Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

sardunyam

Φ Süper Üye
  • İçerik Sayısı

    10.565
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    3

İletiler gönderen: sardunyam

  1. Bütün gerçek Atatürkçüler birbirine benzer,

    Nerede ağaç görse sarılıyor,
    Orman gördüğünde kendinden geçiyor,
    Denizin kokusundan sarhoş oluyor,
    Sokağındaki kedi köpek ve kuşlara yem veriyor,
    Söz konusu vatan deyip gözünü kırpmadan koşuyor,
    Yardıma muhtaç biri var deyip ekmeğini paylaşıyor,
    Başkalarının eskisini giymekten yüksünmüyor,
    Ne kadar az tüketirsem o kadar az üretilir diyor,
    Meyve çekirdeği biriktiriyor,
    Bahçeleri yeşillendiriyor,
    En son parası ile kitap alıyor,
    Dünyanın bir ucunda yaşanan acıya kulak tıkamıyor,
    Hiç bir şeyden bana ne demiyor,
    Daha iyi bir eğitimle, daha güzel bir dünya mümkün diyor
    Özgürlük için ölmekten korkmuyor
    Bir makama seçildiğinde kendi egosuna yenilmiyor,
    Cehaletini ve eksiğini görmekten korkmuyor,
    Ayrıştırmıyor, birleştiriyor,
    Bilime, sanata ve doğaya değer veriyor,
    Akılcı planlar üretiyor,
    Sorun değil çözüm üretiyor,
    İşte onun Atatürkçü olduğundan eminim.

  2. Evde beslediği kedi hayvan, peki sırtına giydiği kürkün asıl sahibi ne oluyor?

    Bunlar salak mı yoksa salak taklidi mi yapıyorlar?

    Kürk giymek cinayete ortak olmaktır 

    Kürk giymek cinayettir

    Kürk giymek ve satın almak para ile adam öldürmektir.

    Lanet olsun hepsine.

  3. Ateizm böyle meydana çıkıyor zaten, ateistin sorularına İslam cevap veremiyor. İslam bilginleri zaten kendi dinlerini bilmiyor. Bu karşı çıkış bilinçli olarak ortaya çıkıyor, çünkü yıllarca beyninde dışa vurduğu veya vuramadığı sorularla inancına daha sıkı ve daha akılcı sarılmak istiyor insan. Ancak din buna müsaade etmiyor. Çünkü dinin temelinde akıl değil itaat yatıyor. Dindarlar evreni ve doğayı anlamada, insanın kendisini anlamada sadece dini referans alıyorlar, içlerinde taşıdıkları korku ya yanılıyorsam duygusunun bilinç altı itaat ve önkabul olarak dışa vuruluyor. Allah istedi böyle oldu, Allah istedi ol dedi oldu, insanı evrenin ve tüm yaratılmışların en özeli en kıymetlisi yaptı oldu, şeytan ise onu yoldan çıkardı. vs. vs Ama düşünen insan için zaman almış olsa da bir sonuca varmak mümkün oluyor. Allah neden böyle istedi, Allah her şeye gücü yeten ise neden bazı kötülüklerin önüne geçmedi, neden daha düzgün ve sevgi dolu hoş görülü insanlar yaratmadı da, onları korku ile terbiye eden dinlere gerek duydu? İnsanı yaratma amacı neydi amacına ulaştı mı? Her şeyi bilen şeytanın başkaldırışını önceden bilemedi mi? Ve şeytanla yani kendi yarattığı ile neden bir yarışa girişti? Sonuçta Allah kazanırsa ne olacak şeytan kazanırsa ne olacak? Ya da Allah kazanır ya da kaybeder mi?  vs.

     

    sonsuz sayıda sorular var bu soruları sesli olarak soramazsınız bile, sormanıza müsaade etmezler, on binlerce yıldır çeşitli dinlerle insanlar bir şeye yönlendirilmiş ancak o dinler sırayla dejenere edilmiş, değiştirilmiş, sonra yenisi gelmiş  en yenisi için değiştirilemez bozulamaz denmiş, öncekiler neden ve nasıl bozuldu sonuncusu neden ve nasıl bozulmuyor? Allah kendisi ile çelişmiyor mu? Ve dinlere göre varılan sonuç onun için bir fiyasko değil mi? Yani o metod tutmadı, dinler Allah'ı da evreni de doğayı da insanı da açıklamaya yetmedi. Yetmeyen de ısrar neden öyleyse, doğal sonuç olarak ateizm düşünen insan için kaçınılmaz özgürlük bahçesi değil mi? Burada zihniniz artık korku duvarlarını aşıyor, düşünmeye de sormaya da korkmuyorsunuz bundan daha güzel ne olabilir ki?

