Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİDEM

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    60
  • Katılım

  • Son Ziyaret

3 Takip eden

DİDEM Hakkında

  • Doğum Günü 12-02-1983

Diğer Bilgiler

  • Website URL
    http://
  • ICQ
    0

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Kadın
  • Yer
    İstanbul

DİDEM - Başarıları

Yazar

Yazar (5/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. DİDEM doğum gününüz kutlu olsun!

  2. DİDEM doğum gününüz kutlu olsun!

  3. Selam sevgilim... :)

  4. Sevgili İnterlock, lütfen paniklemeyiniz, zira sizi çözdüğümü söylemekte ki amacım sadece karizma yapmaktı..Benim sizi çözmem mümkün mü efenim.. Ben sadece yazılarınız ve şiirlerinizden çağrışımlar alıyorum, hepsi bu.. Zaten sizin "çözümlenmek" gibi bir amacınız olduğunu da sanmıyorum.. sevgiler...saygılar...
  5. DİDEM

    Çöküş / Downfall

    Ben bu filmi kısa zaman önce izledim. Film gerçekten olayları gerçekçi ve doğru anlatmış..Sevgili Suheda'nın da belirttiği gibi Hitler'e sempati duymanız ve acımanız olası..Zira son derece nazik, sevecen ve saygılı bir insan olarak gösterilmiş filmde..Ayrıca olan tüm olumsuz olaylara ve yaşanan tüm ümitsizliğe rağmen pes etmeyen biri... Film, Hitler'in son anına kadar ki ruh halini son derece objektif yansıtmasının dışında, umutsuzluk, fanatizm, vatanseverlik, suçluluk, acı, çaresizlik gibi savaşın getirdiği bütün duyguları da izleyenlere hissettirmeyi başarıyor. Kısacası, kanlı bir savaş filmi değil, kanlı bir savaşın insanlar üzerindeki psikolojik etkilerini izlemek istiyorsanız bu filmi kaçırmayın derim.. sevgiler..
  6. " Alman bilimadamı Albert Einstein, "Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece dört yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz" demişti." sevgili kaan_bebeto, bu konuya bir kaç ekleme de ben yapmak istiyorum..Einstein bu sözüyle, bitkilerin üremesinin yok olacağını, bitkiler yok olursa da canlıların yok olacağını söylemek istemişti. Yani szöün kısası hassa dengeler üzerinde duran ekosistemde arılar, cüsselerinden beklenmeyecek ağırlıkta bir yer kaplamakta.. Ülkemizde de arı ölümleri gerçekleşmeye başladı. Arıcılığın en yaygın olduğu illerimizden Muğla ve Ordu'da kayıplar nispeten az sayılsa da hatay'daki 35 bin arı kovanından 28 bini artık yok. Arı popülasyonundaki ülke çapındaki düşüş oranı ise yüzde 30 civarında. Kayıp arı sendromu adı verilen bu toplu arı ölümlerinin bir an önce durdurulması için tüm dünyada çalışmalar devam ediyor. Fakat öncelikle gereken, sebeplerin bulunması. Özellikle Amerika ve Almanya basınının üzerinde durduğu ihtimal ise bu ölümlere genetiği ile oynanmış bitkilerin yol açtığı üzerine yoğunlaşıyor. Amerika'daki araştırma grupları "arı aids"i olarak tanımladıkları bu rahatsızlığın henüz literatüre geçmemiş yeni bir hastalık olduğunu iddia ediyorlar.
  7. KİRPİLER : Soğuk bir kış günü bir araya toplanmış olan kirpiler birbirlerinin sıcaklığından istifade etmek düşüncesiyle birbirlerine sokulurlar. ne ayzık ki kısa bir süre sonra dikenlerinin batması ile bir arada duramayacaklarını üzüntüyle farke derler. Fakat amansız soğuğun tesiriyle gene birbirlerine yaklaştıklarında bir önceki sıkıntının yeniden başladığını görerek aynı şekilde birbirlerinden uzaklaşmaya başladıklarıı, adeta bir top gibi oraya buraya fırladıklarını fark ederek, birbirlerini bir daha rahatsız etmeyecekleri bir mesafe bulurlar. Nihayet bulabildikleri, birlikte oturabilmelerini mümkün kılan mesafe : nezaket ve inceliktir.. Arthur SCHOPENHAUER
  8. DİDEM

    Cani - Monster (2003)

