Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Admin

™ Admin
  • İçerik Sayısı

    58.127
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    367

Blog Başlıkları gönderen: Admin

  1. Admin

    Yaşamın İçinden
    Anna Caterina Antonacci "Habanera" from Carmen
    Atomic Fireballs - Caviar & Chitlins

    Bob Schneider - 40 Dogs (like Romeo and Juliet)
    Volver (Estrella Morente)
    Rigoletto La Dona e mobile
     
    Jean-Pierre Ponnelle'nin klasik fimlerden Verdi'nin trajedisinin gösterimi...
     
    Kothbiro - Ayub Ogada - The Constant Gardener
     
    Africa Calling - Ayub Ogada - Kenya
     
    What a Wonderful World - Rod Stewart
     
    Edith Piaf - Non, Je ne regrette rien
     
    Amadou & Mariam - Je pense a toi
     
    Jason Mraz -I'm Yours (live)
     
    Kitaro - The Silk Road
     
    Shaka Zulu
     
    Stephen Marley - Mind Control
     
    Moğollar - Selvi Boylum Al Yazmalım
     
    Suzanne Vega - Tom's Diner
     
    Jethro Tull - Thick as a Brick
     
    Jolene - 'Mindy Smith Feat Dolly Parton'
     
    Terra Naomi's NEW Official "Say It's Possible"
     
    Burning Spear - Walk
     
    Biz Dünyayız, Biz Çocuklarız
     
    Inti Illimani - Mulata
     
    El Koala - Yo Via Jase Un Corra
     
    Gogol Bordello - Lela Pala Tute (acoustic)
     
  2. Admin
    Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
    Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
    O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan vücudu gibi sağa ve sola kıvrıldığını ve onun içindeki arzuyu vücudunda oluşan her kıvrıma yansıttığını fark ediyorsunuz. uzandığınız yatakta sırtınıza dokunuyor, dokunduğu anda içinizden o dokunuşun ne olduğunu ve size neye mal olacağını bildiğinizin farkına varıyorsunuz. Hafifçe başınızı çevirerek gözleriniz kapalı onu hissediyorsunuz, gözlerinizi yavaşça açarken birden onun sıcak nefesini burnunuzun hemen üstünde hissederken karanlık çöküyor odaya çünkü o soruyu sorduğunuzun farkına varıyor. Birden sıcak nefes, dağlardan gelen o artezyen sularının soğukluğunda vücudunuzun her kıvrımına çarparak ayak parmaklarınızdan dünyanın öteki ucuna doğru yönleniyor.
    Sorunun ne olduğunu merak ediyorsunuz değil mi
    'Seni özlemem için bana fırsat verir misin lütfen'

  3. Admin

    Yaşamın İçinden
    Herzamanki gibi işimi yaparken karşımda çalışan televizyonda da film seyretmeye çalışıyordum (Özgürlüğe Doğru - Into The Wild - Yönetmen Sean Penn).

    Birden kendimi iyice işime verdiğim bir anda, kulaklarıma şu cümleler ilişti; "I know how important it is in life not necessarily to be strong, but to feel strong, to measure yourself at least once, to find yourself at least once in the most ancient of human conditions, facing the blind, deaf stone alone with nothing to help you but your hands and your own head", acaba doğrumu anladım diye geri döndüm ve DVD'yi yavaşlatarak tekrar dinledim, evet doğru duymuştum.

    Şimdi hepimizin iyi anlaması için Türkçeye çevirelim, ne diyor bir bakalım; "Yaşamda güçlü olmanın gerekli olmadığını ama kendini güçlü hissetmenin ne kadar doğru olduğunu biliyorum, kendini doğru ölçebilmen için, en azından kendini bir defa antik insanın durumunda görmek, körlükle yüzleşmek, sağırlıkla tanışmak, hiç yardım almadan ve sadece kendin, ellerin ve kafan" Düşündüm acaba gene o seyrettiğim filmlerde gördüğüm sahnelerde, herkesin duygulandığı, herkesin kendini çaresiz hissettiği bir durumamı geliyorum. Bu çok yaşanan bir duygu olduğu için herkesin kendini filmdeki asinin veya güzelin yerinde görme dürtüsü olarak adlandırılabilir. Ama nedense devam edememiştim.