  4. Türkiye'de ve müslümanların çoğunluk olduğu diğer İslam ülkelerinde ateistlerin sayısının artması, bir tepkidir. Çağımız uzay bilimlerinin, teknolojinin, araştırmaların çağı olmasına karşın hiç bir İslam ülkesinde, özgürlük, adalet, barış ve bilim gelişmemiştir, yani bir yerde İslam günümüzde teknolojinin ve bilimin tezatı olarak benimsenmiş, kaderci anlayış, bilimi Tanrı varsayımı ile kıyaslama, her yeni keşifte bunun Kuran'da yazdığı iddiası düşünen ve araştıran beyinler için hem çelişki hemde buna karşı geliştirilen bir tepki olarak artmaktadır. İslam artık sorgulayan insanlar için yetersiz kalmaktadır, sorulara ve sorunlara yanıt verememektedir, aksine kendisi soruyu soranlara sorun olmaktadır. Bir yanda sürekli dinden imandan bahseden insanların ve özellikle toplum önderlerinin etik değerlerle çelişmeleri, menfi çabalarının çokluğu, adeleti yok etme girişimleri, haksız kazanç elde etmeleri, ahlaksız ilişkileri, sapıklıklar ve çarpıtmalar,  pek çok insanı bu dinden ve bu dindarlardan soğutmuştur. Hayatının 35 yılını müslüman olarak geçirmiş biri olarak bende bunlardan biriyim artık, yani ateizmi benimsemiş insanlardan biriyim. 

  5. Aşk İki Kişiliktir / Ataol Behramoğlu

    Değişir yönü rüzgarın
    Solar ansızın yapraklar;
    Şaşırır yolunu denizde gemi
    Boşuna bir liman arar;
    Gülüşü bir yabancının
    Çalmıştır senden sevdiğini;
    İçinde biriken zehir
    Sadece kendini öldürecektir;
    Ölümdür yaşanan tek başına, 
    Aşk iki kişiliktir.

    Bir anı bile kalmamıştır
    Geceler boyu sevişmelerden;
    Binlerce yıl uzaklardadır
    Binlerce kez dokunduğun ten;
    Yazabileceğin şiirler
    Çoktan yazılıp bitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Avutamaz olur artık 
    Seni, sevdiğin şarkılar;
    Boşanır keder zincirlerinden
    Sular tersin tersin akar;
    Bir hançer gibi çeksen de sevgini
    Onu ancak öldürmeye yarar:
    Uçarı kuşu sevdanın
    Alıp başını gitmiştir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

    Yitik bir ezgisin sadece,
    Tüketilmiş ve düşmüş gözden;
    Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
    Gece camlara sürtünürken;
    Çünkü hiçbir kelebek
    Tek başına yaşamaz sevdasını,
    Severken hiç bir böcek
    Hiç bir kuş yalnız değildir;
    Ölümdür yaşanan tek başına,
    Aşk iki kişiliktir.

  6. Bu yüzdenmi sözde "Kemalist rejim" 90 yili askin bizlere Osmanli'yi öven, toz kondurmayan ezber tarih ögrettiler? Osmanli padisahlarini öven okul kitaplari bastirdilar, padisahlarin ismini yollara, caddelere,..... verdiler, ejdadimiz diyerek devamli övündüler, yaptiklari katliamlari, isgalleri,.... hala savunmaktalar?......?????

     

    Yazık ben 1938'den sonra rejim değişti diyorum sen  hala Kemalist rejim diyorsun, maksadın ne anladım. :)

  7. Osmanlı'nın Türk Düşmanlığı:

    Divan-ı Hümayun katibi Hafız Hamdi Çelebi'nin şiiri Mehmet Ali AYNİZADE'nin, Milliyetçilik kitabında, Sayfa 392-394'de yazılıdır. 

    Ayrıca bu katip efendi Selim ve Murad döneminde görev yapmış. Şiirinin tamamı şöyle: 

    Padişahım kainatın yaratılışından bu yana 
    Dünya içinde Türklüğün kötülüğünden bahsedilir.

    Türk'ü öldür, baban olsa da 
    O iyilik madeni, Yüce Peygamber 
    'Türk'ü öldürünüz, kanı helaldir' demiştir 

    'Bunların işi sürekli sapıklık olmuştur' 
    Cümlesinden bunu örnek olarak al 
    Türk'ü öldür, baban olsa da 
    Türk derin bilgi sahibi de olsa 
    Fetvaya yetkili müfti bile olsa 
    Ey aziz dost bu söz içinde özetlendiği gibi 
    Asla onlara yaklaşma 

    Türk'ü öldür, baban olsa da 
    Türk'ün adam olacağını zannetme 
    Bir an olsun Türk ile oturma 
    Türk eline şeker olsa onu zehir say 
    Türklerin başını hiç üzüntü duymadan kes 
    Türk'ü öldür, baban olsa da 

    Ey Kadimi Türk'e hiç olma yakın 
    Sözleri çok kıymetli inci bile olsa 
    Sakın Türklere yaklaşma 
    Üzülmeden başını kes, kanını dök 
    Türk'ü öldür, baban olsa da 

    Şiirin aslı yani Osmanlıcası şöyle:

    Devr idelden beri şahım eflâk 
    Zem olur âlem içinde Etrak 
    Vermemiş Türk'e hüda hiç idrak 
    Akl-ı evvel de olursa bibâk 
    Oktul-üt Türke velevkâne ebâk 
    Dedi ol kân-ı kerem, Şah-ı celâl 
    Türk'ü katleyleyiniz kanı helâl 

