Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

rina

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    475
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

İletiler gönderen: rina

  1. sevgili rina,

     

    çok güzel bir paylaşım..

     

    Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde yalnızca "bir miktar" ömrünü uzatmış olursanız;

     

    "delik" bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"!

     

     

    bu gerçekten çok doğru..

     

     

    güzel bi gün geçirmen dileğiyle..

     

    clover.gif

     

    Tesekkur ederim gun.dem....

     

    ayakkabıyla başladıkkk şapkaya kadar yolu var değilmiitongue.gif

  2.  

    Aşklar da ayakkabılar gibidir...

    Bazıları çamur yağmur, toz, toprak, kar, buz gibi her türlü "kötü hava" koşullarına dayanıklıdır.

     

    Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak "yamulur" ilk yağmurlu havada "altı açılır" veya güzel havalarda bile "iki günde bozulup" gider. Aşkları da ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz, tipki ayağınızda olduğu gibi yüreğinizde NASIR oluşabilir.

     

    Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiğiniz için "zamanla açılır" diyen satıcıya inanarak alırsanız, zaman içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" başlar.

     

    Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel beğeniye kapılıp "zamanla düzelir" diyenlere kanarsanız, yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların "çarpıldığını" görebilirsiniz.

     

    Aşık olabileceğiniz insan türü, tıpkı ayakkabılar kadar değişik stillerde, farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir"....

     

    Aşkı bir çesit serüven olarak "spor" gibi yaşayanlar, aynen "spor ayakkabı" gibi dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar.

     

    Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik ayakkabı" gibi muhafazakar çizgiler taşıyanlara tutulurlar.

    Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve eğlence zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır.

     

    "Bez" ayakkabılar gibi kısa ömürlü "tatil aşkları" ise hemen herkesin kişisel tarihinde mevcuttur.

    "Marka" ayakkabı alır gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan" aşıklar görürsünüz.

     

    Katı plastikten "yağmur çizmesi" edinir gibi mantık süzgecinden geçirip "işe yarar" biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz.

     

    Ayrıca ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafı"olup evine sayısız çeşitte ayakkabılar yığan

    insanların aynı zamanda "değişik" türde aşklara da zaafı olduğu söylenir.

     

    Evet aşk "ayakkabıdır". Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor" kullandığınız zaman kolayca eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen göstermediğiniz zaman kısa sürede "eskitirsiniz".

     

    Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde yalnızca "bir miktar" ömrünü uzatmış olursanız;

     

    "delik" bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"!

     

    ALINTI...

     

     

     

     

     

  3.  

     

    Her yeni bir gün güzel umutlara vesile olsun ...

     

    Merhabalar clover.gif

     

    wub.gifSevgili Ariesss ve gun.dem yüzünüzden gülücükler eksik olmasınn

     

    Aman efendimm birvarmışhiçyokmuş yine döktürmüssünüztongue.gif sizede umutlarla dolu çok güzel bir gün diliyorum....

     

    Sevgiyle kalınızz

     

     

  4.  

    MÜSLÜMAN’A HARAM” ÇEŞMESİ

    Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”

    Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye...

    Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama.

    Adam:

    - “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:

    - “Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzûrunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş.

    Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:

    - “Nedir gerekçen?..” diye sormuş.

    Adam:

    - “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş...Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:

    - “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl,

    Müslüman’a haram yazarsın?..”

    Adam, başı önünde konuşur:

    - “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”

    - “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”

    - “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”

    - “Eeee?!..”

    - “Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…”

    Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masûmdur, gerekirse kefâlet ödeyelim...”

    Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:

    - “Sultânım, artık bırakmak zamanıdır” demiş.Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler…

    Az zaman geçmiş ki, adam:

    - “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultânım” demiş.

    Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine...

    Sultan:

    - “Bitti mi?..” demiş adama.

    - “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

    - “Şimdi nedir isteğin?..”

    - “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimat edilen âlimini alınız minberinden…”

    Adamın dediğini yapmışlar, Ulu cami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler...Ve ne olmuş bilin bakalım?..

    Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış...

    Geçmiş bir hafta, “nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Aptal ve câhil bir imam tâyin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri… Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta derdest edilen koca âlim için:

    - “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”

    - “Kim bilir ne halt etti de tevkif edildi!..”

