Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

xshadowx

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    119
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: xshadowx

  1. Ben her dokunduğumda,

    Her nefes aldığımda,

    Her kokladığımda,

    Her tattığımda,

    Her duyduğumda

    Ve düşündüğümde...

    Vücudumun her deviniminde,

    Yaşamımın her anında Tanrı'yı hissedebiliyorum...

     

    Ya siz?

     

    çok güzel yorumlamışsın... basitliğin ötesinde derin bir his ile...

    Tanrıyı senin gibi hissedemiyorum daha doğrusu... güzel bir bahar melteminin hissi ile aç, zavallı çocuğu gördüğümde hissetklerim bir olamıyor.

    Aynı kaynağa ait olmaları düşüncesi bile böyle bir tanrı varlığından daha çok uzaklaştırıyor beni. Biraz hayata bakışla da ilgisi var sanırım.

    Yine inanç bilgiye dayanıyor sonunda... sadece dinsel inanca kısıtlamassak bu durumu... inanmak için bir sebebe önce onu bilmek gerektiği sonucu da ortaya çıkıyor sanırım?

  2. One Last Goodbye

     

    How I needed you

    How I grieve now you're gone

    In my dreams I see you

    I awake so alone

     

    I know you didn't want to leave

    Your heart yearned to stay

    But the strength I always loved in you

    Finally gave way

     

    Somehow I knew you would leave me this way

    Somehow I knew you could never.. never stay

    And in the early morning light

    After a silent peaceful night

    You took my heart away

    And I grieve

     

    In my dreams I can see you

    I can tell you how I feel

    In my dreams I can hold you

    And it feels so real

     

    I still feel the pain

    I still feel your love

    I still feel the pain

    I still feel your love

     

    And somehow I knew you could never, never stay

    And somehow I knew you would leave me

    And in the early morning light

    After a Silent peaceful night

    You took my heart away

    I wished, I wished you could have stayed

     

    hergün aynı şarkıyı yaşamak mümkün mü?

  3. “Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana getirdik.” (21/31)

     

    “Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.” (16/15-16)

     

    “Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.” (31/10)

    sanırım ilgili linkte dağların stabilitesi ile ilgili bilgi var biraz...

    yerbilimleri-insan ve din

  4. Dinsizler ne kadar dinsiz kalırdı bilmem ama tek bir yaratıcıya inanmayan ve onun hayatına müdahalesinden yoksun,hissedemeyen insanları istemezdim şüphesiz yanımda

    sanırım esas mesele bu sayın fft, hissiz değil aşırı hisli olmak...

    örnek: Batı Afrika Sierre Leone'de 1990'lardan 2002'ye kadar 200bin insan birbirini öldürdü. Benim içim parçalanıyor gerçekten. Tanrı varsa (bile ki yok), yani bu dünyayı yaratmışsa vs. vs. (bile yapmadı öyle birşey, varolmadığı için yaratamaz da ) dahi şu an eminimki umrunda bile değil bu dünya, umrundaysa bişey yapardı değil mi? Benim gibi aciz bir insan bile uğraşıyorken...

  5. Ama rift yarığı ise, ve bu bir okyanusal rift ise, yine kimberlit oluşumları için gerekli ortam olmuyor. Dahası, böylesine derin bir vadi, acaba kimberlit bacalarına benzetilebilir mi? Bence hayır... Çünkü topografik olarak böylesine devasa bir çöküntü oluşacağını sanmıyorum. O çöküntü zaten alttan gelen malzeme ile dolmakta. Benim bahsettiğim rift ise okyanusal bir rift olma ihtmali. Bu tür riftlerde bir eksen boyunca açılma ve kenarları normal faylarla sınırlı dar ve uzun çöküntü vadleri oluşmakta. Ama haber olabilecek bir çöküntü, zaten bu tür sırtların üzerindeyse, bu şaşılacak bir olay değil. Yani haber olmazdı, çünkü bilindik bir şeydi... Diyorum ya aklıma gelenler havada kalmakta. Hakkında hiç bir şey bilmeden söyleyeceğimiz her şey *********** olacak maalesef :)

     

    Bu arada amacım hata yakalamak değildi, sadece katkıydı...

     

    Selamlar...