    Maddenin üzerimdeki etkisini, yaşamımdaki para değerini ve çevremin üstümdeki etkisini düşünmeye daldım. Gene öylesine hayal kuruyordum, genelde yakalardım kendimi ama bu sefer biraz uzun sürdü gibime geldi. Bazen kendimden nefret ettiğim olmuştur ama bu alıntıdaki yazı bana oldukça dokundu diyebilirim.

    Belkide kendi içimdeki çıkmazın, çıkış noktasını gösteriyordu. Kendimden önce yürüyemeyeciğime göre, kendimden sonrasındaki zamanı geleceğe çevirerek, yaşamak istiyorum diye haykırmak istedim. Belki kendimden başkası duymadı ama 'olsun' dedim. İki defa bağırdım, ben hep üçüncüleri en sona saklamayı seven bir insan olarak, belkide üçüncünün bir son olacağını düşünerek sonuçta geleceğin kendimi güçlü hissetmem konusunda, benden beklediklerini duyduktan sonra yapacağımı belirterek, kendi durumumu tekrar gözden geçirmeye başladım. Gözlerimle ekranda gördüğüm harfalerin yürümesi ile ellerimin klavyede bu yazıyı yazdığını fark etmem arasındaki zaman farkı beni bir anda ekrana yapıştırdı diyebilirim.
    Belkide ellerim, ondan arkada giden beynimden daha hızlı çalışıyordu. Bu düşündüklerimi, bu defa, unutmama izin vermek istemiyordu.

    Ve unutmadım... Unutmak ta istemiyorum...  

    Kothbiro - Ayub Ogada - The Constant Gardener
     
  4. Admin
    Bu aralar kendime çokmu çok tuhaf bir kitap seçtim okumak için:
    Kitabın ismi: How the Mind Works (Akıl veya Bellek nasıl çalışır)
    Yazarı: Steven Pinker (Daha önceki kitabı olan The Language Instinct'de okumuştum)
    Çok enteresan bir kitap diyebilirim. Us veya Akıl dediğimiz oluşumun hangi fizik kuralları dahilinde harekete geçtiği ve davranışlarımızın neler dahilinde oluştuğunu irdeliyor. Kendi içinden bir tanımla devam edelim diyorum 'He explains what the mind is, how it evolved, and how it allow ua to see, think, feel, laugh, interact, enjoy the arts, and ponder the msyteries of life.'
    Basitçe diyorki: Aklın nasıl çalıştığını açıklamış, nasıl evrim geçirdiğini, ve bizim görmemize, düşünmemize, hissetmemize, gülmemize, ilişki kurmamıza, sanattan zevk almamıza nasıl izin veriyor ve son olarak yaşamın gizemine kafa yormamıza izin veriyor. İşte bütün bunların cevabını aramak için başladım okumaya, sonuna yaklaşıyorum ve merak ettim aranızda bu kitabı okuyan varmı diye. Eğer varsa devam edeceğim eğer yoksa burada noktalamam gerekiyor çünkü çok teknik yazılmış bir kitap çoğu insanın sıkıcı bulacağı bir kitap olmaya aday ama gelişmek ve aklınızı ne kadar tanıdığınız öğrenmek istiyorsanız kaçırmayın derim...
    Ayrıca sonuna geldiğimi söyledim ama karşıt yazılarıda okudum örneğin:
    Jerry Fodor
    The Mind Doesn't Work That Way (Akıl o şekilde çalışmaz):
    Cambridge, MA: MIT Press, July 2000
    http://cogweb.ucla.edu/Abstracts/Fodor_00.html
    Kafam iyice karıştı bu makaleyi ve kitabı okuduktan sonra...