    - “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”

    - “Sorma, sorma...”

    Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:

    - “Eee, ne olacak şimdi?..

    Adam:

    - “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.”

    “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:

    - “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?..”

    Sultan acı acı tebessüm etmiş:

    - “Hava bile haram, hava bile!..” demiş...

     

    H. İKBÂL

     

  5.  

    Günaydınlar..clover.gif

     

    "MERHABA"

     

    Merhaba demek ne demek?

     

    Hiç düşündünüz mü? Ya da bilen var mı içinizde? '' Merhaba '' ne anlama

    geliyor diye? . .

    Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış meğer . . .

    '' Merhaba '' aslında farsça kökenli olup '' benden size zarar gelmez ''

    anlamına geliyormuş . Çok hoş değil mi?

    Bunu öğrendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha bir anlamlı

    oldu benim için...

    Bu mesajı okuyan herkese benden

     

    " Merhaba ''.

     

     

  6. Mutlaka seversin” dedi yakamoz…

    Öyle ya da böyle birini mutlaka seversin… İnsan olmanın, var olmanın, yaşadığını hissetmenin, bir şey olduğunun farkına varmanın en üst düzeydeki fiilidir sevmek…

    “Mutlaka seversin” dedi gökteki ay bir hilal… Sanal ya da gerçek birini mutlaka seversin... Kendini gerekli hissetmenin, anlamlı bir varlık olduğunu fark etmenin, yaşama sevincinin hücrelerinde dolaştığını kavramanın en üst düzeydeki sözcüğüdür sevgi…

    “Mutlaka seversin” dedi martım… Doğru ya da yanlış birini mutlaka seversin... Kendini çocuk gibi hissetmenin, hüznünü bir Eski Yunan tragedyası gibi, ne seni SEN gibi yaşayabilmenin, isteğin, arzunun, yoğunlaşmanın ya da buharlaşmanın çağrısına kaptırabileceğin en üst düzeydeki duygudur aşk…

    “Mutlaka seversin” dedi yıldızlar… Kalıcı ya da geçici birini mutlaka seversin…

    Sevgisiz yaşanmaz... Sevgi zorunlu bir ilişki biçimi... Her zaman çakışmaz, bazen seven oluruz bazen sevilen… Sevenin bir başkadır, sevdiğin bir başka… Bir ilişkinin ortasında bazen seven oluruz bazen sevilen...

    Hangisi olmak isterdiniz? Seven mi, sevilen mi?

    Hafife almayın, çok ciddi sorudur… Tayin edici derecede mühim bir sorudur… Hayatta en az bir kez her insanın kendisine sorması ve cevabını dürüstçe vermesi gereken bir sorudur… İnsanin kendisini tanımlaması gereken bir alandır...

    Bir ilişkinin gidişatını belirleyen en önemli yol ayrımlarından biridir…

    Kimileri sevmeden yapamaz, eksik hisseder kendisini, kimileri sevilmeden…

    Tabii ki çakışırsa müthiş bir şey olur, daha büyük bir keyif düşünülemez, ama gerçekçi olmak gerekir, her zaman çakışmaz, bazen seven oluruz, bazen sevilen...

    İnsan sevmeden yaşayamaz... Aslolan sevmektir… Karşındakinin ne düşündüğünün zerre kadar önemi yoktur... Sen varsın, sen yaşıyorsun ve birini seviyorsun, için üşüyerek seviyorsun, kendin için seviyorsun… Karşılık görmenin istatistikî bir anlamı yok… Kimse karışamaz, kimse engelleyemez, kimse anlayamaz, kavrayamaz... Deli gözüyle bakarlar size, sevdiğiniz insan bile… Doğrudur, siz delisinizdir… Zararı kendisine dünya güzeli bir delisinizdir… Kimsecikler ulaşamaz size. Kendiniz için seversiniz... Karsınızdaki sizi ayni ölçüde sevmiyordur, belki de hiç sevmiyordur ama sevilendir, gıkını bile çıkarmaz... Siz onu kendi istediğiniz gibi seversiniz, kendi bildiğiniz gibi… Sevme ilminin bütün inceliklerini gösterirsiniz… Öldüresiye seversiniz… O sizi sevmez ama hayranlıkla izler…

    İnsan sevilmeden yaşayamaz... Sevilmek var olmanın anlamıdır... Birinin sensiz yaşayamayacağını, senden vazgeçemeyeceğini içinde hissetmesidir… Birinin bütün dünyasını senin üstüne kurmasından daha güzel bir şey olabilir mi?

