk vs. Müslüman halkı öldürmeleri bir " soykırım girişimi "dir. Buna karşılık Sivil Kürt-Türk vs. Müslüman halkın yaygın biçimde öç almaları söz konusudur.

     

    Fakat, önemli olan bu gibi tartışmalı  tarihi olayları siyasete taşımamaktır. İşte Hrant Dink bunu asla yapmamış, bunu yapan Milliyetçi Taşnak uzantısı Diaspora Ermenileri ile şiddetli tartışmalar yaşamıştır. Öldürülmesinin altında yatan ana sebep de, aslında budur. Fakat, maşa olarak kullanılanlar, bu cinayeti Ermeni karşıtlığı nedeniyle yapmışlardır. O nedenle, bu gibi  Irkçı saldırılar her fırsatta lanetlenmelidir ki, bu bilinç topluma yayılsın ve ortada kullanılabilecek bir maşa ve anlayış kalmasın.

  13. Yoksa tarih yukaridaki alintidaki gibi mi olmustur?

    Oyle ise NEDEN ERMENI SOYKIRIM IDDIASI YA DA KATLIAMI 1922 YILINA KADAR TASINIYOR?

     

    smile.png Taşınmıyor . Taşınmadığı için de o alıntı doğru. Yani; Gümrü ve sonrasında Moskova ve Kars anlaşmaları ile sonuçlanan, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ile Milli Ordu arasında yapılan savaş. Ama nedense TC suçlanıyor.

     

     

    ERMENİ SOYKIRIMI NEDİR?

    Birinci Dünya savaşı sırasında Osmanlı Türkiye’si tarafından gerçekleştirilen Ermeni katliamlarına “ Ermeni Soykırım” denmektedir. Bu katliamlar Osmanlı İmparatorluğunun farklı yerlerinde Jön Türk hükümeti tarafından gerçekleştirildiler. Bu katliamları ilk tepkiyi veren ülkeler Fransa, Rusya ve Büyük Britanya oldular. Bu ülkeler Mayıs 1915de ortak bir bildiri yayınlayıp Ermenilere yapılan katliamların “ bir insanlık ve medeniyet suçu” olduğunu ilan ettiler. Bu ülkeler bu insanlık suçunun failinin Türkiye olduğunu açıkladılar. " 

    http://www.genocide-museum.am/trk/armenian_genocide.php
    
  14. Başlığın açılma amacından hiç çıkılmadı. Hatta başlık konusundan hiç ayrılınmayan bir başlık oldu bu. Konu son derece açık ve net. Evrensel forumdaş diyor ki, Kuranda yolsuzluk ve rüşvet yasak. Bunlar müslümanım deyip bu işi nasıl yapabiliyor? Bunu müslüman halkın görmesi lazım! Herhalde iyi özetlemişimdir. 

     

    Ben de diyorum ki, Kuran böyle kötü işleri sadece müslümanın müslümana yapmasını yasaklar. Ehli kitap olup cizye verenler hariç, müslümanın dışında hiç kimseye hiç bir hak tanımaz. Yaşam hakkı bile vermez. Malını ganimet, kızını cariye, oğlunu köle kabul eder. Perspektifi genişletmek denir buna... Başlığın açılış amacı dışına çıkmaz... original.gif

     

    Başlık zaten diyeceğini demiş. Bu halk bu çelişkiyi görmeli. Evet yani, görmeli deyip konuyu kapatalım mı? Niye görmüyor? Nasıl efsunlanmışlar, basiretleri neyle bağlanmış? Neyle narkozlamışlar? Bunu hiç konuşmayalım mı? Bence asıl bunu konuşmak gerek. Bir halk nasıl böyle beyin felci olur? Bu kadar gözünün içine giren gerçeklere kayıtsız kalır? Bu işin sırrı ne? 

     

    Konuyu kapatalım anlamına gelecek bir cümlem yok. Ama madem bir çelişki var ve bu halk görmeli denilmiş, o halde yolsuzluk ve rüşvetin, Müslüman olmayan aleyhinde de yasak olduğu kabul edilmiş demektir. Konuyu kapatan kelime; " çelişki kelimesi " olmuş. grin.gif

     

    Yok çelişki iddiası şu manada ise, yani Müslüman halk Müslüman olsun olmasın herkes aleyhine olan yolsuzluk ve rüşvete kati biçimde karşı, ama İslamı bilmediği için İslamın da yolsuzluk ve rüşvete karşı olduğunu sanıyor ama aslında İslamda Müslüman olmayan aleyhinde yolsuzluk ve rüşvet serbest olduğundan, Müslümanlığı bırakması gerekir. Bu mudur ? :)<smile.png>

  15. biggrin.png Hayır şimdi ortada bir devrim olsa da devrim şöyledir, devrim böyledir diye konuşsak! İslam devrim mevrim kesinlikle değil! Yağmacı kabilelerin bir araya gelip daha büyük çaplı yağma yapması. Sadece ve sadece bu! Bu da ümmet oluyormuş! Yesinler! 

     

    Ortada bir " yutturma " çabası yok. :) Yazdığım yalnızca Tarihsel bir " OLGU ".