    Yazarın web sitesi: https://stevenpinker.com/
  5. Admin
    Başlık güzeldi değil mi? Evet öyle bir insanla yaşamak ne kadar zor hiç düşündünüz mü?
    Size bir alıntı yapacağım, bu alıntı bir filmin tanıtımında geçmişti ama filmin ismini hatırlamıyorum:
    Türkçesi: Dünyayı başkalarının gözünden görene kadar bütün yaşamını kim olduğunu bilmeden yaşayabilirsin..
    Özellikle kendime baktığımda gerçekten o kadar ihtiyacımız varki bu alıntıya sadece denemek bile size bir çok şey kazandıracak ve herzaman gördüğünüz şeyleri değiştirecek.
    Herzaman gittiğim yerlere, hiç tanımadığım veya daha yeni tanıştığım insanlarla gittiğimde ve onların gözü ile o herzamanki çevreye baktığımda inanılmaz haz duyduğumu belirtmek istiyorum. Hiç farkına varmadıklarımın yanında farkına varıpta öyle bir açının olamayabileceğini düşündüğüm durumlar bile olmuştur.
    En önemlisi bu yolla insanları daha iyi anladım, onlara daha çok değer verdim. Özellikle daha önce anlamadığım ve tek taraflı bakış açımla devamlı eleştirdiğim şeyler daha sonra anlaşılır ve birlikte yaşanabilir olmaya başladı. Bu alışkanlıkla ilgili bir şey değil tamamen başkalarını gözü ile aynı şeye baktığımda gördüğüm şeyler nedeni ile olanlar.
    Lütfen bir defa da olsa çevrenize bakın ve dünyaya başkalarının gözünden bakmaya çalışın...   deneyin bir şey kaybetmezsiniz...
    Saygılar
  6. Admin
    Pansiyon: Çingenem
    Yer: Karaöz / Kumluca / Antalya
    Yıl: 2006
    Zakkum çiçekleriyle kaplıydı. Salaş mı salaş fakat bir o kadarda sevimli sahipleri vardı. Alçak gönüllü sevecen ve çok güzel insanlardı.
    Koca bir dağın yamacında sanki kendince ben buradayım diye haykıran bir pansiyondu. Pansiyondan denize veya denizden pansiyona gitmek oldukça çetrefilli bir yürüyüş gerektiriyordu ama çok neşeli bir yürüyüş...
     
    Acaba hala orada mı? merak ediyorum. Oraya yolu düşen birisi lütfen yazsın...
  7. Admin
    Vancouver - Kanada Kış Olimpiyatları açılışını seyrederken Kanada'nın o zengin kültürel yapısını yansıtması beni o kadar etkiledi ki kendi içimde birçok parçaya ve farklılığa büründüm ve anlamaya çalıştım.
    Nedir bu kültürel zenginlik, nasıl onere edilir ve yaşatılmaya çalışılır? Kim bu zenginliği anlayabilir veya onore eder?
    Nasıl bir insandır? Hoşgören, anlamaya çalışan, onore eden, yaşatan ve saygın bir bakış açısı ile onu kabul eden???
    Her Wetsuweten insanı ayağını yere vurduğunda yanındaki Klallam insanı onunla çoştu, oldu, paylaştı ve ışınlandı.
    Zenginlik renklere yansıdı, yansıyan renk kendi içinde bir dönüşüme uğrayarak doğanın bir parçası oldu ve bir balinanın gövdesinden başka bir formda geri döndü ve bizi aynı çoşku ve anlayışla selamladı.
    Belki de geri dönen renk değildi, başka bir anlayışın başka bir birlikteliğin olası yansıması idi.
    Sonra Fidler ortaya çıktı (Fidle Müziği)... Ay'a yansıyan gölgesi ile kendini aşan belki de pelerinindeki açıklıktan kemanın tellerindeki Fidle tınılarını getiriyordu.
    Sorunda buradaydı ben anlamıyordum, hoş görmüyordum, öğrenmeye çalışmıyordum, birlikte de olmakta istemiyordum, aslında hala ne istediğimide bilmiyordum. Ama bir gün öğreneceğim diyebilmeyi istiyordum fakat onu da kendi kendime becerebilir miyim diye düşünmüyordum da değil hani..!
    Uzun geçecek bu yolculuk, uzun..! Öyle hissediyorum, bu uzunluk beni de gerecek sizi de..! Belki de bir Fidler da bize lazım..!
    Hadi Fidler çık ortaya. Arkam yanım önüm arkam SOBE. Hadi çık ortaya...
    Saygılar
  8. Admin

    Yaşamın İçinden
    Denklem veya formül böyle kurulmuş.