    Güvenle bakarsın hayata… Bilirsin ki, o seninle vardır, sensiz yoktur... Elbette içinde bir boşluk hissettiğin zamanlar da olur, sen de sevdiğin biri için deli olmak istersin… Ama senin için deli olan biri varken, sevildiğin bir ilişkiye riske atmaya değer mi diye sorarsın kendine… İkircikli kalırsın… Kendini doğruladığın, kendini iyi hissettiğin bir ilişkiden, sevilen olmaktan vazgeçemezsin... Hep ararsın sevilen olmayı... Düşünülmeyi, aranmayı, hediyelere boğulmayı, zor anlarında hep o birinin yanında bulunacağını bilmeyi istersin… Bir kere sevilen oldun mu, bir daha asla sevilen olmaktan vazgeçemezsin…

    Şu ya da bu şekilde, sevmeden ya da sevilmeden yaşanmaz... Hayatin renkleri, şarkıları, kelimeleri, kokuları, zevkleri, duyguları uçar gider elinden... Dımdızlak kalırsın ortada…

    Bakarsın aval aval ben bu dünyaya niye geldim diye…

    Bir kez bile deliler gibi sevmeden, hatta karşılık görmeden deliler gibi sevmeden, bir kez bile deliler gibi sevilmeden, karşılıksız sevilmenin hazzına erişmeden bu dünyadan çekip gitmek olacak şey değil...

    Böyle düşünürken bu ıssız bu sessiz dragosun yosun kokan şehrinde, zamanda nasıl geçiyor ahhhh bi bilsem sevgili martım… Hafif bir rüzgâr esiyor bak…

    Kabarmış tüylerinde yumulmuş geceye iki kumru… Pencerede kesikti rüzgârın sesi ama nasıl estiği belliydi ağaçlarda… Sıcaktaydım, kumruları kıskanırcasına da uykusuz Sancılıydı gece… Uzundu ve saatler teke düştükçe, yaklaşan sabah hep yabancı ederdi beni kendime...

    Hayallerimin kırıklarını toplayan yastığa bıraktım saçlarımı…

    Kanatırdı düşlerimi kesikleri, uykusuzluğuma batardı… Yanaklarımda mevsim soluğu, gözlerimde yıldız kırıkları… Parlak ve ıslaktı bakışlarım… Kirpiklerim öpüşmüş ve saçlarımda örülüydü yarına dair umutlarım… çiğ damlacığı gülkokulu ellerim…

    Savrulan dalları izledim saatlerce Uyanmayan kumruları...

    Rüzgârı bekledim, belki gider… Ve giderken saçlarımın altındaki gizli acıları savurur sandım...

    …ellerinin akışını düşündüm saçlarımda ve ellerimde bıraktığın yalnızlığı... Günebakanların eğilişini getir aklına Hangi eylül, nisan kokmaz ki?

    Şiirler bile daha soğuk bu mevsimde… Güneş daha paslı, mavi daha donuk... Uzandığımda tutacağımı sandığım - sen – Oysa hiç olmamışsın bende…

    Gidişlere alışkınım aslında sen hep kalmalıydın…

    Bilmedim isyanım sensizliğe mi, gidişlere mi?

    Hangi hayal gerçek olur ki?

    Hele ki adı aşksa ve hele ki imkânsızsa... Üşüdüğüm yatağımda çöl düşümsün… Kan ter içinde karşılarım bu yüzden sabahları…

    Rüzgâr hala penceremde, kumrular uykuda… Kum gözlerini düşündüm…

    Yosun kokan deniz kıyısından Bakışlarında sızan kanamayı… dragosun ağaçlarının gölgesinde açılsın esmer teninde bana ait dokunuşlar…

    Dağılsa şu kızıl bulutlar pencerede… Hani boşalsa yağmur, saklasa yaşlarımı

    Kime zarar… Yedinci mevsimin, yedinci katındayım…

    Aşk çiçeğimdi yediverenler… Onlar bile yangında şimdi…

    …kanıp hazana teslim olan kızılyapraklardan… Salıncak kuruyorum dolunaya…

    Kumru kanatlarına ben de yumsam başımı, uyur muyum?