     

    Ona bakarsak, örneğin Fransa'da 1789'da yapılan, Ümmetçilikten Milletçiliğe geçiş aşaması olan Milliyetçi Devrim de, değişik Mezhep ve dinlerden olan insanları, VATAN kavramı altında birleştirmiş ve bu devrimi yayma adına daha yaygın " yağma ve talana " , savaşlara yol açmıştır. bkz. Napolyon.

     

    Oysa, sınıfsal açıdan incelersek, bu devrimle birlikte özgürlüğün toplumun daha geniş bir kesimine yayıldığı gözlenir. Yani, iktidar aristokrat sınıfından fiili olarak burjuva sınıfına geçmiş olmasına rağmen, özgürleşenler, toplumun geniş kesimini oluşturan, eski düzende Feodallere köle olan, toprakla birlikte alınan, satılan, devredilen Serf sınıfı idi. Bunların fiili iktidara sahip olabilme potansiyeli açısından da bir özgürlük durumu doğmuştur.Yani, teorik olarak, köylü mevcut düzende çalışıp sermaye birikimi yaparak burjuva sınıfına terfi edebilir.

     

    İşte İslam Devrimi ile de, belli bir Kabilenin üstün sınıf olduğu, iktidarı elde tuttuğu düzenden, belli bir dine mensup olanların iktidarı elde tuttuğu düzene geçilmiştir. Yani, üstünlük kan ve akrabalık bağı  gibi doğuştan gelen fiziksellik / biyolojik bir temele dayanırken, yapılan devrimle o toplumda ilk defa düşünsel temele dayalı üstünlük durumu doğmuştur. Bu sayede daha öncesinde alt sıralarda yer alıp ezilen Kabilelerin böylece yolu açılarak, iktidara sahip olabilme potansiyeli açısından özgürleşme yaşanmıştır. Böylece farklı bir inanca sahip Kabile ve onun mensubu İslam dinine geçtiği anda bu potansiyele sahip olma şansını elde etmiş olacaktır.

  16. Onu saglayan tanri degil; dindir.

    Düzgün okuyalım lütfen. Bu yorumun cevapla alakası yok. Neye cevap verildiği burada :

     

    Tek tanrı fikrinin icadı, insanlığın tarihinde yaşanmış en keskin gerilemedir. 

     

    Değildir. İnsanların toplumsallaşmasında bir aşamadır. Yapılan devrim Kabilecilikten Ümmetçiliğe geçişi sağlamıştır.

  17. İslam öyle mezheplerin dediği gibi değil. Onlar vernelle iyice durulanıp yuryumuşacık yapılmış ve size islam diye yutturulmuş yumuşakça dinler... Yani omurgasız. Yani omurgası imam operasyonuyla alınmış. İslamın omurgası ise yağma, ganimet, kölelik, sömürüdür.

    Vahhabiliğin sonradan çıkması, onun mezhep olduğunu göstermez. Vahhabilik, mezhep adı altında değiştirilen, yumuşatılan, ehlileştirilen islamın özüne, yani şiddet, yağma ve savaşa döndürülmesi hareketidir. Yani mezhepler çıkmış, çıkmış, Vehhabiler de bu böyle olmaz, islam özünden uzaklaştı, ne yağma yapabiliyoruz, ne kafirleri öldürebiliyoruz, dini artık aslına döndürelim demişler.

    Halifeye kayıtsız şartsız itaat, allaha itaat anlamına gelir. Tabii halifenin allaha karşı gelmesi durumunda itaat etmemek diye bir anlayış var. Ama halife gücü elinde tutunca allaha karşı geldiğini iddia etmek hiç kolay değil. Kendince bir mezhep icat eder ve bu mezhebin allahın dileği olduğunu iddia eder. Mezhepler de böyle türemiştir zaten.

     

    Şimdi, bir karar verilse iyi olacak. grin.gif 

     

    İlk alıntıya göre İslam ganimet, kölelik, yağma, sömürü diniyken Mezhep yokmuş, Mezhepler dinde yumuşamaya neden olmuş. Fakat, ikinci alıntıda Vahabi Mezhebinin İslamın aslına dönüş olduğu ifade edilmiş. Zira, Vahabiliğin kökü Selefiyydir ve Mezhep ayrımlarında ilk çıkan Mezheplerden biridir.

     

    Buna göre, Selefilik gerçek Sert İslamı yumuşatmış olanlardan biri oluyor veya İslam zaten yumuşakmış Selefiyye sertleştirmiş anlamına geliyor, yani birinci iddia yanlış oluyor.

     

    Buradan Selefiyye veya sonraki adıyla Vahabbilik Mezhep değil diye de sıyrılınamaz. Çünkü, 3. alıntıda doğru bir şekilde belirtildiği gibi, Orta Çağda dinler birer ideoloji idi ve dış siyaset dinler üzerinden yapılıyordu, iç siyaset ise Mezhepler üzerinden. Dolayısıyla, Selefiyye 8. asırda Halifeye karşı olarak kurulmuş bi hizip ise, o da bir " Mezheptir". :)

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.