     

    kesinlikle :) bakalım umarım yakında daha geniş haberler verirler. teşekkrüler yersoy :)

     

    sevgilerimle

  6. :) dağcılık kesinlikle mükemmel bir spor olmalı. Çok fazla ve aktif olarak değil ama profesyonel mağaracılarla beraber inmiştim bir kaç mağaraya :)

    adrenalin tutkunu olursun demişlerdi de pek ihtimal vermemiştim girerken ama birde çıkışım vardı ki :)

    bütün kaslarınızın gücünün tükendiği anda tutmuş olduğunuz tel merdiveni yada yakaladığınız kaya çıkıntısını karanlık çukurlara bakınca öyle bir sıkıca yakalıyorsunuz ki sanki tükenmiş olan kaslar yeniden ve yeniden enerjiyle doluyor :)

  7. Bu haberi ilk duyduğumda zihnim beni üniversite sıralarına geri götürmüştü...

    Güney Afrikada bulunan eşsiz maden yatakları özellikle elmas yatakları neden kıtanın batısında ağırlık kazanıyordu... Nasıl oluyorda kıtanın orta ve batısında yer alan maden yatakları okyanusal bir ortamda oluşmuştu ve neden?

    Öncelikle hemen "elmas"ın oluşması için ne gerektiğine bir göz atalım:

    Elmas grafit gibi saf karbondan meydana gelmiştir... sadece yüksek basınç ve sıcaklıkla oluşabilecek bir molekül formuna sahiptir.

    Peki nedir bu çok yüksek basınç ve sıcaklık ortamı? Yerküremizin kabuk adını verdiğimiz katmanının altında yer alan "manto" katmanında ve veya manto katmanı ile "kabuk" katmanının hemen altında bulunan ve kabuğa dahil edilen "astenosfer" kısmı ile manto arasında bir alanda böylesi yüksek basınç ve sıcaklık şartları mevcuttur.

    Burada "elmas"ın oluşabilmesi için gerekli olan şartları söyledik... tek sorun şu ki karbon içeren tabakaların sadece ve veya genellikle sedimanter yani tortul kayaçların içinde oluşabilmesidir. Bu durumda karbon içeren tabakaların astenosfer'e kadar çökelmesi ve basınç-sıcaklık şartlarına maruz kalması gerekir.

     

    Tam bu noktada sevgili yersoy'un levha tektoniği hakkında yazmış olduğu iletilere göz atabilirsek... bu basınç ve sıcaklık şartlarının oluşumunun olduğu bölümden bu malzemenin elmas olarak çıkma şansı yoktur... eğer dalma batma-zonu süreksizliğine sürüklenirse orada mantoya karışacak arkasından ise okyanus ortasındaki sırtlardan yükselecektir ama elmas olma özelliğini kaybederek...

    Gördüğünüz üzere "elmas" derinlerde sıcaklık-basınç etkisinde kalmamaktadır... eğer derinlerde bu şartlara maruz kalırsa yeryüzünde elmas işletmemiz mümkün olmayacak.

     

    Yeniden sevgili yersoy'un levha tektoniği ile ilgili iletisine dönersek.... Afrika ve Güney Amerikanın yanyana yerleştirilmiş bir resmi olduğunu göreceğiz (umarım kızmassın sevgili yersoy epeyce senin iletilerinden bahsettim de :) )

    evet, bu iki kıta parçasının birbirinden ayrılmasının çok büyük bir manto hareketi ile olduğu kabul edilmiştir. Bildiğimiz levha hareketlerinin ötesinde olağanüstü bir hareketten bahsedebiliriz... yani mantonun yerkabuğuna adeta bir patlama etkisi ile yükselmesi, iki kıtayı ayırması, yüksek sıcaklık basınç şartlarını oluşturması ve elmas oluşumunu sağlaması... Batı Afrikanın neredeyse tamamına büyük maden yatakları zuhur etmesi...

     

    Evet sevgli hocam böyle açıklamıştı olayı.

    Bu krater haberini duyduğumda da aklıma acaba bu teoriyi destekleyen ve bizi yani yerbilimcileri yeni bilinmezliklere sürükleyen (mantotaki bu hareketin nasıl oluşabildiği gibi) oluşumun ispatı mı diye heyecanlanmıştım. Ben böyle olduğunu düşünüyorum...

    ya siz?

  8. Bilim adamları, Atlas okyanusunun ortasında keşfedilen tuhaf “kara deliği” incelemeye başladı.

     

    İngiliz araştırmacılar, “deliğin”, arzın merkezinin oluşumu ve bileşenleri hakkında kıymetli bilgiler sağlayacağını düşünüyor.

     

    İngiltere Okyanus bilimi Merkezinden jeologlar ve okyanus bilimcileri, araştırmalarına başlamadan önce açıklama yaparak, yer kabuğunda devasa bir krater olarak tanımladıkları “deliğin” çapının, 3 bin ila 4 bin metre olduğunu belirttiler. Uzmanlar, 4900 metre derinlikte, iki tektonik tabaka arasındaki hareketlerle oluşmuş çukuru “arz yüzeyinde açılmış yara” olarak tanımlıyor.