    Daim oldu bunları işi dalâl 
    Cümlesinden bunu ahzeyle misâl 
    Oktul-üt Türke velevkâne ebâk 
    Türk eğer ilimde olursa derya 
    Mufti olup verir ise fetva 
    Hemnişin olma bunlarla kat'a 
    Bu kelâm içre muhassal câna 

    Oktul-üt Türk'e velevkâne ebâk 
    Türk'ü zannetme ki ola âdem 
    Türk ile durma oturma bir dem 
    Şeker alsa eline, ola sem 
    Ser-i etraki kesip, hiç yeme gam 
    Oktul-üt Türk'e velevkâne ebak 

    Ey Kadimi Türk'e hiç olma yakın 
    Sözleri olur ise dürr-ü semin 
    Zihnar olma Türk'e yakın 
    Kes başın kanın dök, çekme gam 
    Oktul-üt Türk'e velevkâne ebâk

  8. Balyoz davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Orgeneral Ergin Saygun'un sağlık sorunları sebebiyle tahliyesine karar verildi.

     

    İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen kararda, Saygun'un, yeni gelişen "protez kapak infektif endokardit" tablosunun cezaevi koşullarında kalması halinde hayati tehlike yaratacağı, acil tedavi gerektiren bir durum olduğu, hastanede yatarak tedavisine devam edilmesinin uygun olduğu, tedavi süresince hayatını tek başına idame ettiremeyeceği yönündeki Adli Tıp Kurumu kararının etkili olduğu belirtildi.

    Mehmet Akif Ersoy Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesi önünde gazetecilere açıklama yapan Ergin Saygun'un kızı Ece Saygun, mahkemenin kararının kendilerine tebliğ edildiğini kaydederek, "Babamın tahliyesiyle ilgili kararı imzaladım. Kimliğini verdiler. Cezaevinde kalan bir miktar parası varmış, onu verdiler" dedi.

    Tebligatı yapmaya kimlerin geldiğinin sorulması üzerine Ece Saygun, cezaevi infaz kurumu yönetiminden geldiklerini ifade ederek, şöyle konuştu: "Karar, iki sayfalık bir karar. İmza yetkisi bende olduğu için tahliye evraklarını ben imzaladım. Şu anda o uyansın da söyleyelim derdindeyiz. Çok kısa sürdü. İmzaladık ve bitti. Büyük ihtimalle jandarma çekilecek. Sabah hastane yönetimi geldiğinde de buradaki odayı boşaltacağız. Teknik ve hukuki boyutlarını bilmiyorum ama tahliye oldu. Kimliğini, parasını her şeyini aldım. Şu anda bir tek cezaevindeki eşyaları kaldı."

    Ece Saygun, babasının tahliyesiyle ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine de Cemal Süreya'nın "Özgürlüğün geldiği gün. O gün ölmek yasak!" dizelerini hatırlatarak, "Şu an babam yoğun bakımda, bütün gece uyutuldu. Yarın uyandırılmaya çalışılacak. Şu an tek umudum, babamın yarın gözlerini açması, benim de ona 'Baba artık özgürsün' demem" ifadelerini kullandı.

    "Babamın ayılmama gibi bir riski var"

     Karardan mutlu olduklarını belirten Ergin Saygun'un oğlu Tolga Saygun ise  "Keşke bu tip hastalıklara sebebiyet vermeyecek tarihte alınsaydı bu karar. Bu kadar ameliyatlara, ölüm risklerine gerek kalmasaydı. Babamın ameliyata girerken söylediği gibi Allah devlete zeval vermesin.  Her zaman dediğim gibi yere düşen bayrağı alırız, yolda yürümeye devam ederiz. Şuan da tek düşüncemiz bu sabah inşaallah ayıltılma çalışması sonrası babamın ayıltılmasıdır.

    Babamın sağlığından başka bir düşüncemiz yoktur. Dün söylendiği kadarıyla sabah ayıltmaya çalışacağız dendi; fakat ayılmama gibi bir risk var dediler. Hayati tehlike halen devam ediyor. İnşallah her geçen gün bu riskleri birer birer ortadan kaldıracaktır. Mahkeme de de söylediği gibi, 'Beni öldüremeyeceksiniz' sözünün arkasında duracaktır" dedi.

     Bir basın mensubunun "Son yapılan ameliyatın kararı hızlandırdığı söylenebilir mi?" şeklindeki sorusuna Tolga Saygun, "Biz bu kararları neyin hızlandırdığı, neyin yavaşlattığı konusunda çok fazla açıklama yapmak istemiyoruz. Eğer bu ameliyat kararı hızlandırdıysa bunun takdirini de sizlere bırakıyorum. Bir karar alınması için bu ülkede herhangi bir davada insanlar bu kadar ölüm riski olan ameliyatlar eşiğine geliyorsa benim söyleyecek bir şeyim yok artık" diye konuştu.