    Öfkemi sakladım çöl kaktüslerinde… Özlemlerim kanadıkça açtı dikenlerinde kırmızılarım… ”kırmızı” neydi… Kim bildi…

    Şu rüzgâr kapımın önünden süpürse yalnızlığı… Yaprakların çırpınışları dursa…

    Ve beşik olmasa dallar kuşlara… Uçsalar gündüz gibi…

    Gecenin sessizliği bozulur mu sahi?

    Korkularım yaklaşır mı duvara vuran gölgelerle…

    Çıtırtılarda gümbürder mi yüreğim?

    Soluğumdan bile ürker miyim?

    Gün yüzüme vurur mu yalnızlığımı geceyi sarmalarken?

    Son ateş böceklerini sakladığım kavanoz… Ağustosun küllerini barındırır aslında Sönüklüğü bu yüzdendir gecenin… Kayboluşum bu yüzdendir...

    Ne bir daldan seyir eyleyeceğim mevsim...

    Ne uykusuzluğumu paylaştığım –sen- varsın…

    Sarı bir yorgan çekiyorum bahar sevişlerinin üstüne… Yaz zaten sahte sıcak…

    Tek gerçek, penceremdeki rüzgâr Eşini bulan kumru Kabarmış tüylerinde huzurlu uyku…

    Uykusuzluğum neden sence, ben bilmiyorum… Cevap vermiyor saatlerdir fısıldayan yapraklar… Yedinci mevsimin son tangosu…

    Ve ilk kez dans ederken ayağım kayıyor…

    Hangi yıldız taşır beni, dilek yağmurlarına?

    Kanat germeye başladı kuşlar…

    Gün eteğinin altına almaya başladı geceyi…

    Uyumak istiyorum… Sadece uyumak…

    Kum gözlerinde, yummalıyım gözlerimi… "kum gibi"

    Nasılsa sen beni uyurken seyredersin.. Ve alnıma bırakırsın sıcak buseni martım…

    Ç ö l d ü ş ü m... Eylül yağmurlarını aş da g e l... -d- üşüyorum Bir gecem olsa seninle... Düş ötesinde… Hangi yıldız taşır beni, dilek yağmurlarına?

    “Mutlaka seversin” dedi yakamoz… Öyle ya da böyle birini mutlaka seversin… İnsan olmanın, var olmanın, yaşadığını hissetmenin, bir şey olduğunun farkına varmanın en üst düzeydeki fiilidir sevmek…

    Ya sen sevmeyi bilirmisin… ? martım...

     

    55620449.jpg

  7.  

    OĞLUMA ÖĞÜT

    Goncayı toprağıyla sev

    Dünya küçücük bir ev

    Bu âlemde bize görev

    İyi insan olmak oğlum! ..

     

    Keser çivi çaksın bırak

    Baltayı kendine rehber yap

    Mataranı helâl doldur

    Çölde serâp görme oğlum! ..

     

    Kopsa başın,yalan deme

    Acından öl,haram yeme

    Büyüğe kötü söyleme

    Sözün sana döner oğlum! ..

     

    Sevginin önünde eğil

    Onu en aziz varlık bil

    Kâinat nefretten değil

    Sevgiden var oldu oğlum

     

    İnançlarını yitirme

    Dostuna dost ol..bitirme

    Sahteliği gör..götürme

    Asıl asla döner oğlum! ..

     

    İnsanlık gelişmez sensiz

    Öğren şöhretsiz,isimsiz

    Ruhlar var gezer bedensiz

    Dünyayı boş sanma oğlum! ..

     

    İnsanın ırk'ı yok,milliyeti de

    Her milletten iyi de var,kötü de

    Burda eğer ölçü inançsa,dinse

    En son en iyisi bilinir oğlum! ..