     

    Bu devasa çukur, bilim insanlarını şaşırtmış bulunuyor. Çünkü, bu tür çukurlar genellikle volkanik magmayla doludur.

     

    İngiltere’deki Durham üniversitesinden Profesör Roger Searle başkanlığındaki 12 kişilik ekibin okyanus ortasında teknedeki çalışması 6 hafta sürecek.

     

    Çalışmalarda, yüksek çözünürlükle kamerayla donatılmış özel bir robot kullanılacak.

     

    Bölgeyi arşınlayacak olan robot, çukurdan numune toplayacak. Araştırma sonuçlarının yayınlanması birkaç yılı bulacak.

     

    NTVMSNBC

     

    ( sevgili lena dayanamayıp kendim açtım konuyu :) )

     

    Acaba bu esrarengiz çukurun sebebi nedir?

  9. şu çok ilginç sanırım, biraz açarsanız memnun olacağım

    Bizim anlayışımıza göre, bu kaydın yararı, yemekten başka maksatlar için de izinsiz girmenin yasaklığını genellemektir. Çünkü o izinsiz, zamansız giriş ve duruş Peygambere eziyet veriyordu. Evini daraltıyor, ev halkını sıkıyordu; fakat sizden utanıyor, girmeyin çıkın demekten sıkılıyordu. Halbuki Allah gerçeği söylemekten çekinmez, sıkılmaz.

    Sayın Muallimi Ali bu nasıl çelişkidir, hepten alt-üst oldum :)

    yani tanrı da elçisi için mi sözcülük yapıyor, sanırım yapıyor öyle yazmışsınız...

  10. ...bilmem anlayabildiniz mi?

     

    demişsiniz ya.

     

    O kadar güzel anladım ki ne demek istediğinizi...demeyin gitsin!

     

    Faust adlı arkadaş da size destek vermiş.İnanın çok güzel anladım.

     

    :) O kitap tamamiyle açık demeye çalışmışlar sevgili halkalıyıldız, bence onu anlatmak istemişler, nereye çekersen oraya gelme özelliği ile ilgili sanırım... mesela, aynı diğer konulardaki gibi: matematik hatası var dersin; düzeltmişler, yok oyle bir hata vs. vs. gibi...

  11. Atlantis okyonusundada karadelik bulmuşlar bu tufanın sebebi ve uzay savaşıdır.

     

    Bilim adamları, Atlas okyanusunun ortasında keşfedilen tuhaf “kara deliği” incelemeye başladı.

     

    İngiliz araştırmacılar, “deliğin”, arzın merkezinin oluşumu ve bileşenleri hakkında kıymetli bilgiler sağlayacağını düşünüyor.

     

    İngiltere Okyanus bilimi Merkezinden jeologlar ve okyanus bilimcileri, araştırmalarına başlamadan önce açıklama yaparak, yer kabuğunda devasa bir krater olarak tanımladıkları “deliğin” çapının, 3 bin ila 4 bin metre olduğunu belirttiler. Uzmanlar, 4900 metre derinlikte, iki tektonik tabaka arasındaki hareketlerle oluşmuş çukuru “arz yüzeyinde açılmış yara” olarak tanımlıyor.

     

    Bu devasa çukur, bilim insanlarını şaşırtmış bulunuyor. Çünkü, bu tür çukurlar genellikle volkanik magmayla doludur.

     

    İngiltere’deki Durham üniversitesinden Profesör Roger Searle başkanlığındaki 12 kişilik ekibin okyanus ortasında teknedeki çalışması 6 hafta sürecek.

     

    Çalışmalarda, yüksek çözünürlükle kamerayla donatılmış özel bir robot kullanılacak.

     

    Bölgeyi arşınlayacak olan robot, çukurdan numune toplayacak. Araştırma sonuçlarının yayınlanması birkaç yılı bulacak.

     

    NTVMSNBC

     

    bence değil lena :) uzay savaşı yani, yeni bir başlık açarsan tartışabliriz.

     

    Marcus çok çok teşekkürler ilgiyle okudum ve baktım :):clover::clover:

  12. Ayrıldık…

    Hüzün ve acı tüm benliğimde yine. Yaklaşık 2 haftadır öyle değimliydi, bilemiyorum.

    Belki gitmek, gitmek zorunda kalmak bu kadar zordu üstelik deliler gibi aşıkken sana,

    Bu kadar güzel, bu kadar masum bir kız mutsuzluğa mahkum olmamalı diyorum hala.