     Bir basın mensubunun, "Sayın Başbakan'ın birkaç gün önce de açıklaması olmuştu. Muvazzaf ve tutuklu generallerin tutukluluk halleriyle ilgili. Bu açıklama kararda etkili olmuş olabilir mi?" şeklindeki sorusuna ise oğul Saygun, "Ülkemizde yargı bağımsızdır. Başbakanımız kendi görüşünü bildirmiştir diye düşünüyorum. Başbakan'ın bu açıklamasının bir etkisinin olmadığını düşünüyorum" şeklinde konuştu.

    "Karar geç verildi"

     Kararla ilgili açıklama yapan emekli Orgenaral Saygun'un avukatı Sedat Küçükyılmaz, "Cezaevi müdürü tarafından, mahkemenin vermiş olduğu karar bize tebliğ edildi. Aslında 25 Aralık'ta verilmesi gereken bir karar bugüne kaldı. Daha önce de söylediğim gibi Mehmet Akif Ersoy Hastanesi'nin verdiği raporda Ergin Saygun'un hastane kalması enfeksiyona neden olabileceği, kalp kapakçıklarının virus kapabileceği bildirilmişti. Hastane kalmaması gerektiği de açıkça yazılıydı; ancak mahkeme bu raporu yeterli görmedi. Ergin Paşa bildiğiniz gibi kalp kapakçığına virüs bulaştığı için ameliyata alındı. Bu durum Adli Tıp'ın raporunun ivedileşmesini sağladı. Geciken raporu tam ameliyat günü verdiler.

     Rapor uyarınca da mahkeme tahliye kararı verdi. İnşallah başarılı geçen ameliyatın sonucu da iyi olacak. Kısa süre sonra evine götüreceğimizi ümit ediyorum. Ergin Saygun'un diyabetsorunu da var. Ameliyat oldukça uzun sürdü. Umarım böbreklerinde problem oluşmadı. Bütün bunlar atlatılacak ve sağ salim buradan çıkmış olacak" diye konuştu.

    "Balyoz Planı" davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan ve yaklaşık 7.5 aydır Mehmet Akif Ersoy Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi gören Ergin Saygun, dün ameliyat olmuştu.

    “Kimin yetkili olduğu konusunda yasal düzenleme yok"

    Kararda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun oybirliği ile aldığı rapor hatırlatıldı. Mahkeme, tahliye talebinin değerlendirilmesi için davanın gelinen aşamasında kararı kimin vereceği yönünde açık bir yasal düzenleme bulunmadığını belirtti. Kararda, “Mahkememizin 21 Eylül 2012 tarihinde esas hakkında karar vererek dosyadan el çekmiş olması dikkate alındığında bu yöndeki değerlendirmenin Yargıtay yetkili ceza dairesince mi mahkememizce mi yapılacağı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığından mahkememiz öncelikle bu konu üzerinde değerlendirmede bulunmuştur" denildi.
     
    “Yargıtay’a gönderilmesi zaman alır, yaşam hakkı söz konusu"

    Dosyanın halen gerekçeli kararın tebligat aşamasında olması nedeniyle mahkemede bulunması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesinin zaman alacak olmasını değerlendiren mahkeme, “Rapor kapsamı dikkate alındığında yaşam hakkının söz konusu olması, bu yönde verilecek kararın esas hakkındaki nihai kararı etkilemeyecek oluşu nedeniyle bu konuda mahkememizce karar verilebileceği sonucuna varılmıştır" dedi.

    Tutukluluğu ertelendi

    Mahkeme, nihai karar ile 18 yıl hapse mahkum edilip hükmen tutukluluk halinin devamına karar verilen Ergin Saygun’u sağlık raporunu dikkate alarak tutuklama infazının ertelenmesine karar verdi.

    “Tedavisinin ardından yeniden rapor alınacak"

    Kararda, sanığın tedavisinin hastanede tamamlanmasını takiben cezaevinde kalıp kalamayacağı yönünde tekrar rapor alınmasına karar verildi. Mahkeme, alınacak ikinci rapor doğrultusunda tutuklama infazının ertelenmesinin devam edip etmeyeceğini tekrar değerlendirecek. Saygun’un tedavisinin bir yıllık süre içerisinde tamamlanmaması durumunda tekrar Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması kararlaştırıldı. 

    -Tedavi sürecinde aylık rapor istenildi-

    Tutuklama infazının durdurulduğu sürede yatarak tedavi gördüğü hastanede ve sonrasında kalacağı ikamette kolluk birimleri tarafından izlenmesine ve izleme raporlarının aylık olarak mahkemeye gönderilmesine karar verildi. 

    -Yurtdışı çıkış yasağı konuldu-

    Yurtdışına çıkış yasağı da konan Saygun’un karardaki yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda tutukluluk infazının ertelenmesi kararının geri alınacağı hatırlatıldı.

  9. Dedigim gibi masal gibi anlatmak yerine, oz elestirin nedir?

     

    Neden olamadi, kurtulanamadi, yon verildi v.s.