     

    Güz gelince düşen yaprak

    İlkbaharda nasıl doğar,bir bak

    Bunu doğa yapar diyen ahmak

    Rehberin olmasın oğlum! ..

     

    Akıl,ilim,irfanı seç

    Bunlarda en önlere geç

    Bilgi çağı denen süreç

    Seni takip etsin oğlum! ..

     

    Ayağına taşlar değsin

    Düşürmesin,sendeletsin

    Dünya istediği yere gitsin

    İnsan kalmayı bil oğlum!

     

    Hakkım deme,Hâk bilmeden

    Hakkın olmaz,Hâk vermeden

    Hakkı Hâk'tan öğrenmeden

    Hâk'ta,hakkın olmaz oğlum! ..

     

    Bildiğim dualar sizde

    Özlemim,isteğim sizde

    Babam cahil bilmemiş de

    Vasiyetiymiş de oğlum! ..

     

    En nihayet kendini bil

    Bilgelik önünde eğil

    Bu dünya öyle boş değil

    Boş diyene kanma oğlum..!

     

    ALINTI...

     

     

     

  8. Sabah günaydın ve hayırlı cumalar iletimi yazarken ne yazıkkı elektriklerim kesildi...

     

    kaldım tünaydın iletime tünaydınlar arkadaslarr...

     

    Sevgili AED;

     

    Sevgili birvarmışhiçyokmus;

     

    Sevgili Aries;

     

    Gönül sayfanızın en güzel yerini dolduracak güzel bir hafta sonu diliyorum....

     

    Sevgiyle kalınız ama hep böyle sıcak ve içten....

     

     

  9.  

    AYRILIKLARIN ŞAİRİ

     

    Ben ayrılıkların şairi,

    Yalnızların ozanıyım.

    Sen, sen masallar okurken daha,

    Ben acıların yazarıyım.

    Haklısın, aramızda dağlar, denizler var,

    Haklısın, aramızda uçurumlar.

    Senin sevdaların, üç günlük masal,

    Benim sevdalarım, Allah'ına kadar.

    Elma şekeri mi sandın aşkı,

    Ne şiirin şiir, ne şarkın şarkı.

    Hele bir kırılsın, hele bir kırılsın feleğin çarkı,

    İşte ben o zaman görürüm seni.

    Halâ tahta masalara yazıyorsam adını,

    Aşk kitaplarında arıyorsam tarifini aşkın,

    Kahır mektuplarında yeniden buluyorsam seni,

    Islak mendillere siliyorsam göz yaşlarımı,

    Eyvahlar çekiyorsam her biten aşkın ardından,

    Bana sor yalnızlığı,

    Ayrılığı bana sor diye haykırıyorsam,

    Ve sabahçı kahvelerinde

    bir çay gibi demliyorsam hasretini,

    Ve inadına özlüyorsam, o çay karası gözlerini,

    Bil ki, bu seni erkekçe sevdiğimdendir.

    Bu benim ilk aldanışım değil,

    Bu benim son yıkılışım değil,

    Bırak bu sahte gözyaşlarını,

    Bırak bu masum bakışlarını.

    Üzülme, benim için üzülme,

    Üzülme bu son için üzülme,

    Ben, ben, ben yeterim kendime

    Varsın da bir dağ gibi büyüsün hasretin içimde,

    Varsın da her gece

    Bir kemanın tellerinde ezilsin kalbim,

    Varsın da bir daha değmesin ellerim ellerine,

    Asla pişman değilim. Hatırla, bir adam diyordun hatırla,

    Ömür boyu sevsin beni ömür boyu,

    İşte o deli, işte o çılgın, işte o adam benim.

    Çünkü ben,

    Çünkü ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim.

    53527724.jpg

     

    Ahmet Selçuk İlkan

  10. Sevgili Rina ;

     

    ''Güne Güzel Başlamak'' Adlı Bu Başlık, Sanıyorum ki,

    Benim İçin İlk Kez Bu Denli İsmi İle Aynı Manada Bir İçerik Taşıyor, ve Münhasır Bir Hal Alıyor.

     

    Paylaşımın Adına Teşekkürler.