    Denklemi kuran bilinmiyor!

    Denklemi kuranı görende bilinmiyor!

    Yaşamın her basamağında karşınıza çıkan aşk yaşamınız üzerinde etkilimi-etkisizmi onuda kendi kendinize sormanız gerekirken ağlamaktan veya ağlamaya itilmekten bir türlü düşünemiyorsunuz. Gittikçe daralan tünelde kendi içinizde karşılık bekleyen sorular dururken kendi dışınıza angaje olup böylece devam ederek ölmeyi beklediğiniz söyleniyor ve bunu çok akıllı birisi söylemişti diyeceğiniz bir durum ortaya çıkarıyor.

    Sonrası mı...! bende bilmiyorum ve merak ta etmiyor um. Öylece ölmeyi bekleyenlere sert bakışlarımla soluk bir bakış ile devam etmek varken belkide herkesle birlikte önce Yaşam sonra Aşka sonra da Ölüm demek mi gerekiyor diye düşünmedende edemiyorsunuz değil mi?

    Volver (Estrella Morente):
     
  9. Admin

    Yaşamın İçinden
    Kendi kendimi önüme koyduğumda karşıma çıkan o kendi görüntümdeki eksikleri çok iyi görme, hep farklı düşüncelere kaymama neden oluyor. Bunlar bazen farklı benleri ortaya çıkardıkları gibi bazan farklı benlerin isteklerinide önüme koyuyorlar.
    Öylesine bir gündü, önümdeki bankın arkasında bir kız bir erkek çocuğu orta yaşlı bir adamla oynuyorlardı. Çocuklardan birisi bana doğru koşarken diğer çocuk bağırıyordu 'Baba beni yakalayamaz, baba beni yakalayamaz' diye. Sonra baba, onlarca hayvan taklidi yaparken, yerlerde sürünürken, çocuklarına bir oyunda (Tiyatro) oynar gibi replikler ve kısa sahneler oynayarak 2-3 saatlik verdiği düeti bitirmiş oldu.
    Sonrası benim kendimle hesaplaşma dönemim di. Babam'ı çok sevdiğim kesinde, ama her baba gibi benim babamında eksikleri vardı, ben baba olduğumda benimde olacağı gibi.
    Neden benimde çılgın bir babam olmasın sorusunu işte o anda sordum. Neden olmasın? Benim babamda bazen beklenmedikleri yapsın, benim babam da bazen herkesi korkutsun, benim babam da bazen hepimizi kucaklayıp suyun altına soksun, benim babam da herkesin önünde annemi öpsün veya sinirlendiğinde avaz avaz gülsün, benim babamda eline saksafonunu veya kemanını alsın köşedeki parkta bankın üstünde çılgınlar gibi çalsın, benim babam da kendisi ile alay etsin isterdim. İşte bunların bazılarını görmek isterdim babam da.
    Yoksa çok şeymi istedim gene diye kendi kendime baktığımda, bu çılgın ben, belkide bana çok geliyor diye kafa bulmadan da edemedim...
    İşte öyle benimde bir çılgın babam veya annem olsun isterdim diye bitirelim....
    Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim
    Hayatta ben en çok babamı sevdim.
    Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
    Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
    Nasıl koşarsa ardından bir devin,
    O çapkın babamı ben öyle sevdim.
     
    Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
    Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
    Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
    Atlastan bakardım nereye gitti,
    Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
     
    Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
    40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
    Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
    Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
    Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
     
    En son teftişine çıkana değin
    Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
    Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
    Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
    Hayatta ben en çok babamı sevdim.
    Can Yücel
  10. Admin
    Neden böyle oluyor diye düşünüyorsunuz? Acaba önceden farkına varsaydın ne değişir di sorusu geliyor aklına..!
    Onu da bir çırpıda kendine uyduruveriyor ve uzun atlayarak bir çırpıda kendi haklılığında kayboluveriyorsun.
    Nedendir bilinmez bu toplumumuzda yaygın bir olay gibi geliyor bana.
    Ölmeden, gitmeden veya terk etmeden güzelliklerin, saygınlıkların veya başarıların farkına varmak istemiyoruz..!
    Şımarık bir yapımız mı var! Yoksa kendimizi küçük düşürmekten mi korkuyoruz! yoksa yoksa bilinmeyen nedenler burada da mı etkin oluyor.
    Acaba bu sorunda da yabancı parmağı mı var dersiniz!
    Vardır vardır. çaktırmadan bizi bunu yapmaya zorlamışlardır. Belki de içtiğimiz çorba, çorba değildir..!
    Düşünün bakalım..!
     
     
  11. Admin

    Yaşamın İçinden
    Öylesine bir bardan ötekine, önemi olmadan ve önceliğini düşünmeden dolaşırken birden bir ses duydum, durdum ama birden kayboldu...
    Kendi kendime, acaba, benmi kurguladım o sesi diye düşündüm...
    Ama bütün dikkatim kullaklarıma kaymıştı.
    Kaymakta ne kelime, herşeyi unutmuş iki kulak olmuştum...
    Duyamıyordum yada unutmuştum artık ve kendi içinde kaybolduğum an,
    Geri dönüş yolculuğunun zolaştığı an, ezgiyi gene duydum ve bu sefer yakaladım ve bir dahada bırakmadım...
    Öylece sesleniyordu bana yada ben öyle sanıyordum...
    'Harman Yeri Tozlu Taşlı'
    'Harman Yeri Tozlu Taşlı'
    ----------------
    'Mendilimde Adın İşli'
    'Mendilimde Adın İşli'
    ----------------
    'Vurulup Düşen Tenimde'
    'Vurulup Düşen Tenimde'
    --------------
    'Özgür Ülkemiz Nakışlı'
    'Özgür Ülkemiz Nakışlı'
    ----------------
    'Vurulup Düşen Tenimde'
    'Vurulup Düşen Tenimde'
    ------------------
    'Özgür Ülkemiz Nakışlı'
    'Özgür Ülkemiz Nakışlı'
    -----------------
    'Yangınlarda Yol Bulanın'
    'Yangınlarda Yol Bulanın'
    -------------
    'Sevdiğine Kul Olanın'
    'Sevdiğine Kul Olanın'
    --------------
    'Üşütürmü Kara Toprak'
    'Üşütürmü Kara Toprak'
    --------------
    'Ölümü Yere Çalanı'
    'Ölümü Yere Çalanı'
    --------------
    'Üşütürmü Kara Toprak'
    'Üşütürmü Kara Toprak'
    ----------------
    'Ölümü Yere Çalanı'
    'Ölümü Yere Çalanı'
    -------------
    'Toprağı Eken Gülüm'
    'Ekini Biçenler Gülüm'
    ----------------
    'Toprağı Eken Gülüm'
    'Ekini Biçenler Gülüm'
    -------------
    'Akıyor Harman Yerine'
    'Harman Yeri Düğün Yeri Gel Gülüm'
    ----------------
    'De Yürüüüüüüüüüüüüüü'
    --------------
    'Dizim var yol üstünde'
    'Sözüm var dil üstünde'
    --------------
    'Dizim var yol üstünde'
    'Sözüm var dil üstünde'
    ---------------
    'Kör geceler neylesin'
    'Közüm var gül üstünde'
    ----------------
    'De Yürüüüüüüüüüüü'
    ----------------
    'Toprağı Eken Gülüm'
    'Ekini Biçenler Gülüm'
    ---------------
    'Toprağı Eken Gülüm'
    'Ekini Biçenler Gülüm'
    -----------------------
    'Akıyor Harman Yerine'
    'Harman Yeri Düğün Yeri Gel Gülüm'
    Öylesine kayboldum ikinci boyutta ve kendimi bulduğumda tekrar tekrar söyleyerek bıktırmıştım arkadaşlarımı...