    Hepten paramparça oluyorum.

    Her şey yok oldu senin ardından sanki, her şeyimsin demiştin bana ve bende aynısını söylemiştim.

    Ve sen yoksun geride kalan bir şeyde yok.

    Şişe haricinde, birde çekmecedeki…

    Nasıl bir aşk bu anlamıyorum, bunları yazarken bile gözlerimden yaşlar boşalıyor, kan doldu göz çukurlarıma, zorlukla açabiliyorum.

    Nasıl özledim saçlarının kokusunu, bir bilsen.

    Anlamalıydım belki de senin için de olsa yapamam dememişmiydin.

    Katlanmak istemiyorum demiştin ve eklemiştin seni ne kadar çok seviyorum şövalyem…

    Hep savaş alanındaydım seninleyken, beraberken…

    Sürekli savaşmam gerekiyordu birileriyle veya bazılarıyla, geçmişle ve gelecekle.

    Nasılda yeminler etmiştim seni bırakmam diye, cehenneme kadar izlerim seni demiştim,

    Elimi ilk tuttuğun an belirdi yine zihnimde, ne kadar ihtiyacım var demiştin eline.

    Şimdi O eli bırakmak zorunda kaldım,

    Oysa ben dememişmiydim, sen gitsen de ben gitmem diye,

    Elimi bıraksan da ben senin bileğini bırakmıyorum demiştim ve savaş alanından gitmemiştik

    Beraberdik, her şeye rağmen mutluyduk…

    ……

    Bir yudum daha, acılarımın hafiflemesi gerekirken daha da şiddetlenmesini anlayamıyorum

    Ve işte bu şişede bitti.

    Gökyüzünde dolunay var yine, senin için yakalamamı ister misin diye sormuştum,

    Cevabın hayırdı, orda daha güzel şövalyem demiştin.

    Ah prensesim, hayatım… hayatımdın benim ve artık yoksun bedenimse sadece bir kabuk senin ardından.

    Alevlerin prensesiydin sen,

    Hiç ayırmazdım gözlerini gözlerinden, o gözler değimliydi kalbimi bir an küle çevirip bir an sonra ise yeniden atmasını sağlayan…

    Sürekli çekmeceye uzanıyorum, ama açmıyorum, açamıyorum…

    İyi olmasan yok ederim kendimi demiştin, senin üzülmenden korkuyorum,

    Ki ben hiçbir şeyden korkmayan ben.

    Artık tüm yollar dönüyor sensiz,

    Hayat karanlık ve kovalak artık

    Tüm renklerim soldu.

    Şimdi yalnızım aynı savaş alanında, sen yoksun.

    Bedenim tarifsiz acılar içinde,

    Ama gidiyorum prensesim, saçlarının alevini hiç göremeyecek olsam da gidiyorum.

    Kılıcımı yeniden parçalanmış avuçlarıma alıyorum, sen olmadan asla iyileşemeyecek olanlara.

    Hoşçakal prensesim.

    Artık şövalyen değilim.

  13. arkadaşım teori ve teorem birbirinden oldukça farklı şeylerdir. Teorem, teorinin farklı bir telafuzu falan değildir.

     

    Terom, Kanıtlanabilen bilimsel önermedir. Teoremler, deney ve deney ortamında gözlem araçlarıyla test edilebilirler.

     

    Teori ise deneyin ve deney ortamının yaratılmasının mümkün olmadığı konulardaki kuramlardır.

     

    Suyun 100 derecede kaynadığını iddia etmek bir teoremdir. Zira alırsınız suyu 100 dereceye getirirsiniz. kaynayıp kaynamadığını görürsünüz.

     

    Kainatın big bang patlamasıyla oluştuğunu öne sürmek ise bir teoridir. Çünkü bir tane daha big bang yapıp kainatın oluşup oluşmayacağını gözlemliyemezsiniz. Yani teorileri ispatlamak mümkün değildir.

     

     

    Bütün teoriler çürütülebilir. Ancak Evrim Teorisi bu güne kadar çürütülememiştir. Bir teorinin nasıl çürütüleceğide bellidir.

     

    Evrim teorisini elli sayfalık kitapçıklarla "çürüttüklerini" iddia eden kişilerin yazdıklarını ise. Bu güne kadar dünyada kabul eden herhangi bir üniversite yoktur.

     

    Artı Teorem ve Teoriyi aynı şey sanan bir kişi de, Bilime, Evrim Teorisinin doğru olup olmadığını söyleyemeyecek kadar uzaktır.

     

    :clover::clover::clover: çok güzel açıklamışsın CYRANO saygılar..

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.