     

    Sence neydi istendigi gibi gitmeyen ve neen onlem alinamadi?

     

    Sevgili dominik ve sevgili evrensel-insan'ında dile getirdiği gibi Kemalizm'i bir ideoloji olarak görmeyen ve benimsemeyen insanlar yüzünden o ideolojinin temelleri oturmadı. Daha doğrusu genç Cumhuriyet'in vatandaşlarının gelişen ve değişen dünya görüleri yeterince gelişmediği için, Osmanlı'dan miras aldıkları pek çok düzeni devam ettirmek istediler. Kemalizm tam anlamıyla bir devrimdir ve bir ideolojidir, devrimin ve ideolojinin bütün gereklerini ortaya koymuştur, pek çok diğer özgürlükçü ideolojiler ya da sistemler gibi kavrayamamış "insan faktörü" yüzünden ve emperyalistlerin devamlı karşı devrim atakları ile özellikle dini ve mezhepsel dayatmalarla sistem dejenere edilmiş ve yerleşmeden bozulmuştur. Bugün yaşadıklarımızı Kemalizm'e mal etmek haksızlık olur çünkü daha öncede söylediğim gibi Atatürk'ten sonra onun çağdaşlaşma ve bağımsızlık yolundaki atılımlarını, sanayileşmeyi, devletin milli ekonomi ve milli eğitim programlarını uygulayan bir yönetim olmamasından kaynaklanıyor. İstendiği gibi gitmeyen sistemdi, gitmedi çünkü benimsenmedi. Çok basit hilafetin kaldırılması, kılık kıyafet devrimi, harf devrimi, sanayileşme devrimi, modernleşme toplumun dini duyguları ön planda olan büyük kesimleri tarafından kabul görmedi. Bunun altında yatan yegane neden insanların akılları ile değil duyguları ve maneviyatları ile düşünüp yargılamasıdır. Marksizm ve komünizm neden uygulanamadıysa Kemalizm'de o nedenle uygulanamamıştır. 

     

    Kemalizm'in bir ideoloji olup olmadığını önce ideolojinin ne olup ne olmadığını bilerek değerlendirebiliriz. İdeoloji nedir; İdeolojisiyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politikhukuksalbilimselfelsefidinselmoralestetik düşünceler bütünü.

     

    Kemalizm'in içinde bu değerler bütünü var mıdır? Vardır. Benim şahsi kanaatime göre Atatürk'ün yapmak istediği şey adım adım sosyalizmdi ancak hilafetten cumhuriyete zor geçmiş bir toplumun ve sanayisi sıfır olan bir devletin yönetiminin birden bire sosyalist olması öngörülemez, o yüzden yaptığı bütün devrimler halk için halktan yana olduğu halde sınıf bilinci gelişmemiş kitlelerin yeterince kavrayamaması ve dinci grupların sabotajları nedeniyle doğru bir şekilde algılanamamıştır. Kemalizm'i bile benimsememiş kitlelere komünizmi veya sosyalizmi benimsetmek o günler için ve hatta bugünler için bile ütopyadır.

  10. Sizinde bahsettiginiz gibi Türkiye'de ne gecmiste nede günümüzde yargi bagimsiz degil. Bizimde devamli elestirdigimiz konularda bu zaten. Simdi gecmiste bagimli yargiyi bizlere iyi olarak lanse edenler, sayisiz insani sucsuz yere  yargilayanlar,.... kendilerinin basina gelinca birden adalet ve bagimsiz yargi akilarina geliverdi. Bu bozuk düzeni kökten silmdigimiz sürece ve eskiyi geri getirmek istedigimniz sürece kimse hak ve adaletten bahsetmesin.

    Bugün içeride tutuklu bulunanlar dün yargının haksız tutuklamalarına sessiz kalanlar değildi. Bugün kendi başlarına gelince adalet isteyenler onlar değil, bugün onların başına gelenlerden oh canıma değsinciler pek memnun görünüyorlar. Dün onlar sessiz kalmıştılar bugünde biz izliyoruz diyerek bazıları vicdanlarını susturuyorlar. Yarın kimin başına ne geleceği ise bugünden belli ayrıca.