  12. Admin

    Yaşamın İçinden
    Hani o uzun süre hayalini kurduğunuz veya her an size onu hatırlatan anların peşine takıldığınız 'O' vardır ya işte o gerçekleşmeye başladı.

    9 Aya sığan bu öyküyü kendi bütçem ve içimdeki o kendime sakladığım yönüm ile 21 güne sığıdırmaya çalışacağımı söylediğim arkadaşlarım, benim hayalime ortak olmak için kabul ettikleri bu maceraya, hala nasıl olacağını bilmedikleri ve benim hayallerimde çizdiğim resimlerden gördükleri manzaralara kapılarak, benim peşimden gelmeyi kabul ettikleri bir şey bu.

    Üstünde yaşayacağımız o cansız atlarıda buldum, Norton 500 (Norton Motorcycle Company tarafından yapılmıştır), inanmayacaksınız ama belkide en zor şey buydu onları bulmak ve maceraya katmak. Göreceğiz bu eski cansız atların ne kadar dayanacağını ve bizi ne kadar taşıyacağını!...
     
    http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/a/a6/Norton_192X.jpg/662px-Norton_192X.jpg

    Sonrası mı? Şimdilik bu kadar daha sonra belki devam ederiz..
     

    https://tr.wikipedia.org/wiki/Motosiklet_Günlüğü
  13. Admin

    Yaşamın İçinden
    Acaba, dünyaya tepeden bakacak bir yerde yaşasak, ne görürdük diye hiç merak etmediniz mi..!
    Ben ettim! Acaba etmesemiydim diye de düşünmedim değil!
     
    Yüksekliğin kendi içindeki dinamizmi bana hep alçak ve yüksek kavramlarından sınırsız zevk alma hissi vermiştir.
     
    Tırmanacaksın, termosunu çıkarıp kahveni o onlarca yıldır atmadığın teneke bardağında yudumlayacaksın.
    Tırmanacaksın, bir süre gözlerini kapatıp sadece rüzgarın o yükseklikte neler fısıldadığını dinleyeceksin.
    Tırmanacaksın, kahven bittiğinde kendini o eşsiz rüzgarın kollarına atarak, yarışacaksın onunla.
    Tırmanacaksın, 'Touchdown' olduğunda, kafanı kaldırıp baktığında inanamayacaksın bunu yaptığına.
     
    Ve hiç olmamış gibi tekrar denemek isteyeceksin...
     
    Bunun adına 'Tutku' diyorlar galiba.
     
    Bir keresinde rüzgar Japonca konuşuyor gibi geldi bana.
    Bunu bir kaç arkadaşla paylaştım ve onlarda aynı şeyi söylediler.
    Sonra bir bilen çıktı ortaya ve o bölgedeki kayaların çok enteresan bir şekilde rüzgarı yönlendirdiğinden bahsetti.
     
    İnanmak istememiştim nedense.
    Rüzgarın Japonca konuşması düşüncesi bana daha cazip gelmişti.
    Belki Japon bir arkadaşım olsun istemiştim, örneğin Tomoko.
    Tomoko rüzgar gibi konuşsun, keskin, akılcı, ve ne yaptığını bilen.
     
    Bir gün kendimi hazır hissettiğimde 'Tomoko' olmakda istiyorum...
    İşte o gün, o gün, rüzgar benimle Türkçe konuşacak. Başka çareside yok hani...
     