     

    Yukarıdaki Hikayeciğin Yazarı Olan, Sevgili Cüneyd Abimiz ile,

    Yanılmıyorsam En Son Bab-ı Ali de ki Bir Yayınevin de Görüşebilmiştik.

     

    Uzun Zaman Oldu.

    İnşeAllah Önümüzdeki Sene SultanAhmet, Kitap Fuarında Tekrar Buluşabiliriz.

    Pek Buralara Uğramaz Gerçi Ama, Hani Olur da Sesimizi Duyacak Olursa, Selam larımızı Sumak tan Onur Duyarız.

     

    Bu Hususiyetle Kendisini Tekrar Anıyor, ve

    Bizim Okuyarak Büyüdüğümüz O Güzel ve Anlamlı Öykücüklerinden Birini,

    Tüm Dostlarıma (Özellikle Siz'e ve Sevgili Aries'e İthaf Ederek)

    Bir Tavsiye Niteliğinde Alıntılıyorum ;

     

    GÖRMESİNİ BİLEN GÖZLER

     

    Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle,

    pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı.

    Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti.

    Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi.

    Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti.

    Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti.

    "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu.

    Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

     

    Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen,

    yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu.

    Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü,

    ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp,

    evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve

    kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti.

    Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu.

    Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı.

     

    Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler.

     

    Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu.

    En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı.

    Karşısında bir dünya güzeli vardı.

     

    Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu.

    Çok kemerli olan burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları,dalga dalga olmuştu.

     

    Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak:

    "Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?"

     

    Yaşlı Doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!." diye gülümsedi.

    Biz Yalnızca, Annenin bağışladığı gözleri taktık.

    Sen, Onun Gözünden Gördün Kendini!."

     

    Cüneyd Suavi

     

     

    Saygılarımla. Doğan Gülbudak

     

    Sevgili Birvarmışhiçyokmuş;

     

    Teşekkur ederimmclover.gif

     

    Gönül gözüyle görmesini bilenlere gelsin...wub.gif

  11. AYNALARDAN UZAKTA

     

    Şimdi en açık renginde gözlerin

    Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak

    Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin

    Şiir gibi bir şey seninle yaşamak

     

    Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin

    Yıldızların en parlak olduğu zamansın

    Denizlerim senin kıyılarında sakin

    Bırak ellerini avuçlarımda kalsın

     

    Çirkin olan,fena olan ne varsa unut

    Gözlerimin söylediği şarkıyı dinle

    Ellerimizde sevgi içimizde umut

    Bütün iyilikleri paylaşalım seninle

     

    Aşkın büyülü sesini duyuyor musun

    Şimdi onun gülleri açan güz bahçelerinde

    Gitme ki günlerimiz gecelerimiz olsun

    Çoban kulübelerinde balıkçı kahvelerinde

     

    Varlığın dudaklarımda bir bal tadı

    Yokluğun en korkuncu ölümlerin

    Senden başka dindiren olmadı

    Acısını içimde kanayan yerin

     

    Benimle kal zaman bitinceye kadar

    Benim ol yüzyıllar ve çağlar boyunca

    Bir ömürdür seninle geçen dakikalar

    Ölümden güçlüyüm sen yanımda olunca

     

    Şimdi öyle büyük ki beraberliğimiz

    Nabzın benim bileklerimde vurmakta

    Artık bütün kaygıların ötesindeyiz

    Benimle en güzelsin aynalardan uzakta

     

    Ümit Yaşar OĞUZCAN

     

     

     

  12. Herkesciklere Günaydınlar.

     

    Bu Sabah, Gözlerinizi İlk Açtığınız Dakikadan,

     

    Gece, Başınızı Yastığınıza Koyupda, Uykuya Dalacağınız Vakte Kadar Geçecek Olan Tüm Dakikalarınız,

     

    İçinizdeki Yaşama Sevinci Adına,

     

    Bir Umut ve Bir Müjde Getirsiniz.

     

     

    Sevgiyle ve Sağlıcakla Kalın.

     

     

    Saygılarımla. Doğan Gülbudak

     

    Sayın gülbudak;

     

    Günaydınlar efendim, yaşama sevincim adına da teşekkurlerr...

     

    Aynı dilekler benden de size

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.