  11. 1923'te Osmanlı'dan her açıdan enkaz devraldık. 
    -Ümmet'ten çağdaş bir Ulus'a terfi ettik.
    -Ekonomik olarak bağımsızlığı sağlamak için sanayileştik.
    -1854'te alınan ilk dış borç, 1954'te tamamıyla ödendi. 
    -1925'te sigara devletleştirildi, 1926 içki devletleştirildi.
    -1937 yılında Zirai Kombinalar İdaresi kuruldu. Bu kuruluşun amacı, tarım aletleri, makinaları ve ilaçlarının satın alınarak halka tanıtımının yapılması, boş arazilere devlet çiftliklerinin kurulmasıydı! 
    -1944 yılında tarıma destek sağlanması amacıyla Türkiye Zirai Donatım Kurumu kuruldu. 
    -08.02.1937 gün ve 3116 sayılı Orman Yasası özel mülkiyetteki ormanların büyük bir bölümünü devletleştirildi. 
    -13.02.1937 gün ve 3115 sayılı yasa: "Çiftçiyi toprak sahibi yapmak ve ormanları Devlet tarafından idare etmek için istimlak olunacak arazi ve ormanların istimlak bedelleri ve bu bedellerin 
    tediyesi sureti, mahsus kanunlarla tayin olunur." Bu değişiklik temelinde bazı büyük toprak sahiplerinin arazileri kamulaştırıldı.
    -Fransızlara ait Ereğli Şirketi ile 28 Kasım 1936 günü bir devir sözleşmesi (millileştirme ve devletleştirme) imzaladı.
    -Diğer yabancı sermayeli şirketlerle yerli madenciler ve bankaların elindeki ocaklar da 30.05.1940 gün ve 3867 sayılı Yasa (Füzyon Kanunu) uyarınca ve İcra Vekilleri Heyetinin 15.10.1940 gün ve 2/14547 sayılı kararnamesine göre, 1940 yılı Aralık ayı başından itibaren devlet tarafından satın alındı.
    -Osmanlı döneminde şekerin tümü dışarıdan alınıyordu. Uşak’ta 19 Nisan 1923 tarihinde yerel girişimcilerin katılımıyla Uşak Terakkii Ziraat T.A.Ş. kuruldu 11 Şeker fabrikalarının devletleştirildi. Uşaklı birkaç sermaye sahibi ve Uşak halkının katılımıyla oluşan bu şirketin 
    amacı bir şeker fabrikası kurmaktı. Şirket iki yıllık çabaya rağmen taahhüt edilen sermayeyi toplayamadı. Devlet çeşitli biçimlerde destek verdi. 25 Ocak 1926 gün ve 724 sayılı Yasayla şeker ithalatı tamamiyle Devlete verildi. 

    SÜMERBANK, SEKA, MKE, KARABÜK DEMİR-ÇELİK, SU, TÜRKİYE GEMİ SANAYİİ A.Ş., ELEKTRİK ÜRETİM-DAĞITIM, DEMİRYOLLARI, TÜRK HAVA YOLLARI, LİMANLAR, PTT, TRAMVAY, VAKIFLAR...

    Hepsinin anasını belleyip, sattınız! Yalnız AKP'mi? 1945'ten beri küçük Amerika'yız! Ama AKP Bugüne kadar ki bütün soyguncuların hepsinin sonuncusu ve en tecrübeli olanıdır....

  12. Kemalizmi hazmedemeyen ve esasında onu anlayamayan pek çok görüşten insan var bu topraklarda.

    Liberallerin tamamı, sağcıların çoğu, dincilerin tümü, solcuların yarısı, ırkçıların hepsi, bir kısım komünistler ve emperyalizmi benimsemiş ve ona sığınmış tüm kitleler.

    Çok enteresan bir yelpaze bu, dincilere göre Kemalizm dinsizlik, solculara göre ırkçı, sağcılara göre Osmanlı düşmanı, komünistlere göre emperyalist.

    Oysa bilene göre Kemalizm bu topraklara en uygun sistem, ilkelerinin tamamı halkçı ve yüzde yüz bağımsızlıkçı.

    Fakat Kemalizmi gerçek anlamda uygulama imkanı bulunmadı çünkü bunu bir ideoloji olarak benimsemiş bir iktidar hiç olmadı.

    Kemalizmin tüm temel taşlarını oturtan, uygulayan, reformları devam ettiren bir milli hükümet oldu mu?

    1938 den bu yana iktidara gelen tüm siyasi partiler kendi basiretsizliklerinin ve bağımsızlık ruhuna sahip olmayışlarının, dinin, etkisinden kurtulamadılar. Din egemen oldu muhafazakarlık siyasete yön verdi, Amerikancı hükümetler seçimleri kazandı ve bugün yaşadıklarımızdan hala Kemalizmi sorumlu tutanlar var.

    Onlar gerçekleri görmeyen ve görmekte istemeyen insanlar bence temelinde hepsi emperyalizme hizmet ediyor. 

  13. Emperyalizme karsi savasi Türkiye'de verenler,Atatürkcü,Ulusal kesimlerdi,Bu Atatürkcü ve Ulusal kesimin icinde toplumun tüm kesimlerinden  insanlar vardir.Askeri,Akademisyeni,Üniversitelisi,siyasetcisi,sivil halk yani Türk ulusunun var olmasi icin mücadele verenlerin tümü.Komünistler asla emperyalizme karsi savas vermediler,Türkiye'nin bölünmesine taseronluk yapanlarin "BAGIMSIZ TÜRKIYE"diye haykirmalari mümkün degildir.Bagimsiz Türkiye diye haykirmayan diger kesimde dinci kesimdir.Onlar ve komünistler

     

    saygilarla

    Komünistler değil onlar sevgili Politika, 

    Liberaller ve Kürt güdümlü solcular antiemperyalist eylem ve söylem yapmazlar, yapmadılar.

    Türkiye'de ve dünyada komünizmi bir metod olarak anlayan ve bunu bir sistem olarak uygulayan çok kimse ve yönetim yok.