     
    Dipnot: Touchdown: Havadan inerek yere vurmak veya yere değmek, inmek
  14. Admin

    Yaşamın İçinden
    Ne kadar geniş olabiliriz veya olmalıyız? Olayları basitemi indirgemeliyiz veya olduğundan daha kompleks halemi getirmeliyiz? Nasıl karşılamalıyız? Nasıl düşünmeliyiz? Neden? Niçin? sorularına ihtiyacımız var mı? veya ihtiyacımız varsa nasıl bir ayar vermeliyiz veya kendi içindeki dengeyi nasıl yakalamalıyız? Uzun mu olmalı? yoksa kısa mı? Sahip mi çıkmalıyız? yoksa öylesine görmemezlikten mi gelmeliyiz? dikkat ederseniz soru işaretleri çoğaldıkça çoğalıyor..!
    Öylesine söylenmiş, öylesine yazılmış, öylesine anlatılamaya çalışılan, öylesine dökülen sözcükler ve kendimiz..!
    Karmaşık olmasa gerek, ama insanoğlu kendisi bir karmaşa diyesim geliyor ve bu karmaşanın içinde kendince bir yol arayan o ben ve benler ve onlar ve bizler ve sizler...
    Çıkın bakalım işin içinden, yiyorsa tabiki.... ha ha ha....
  15. Admin

    Yaşamın İçinden
    Bazen kendi ötesinden, berisinden, bir yerlerden kalkıp gelen o garip düşüncelerin içinde, rafting örneğinde olduğu gibi kayalara ve kendinden oluşan o azgın dalgaların arasında kaybolup giden suyun yolunu ararken bulduğu patika yolları ararken, geri dönüşlerimi kendime hatırlatıp, o kırılgan insana, hep bekle daha iyi olacak, diye hatırlatıp duruyordum.
    Neden böyle yaptın, açıklarmısın! dediklerinde aklıma gelen ilk şey şu oluyor:
    Kendimi herzaman kendime bile açıklayamazken, kendimi her zaman size nasıl açıklayacağım..!
    Yaptığınız şeyin şansla bir ilgisi olup olmadığını hiç düşündünüğünüz oluyor mu?
    Yani geriye dönüp ayrıntılarda kaybolmadan geçmişinize baktığınızda karşınıza çıkan seçeneklerin şansla bir ilgisi olup olmadığını hiç düşündünüz mü? Belki şöyle olsaydı dediğiniz oldu mu hiç..!
    Ve birden bire birisi çıkıp karşınıza şunu söyledi mi hiç:
    'Dün geçmiştir, yarın bir bilinmezdir ve bugün ise bir hediyedir...'
    End of Story (Öykünün sonu)   
  16. Admin

    Yaşamın İçinden
    Bu aralar sinemanın klasiklerini izlemek istiyorum...
    Nereden başlasam diye bir baktım... Bir de ne göreyim... Binlerce film var..!
    Bir yerinden başlamak du... Ve büyük yardımcım devreye girdi, seçti benim için ilk seyredeceklerimi...
    (not: hepsini seyretmiştim ama olsun hatırlamak istiyorum )
    Bakalım başlıyoruz ilk on film:
    1 CITIZEN KANE
    2 THE GODFATHER
    3 CASABLANCA
    4 RAGING BULL
    5 SINGIN' IN THE RAIN
    6 GONE WITH THE WIND
    7 LAWRENCE OF ARABIA
    8 SCHINDLER'S LIST
    9 VERTIGO
    10 THE WIZARD OF OZ
    Başlamak lazım bir yerlerden....

  17. Admin

    Yaşamın İçinden
    Hayatta ben en çok babamı sevdim.
    Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
    Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
    Nasıl koşarsa ardından bir devin,
    O çapkın babamı ben öyle sevdim.
     
    Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
    Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
    Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
    Atlastan bakardım nereye gitti,
    Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
     
    Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
    40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
    Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
    Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
    Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
     
    En son teftişine çıkana değin
    Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
    Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
    Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
    Hayatta ben en çok babamı sevdim.
     
    Can Yücel
  18. Admin
    Farkındaysanız Dünyadan ve Türkiyeden Haberleri Ayağınıza getirdik.
     
    Bundan böyle forumda Türkçe ve İngilizce Haberler Dizinleri altında otomatik olarak güncellenen haber bölümleri bulunacak ve bu size anında hizmet getirecek...
     
    Bunun nasıl yapıyoruz? RSS feed denilen bir yazılım yardımı ile Türkçe Haberler BBC Türkçe bölümünden alınmaktadır. İngilizce haberler ise Google'un dünyadaki bütün haber kaynaklarından aldığı haberlere göre yayınlanmaktadır...
     