    Cani filminin konusu gerçek hayattan alınma.. 1989-1990 yılları arasında çok sayıda insan öldürerek, dünyanın ilk kadın seri katili olarak ünlenen Aileen Wuornos'un hikayesi.. Wuornos, 2003 yılında idam edilmiş... Benim için başlangıçta filmin ilgi çeken tarafı da buydu, yani gerçek hayattan alınmış olması..Charlize Theron ve Christina Ricci gerçekten müthiş oynamışlar..(Ayrıca Charlize Theron'un makyajla nasıl çirkinleştiğini de görmelisiniz..) cinayet, ihanet, aşk gibi kavramları içinde barındırmasından dolayı da oldukça düşündürücü bir film olduğu söylenebilir..Filmin sonunda "ihanet mi daha kötü, yoksa idam edilmek mi"sorusunu soruyorsunuz kendinize... Filmin ilgi çeken sahnelerinde birinde Charlize theron, yaşlı bir adamı ormana götürüyor ve öldürmek istiyor..Adam yalvarmaya başlıyor "kızımın bebeği olacak, ne olur yapma! sana yardım ederim"...Kadınsa tüm pişmanlığı göze alarak, çaresizlik içinde adamı öldürüyor.. Filmi izlemenizi tavsiye ederim..
  9. İlgin için çok teşekkürler sevgili DİPNOT, Eğer iyi birşeyler yapabiliyorsam ne mutlu bana... sevgiler
  10. Arthur Schopenhauer (1788-1860) Alman filozof Schopenhauer daha çok Hegel’in iyimser felsefesine karşı geliştirdiği kötümser felsefesiyle tanınır. Platon, Kant ve doğu felsefesini, özellikle Budizmi kendisine özgü bir şekilde kaynaştırdığı felsefesi Tolstoy, Mann, Wagner, Freud, Nietzsche ve Wittgenstein gibi önemli isimleri derinden etkilemiştir. Schopenhauer'e göre bilinçdışı gerçekler, yani istenç, bilincin altında bastırılmış bir şekilde mevcuttur. İstem, hayatî bir güçtür; ayak direyen, zorlayan. Her türlü eylemimizin kökü bastırılmaya çalışılan veya dışa vurulmaya çalışılan bir istence dayanır. İstenç, bütün doğada bulunan, doyumsuz hayatî güçtür. Schopenhauer'in kendi sözleriyle tanımlarsak: "Biliçdışılık, her şeyin başlangıçtaki ve doğal durumudur, dolayısıyla, aynı zamanda bir temeldir, ki ondan belli varlık türlerinde, en yüksek olgunlaşma olarak bilinç doğar. Bu yüzden bilinçdışılık daima baskın olmaya devam eder." Açıkça görüldüğü gibi, bugünkü düşünce ve bilim dünyasının temelinde yatan bir çok görüşün temellerini atan ilk kişi Schopenhauer'di. Özellikle, Freud'e ve dolayısıyla, psikoanalize olan katkıları kuşkusuz çok büyüktür. Schopenhauer'in özellikle hayat ve varolmak üzerine düşünceleri genel karamsarlığından çok daha amansız bir karamsarlığa sahiptir. Bu yüzdendir belki de, hayat üzerine olan karamsar düşünceleriyle çok ünlüdür. Aynı zamanda fazlaca ünlü olduğu bir konuda insansevmezliği idi. İnsanlara "iki ayaklı hayvanlar" diye hitab edişinden insansevmezliği fazlasıyla aşikârdır. Ayrıca, o insansevmezliği ve kişinin kendisini insanlardan izole etmesini, eksiklikten öte bir erdem olarak görmekteydi. Zaten Schopenhauer'e göre, erdemli ve olgun bir insan başkalarından hiçbir şey istemeyecek kadar tamamdır, kendi kendine yeterdir, bu yüzden de insanlarla birlikte olmaya veya onlarla çeşitli ilişkiler kurmaya gerek görmez. Schopenhauer'in kadın, hayat, ölüm ve cinsellik üzerine bir çok farklı görüşü vardır. Her biri, hem biri önemli ve düşünce serüvenimize damga vurmuş görüşlerdir. * Şükür ki yüz tane ahmak bir araya gelse bir tane akıllı adam etmez. * Dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz. * İnsanların kader dedikleri çoğu zaman sadece kendi kendilerine yaptıkları aptal oyunlar. * Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor. * Başkalarının fikirlerine aşırı derecede önem vermek, herkeste var olan bir manyaklık. * Her aptal çocuk bir böceği ezebilir. Ama dünyanın bütün profesörleri bir böcek yaratamaz. * İnsanları tanıdığımdan beri hayvanları severim. * Yanlış bir görüşü geri almak onu savunmaktan daha çok kişilik gerektirir.
  11. Bende çok isterdim bugün orada olabilmeyi...Ama mümkün olmadı maalesef.. Kalbim bugün Ankara'da.. Bağımsız, laik, demokratik Türkiye için, bugün milyonların kalbi Ankara'da.. Ülkemi seviyorum...
  12. Yazılarınızı okumak çok hoşuma gidiyor. Güncel olaylara ironik bir bakış açısıyla yaklaşıyorsunuz gördüğüm kadarıyla... Bakın, sizi çözmüşüm değil mi??
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.