    Türkiye'de ise pek çok kavram ne yazık ki anlam ve bilgi fukaralığına kurban gidiyor.

  14. Türkiye'de yargının bağımsızlığı söz konusu değil, bu eskiden de böyleydi ama artık işler iyice raydan çıktı, iktidar ve cemaat yargıyı istedikleri gibi yönetiyor, kimi serbest bırakmak istiyorlarsa bırakıp, kimi tutuklamak istiyorlarsa tutukluyorlar, dolandırıcılıktan aranan, nitelikli dolandırıcılar elini kolunu sallayarak hükümet yetkililerince güvence verilerek korunurken, eli kanlı hizbullah üyeleri, Sivas katilleri, pkk teröristleri serbest bırakılırken, pek çok aydın, asker, gazeteci, bilim adamı keyfe keder tutuklanıyor. 

     

    Birand gibi biri kayıncoları bu yüzden el üstünde tutuldu.

  15. Çocukları tutuklarlar,

    Ne dünya, ne memleket ama

    Çocukları astılar

    Ne dünya, ne memleket valla

    Baklava çalmanın suç

    Nitelikli dolandırıcılığın

    Adamlık olduğu yerdeyiz.

    Belkide zamanlarda,

    Son zamanlarda

    Benim aklımın karıştığı

    Çelişkilerimin yumaklandığı

    Asrın milenyum zamanlarında

    Çocuklar suçlu, nitelikli adamlar dolandırıcı...!

    Yok küfür etmiyorum

    Aklım, iki elimin kuşatmasında

    İçimden sayıyorum

    Geçecek, geçecek, geçecek...

  16. Adını hatırlamadığım ruhlar var

    Aslında hiç tanımadığım insanlar

    Çok acayip bir yerdir dünya

    Hayalimizdeki mazi, yaşadıklarımızdan fazla

    Kendi kurgusunu film yapan yönetmenler gibi

    İnandığı ile gerçek arasında sıkışıp kalmış

    Hangisi gerçek, hangisi yalan?

    İki dua arası bin zikirle küfür ettiği

    Gerçeğin ufuk çizgisi, yalanın bittiği yerdedir.

    Bütün olmamışlığımızla hepsi muamma.

  17. HOPPALA...BİRAND'IN ÖLÜMÜ NEDEN GEÇ AÇIKLANDI

     

    YANİ Birand'ın öldüğü gün, üstelik savcılığa ifade bile vermeden kaldırılmıştı yakalamalar. Konunun biraz daha üstüne gidelim mi? Mehmet Ali Birand gerçekte saat kaçta öldü? Hastane kaynaklarından edindiğim bilgiye göre, usta gazeteci 17 Ocak 01.00'de hayatını kaybetmişti.

     

    Yani girdiği ameliyattan hiç çıkmamıştı. Ancak ölümü açıklanmadı. Yaşam ünitesine bağlandığı söylendi. Ve aynı günün akşamında saat 17.30'da ölümü açıklandı. Peki neden Birand'ın ölümü akşam saatlerine kadar saklandı? Ve bu süre içerisinde nasıl oldu da Karacan kardeşler hakkında yakalama kararı kalktı.

     

    EEEE bu kadar netameli halden sonra şimdi şeytanın avukatlığını yapmak zorundayım. Sakın yurt dışına apar topar kaçan Karacan kardeşlerin Türkiye'deki paraları ve değerli mülkleri giderken emanet ettikleri kişi enişteleri Mehmet Ali Birand olmasın? Ve Birand'ın öldüğü ama ölümünün açıklanmadığı saatlerde devir teslim yapılıyor olmasın? Üstüne üstlük birkaç saat içinde hukuk dışı bir şekilde 'Yakalanma kararlarını kaldırın' talimatını veren hükümet yetkilisinin de bu devir teslim- de payı olmasın... Aklınız karıştı değil mi? Olsun. Ben sadece masum birkaç soru sordum o kadar...

     

    Gürkan Hacır

  18. Bağımsız, onurlu, çağdaş, akılcı ve insanca yaşam ancak iktisadi ve siyasi bağımsızlıkla mümkündür. Kemalist ideolojide siyaset ve iktisadi olanaklar hangi sınıf elindedir? Üretim araçları kimin elindedir? Üretim araçlarını ve siyasi yapıyı elinde bulunduran kesimin öngördüğü ücretle veya siyasetle yaşamak mı insanca, çağdaş yaşam?