    Geniş bilgi için tıklayınız
  19. Admin

    Yaşamın İçinden
    Öylece otorup kendi kendinize baktığınızda gördüğünüz ilk şey kendi ruhunuzun çıkmazı ise sizde başa dönmenin zorluğunu yaşayanlardansınız demektir. Başa, ama taaa en başa dönmekten bahsediyorum. Unutmayın en başa dönmek veya dönmeye karar vermek öyle kolay bir şey değil... Öncelikle bu iki kişilik bir karar ve bunu yapabilmek yürek ister. Karar vermek ve onu uygulamak iki ayrı şeydir...
    Herşeyin sonlandığı, çıkış yolunuzun kalmadığı, artık bitti dediğiniz anda, en başa dönelim dediniz; ve hiç bir ses çıkmadı...
    En başa, kendi içindeki yokluğun taaaaa en başına dönmecesine...
    Elindeki bütün kozlardan vazgeçmecesine...
    İçindeki bütün çıkmazları sıfırlayacasına...
    Elindeki bütün delilleri yakmacasına...
    Kafanın içindeki bütün siyah noktaları beyazlatacasına...
    Önyargılarının hepsini orada öylece bırakmacasına...
    Kafanda eleştirecek tek nokta kalmamamacasına...
    Kaldığın yeri hiç hatırlamamacasına...
    Nerde kalmıştık cümlesindeki 'NERDE KALMIŞTIK' unutulmuşcasına...
    İşte sanki yeni başlıyormuş gibi, taze başlangıç veya yeni tanışmışcasına...
    Gerektiğinde Kendi kalıplarınızla veya duyduklarınızla savaşacaksınız, gerektiğinde onları duymamazlıktan gelerek ısrarla yapışacaksınız...
    İşte böyle dostlar... Yeniden, taaa başa dönmek...
  20. Admin

    Yaşamın İçinden
    Her 10 Kasımda küçüklüğümü hatırlarım...
    Okula gitmek için can atardım neden olduğunu bilmediğim ve anlayamadığım bir gündü... Daha sonraları okumaya başladım ve anlama yolunda yol almaya başladım. Okudukça aydınlandım, anladıkça daha da anlama isteği ile Mustama Kemal Atatürkü öğrenmeye başladım. Bu bana yeni kapılar açtı... Ben MKA kendinden öğrenmek istedim... Bana öğretilenlerle değil... Ona onun gözünden bakmak, ona onun sesinden seslenmek, ona onun ayakaları ile ulaşmak, ona onun aklı ile erişmek istedim...
    http://www.turkish-media.com/ata/sl/ataturk.htm
    Ne kadar başarılı olduğumu hep sordum kendime. Yanıtı olmayan sorulardan birisini sorduğumu anlamam uzun sürmedi, çünkü onun gözü ile kendine bakman senin görevini sonsuz kılıyor, onun ayakları ile yürümek sonsuzluğa yürümek oluyor, onun aklı ile düşünmek sana sonsuzluğun ışığını veriyor...
    Gene bir 10 Kasım ve ben gene aynı heyecanı duyuyorum ama bu sefer önüm arkam şobe diyenlerin farkına varıyorum. Bunun ne anlama geldiğini siz okuyanlar kendinize sorun bakalım: nereden nasıl ve hangi yöne gidiyoruz...
    Seni anıyorum, seni yaşıyorum, seni anlıyorum, seni özlüyorum ve en önemlisi senin düşüncelerini senin anladığın şekilde yaşatmaya çalışıyorum....
    Sevgimle diyorum ve bitiyorum...
  21. Admin

    Yaşamın İçinden
    Bu konuda kendimi hep eleştirmişimdir. Yazılı medya yerine hep bilgisayarı tercih ediyorum.. Siz ne düşünüyorsunuz. Bilgisayar başında harcanan zamanın 20 dakikası size yeterli diyorlar gerisini sadece oturmak için veya gereksiz şeyler için harcanıyormuş...
     

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.