     

    Şuan bu ülkede Kemalist ideoloji mi hüküm sürüyor? :)

  19. İyi Düşünün

    Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? (EVET)

    Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?(EVET)

    Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?(EVET)

    Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?(EN AZ 20)

    Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?(2)

    Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?(HER SABAH)

    Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?(EVET)

    Ve siz onu hiç kokladınız mı?(EVET)

    Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?(EVET)

    Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?(HİÇ)

    Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?(ÇOK)

    Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?( HAYIR)

    Çimlere uzandığınız oldu mu? (EVET)

    Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç? (EVET YILBAŞI AKŞAMI)

    Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?(EVET)

    Kaç kez kuşlara yem attınız? (HER HAFTA)

    Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı? (EVET)

    Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz? (10)

    Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?(2)

    Kaç kez mektup aldınız bu yıl?(HİÇ)

    Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?(EVET 5)

    Kimseyle barıştınız mı bu yıl?(EVET)

    Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?(EVET)

    İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok küçük şeye bağlı olduğunu

    hiç düşündünüz mü bu yıl?(EVET)

    Yeni yılda düşünün!(PEKİ)

    Baharda hemen yayılın çimenlerin üzerine...(TAMAM)

    Acele edin, er veya geç; çimenler yayılacak üzerinize...(HAKLISIN)

  20. İyi Düşünün

    Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?

    Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?

    Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?

    Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?

    Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?

    Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?

    Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?

    Ve siz onu hiç kokladınız mı?

    Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?

    Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?

    Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?

    Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?

    Çimlere uzandığınız oldu mu?

    Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?

    Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?

    Kaç kez kuşlara yem attınız?

    Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?

    Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?

    Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?

    Kaç kez mektup aldınız bu yıl?

    Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?

    Kimseyle barıştınız mı bu yıl?

    Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?

    İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok küçük şeye bağlı olduğunu

    hiç düşündünüz mü bu yıl?

    Yeni yılda düşünün!

    Baharda hemen yayılın çimenlerin üzerine...

    Acele edin, er veya geç; çimenler yayılacak üzerinize...

     

     

    Yazan: Can DÜNDAR

     

    (ben bir çoğunu yaptım)

  21. VAZGEÇMELER USTASI

     

    Dünya kirletilmişse,

    Üstünüze sıçramış

    Bir şey vardır mutlaka.

    Benimki aşktan bir leke,

    Kazındıkça kendini temize çeken

    Gizlice. Sürtündükçe kıvılcımlar saçan

    Çakaralmaz renk cümbüşü işte.

    Ya sizinki?

     

    Ben vazgeçmeler ustasıyım.

    Reddedemem önerinizi,

    Paylaşalım elbette:

    Lekeniz sizde kalsın,

    Ben aşk'ı alırım sadece.

     

    Dünya kirletilmişse,

    Üstünüze sıçramış

    Bir şey vardır mutlaka.

    Benimki iki soluk arasında

    Gelip geçen zaman.

    Hangisi ölüm hangisi yaşam?

    Ya sizinki?

     

    Ben vazgeçmeler ustasıyım.

    Yaşadığınız bir ömür değil mi?

    Seçimi siz yapsanız, istediğiniz sahneyi seçseniz:

    İster ilkincisi olsun ister sonuncusu fark etmez ki,

    - Başarımızı arttıracaktır provalardaki performansınız -

    Artanıyla yetinirim zaten ben, ilk gösteri için

    siz önden buyrunuz lütfen!

     

    Dünya kirletilmişse,

    Üstünüze sıçramış

    Bir şey vardır mutlaka.

    Benimki korkusuz ve kuşkusuz bir aşk,

    Başdöndürücü ve anısız,

    Fısıldaşmaları dalgınlıklara takılı.

    Ya sizinki?

     

    Hala anlamadınız mı?

    Demiştim:

    Ben vazgeçmeler ustasıyım.

    Aşk'ı bana terk etmiştiniz zaten,

    Üstü...kalabilir sizde...

     

    Tuğrul Asi BALKAR

     

    http://www.youtube.com/watch?v=4cOazduMeHw

  22. Ak'lanamazsınız

    Sak'lanamazsınız

    Değil yirmi,

    Geçse ikiyüz yıl

    Cinayetlerinizi

    Zamana aştıramazsınız.

    Körkütük katilsiniz

    Aynaya baktığınızda

    Kendinizi tanıyorsunuz ya.

    Kendinizden saklanamazsınız ya.

    Öyle.

    Günahlarınızdan kaçamazsınız.

    İşte Uğur Mumcu halâ orada

    Siz onu öldürdüğünüzü mü sanıyorsunuz?

    Ne gam?

    Ah ne gam...!

    Bakın size sesleniyor halâ.

    Size bakıyor halâ.

    Sizi eleveriyor halâ.

    Onu daha fazla öldüremezdiniz.

    Parçaladığınız her zerresinden

    Milyonlarca Uğur Mumcu yayıldı evrene

    Bakın yazıyor, görüyor, gösteriyor

    Gözümüzün içine içine bakıyor.

    Siz zamana sığındıkça ve kaçtıkça

    O zamanın ötesine geçip geliyor.

    Ah ne sınırsız

    Ah ne sonsuz

    • Beğen 1
  23. Dünyanın süper güçleri dediğiniz ülkeler Afganistan'da da, Irak'ta da üstün başarılar gösteremediler.

    Kurtuluş Savaşı'nda yine bugün gibi teknolojik olarak, maddi güç olarak bizden çok ilerideydiler.

    Ama sonuç ne oldu?

    Savaş ve direniş başka bir şeydir orada çoğunluktan ya da silah gücünden daha önemli faktörler vardır.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.